/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 29.
    0
    bilgiler için teşekkürler.
    ···
  2. 28.
    0
    Bu kadar uzun yazmana gerek yoktu. Kısaca k*rt milliyetçisi, cahil, deli, yobaz bir k*rt işte. itirazı olanlarla çekinmeden tartışabiliriz.
    ···
    1. 1.
      0
      Uzatmayınca da bazı nurcuları inandıramıyorum panpa
      ···
  3. 27.
    +1
    Güzel konu
    ···
  4. 26.
    +6
    “Said-i Nursi’nin Kürtçülüğe karşı olduğu, Şeyh Sait isyanı’na karşı çıktığı, isyanın önlenmesi için büyük gayret sarfettiği” iddiasının yalan olduğu, bu iddianın aksine Said-i Nursi’nin Kürtçü olduğu ve Şeyh Sait isyanı’nı desteklediği net olarak ortaya çıkmıştır. Artık Kemalist ve Milliyetçi panpalarıma düşen bu yazıyı okuyup çevresine yaymaktır. Eğer istek olursa Said Kürdi'nin dini yorumlarını tartışacak bir arkadaşımı getirebilirim.
    ···
  5. 25.
    +3
    7- Ahmet Zane, Said-i Nursi’nin manevi önderidir. Said-i Nursi’nin geceleri Ahmet Zane’nin mezarına giderek O’nunla konuştuğu iddia edilmiştir. Ahmet Zane, Kürtlerin bağımsız devlet kuramamasına hayıflanan ve kitaplarında “bağımsız Kürdistan” propagandası yapan bir kişidir. Ahmet Zane, Kürtlerin bağımsız devlet kuramamasından duyduğu üzüntüyü şu sözlerle ifade etmiştir: “Allah’ın iradesine şaşakaldım. Neden herkese bir devlet verdi de şu Kürt Toplumu’nu devletsiz ve sahipsiz bıraktı?”

    “Bizim de sahip çıkanımız ve koruyanımız olsaydı, yani bir devletimiz bulunsaydı, bu Rum bizi yenemez ve viran hanemizde baykuşlar ötmezdi. Biz de bu Türkler ve Taciklerin (Acemler) tutsağı olmazdık.”
    ···
  6. 24.
    +3
    6- Said-i Nursi’nin Şeyh Sait isyanı’na nasıl destek verdiğini gene kendi anlatımlarımdan öğrenmeye devam edelim. Said-i Nursi, isyanı desteklediğini şu sözlerle anlatmıştır:

    “Bir süre sonra Diyarbakır’ın Lice veyahut Piran mıntıkasında görüşmek üzere birbirimizden ayrıldık. Van’a, Bitlis’e gittim. Aldığımız kararları oranın şeyhlerine anlattım. Diyarbekir’ gittim. Fakat, Şeyh Efendi ile görüşemedim.”

    “Daha sonra bana denildi ki: ‘Kardeşim Şeyh Sait üzerine küfr-i mutlak karşısında silahıyla cihat etmek vacip oldu. O silahı ile küfr-i mutlakı kaldırdı. Cühl-i mutlak kaldı. Cühl-i mutlakı kaldırmak için kaleminle cihat etmek de senin üzerine vacip oldu. Ben decühl-i mutlak karşısında kalemimle cihat ettim.”

    “Hapishane ve sürgünler benim elimi kolumu bağladı. ‘Ben, niçin Diyarbekir’de şehit edilen 46 kişinin içinde yoktum?’ diye kederler ve gamlarla teessürümle ağladım.”
    ···
  7. 23.
    +3
    5- Said-i Nursi, kendi beyanına göre 1924 yılı Mayıs ayında Erzurum’da Şeyh Sait ile 3 gün 3 gece devam eden görüşmeler yapmıştır. Said-i Nursi’nin bu görüşme hakkında söyledikleri şunlardır: “Beraber üç gün, geceli gündüzlü bir arada kaldık. Cihad-ı ekberin yapılması gerektiğini ve bunu müslümanlar deruhte etmediği takdirde hepimizin mes’ul olacağını izah etti. Benim konu hakkındaki kanaatimi belirtmemi istiyordu. Ben de O’na dedim: Siz, bundan şüphe mi ediyorsunuz?”
    ···
  8. 22.
    +2
    4- Said-i Nursi, 1950’li yıllarda Şeyh Sait’in oğulları Şeyh Ali Rıza ve Şeyh Selahattin’le Ankara’da bir görüşme yapmıştır. Görüşmede bulunanlardan Abdullah Fırat’ın beyanına göre Said-i Nursi,Şeyh Sait isyanı ile ilgili olarak “Birader-i azamım Şeyh Sait Efendi, büyük bir şeref ve derece ile vazifesini tamamladı.
    Ben de bu hadisede O’nunla beraber cihada, Diyarbekir’de şehadete nail olmayı arzuluyordum” demiştir
    ···
  9. 21.
    +2
    3- Said-i Nursi, isyan sonrasında Isparta’da kendisini ziyarete gelen Şeyh Sait’in torununa “Ben, birader-i azamım Şeyh Sait Efendi’nin hayfını aldım.” demiştir.
    ···
  10. 20.
    +4
    2- Said-i Nursi, 1925 yılında Şeyh Sait isyanı’na katıldığı gerekçesiyle tutuklanmıştır. Bir süre sonra aynı suçtan tutuklu bir kısım sanıklarla birlikte Antalya’ya gönderilmiş, daha sonra da Burdur ve Isparta’ya sürülmüştür.
    ···
  11. 19.
    +3
    Said Nursi'nin şey said isyanına katılmadığı, şeyh said'e Türklere kılıç çekmem şeklinde yazdığı mektubun gerçek olmadığının kanıtı ise şudur.
    1- Said-i Nursi, 1924 yılında Van’a gitmek için yola çıkmış, Van’a gitmeden önce Erzurum’a uğrayarak burada ayrılıkçı Kürt Azadi Örgütü’nün ileri gelenlerinden Miralay Cibranlı Halit ve Baba Bey’lerle görüşmüştür. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra Şeyh Sait isyanı çıkmıştır.
    ···
  12. 18.
    +2
    9 Kasım 1922 de Ankaraya gelen Said kürdi bu tarihten itibaren Mustaf Kemal'in baskılarıyla Said Nursi imzasını kullanmaya başlar.
    Mecliste milletvekillerinin arasına din-iman meselelerini sokarak fesat çıkarmaya kalkmış, vekillerin namazına, orucuna karışmış, gericiliği vekiller üzerinde etkin kılmaya çabalamıştır. Ancak Mustafa Kemal vaktinde müdahale ederek Said’e haddini bildirmiş, birkaç ay daha ortamı zorlayıp netice alamayacağını anlayınca Ankara’yı terk etmiştir. Nurcular bu konuyu da çarpıtarak Said’in Atatürk’e sert çıktığını ve “Paşa, paşa! Namaz kılmayan hâindir, hâinin hükmü merduddur.” dediği iddia edilir. Son zamanlarda ağızlarına demokratikliği sakız eden bu nurcuların anladığı demokrasi budur. insanları namaza zorlamanın, namaz kılmayanı hain ilan etmenin ve cezalandırmanın demokratiklikle bağdaşır bir tarafını izah edemezler.
    ···
  13. 17.
    +3
    Nitekim Said Kürdi bu mektuba cevap vermeye tenezzül bile etmemiş, 1922'den sonra yazdığı kitaplarda (1922 Ankara'nın Lozan'a çağrıldığı ve resmen devlet olarak kabul edildiği yıl) istanbul işgal altında olduğu için kabul edemediğini(!) Mustafa Kemal Paşa'ya hürmetinden ret etmemek için cevap yazmadığını savunmuştur.
    ···
  14. 16.
    +3
    Mondros'tan sonra ingilizler tarafından kurdurulan kürt teali cemiyeti'nin (Bu gün ki HDP KCK PKK'nın ilk hali) kurucu ve yönetici kadrosunda olduğu bütün ingiliz ve kürt kaynaklarında yazar. istanbuldaki milli mücadele karşıtı fetvalar üzerine Ankara hükümeti vatansever din adamlarını toplayarak bir karşı fetva yayınlamay karar verir. Kulislerdeki ısrar üzerine Mustafa Kemal bizzat kaleme aldığı mektupla Said Kürdi den bu konuda yardım ister. Ankarada yaşayan ve ya gitme ihtimali olan panpaların yolu 1. meclise düşerse bu mektubun orjinalini görebilirler.
    ···
  15. 15.
    0
    işin tarih kısmı buradan sonra başlıyor.
    ···
  16. 14.
    +3
    Rusların Doğu’ya saldırması üzerine başlayan Rus savaşına katılmış, Sibirya’da iki yıl esir kalmış, buradan kendi beyanıyla firar etmiş, Varşova-Viyana üzerinden 1918 ortalarında istanbul’a dönmüştür. Mütareke ve Milli Mücadele günlerinde istanbul’dadır. Rus esaretinden sonra siyasete hiç karışmayan, şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçarak Allah’a sığındığını söyleyen Said-i Kürdi ne düşman işgallerini protesto eden mitinglere katılmış, ne milli mücadeleyi öven Hutuvat-ı Sitte dışında bir yazı yazmış ne de diğer din adamları gibi cami cami, cemaat cemaat dolaşıp müslümanları Ankara’yı desteklemeye çağırmıştır. Kurtuluş Savaşına ne maddi ne de manevi hiçbir şekilde katılmamış, Çamlıca’daki evinde kendi dertleriyle zamanını geçirmiştir.
    ···
  17. 13.
    +3
    Nurcular, Said’in deliliği konusunda da yalana başvurmuş ve doktorun “O benden bile akıllı” dediğini ileri sürmüşlerdir.

