1. 201.
    0
    en güzel günlerimin üç mel'un adamı var:
    ben sokakta rastlasam bile tanımayayım diye
    en güzel günlerimin bu üç mel'un addıbını
    yer yer tırnaklarımla kazıdım
    hatıralarımın cdıbını...

    en güzel günlerimin üç mel'un adamı var:
    biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi..
    düşmanımdır ikisi..
    sana gelince...
    yazıyorsun...
    okuyorum...
    kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
    insanın bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum...
    ne yazık...
    ne kadar beraber geçmiş günlerimiz var;
    senin
    ve benim
    en güzel günlerimiz..
    kalbimin kanıyla zütüreceğim
    ebediyete
    ben o günleri...
    sana gelince, sen o günleri -
    kendi oğluyla yatan,
    kızlarının körpe etini satan
    bir ana gibi satıyorsun...
    satıyorsun:
    günde on kaat,
    bir çift rugan pabuç,
    sıcak bir döşek
    ve üç yüz papellik rahat için...

    en güzel günlerimin üç mel'un adamı var:
    biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi...
    kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
    sana gelince...
    ne ben sezarım,
    ne de sen brütüssün...
    ne ben sana kızarım,
    ne de zatın zahmet edip bana küssün...
    artık seninle biz,
    düşman bile değiliz...
    ···
  2. 202.
    0
    güneşi içinlerin türküsü - eyidir eyi
    kiz çocuğu - eyidir eyi
    memleketimden insan manzaraları - eyidir eyi
    simavne kadısı oğlu şeyh bedrettin destanı - eyidir eyi
    vatan haini - eyidir eyi
    türkiye işçi sınıfına selam - eyidir eyi
    davet - eyidir eyi
    kerem gibi - eyidir eyi
    yirminci asra dair - eyidir eyi
    ceviz ağacı - eyidir eyi
    veda - eyidir eyi
    ···
  3. 203.
    0
    @20 güldüm bin forrest gump
    ···
  4. 204.
    +2
    ölümünden bir müddet sonra mezarı türkiyeye getirilmek istendiğinde. ölüsünün bile vatan haini ilan edildiği. ülkesini bir o kadar sevip bir o kadar mahrum bırakılan türk şairi.
    ···
  5. 205.
    +5
    - türkiyede şiirleri 36 dile çevrilen tek şairidir.
    - türkiyede kitapları en çok basılan ve en çok satan şairdir.
    - kurtuluş savaşına destan yazan ilk şairdir.
    - kurtuluş savaşına gönüllü katılan ilk türk şairlerinden biridir.
    - vatan haini değildir. vatanı için en uygun sistemin sosyalizm olduğuna inanmış bunun için mücadele etmiştir.
    - bunu yaparkende çalmamış, zenginleşmemiş, kimsenin ırzına geçmemiş, yalan söylememiş, fakir fukara hakkını yememiştir. mücadelesini kalemle yazıyla yapmıştır.
    - hayatının yarısı evet yarısı cezaevlerinde geçmiştir. o şartlarda bile bu ülkeye küfür etmemiş, ihanet etmemiş, atatürk zamanın da bu cezayı almasına rağmen kurtuluş savaşı destanını yazmıştır.
    - şimdi de aydınlarımıza yaptığımız gibi sürgüne zorlanmış vatan aşkıyla ölmüştür.
    - öyle bir vatan aşığını, öyle bir şairi bu ülke kolay kolay bulamaz.
    ···
  6. 206.
    0
    bu adama vatan haini diyenin kafasına osuruyum ben. Dünyada şiir denince akla gelen ilk isimdir nazım hikmet
    ···
  7. 207.
    0
    imama kızıp abdest bozmuştur. şiirleri sıradandır ama siyasi görüşlerinden dolayı sevilir. ülkücülerin mustafa yıldızdoğanı gibidir.
    ···
  8. 208.
    0
    @163, @170 şuku...
    ···
  9. 209.
    +1
    @işin doğrusunu, özünü kavrayamayanlara, sadece kulaktan dolma şeylere inanan, koyun gibi güdülmeye alışmış; ne söylendiyse sorgulamadan, araştırmadan doğru kabul etmiş beyinsizlere gelsin.
    Üstad çok kibar bir uslüpla seslenmiş anlayana...

    Akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    Serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    Midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    Bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    Koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    Ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    — demeğe de dilim varmıyor ama —
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
    NAZIM HiKMET RAN
    ···
  10. 210.
    0
    RUBAiLER


    BiRiNCi BÖLÜM


    1

    Bir gerçek âlemdi gördüğün ey Celâleddin, heyûlâ filân değil,
    uçsuz bucaksız ve yaratılmadı, ressamı illetî-ûlâ filân değil.
    Ve senin kızgın etinden kalan rubailerin en muhteşemi :
    «Suret hemi zıllest... » filân diye başlayan değil...


    2

    Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir,
    ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir.
    Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl
    bana ışığı vuran yârimin cemâlidir...


    3

    Sevgilimin hayâli dile geldi aynanın üzerinde :
    «— O yok, ben varım,» — dedi bana günün birinde.
    Vurdum, düştü parçalandı ayna, kayboldu hayâl
    ve lâkin çok şükür sevgilim duruyor yerli yerinde...


    4

    Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
    günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma,
    fakat ne tuhaf şey hayâlin onda daha çok kalacak
    benden uzun ömürlüdür muşamba...


    5

    Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
    Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
    ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
    ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...


    6

    Öptü beni : «— Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» — dedi.
    «Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» — dedi.
    «ister gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
    «körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» — dedi...


    7

    Bu bahçe, bu nemli toprak, bu yasemin kokusu, bu mehtaplı gece
    pırıldamakta devâmedecek ben basıp gidince de,
    çünkü o ben gelmeden, ben geldikten sonra da bana bağlı olmadan vardı
    ve bende bu aslın sureti çıktı sadece...


    8

    «— Paydos... » — diyecek bize bir gün tabiat anamız, —
    «gülmek, ağlamak bitti çocuğum... »
    Ve tekrar uçsuz bucaksız başlayacak :
    görmeyen, konuşmayan, düşünmeyen hayat...


    9

    Ayrılık yaklaşıyor her gün biraz daha,
    güzelim dünya elvedâ,
    ve merhaba
    k â i n a t . . .


    10

    Balla dolu petek
    yani gözlerin güneşle dolu...
    Gözlerin, sevgilim, gözlerin toprak olacak yarın,
    bal başka petekleri doldurmakta devâmedecek...


    11

    Ne nurdan
    ne çamurdan,
    sevgilim, kedisi ve kedinin boynundaki boncuk
    yuğrumlarındaki farkla hepsi aynı hamurdan...


    12

    Lahana, otomobil, veba mikrobu ve yıldız
    hep hısım akrabayız.
    Ve ey güneş gözlü sevgilim, «Cotigo, ergo sum»1 değil
    bu haşmetli ailede varız da düşünebilmekteyiz...


    1 Düşünüyorum, demek ki varım.


    13

    Aramızda sadece bir derece farkı var,
    işte böyle kanaryam,
    sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun,
    ben elleri olan, düşünebilen adam...



    iKiNCi BÖLÜM


    1

    «— Şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» — dedi Hayyam.
    Baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam :
    «— Ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» — dedi,
    «şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param... »


    2

    Ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek
    şarap içmek lâle bahçesinde, ayın altında...
    Bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize :
    bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında...


    3

    Ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan :
    yâkut şarabı billûr kadehe doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan...
    Perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı,
    gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan...


    4

    Geçmiş günün hasretini çekmem
    — yalnız bir yaz gecesi bir yana —
    ve gözümün son mavi pırıltısı bile
    gelecek günün müjdesini verecek sana...


    5

    Ben, bir insan,
    ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben,
    tepeden tırnağa iman,
    tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben...


    6

    Ben, spiker, konuştum,
    sesim bir tohum gibi ağır ve çıplak :
    — Kalbimin saat ayarını veriyorum,
    gonga tam şafak vakti vurulacak.



    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


    1

    insan
    ya hayrandır sana, ya düşman.
    Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
    ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan...


    2

    Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü
    sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın.
    Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın
    bahtiyarlığına benzer seni sevmek...


    3

    Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi
    uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin.
    Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden
    belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...


    4

    Gün iyiden iyiye ışıdı artık,
    tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu, berraklaştı ortalık.
    Sevgilim, sanki seninle yüz yüze geldim birdenbire :
    aydınlık, alabildiğine aydınlık...
    Tümünü Göster
    ···
  11. 211.
    0
    nazım hikmet memleket
    ···
  12. 212.
    0
    @176 senin ben ananı gibim nazımın şiirlerini sıradan diyorsan huur çocugu.

    evet bu huur çocugunada laf attıktan sonra büyük bir nazım hikmet hayranı olarak birkaç şiirini paylaşmak istiyorum çok değerli panpalarımla...

    ...

    Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi,beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin
    Fedakarlığımı anlıyorsun
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız
    külümün içinde külün
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    Bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
    içimden bir şey :
    belki diyor.

    ...

    Karşımdasın işte...
    Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
    Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
    Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
    Tıkandığım o an,
    Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
    Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
    Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
    Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
    Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
    bitti artık hepsi...

    Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
    Bakış açım belli oldu yine.
    Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
    Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
    Dağlara çarptım her esişimde.
    Yollara küfrettim her gidişinde.

    Demiştim sana hatırlarsan:
    “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
    ‘zamanla bırakmamak’tir..”
    Şimdi bana, geçen o zamanın
    Unutulmaz sancısı kalır

    Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
    Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

    ...

    Analardır adam eden adamı
    aydınlıklardır önümüzde gider.
    Sizi de bir ana doğurmadı mı?
    Analara kıymayın efendiler.
    Bulutlar adam öldürmesin.

    Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
    uçurtması geçiyor ağaçlardan,
    siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
    Çocuklara kıymayın efendiler.
    Bulutlar adam öldürmesin.

    Gelinler aynada saçını tarar,
    aynanın içinde birini arar.
    Elbet böyle sizi de aradılar.
    Gelinlere kıymayın efendiler.
    Bulutlar adam öldürmesin.

    ihtiyarlıkta aklına insanın,
    tatlı anıları gelmeli yalnız.
    Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
    efendiler, siz de ihtiyarsınız.
    Bulutlar adam öldürmesin.

    ...

    Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
    Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
    Bu memleket bizim!
    Bilekler kan içinde, dişler kenetli
    ayaklar çıplak
    Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
    Bu cehennem, bu cennet bizim!
    Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
    yok edin insanın insana kulluğunu
    Bu davet bizim!
    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    Ve bir orman gibi kardeşçesine
    Bu hasret bizim!

    ...

    Fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime,
    toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.
    Kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen
    ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı
    dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için.
    Dünyayı dolaşmak,
    görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.
    Halbuki ben
    yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım Avrupa yolculuğumu.
    Mavi pulu Asya'da damgalanmış
    bir tek mektup bile almadım.
    Ben ve bizim mahalle bakkalı
    ikimiz de kuvvetle meçhulüz Amerika'da.
    Fakat ne zarar,
    Çin'den ispanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
    her mili bahride, her kilometrede dostum ve düşmanım var.
    Dostlar ki bir kerre bile selâmlaşmadık
    aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.
    Ve düşmanlar ki kanıma susamışlar
    kanlarına susamışım.
    Benim kuvvetim :
    bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.
    Dünya ve insanları yüreğimde sır
    ilmimde muamma değildirler.
    Ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,
    büyük kavgada
    açık ve endişesiz
    girdim safıma.
    Ve dışında bu safın
    toprak ve sen
    bana kâfi gelmiyorsunuz.
    Halbuki sen harikulâde güzelsin
    toprak sıcak ve güzeldir.

    ...

    Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
    belini sarmayalı,
    gözünün içinde durmayalı,
    aklının aydınlığına sorular sormayalı,
    dokunmayalı sıcaklığına karnının.

    Yüz yıldır bekliyor beni
    bir şehirde bir kadın.

    Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
    Aynı daldan düşüp ayrıldık.
    Aramızda yüz yıllık zaman,
    yol yüz yıllık.

    Yüz yıldır alacakaranlıkta
    koşuyorum ardından.

    ...

    — Uyumak şimdi,
    uyanmak yüz yıl sonra, sevgilim...

    — Hayır,
    kendi asrım beni korkutmuyor
    ben kaçak değilim.
    Asrım sefil,
    asrım yüz kızartıcı,
    asrım cesur,
    büyük
    ve kahraman.
    Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.
    Ben yirminci asırlıyım
    ve bununla övünüyorum.
    Bana yeter
    yirminci asırda olduğum safta olmak
    bizim tarafta olmak
    ve dövüşmek yeni bir âlem için...

    — Yüz yıl sonra, sevgilim...

    — Hayır, her şeye rağmen daha evvel.
    Ve ölen ve doğan
    ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır
    (benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem),
    senin gözlerin gibi, Hatçem,
    güneşli olacaktır...

    ...

    Türkiye işçi sınıfına selâm!
    Selâm yaratana!
    Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
    Bütün yemişler dallarınızdadır.
    Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
    haklı günler, büyük günler,
    gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
    ekmek, gül ve hürriyet günleri.

    Türkiye işçi sınıfına selâm!
    Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
    toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
    hasretimizi, ayyıldızı esir bayrağımıza.

    Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
    Paranın padişahlığını,
    karanlığını yobazın
    ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

    Türkiye işçi sınıfına selâm!
    Selâm yaratana!

    ...

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    Meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    ...

    Nazım hikmet ran
    Tümünü Göster
    ···
  13. 213.
    0
    (bkz: hasret)
    ···
  14. 214.
    0
    unutmadık, üç haziran altmışüçü..
    ···
  15. 215.
    +1 -7
    pekekent.
    moskof bini
    (bkz: nazım hikmetof)
    ···
  16. 216.
    0
    ran away from warfield
    ···
  17. 217.
    0
    @21 haklı beyler
    ···
  18. 218.
    0
    haziranda ölmek zor be usta:

    http://fizy.com/#s/1aj7vb
    ···
  19. 219.
    +1 -6
    şişirilmiş bir balon
    ···
  20. 220.
    0
    http://www.facebook.com/v...=32897732900&comments

    "Derin dağlar kat kat sıralanmıştı
    Çamlık iniyordu denize kadar
    Kıyıda iri yarı bir ihtiyar
    Çakıllara sırtüstü uzanmıştı"

    Saygı ve sevgiyle anıyoruz.
    ···