/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +6
    o zamanlar tv'de çıkan şeylere hep inanırdık. ilk defa ruh tahtalı bir film izledim. o da korkarak yarım yamalak. korku tabiki sabah aydınlanana kadar sürüyordu. sabah olunca arkadaşlarla gırgır şamata derken filmden konu açıldı. çocukluk herkes korkuyor ama merak da ediyorduk. ulan yapsak ne olur? öyle tahta falan da bulamadık tuttuk kağıda tek tek harfleri yazdık. oldu olacak köhne yer de ahşap ev olsun dedik. önünde başladık oynamaya. tabi hava aydınlık. bi tak da olmadı. gülmeler şakalar derken herkes ayrıldı. ben o evin önünde oturuyordum .ahşap merdivenden ses geldiğini duydum. ama kısa sürmüştü. ne var diye kırık olan kapı aralığından bakmaya başladım.
    ···
  2. 2.
    +9 -4
    "araplar tekin olmayan yerlerden geçerken yanlarına keskin ustura alırlardı. bu onları ruhani varlıklardan özellikle cinlerden korurdu." ilk kez nerede okumuştum bu yazıyı hatırlamıyorum. çok da gerekli bir bilgi değildi ama kafamın bir köşesine yazılmıştı. ama yıllar önce bir gün, öyle bir anda aklımda belirdi ki bu söz, denize düşen adamın can simidine sarıldığı gibi sarıldım.
    ···
  3. 3.
    +5
    zemin katta bir şey görünmüyordu ama ahşap merdivene bakınca bir çift ayak ve ayaklarında yanında yere dayanmış bir odun baltası vardı. nutkum tutuldu o an. hiç ses çıkarmadan eve doğru koştum. kimseye olayı anlatamamıştım. sanki anlatsam adam çıkıp gelip beni bulacak gibi geliyordu. gece uyumaya yattığım sırada bir şangırtı koptu. yan evin camı paramparça olmuştu. herkes bir telaş polisi arada. polis de yarım saate kalmadan geldi. evin içine falan baktılar ama karanlık heryer. dışardan birisi taş atmıştır dediler gittiler. ama cam kırıklarının neredeyse tamamı evin dışındaydı. bu söz mahallelinin sakinleşmesine yetti ama bana yetmemişti.
    ···
  4. 4.
    +4
    son 1 part... (sonraki final olacak)
    akşam olunca koğuşta herkes bir köşeye ilişti. gece geç vakte kadar bekledim. hoca dışarıdan inceden inceye her eksiğimi tamamlamıştım. herkes uyurken tuvalete geçip mumu yaktım. üzerinde hocanın verdiği dua yazılı kağıdı bırakıp yanmasını izledim. çıkan duman birazdan arkama doğru toplanmaya başladı. bir cebimde ayna diğer cebimde içeride yaptığım ince bir mıh ile dumanın süzülüşünü izledim ama arkamı dönmedim. birazdan da arkamdan gardiyanın sesi yükseldi. "ne yapıyorsun burada!" ses vermedim. "takip et beni, hakkında zabit tutacağım!" adama baktım. gündüz olsa bizim sümsük gardiyan derdim ama şimdi karşımda duranın ne olduğundan bu sefer emindim. beraber müdüriyete diye avluya çıktık. elime cebime atıp küçük aynayı hafifçe kırdım. parmaklarım kesilmişti. kan sıcaklığı ile avucumu doldurdu. hala takipteydim. az ileride su toprakta yarıklar çizerek avluyu boydan boya kesmişti. sonunda suyun üstünden atlayıp arkasını döndü gardiyan "haydi çabuk ol" "geliyorum" dedim. bu sefer durmadan hızlı adımlarla yaklaştım. kan dolu elimi cebimden çıkardım, diğer elime de ufak çakımı aldım ve onu kana boyadım. hepsi 1 saniyede olmuştu. gariyan kılığına girmiş varlık ne olduğunu anlayamadan suyun diğer tarafına geçip ard arda bıçak darbelerini indirdim. bir yandan etraf kararıyor, diğer yandan kan büyüsü ile ruhani varlık çığlık atıyordu. her darbenin saplandığı yerden dumanlar yükseliyordu. "unutma" demişti hoca, "onu burada yenemezsin sadece onların diyarında yenebilirsin. ve bir kere oraya geçtin mi aynayı kullanmayı unutma yoksa arafta kalırsın." her yer zifiri karanlığa gömülmeden önce cebimden aynayı çıkardım. hangi tarafta kalacağım belirsizdi. yanımda iblis ölüm öncesi garip sesler çıkararak can çekişirken kırık ayna parçalarına baktım. daha dikkatli ve daha dikkatli. karanlık tamamıyla her yeri kaplamadan herşey değişti. farklı bir diyardaydım ama burası dünya değildi. hissedebiliyordum. burada insanoğlu çok güçlüydü. görünmezdi. bedenimi ve ruhumu bu yaratıklara karşı intikam hırsıyla doldurmaya başladım. bir saniyede müthiş hapishaneden çıkıp dağları taşları aşabildim. varlıklar beni göremiyordu da. ilk elime geçirdiğimi doğramalıydım. ve yapacaktım da...
    ···
  5. 5.
    +4
    üniversite son sınıftaydım. korkudan kaçmanın manası olmadığı için artık üzerine gitmenin daha doğru olacağını düşündüm. bu neydi, in mi cin mi? tam olarak karar kılamadım. ama bir şey var ki eğlenmeyi, korkutmayı seviyordu. bir çocuk zekasına sahip gibiydi. işin beni ürperten kısmı bir çocuk istemese de zarar verebilirdi. üniversitede son seneye geçmeden önce yazın bağ evine gittim. ailem tek başına ne yapacaksın dedi, dedim kafamı dinlerim. aslında tüm düşüncem yüzleşmekti. o sabırlıydı, tek kalmamı bekliyordu. bunun için yıllar geçse de önemli değildi. binlerce yıl yaşayan bir varlıksa, 10 yıl biriyle uğraşmanın ne önemi olabilirdi ki. o gün bağ evinde üst kata çıkarken akşam sekiz sularıydı. sabaha kadar sekiz saat vardı ama o sekiz saat sekiz yıldan uzun sürdü.
    ···
    1. 1.
      0
      ayraç 111
      ···
  6. 6.
    +5 -1
    çocukluk yıllarında eskiydi binalar ve genelde 2 katlıydı. kerbin ve ahşaptandı hemen hemen hepsi. biz de ara sokaklarda oynardık. o zaman araba filan nadiren geçerdi. bizim yanımızdaki bina da evimize bitişikti ama ben bildim bileli boş ve kırık döküktü. arkadaşlarla oyun oynadığımız bir gün bigiblete atlayıp bu boş evin önüne geldim. ev insana huzursuzluk veriyordu. kapı aralığına bakınca kırık bölmeden yukarıya uzanan ahşap merdiven görülüyordu. bir gün tvde izlediğim bir korku filmi aklıma manyak bir fikir getirmişti.
    ···
  7. 7.
    +4
    kollarım ayaklarım bedenim hiçbir yerim hareket etmiyordu. göğsümün üstüne öyle bir oturmuştu ki ağırlığı bir taraftan eliyle ağzımı kapaması bir taraftan mahvetmişti beni. aklıma dua okumak geldi. bu sefer başarabilirdim. ama öyle kolay olmuyordu. derler ya ölüm anı herkes kelimeyi şehadet getiremez, beceremez. aynen öyle işte. bildiğim sure birbirine karışmıştı. bırak sureyi, besmeleyi bile çekemedim. sonunda gözümü kapadım. kadının tıslamasını duyuyor, vücudunu hissediyordum. burnumdan zor da olsa derin bir nefes aldım. tek seferde kelimeyi şehadet getirdim. sağ parmaklarım açılmıştı. bir an ağzımdan nefes alabildim ama yine tıkandı. ağırlık sanki biraz üstümden kalkmıştı. artık ölüm korkusu dayanınca besmeleyle bildiğim en iyi sureyi fatihayı okudum. ağzım tamamen açılmış vücudum rahatlamıştı. kadın ise tekrar sise dönüşmüştü. ama odanın içinden çıkmaya niyeti yoktu. son kez tüm dikkatimle bu sefer bağırarak ayetel kürsi'yi okudum. sis yavaşça banyonun altına kaçışırken kadının gülerek attığı çığlığı duydum. çığlığın arasında bir cümle haykırmıştı ve o söylediği söz o ana kadar tüm yaşadıklarımdan daha korkunçtu. "okuduğun dualar seni kurtarmayacak". oda tekrar karanlığa büründü.
    ···
  8. 8.
    +4
    kimi insan korkunç bir olay başına gelince korkak olur ama kimisinde bu ters teper. zaman geçtikçe bu olay da ben de ters tepti. olayı da çocukluk hayali deyip hafızamın derinlere iteledim. orta okul lise zamanları yazları ailemin yanına çalışmaya gider, akşamları da bağ evinde kalırdım. gençlik de damarlara işlemeye başlamıştı. her türlü cinsel olaya iştirak başlamıştı. ortaokulun sonlarına doğru yaz tatilinde gece sabahlayıp gündüz vurup kafayı yatmıştı. uyurken de kamyonu devirmişim ama hiç oralı değilim. yatakta gerinip duruyorum. bir ara abdest alırım kalkınca diye üşengeçlikten dolanıyorum etrafta. o anda kapıya bir kez vurdular. acaba abimler falan mı geldi dedim gel kapı açık dedim ama ses gelmedi. kapıya bu kez üç defa vurdular. kesin bunlar komşular gelmeye çekiniyorlar diye düşünüp tekrar bağırdım. "yav gel kapı açık". bu sefer ard arda ve seri şekilde kapıya vuruyorlardı. aklımda en ufak bir kötü düşünce yoktu. "ne var amk" diye söylene söylene kapıyı açtım. hani kovboy filmlerinde düello öncesi bir boş görüntü ve ssessizlik olur ya. aynen öyle bir görüntü vardı. gözün gördüğü alanda bir allahın kulu yoktu. insan beyni çok zeki. o anda bütün tetiklemeleri başlattı. cenabetlik, abdest, cin vs. derken çocukluktaki baltalı adama kadar tüm şerit gözümden geçti. ne geri gidebiliyorum ne ileri çıkabiliyordum ama sonradan öğrendiğimde anlayacaktım ki, ileri çıksam çok daha farklı olaylar başa gelecekti.
    ···
  9. 9.
    +3
    Nas sureside okusaydın iyiydi
    ···
  10. 10.
    +3
    aynı yaz, yaşadığım bu olay kafama yer etmişti. ama kimseye doğru düzgün anlatamamıştım. kime ne desen saçma bulurdu. kapı çalmadan ne olacaktı. belki de başka bir sesi karıştırdın derlerdi. ben bile aklımda böyle tutmaya başladım olanları. o ara abimde bir butik firmasında yaz tatilinde çalışıyordu. ara ara yapılan hırsızlıklardan falan bahsederdi. 1-2 hafta geçmemişti ki başka bir olay daha oldu. abimle biz evin giriş kısmında genişçe salon tipi bir yerde kalıyorduk bağ evinde. gece oldu bizim bilader uyuyor ben de uyku yok gözümde. bir oraya bakıyorum bir buraya. abim karşı koltukta yatıyor aramızda da dikdörtgen bir sehpa var. uzunca bir şey. derken bilader ayaklandı. gözler kapalı sehpanın etrafında dönmeye başladı. "kaçmayın lan amkoduklarım!" diye. korkudan buz kestim o an. yorganın altına gömüldüm gittim ama bir yandan da az bir aralıktan bakıyorum ona. sadece diz kapağına kadar görüyorum. bir önümden geçiyor bir diğer tarafa ama sürekli sehpanın etrafında birilerini kovalıyor. ulan dedim uyuyor numarası yapayım belki bana ilişmez diyorum ama vücud pompalıyor adrenalini. o ara sert adımları bağırışı sürekli bir adım ötemde oluyor olanlar. ulan annem babam nasıl duymaz bunları diyorum. yok kimse gelmiyor. bir anda yorganın o azıcık aralığında suratı belirdi. daha doğrusu gözleri. simsiyahtı. "kaçma demedim lan sana!" diye bağırmasıyla yataktan fırlamam bir oldu. baktım abim hala uyuyor yatakta. uykuda mıyım diye kendimi yokladım yok. gayet net olanlar. adam da 1 saniyede yatağına uçacak hali de yok. bitişik halde banyonun kenarında o zifiri karalıktan mor bir ışıltı gördüm. o her neyse, rengi siyah değil bildiğin mordu. o rengi bir kere daha yine bir banyoda ama farklı mekanda üniversite tatilinin olduğu gün görecektim.
    ···
  11. 11.
    +3
    bizim kafada hoca dedin mi her naneyi çözer diye yer etmişti. bir korku sardı. ya bana da ben sana derman olamam haydi yallah diye yollarsa! genç karısını da alıp gitti. hocayla baş başa kalmıştık. evet genç dedi, anlat bakalım. o yaşananların birikimi, ha delirdim ha delireceğim korkusu, bir de bu olaylara garip bakmayacak birisini de bulmanın heyecanı ile ne varsa anlattım. anlattıkça rahatladım. dedim hocam olan biten bu. adam gayet sakin dinledi. tamam dedi, sırtındaki atleti çıkar bana ver. şimdi mi, deyince evet dedi. anneme baktım o da kafasıyla onaylayınca, tişörtü çıkarıp atleti verdim. ne yapacağına dair en ufak bilgim yok. adam odaya gitti. on dakika sonra çıktı. eh, şimdi dermanınız ben de değil diyecek diye beklerken hoca olayı anlatmaya başladı.
    ···
  12. 12.
    +3
    "bak evladım. senin durumun biraz farklı. senin göz perden çocukken bir nevi açıkmış. çoğu kimsenin bu durum devam etmez, çocukken olanları da aman aman hatırlamaz. zaten olması gereken de budur. ama sen hem çocukken olanları hatırlamış hem de gençliğinde görmeye devam etmişsin. zannetmişsin ki karşındaki tek varlık. ama aslında sen karşı tarafta ne varsa görmüşsün. onlar bunu farketmeseydi çok sorun olmazdı ama onlarda senin onları görebildiğini anlamış. bundan hoşlanmazlar. onlar başkalarını görünmeden izlemeyi severler ama bu kendilerine yapılınca farklı şeyler denerler. bundan sonra tercih senin, görmek özel bir yetenektir. herkese allah nasip etmez. istersen kalsın ama sıkıntılarla uğraşmayı göze alırsan, istersen kapatalım bu perdeyi kimse kimseyi görmesin. anlayacağın bu yolun sonu ya evliyalığa ya deliliğe çıkar. tercih senin"
    ···
  13. 13.
    +3
    o an yatağa uzandım nefesim kesilmiş şekilde beklemeye başladım. gelmez kimse dedim ama ayak sesleri halıya bastıkça daha çok belirgin hale gelmeye başladı. o anda aklıma duayı okumak geldi. onu da yapamazdım abdest yoktu. içimden bir ses yapsam da işe yaramayacağını söylüyordu. bazı kapılar bel hizasının üstünden kare camlıdır. benim bulunduğum odanın kapısının üstünde de 4 adet ufak kare cam vardı. en üstünde de yarım ay şeklinde camlıydı. kalkayım mı kalkmayayım mı derken ayak sesi kesildi. salondaki şölen ise tam gaz devam ediyordu. en azından ayak sesi kesildi derken kapının cdıbına 4 kez bir el vurdu. başından aşağıya doğru buz gibi bir soğukluğun aktığını hissettim. adeta tüm canım, enerjim o soğuklukla vücudumu terk etti. salondaki ses de kesilmişti. yarım saat kadar öylece kalakaldım. o an içeri anam babam girse bile kalpten giderdim. ama yarım saat sonra aklımda bir söz parıldadı. "araplar tekin olmayan yerlerden geçerken yanlarına keskin ustura alırlardı." ve gözlerimi odanın içinde gezdirmeye başladım. aradığımı bulmuştum.
    ···
  14. 14.
    +3
    gece geç vakte kadar bekledim. bu sefer alt katta değil evin üst katındaydım. tv açıktı. bir süre sonra onu da kapattım. yatağa uzandım. gözlerim odayı süzüyor kulaklarım garip bir ses duymak için pür dikkat etrafı dinliyordu. sadece çalı çırpı sesi. onun sabrı beni yenmişti. gözlerim gecenin ilerleyen vakti kapandı. rüyamda beş yaşımda yatağımda, camı kırılan o ahşap eve bitişik evimizde üst kattaydım. bir ses duydum. çok tanıdığım biri ismimi söylüyordu. az dikkat edince amcaoğlum olduğunu anladım. yaşım ufak ama beynim bugünki gibiydi. tüm olanları sanki filmmiş gibi odanın üst köşesinden izliyordum. ses beni dışarıdan aşağıdan çağırıyordu. yavaşça cama yaklaşırken sesin değiştiğini ve çatallaştığını farkettim. bu akrabamın sesi değildi. birden camdan düşme korkusu sardı. ya düşersem, ya ölürsem. camdan aşağıya baktığımda kegib iki ayak ve yanında duran bir balta vardı. baltayı biri tutuyorcasına dikiliydi. ses hala bana sesleniyordu. kesinlikle beni aşağıya çekecek ve düşüp öleceğim korkusu sardı bedenimi. vazgeçtim bakmaktan ve uyandım. aslında uyanmamıştım. rüya içinde başka bir rüyaya geçiş yaptım. yine çocuktum ve annemle mutfaktaydım. bu sefer başka bir evdeydim. "anne" dedim, "rüyada düşersem ölür müyüm?" "hayır, melekler seni korur" dedi. bir soru daha soracaktım ama annem "artık uyanmalısın" dedi. ne olduğunu anlayamamıştım. nefes alamıyordum. ne rüyada ne gerçekte. gözlerim açıldı birden. vücudum hareket etmiyordu. üstümde mor bir sis tabakası yavaşça şekil aldı. yaşlı pis bir kadın suratı sağ elini ağzıma dayamıştı. suratlarımızın arası bir karış değildi. aldığı nefes lağım gibiydi. yavaşça eli burnuma da gitmeye başladı. kadın gülüyordu. az daha devam etse boğularak değil korkudan ölecektim.
    ···
    1. 1.
      +1
      birden köpeğim dışardaki çocuklara havladı korkudan ölüyordum amk
      ···
      1. 1.
        +2
        eyv panpa da öleyim deme *
        ···
  15. 15.
    +3
    ***final***
    diğer taraf karanlık evleri leş gibi. sokaklar alev alev yanıyor. ama hissediyorum. güçlüyüm. etrafımda mor bir ışık var. demek ki ışığın kaynağı diyarmış. bana. anneme. hatta ahmet beye ne yaptılarsa tek tek aynısını yapacaktım. yıllar burada dakika gibi geçiyordu. muazzam hızlıydım. asla yaşlanmayacağımı hissediyordum. intikam vaktiydi. bir eve girdim. karanlık bir adam var. bedenini kontrol edebildiğimi farkettim. loş odalarda hızla turluyorum. gözüme bir balta ilişti. erkek iblisin vücuduna girsem de sadece kollarını kontrol edebiliyordum. zaman gelince tüm bedenlerini kontrol edecektim. sağ koluyla baltayı tutturdum. garip bir dilde yalvardığını farkettim. ahmet bey'e acımamışlardı. ben de acımadım. bacaklarını kendine koparttırdım. bacaklarını en yakın kuyuya attım. derin bir nefes aldım. intikam ateşi her yerimi sarıyordu. o nefes aralığında bu diyarda yılların geçtiğini farkediyordum. evin içine süzüldüm. çocuk iblisin birinin beni gördüğünü farkettim. çocuklarına bile acımayacaktım. bana annemi nasıl öldürttülerse aynen yavaş yavaş delirterek ona kendi annesini öldürtecektim. annem. zavallı annem. sinirle elime geçirdiğim bir taşı evin cdıbına fırlattım. bu dünyayı onlara dar edecektim. çocugun peşine düştüm. her adımımda yıllar geçti. çocuğu evine kadar takip ettim. tarlalık bir yerdi. tüm meyveler dallarında çürük leş gibi kokuyordu. çocuk delikanlı çağına girmişti ama ben hala aynıydım. kapısına sertçe ard arda vurdum. kapıyı açtı karanlıktaki genç iblis. beni göremiyordu. demek ben de görememiştim. ızdırabım daha yeni başlıyordu.bir gece uyurken yattığı yere girmeye çalıştım ama kapıda iki gardiyan vardı. onları geçemeyeceğimi hissettim. bende garip sesler çıkararak onu odanın dışına çıkarmaya çalıştım. ama çıkmadı. işkemcem devam edecekti. onun beni unuttuğu bazı gecelerde gırtlağına çöktüm. elimi ağzına zütürdüm ama hayır. bu kadar kolay ölümü haketmiyorsun. kızgın eriyik lav var burada bazı yerlerde. artık şekle bürünmeyi de öğrendim burada. iki kere kandırıp eriyik lava çekmeye çalıştım ama gelmedi. halbuki okuduğum kitaplarda bunlar için aptal diyorlardı. takipteyim bu genç veledi. o da ne! annesi çağırıyor. kulağına yaklaşıp vesvese veriyorum. "neden bıçağı da almıyorsun" sonunda başardım. annesini öldürdü. rahatlamıştım ama tam değil. en son onu da öldürmeliydim. karşısını da dikildim yıllar sonra. pislik bir yerdeydi. ne yaktıysa dumanı etrafımı sardı. demek bunlarda da büyü vardı ama bana engel olmazdı. kalk dedim benimle gel. peşime takıldı. eriyik lavın önüne kadar getirtmiştim. o anda beni gafil avladı. sivri alev alev yanan bir cisimle bana saldırdı. garip bir sıvı vardı cismin üstünde. beni zehirlemişti. istediklerimi başaramadım ama yaptıklarım bile yeterdi. ruhum en son gözlerimden çıkarken garip bir görüntü son kare olarak hafızama kazındı. bu çocuğu bir yerden tanıyordum. ama nereden.
    son...
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +3
    sonunda memlekete yolculuğa çıktık. annem kafasına beni bir hocaya göstermeyi koymuştu. hacı hoca tayfasına da bir taraftan inanmıyor ama diğer yandan bir umut diye içimden belki çözüm olur diyordum. memlekete vardığımızda teyzemlere gittik. bir gün istirahat ettikten sonra bizim oraların tanınmış bir hocasına beni zütürdüler. kafada neler neler kurdum ama gittiğimde kurduklarımın ne kadar boş olduğunu anladım. ne filmlerdeki gibi dualarla dolu duvarlar ne kasvetli ortam vardı. tek katlı bahçeli bir ev, bahçesinde vişne ağacı vardı, hoca desen ellilerinde alalede bir adamdı. ne sarığı vardı ne cübbesi. önceden teyzemler hocaya olayı az çok anlamış. kapıda karşıladı bizi içeri aldı. salona geçtiğimizde gençten bir adam vardı. oturuyordu. ellerini birleştirmiş sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. hoca siz oturun bu dostlarla az işim var dedi. bu dostlar deyince içerideki odaya hafifçe kafamı uzattım. orada da genç bir kadın vardı. kafada denklemi kurdum hemen. herhalde karı kocaydı bunlar. hoca omzuma dokunup, "senden bir isteğim var, kapıdan içeri bir iki adım atıp geri dön dedi. neden istediğini anlamadım ama tamam deyip odadan içeri bir adım attım. kadın oturduğu yerden bana bakıp gözlerini yere doğru eğdi. geri çıktım. sonra hoca gence dönüp Ahmet bak bir şey olmadı. bir de sen gir dedi. genç adam ayaklanıp içeri girer girmez kadın"köpek, hayvan herif, seni parçalayacağım" diye çığlıklarla saldırmaya başlaması ile genç adam korkudan hemen geri çıktı. biz annemle bir köşeye oturup olan biteni izlemeye başladık. hoca gence " bak, demek ki yapılan sana has, erkeklere özel olsa az önceki çocuğa da saldırırdı." genç başladı ağlamaya " aman hocam ne yap ne et boz bu büyüyü." o anda kadın odanın dışına gelmişti. "hayvan herif, sevmiyorum seni ne büyüsü" diye haykırırken hoca birden döndü. "ellerin bağlansın" dedi. kadının iki eli bileklerine yapıştı. "gözlerin bağlansın" dedi ve kadının gözleri kapandı. belin bağlansın deyince kadın yere yığıldı. hoca kızın başına gidip bir şey okudu. bu sefer ilk söylediği sıradan geri geri "belin açılsın, gözün açılsın, elin açılsın" dedi. kız ayaklandı ama saldırganlığı kalmamıştı. o an hoca beni şoke edecek şu sözleri söyledi. "ben eşine yapılan bu büyüyü çözemem. dermanın ben de değil."
    ···
  17. 17.
    +3
    son 2 part...
    her yerde siren seslerini hatırlıyorum. polisler ambulanslar. sonrası tam bir bataklık. olan biteni kaç kişiye anlattım hatırlamıyorum. hastane hastane dolandırdılar. kimisi kasıt var dedi, kimisi deli dedi. bazıları rol yapıyor bile dediler. ailemden kimse ne gelip olan biteni sordu, ne de olacakları merak ettiler. tek başıma yargılanmam başladı. hoca da kendi derdine düşmüştü. onu da aldılar içeri. çabalıyor ama derdini anlatamıyor. bir kere yanımda bulunmuş oldu. hakim sonunda 11 yıla hükmetti. yazılanlar söylenenler derken parmaklıklar arkasında buldum kendimi. iki güne bir kendimi öldürmeye düşünüyordum. şimdi geriye dönüp baktığımda ahmet beyin neden öldüğünü veya intihar ettiğini daha net anlıyordum. en önemli sebep olanları anlatamamaktı. hapiste günler sıkıntılı geçiyordu. insanlar size direk deli damgası vuruyordu. belki de öyleydim ama ya değilsem. kendimi toparladım. intikam için yeniden toparlanmaya başladım. imkan bulduğum sürelerde varımı yoğumu bu konuya araştırmaya ayırdım. hoca kısa sürede suçsuz olduğu anlaşılınca çıktı dışarı. allah var, sadık insanmış. beni ziyarete bir o geldi. her gelişinde detaylıca olayı nerede hata yaptığımızı konuşuyorduk. onu durdurmanın başka bir yolu olmalıydı ama nasıl? geçişlerle ilgili pek çok şey vardı. aynalar, duman, dualar. ama ya durdurma? bilinmezdi. peki neyden çekiniyorlardı? bu da bir muammaydı. sonunda bir detay yakaladık. rüyamda ayakları kesilen ahmet beyin kanını akmaması. akmasına engel olmuşlardı. "çünkü kan büyüsünden korkuyorlar" dedi hoca. artık nereye yöneleceğimizi biliyorduk. içerideki 6. yılımda nasıl çağıracağımızı ve en önemlisi nasıl yok edeceğimizi biliyorduk.
    ···
  18. 18.
    +2
    akşam tvde takılmadan önce meyve kesmek için bıçak almıştım. bıçak da iyi olsun diye kurbanlık bıçaklardan birini seçmiştim. meyvelerin kabukları arasında bıçak öylece ilişti gözüme. bir cesaret kaptım bıçağı. aldım sağ elime. deli cesareti ile birlikte ne olacaksa olsun dedim. odanın iki kapısı vardı. birisi antreye bağlanan diğeri balkondan mutfağa bağlanan. demek ki o kadar cesaret yokmuş ki balkon kısmından çıkış yaptım. sonradan işin özünü araştırınca olayın detayını öğrenecektim. o odadan asla dışarı çıkmamam gerekiyordu. çünkü amaç zaten beni dışarı çekebilmekti. sebebi ise basitti. evde kuran-ı kerim olan tek oda yattığım odaydı.
    ···
  19. 19.
    +2
    "bu ahmet bey değil mi" dedim kendi kendime. oysa ahmet beyi hiç görmemiştim ki. "ne önemi var" dedi iç ses. bu, o işte. adam yiyecekleri alıp o ahşap evine girdi. "lan bu ev yıkılı değil miydi". "izle sadece" diye uyardı iç ses. yürümüyor sanki uçuyordum. amacım bir an önce ahmet bey evin kapısını kapatmadan içeri girebilmekti. öyle de yaptım. orada, uzakta izliyordum. yemek masasının etrafında hızla havada dolanan mor bir bulut vardı. her turda masaya bir şeyler konuyordu. tabaklara yavaşça eğildim baktım. durdane teyzenin anlattığı gibi, sarım sarım sarılmış dolma gibi konmuş hayvan pislikleriydi. ama ahmet bey doya doya yiyordu. kahkaha atıyordu. mor sis onun kucağına oturunca adamın tahrik olmuş zevk bakışları parıldıyordu gözlerinde. titreyerek boşaldığını görünce adama büyük bir nefret hissettim. diğer yandan içimden "bu yaratığın yanında cenabet mi kalınır" diyordum. sanki ahmet bey bu düşündüklerimi duymuş gibi korkuyla ayağa kalktı. sis de peşinden. bir patırdı koptu. üst kata çıkıyorum. adam yere oturmuş sağ kolunu tutmaya çalışıyor ama beceremiyor. sağ elinde kocaman bir balta. balta mora boyanmış. ard arda iniyor sağ el. bacaklar diz kapağından ayrılıyor. ahmet bey sürünerek yatağa geçiyor. ama kan bir türlü bacaklarından boşalmıyor. yatağa uzanınca birden her yer kan gölüne dönüyor. adam titreyerek ölüyor. bacaklar ve baltaya bakıyorum. etrafta yoklar. hızla kuyuya gidiyorum. aşağıya eğilip bakıyorum. beni okuyan hoca kuyunun dibinde. "hocam ne yapıyorsun orada" diyemeden "bunu mu arıyorsun" diyor. elinde sudan parçalanmış muska var. kahkaha atıyor, evin salonundan gelen kahkahayla aynı. o anda eyvah ne yaptım diyorum. derken annem uyandırıyor. "kalk oğlum acil kalkman lazım"
    ···
  20. 20.
    +2
    ikinci kez saldırdığında işten yeni çıkış yapmıştım akşam vaktiydi. yolda giderken hava da henüz kararmamıştı ara sokakta biri seslendi bana. "birader baksana buraya" ulan serseridir ilişmemek lazım dedim içimden. sigara falan istiyorsa vereyim gideyim yoluma dedim. "ne var" diye sordum. "gelsene bi buraya" diye ikinci kez söyleyince hadi hazırlan kavgaya deyip yaklaşmaya başladım. yürürken gözüme yerdeki mazgal takıldı. içinden hafif hafif su akıntısı vardı. mazgalı geçmeden durdum. adım atmadım. "söyle birader". gençten ses yok. başladı sırıtmaya. yine o donuk, mat pis sırıtışla. cebimden sigarayı çıkarıp yaktım. duman süzüle süzüle buna doğru ilerledi. gayet net duyacağı tonda hafifçe fısıldadım. "amk çocuğu". arkamı dönüp giderken kaldı bir hak diyordum ama müthiş bir çığlık duydum. "gelllll lannnn buraaayaaaaa!" telaşla arkamı dönüp baktım. kimse yoktu. sonunda onun da sabrı bitiyordu. biten sadece onun sabrı değildi. kuyuda ıslanan muska da her geçen gün özelliğini yitiriyordu.
    ···