1. 526.
    +7
    sonra kendinden geçti hallowen. sessizce başında oturup beklediler. rakat birkaç dakikada bir ona su içiriyor, ateşini kontrol ediyordu. akşam üstüne doğru salavat'ın önerisiyle zoraki de olsa bir şeyler atıştırdılar. karanlıkta oturmuş konuşmadan hallowen'ı izliyorlardı. içeriyi aydınlatan tek kaynak ara sıra bulutların arkasından çıkıp odaya ışık veren ay'dı. sonra konuşmaya başladı rakat; 'beyler sizce yanlış mı yaptım?'. 'en büyük şansını kullandın' diye yatıştırdı bop onu. 'bişe yapmasaydın ne olacağını biliyoruz. yapabileceğin tek şeyi yaptın. kendini sıkma boşuna' dedi mugibi. 'enfektelerin sesini duyuyo musunuz?' dedi bop dışarı doğru bakıp, amacı konuyu değiştirmekti. 'enfekteler mi?' dedi mugibi. 'hastalar çok genel kavram moruk. enfekte güzel kelime. bak kullan cümle içinde' dedi bop. 'enfektelerin anasını gibiyim' diye yerine getirdi mugibi bop'un isteğini. birkaç dakikalığına dertlerini unuttular sonra. bop'Un çıkardığı sigaraları yaktılar. yarım saat kadar sonra çöktükleri yerden hallowen'ın sayıkladığını duydular. kalkıp yanına gittiklerinde hallowen'ın biraz kendine geldiğini gördüler ama rengi artık ten renginden çok sarıydı. 'beyler' dedi hallowen kısık ve yorgun bi sesle, 'bana müsade. erken gibi olmadan... '. rakat elini sıktı sonra, gözleri yaşarmıştı; ' sana öyle olmıycak moruk uyu sen sabaha daha iyi olursun'. ama bunun yalan olduğunu odadaki herkes biliyordu. hallowen rakat'a baktı 'kardeşim' diyebildi sadece. bakışları donuklaştı sonra. bop dayanamayıp ağlamaya başladı. erken'in ölümünden sonra metin olmaya çalışmıştı ama bu kadarı fazlaydı. mugibi 'bop' dedi , 'bop hadi artık.'. bop hiç istemese de yapması gerekeni biliyordu. kollarıyla gözünü sildi, tabancasını çıkardı, koltuğun ucundaki yastığı alıp hallowen'ın başına bastırdı. elleri titriyordu ama zamanlarının azaldığının da farkındaydı. silahını hallowen'ın başındaki yastığa bastırdı ve tetiği çekti...
    ···
   tümünü göster