/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    "Kuzenin kaç yaşında?" diye sordum merakla.
    "27-28 olmalı." dedi Özgür. Bahçeyi hızlıca geçip kalın duvarlarla korunan kulübe kısmına ulaşmamız gerektiğini söylemişti. Kocaman bir çiftliğe gelmiştik. Burada yaşayan kişi hayvanları gerçekten seviyor olmalıydı. Böyle bir acil durumda bile onlarla ilgileniyor gibi görünüyordu. Ahırın tahta kapıları örtülmüş ve acemice kilitlenmişti. ilerledikçe değişik
    sesler duymaya başladım. Bu sesler atlardan geliyor olamazdı. Merakımı bir türlü gizleyemedim.
    "Bu kapıların ardında ne var?"
    "Lamalar."
    Lamalar mı? Bir lama çifliği mi? Bu doğru muydu yoksa Özgür benden sıkıldığı için kaçamak cevaplar mı veriyordu yoksa? Çok büyük ihtimalle ikincisi.
    Duvarları görünce sırtında elindeki kocaman çanta ve silahları umursamadan koşmaya başladı. Demir kapıyı sertçe yumrukladı. Küçük bir kız olmasına rağmen bazı davranışla aynı bir yetişkininki gibiydi. Ona yetiştiğimizde birinin kapının ardından bağırdığını duydum:
    "Kimsin?"
    "Benim, Özgür."
    Kapı anında açıldı. Karşıma benden daha kısa, 1.80 boylarında bir adam çıktı. Özgür'ü görünce onu kollarına aldı.
    "Yaşıyorsun!"
    "Yaşıyorum, abi. Bunlar da arkadaşlarım: Savaş ve küçük Alp." Alp, ona küçük denmesine bozulmuş gibiydi. Özgür ise kuzeninin yaşadığına çok sevinmişti. Bana döndü:
    "Bu da kuzenim, Kemal abi."
    Kuzen Kemal iyi bir adamdı. Özgür'e değer verdiği için bizi de hoş karşılamıştı. Ara sıra Alp'e espriler yapıyor, benim salgın başlamadan önceki hayatımla ilgili sorular soruyordu. Beni tanımaya çalışması hoşuma gitmişti. Çiftlik kocamandı, bu yüzden herkese birer oda verebilmişti. Kemal de benim gibi sevdiklerini kaybetmişti salgında. Daha evliliklerinin birinci yılını bile doldurmadıkları eşini, ailesini ve atlarla ilgilenen 2 addıbını... Koskoca arsada yalnızca o ve evin yabancı uyruklu hizmetçisi Elena yaşıyordu. Elena 40'lı yaşlarının sonunda, hala güzelliğini kaybetmemiş bir Rus'tu. Yarım yamalak Türkçesini Kemal'in ailesi içim hizmet ettiği o koskoca 20 yılda geliştirmeyi başaramamıştı. Bize güzel yemekler yapıp yatağımızı falan topluyordu. Cep telefonumu çıkardım. Sinyal yoktu elbette. Fotoğraflara baktım. Annem, Masal ve ben. Ne kadar da mutluyduk... Sayfaları geçtim, Aslı'nın yüzüyle karşılaştım. Ondan özür bile dilemeye fırsatım olmamıştı. Evine gittiğimde beni girişte
    karşılamış ve ısırmaya çalışmıştı. Fotoğraftaki gibi güzel değildi. Çirkin ve korkunçtu.
    Özgür'ün yanımda durduğunu görünce gözlerimin altında birikmiş bir damla yaşı sildim.
    "Ağlıyor musun yoksa?" Kafamı hayır anlamında iki yana salladım. Küçük bir kahkaha attı.
    "Ağlıyorsun. Merak etme, sana silah kullanmayı ögreteceğim." dedi, omzuma dokundu.
    "Silah kullanmayı nerden biliyorsun?"
    "Babam polisti. O ögretti."
    "Ailen zengin miydi?" diye sordum. Çiftliklere sahip olduğuna göre öyle olmalıydı.
    "Annem eskiden öyleydi. Babama aşık olunca dedem onu reddetti. Kemal'in babası Muhsin dayım, annemin abisi olur. Onlar hariç kimseyle görüşmezdik."
    "Üzüldüm."
    "Üzülme. Bak ne diyeceğim, sana bir teklifim var." dedi. Gözlerimi kocaman açtım. Güzel bir şeylere ihtiyacım vardı.
    "Duş almaya ne dersin?" dediğinde kahkahamı tutamadım. Bu küçük kız neler düşünüyordu böyle?
    "Neden gülüyorsun?" dedi. Gerçekten de gülme sebebimi anlamamış olamazdı. Yüzüme şaşkın şaşkın bakıyordu.
    "16 yaşındaki bir kızla duş almayacağım." dedim gülüşümü bastırmaya çalışırken. Ayağa kalktı.
    "Seninle duş almak istediğimi kim söyledi?" dedi gözlerini kocaman açarak ve dolaptan çıkardığı temiz havluyu suratıma fırlattı. Utançtan kıpkırmızı olmuştum. Duşumu yalnız almamı önermişti. Kendimi toparladığım sırada odadan çıktığını gördüm. Gözden kaybolmadan önce son bir şey söyledi:
    "Banyo koridorun sonunda."
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster