/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +9 -4
    "araplar tekin olmayan yerlerden geçerken yanlarına keskin ustura alırlardı. bu onları ruhani varlıklardan özellikle cinlerden korurdu." ilk kez nerede okumuştum bu yazıyı hatırlamıyorum. çok da gerekli bir bilgi değildi ama kafamın bir köşesine yazılmıştı. ama yıllar önce bir gün, öyle bir anda aklımda belirdi ki bu söz, denize düşen adamın can simidine sarıldığı gibi sarıldım.
    ···
  2. 2.
    +5 -1
    çocukluk yıllarında eskiydi binalar ve genelde 2 katlıydı. kerbin ve ahşaptandı hemen hemen hepsi. biz de ara sokaklarda oynardık. o zaman araba filan nadiren geçerdi. bizim yanımızdaki bina da evimize bitişikti ama ben bildim bileli boş ve kırık döküktü. arkadaşlarla oyun oynadığımız bir gün bigiblete atlayıp bu boş evin önüne geldim. ev insana huzursuzluk veriyordu. kapı aralığına bakınca kırık bölmeden yukarıya uzanan ahşap merdiven görülüyordu. bir gün tvde izlediğim bir korku filmi aklıma manyak bir fikir getirmişti.
    ···
  3. 3.
    +6
    o zamanlar tv'de çıkan şeylere hep inanırdık. ilk defa ruh tahtalı bir film izledim. o da korkarak yarım yamalak. korku tabiki sabah aydınlanana kadar sürüyordu. sabah olunca arkadaşlarla gırgır şamata derken filmden konu açıldı. çocukluk herkes korkuyor ama merak da ediyorduk. ulan yapsak ne olur? öyle tahta falan da bulamadık tuttuk kağıda tek tek harfleri yazdık. oldu olacak köhne yer de ahşap ev olsun dedik. önünde başladık oynamaya. tabi hava aydınlık. bi tak da olmadı. gülmeler şakalar derken herkes ayrıldı. ben o evin önünde oturuyordum .ahşap merdivenden ses geldiğini duydum. ama kısa sürmüştü. ne var diye kırık olan kapı aralığından bakmaya başladım.
    ···
  4. 4.
    +5
    zemin katta bir şey görünmüyordu ama ahşap merdivene bakınca bir çift ayak ve ayaklarında yanında yere dayanmış bir odun baltası vardı. nutkum tutuldu o an. hiç ses çıkarmadan eve doğru koştum. kimseye olayı anlatamamıştım. sanki anlatsam adam çıkıp gelip beni bulacak gibi geliyordu. gece uyumaya yattığım sırada bir şangırtı koptu. yan evin camı paramparça olmuştu. herkes bir telaş polisi arada. polis de yarım saate kalmadan geldi. evin içine falan baktılar ama karanlık heryer. dışardan birisi taş atmıştır dediler gittiler. ama cam kırıklarının neredeyse tamamı evin dışındaydı. bu söz mahallelinin sakinleşmesine yetti ama bana yetmemişti.
    ···
  5. 5.
    +4
    kimi insan korkunç bir olay başına gelince korkak olur ama kimisinde bu ters teper. zaman geçtikçe bu olay da ben de ters tepti. olayı da çocukluk hayali deyip hafızamın derinlere iteledim. orta okul lise zamanları yazları ailemin yanına çalışmaya gider, akşamları da bağ evinde kalırdım. gençlik de damarlara işlemeye başlamıştı. her türlü cinsel olaya iştirak başlamıştı. ortaokulun sonlarına doğru yaz tatilinde gece sabahlayıp gündüz vurup kafayı yatmıştı. uyurken de kamyonu devirmişim ama hiç oralı değilim. yatakta gerinip duruyorum. bir ara abdest alırım kalkınca diye üşengeçlikten dolanıyorum etrafta. o anda kapıya bir kez vurdular. acaba abimler falan mı geldi dedim gel kapı açık dedim ama ses gelmedi. kapıya bu kez üç defa vurdular. kesin bunlar komşular gelmeye çekiniyorlar diye düşünüp tekrar bağırdım. "yav gel kapı açık". bu sefer ard arda ve seri şekilde kapıya vuruyorlardı. aklımda en ufak bir kötü düşünce yoktu. "ne var amk" diye söylene söylene kapıyı açtım. hani kovboy filmlerinde düello öncesi bir boş görüntü ve ssessizlik olur ya. aynen öyle bir görüntü vardı. gözün gördüğü alanda bir allahın kulu yoktu. insan beyni çok zeki. o anda bütün tetiklemeleri başlattı. cenabetlik, abdest, cin vs. derken çocukluktaki baltalı adama kadar tüm şerit gözümden geçti. ne geri gidebiliyorum ne ileri çıkabiliyordum ama sonradan öğrendiğimde anlayacaktım ki, ileri çıksam çok daha farklı olaylar başa gelecekti.
    ···
  6. 6.
    +3
    aynı yaz, yaşadığım bu olay kafama yer etmişti. ama kimseye doğru düzgün anlatamamıştım. kime ne desen saçma bulurdu. kapı çalmadan ne olacaktı. belki de başka bir sesi karıştırdın derlerdi. ben bile aklımda böyle tutmaya başladım olanları. o ara abimde bir butik firmasında yaz tatilinde çalışıyordu. ara ara yapılan hırsızlıklardan falan bahsederdi. 1-2 hafta geçmemişti ki başka bir olay daha oldu. abimle biz evin giriş kısmında genişçe salon tipi bir yerde kalıyorduk bağ evinde. gece oldu bizim bilader uyuyor ben de uyku yok gözümde. bir oraya bakıyorum bir buraya. abim karşı koltukta yatıyor aramızda da dikdörtgen bir sehpa var. uzunca bir şey. derken bilader ayaklandı. gözler kapalı sehpanın etrafında dönmeye başladı. "kaçmayın lan amkoduklarım!" diye. korkudan buz kestim o an. yorganın altına gömüldüm gittim ama bir yandan da az bir aralıktan bakıyorum ona. sadece diz kapağına kadar görüyorum. bir önümden geçiyor bir diğer tarafa ama sürekli sehpanın etrafında birilerini kovalıyor. ulan dedim uyuyor numarası yapayım belki bana ilişmez diyorum ama vücud pompalıyor adrenalini. o ara sert adımları bağırışı sürekli bir adım ötemde oluyor olanlar. ulan annem babam nasıl duymaz bunları diyorum. yok kimse gelmiyor. bir anda yorganın o azıcık aralığında suratı belirdi. daha doğrusu gözleri. simsiyahtı. "kaçma demedim lan sana!" diye bağırmasıyla yataktan fırlamam bir oldu. baktım abim hala uyuyor yatakta. uykuda mıyım diye kendimi yokladım yok. gayet net olanlar. adam da 1 saniyede yatağına uçacak hali de yok. bitişik halde banyonun kenarında o zifiri karalıktan mor bir ışıltı gördüm. o her neyse, rengi siyah değil bildiğin mordu. o rengi bir kere daha yine bir banyoda ama farklı mekanda üniversite tatilinin olduğu gün görecektim.
    ···
  7. 7.
    +3 -1
    artık olan olaylara iyice kafayı takmıştım. neydi bunlar, nasıl def edilirdi. en iyi tutar kapı ayetel kürsi'ydi. ir çok hadiste çelikten zırh gibi bahsedilirdi. yarım yamalak çocukluktan kalma biliyordum ama bu sefer savaş açar niteliğinde tamdıbını ezberlemiştim. zaman geçtikçe olanları normal görmeye başladım. biradere bir kere olayı anlatmayı denediysem de "lan yürü git" diye azarlamıştı. yıllar boyunca benzer bir olay yaşamadım. ta ki üniversite 1.sınıfa kadar. o zamanlar çömlerin bir numaralı tatili 29 ekim tatiliydi. ben de herkes gibi yarı tatil yarı da dersleri asıp memlete gelmiştim. ailem hala bağ evindeydi ben ise merkezdeki asıl eve gitmeyi kafaya koydum. e hala lise arkadaşları falan oradaydı. bastım gittim. gündüz arkadaşlarla takılıp akşam eve geçtim. eskiden tvlerde gece kırmızı noktalı filmler olurdu. gençliğin azgınlığı da var. bozduk abdesti yayıldım yatağa. gece neredeyse 2-3 arası olmuştu. bina da apartman dairesi ve çok nezih insanlardan oluşuyordu. çıt yok binada. tam gözüm kapandı kapanacak salondan bir bebek ağlama sesi geldi. salondan diyorum çünkü ses çok netti. ağlama sesi 3-5 saniye içinde kahkaha sesine dönüştü. ne oluyoruz demeden salondan onlarca insanın konuşma, kahkaha sesleri gelmeye başladı. zannedersin bizim evde parti veriyorlar. hırsızdır lan dedim ama kime yediriyorsun. çalsın gitsin ne varsa diyorum içimden ama çok iyi biliyorum ki alakası yok. o anda ya buraya gelirlerse ne yaparım diye düşünmeye başladım. gözlerimi kapatıyorum ama yok. kalbim göğsümü parçalayacak gibi atıyor. sese biraz kulak verince farkettim. tarifi zor olsa da betimleyecek en iyi kelime şu: tek ağızdan çıkan çoklu ses. ve ben sesi dinlerken başka bir ses daha duydum. antrenin halısından hışırtı şeklinde ayak sesi duyuluyordu ve ses gittikçe kaldığım yere yaklaşıyordu.
    ···
  8. 8.
    +3
    o an yatağa uzandım nefesim kesilmiş şekilde beklemeye başladım. gelmez kimse dedim ama ayak sesleri halıya bastıkça daha çok belirgin hale gelmeye başladı. o anda aklıma duayı okumak geldi. onu da yapamazdım abdest yoktu. içimden bir ses yapsam da işe yaramayacağını söylüyordu. bazı kapılar bel hizasının üstünden kare camlıdır. benim bulunduğum odanın kapısının üstünde de 4 adet ufak kare cam vardı. en üstünde de yarım ay şeklinde camlıydı. kalkayım mı kalkmayayım mı derken ayak sesi kesildi. salondaki şölen ise tam gaz devam ediyordu. en azından ayak sesi kesildi derken kapının cdıbına 4 kez bir el vurdu. başından aşağıya doğru buz gibi bir soğukluğun aktığını hissettim. adeta tüm canım, enerjim o soğuklukla vücudumu terk etti. salondaki ses de kesilmişti. yarım saat kadar öylece kalakaldım. o an içeri anam babam girse bile kalpten giderdim. ama yarım saat sonra aklımda bir söz parıldadı. "araplar tekin olmayan yerlerden geçerken yanlarına keskin ustura alırlardı." ve gözlerimi odanın içinde gezdirmeye başladım. aradığımı bulmuştum.
    ···
  9. 9.
    +2
    akşam tvde takılmadan önce meyve kesmek için bıçak almıştım. bıçak da iyi olsun diye kurbanlık bıçaklardan birini seçmiştim. meyvelerin kabukları arasında bıçak öylece ilişti gözüme. bir cesaret kaptım bıçağı. aldım sağ elime. deli cesareti ile birlikte ne olacaksa olsun dedim. odanın iki kapısı vardı. birisi antreye bağlanan diğeri balkondan mutfağa bağlanan. demek ki o kadar cesaret yokmuş ki balkon kısmından çıkış yaptım. sonradan işin özünü araştırınca olayın detayını öğrenecektim. o odadan asla dışarı çıkmamam gerekiyordu. çünkü amaç zaten beni dışarı çekebilmekti. sebebi ise basitti. evde kuran-ı kerim olan tek oda yattığım odaydı.
    ···
  10. 10.
    +2
    çıktım balkona ama balkon pvc ile kaplı. geçtim mutfağa. elimde bıçak ne işe yarar bilmem ama o anda tutunacak dal. zannedersin zülfikar. gerçi kurban bıçağı olduğu için üzerinde arapça dua da var ama nedir tam hatırlamıyordum. ışıkları aça aça gidiyordum. antreye geçince hafiften bir mor sis belirdi. neredeyse tüm antreye kaplamıştı. içinden geçerken sanki bıçak onu ayırıyormuş gibi iki kenara ayrılıp duvar dibinde ince bir çizgi halini aldı. sonra o ince çizgi kıvrılarak halı kenarından banyonun altına geçti. bugün bile bilmiyorum belki hissiyat belki öngörü ama en son banyoyu bırakmıştım ve oradan içeri adımımı atmadım. kapının altından sızan mor ışık bugün bile aklımda. ışıklar açık halde odama geri döndüm. artık kararımı vermiştim. bu benim peşimi bırakmayacaktı. o mor sise, seslere ve onun eğlencesine karşı koyacaktım. bir dah aki sefere bütün hazırlıklıydım ama o da hazırlanmıştı. mor sis, bedene dönüşüp karşıma dikilecekti.
    ···
  11. 11.
    +4
    üniversite son sınıftaydım. korkudan kaçmanın manası olmadığı için artık üzerine gitmenin daha doğru olacağını düşündüm. bu neydi, in mi cin mi? tam olarak karar kılamadım. ama bir şey var ki eğlenmeyi, korkutmayı seviyordu. bir çocuk zekasına sahip gibiydi. işin beni ürperten kısmı bir çocuk istemese de zarar verebilirdi. üniversitede son seneye geçmeden önce yazın bağ evine gittim. ailem tek başına ne yapacaksın dedi, dedim kafamı dinlerim. aslında tüm düşüncem yüzleşmekti. o sabırlıydı, tek kalmamı bekliyordu. bunun için yıllar geçse de önemli değildi. binlerce yıl yaşayan bir varlıksa, 10 yıl biriyle uğraşmanın ne önemi olabilirdi ki. o gün bağ evinde üst kata çıkarken akşam sekiz sularıydı. sabaha kadar sekiz saat vardı ama o sekiz saat sekiz yıldan uzun sürdü.
    ···
    1. 1.
      0
      ayraç 111
      ···
  12. 12.
    +3
    gece geç vakte kadar bekledim. bu sefer alt katta değil evin üst katındaydım. tv açıktı. bir süre sonra onu da kapattım. yatağa uzandım. gözlerim odayı süzüyor kulaklarım garip bir ses duymak için pür dikkat etrafı dinliyordu. sadece çalı çırpı sesi. onun sabrı beni yenmişti. gözlerim gecenin ilerleyen vakti kapandı. rüyamda beş yaşımda yatağımda, camı kırılan o ahşap eve bitişik evimizde üst kattaydım. bir ses duydum. çok tanıdığım biri ismimi söylüyordu. az dikkat edince amcaoğlum olduğunu anladım. yaşım ufak ama beynim bugünki gibiydi. tüm olanları sanki filmmiş gibi odanın üst köşesinden izliyordum. ses beni dışarıdan aşağıdan çağırıyordu. yavaşça cama yaklaşırken sesin değiştiğini ve çatallaştığını farkettim. bu akrabamın sesi değildi. birden camdan düşme korkusu sardı. ya düşersem, ya ölürsem. camdan aşağıya baktığımda kegib iki ayak ve yanında duran bir balta vardı. baltayı biri tutuyorcasına dikiliydi. ses hala bana sesleniyordu. kesinlikle beni aşağıya çekecek ve düşüp öleceğim korkusu sardı bedenimi. vazgeçtim bakmaktan ve uyandım. aslında uyanmamıştım. rüya içinde başka bir rüyaya geçiş yaptım. yine çocuktum ve annemle mutfaktaydım. bu sefer başka bir evdeydim. "anne" dedim, "rüyada düşersem ölür müyüm?" "hayır, melekler seni korur" dedi. bir soru daha soracaktım ama annem "artık uyanmalısın" dedi. ne olduğunu anlayamamıştım. nefes alamıyordum. ne rüyada ne gerçekte. gözlerim açıldı birden. vücudum hareket etmiyordu. üstümde mor bir sis tabakası yavaşça şekil aldı. yaşlı pis bir kadın suratı sağ elini ağzıma dayamıştı. suratlarımızın arası bir karış değildi. aldığı nefes lağım gibiydi. yavaşça eli burnuma da gitmeye başladı. kadın gülüyordu. az daha devam etse boğularak değil korkudan ölecektim.
    ···
    1. 1.
      +1
      birden köpeğim dışardaki çocuklara havladı korkudan ölüyordum amk
      ···
      1. 1.
        +2
        eyv panpa da öleyim deme *
        ···
  13. 13.
    +4
    kollarım ayaklarım bedenim hiçbir yerim hareket etmiyordu. göğsümün üstüne öyle bir oturmuştu ki ağırlığı bir taraftan eliyle ağzımı kapaması bir taraftan mahvetmişti beni. aklıma dua okumak geldi. bu sefer başarabilirdim. ama öyle kolay olmuyordu. derler ya ölüm anı herkes kelimeyi şehadet getiremez, beceremez. aynen öyle işte. bildiğim sure birbirine karışmıştı. bırak sureyi, besmeleyi bile çekemedim. sonunda gözümü kapadım. kadının tıslamasını duyuyor, vücudunu hissediyordum. burnumdan zor da olsa derin bir nefes aldım. tek seferde kelimeyi şehadet getirdim. sağ parmaklarım açılmıştı. bir an ağzımdan nefes alabildim ama yine tıkandı. ağırlık sanki biraz üstümden kalkmıştı. artık ölüm korkusu dayanınca besmeleyle bildiğim en iyi sureyi fatihayı okudum. ağzım tamamen açılmış vücudum rahatlamıştı. kadın ise tekrar sise dönüşmüştü. ama odanın içinden çıkmaya niyeti yoktu. son kez tüm dikkatimle bu sefer bağırarak ayetel kürsi'yi okudum. sis yavaşça banyonun altına kaçışırken kadının gülerek attığı çığlığı duydum. çığlığın arasında bir cümle haykırmıştı ve o söylediği söz o ana kadar tüm yaşadıklarımdan daha korkunçtu. "okuduğun dualar seni kurtarmayacak". oda tekrar karanlığa büründü.
    ···
  14. 14.
    +2
    sabah olur olmaz toparlandım. artık bu işin beni aşacağına karar verdim. pılıyı pırtıyı topladım ve bağ evini terkettim. bir an önce eve gidip olayı enine boyuna aileme anlatmalıydım. onlar bir çözüm bulurdu. merkezdeki eve geldiğimde evde sadece annem vardı. mutfakta birşeyler hazırlıyordu. anne dedim seninle konuşmam lazım. tamam evladım dedi. aldım karşıma en ince ayrıntısına kadar anlattım. dedim bana akıl ver ne yapmam lazım. annem karşımda durdu öylece. bir şeyler düşünüyor gibiydi. sonunda konuştu. "kolayı var evladım. kendini öldür kurtul!" şok olmuştum. panikle sağıma soluma baktım. "anne ne diyorsun" dememe kalmadan bir kahkaha koptu. "ya ne uğraşyorsun işte öldür kendini rahatla" dedi tekrar. yumdum gözlerimi. tekrar ve tekrar ayeti okumaya başladım. kolumdan tutulup sarsıldığımı hissettim ama bırakmadım okumayı. ikinci kez daha şiddetli sarsıldım. dayanamayıp gözlerimi açınca annem ayakta şaşkınlıkla bana bakıyordu. "oğlum delirdin mi ne yapıyorsun" dedi. gerçek ile hayal birbirine girmeye başlamıştı. "bilmiyorum anne, belki de delirdim" dedim. bir kez daha ama bu sefer anneme olayı anlatmaya başladım. uzun uzadıya dinleyince "herhalde hastaneye yatırır" diye düşünürken hiç beklenmedik bir şey dedi. "teyzenlerin yanına gideceğiz, orada bunun çaresine bakarız". gerçekten de çaresi oradaydı.
    ···
  15. 15.
    +3
    sonunda memlekete yolculuğa çıktık. annem kafasına beni bir hocaya göstermeyi koymuştu. hacı hoca tayfasına da bir taraftan inanmıyor ama diğer yandan bir umut diye içimden belki çözüm olur diyordum. memlekete vardığımızda teyzemlere gittik. bir gün istirahat ettikten sonra bizim oraların tanınmış bir hocasına beni zütürdüler. kafada neler neler kurdum ama gittiğimde kurduklarımın ne kadar boş olduğunu anladım. ne filmlerdeki gibi dualarla dolu duvarlar ne kasvetli ortam vardı. tek katlı bahçeli bir ev, bahçesinde vişne ağacı vardı, hoca desen ellilerinde alalede bir adamdı. ne sarığı vardı ne cübbesi. önceden teyzemler hocaya olayı az çok anlamış. kapıda karşıladı bizi içeri aldı. salona geçtiğimizde gençten bir adam vardı. oturuyordu. ellerini birleştirmiş sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. hoca siz oturun bu dostlarla az işim var dedi. bu dostlar deyince içerideki odaya hafifçe kafamı uzattım. orada da genç bir kadın vardı. kafada denklemi kurdum hemen. herhalde karı kocaydı bunlar. hoca omzuma dokunup, "senden bir isteğim var, kapıdan içeri bir iki adım atıp geri dön dedi. neden istediğini anlamadım ama tamam deyip odadan içeri bir adım attım. kadın oturduğu yerden bana bakıp gözlerini yere doğru eğdi. geri çıktım. sonra hoca gence dönüp Ahmet bak bir şey olmadı. bir de sen gir dedi. genç adam ayaklanıp içeri girer girmez kadın"köpek, hayvan herif, seni parçalayacağım" diye çığlıklarla saldırmaya başlaması ile genç adam korkudan hemen geri çıktı. biz annemle bir köşeye oturup olan biteni izlemeye başladık. hoca gence " bak, demek ki yapılan sana has, erkeklere özel olsa az önceki çocuğa da saldırırdı." genç başladı ağlamaya " aman hocam ne yap ne et boz bu büyüyü." o anda kadın odanın dışına gelmişti. "hayvan herif, sevmiyorum seni ne büyüsü" diye haykırırken hoca birden döndü. "ellerin bağlansın" dedi. kadının iki eli bileklerine yapıştı. "gözlerin bağlansın" dedi ve kadının gözleri kapandı. belin bağlansın deyince kadın yere yığıldı. hoca kızın başına gidip bir şey okudu. bu sefer ilk söylediği sıradan geri geri "belin açılsın, gözün açılsın, elin açılsın" dedi. kız ayaklandı ama saldırganlığı kalmamıştı. o an hoca beni şoke edecek şu sözleri söyledi. "ben eşine yapılan bu büyüyü çözemem. dermanın ben de değil."
    ···
  16. 16.
    +3
    bizim kafada hoca dedin mi her naneyi çözer diye yer etmişti. bir korku sardı. ya bana da ben sana derman olamam haydi yallah diye yollarsa! genç karısını da alıp gitti. hocayla baş başa kalmıştık. evet genç dedi, anlat bakalım. o yaşananların birikimi, ha delirdim ha delireceğim korkusu, bir de bu olaylara garip bakmayacak birisini de bulmanın heyecanı ile ne varsa anlattım. anlattıkça rahatladım. dedim hocam olan biten bu. adam gayet sakin dinledi. tamam dedi, sırtındaki atleti çıkar bana ver. şimdi mi, deyince evet dedi. anneme baktım o da kafasıyla onaylayınca, tişörtü çıkarıp atleti verdim. ne yapacağına dair en ufak bilgim yok. adam odaya gitti. on dakika sonra çıktı. eh, şimdi dermanınız ben de değil diyecek diye beklerken hoca olayı anlatmaya başladı.
    ···
  17. 17.
    +3
    "bak evladım. senin durumun biraz farklı. senin göz perden çocukken bir nevi açıkmış. çoğu kimsenin bu durum devam etmez, çocukken olanları da aman aman hatırlamaz. zaten olması gereken de budur. ama sen hem çocukken olanları hatırlamış hem de gençliğinde görmeye devam etmişsin. zannetmişsin ki karşındaki tek varlık. ama aslında sen karşı tarafta ne varsa görmüşsün. onlar bunu farketmeseydi çok sorun olmazdı ama onlarda senin onları görebildiğini anlamış. bundan hoşlanmazlar. onlar başkalarını görünmeden izlemeyi severler ama bu kendilerine yapılınca farklı şeyler denerler. bundan sonra tercih senin, görmek özel bir yetenektir. herkese allah nasip etmez. istersen kalsın ama sıkıntılarla uğraşmayı göze alırsan, istersen kapatalım bu perdeyi kimse kimseyi görmesin. anlayacağın bu yolun sonu ya evliyalığa ya deliliğe çıkar. tercih senin"
    ···
  18. 18.
    +2
    hoca anlattıkça gözüme çok güzel göründü bu yetenek. o korkunç olayları yaşayan sanki ben değilim. tam ben daha ağzımı açıp fikrimi söyleyecektim ki annem atladı hemen. " aman hocam kapatalım gitsin. evliyalığı da kalsın deliliği de" diye. anne yüreği tabi. hoca da kafasıyla onayladı. kalkıp odaya geçti. hemen sonra döndü. elinde küçük bir muskayla. "evlat bunu sen al, bu olayların başladığı yere git. uygun bir köşeye bırak. gerisini ben hallederim. ama bak, seni deneyecekler. üç kere yanına gelecekler. seni zütürmeye çalışacaklar. özellikle bir su akıntısının üstünden atlatmaya çalışacaklar. sakın ha sakın atlama. bunları yapabilirsen ne sen onları göreceksin ne de onlar sana musallat olacak. unutma, üç kere kapına gelecekler." yarı anladım yarı anlamadım ama kafamla onaylayıp muskayı da alıp çıktım. gideceğim yer belliydi. baltalı ayakların olduğu o eski eve, herşeyin başladığı noktaya gidip muskayı yerleştirecektim. çağırma, sudan atlatma faslına sonra bakardım. yola koyuldum.
    ···
  19. 19.
    +1
    her şeyin başladığı o noktaya, çocukluğuma, o ahşap eve, iki ayağın yanına dikilmiş baltalı görüntünün zihnimde belirdiği ana dönüyordum. elimde hocanın verdiği muska vardı. evin bir köşesine bırakıp arkamı dönmeden kaçacaktım. gerisini de hoca halletsin artık diye geçirdim içimden. ana caddelerden dar sokaklara girdim. sonunda eskimeye yüz tutmuş mahalleme ulaşmıştım. eve her yaklaştığımda muskayı avucumun içinde daha bir sıkıyordum. "sadece bırak ve kaç" tekrar tekrar bu cümleleri içimden geçiriyordum. ta ki evin önüne gelene kadar. orada ağzımdan farklı bir cümle dökülüverdi. "hasgibtir lan!". ortada ev mev yoktu.
    ···
  20. 20.
    +1
    bizim bina da eskiydi ama duruyordu. oysa ki yanımızdaki o köhne ev yıkılmış ve yerinde yeller esiyordu. muskayı da öylece orta yere bırakamazdım. ne yapacağımı bilemeden etrafa bakınırken arkamdan yaşlıca bir kadının sesi geldi. "sen hacı ibrahimlerin torunu değil misin sen?" arkamı döndüm eskiden bizim karşı komşumuz durdane teyze. yaşlanmış gitmiş iyice. "evet teyze benim" dedim. yanına gittim. ananlar ne yapar babanlar ne yapar faslından sonra ben dolaylı olarak konuyu açtım. "teyze evi yıkmışlar ne zaman yıktılar?" "hiç uğradığınız yok ki mahalleye, ohooo çok oldu ora yıkılalı." içimden diyorum işim olmasa daha da uğrar mıyım buralara diye ama el mahkum dinliyordum ebeyi. bir ton laf saydı aradı. belli ki sohbet edecek adam arıyordu. ama bir cümleyi arada yakaladım. "... yaramadı bu ev onlara, zaten rahmetliye de yaramamıştı. torunlarına mı yarayacak sanki.". yanına oturdum. "rahmetli kim teyze?" teyze buruşuk çenesi ile biraz geviş getirir gibi hareketler yaptıktan sonra devlet sırrı söyleyecekmiş gibi ballandır ballandıra anlatmaya başladı olanları. her kelimesinde kayıp parçalar yerine oturdu. sonunda bana görüneni ne olduğunu ve muskayı nereye atacağımı biliyordum.
    ···