1. 1.
    0
    zütüne güvenip okuyabilecek olanlar varsa toplansın...
    ···
  2. 2.
    0
    Çok iyi olmasana okunacak bir bölüm, iyi arkadaşlar ki bu en önemlisi dikkat çekmemek için birebirdir. Her şey çok iyi gidiyordu okuduğum yerden arkadaşlarıma yeni planlar veriyordum ve çok iyi para biriktiriyordum. Amacım artık daha farklıydı, iyi güzel bir hayat, kendimi olabildiğine geliştirmek, çok kültürlü bir birey haline gelmekti. Tam olarak tarif etmek gerekirse bir insan düşünün, çok iyi bir kıyafet giymiş, kıyafeti size kendisi hakkında bir bilgi veriyor, öyle bir duruşu var ki onunla konuşmak istiyorsunuz ne olursa olsun sadece sesini duymak istiyorsunuz, onun sesinin size huzur vereceğini biliyorsunuz, duruşu ile size bunu inandırmayı başarmış. Öyle bir konuşuyor ki, öyle akıcı ve ses tonu o kadar güzel ki sizi büyülüyor, etkisi altına alıyor söylediği her şeye koşulsuz inanıyorsunuz. Sözleri o kadar çok anlam ifade ediyor ki ne kadar bilgili olduğunu sorular sorarak öğrenmek istiyorsunuz. Onun verdiği cevaplar ise sizi tatmin etmekten öte oluyor. Kendimi her açıdan geliştirmeye çalıştım. Buna ilk dilimden başladım. Kendimi ifade etmek yada anlatabilmek için dilimi akıcı ve anlaşılır konuşmam gerekiyordu. Ama sadece konuşmak yetmiyordu, karşıdakini etkilemek için bundan daha fazlası gerekiyordu. Bunun içinse ayrı dersler aldım. Dünyanın en iyi konuşmacılarının ortak noktası nedir bilir misiniz? Çok iyi yalan söylüyor olmalarıdır. O kadar iyi yalan söylerler ki sizi olmayan bir şeye inandırırlar. Size ihtiyaç duyduğunuz şeyleri sunarlar. Hayal ettiğiniz her şeyi size verirler. Aç mısınız? Paranız mı yok? Size bunların hepsini vaat ederler. Hayatım boyunca hiç yalan söylemedim demeyi çok isterdim ama doğru değil. Ama çok azdır. Bu hayatımın devamında da dürüst olmaya her zaman gayret gösterdim. Kendime bir yöntem edindim. Diyelim ki birisini öldürdüm. Bana soracağınız soru eyer birini öldürdün mü? Olursa, asla hayır demem. Ama asla evet de demem. Tek diyeceğim şey birini öldürmenin çok yanlış bir davranış olduğudur. Yanlış bir şey olması onu öldürmeyeceğim anldıbına gelmez. Ve yanlış bir davranış olması onu öldürdüğüm anldıbına da gelmez. Soruna gördüğün gibi yalan söylemden bir cevap verdim. Şimdi sen diyeceksin ki doğruyu da söylemedin. Evet ama sorun doğru cevabı hak edecek bir soru değildi. Önemli olan uygun soruyu sormaktır. Ki zekanızı zorlamayın asla o soruyu bulamayacaksınız! Üniversitenin ilk yılında elimden geldiğince gözden uzak bir şekilde sessizce okumaya çalıştım. Neredeyse hiç dikkat çekmedim. ilk yılın sonunda, muhteşem bir yaz geçirdim. Para harcamamaya gayret gösterdim. Ama yaz gelince işler çok değişiyor. Arkadaşlarımın ve bir çok erkeğin eğlenme yada yaşama amacı neredeyse aynıdır. Bir erkeğe çok miktarda para verdiğinde yapacağı şey diğer tüm erkeklerle ortaktır. Gezmek, içmek, ve asıl en önemlisi kadınlar. Evet kadınlar da benim arkadaşlarım için birinci sıradaydı. Paramızı ortak bölüştürdük, benim biriken param o yıl yaklaşık 80.000$ dı. Onlarınsa 20.000 di. Ama onlarda sevdiğim bir yön vardı. Bana olan saygıları çok yüksekti.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    0
    bunu insan okicak huur çocuğu kısa kısa yaz adamı soğutma entrylere böl
    ···
  4. 4.
    0
    Tüm harcamalarımızı hep ortak yapardık ama eğlenceye gelince bana asla para harcatmazlardı. Yazın içtik, gezdik, para karşılığı kızlarla birlikte olduk, parti verdik ki amaç hep aynıydı, içip içip kızlarla birlikte olmak.
    Yat kiraladık parti verdik, il dışına çıktık ev kiraladık parti verdik, bar bar gezdik içtik sarhoş olduk. Hayat bunlardan ibaretmiş onlar için. Gerçekten de çoğu için hayal bile edilemeyecek kadar güzel şeylerdir bunlar. Çoğu erkeğin hayalleridir beklide. Ama benim için çok farklıydı. Daha fazlası vardı ve bunu biliyordum. Bi yerlerde beni bekleyen bir şeyler vardı.
    Yazın tadını inanılmaz derecede almıştım. Ama plan yapmaktan ve kazancı arttırmaktan da geri kalmıyordum. Arkadaşım o sene liseyi bitirmişti ve onu polislik sınavlarına sokmuştum. Oda kendine benim isteğim ile özel hoca tutup çalışmaya başlamıştı. içimizden polis çıkması gerekiyordu. Neyse ikinci seneme başlamıştım, ilk dönem her şey çok keyifliydi. Geziyordum, il dışına çıkıyordum, ama çevremdeki çoğu arkadaşım benim nasıl bir insan olduğumu nelerle uğraştığımı bilmiyordu. Bende onları da korumak ve uzak tutmak için bunlardan bahsetmiyordum. Ara yıl tatilinde farklı bir şeyler yapmak istedim, ve ülke dışına çıktım. Kuzenlerimin yanına gittim. Bir ülke bu kadar mı güzel olabilir. insanları bu kadar mı sıcak olabilir. Onların okullarında bizim okullarda olmayan çok şey vardı benim için en önemlisi de partiydi. Benim yabancı olduğumu anlayan herkes daha da yakınlaşıyordu. Kaynaşmaya çalışıyordu. Kuzenimle üniversitesinin yapmış olduğu partiye katıldım. Gitmeden önce bana, kuzen seni uyarmak istiyorum. Lütfen! Buraya geldin kimseye aşık olmayacaksın, kimseye bağlanmayacaksın, burada işler o şekilde yürümez! Dedi, bende hiç umursamadım. Kendi kendime” buda ne kadar abarttı, görende melekleri cennetten buraya getirmişler” dedim. Ama şato şeklindeki okulun içine adım attığımda gerçekten çok önemli bir şey fark ettim. Cenneti bulmuştum. O kadar güzel kız vardı ki, sanki bu güne kadar gördüğüm ve hayalini kurduğum tüm kızlar bir yerde toplanmıştı. Kendi kendime sesli bir şekilde, her üç saniyede bir aynı şeyi söylüyordum. “sana aşık oldum, sana da, sanırsam sana da aşık oldum, galiba sana da”. Ama kuzenimin dediği gibi işler orda farklı yürüyor. Bunu sınıflarda sevişen öğrencileri gördüğüm zaman anladım.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    Bizim ülkemizde bir kadını sokak ortasında dövsen yada abartmıyorum öldürsen kimse sesini çıkartmaz ama sen aynı kadını sokak ortasında öpmeye kalksan toplum sana inanılmaz şekilde tepki gösterir. işte o ülkede tam tersiydi. Hiç unutmam gecenin sonunda yanlışlıkla kuzenimin eski sevgilisi ile birlikte olmuştum ki kızı benle tanıştıran da kuzenimdi. Hocaları ile içki içen dertleşen öğrenciler, hocalarına şakalar yapan öğrenciler çok harika bir ortamdı. Sınırsız özel içkiler, kokteyller muazzam bir tanışma partisiydi. Onun haricinde çoğunlukla enişteme işyerinde yardım ederek geçiriyordum. Sözde harçlığımı çıkartıyordum. Bide unutamayacağım bir anım da o yarı yıl tatili sevgililer gününde denk gelmişti. Ve kuzenlerin okulundaki ispanyol bir kız beni o akşam evlerine yemeğe çağırmıştı .Bende kuzenime, “kızın ailesi için bi sıkıntı falan olmasın mı? Sonuçta yabancı birisi evlerine gidecek, bide benim ispanyolcam da yok, ve ingilizcem de o kadar mükemmel değil” dedim. Verdiği cevap her şey den daha güzeldi. “ kız tek yaşıyor, o yüzden dert etme, dil konusunu da kafana takma, bana kalırsa neredeyse hiç konuşmayacaksınız bile”
    Bazen ülkemi mi yoksa insanlarını mı sevmediğimi kendi kendime defalarca kez sorarım. Bence ben ikisinden çok cehaleti sevmiyorum. insanların bazı şeyleri aşamamasını sevmiyorum. Bir kalıba saplanıp kalmalarını sevmiyorum. O yüzden beklide ülkemden gitme isteğim bu kadar çoktur. Yada gitme çabalarım.
    O küçük tatilin bitmesini neredeyse hiç istemiyordum, kuzenime “kuzen, olum gitmek istemiyorum lan, mülteci olacam ülkenizde, taşı yere vurup ses çıkarsam adamlar sanatçı gözü ile bakıyorlar, böyle bi yer başka nerde var” dedim, kuzenim çok üzülse de mecburen dönüşümü yaptım. Döndüm ikinci yılımın ikinci dönemi beklide o tatilden daha da güzeldi. Çok hoş bir kızla tanıştım. Çoğu kişiye göre güzel olmayan, çoğuna göre fazla bir özelliği olmayan yada ne bilim sıradan biriydi, özellikle kankalarıma göre sadece birlikte olmak için çıktığım birisiydi. Okuldaki arkadaşlarımın düşüncesi de pek farklı değildi. Ama beklide onların göremediği bir şeyi görmüştüm ki onun güzelliğini yada kalbini size anlatmama kelimeler yetmez, anlatmak ta istemiyorum kıskançlık duygularınız kabarmasın diye. Çok farklı bakıyordu. Gözleri ile gülüyordu. Her bakışı farklı bir anlam taşıyordu. ilk başlarda çok farklı yaklaştım. ilk başlarda koruyucu bir şekilde yaklaşmıştım, onunla ilgileniyor, ona bunu hissettiriyor, çok güzel sözlerle etkiliyordum. Her anında ona yalnız olmadığını hissettiriyordum beklide en önemlisi onun üzerinde çok fazla oyun oynuyordum. Kelimelere cümlelere yada davranışlara ne tür tepkiler verdiğini ölçmeye zekasını denemeye çalışıyordum. Çok garip sadece özel insanların anlayacağı sorular soruyordum. Sonra bir ara yemek yerken başka bölümden bazı kişilerin onun hakkında çok kötü şekilde konuştuklarını duydum. Özellikle bir kız hakkında konuşulmayacak şeylerdi. Bu olaydan ona bahsetmiştim. Çok kızmıştı. Ona benim halledebileceğimi buna itirazı olup olmayacağını sorduğumda, bana zarar gelebileceğini ve uğraşmamam gerektiğini söylemişti. Bense onu dinlemedim tabiî ki, çocuğu buldum, arkadaşlarının yanında oturuyordu. Ona mümkünse birkaç dakika konuşabilir miyiz? Diye ricada bulundum, o da beni kırmadı ve onu bölümlerinin tuvaletine zütürdüm. Çocuk ne olduğunu bile anlamadan olayı anlattım ve çocuğu biraz hırpaladım, orda beni tahrik edecek sözlerde bulunmuştu. Öyle ki bu sözler o kız hakkındaydı. Orda çocuk akıl almaz bir şekilde yumruğuma kafasını vurmuştu, izahı biraz zor bunun. Neyse yere düştü ve tehdit etmeye başladı, çok soğuk kanlı bir şekilde aldığım dersleri orda kullandım, “etkili konuşma sanatı”. Çocuğun duymak istemeyeceği ne varsa hepsini söyledim. Ve tabiî ki kaldığım ilde edindiğim arkadaşlardan çocuğa bir uyarı mesajı göndermelerini istedim. O gün kıza o işin hallolduğunu ve rahat etmesi gerektiğini bir şekilde ilettim.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    0
    Aynı gün okula gittim, mesajımı alan kız beni göründe direk yanıma koştu, ve ne nasıl ne şekilde oldu diye sorular soruyordu, yüzümde bir acı vardı, elimi çok ağır bir şekilde incitmiştim, ve elimi saklamaya çalışıyordum. Sonunda anladı ve arkanda ne saklıyorsun dedi. Ona hiçbir şey olmadığını söyledim, inatla bakmak istedi, ve sonunda elimi gördü.
    Elimin hali pek iyi değildi, içerde damarda küçük bir çatlama olmuş ve kan sızdırmıştı. Beni zorla doktora zütürmek istedi, ama hayatımda en nefret ettiğim yer hastanedir. Ölsem dahi gitmezdim. Ona söz verdiğim için o gün doktora gittim. Ve doktor bir iğne ile içerde biriken kanı akıttı. Birkaç gün öyle durduktan sonra kolum tekrar düzeldi. O günden sonra daha da konuşur ve görüşür olmuştuk. ilk başlarda yaptığım şey bana çok yanlış gelmişti, onu kendime yaklaştırmamın ona zarar vermek olduğunu bile bile onunla konuşmaya devam etim. Sonunda bir gün yürüyüşe çıktık ve ondan hoşlandığımı söyledim, o gün tek yaptığı gülmekti, utancında konuşamıyordu bile. O günün ardından arkadaşımı aradım ve onun hakkında biraz bilgi edinmesini söyledim, bana babasından ailesinden telefon rehberindeki kişilerden ve erkek arkadaşından bahsetti. Şok olmuştum. Aynı gece ona yaptığımın yanlış olduğunu durumu öğrendiği ve bundan haberim olmadığını ilettim ve benle görüşmek istediğini söyledi. Yanıma geldiğinde yağmur yağıyordu, üzerinde krem rengi tüylü bir mont, altında mavi bir kot, ve pembe kenarlı beyaz spor ayakkabıları vardı. Yağmur hafif yağıyordu elinde de şemsiye vardı. Elinden şemsiyeyi aldım ve ona eşlik ettim. Şemsiyeyi ona tutup uygun sessiz bir yere geçtik. Yanıma geldi aynı şekilde aynı sözleri söyledim. Bana “nasıl ve neden olduğunu bilmiyorum ama hayatımda olman gerektiğini hissediyorum, kendimi ilk başlarda senden çekmeye çalıştım ama kimseden duymadığım sözleri söyledim, ben bunlara alışkın değilim ve bana beni çok farklı ve mutlu hissettirdin. Bu yüzden sana git diyemiyorum” oldu. Ve bende gidemedim. Benim hakkımda tüm gerçeği neler yaptığımı başıma gelen çoğu şeyi biliyordu. Biraz daha böyle devam etti, kendini bir sınırda tutarak bana zaman ayırdı, mutlu etmeye, mutlu olmaya çalıştı. Küçük tartışmalarımız oluyordu ama yinede çok iyiydi. Hiç unutamam arkadaşımı kaybetmiştim daha doğrusu benim yüzünden hayatını kaybetmişti, satıcının birisi bizim mahalleye girmiş ve arkadaşımı parkın ortasında bıçaklamıştı. Gece de bu kızla mesajlaşırken bu haberi öğrendim gecenin üçünde direk fırladım koşarak otogara gidiyorum. Beni arıyor açmıyorum, o kadar sinirliyim ki kötü şeyler söylemekten korkuyorum. O sinirden birkaç gün buna yanıt veremedim. Cenazeye gittiğimde arkadaşlarımın tepkisi çok tuhaftı, ölen çocuktan çok benle o kızı konuşuyorlardı, daha çok onlardan uzaklaştığımı söylüyorlardı. Beklide haklılardı, beklide insan oluyordum. Artık fısıltılar azalıyordu, kana olan susuzluğum azalıyordu. Beni değiştiriyordu. Küçük sürprizlerle küçük ama tatlı anılarla zaman çok hızlı geçiyordu. O benim için çok farklıydı, Bu sanki..yer çekimi gibi .Tüm merkezin değişir. Bir anda seni gezegene bağlayan şey yer çekimi değil o olur. Onun için her şeyi yapabilir, her şeyi olabilirsin. Bir arkadaş,bir kardeş,bir koruyucu. Ondan ne olmamı istediğimde asla cevap vermedi.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    0
    rezerved
    ···
  8. 8.
    0
    Ne? Arkadaş mı? koruyucu mu? Asla bu cevabı alamadım. Ve bu duruma daha fazla katlanamamaya başladım, sonuçta yaptığım ve yaptığı büyük bir yanlıştı. Normalde okuldan ayrılma kararı almıştım, hem ondan uzakta olurum hem de işleri büyütürüm diye düşündüm. Bu yüzden çok önemli bir karar aldım ve kendimden uzak tutmaya çalıştım. Bir tartışma yaşadık, sonunda arkadaş kalabileceğimiz bir şekilde ona veda ettim, hiç pişman değildim sonuçta yine yanımdaydı. Dört ayımı hiç olmadığım kadar mutlu geçirmemi sağladı, kendimi ne kadar tutabileceğimi görmemi sağladı. Tatillerde arkadaşlarımın yanına gidersem yapacağım şeyler belliydi sırf onun için, sırf sadakatimden dolayı arkadaşlarımın yanına gitmedim, neredeyse 4 ay hiçbir kızla birlikte olmadım, onu da geçtim bir yakınlık bile kurmadım. Ama okul tatil olduğu zaman evime döndüm, okulun bitimine yakın kendime bir ev almıştım, ve o ev için eşyalar bakıyordum. Çok mutluydum, ama planım farklıydı, o evi daha güvenli bir yer olarak düşünüyordum, eve sadece perde ve saksı aldım. Anlayacağınız işimi daha da büyütmek istiyordum. Tatil bitimi ilk yaptığımız iş intikamdı. Kana kan. Arkadaşımızın intikdıbını almalıydık ki aldıkta. Ama işlerin büyümesi ile olaylar da büyüdü. Birisi bana geldi ve görüşmek istediklerini söyledi, ve beni kaçırmayla karışık bir araba ile aldılar, beni bir bara zütürdüler korkmamamı ortamın kalabalık olduğunu orda bana bir şey yapamayacaklarını söylüyordu, işin tuhafı onlara aynısını ben söyledim. Benden yaptığım yanlışa karşılık bir iyilik istediklerini söylediler. Bense kabul etmedim, benden alabilecekleri ya da bana verebilecekleri bir şeyin olmadığını söyledim, bana sonra görüşeceğimizi söyleyip beni yolladılar. Aradan birkaç gün geçti ve arkadaşım ile bana zarf geldi zarfın içinde fotoğraflar ve yazılar vardı. Fotoğraflar o çok değer verdiğim kıza aitti. Yazılarda onla ilgili yazışmalarımız hatta telefon konuşmalarımızdan parçalar içeriyordu.
    ···
  9. 9.
    0
    Mesaj çok açık ve netti. Ben anlaşmayı kabul ettim, bunun son ve ilk olduğunu söyledim. Anlaşma şöyleydi, elime bir paket gelecek o paketi yan ildeki bir adrese zütürecektim. Bu iş sonunda çok da iyi para teklif ettiler. Paket bana geldi ama işin tuhafı takip edildiğimin farkındaydım. Bilgisayar çantamı aldım ve yola çıktım. Tren istasyonunda tam trene binerken birkaç kişi geldi ve “sivil polis, çantanı açar mısın?” dediler. Açtım ve bilgisayarı görmelerine rağmen iyice alt üst edene kadar aradılar. Trene bindim ve yan il de indim. Yan ildeki akrabalarımı ziyaret edip tekrar döndüm, kimsenin aklına meslektaşlarını aramak gelmez tabiî ki, arkadaşımı polislik sınavına sokmam burada çok işe yaramıştı, üniformalı bir polisi neden arasınlar ki ? sonuçta malı teslim ettik ve 80.000$ aldım. Çok temiz paraydı. O parayla beraber bankadan kredi çekerek ikinci evimi aldım. işler çok iyiydi ama bu yediğim tehdit dindirilecek cinsten değildi, bunun tekrar olmayacağını garanti etmeliydim, ve hayatımda belki de sayılı hatalarımdan birini yaptım. Bazen yaptığın şeyin ne kadar yanlış olduğunu bilirsin ama buna rağmen yapmak zorunda olursun ya, bende onu yaptım, kıza mesaj yazdım, onu tanıdığım için nelere tepki vereceğini çok iyi biliyordum, mesajı sağdan soldan duyduğum laflarla acıtasyon yaparak toparladım. Ve tamda beklediğim cevabı aldım. O kadar güzel bir cevaptı ki o gelen cevap üzerine sadece oturulur ve derin bir nefes alınırdı. Ama yapamadım, çünkü telefonumun dinlendiğini biliyordum, onu aradım ve ağza alınmayacak hakaretlerde bulundum. Çoğuna göre bu kadarı yeterdi, özellikle arkadaşlarım bile bu yaptığıma tepki gösterdiler ama bununla da yetinmedim, herkesin duyması görmesi ve bilmesi için özenerek çekildiği resmini aldım, üzerine hakaret mesajı yazıp çoğu kişini görebileceği bir yere koydum. Sonuçta çok ileri gitmiştim, o kızı sevmeyen arkadaşlarım bile bana tepki gösterdiler. Birkaç hafta konuşmadılar bu olanların benim hatam olduğunu söylediler. Sonuçta bir şeyin inandırıcı olmasını istiyorsan herkesten önce kendin inanmalısın, inanmadığın bir şeyi başkasına inandıramazsın. Çok sevdiğin insanları korumak için bazen kendini onlardan uzak tutmalısın, bunun en iyi yolu bazen budur. Bende bunu yaptım işte, kendimden uzak tuttum. Şuana kadar işe yaradığını da görüyorum, bu olay ardından bir çok tehdit aldım ama hiçbirinde onu kullanamadılar.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    0
    Gerçeği susturup, yer altına gözseniz bile, o büyüyecektir. O yazım mahvolmuştu. Gördüğüm her kızın yüzü ona benziyordu, arkadaşlarım her zaman ki gibi bunun yolunun kızlardan geçtiğini söylüyorlardı, büyük partiler verdiler, sarhoş kızlar, arkadaşlarım, dans, eğlence… Ama bir kızla değil birlikte olmak yüzüne bile bakamıyordum. Yine de ne kadar yüzsüzsem artık etkisi 3 ay kadar sürdü. Tekrar eski ben olmuştum. Ama buradan çıkardığım bir ders vardı. Ona da bir sözüm vardı. Bu işleri yerine koymam gerekiyordu. Bana çok güzel bir soru sormuştu, ilerde çocuğun sana sorduğu zaman, “ baba: sen bu aldığın çoğu şeyi nasıl kazandın?” sorusuna ne cevap vereceksin? Sırf bu sorusu yüzünden bir evimi arkadaşlarıma çok az bir ücrete kiraladım, o kira ile de diğer evimin kredisini ödüyorum. Evde bir şeyler yetiştirme işine uzun bir süre ara vermiştim. En iyi bildiğim yolu yapmam gerek diye düşündüm, temiz para, haklı kazanç. Arkadaşlarım da olayın farkındaydılar ve paralarının çoğunu üzerime yatırdılar. Baya yüklü bir miktardı. Onları yüzüstü bırakmak istememiştim. Gelecekle ilgili bir yatırım yapmamışlardı. Ve çıtım, kazandım da. Onlara bi yaz daha dağıtacakları para çıkmıştı, birkaç müsabakada daha az para iler girdik, yine kazandık. Sonlara doğru daha da enerjik hissediyordum, çok hızlıydım, çok formdaydım. Ve yine ringe çıktım ama bu sefer farklıydı. Kollarım kalkmadı, enerjim bitti, yumruk yiyordum ama ayakta kalmaya çalışıyordum, daha önce çok kötü darbeler almıştım ama bu kadar acı çekmemiştim. En ufak darbede bile canım yanıyordu. En sonunda darbe almadan acıdan bayıldım. Arkadaşlarım beni hastaneye zütürdüler, ilk başlarda fazla zorladım ondandır falan diyordum. Ama tahlil sonuçları geldi ve kolon kanseri olduğum ortaya çıktı. Hiç umursamadım, doktorum bana hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, daha dikkatli olmam gerektiğini söyledi, erken tanı konduğu için şanslıymışım. Bazen sabahları ağrılarım oluyor, beni güldüren ve düşündüren ağrılar. Diyorum ki “benim gibi birisi basit bir hastalıktan mı ölecek, hahh, hiç sanmıyorum”.
    Hayatımda bir çok kişiyi kaybettim, o kadar çoklar ki anlatamam bile. 17 ağustos da doğdum, ve herkesin yaptığı gibi doğum günümü kutluyordum. Mumları üfledim ve telefon çaldı. Depren olmuş, akrabalarımın çoğu enkaz altında can vermiş. Doğduğum gün bile lanetli. Ben nasıl olmayayım. Beni çok seven insanlara sahibim belki ama bu lanet onları da benden alacak. Beni öldüren bu hastalık yada başka bir şey olmayacak beni öldüren şey tüm sevdiklerimin benden ayrılışını görmem olacak.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    0
    güzel yazıyorsun devam et
    ···
  12. 12.
    0
    o yüzdendir belki de çoğu kişiyi kendimden uzak tutuşum. neyse okul açıldı, iyi güzel hoş. normal şartlarda okula gelmeyecektim, bırakacaktım ama aldığım tehditler olsun, etrafımdaki sıkıntılar olsun, okula devam etmemin iyi bir karar olacağını düşündüm. hem yaşadığım şehirde bulunan insanlar benim bu işleri bıraktığımı düşünecek, hem de belirli bir süre beni izleyenlerden uzak durmuş olacaktım. okula geldim ve utancımdan yüzüne bakamayacağım insanlarla göz göze geldim.
    ···
  13. 13.
    0
    kendi kendime dedim ki “git konuş,her şeyin bunlardan ibaret olduğunu söyle, her şeyin onun için, mutluluğu için olduğunu söyle ve gerçekten tanıdığı insanın o sözleri söyleyecek birisi olmadığını söyle” ama işte o yüzü bile kendimde bulamadım. işin kötüsü beni böyle bir insan olarak tanımış olacak ve elimden hiçbir şey gelmiyor. ondan uzak durmam gerek, planlarımı batırmamam gerek, hayatını mahvetmemem gerek.
    ···
  14. 14.
    0
    insan da çıkıp diyemiyor, benim yüzünden senin yada ailenin başına bir şeyler gelebilir. benden ne kadar uzak, o kadar mutlu. esperanza ya küçük mutlu bir yuva ve onu her zaman güldürecek insanlar diliyorum. bu yaptıklarımdan dolayı benim de artık vicdanım var ve hayatta olduğun için de rahat. birini seviyorsan onu özgür bırakmaya hazır olmalısın. neyse zaman ilerledikçe kendime yapacak şeyler buluyordum. hastalığım şiddetini arttırıyordu, aldığım ilaçlar hem işe yaramıyor hem de saçlarımın rengini değiştiriyordu. çok gıcık bir durumdu. saçlarım önce sararıyor ilerleyen zamanlarda kızıla dönüyordu. kendimi spora yazdırdım, doktor kontrolünde diyet ve spor yapıyordum. zaman geçsin diye hem ingilizce hem de almanca kursuna gidiyordum. ayrıca cilt bakımım için kremler alıyor ve lazer epilasyonuna gidiyordum. sosyal hayatımı etkilememeye çalışıyordum.
    size hiçbir şekilde ailemden, yanımda ki insanlardan yada kendimle ilgili bilgi vermedim, sizin okuduklarınız sadece sizin anladığınız kadardır, benim yazdıklarım kadar değil. keşke tanımasaydım dediğim hiç kimse olmadı benim, sadece keşke beni tanımasına izin vermeseydim dediklerim oldu.
    cehennemden geldim, ve yine cehenneme gidiyorum. eğer gerçekten, acı çekmekten zevk alıyorsan sakın korkma cehennemde bile mutlu olabilirisin.”
    rüyanızın gerçekleşmesini istiyorsanız, öncelikle uykudan uyanmanız gerekir ve yalnızca günahları olanların tanrı’ları vardır. dünyada öyle aç insanlar var ki, onlar tanrı’yı ancak ekmek biçiminde görürler. dürüst olmaya çalış ki bu dünyadan bir düzenbaz daha eksilsin.
    ve size sesleniyorum. ben kötü bir insan değilim. size göre kötü de olsa, bir işim var, hayatımı da seviyorum. neden cuma günümün yarısını camii ye giderek cehennemde nasıl yanacağımı dinlemek için harcayayım ki?.
    ···
  15. 15.
    0
    size hiçbir şekilde ailemden, yanımda ki insanlardan yada kendimle ilgili bilgi vermedim, sizin okuduklarınız sadece sizin anladığınız kadardır, benim yazdıklarım kadar değil. keşke tanımasaydım dediğim hiç kimse olmadı benim, sadece keşke beni tanımasına izin vermeseydim dediklerim oldu.
    cehennemden geldim, ve yine cehenneme gidiyorum. eğer gerçekten, acı çekmekten zevk alıyorsan sakın korkma cehennemde bile mutlu olabilirisin.”
    rüyanızın gerçekleşmesini istiyorsanız, öncelikle uykudan uyanmanız gerekir ve yalnızca günahları olanların tanrı’ları vardır. dünyada öyle aç insanlar var ki, onlar tanrı’yı ancak ekmek biçiminde görürler. dürüst olmaya çalış ki bu dünyadan bir düzenbaz daha eksilsin.
    ve size sesleniyorum. ben kötü bir insan değilim. size göre kötü de olsa, bir işim var, hayatımı da seviyorum. neden cuma günümün yarısını camii ye giderek cehennemde nasıl yanacağımı dinlemek için harcayayım ki?.
    ···
  16. 16.
    0
    Bende en iyi yol olan ot işine girdim. Bunun için güvenilir birkaç arkadaşa ihtiyacım vardı ki bende de bundan bol bir şey yoktu. Anlaştık plan ve gerekli şeyler benden emir alma ve uygulama ise onlardandı. Her sözüme harfi harfine uyacaklarına sözümün dışına çıkmayacaklarına söz vermişlerdi. Bende plan yaptım, o yaşıma göre bence çok zekice bir plandı. O zamanlar hemen her cadde de sokak da satılıyordu. Bende tohumları aldım ve saksılara ektim. Ama bu esrarın en kötü yanı filizlendikten kısa süre sonra kötü koku yaymasıydı. Öyle kötü bir kokuydu ki 100 m den herkes alabilirdi. Bende bizim sitedeki çiçekçiyi ziyaret ettim ki sitemizde yok yok. Polis olsun, komiser olsun, doktor, öğretmen, mühendis, avukat. Çiçekçiye tuvaletimizden çok kötü kokular geliyor sizde hiç kötü kokuları çeken bir bitki var mı dediğimde, bana hemen birkaç tane bedavadan verdi. Bende saksıları sitemizin çatısında zütürdüm. Sitemiz on katlı, dört binadan oluşuyor. Her bir katta üç kişi oturuyor ve toplamda yüzyirmi kişi bulunuyor ki bunların rahat ellisi polistir. O yüzden hiç korkmadım çünkü en büyük düşman en son bakacağın yere saklanır. Çatı katına da asla kimse çıkmazdı. Öncelik olarak altı yada yedi saksı ile başladım. Kuruttuğumuz esrarları ise lise de satıyorduk. Satış işini ise en yakın arkadaşıma yaptırıyordum. ilk başlarda işler pek iyi değildi, daha üst kademedeki satıcılar bunun satmasına izin vermiyordu ki bunlar son sınıftaki çocuklardı, bu ise daha üçüncü sınıftı. Buna bir sene sınıfta kalmasını istediğimi söylediğimde hiç düşünmedi ve bir yılını uzattı. Bu sayede hem üst devreden tanıdıkları vardı hem de saygınlığı, çünkü kendimden biliyorum okulda sınıfta kalan kişilerden korkarlar. Bu işten beklediğimden daha fazla kar yapmıştık. Toplamda beş kişiydik. Arkadaşlarımdan birisi hasılat işleri ile ilgilenir. Diğeri ise tam bir teknoloji manyağı, telefonları dinleyebilir, kiminle, nerde, ne yaptığımdan her saniye haberi vardı. Tabiî ki onun işi biraz daha zordu çünkü yaptığı şey pekte yasal