Rez de bu ne amk

“sadece ben mi? peki ya diğer insanlar?

“diğer insanlar diye bir şey yok. bu evrende yalnızca sen ve ben varız”

boş boş baktın yüzüme. “ama dünyadaki o kadar insan... ”

“hayır, sadece sen. bu evreni sadece senin için yarattım. her yeni hayatınla birlikte büyüyor ve olgunlaşıyorsun, ve böylece daha da muazzam bir idrak sahibi oluyorsun.”

insanlıktan mı bahsediyorsun? insanoğlunun olgunlaşmasını mı istiyorsun?”

gözlerinin içine baktım ve dedim ki: “hayatın anlamı, tüm bu evreni yaratmamın amacı, senin olgunlaşmandır.”

eh evet ama makul bir soru bence” diye direttin.

ciddi misin?” diye sordum, “ciddi misin yani bana hayatın anldıbını mı soruyorsun? sence de biraz klagib kaçmadı mı bu?”

“tabii ki. bu zaten sürekli oluyor. sadece kendi ömürlerinin farkında olan iki yaşamın karşılaşıyor ve ne olduğunu asla anlamıyor.”

“öyleyse tüm bunların anlamı ne?”

“hadi ya... ” dedin biraz moralin bozulmuş halde, “ama bir dakika, farklı yerlerde ve zamanlar reenkarne oluyorsam, bir yerlerde kendi kendimle karşılaşmış olabilirim değil mi?”

“senin geldiğin yer mi!?

“elbette. ben de bir yerden geliyorum. farklı bir yerden. ve orada benim gibi başkaları da var. biliyorum, oranın neye benzediğini öğrenmek istiyorsun ama malesef bunu algılaman mümkün değil

“eh, teknik olarak öyle denebilir sanırım. zaman, senin bildiğin anlamıyla, yalnızca hayat sürdüğün evren için geçerli. işler benim geldiğim yerde biraz daha farklı.”

“bir dakika, nasıl yani?” diye afalladın. “beni zamanda geri mi yollayacaksın?”

peki öyleyse kaç kez reenkarne oldum ben?”

“ohooo... çok kez. ve her birinde farklı hayatlar yaşadın” dedim. “mesela bundan sonraki yaşamında m.s. 540 yılında çinli bir köylü kızı olarak dünyaya geleceksin.”

son 48 yıldır bir insan bedeni içindeydin. bu yüzden kendine gelip engin bilincinin farkına varman biraz zaman alabilir. burada yeterince kalırsan her şeyi hatırlamaya başlarsın. fakat iki yaşam arasında böyle bir şey yapmanın anlamı yok.

yürümeyi kestim ve omuzlarından tuttum. “ruhunun ne kadar muazzam, güzel ve muhteşem olduğunu hayal bile edemezsin. bir insan zihni senin esasında ne olduğuna dair çok az şey kavrayabilir. bir bardak suya parmağının ucunu dokundurarak sıcaklığını anlamak gibidir bu. kendine ait küçük bir parçayı hazneye daldırırsın ve geri çektiğinde ona ait tüm tecrübeyi artık edinmişsindir.

“hiç de öyle değil!” dedim, “içinde geçmiş yaşamlarının tümüne ait bilgi birikimini ve tecrübeyi taşıyorsun. sadece şu an hatırlamıyorsun o kadar”

Karına artık ben bakacağım bin eheheheu
-Zeus

belli bir yere değil” dedim, “sadece sohbet ederken yürümek hoş oluyor”

“öyleyse bunun amacı nedir” diye sordun, “yeniden yaşama döndüğümde bomboş bir zihnim olacak değil mi? bir bebek olacağım. tüm tecrübelerimin ve bir önceki hayatımda yaptığım hiçbir şeyin bir önemi kalmayacak”

“haaa, demek hindular haklıydı... ”

“tüm dinler ve inançlar kendilerince haklıdır” dedim, “gel biraz yürüyelim”

boşluğun ortasında yürürken beni takip ettin. “nereye gidiyoruz?”

ne dion aq