/i/Günlük

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 29.
    0
    cahildim gözlerinin rengine kandım. bi dünya iltifata boğulunca sandım ki flörtleşmeye başlıyoruz. o iyileşip normal hayatına geri döndü, ben gruba yoğunlaştım stüdyoya gir kayıtları bitir falan derken iyice koptuk. en fazla birbirimize güzel bir gün veya gece dilemek için yazıyoruz artık.
    bu süreçte bu heyecanımın da geçici, iki günlük bir heves olduğunun farkına varmış bulundum. cidden iki günden fazla çekmiyor kafam kimseyi.
    elflerin de amk. sg ville :(
    ···
  2. 28.
    -2
    dark elflerin uzun süredir devam etmekte olan acı dolu hükümdarlığı haltijalar tarafından sarsılıyor. bu iç savaşta lord mu galip gelecek, tapio mu? kıran kırana bir mücadele!
    ···
  3. 27.
    0
    can sıkıntısından fazla boş yaptım. bir sayfa dolusu gereksiz anı. parmaklarım geri geri gidiyor asıl olayları her yazmak istediğimde. şu cehennem durumundan bir çıkayım, toparlanacağım umarım.
    ···
  4. 26.
    +1 -1
    eleman yanımdaki arkadaşıma dönüp, şaka olsun diye "ee naptın, konuştun mu rehberde kayıtlı olan kızlarla falan" deyip gevrek gevrek güldü. "yok ya, yapmam ben öyle şeyler" diye cevap verdi bizimkisi. "off, keşke aklıma gelseydi de ben konuşsaydım ya, tüh! kaçırdık görüyo musun.. severim kadınları" dedim. gruptaki kız "biz görüşürüz seninle" dedi bana. ilk ayıkamadım duruma, oluur dedim. şey sanıyorum ben, hani dürüst insanım, beğendi falan, festivalde denk gelirsek görüşürüz takılır arki oluruz falan diyor. tuttu çekti kendine doğru birden, vedalaşmak adına yanaklarımdan öpecek sanıyorum ben. öyle değilmiş meğer olay. kız aniden pek sevgili duduşlarıma yapışmaya kalkınca bizimkiler kollarımdan tuttukları gibi çektiler geriye doğru. kızın niyeti başkaymış meğer. abaza çıktı hanımkızımız. bir de azar çektim bizimkilere, "niye çekiyosunuz lan, ne güzel öpecekti kız beni" diye.

    neyse, işin özeti, beleş iki paket sigara, bir bira, bir dürüstlük ve mükemmellik unvanı (,bir de az daha, fena sayılmayan bir kızdan duduş öpücüğü) kazandım.

    bir elimde sigaram bir elimde biramla "ohh enayi birası da pek tatlıymış", "oohh keriz sigarası da bal gibiymiş ball bal" diye diye döndüm eve. sanırım yannan gibi bir insanım. özür dilerim allahım, lütfen beni affet :(

    dipnot: tövbe etmiyorum he, affet diyorum sadece. bi daha olsa bi daha yaparım çünkü. özr dlerm..
    ···
  5. 25.
    +1 -1
    normalde olsa doğrucu davut olarak anında güvenliğe teslim ederdim hiç düşünmeden. ama artık öyle gibimde değildi ki hiçbir şey. öyle koyvermiştim ki her şeyin... dediğim gibi, gödüne koyyumdu her şeyin. her şeyin.
    çantayı beraber bulduğumuz arkadaşımız yapmamamız konusunda ısrarcı tavrını koruyordu. "bari yemek söyleyelim lan :(" dedim. "mis gibi beleş yemek. bari karnımız doysun, param kalmadı kupkuru benim cüzdanım"
    geniş çaplı bir münakaşa yapıldı ve en sonunda el koyduğum sigaralarla yetinmeye karar verdim. tam yerimizden kalkıp, teslim etmek için güvenliğe giderken telefon çaldı. hemen açtım:
    "merhaba. şu an zeytinli festivalindeyiz ve bu telefonu yerden bulduğumuz çantanın içinde bulduk. sahibini tanımıyoruz. telefonu güvenliğe teslim etmeye gidiyoruz."

    "durun durun!" diye bağırdı karşıdaki ses. "çok çok teşekkür ederim, öyle kibarsınız ki! telefon benim. buluşalım ve sizden alayım. olur mu?"
    "tabii" dedim. "yemek standının önündeyiz bir şu an". durdu durdu, "peki ya ben sizi nasıl tanıyacağım?" diye sordu. "umm, güzel soru. 5 kişiyiz. arkadaşımın kafasında kovboy şapkası var. ve benim omuzlarımın üstünde kızıl saçlarım." beş dakikaya yanımızda olacağını söyledi ve telefonu kapattı.

    20'lerinin sonu ve 30'larının başında bir yaş aralığına sahip bir arkadaş grubu olarak geldiler. çantayı konteynerların önünde bulduğumuzu söyledim. ehhehe. herif defalarca teşekkürler etti ve ne kadar dürüst ve mükemmel bir insan olduğumu, minnettar olduğunu falan söyleyip durdu ve elindeki açılmamış buz gibi birayı bana armağan etti, ufak bir teşekkür hediyesi olarak. ehhehe. durdu. birden heyecanla, "sizinle bir dürüstlük anısı fotoğrafı çektirelim lütfen!" dedi. "oluur" dedim. birkaç dakika önce avuçlarımda olan telefonunu cebinden çıkardı ve hepimizi ekrana sığdırdı. biramı bir zafer kupası gibi kaldırıp objektife gülümsedim. ee napalım, bilirsiniz, dürüst biriyim.
    ···
  6. 24.
    -1
    en son yatağıma yatırdılar ve ağlayarak sızıp kaldım.

    • 2 eylül, festivalin son günü*

    akşama doğru uyandım. konuşamıyordum. boğazımda canımı delice yakan bir acı vardı ve bir orkestra kadar gürültülü öksürüyordum. ağlamaktan ciğerlerim iltihaplanmış. hadi ama, bu kadar mı yıkıksın? evet, o kadar yıkıktım. allah kahretsindi. gibeyim her şeyiydi. zütüne koyayım ailenin de güvenindeydi. ananızın dıbına sonuç belgesi girsindi. hatta dekanlar girsin ananızın dıbınaydı. yıkıktım. delik bir çöp torbası kadar yıkıktım. zaten değersiz, bir de bu yetmezmiş gibi delinmiş, işlevsiz, bir gibe yaramaz. çöp torbası iken çöpün kendisine dönüşmüş.

    halsizlikten kırılıyordum ama bir şekilde toparlanmam gerekiyordu. kendimi çok zorlayarak hazırlandım ve festivale doğru yola koyuldum.

    • son momonti içem am gibem festivali gecesi*

    herkes hoplayıp zıplayıp dans ederken ben arkadaşımın tekiyle kumlarda uzanarak milletin tepinme tozunu yutarak boğulmama çelınç yapıyordum. en son sıkıldık ve kalktık. kalabalığın içinde yürürken bir bira çantası bulduk. festivaldeki herkeste vardı bundan, dört bira alana beleş veriyorlardı. aldık yanımıza. çöp konteynerlarının önüne çökünce içini açtık. en tepede iki paket sigara vardı. şerefsizin teki olduğundan dolayı temizinden aldım indirdim cebe. altında leşş gibi ter kokan giysiler çıktı. "çöp mq" deyip kenara sallayınca bir de ne görelim! bir telefon, şeffaf kabında da bir kart. birbirimize bakıp aynı anda "hasgibtir!" dedik. kilit ekranında herifin tekiyle yeğeni falan olduğunu tahmin ettiğimiz bir bebenin fotoğrafı vardı.
    "okuturuz lan bunu" dedim. "elimizi çabuk tutarsak yapılmayacak iş değil".
    "saçmalama oğlum manyak mısın" dedi. tam o sırada ekibin geri kalanı yanımıza geldi, "napıyosunuz lan" deyince bir çırpıda anlatıverdim durumu. içlerinden biri üç boyutlu güvenliği olmayan sitelerde kartın şifresine ihtiyaç duymayacağımızı söyledi.
    ···
  7. 23.
    +1 -1
    *1 eylül gün doğumu*

    sistemde bir hata olduğunu düşündüğümüzden ötürü sürekli ösym sitesine girip duruyordum. belki düzeltmişlerdir diye. ama sonuç hep olumsuzdu. hep.
    can sıkıntısından sitede başlıkları rastgele dolaşırken, tamamen rastgele ve tesadüfi bir şekilde "tercihleriniz" başlığına tıkladım. sayfa açıldı. gördüğüm manzara karşısında şok geçirdim. 7 tercih. tamı tdıbına 7 tercih gözüküyordu. ve sanat tarihi orada yoktu. 8. tercihim ortadan kaybolmuş, adeta havaya uçup yok olmuştu. anlam veremedim. nasıl olurdu bu?

    tercihlerimi yapıp kaydettikten sonra son halinin ekran görüntüsü alıp bir arkadaşıma atmıştım. hemen açtım, evet doğruydu. 23:43te tercihlerimi tamamlayıp kaydetmiş gözüküyordum. fakat güncel ösym sayfasında tercih saatim 23:43 yazarken, hemen aşağısında 23:59 yazıyordu. 23:59. sistemin kapanmasına tamı tdıbına bir dakika kala.

    bir anda dank etti. başımdan aşağı kaynar sular döküldü. şifrem yalnızca annemde vardı. o bölüme meslek imkanı olmadığı gerekçesiyle kesinlikle girmemi istemeyen annem, benim bilgim ve isteğim dışında, hür irademi yok sayarak gizlice sisteme girmiş ve son tercihimi silmişti. yani en azından elimdeki tek ihtimal buydu. hemen ekran görüntülerini anneme atarak böyle bir şey yapıp yapmadığını sordum. kesinlikle yapmadığını söyledi. inanmıyordum. inanamıyordum. başka bir ihtimal yoktu. var mıydı? olabilir miydi? bilmiyordum. bilmiyordum, kafam öyle karışık ve allak bullaktı ki, düşünemiyordum bile. beynim donmuş, düşünme işlevini yitirmişti. şoktaydım.

    birden gözyaşlarımı koyverdim. gökyüzü yeni bir günü müjdelemek üzereydi ve ben biramı fondipleyerek ağlıyordum.

    nasıl olurdu bu? insan öz annesine bile güvenemeyecek miydi? neydi bu saçmalık? kafam sanki üzgün bir palyaço tarafından kırmızı bir balon gibi patlatılıyordu.

    o gün öğlene kadar aralıksız ağladım. içtim ve ağladım. bazen sessizce gözyaşlarımı sızdırdım, bazen sokağa doğru bağıra bağıra ağladım. tek yaptığım bir şekilde ağlamaktı.
    ···
  8. 22.
    +1 -1
    bursadaki bir arkadaşımızla mesajlaştık. birkaç tanıdığının da aynı durumdan muzdarip olduğunu söyledi. birkaç bira alıp eve döndük ve balkonda hüzünlü hüzünlü demlenme faslıma geçtim. herkes şok olmuş durumdaydı ve kimse olan bitene bir anlam vermiyordu. haber sitelerine bakınca konuyla ilgili bin tane haber yapıldığını gördük. özellikle sözel öğrencilerinin başına aynısının geldiğini ve ösym sisteminde bir hatanın olabileceğini yazıyordu siteler. zaten tek mantıklı ihtimal de buydu. arkadaşlarımdan biri, öğretmen olan babasıyla bir telefon görüşmesi yaptı ve onun tavsiyesiyle ertesi gün ösym'ye bir dilekçe yazmaya karar verdik.
    ···
  9. 21.
    +1 -1
    *31 ağustos gecesi - akçay*
    momonti içem am gibem festivalindeydim. yemek alanında, kalan iki kuruş paramı midemi dolduracak üç beş lokma bir şeyler bulmak için harcıyordum. benim şarkım başlamıştı. yıllar önce bana yazılmış şarkıyı şimdi sahnede söylüyor, sesi yemek yemek için oturduğum taşlıklardan duyuluyordu. bu onu ilk canlı dinleyişimdi, garip hissettiriyordu. arkadaşımın biri aniden yerinden sıçradı. "SONUÇLAR AÇIKLANMIŞ LAN!!"
    anasınınamımilyon kişi tek istasyona bağlanmaya çalıştığı için internetim işlevini yitirmiş durumda olduğundan dolayı hemen annemi arayıp sonuçlara bakmasını ve beni haberdar etmesini istedim.

    içimdeki tatlı heyecan çok kısıtlı sayılırdı, çünkü kazanacağım ayan beyan ortadaydı. kendi sıralamamdan binlerce aşağıda kalan sanat tarihi bölümünü, hem istediğimden, hem de açıkta kalmamak adına yapıştırmıştım tercihlerimin sonuna. geçen sene de laftan anlamaz kafam ve inadım yüzünden aynı üniversitenin aynı bölümüne girmiştim. fakat bazı sebeplerden ötürü kayıt olmadım. bu sene de girememem imkansızdı.

    aradan 10-15 dakika geçti ve telefonum çaldı. arayan annemdi, anında açtım. hızla sordum "ee??? nereyi kazanmışım??"
    kısa bir sessizlik oldu. "hiçbir yer." dedi annem. "ne?" dedim. "hiçbir yer." dedi. dalga geçtiğini düşündüm ve güldüm. "yaa hadi dalga geçme söyle artık anne" dedim gülmeyi devam ettirerek. bağırdı. "HiÇBiR YER DEDiM. DALGA FALAN GEÇMiYORUM. HiÇBiR YERi KAZANAMAMIŞSIN." dondum kaldım.

    anlam veremiyordum. sustum. beynim işlevini yitirmişti.

    biri sisteme girebilmeyi başardı ve yanımdaki, benimle tamamıyla, sıralamasına kadar birebir aynı tercihleri yapan ve benden 60 bin civarı aşağıda olan arkadaşımın sonuçlarına girdik. ekranı görmemle ağzımın iki karış açılması bir oldu:

    "X ÜNiVERSiTESi SANAT TARiHi BÖLÜMÜNE KAYIT YAPTIRMAYA HAK KAZANDINIZ."
    ···
  10. 20.
    +1 -1
    hastahane bahçesinde tek başıma sigara içiyorum. sırtımdan soğuk terler sızıyor. anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. akçay'dan döneli birkaç gün oldu. sanırım anlatmaya başlamak için en uygun tarih bir buçuk hafta öncesi:
    ···
  11. 19.
    +1 -2
    günlüğüme şöyle bir göz gezdirdim de, entryler boyu yalnızca sınavdan bahsetmiştim. arada sırada da lord var. bu mu lan benim hayatım? hayır hayır, değil. hiç dur durak bilmeyen, hareketli, yorucu fakat bir o kadar da keyifli bir hayata sahibim aslında. fakat sayfalar boyu üzerinde durduğum yalnızca iki tema olması, sanırım en çok taktığım, hatta belki de tek taktığım konuların bunlar olduğunu gösteriyor. ahhhhahahahahaha sınavın gödüne koyim lan. seneye tekrar denerim çok istersem, ne varmış yani? genceciğim lan daha, milyon tane ihtimal, şans, seçenek var önümde. yolumu tam olarak çizmiş bile sayılmam. her şey için çok erken henüz. önemli miydi? evet önemliydi, yalan yok. ama olmazsa olmaz mıydı? yoo değildi. malum çakmağı da hâlâ gezdiriyorum şehir şehir. bitmek üzere. kendime bir söz verdim, çakmak bitince mevcut takıntım da bitecek. bazı şeylerin de bitmesi gerekir, çünkü içimizi boşu boşuna yiyip dururlar. o halde bu zararlı şeyleri bitirmek yalnızca ama yalnızca kişinin kendi görevidir, değil mi ağalar, değil mi paşalar?

    birkaç gün pek sesim çıkmaz buralarda. şimdilik kendinize iyi bakın.
    ···
  12. 18.
    +1 -1
    sınavlarımda şaşırtıcı ve hiç beklemediğim bir şekilde son aşamaya kadar başarıyla gelebildim. fakat bugün, yani son aşamada, sanırım tarihin en saçma talihsiz olayını yaşadım. sonuçlar henüz açıklanmadı ama ben bu olay sayesinde sonucumdan yüzde bin oranında eminim. başını aldım. umarım yazılı tercihlerimde istediğim bölümü tutturabilirim, göreceğiz..

    şu an terminaldeyim. eskişehiri şimdilik usulca terk eyliyorum. ailem bursa'ya dönüyor. bense turuma kaldığım yerden devam ediyorum. sıradaki durağımda epey eğleneceğim sanırım, buna ihtiyacım var.

    edit: sonuçlar açıklanmış. çok doğru tahmin. başını almışım.

    diğer jüriler şeker gibi insanlarken bunlar bana hazırlanıp geldiğim parçayı "bu parça senin ses aralığına uymaz" diyerek okutmadılar bile. şok oldum. lan sadece ses egzersizimi duydunuz manyak mısınız? nereden bilebiliyorsunuz aralığımı? repertuvarımdaki en yaraktan şarkıyı okuyup çıktım leş gibi.

    benimle epey ilgilenen bir görevli öğrenci vardı aşamalarım boyunca. "bu jüri zaten aşama başlamadan kazananları belirlemiştir merak etme, kendimden biliyorum" deyip acı acı gülümsedi. malum olay yüzünden benim son aşamayı alamayacağım zaten belliydi ama sonuna kadar hak eden insanlar vardı, hiçbirini almamışlar. cidden üzüldüm. puanlar yine saklanıyor, şaşırdık mı? lol hayır. ağzımdan köpükler çıkartarak dönüyorum.

    bakalım yazılı tercihlerde ne olacak, onda da aynı şey olursa bir sene daha bursa'da kalıp gruba ve sahnelere yoğunlaşacağım. belki taşınırım da, belli olmaz. ama bursa'da kalma işi epey ufak bir ihtimal. neyse, dereyi görmeden paçayı sıvamamak lazım. bekleyelim ve görelim.
    ···
  13. 17.
    +2
    uzunca bir tura çıkıyorum. aslına bakarsan başladım sayılır bile. ve gittiğim her şehire malum çakmağı zütürüyorum. bir nevi, her yerde yanımdasın. sigaralarımı başka çakmaklarla yakmalarına asla müsaade etmiyorum.

    bazı şeyler hiç olmaz, tıpkı seni asla göremeyeceğim gibi. bunu biliyorum. ve her ne kadar kalbim bunu söylerken parçalara ayrılsa da, aksini iddia edemiyorum. aklımdasın ve bunu sana söyleme şansımın olmaması şu sıralar hayatımdaki en tatsız şey. ama atlatacağım, umarım, deneyeceğim çünkü sen gelmediğin ve kapımı çalmadığın sürece bunun böyle olması gerekiyor. ve merak etme, bunun olmayacağının da farkındayım. bilirsin, acı, insanın hayat kalitesini düşürür ve bu, hasta bir insanın isteyebileceği son şey olabilir hahaha

    neyse, kendimi durdurmak zorunda olmasam buraya sayfalarca şey yazabilirim fakat fazla uzattım, artık durmak zorundayım.

    aklımdasın. yıllar geçecek ve yine bir şekilde aklımda olacaksın. bunu biliyorum, çünkü kendimi tanıyorum.

    kalbimdesin. yıllar geçecek ve yine bir şekilde kalbimde olacaksın. bunu biliyorum, çünkü kendimi tanıyorum.

    tekli koltuklar asla unutulmaz.

    aklımdasın. umarım iyisindir. ve umarım hayatın güzel gidiyordur. aklımdasın. ben söyleyemesem de bunu bil. aklımdasın.

    https://youtu.be/UDreWd3fHj8
    ···
  14. 16.
    +2
    seni çok özlüyorum. aramızdaki şeyi, dostluğunu, kendine has konuşma tarzını, güzelliğini, üç sıra kirpiklerini,
    gözlerini, kaşlarını, olmayan saçlarını,
    bana taktığın komik ve tatlı isimleri, hoş adını, bir yılımı, heveslerini ve heyecanını,
    yanımda olmak için sol kulağını feda edebiliteni çok özlüyorum.

    en bilinmedik şarkıları bilmeni,
    sabah sigaralarını, sesini kaybedeceksin diye dalga geçişlerini,
    hatta sürekli umutsuzluğunu,
    hiç dokunmamış olsam da buz gibi soğuk tenini, ağladığın her bir göz yaşını, hayatını kaybediş şeklini, gözlerindeki umutsuzluğu, hayatını tüketme şeklini... *

    tarçından nefret etmeni ve gözü körce fanatik olmanı bile öyle özlüyorum ki.

    keşke diyorum, keşke şöyle bir mesaj bildirimi düşse ekranıma :
    "bugün dişlerimi fırçalamadan uyusam olmaz mı ya?"

    uykun varsa açılmasın, boşver bugünlük diyeyim ve saniyeler sonra cevabın gelsin: "diş fırçalamalık şarkı öner acil".
    bunun için pek çok şeyimi cömertçe feda edebilirdim. mesela, hayatımın sonuna dek yalnızca patlıcan ve zeytinle beslenmek gibi, evet, yapardım bunu.

    seni koluma takıp, "sizle sevgilimi tanıştırayım" diyemeyeceğimi biliyorum. ama en azından gururla "arkadaşımı tanıtmama izin verin," diyebilmek isterdim. ama bilirsin, hep dediğim gibi, hayat bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil, maalesef...

    son günlerde sürekli aklımdasın. en alakasız anlarda gözümün önünde canlanıp duruyorsun. birkaç gündür ereğli'deyim ve mutfakta ekmek keserken gülümsüyor buluyorum kendimi. bu garip. aylar geçti ve hâlâ...

    eda ablam yok bu sene, sanırım stajla uğraşıyor. abla dediğime bakma, çok da yaş farkı yok aslına bakarsan aramızda. kendisi dayımın kızı, yani anne tarafım. bu nedenle kendimden büyüklere abi-abla diye hitap etmek zorundayım, türk adetlerini biliyorsun. neyse, mesela annemle eda abla hakkında konuşuyoruz ve abla dediğim insanın senden küçük olduğunu hatırlayıp kendi kendime gülüyorum. tıpkı bir salak gibi.
    ···
  15. 15.
    -2
    hiç beklemediğim bir zamanda, nalchik'teki çok güzel bir okulda burslu olarak sanat okuma şansı çıktı birden karşıma. gerçekten çok büyük bir fırsat bu benim için, hayatımı komple kökten değiştirip şekillendirip kuracak bir fırsat. gideceğim ve istediğim kadar okuyacağım, yalnızca lisans değil, sonrasındaki tüm aşamalarda da tam bursluyum. uyum sağlayabilmem adına hem rusça hem adigece dil kursu, konaklama, ulaşım, yeme içme ve eğitim, tüm konularda cebimden yıllar boyu, eğitimimi tamamlayana kadar tek kuruş çıkmayacak. eğitimimi tamamlayınca ise ciddi anlamda iyi referanslar sağlanacak ve daha mezun olmadan büyük yerlerde iş imkanım olacak. hayatımın sonuna kadar da orada kalabileceğim. yalnızca nalchik ya da kabardino-balkaria da değil. rusya'nın her yerinde yaşama imkanı veriyorlar bana. üstelik kendi memleketim. kendimi bildim bileli hayalim. fikrin güzelliği bile başımı döndürmeye yetiyor. ama...

    ama küçüklüğümden beri hayalim olan, ana vatanıma dönme fırsatını elimin tersiyle ittim. büyük aptallık, biliyorum. büyük aptallık. böylesine devasa bir fırsatı elinin tersiyle iten biri ancak ve ancak aptalın teki olabilir. ama...

