/i/Tespit

  1. 1.
    +222 -19
    “Tarihin en ciddi nükleer felaketi, 26 Nisan 1986 gecesi Çernobil’de meydana geldi. Yüz binlerce kişiyi göçe ve ölümcül hastalıklara sürükleyen, bir süper gücün çöküşünü başlatan Çernobil faciasının bıraktığı izler, üzerinden çeyrek yüzyıldan fazla bir süre geçmesine rağmen silinmiş değil. Ukrayna’nın Belarus sınırına yakın bu ölüm bölgesine giderek nükleerin, bir coğrafyada hayatı nasıl yok ettiğine tanık oldum. Tarihin radyoaktif soluğunu ciğerlerimde hissettim.”

    Soğuk ve puslu bir kış günü Kiev’in ana meydanı Maidan Nezalezhnosti’deyim. Pazar sabahı saat 9 olduğu için meydan oldukça sakin. Elimdeki rehber kitabın “dünyanın en tuhaf günübirlik gezisi” diye tanımladığı Çernobil Nükleer Santrali’ne bizi zütürecek olan rehberimiz Sergey Ivantchuk ile Khreschatyk Oteli’nin önünde buluşuyoruz. Benimle beraber çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen toplam yedi kişiyiz. Çernobil, Başkent Kiev’e 135 kilometre mesafede. 20 yıl süreyle hemen hemen kimselerin geçmediği bu yolu, Çernobil’in ziyarete açıldığı 2002 yılından bu yana daha fazla araç kullanır olmuş. Batılı turistlerin ilgisi, yeni bir turizm türü yaratmış: “Afet turizmi”. Çok yakın bir tarihte gerçekleşen Fukuşima’ya rağmen dünyanın en büyük nükleer faciası denince akıllara halen Çernobil geliyor. Çernobil belleklere kazınmış acı bir hatıra…

    Çernobil’e ziyaret, sadece devletin görevlendirdiği rehberlerle mümkün. Bunun için de haftalar öncesinden Afet Bakanlığı’na başvurmak ve izin almak gerekiyor. Tur firmaları aracılığıyla tüm bu işlemler daha kolay ve hızlı gerçekleşiyor. Sergey bu işi sekiz yıldır yapıyor. Araca binmeden önce herkesin pasaportlarını son bir kez daha tek tek kontrol ediyor, elindeki belgelerle karşılaştırıyor, 1-2 telefon görüşmesinin ardından “Herşey yolunda, gidelim” diyor.

    Kiev caddelerinde ilerlerken Sergey mikrofonu eline alıyor ve Batılı müşterilerinin duymak istediğini en başta söylüyor: “Çernobil’e gitmek insan sağlığı açısından risk içermiyor. Rehberinizin kurallarına uyduktan sonra radyasyondan etkilenmeniz için hiçbir sebep yok.” Daha sonra, kuralların yazılı olduğu, birbirine zımbalı iki sayfayı okumaya başlıyor. Pür dikkat dinliyoruz, işin şakası yok. Her zaman asfalt yolda kalınmalı, toprak ve bitkilerle asla temas edilmemeli, yere çanta dahil hiç bir eşya bırakılmamalı, askeri kontrol noktalarının ve görevli askerlerin fotoğrafları çekilmemeli. Daha sonra belgeyi tek tek imzalıyor ve sağlığımızda meydana gelebilecek her türlü zararın sorumluluğu üzerimize alıyoruz.

    Kiev’den çıkıp bölgeye yaklaştıkça yolların yok olduğuna, evlerin, insanların, ağaçların seyrekleştiğine tanık oluyoruz. Bembeyaz bir örtünün kapladığı doğa, Çernobil’e yaklaştıkça cansızlaşıyor adeta. iki saatten fazla süren yolculuğumuz boyunca The True Battle of Chernobyl (Gerçek Çernobil Savaşı) adlı belgesel yapımı izliyoruz. Hislerim birbirine karışıyor; merak, endişe, üzüntü…

    ilgi gelirse devam edicem..

    edit: beyler ilginiz için teşekkür ederim akşama söz verdiğim gibi diğer yazıma başlayacağım şimdiden rez alın
    ···
  1. 2.
    +7
    Vay anasını
    ···
    1. 1.
      +3
      yaa ne sandın
      ···
      1. 1.
        +3
        Helal et
        Max dede gweni gibebilirmiyim
        Yıldıza tık.

        *
        ···
    2. 2.
      +2
      Helal et
      http://ekoiq.com/cernobil-olum-bolgesine-yolculuk/
      Alın beyler burdan okuyun alıntı yapıp yazmamış arkadaş
      ···
  2. 3.
    +5 -3
    Panpa oranın dıbına koydular eğer böyle giderse buraya da geliyolar
    ···
    1. 1.
      0
      panpa yalan ettiler valla
      ···
    2. 2.
      +1
      Kuracaan cümleyi gibem
      ···
  3. 4.
    +4
    Çernobilde nöbetçi asker mi varmış amk
    ···
    1. 1.
      0
      artık var
      ···
    2. 2.
      +2
      O radyosyonda nasıl duruyolar la çocukları ağzı zütünde doğar aq
      ···
    3. 3.
      0
      panpa güvenli bölge var
      ···
    4. diğerleri 1
  4. 5.
    +29
    Orada ne oldu özet geçeyim, bir grup Rus, Ukrayna halkı zütümü ısıtsın diye bir nükleer elektrik santrali açar, sonra Ruslar nükleer santralin güvenliğini kontrol ederken santralin içine sıçar, viyuu çuf çuf diye her tarafa radyasyon yayılır. Üç bacaklı iki kafalı olurlar. Olay bu
    ···
    1. 1.
      0
      Özet budur arkadaşı @2ye alalım
      ···
  5. 6.
    +1 -1
    Tutmadi
    ···
    1. 1.
      0
      olsun panpa
      ···
  6. 7.
    +1
    Yaz panpa
    ···
    1. 1.
      0
      hemen panpa
      ···
  7. 8.
    +37 -1
    100 Yıl Kimse Yaşamayacak

    Çernobil Nükleer Santrali’nin bulunduğu Pripyat kenti etrafındaki 30 kilometrelik çapındaki alan bugün “Yasak Bölge”. 2600 kilometrekareyi kaplayan bu alanda en iyi ihtimalle önümüzdeki 100 yıl boyunca kimse yaşamayacak. Tarlalar sürülmeyecek, değirmenler dönmeyecek, hasatlar toplanmayacak. Ta ki bir gün doğa, üzerindeki zehri atıp, kaybettiği her şeyi yavaş yavaş geri alana kadar. Yasak bölgeye yolculuğumuz devam ediyor. Saat 11.30’u gösterdiğinde Kiril harfleriyle Çernobil yazılı beton blokla karşılaşıyoruz. Bir zamanlar 14 bin insanın yaşadığı Çernobil kasabası başlıyor burada. Nükleer santrale 15 kilometre uzaklıktaki kasabada 27 yıldan beri ölüm sessizliği var.

    Az daha ilerliyoruz ve başında birkaç askerin beklediği ahşap bir bariyerin önünde duruyoruz. Burası Dikyatki Kontrol Noktası. Uyarı tabelalarının gözden kaçması mümkün değil: “Dur! Radyasyon Tehlikesi! Yasak Bölge!” Araçtaki herkes tek tek aşağıya iniyor. Ellerimizde pasaportlarımızla sıraya geçiyoruz. Kamuflaj giysili Ukraynalı asker pasaportlarımızı kontrol ediyor ve başını sallayarak onay veriyor. Tekrar aracımıza biniyoruz. Sergey burada bizden ayrılırken devletin görevlendirdiği bir rehber bize eşlik ediyor. Adı Nikolay, sempatik ve ingilizcesi son derece akıcı. Eline mikrofonu alan Nikolay yasak bölgenin kurallarını bize bir kez daha hatırlattıktan sonra Geiger sayaçlarını dağıtıyor. Kısa bir brifing ile sayacın hikayesini ve nasıl çalıştığını açıklıyor. Hans Geiger adlı bir Alman fizikçinin icat ettiği ve kendi adını verdiği bu alet iyonlaşma radyasyonunu ölçen bir detektör. Bir telsiz büyüklüğünde, elde taşınabilen ve hem havadaki hem de topraktaki radyasyonun varlığını saptayabilen bir cihaz. Radyasyonu yüksek ortamlarda kulağı tırmalayan tiz bir ses çıkarıyor. Aracımız yasak bölgede ilerlerken Geiger sayaçlarımızı açıyoruz. Gözlerimiz Jüpiter marka sayaçta, heyecanla araç içerisindeki radyasyon miktarına bakıyoruz. Önce 0,13 mikrosievets, sonra 0,18, en fazla 0,20. “Maruz kaldığınız radyasyon miktarı Kiev’dekiyle aynı” diyor Nikolay.
    ···
  8. 9.
    +4
    Cernobil is dead
    ···
    1. 1.
      +1
      biraz öyle panpa
      ···
  9. 10.
    +33 -4
    arkadaşlar okuyan varsa kendini belli etsin seri yazcam
    ···
    1. 1.
      +3 -2
      kendimi belli
      ···
  10. 11.
    +42 -1
    Boş tarlaların ortasına, yol kenarlarına yerleştirilmiş sarı-siyah uyarı levhaları dikkatimizi çekiyor. Derken karşıdan bir araba geliyor. Yasak bölgede 3 binin üzerinde insan yaşıyor. Bu insanların bir kısmı burada görevli memur, polis, asker, ormancı ve itfaiyeciler. Maruz kaldıkları radyasyonun miktarını azaltmak adına rotasyonla görev yapıyorlar ve her ay iki hafta bu bölgede, iki hafta da Kiev’de kalıyorlar. Çocukları kesinlikle bu bölgeye giremiyor. Bunun dışında, çoğunluğu 60 yaş üzerinde olan 200 kadar köylü var. Ukrayna hükümeti, Çernobil faciasından birkaç yıl sonra, bölgede yaşayanların istedikleri takdirde geri dönebilmelerine izin vermiş. Kendi rızasıyla ve burada yaşamanın riskini alarak geri dönen insan sayısı çok az. Bölgede yaşayanların evlerine giden elektrik ve gaz kabloları yere temas etmiyor. Bunun bir sebebi topraktaki radyasyona bulaşmamaları, diğer sebebi de olası bir yangına sebebiyet vermemeleri için. Çünkü yangın demek, toprağa çökmüş radyasyonun yangın dumanıyla karışıp yeni felaketlere yol açması demek
    ···
    1. 1.
      0
      Bizi Gwen işi noldu Max dede panpa
      ···
  11. 12.
    +1
    Faydali rezz
    ···
  12. 13.
    +23 -1
    beyler belli edin kendinizi yazıcam hızlı hızlı
    ···
  13. 14.
    +2
    50000 people used to live here now its a ghost town

    Bu referansı çıkarana helal olsun
    ···
    1. 1.
      0
      50000 insan yaşıyormuş suan
      ···
    2. 2.
      0
      Price, Macmillan'a diyordu.
      ···
    3. 3.
      0
      Price, Macmillan'a diyordu.
      ···
    4. diğerleri 1
  14. 15.
    +36 -1
    Anaokulunda Duran Zaman

    20 dakika kadar ilerledikten sonra ikinci kontrol noktasına ulaşıyoruz. Bu sefer araçtan inmemize gerek kalmadan belgelerimiz bir kez daha kontrol ediliyor. Ahşap bariyer bir kez daha kalkıp iniyor. ikinci kontrol noktasından sonraki topraklar “ölüm bölgesi” olarak adlandırılıyor. Çernobil Nükleer Santrali’ne uzaklığımız artık 10 kilometrenin de altında. Biraz ilerledikten sonra yolun sağ tarafındaki yıkık bir binanın önünde duruyoruz. “Burası bir köy” diyor Nikolay. Ama ortada yerleşim olduğuna dair hiçbir belirti yok. Meğerse faciadan sonra Kopaçi adlı bu köy boşaltılmış ve çoğunluğu ahşap olan evlerin tamamı ileride yangına sebebiyet vermemeleri için yıkılarak toprağın metrelerce altına gömülmüş. Sadece bir bina ibret olsun diye bırakılmış; anaokulu binası. Binaya girerken Nikolay uyarıyor: “Hiçbir şeye dokunmayın!” Dershane sıraları, ranzalar, nemden sayfaları kabarmış çocuk kitapları, plastik oyuncaklar… Zaman 26 Nisan 1986’da donup kalmış adeta. Binanın dışarısında bir ağacın önünde yere doğru eğiliyoruz. Karı eşeleyip Geiger sayacını toprağa yaklaştırıyoruz. 0,40, 0,42, 0,48, gösterge gitgide yükseliyor ve 0,54’te duruyor. Bulunduğumuz yerde, şehirdekinin 3-4 misli fazla radyasyon bulunuyor. Radyoaktif partiküller gökyüzünden rüzgarla birlikte toprağa çöktüğü için bir yer “temiz” iken birkaç metre ötesi radyasyonlu olabiliyor. Tıpkı bir satranç tahtası gibi, siyah ve beyaz bölgeler bulunuyor. “Bu turu yüzlerce defa yaptım, artık nerede fazla radyasyon olduğunu iyi biliyorum” diyor Nikolay gururla.

    Yeniden aracımıza biniyoruz ve biraz daha ilerliyoruz. Nükleer reaktörlerin soğutmasında kullanılan Pripyat Nehri’nden geçiyoruz. Nehrin kenarında 5 ve 6 numaralı reaktörler beliriyor. Çernobil faciası yaşandığında yapımı devam etmekte olan bu iki reaktör, o günden beri yarı-inşaat halinde duruyor. Rehberimiz nehirde kocaman yayın balıklarının yaşadığını anlatıyor. Balıkların mutasyon geçirdiği ve yaratığa dönüştükleri ise bir şehir efsanesi. Balıklar, bol beslenebildikleri ve besin zincirinin en üstünde oldukları için son derece besili. Nehrin diğer yakasında az ilerideyse diğer dört reaktör görünüyor. Reaktörlere yaklaştıkça sadece topraktaki değil, soluduğumuz havadaki radyasyon miktarı da normalin 3-4 katına ulaşıyor. Ancak miktardan öte maruz kalınan süre önemli olduğu için 2-3 saatlik bir Çernobil ziyaretinin insan sağlığını tehdit edici boyutları bulunmuyor. Uzmanlar, Çernobil’e günübirlik giden bir kişiyle Avrupa’dan Amerika’ya uçan bir yolcunun aldığı radyasyon miktarının eşit olduğunu belirtiyorlar.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 16.
    +1
    ufaktan rez
    ···
  16. 17.
    +1
    Rezerved
    ···
  17. 18.
    +1
    Rezerve
    ···
  18. 19.
    +3
    Bana bunlarla gelin
    ···
  19. 20.
    +1
    RƏZ
    @6
    ···