/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +2
    "Savaş, uyan!"
    Sarsılarak uyandım. Üzerine havlu koyduğum tahtalardan yapılmış yatağımdan kalktım. Bacağım hala çok acıyordu fakat yürümeme engel değildi. Hızlı iyileşmiş bile sayılabilirdi. Bir haftaya ağrısı bile geçerdi. Alp, önceki gün kapının önüne doğru ittiği sandalyeleri ve büyük demir parçalarını çekiştirerek itmeye çalışıyordu. Küçücük bedeninin getirdiği
    sorumluluğun yüz katı yüklüydü omuzlarında. Özgür aceleyle sırt çantasına bir şeyler dolduruyordu. Yanına gittim.
    "Ne oluyor?"
    "Alt kattan içeri girmişler. Alp camları kontrol etmek için bodrum kata indiğinde görmüş." Saçlarımı karıştırdım.
    "Ne yapacağız?"
    "Bilmiyorum. Eşyalarını al. Burada kalamayız." Erkek olan ben olmama rağmen, o öyle kararlı ve mantıklı davranıyordu ki emrettiği her şeyi yapmaya hazırdım. Hayatıma yeni giren bu kız, bir anda bana rol model olmuştu. Yanıma alacak pek eşyam yoktu. Gidip Alp'in demir parçalarını kaldırmasına yardım ettim. işimi bitirip arkamı döndüğümde Özgür daha önce görmediğim bir dolabı açıyordu. içinden silahlar çıktı. Bunları şuana kadar benden
    saklamıştı. Güvenmemiş olmasına kırılsam bile akıllıca davrandığı için onu suçlayamazdım. Birini alıp elime verdi.
    "Sakın elinden bırakma." Ve silahları çantasına koymaya devam etti.
    Ağırdı. Silahlardan pek anlamazdım ama zaten bitkin ve yaralı olan vücuduma göre çok fazla olduğu belliydi. Tamam, hiç anlamazdım. Yaşıtlarım bilgisayar oyunları oynarken ben ders çalışıp kitap okumuştum. Küçüklüğümden beri cerrah olmak istiyordum. Bu yüzden başka şeylere pek zaman ayırmamıştım işte. Özgür'ün nasıl böyle korkusuz, bilgili,
    özgüvenli ve cesaretli olduğunu merak ettim. Kız-erkek ayrımı yapmazdım ama ondaki bazı şeyler çok erkeksiydi. Bazı anlarda çekici gelen bu huyu bazı anlarda karşımda askerlik arkadaşım varmış gibi hissettiriyordu. El şakası yapasım geldiği bile olmuştu. Ama onun o narin bedeni ve güzel gözlerine bakınca, küçük bir kız olduğunu hatırlıyordunuz.
    Neden böyle olduğunu ögrenmek isterdim. Fakat şimdi muhabbet etmenin sırası değildi.
    Tam kapıları arkamızdan kapatıyorken iki tane zombinin bize doğru geldiğini gördük. Çok çirkinlerdi. Birinin vücudu daha sağlamdı. Diğeri neredeyse tamamen yenmiş durumdaydı. Bazı yerleri mor, bazı yerleri beyazdı. Giysileri paramparçaydı. Kadavra görmeye bu yılki dersle başlayacaktık, bu yüzden pek alışık olduğum bir görüntü sayılmazdı.
    Ama başka bir insan olsa çoktan kusmuştu. Tam silahımı doğrulttuğumda Özgür koluma dokunup beni durdurdu:
    "Mecbur olmadıkça ateş etme. Gereksiz kurşun harcamanı ve etrafttaki zombileri burayı çekmeni istemiyorum."
    Çok akıllı bir kızdı. Onu tanımaya çok zamanım olmamıştı henüz ama bundan emindim.
    Hızlıca kapıları çekip çıktık. Aylaklardan kaçmak zor olmamıştı fakat içimden bir ses bunun hayatımız boyunca yapacağımız en kolay kaçış olduğunu söylüyordu. Sokakta sırtlarımızda çantalarla ve yaralı bir bacakla aksak aksak koşarken yalnız olmadığımızı fark ettik.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster