1. 9176.
    +29
    mercimek dağının karşısında ki mantarlı tepeye yapmış olduğumuz küçük çaplı operasyondan sonra bölgede elle tutulur birşey olmadı.

    artık yaz ayı yavaş yavaş geride kalmaya başlamıştı.

    bölgeye hafiften hafiften kar çökmeye başlamıştı,

    bizlerde üs bölgesi tamamlanmasına yakın çakırsöğüte geri döndük, yerimizi başka timlere bırakarak.

    jandarma komandolar olarak, belli bir süre kış tertiplenmesinden dolayı yeni gelen kamufulajlarımızı falan aldık,

    araziye yayılmış olan timleri çoğu kendi üs bölgelerine karakollara ve tugaylara çekildi, sadece piyade komando timleri arazide bir süre daha kalacaklardı. jandarma komando timleri hazırlıklarını tamamladıktan sonra, araziye jkomandonlar ağırlık verecek, bu süre zarfında piyade komandolar kış tertiplenmelerini yapacaklardı.

    bu bahsettiğim süre beyler 3 bilemedin 4 gün.

    biz tugaya döndüğümüzde rezil vaziyetteydik,

    sol kulağım resmen taş kesilmişti. anlatamam sizlere, büksem çaat diye kırılacakmış gibime geliyordu kıkırdağı.

    hayatımda ilk defa o kadar soğuk hava ve bir o kadar şiddetli rüzgarla muhattap olmuştum, tabi şırnak ın en pis kışını görmediğimiz için bize bundan ötesi olamaz dedirtmeye yetmişti bu soğuk.

    bölgede kış ayı, yaz ve bahar aylarına nazaran rahat geçerdi,

    sizinde tahmin edebileceğiniz gibi beyler, bunlar kış aylarına uygun gerekli techizat ve manevra kabiliyetinden yoksun olduğundan kışın burunlarını saklandıkları mağaralardan ve kamplarından çıkaramazlardı.

    bizde kış ayı boyunca, bunların kaldıkları mağara, kaya ve tilki oyuklarını aramakla meşgul olurduk. bunun yanında, yolu kapanan köylerin yolunu açar, erzak sıkıntısı olan köye helikopter yoluyla erzak taşırdık. köy ayırt etmeksizin, bu son lafıma dikkatinizi çekerim,

    köy ayırt etmeksizin, en ağır tipide dahi aciliyetine göre intikal yapar gerekli yardımı ulaştırmaya çalışırdık.

    ha bundan gurur duyarmıydık, bazı köyler vardı ki onlara yardım ulaşabilsin diye, allaha dua ede ede çırpındığımızı bilirim. ama bazı köyler vardı ki yardım ederken ne küfürler ettiğimi.

    açık konuşuyorum kusura bakmayın.

    velasıl beyler,

    tugaya dönüp buz gibi suda temizlendikten sonra, aynada traş olmak için hazırlanırken kendimi zar zor tanıdığımı farketmiştim.

    size olurmu bilmem bana hala olur o günlerden sonra, özellikle aynaya uzun süre baktığınızda kendinize, bir yabancılaşma gelir, konuşursunuz ses tonunuz yabancı gelir,

    işte ilk orada başlamıştı bende.

    kirli bir sakal, göz altlarımda göz çukurlarım daha da derinleşmiş, saçım hiç olmadığı kadar düzensiz ve çirkin.

    dişlerim sararmış.

    bom tak bir haldeyim.

    omuzlarım yara içinde ve mosmor, taşıdığımız sırt çantasından ötürü.

    artık tam olarak ne şekilde biteceğini bilmiyorsunuz.

    askerlik bitecek mi? ne kadar kaldı, yani

    şafak comolokko, dediğiniz o askerliğin cicim ayları geride kalmış, ne kadar kalmış gibinizde değil,

    zaten aklınıza bir zaman sonra,

    ben geri döneceğim, eve döneceğim

    düşüncesi gelmiyor,

    sanki oraya aitsinizmiş ve bundan önce ve bundan sonra bir yaşdıbınız olmayacakmış gibi takılıyorsunuz.

    tugayın koridorları bahçesi falan dar gelmeye başlıyor, devamlı elinizde silahınız olsun istiyorsunuz. devamlı arazide kalmak intikal yapmak istiyorsunuz.

    elinize silah aldığınız vakit kimse size zarar veremez gibi geliyor, öldürme hissi tek tatmin kaynağınız olmaya başlıyor,

    sosyolojik bir araştırmaya göre beyler,

    bu bölgede askerlik yapıp şiddetli çatışmalar içinde bulunmuş askerlerin %45 %50 arasında bir oranda, şu gözlemleniyor,

    yolda yürürken tedirginlik ve hep köşelerden yürürmek, güvenli yol için önceden gidilecek yolu planlamak, ve bana en garip gelen,

    yaşanılan şehirde en hakim tepe neresiyse çoğunlukla oraya gitme arzusu, orada bulunma arzusu.

    ben bu araştırmayı okuduktan sonra bir nebzede olsa kendimi bu grubun içerisinde buldum beyler,

    çünkü ben istanbula döndüp evden dışarı çıkmaya başladığım zamanlarda çoğunlukla yüksek tepelere yürümek arzusu içersindeydim, çoğunlukla ya çengelköy sırtlarına çıkardım veyahu çamlıca tepesinde, aşağı semtler ve bölgelerde çok daraldığımı ve tehlikede olduğumu düşünürdüm,

    bu tarz insanları aramak isterseniz, şehrin yüksek tepelerinde bulunan çay bahçelerine göz atmanızı tavsiye ederim.

    ayrıca bölgede askerlik yapmış kişilerin çok düşük bir kesim içerisinde olsada, aşırı derece tehlike arz ettiği söylenmekte,

    bu gazi arkadaşlarımız, içerisinde devamlı öldürme içgüdüsü ile yaşamaktadırlar,

    yani yolda giderken bize çok saçma gelebilecek birşey onun dikkatini çekebilir, bizim dikkatimizi bile çekmeyen bir şey ona tehlike arz edebilir,

    ve ne yazık ki bu durumda, bu arkadaşlarımız karşısında ki masum kişiyi öldürmeden o anda yaşadıkları krizleri atlatamıyorlar.

    veyahut bu kişiler, çok sıkıldıkları ve kriz geldiği anda, evdeki çocuklarını öldürme hissine kapılabiliyorlar.

    hiç duydunuz mu bilmiyorum,

    gerçi bu haberler çok var. fakat dikkat çekmiyor,

    astsubay önce ailesini öldürdü sonra intihar etti diye,

    çoğunluğu g.doğuda askerlik yapmış kişilerdir,

    özellikle dikkatimi çekipte iyice araştırdığım bir tanesini anlatmak istiyorum,

    sakaryada ailesini katledim kendisini silahıyla vuran astsubay,

    ailesini müstakil evinin bahçesinde pusu kurarak öldürdüğünü biliyormusunuz,

    bildiğiniz çapraz pusu atmış bahçesine 2 kızını 1 oğlunu karısını ve kayınpederini öldürmüş, sonra intihar etmiş.

    hep diyorum ya,

    askerlik teskere günü bitmiyor orada ki asker için.

    şehitlerimiz gazilerimiz ve normal döndüğümüzü iddiaa eden bizler, hala orada yaşıyoruz, hala o dağlarda pusu atıp intikal yapıyoruz.

    sanmayın ki oradan döndükten sonra, eski hayatımıza geri dönebiliyoruz, aralarında en normallerinden biriyim, hala gece dişlerimi sıkar sabah diş etlerimin kanaması yüzünden uyanırım, helikopter sesine dayanamam, yolda yürürken ani seslerde sesin geldiği yeri tayin etmeden duramıyorum.

    http://www.youtube.com/watch?v=DIcNdsVFF0A
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster