+5
Annem babam ve ben beyaz bir kartalın içinde ilerliyorduk şimdi . Gece saat 3 buçuk 4 suları olmaliydi vakit . Şöför babam mıydı yoksa bir arkadaşı mi bizi almıştı hatırlamıyorum şimdi. Sadece şoförün arkasında oturup pencereden dışarıya baktığımı hatırlıyorum. O zamanlar sokak lambalarının ışıkları beyazdı beyler. Sonralar sarı işığın ınsanları daha az etkilediğini anlayınca devlet sokak lambalarının ışıklarını sarıya çevirmişti . Hafızamı yokladigimda sokak lambalarinin yaydigi o beyaz ışığı hatırlıyorum. Arabanın penceresinden bakınca o beyaz işığın havada nasıl kırıldığını, etraftaki manzaranin görüntüsünü nasıl uzatıp kisalttigini , mideme tarifi mümkün olmayan bir kusma hissi verdigini unutamam . Yol akıyordu. Insanlar telaşlı ve donuktu. Telâşlarını hiç durmayan feryatlarindan donukluklarini hareket etmeyen bacaklarından anlayabilirdiniz. Sadece o an donukluk ve telaş bir bütün olarak yaşayabilirdi. Öyle anlar vardır ki iki zit duygu bir butun yaşayabilir, işte o iki haleti ruhiyenin o an dışında bir anda beraber var olduğunu hatırlamıyorum beyler . Kıyamet gibi bir şey olmalıydı. Bambaşka bir şey. Bir ceza da olabilirdi tanrinin verdiği. O şok halini 98 yılında henüz 5 yasindayken barış manço oldugu zaman kısa bir an için yaşadığımi hatırlıyorum . Çok kısa bir an için . Sokaktaki insanlarda ve kulağıma gelen seslerde bir bozukluk her zamanki tınısı kaybolmusluk vardı sanki . Barış manço ölmüş duydun mu , gerçekten mi . Bu sözler duyuluyor du sokaktan. Biz çocuklar susuyorduk. Anlıyorduk ama bos gözlerle susuyorduk . Şimdi ne alakak diyecek çoğu genç arkadaşım ama bilmez . O zamanlarım türkiyesinde bizim gibi çoğu insanın sahip olduğu tek şey televizyon ve teyiplerdi. Ve satın veya ödünç alabildiği kasetler . Işte barış manço o televizyonun en buyuk kahramanlarından biriydi. Bir kemal sunal ise iki barış mancoydu. Ve o gitmişti. Sanki babamız allahımiz olmuş gibiydi. O hissiyatı nasıl anlatabilirim sizlere bilemiyorum . O insanların anlık sarhoşluğunun ve buhranını nasıl tarif ederim bilemiyorum. Sevgiye ve kucaklanmaya çok ihtiyacı olan o mahallenin ınsanları barış mancoyu bir kutsal varlık sevgi meleği büyük bir anlayış büyük bir zihin bambaşka bir şey gibi görüyordu demek ki . Evet beyler tüm bu manzaralar ve ruhumda uyandırdığı ona benzer yankılarla beraber babamın işyerine gelmiştik. Isyerinin geniş çok geniş bir bahçesi vardı. Sanki ormanın içinde kurulmuş gibiydi . Oradaki banklara oturmuş biraz sonra uzanıp uyumaya başlamıştık annemle . Babam isyeri binasına doğru girip çıkıyor, şuan aklında hayalet gibi yaşayan o anın görüntüsünde babam netaş marka telefonuyla birileriyle konuşuyordu. Amcam olmalıydı arayan memleketten . Istanbul dışındaki herkes akrabalarına ulaşmaya çalışıyor telefon hatlarını kitliyordu. Amcam şanslı olacak ki babama ulaşabilmişti.
O kaos içinde uyuyakalmistim bende .
Cehennemin içinde uyumaya ilk o zaman başlamıştım.
Zayıflığını ilk o zaman görmüştüm insanın.
En büyük korkuları tecrübe edip
En büyük acıları yaşayıp
En büyük ayrılıklardan sonra
Uyuyabildigini insanın
Ilk o zaman anlamıştım,
Ve dehşete kapılmıştım.
Tümünü Göster