    bilmiyorum, umarım böyle bir fırsatı tepmeme değer bir şeyler. türkiye gibi leş bir ülkede kalmama değer. pişman olur muyum? pişman olacak mıyım? bilmiyorum. bilmiyorum. değecek mi? göreceğiz...
    ···
  16. 14.
    +1 -3
    duş alırken sigara içmek hayatta en keyif aldığım ufak aktivitelerden biri. bu sefer malum çakmağı banyoda unutmuşum. babam dahil tüm ev ahalisi görmüş. kardeşim geldi "yine mi?" diye sordu, yok dedim, yok. annem tuttu, "tekrar mı?" dedi. yok dedim, başka çakmağım kalmamıştı, bitti hepsi, bir süredir bunu kullanıyorum. "unutamadın değil mi?" dedi, ne alakası var dedim, açıkladım işte durumu ne alakası var??
    liseli ergen kızlar gibi "NEDEN HERKES ÜSTÜME GELiO!!!" diye patlayıp herkese bağırmak istiyorum.
    ···
  17. 13.
    +1 -2
    çok fazla seçeneğinizin olması da en az seçeneksizlik kadar zormuş, hayatımın bu döneminde bunu öğreniyorum. şimdiye kadar hep seçeneksizliklerle büyüdüm, yetiştim, yıllarım bununla geçti. ama şimdi bakıyorum ve her konuda öyle çok seçenek var ki önümde, ve öyle çaresiz bırakıyorlar ki insanı, elim kolum bağlanıyor.

    hepsinin büyük avantajları, ve en az avantajları kadar da dezavantajları var. ve önemsiz durumlar değiller. hayatımı komple değiştirecek, hatta hayatımı sıfırdan kuracak durumlar.

    kafam hiç olmadığı kadar karışık durumda. yol gösterecek, benden daha çok şey yaşamış, görmüş, öğrenmiş, deneyimlemiş birine ihtiyacım var sanırım. ama çevremde böyle biri bulunmuyor.

    ailem yok. arkadaşlarım, yok sayılır. geleceğimi etkileyecek kararları almamda yol göstermesi için güvenebileceğim tek kişi bile yok. yine yalnızım ve iyisiyle kötüsüyle yolumu kendim çizmek zorundayım.

    geçmişime dönüp bakınca, değişmeyen tek şeyin bu olduğunu görüyorum. yalnızlık. tek başıma büyüdüm, tek başıma yaşıyorum ve tek başıma öleceğim.
    ···
  18. 12.
    +1 -2
    ulan hangi ruh hastası günlüğümü okuyup okuyup üşenmeden tek tek eksi basıyor? hayır cidden merak ediyorum bunu. ve nedenini. rahatsız mısın lan, ne derdin var?
    ···
  19. 11.
    +1 -2
    "bilmem kimim neyim, benden ne kalır yarına
    cennet mi düşer yoksa cehennem mi payıma"

    kanlar. hiç durmuyor artık. sürekli kan. ve kalbimin beni zütürmekte zorlanmaya başladığını hissedebiliyorum yavaş yavaş. zamanım azalıyor. neler çıkacak bakalım bu kısıtlı zamanda karşıma. neler yaşayacağım, neler olacak, istediğim şeylerin ne kadarına ulaşabileceğim.. bunların hepsi şimdilik birer sırdan ibaret. gerçek hayatım birkaç ay sonra başlayacak sanırım. keşke önümde hayatımı etkileyen ve kısıtlayan, kısaltan şu sağlık problemlerim de olmasaydı, her şey daha güzel olabilirdi. neyse, böyle olması gerekiyormuş demek ki ve böyle olmuş. her halime binlerce şükür.

    "sevgili, şarap, müzik yeter bana
    gerisi senin olsun, al cenneti çal başına"
    ···
  20. 10.
    +1 -2
    tırnaklarımın arası kan dolu. her zaman kan dolu. her zaman. ne zaman geçecek? bilmiyorum.
    ···