/i/Bilim

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. ilimin ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir".
M.K ATATÜRK
  1. 1.
    +8 -1
    Bir nükleer patlama, örneğin nüfus yoğunluğu olan bir şehir üzerinde ise, muazzam bir hasara neden olur. Hasarın derecesi patlamanın merkezine (hiposentr veya yer-sıfır noktası olarak da adlandırılır) olan uzaklıkla değişir. Patlamaya yakınlık derecesiyle hasar da artar. Hasar birkaç şekilde oluşur:

    • Patlamadan doğan yoğun ısı dalgası
    • Patlamanın yarattığı şok dalgasınının meydana getirdiği basınç
    • Radyasyon
    • Patlama ile etrafa yayılan radyoaktif serpinti (toz ufaklığında radyoaktif malzeme bulutları)

    Hiposentr’da yüksek sıcaklık (300 milyon santigrad derece sıcaklık) neticesinde her şey buharlaşır. Merkezden uzaklaştıkça ölüm ve yaralanmaların büyük bir kısmı ısı dolayısıyla yanmalar, şok dalgasının yıktığı veya uçurduğu binaların kalıntılarından ve yüksek dozdaki radyasyonun sebep olduğu akut-maruziyettendir. Patlama sahasının ötesinde, ölüm ve/veya yaralanmalar ısı, radyasyon ve ısı dalgasının sebep olduğu yangınlardır. Uzun-vadede, radyoaktif serpinti rüzgarların da yardımıyla daha geniş bir alanı etkiler. Radyoaktif serpinti içindeki parçacıklar su kaynaklarına karışır ve çok uzaklardaki insanlar bu parçacıkları solur veya su ve yiyecekler ile sindirir.
    Bilim adamları Hiroşima ve Nagasaki patlamalarından kurtulanları nükleer patlamaların insan sağlığı üzerine kısa ve uzun-vadeli etkilerini daha iyi anlayabilmek için incelemişlerdir. Radyasyon ve radyoaktif serpinti vücutta aktif bölünmeye uğrayan hücreleri (saç, bağırsak, kemik iliği, üreme organları) etkilediği belirlenmiştir. Rastalanan bazı sağlık durumları şu şekilde sıralanabilir:

    • Mide bulantısı, kusma ve ishal
    • Katarakt
    • Saç kaybı
    • Kan hücresi kaybı

    Bu durumlar genellikle;

    • Lösemi
    • Kanser
    • Kısırlık
    • Doğum kusurları
    riskini artırır.

    Bilim adamları halen bu incelemelerine devam etmektedirler.

    Nükleer Kış

    Bilim adamları 1980’li yıllarda bir nükleer savaşın (dünyanın çeşitli yerlerinde patlatılan nükleer bombalar içeren bir savaş hali) sonuçlarının tahmininden “nükleer kış” teorisini öngörmüşlerdir. Nükleer kış senaryosunda, birçok bombanın patlamasıyla yeryüzünden çok miktarda toz kalkacaktır. Bu toz ile radyoaktif serpinti atmosferin yüksek tabakalarına erişecek ve güneş ışığını bloke edecektir. Güneş ışığının seviyesinin azalması yeryüzü sıcaklığının ve bitki ve bakterilerin fotosentez yapmasının azalmasına neden olacaktır. Fotosentezin azalması yiyecek zincirini bozacak ve kitlesel ölümlere (buna insanlarda dahil) sebep olacaktır. Ayrıca bu teoriyi ortaya atan bilim adamları ABD’de Mount St. Helens, Filipinler’de Mount Pinatubo yanardağlarının volkanik patlamalarından çıkan kül ve tozun gezegenimizin dışına kadar çıktığına da dikkat çekmişlerdir. Bu senaryo dinazorların yok olmasına neden olduğu ileri sürülen dünyaya astroid-çarpması hipotezine benzemektedir.

    Atmosferik Etkiler

    Nükleer patlama kadar doğrudan ölümcül bir etkisi olmasa da çevresel etkileri son derece zararlı olabilmektedir. Nükleer ateş topunun yüksek sıcaklığı ani genleşmeyi müteakip ani soğuma atmosferde bulunan oksijen ve azottan dolayı çok miktarda azot oksitler oluştururlar. Patlayıcının her bir megatonu 5000 ton azot oksit oluşturacaktır. Yüksek tahrip güçlü patlayıcı (fazla megaton) ile yükselen ateştopu bu azot oksitleri stratosfer tabakasına ve dolayısıyla ozon tabakasına taşıyabilecektir. Bir dizi patlama ozon tabakasını önemli ölçüde azaltabilir.

    Nükleer silahlar orijinal hedeflerinin dışına çıkabilen uzun-vadeli inanılmaz tahrip edici güçleri vardır. Bu nedenledir ki ülkeler ve hükümetler nükleer silah y
    ···
   tümünü göster