ne kadar boktan bi dunya

tedaviler, ilaçlar,doktorlar, hastahaneler,huurlar, gece,sokaklar, Bira,ot,deniz, yalnızlık,uyku, güneş,kavga, yorgunluk.ben bunların hepsi aynı gün içerisinde yaşadım ve intihar eden bir adam olmadım.bu yüzden kendime güçlüyüm diyebilirim.

kadınlar bir şişe bira gibidir,
ilk kez içen adamda sarhoş etkisi,
defalarca içen adamda,
sadece bir bulanık görme durumudur.

yazdıklarımı bir katagoriye sokmak sacma geliyor bana. yeraltı edebiyatı denilebilir belkide, ancak ben bir şeyleri yazmıyorum. başımdan geçen olayları sadece dusunduklerimle harmanlayip bu deftere aktariyorum. yazılan şeylerin beş para etmeyeceğinin farkındayım. kimse tarafından okunmayip, değer verilemeyecek biliyorum. sadece sokaklarda gezinip, yaşadıklarımı,kaybettiklerimi ve kazandıklarımi yazıyorum. kimse peşimden gelmeyecek ve bana saygi duymayacak. tanrım beni affet, sana değilde şaraba inandığım için, emin olki cennette şarap olsaydı her istediğini yapardım.

migdesi bulanan bir adamım. biten ot için üzülen, bukowski kokan ve sahte bir gülümsemeyi sol cebinde taşıyan bir bin. elimden gelseydi bir fıçı biranın içine kendimi atıp mutlu olurdum.gel gör ki sadece migdesi bulanan kişiyim. dünyada bir amaç yada bir ideoloji için bulunmuyorum. sadece ciks ve aşk. sıradan bir serseri.

gece bunun için vardır. içmek ve saklanmak için. sevişmek için, ağlamak için. gülmek için, yalnız kalmak için, düşünmek için, küfür etmek için ve anlamak için. içki ve gece.

bir bira alıp yalnizligi dinlemek, kalabalıkta kaybolup kimsenin bilmeyecegi şeyleri düşünmek, küfür etmek, sorular sormak ve bir cevap bulamamakti yaptığım şey. benim hayatım televizyon ve iş arasında değil bira ve yalnızlık arasında gidip geliyordu.

yine birahanedeyim. hiç kimsenin olmadığı boş bir birahane. saat 9 civarı bir şişe bomonti alıp köşeye geçtim ve düşündüm. bir bira insana ne kadar iyi gelebilirdi ? 

yalizken bir pgibologtan daha iyi olduğu kesin. biradan bir yudum aldım dinlemeye başladım. maç izleyen insanları, dışardaki kalabalığı, küfür eden yaşlı adamları ve huurlari. masalar doluyor sesler artıyordu. gitme vakti gelmişti. peki nereye, yani nereye gidebilirdim. sahildeki banka mi ? koprulere mi ? 

tüm insanlik böyle mi acaba ? 

yani herkesin gidebileceği bir yer var mi ? 

görüntüler kayıyor, küfür artıyor ve biram bitti. birahanaden çıktım ve kalabalığa doğru yol alıyorum. yalnız ve çizgili bir şekilde.

eğer bir paket sigara iki gün gidiyorsa bir şeyler yolunda gitmiyor demektir benim için. çünkü o gün fazla düşünmemiş, fazla icmemis ve fazla aglamamisim demektir.

eğer zengin olursam paranın bana getireceği şeyler sadece sol koluma yaptıracağım dövmeler ve çok bira olur

boş tren istasyonu ve gecenin ucunda ben dedi sefa,
bir gecede değişmeyen hayatım ve bir biram var,
kimsenin tanımadığı ve aşık olan şu çirkin adam.
bira bitiyor, sigara yakıyor ve bulabilirsem ot sariyorum.
bir mektup ve bir kadın,
elinde bira yada çay ile gelirse diyorum,
o gece biten acılar için sevinemem,
kafamdaki düşünce,
o kadının giderken bırakacağı acı olur.

kimsenin günaydın mesajı atacağı adam olamadım. sorun belkide burada başlıyordu, yani ben güne bir kahve gazete ve kahvaltı ile başlayamadım. genelde çay ve sigara ile kahvaltı yaptım. gözlerimde ki kizarikliktan ve morluklardan hiç kurtulamadım. saçlarım uzun ve kirikti. sanırım kimsenin umursamadığı adam olmanın iyi yönü,
bir süre sonra insanın kendini umursamamasi oluyor.

pisliğe ve bira bulanmış bir şekilde yerden kalktığımı hatırlıyorum.
küfür ve sigara kokusu vardı birahanede,
elimi burnuma zütürdüm ve kanadigini fark ettim.
az önce yediğim yumruk, benden kan çalmıştı ve bu hoşuma gitmişti.
gidip kavga eden adamların biralarini çaldım ve hepsini içtim.
bu kendimi daha iyi hissetmemi sağladı.

bir aşk ve bir bira ve parasızlık,
bir yandan bunlarla bir yandan da hastalıkla cebellesiyordum.
ama mutlu sayilirdim,
evde bir kasa bira ve bolca fıstık vardı.
Buda denek oluyordu ki,
daha çok acı cekecektim.

lise denilen yer, duyguları ve istekleri bastırılmış bir avuç sivilceli ergenin aynı ortamda bulunmasından ibarettir.tek tip giyinip aynı otoriteye itaat etmek ve aynı şeyleri yazıp aynı seyleri ezberlenemenin emredildigi yer. saçlar aynı, etekler aynı, kalemler, defterler, yazılanlar,anlatılanlar ve konuşulanlar. bundan ibaret okul. züt kadar bahçede el ele yurunulen taktan yer.

ruhunuzu bana satın rahat edin

binlerce yıldır böyle gidiyor, bizler itaat edip yaşıyoruz. kimse halinden rahatsız değil.tam aksine mutlular.
peki neden ?
tok oldukları için, başkasının açlığını umursamıyorlar,
isindiklari için, başkasının üşümesini umursamıyorlar.
yıllarca böyle gitti ve böyle gitmeye devam ediyor,
bur istek,bir düşünce, adına ne derseniz,
bunu değiştirmek için.

rezerved

ölümü düşünmeye başladığında olgunlaşıyorsun.

geceyi ve bol şarabı bana bırakın,
paranızı ve gibtigimin dünyası sizin olsun.
ot ve şarkıyı kapının önüne bırakın,
yalanlariniz ve dogrularinizi istemiyorum.
açlığı ve sahili sol cebime koyun,
inanclarinizi ve tanrınızı reddediyorum.

ben matematik yada edebiyattan anlamam.ben geceyi yazar, sabahı sigarayla içerim. paradoksal cümleler yada güzel yalanlar söyleyemiyor, aşkın iyi bir şey olduğundan bahsetmiyorum.ben ölen bir tinercinin cesedinin, ıngiliz kraliçesinden daha değerli ve asil olduğunu düşünüyorum.