/i/Bilim

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. ilimin ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir".
M.K ATATÜRK
  1. 1.
    -1
    Soru 1: Dinsel bağnazlık ile bilim neden bağdaşmaz?
    ++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
    Din ile bilim her dönemde açıktan ya da üstü örtülü çatışma içinde olan iki kültürel etkinliktir. Çatışmanın kökeninde bağnazlığın özgür araştırmaya olanak tanımak istememesini bulmaktayız. Bilim doğada olup bitenleri betimlemeye, açıklamaya yönelik bir çalışmadır; amacı evreni anlamak, yöntemi nesnel gözleme dayalı ussal çıkarımdır. Dine gelince, burada daha karmaşık, çok yönlü bir olayla karşı karşıyayız.
    Basit bir çözümleme, özellikle göksel dinlerin üç ana öğeyi içerdiğini göstermektedir:
    (1) Yalnızlık ve yetersizlik duygusu içinde olan kişiye ruhsal
    erinç ve doyum olanağı sağlayan bir tapınma biçimi;
    (2) Belli ahlâk kurallarına dayalı toplumsal bir düzen;
    (3) Evreni ve evren içindeki insan yaşdıbını anlamlı kılan hazır, anlaşılır bir açıklama.
    Bu üç öğenin hem anlam, hem geçerlik temeli «Tanrı» denen
    yetkin, yaratan, bağışlayan, koruyan, ama gerektiğinde cezalandıran yüce varlık kavramında yatmaktadır. Başka bir deyişle, dinin tüm boyutlarında açıktan ya da örtülü Tanrı düşüncesi vardır. Tanrı, tapınma etkinliğinin yönelik olduğu varlık, ahlâk kurallarının gerekçesi ve yaptınm gücü, bilgimizin yanılmaz kaynağıdır.
    Bilimin dinle bağdaşmazlığı yalnızca «teoloji» diye bilinen üçüncü öğe bakımındandır; tapınma gereksinimi ve ahlaki düzen bilimin
    inceleme alanı dışında kalan konulardır.
    Din evreni açıklama işlevinde bağnaz ve tekdüzedir; özellikle her şeyi açıkladığı savında olan teoloji yeni arayış ve buluşlara kapalıdır.
    Teolojinin bilimle kavgası düşüncede tekelci egemenliğini yitirme korkusudur. Geçmişte teologları bir tür «ölüm-kalım» savaşına iten iki büyük olay bu kavganın unutulmaz örnekleridir. Bunlardan biri
    «Kopernik Devrimi» diye bilinen gelişme, diğeri «Darwin Kuramı»
    denen evrim düşüncesidir. Birincisi, üzerinde yaşadığımız gezegeni evrenin merkezi olmaktan çıkardığı; ikincisi, insanı tüm diğer canlılar gibi doğanın bir parçası, evrim sürecinin bir ürünü saydığı için teolojiye ters düşmüştür.
    Ortaçağ karanlığında kalıplaşan teolojik öğretinin zihinler üzerindeki egemenliğini bilimle paylaşması beklenemezdi, kuşkusuz. Dünyanın nasıl oluştuğu, canlıların nasıl ortaya çıktığı kutsal kitaplarda yazılıydı.
    Kilisenin tepkisinden korkan Kopernik kitabının yayımlanmasını
    yaşdıbının son yılına kadar geciktirme zorunda kalmıştır. Darwin de kurdıbını açıklama konusunda uzun süre çekingen davranır; Wallace'ın çalışmasıyla karşüaşmasaydı, belki de, Türlerin Kökeni'ni yazma yoluna bile gitmeyecekti.
    ···
   tümünü göster