/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +1
    @6 hikayenin dili bu panpa.
    ···
  2. 2.
    +1
    Okudum, aferin lan bu müptezeller anlamaz tabi, ama bu kadar dolaylama dıbına soktuğum insanın gözleri şaşı oluyor
    ···
  3. 3.
    +1
    • sigaramı bitirip pencereden aşağı attıktan sonra işte arzusunu duyduğum an geliyor. önce bir, her şeyi öngören 'lütfen' kelimesi duyuluyor. ardından gözlerini bacaklarının arasına soktuğu ellerinden ayıramayan biçare bir insanın karşımda dikilen görüngüsü. muazzam bir sahne.

    işte ilk gözyaşı da yanağında yolunu edinmeye başladı. benim gözümden düştüğü hızda düştü ellerinin üzerine. sırılsıklam kirpiğe sahip bir suratın ilk cesaretleniş anıyla bana bakıyor. gözleriyle kapıya kilit vurmak istiyor. ayaklarımı bağlamak istiyor. ama daha dur. henüz değil. istediklerimi ver önce.
    daha fazla hazlanmak için soru işaretleri işgal etmiş gibi gösterdiğim gözlerimin ta içine bakıyor.
    ···
  4. 4.
    +1
    • özlemek, bir başkasının yokluğu değildir, bir başkasının 'sen' ekgibliğine acımaktır. işte bu acımanın lütuflarını iliklerine değin sömürüyordum.

    bir gün eve geldiğimde yatakta kadınımı başka bir erkek özneyle iniltiler içinde yakalıyorum. nasıl da çaresiz bakıyor içeriye girdiğimi görünce. o adamın şaşkınlık dolu halleriyle kıyafetlerini giyinişi seyrettikten sonra ona hemen defolup gitmesini söylüyor. elbette defolup gitmesini söyleyecek. onun için önem arz eden tek şey benim. önemi, önemsizlik olan adam apar topar çıkıyor odadan. pencereye doğru yürüyüp bir sigara yakıyorum. sigaramı içerken dinlediğim manzaram, az sonra bana yalvaracak olan kadınımın hıçkırık ve ağlama habercisi olan sessizlik.
    ···
  5. 5.
    +1
    • sabah uyandığımda vücudumu bir sünger gibi sündürüp gerinerek rahatlıyordum. küçükken insanların bu şekilde boylarının uzadığını sanırdım. bu rahatlama hissinden sonra gözlerim her sabah baktığı tavana yine bakıyordu. günün ilerleyen saatlerinin mecburiyetleri henüz aklıma düşmemişken ve böyle kımıltısız bir huzurun içreyken hep yaptığım gibi egomu okşayacak tahayyüllere dalarım.

    ve bunu da sevdiğim, en azından bir zamanlar değer verdiğim bir kadının yine benimle birlikte olduğu ve beni aldattığını düşünerek yapıyordum. insanlar mazoşizm diye bir şey uydurmuş içine kötü'yü eklemleyerek. öyle bir şey yoktur. her şey nihayetinde ego'ya ve haz'za varır. egomu okşadığım kısım aldatıldığım kısım değil. aldatıldıktan sonra o kadının bana yalvarışları kısmı.
    ···
  6. 6.
    +1
    • ' eğer bir halk basit olanı kötü, basit adamı kötü adam olarak değerlendiriyorsa zevki ne kadar bozulmuş, 'itibarlı insanlar', sınıflar, kostümler, ihtişam ve haşmet karşısında o kadar köleleşmiştir ' satırlarını okurken yarın kütüphaneye iade etmem gereken kitaptan gözlerime esriklik yerleşmişti. bırakıp kitabı masanın üzerine, uykuya daldım.
    ···
  7. 7.
    +1
    • 1 saat filan pc de batak oynadıktan sonra yeniden yatağa uzanmıştım bir sigara yakarak. sonbahar'ın kargaşalı stabilliğini seviyordum. güneşsiz, her saati akşamüstü esintisinde olan havalara en çok bugünlerde rastlanıyordu zira. hatta sırf bu havalarda yürürken kendime bir haz devşirmek için yakalı paltolardan alıyordum. kulağımın dibinde rüzgarla ahenkle dans eden yukarıya kaldırdığım yakalarla aynı anda bir de ellerimi cebime sokup yürürken sanki bütün insanlar ve natural imgelemler bana hizmet ediyordu. bu, topluma göre hayatında bir şey 'başaramamış' insanların ufak 'avuntuları'.
    ···
  8. 8.
    +1
    • nurgül, şu an, hayatıma dahiliyetine izin verebileceğim takatim yok. gereksiz derken hayatına gerçekten öyle olduğu için demiştim. nurgül'ün sıradanlık deryasından çıkması için o kadar çabalamama rağmen hala orada kalmaya gayret etti. sonunda sıkıldım ve defol'unu yüzüne vurmuştum.
    lakin bir yandan da yalnızlık katlanılabilirliğini zorluyordu. biraz daha mı kullansaydım acaba nurgül afyonunu diye düşündürüyordu beni.
    ama ne faydasını görecektim ki. sadece sevişmek için onun sıradan hayatına şahitlik yapmak her ilişkinin gerekli ikiyüzlülüğüydü. kaçmak istediğim şey bu değil miydi?
    her sabah günaydın mesajına cevap vermek,
    bugün şurada oturacağız arkadaşlarla seninle tanışmak istiyorlar gelirsen sevinirim'lerine rest çekememek,
    kuaföre gittiğinde yaptıracağı saç modelini zerrece gibimde olmamasına rağmen 15 dakika bana sormasına katlanmak zorunda olmak,
    ivedilikle mesaj yazmaktan yorulmayan parmaklarını zütüne sokmak istememe rağmen hala ve hala o serilikte yazarak sürekli mesajlaşma isteğine karşı koyamamak..
    neden? sadece sevişme'yi kaybetmemek için.
    olmaz olsun.
    ···
  9. 9.
    +1
    rizörv
    ···
  10. 10.
    +1
    • orada dikilerek bayağı bir zaman geçirdiğimi balıkçı teknelerinin dönüşünden aydım. riyakar umursamazlığım yüzümü döndürdü o silüetin olduğu yere. yoktu. şimdi umursamazlığı için bir sebep verilmişti işte. görevini yerine getirdi. bir sigara yaktırıp evin yolunu tutturdu.
    eve giderken insanların arasından onlara tiksinçlikle bakarak hiç bir ilinti yaşamadan yürüyerek sürdürmek istiyordu vüücudumun gidişini adımlarım. zihnimde başka bir düşünce zuhur etmiyordu izoleliğime çekileceğim, eve varacağım an'a değin.
    apartmanın giriş kapısına geldiğimde olması gerektiği gibi kendini çok önemseyen ben, etrafımı kolaçan ediyordum olası bir çift göz tehdidine karşın. ellerim ivedilikle cebimden çıkardığı bir dizi anahtarın alışmışlıkla yer edindiği apartman kapısının anahtarının şeklini yoklayarak çözümlemeye çalışıyordu. buldu ve açtı.
    ailesinin saadeti için mesai harcayan ev kadınlarının yaptıkları yemek kokuları birbirine katık olmuş apartmanın içini dolduruyordu. arasından en sevdiğim olanının kendi evimde piştiği ümitvarlığıyla koşar adım çıkıyordum merdivenleri.
    kapıyı açtığımda çoğu zaman olduğu gibi istediğim yemeğin kokusu evin içerisinde değildi. asık bir surat maskesi takınıp ayakkabılarımı çıkardıktan sonra odama girdim. masanın üzerinde yarın kütüphaneye iade etmem gereken kitap duruyordu. yüklediği anlık sorumluluktan aniden sıtkımı sıyırıp kendimi yatağa bıraktım. düşüncelerimden devşirme çalıntı dişleriyle ısıran istikrarlı hayat akışı sıkıntısı, her daim soğuk olan bir mecrada çıplak gezmek isteyen benliğimin üzerine kat be kat giydirilen giysinin ağırlığını verirken tavana dikmiştim gözlerimi.
    ···
  11. 11.
    +1
    • sıska, yağmur vermezliği aşikar bir bulutun deniz üzerindeki tamamlanmışlığına seyre dalmışken gördüm o silüeti ilkin. hep yaptığım gibi içinde umur barındıran ama böylesi daha haz verici olduğundan boşvermişlikle hemhal olarak, rüzgarın ne çalarsa ona göre oynamak zorunda olduğu buluta döndüm yüzümü.
    içimdeki hüzünlü düşünleri öldüreceği umuduyla soluduğum sigara dumanı daha da canlandırıyordu onları. mutlak bilgiye ulaşamamamın süregidişinde ne önemi vardı zaten. bu tür şeylerle oyalanacaktım. ekseriyetle tabiatın en iğrenç yerlerine doğru sürüklenip yapışan bir toz olan benliğimin tek önemsediği şey hazdı. ben de onun küfr-ü imana hiç girmeyen müridi.
    aynada kendimi başka bir tarafa bakarken yakalamak isteminin olmazlığını sürekli yüze vuran toplum ve ben. yakalayana dek toplumla bütünleşik yaşamanın ve aynı zamanda ondan kaçmanın zamaneliği içerisinde mahpustum. sürekli kaçmak tezahür etmeliydi zihnimde. ama her yerdeler. bir dolmuş koltuğunda para uzatan bir el'ler, deryayı seyre dalmışken arka fondaki 'çekirdek isteyen var mı' sesiler, bütün saç tellerini kırbaç edinmiş bir kadını ehlileştirmek isteğimin karşısındaki saç telleri ekicisiler.
    anıların bile içerisindeler. dişlerini her yerime geçirmiş kurtulmamı bekliyorlar. ya da daha beteri bir diş edinip başka bir özgür insanın etine geçirmemi istiyorlar. yapmayacağım. yapmayacağımı bilecekler. bildireceğim.
    ···
  12. 12.
    +1
    @23 anlayanlarla devam edeceğiz o halde panpa. bir iki paragraf daha yazıp bugün bitiriyorum. yarın devam edeceğim.
    ···
  13. 13.
    +1
    • bu buhranın bir anlık dağıldığını hissettiren suratımdaki tebessümü yakaladığımda art planda ne düşündüğüme baktım hemen. o silüeti düşünüyordum. ne gereksiz bir düşündü. insan evvelinden fiziki mecburiyetlerini yerine getirmeliydi. bunun da bir fiziki mecburiyet olduğu gerçeğini öteleyerek yemek yemeye çıktım mutfağa.
    yemeğimi yiyip odama geri döndüğümde telefonun ışığının yanıp söndüğünü farkettim. açıp baktım mesaj gelmişti. nurgül'den gelen mesajda;

    - 'gereksiz' addeddiğin hayatıma geri dönmeni umuyorum. bekliyorum cevabını.

    yazıyordu.
    ···
  14. 14.
    0
    • aceleyle eşyalarımı toplayıp ne okuduğunu öğrenmem lazımdı. zaten bu neredeyse karanlık havada nasıl okuyordu hayretler içersindeyken hem kendisine hem kişiliğinin en önemli izi olan kitap seçimine yakından bakmam elzemdi. bu pek zor bir şey değildi. yolda yürüyen herhangi birisiydim ben şu anda. yanından yürüyerek geçebilirdim.
    ···
  15. 15.
    0
    • apartmanın önüne vardığımda kapının önündeki kaldırıma oturmuş beni beklediği aleni olan nurgül'ün, ' nihayet ' sözüne ne cevap vereceğimi düşünüyordum.

    hiçbir şey söylemeden soru soran gözlerle karşısında durdum. bir cümle sarfedeceğim önemi yoktu. bunu anlamış gibi bakıp yine de sordu sorusunu.

    - neden mesajıma cevap vermedin? biraz yürüyüp konuşalım.
    ···
  16. 16.
    0
    • ah şu naçarlığım. yürümeye koyulacakken evdeki sıkkınlığımın aklıma gelmesiyle ve bir kadının karşımda bana ego pompalayacağı ihtimalini görerek çoktan gecenin planını çıkarmıştım. sigara paketini çıkarıp içine baktım 2 tane kalmıştı. sonra cüzdanımı çıkarıp ne kadar param kalmış kontrol ettim. 15 lira vardı. nürgül'e;

    - yanında paran var mı?
    - ne yapacaksın?
    - gereksiz sorular sorma. var mı yok mu onu söyle.
    - var biraz.
    - hadi ucuzundan şarap ve sigara alıp bir yere gidelim. öyle söyle saçmalıklarını.
    ···
  17. 17.
    0
    • - ne yapacaksın şimdi içkiyi sadece konuşalım işte.
    - bir nebze olsun çekilebilir kılar belki içki seni. öylesi daha iyi olacak.

    böyle ani çıkışlara ve karşısında bir güç temsiliyeti görmeye onu alt etmeye çalışmaya istemi olan sıradan bir kişiliğe sahipti. gülümseyerek kabul etti.
    ···
  18. 18.
    0
    • dükkanına bir göz gezdirdikten sonra biraz küçük olduğunu, ama dükkanın önüne masa açarsa idare edeceğini söyledim. o da aynısını düşünmüş velhasıl. adamla anlaşmış. malzemelerini filan alıp kurmasıyla en geç 2 hafta içinde açacağını söyledi.
    gel bi yerde yemek yiyelim dedi. aç olmadığımı söyleyip başımdan savdım.
    gün batımına geç kalacaktım yoksa.
    ···
  19. 19.
    0
    • bir büfeye girip malzemeleri aldıktan sonra otobüse atlayıp kendi kaldığı evin yakınındaki marinaya doğru yola koyulduk. yolda sorularına başlama çabalarını sürekli erteleyen bir benle karşılaştı. oraya varana değin konuşmaya başlamayacağımı anlayıp sustu nihayetinde.
    ···
  20. 20.
    0
    • otobüsten inip türkü barların, barların, kafelerin olduğu yerden marinaya doğru yürürken arkadan gelen bir sesle durduk;

    - aa nurgül! nasılsın ne yapıyorsun görüşmeyeli?
    - iyidir fırat. hep aynı şeyler işte. sen ne yapıyorsun?
    - ya arkadaşın birinin doğum günü varmış. ona geldim işte. gel istersen sen de.
    - ( bana bakıp ) teşekkürler ama bugün affet beni. (gülüp beni gösteriyor ) arkadaşa sözüm var.
    - a öyle mi? peki o zaman başka zaman ne diyelim. görüşürüz kendine iyi bak.
    - sen de. görüşürüz.

    fırat! amkoduğumun gerizekalısı.
    gecemin bir kısmını mahvettiğini anlıyordum, nurgül'ün onun yanından benim yanıma yürürkenki yüzeysel rekabet ortamı önkoşullanmışlıklarıyla sahiplendiği kendinden emin bakış ve hallerinden.
    ···