    Said-i Nursi’nin aşırı asabi ve geçimsiz bir mizaca sahip olduğunu tüm talebeleri bilir. Ayrıca sürekli bir pgibolojik rahatsızlığı olduğunu kendisi itiraf ediyor.” Eskiden beri ben de merdümgirizlik (agorafobi) var” diyor. Yani panik ataklar yaşıyor, insan içine çıkamıyor, korkuyor, aşırı gerginleşiyor. Zaman zaman da melankolik haller yaşıyor. Said’in yapısında narsistlik olduğu zaten yazılarındaki büyüklenmelerden malumdur.
    ···
  18. 12.
    +4
    Neyse amk anlatmaya devam edeyim okyan bir iki kişi çıkar elbet.
    Yaklaşık 1 yıl tımarhanede kalan Said-i Kürdi, hastaneden çıkar çıkmaz Abdülhamit’in en güçlü muhalifi ittihat ve Terakki Cemiyeti ile temas kurmuş, 2. Meşrutiyetin ilanından sonra önce Batum üzerinden Van’a, oradan Şam’a ve daha sonra Rumeli’ye geçmiştir.
    ···
  19. 11.
    +2 -1
    Dinleyen varmı panpalar boş yere yazmayayım
    ···
  20. 10.
    +2
    Bu şüphe çeken adam, padişah Abdülhamit tarafından izlettirilir. Said-i Kürdi, 31 Mart vak’asından önce Derviş Vahdeti ile münasebet kurmuş o zaman yayınlanan Volkan Gazetesinde çıkan yazıları ile 31 Mart vak’asını körüklemiştir. Nitekim padişah Abdülhamit, Said-i Kürdi’yi 31 Mart Vakası’nda Divan-ı Harbe verdirmiş, tutuklatarak Üsküdar/Toptaşı Cezaevi’ne kapattırmıştır. Yıldız Askeri Mahkemeleri’nde yargılanan Said Kürdi’nin mahkeme başkanı Şakir Paşa’ya verdiği tutarsız ifadelerden ötürü Fizan’a (Libya) sürülmesine karar verilmişken, mahkemenin kararıyla akıl hastanesine kapatılmıştır. Akıl hastanesine kapatılan meczup, sanki Osmanlı devletinin ona gücü yetmiyormuş gibi, istemiş olsa Abdülhamit onu idam ettiremeyecekmiş gibi, zehirlendiğini öne sürmeye kalkışmıştır.
    ···