değildi, o yüzden bu işleri çok nadir yapardı, mesela benden uzun süre haber alamadığı zamanlar yada çok önemli bir satım işlemi sırasında. Diğer arkadaşım satım işlemleri ile uğraşırdı. Son olarak da diğer satıcılarla olan irtibatı sağlayan kişi bu çok çok önemlidir. Çünkü her mahalle kendi bölgesinde satım yapar bazen onlar ürün yetiştiremez ve başkalarından alırlar, burada devreye o giriyor çünkü tek bir çok miktarda ürün satmak daha karlı ve kolay iştir. Genelde öğrencilere ve tanınmış kişilere satarız. Asla yeni bir alıcı ile direk olarak temasa geçmeyiz, yeni alıcılar malı daha önceden sattığımız kişiler vasıtası ile alır. Ve asla eroin yada damardan alınan ürünleri satmayız yada kullanmayız. Bu en temel kuralımızdı. Esrarın özellikleri hakkında bilgi vermek gerekirse oldukça yararlı bir maddedir. En önemlisi beynin belirli bir süre ileri derecede hızlı çalışmasını sağlar, algıyı yüksek seviyede arttırır, bağımlılık olgusu fazla değildir, isteyen bırakabilir, nerden mi biliyorum? Daha önce kullandığımdan biliyorum! Neyse bu iş oldukça dikkat çekiyordu. Gerek tehditler olsun, gerek polisler olsun çok tehlikeliydi. Dikkat çekmemek için bir sürü farklı işlerle uğraştım. Garsonluk, inşaatlarda amelelik gibi. En sevdiğim ise üniversite öncesi gümrükte çalışmıştım ki böyle bir kazançlı iş daha yoktur. Limana diğer ülkelerden gelen gemiler yanaşır ve içlerinde çok sayıda değerli eşya yer alırdı. Bilgisayar, cep telefonu, televizyon vs vs… gelen ürünler sayılıydı ve yaptığım iş. Gelen ürünü ve fiyatı söylemekti. Örneğin 15 tane bilgisayar geldi ve toplam fiyatı 15.000$ . Ama ben öyle yapmıyordum tabiî ki. Gelen bilgisayar 10 tane ve toplam fiyatı 15.000$ . sonuçta yollayanlar toplam fiyata bakıyordu. Dolayısı ile 5 tane bilgisayar da bana kalıyordu. O beş bilgisayarı da yarı fiyatına satıyordum. Üç ay içinde üniversitede bir yıllık yer yemek ve tüm giyecek ihtiyacımı karşılayacak parayı kazanmıştım. Üniversite işi de yaşadığım yerden ve beladan uzak kalmak için birebir fırsattı. ilk senem de özel kendime özel bir yurt kiraladım.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    0
    Arkadaşıma olan güvenim çok yüksekti çünkü benim için ölümü bile göze alacak insanlardı. ikinci sınıfın tekrarını verdim ama notlarım pek de iyi değildi. Üçüncü sınıfa geldiğim zaman her şey çok farklı oldu, kendi isteğim ile ilaçlarımı azaltıyordum, içer gibi yapıp içmiyordum. Beynim kendini toparlamaya başlıyordu. Aslında babamın bu davranışını şimdi anlıyorum. Kendisi gerek iş hayatı olsun gerekse sosyal hayatı olsun pek de saygın bir kişilik değildir. Hani sevilir hatırı vardır ama dediğim gibi işte standart bir kişilik. Mesela şunu yapacaksın derseniz mecburen yapar. Demek istediğim şu üst düzey bir yönetici yada fabrika sahibi bir insan değil, emir alan bir işçi, her ne kadar işi çoğu kişinin yapamayacağı yada çok özel bir iş olsa da, benim de kendisi gibi olmamı istemiyordu. Okuyarak üst düzeyde bir kişi emir alan değil de emir veren bir kişi olmamı istiyordu. Bana her zaman hayatım boyunca şu sözleri söylerdi : “ Gerçekten saygın ve başarılı birisi olmak istiyorsan beni örnek al”. En son dayanamadım ve lise üçüncü sınıfımda sordum “baba sen o kadar da başarılı birisi değilsin, neden her defasında bu lafı bana yedire yedire söylüyorsun” verdiği cevabı unutmam mümkün değil. “ Evlat, her çocuk için küçükken kahramanı babasıdır. Her babada çocuğuna kendisini örnek gösterir. Bende öyle yapıyorum ama senin kaçırdığın bir şey var. Kendimi örnek gösteriyorum ama benim gibi olman için değil benim gibi olmaman için” … Bu sayede üçüncü sınıfta kendime bir özel hoca tuttum, ekgibliklerimi gidermek için, ayrıca dershaneye de yazıldım. Üçüncü sınıfım gerçekten de başarılı bir şekilde geçti. Üçüncü sınıfın yaz tatilinde kendimi diksiyon ve hızlı konuşma kursuna bununla beraber Latin dansları ve farklı savunma sporu sanatlarına yazdırdım. Ayrıca müzik gelişimi içinde elektro gitar ve bateri kurslarına yazıldım. Dördüncü sınıf içinde hem dershaneye hem de özel derslere gittim. Bunlar fizik, matematik, geometri ve kimyaydı. Dördüncü sınıfta amacıma erdim. Ve çok iyi bir not ortalaması ile okulumu bitirdim. Harcamalarım yüzünden param bitmişti. Yine malum para kazanmak için yapmam gerekeni yaptım ve en iyi bildiğim şey olan kafes dövüşlerine tekrar katıldım. Tabi bu sefer işler biraz farklıydı. Çünkü sağ kolum iki kere, sol kolum bir kere, burnum iki kere, sol kaşım defalarca kez, sağ alt iki kaburgam da bir kere kırıldı. Belki daha bilmediğim bir sürü kemiğim kırılmıştır ama sağ kaşım asla açılmadı. Neyse kolum kırıldığı zamanlarda en az 3 ay kavga edemiyordum. Bunun yüzünden de parasız kalıyordum. Geçici işler bulmam gerekiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    bi kerede yaşanmamış bi olayı yazın
    ···
  19. 19.
    0
    ilk olarak, korku. Evet korku. insanlar ismimi duyduğu zaman korkar, nefes alırken bile 2 kez düşünürler. Korkulmak iyi bir şey mi diye soracak olursanız eyer, evet iyi bir şey. insanların seni birer tanrı gibi görmesi. Tanrının bu kadar sevilmesinin sebebi elbette korkudur. Eyer tanrı insanlara cenneti vaat etmiş olmasaydı, Kimse ona secde etmezdi, diye bir söz her defasında kulağımı tırmalar. Korku en büyük sadakati doğurur.
    ikinci olarak, şeref, itibar, saygı, bunlar bir insanda olmazsa olmazlardır. Saygı duyulmayan bir insan, kulübesinin içinde yağan yağmurda ıslanan bir köpek gibidir, başını sokacak yeri olsa dahi o yağmurda ıslanıp o kulübede soğuktan donmaya mahkum olacaktır.
    Ve belki de en önemlisi, Zeka. Bana göre kimsede olmayan bir zekaya sahibim. Ama zeka göreceli bir kavramdır. Çünkü aptallar arasında kullandığın zeka ile dahiler arasında kullandığın zeka çok farklıdır. Aptallar arasında zekanın hiçbir önemi yoktur, onlar senin daha da aptal olmana neden olurlar. Daha zeki olmak istiyorsan daha zeki insanlarla oynaman gerekir. Bu yüzden hep zeki insanlarla oynadım, çevremde hep benden daha zeki insanların olmasına gayret gösterdim. Her ne kadar bunun benim açımdan kötü bir şeymiş gibi göründüğü düşünülse de, aslında tam tersi. Beni olduğumdan kat kat daha zeki ve uyanık bir insan haline getirdi. istemediğim kadar paraya, kadına, içkiye bu sayede sahip oldum…
    Anlatacaklarımdan ister ders çıkarın, ister yargılayın isterse inanmadan hayatınıza devam edin ama bence yaptığım çoğu şeyi hangi tarihte olursanız olun, yaparsanız sizde istediğiniz ve hayalini kurduğunuz hayata sahip olacaksınız. Bence bir kulak misafiri olsanız fena olmaz. Neden mi? Çünkü dünyada o kadar çok fazla para var ki birazını almanıza kimsenin karşı çıkacağını düşünmüyorum…
    ···
  20. 20.
    0
    Hikayeme çocukluğumdan başlamak istiyorum. Daha 7 yaşlarında ufak, sevimli bir çocuktum. Babam denilecek kişi çok acımasız ve çok sinirli bir insandı. Aslında çok iyi kalpli saf biriydi ama hayat koşulları onu otoriter ve eski kafalı bir insan haline getirmişti. Babam bir gemiciydi, gemi sahibi değil tabîki de sadece küçük bir gemide kaptanlık yapıyordu. Büyük gemiler limana yanaşamadıkları için limandan uzak bir yerde motorları durdururlar ve bu küçük gemiler ise halatlarla çekerek bunları sahile yanaştırırdı. Babam 1 ay kadar denizde kalır diğer 1 ayı ise evde dinlenerek geçirirdi. Ama o denizde geçirdiği bir ayın sinirini evde kaldığı sürelerde bizden çok iyi bir şekilde çıkartırdı. Hiç unutmam okula gideceğim ilk gündü. Dolayısı ile çok heyecanlıydım. Babam yanıma geldi ve şunları söyledi;
    - Evlat, masaya biraz para bıraktım, git ve sana yetecek kadarını al, sakın aç gözlü olma!
    Tabi ben daha çocuğum, yetmenin yada fazlanın ne demek olduğunu pek anlamıyorum yada anlamak istemiyorum, masada duran tüm parayı aldım. Bunun üzerine babam çok sinirlendi ve eski usul olan kemer yöntemi ile beni bir güzel dövdü. Belki çoğu erkek çocuğunun başına gelmiştir. Kemer en çok kullanılan yöntemdir. Hem kullananı yormaz, hem kullanması kolaydır, hem de kullanılan üzerinde kalıcı hasarlar bırakır. Nedense bende bıraktığı hasar çok kalıcıydı. Ne mi bu hasar? Tabi ki o günden sonra hiçbir şekilde babamdan para almadım. Okulun ilk günü okula ağlayarak gitmedim tabii ki de. Aslında ağladığımı nerdeyse hiç hatırlamıyorum, gerçekten de sayılıdır, yok denecek kadar az. Sanki bundan bir önceki hayatım olmuş ve o hayatımda her gün her saniye ağlamışım. Aslında ağlamayı çok istiyorum, o kadar çok ağlama istiyorum ki, o kadar çok istiyorum ki bundan sonra doğacak masum çocuklara gözyaşı kalmasın istiyorum.
    Okulun en sevdiğim yönü, beslenme dersinin olmasıydı. Özellikle bu beslenme derslerini o kadar çok sevmiştim ki diğer sınıfların da beslenme derslerine katılır olmuştum. Aslına bakarsanız aç kalmamak için her şeyi yapıyordum. Okula başlama yaşı ülkemizde 6ydı. Bense yedi yaşındaydım. Babam kimlikte beni bir yaş küçük yazdırmıştı. Bunun sebebini ilk başlarda anlayamamıştım ama okulun ilerleyen yıllarında yaşın ne kadar önemli olduğunu anladım.
    ···