1. 926.
    +22
    belli ki, hayat bana gül bahçesi vaat etmemiş.

    http://fizy.com/tr#s/1ahwmg

    mineyle minibüslere atladık, merkeze gidiyoruz. yol boyu eli elimde, başı omzumda, öyle sakin..sessiz konuşmadan oturduk. söyleyeceklerimizi masamıza saklıyorduk.

    önce, pub tarzı bir yere zütürmeyi düşündüm ama sonra düşündüm ki, o tarz ortamlar için biz fazla yeni bir çiftiz, mine de fazla iyi bir kız. ben gene kafelerden şaşmayayım..her oralarda da içmek isteyen içer yani..

    biraz kol kola yürüyüp kordondaki kafelerden birine oturduk. bu sıkma portakal söyleyince, ben de tek başına alkol almak istemedim, aynısından söyledim.

    bugün neden böyle apar topar buluştuğumuz, oraya neden oturduğumuz filan belli..ama mesele o konulara girebilmek zaten,

    mine karşımda, sanki hep "bir an sonra konuşacakmış" gibi bir ifadeyle oturuyor, gözleri sıkıntılı, hani bir şeyler diyecek, ama konuya nasıl gireceğini de kestiremiyor..sözleri dilinin ucunda,

    "bitanem..bir şey söylemene gerek yok" dedim.."yanımda olman bile yeter..karşımda oturmuş gözlerime bakıyor olman bile yeter.."

    gene sıkıntılı sıkıntılı gülümsedi..masanın karşısından uzanıp elimi yakaladı, ellerinin arasına aldı..güç vermek, enerjisini paylaşmak ister gibi,

    "her zaman böyle anlayışlısın değil mi?" dedi..başını yana eğdi..gözlerime bakmaya devam ederek.."aynı durumda ben olsam şimdiye belki kahkaha atıyor olurduk..ama ben, seni nasıl avutabilirim bilmiyorum :/"

    "bu durumda kimse ne olursa olsun kahkaha atamazdı mine emin ol" dedim acı dolu şekilde, bu hemen azarlıyorum sanıp,

    "bak işte gördün mü..fidan dikeyim derken çam devirdim daha ağzımı açar açmaz" iyice sıkıntılı bir ifade yerleşti yüzüne, uzanıp yanağını okşadım,

    "canım..sana bir şey dediğim yok benim. diyorum ya, varlığın bile acımı azaltmak için yeterli zaten"

    masada korkunç derecede bunalımlı ve duygusal bir sahne oluşmuştu, yanağındaki elimin üzerine koydu bir elini..sonra dudaklarına zütürüp avcumu öptü tekrar tekrar..ben en derin bakışlarımdan birini istemeden de olsa atmaktayım o ara..sanki boyut içinde bir boyuta bakar gibi..gözlerim zum olmuş, gerilmişler..yanlış anlaşılmasın, gene ansızın bastırabilitesi olan gözyaşlarımı tutmak için bütün bu çaba,

    mine nin yanında ağlayamam.

    o ara allahtan içecekler geldi de, bir şekilde o kaotik havadan sıyrıldık.

    bir kaç yudum aldık sessizce, sonra o sordu;

    "en yakın arkadaşındı, okan, demi? nilaydan filan yakın"

    boğazıma takılan yumru konuşturmadı beni, "evet" gibisinden kafamı salladım hafifçe, gülümsemeye çalıştım..son anda da zorla "öyleydi" diyebildim..

    "sanki ailenden birini kaybetmişsin gibi olmuştur?" dedi.."ben o tarz duygulara yabancıyım..küçükken dedem, babamın babası vefat etmiş ama ben pek hatırlamıyorum tabi. o yüzden seni anlayamıyorumdur muhtemelen..keşke acına ortak olabilseydim"

    bende dedemi küçükken kaybetmiştim beyler, aynı şekilde, babamın babasını. ve çok şükür ki, çok çok şükür ki o günden sonra da bir yakınımın vefatıyla yüzleşmek zorunda kalmadım. ta ki bu ölümden beter ayrılığa kadar..

    "ortaksın zaten" dedim gülümseyerek..bu sefer istediğim gülüşü yakalamış olmalıydım ki kız da biraz rahatladı..o sıkıntılı ifadesi azaldı.

    benim yüzümden, benim gibi sıkıntı yaşıyordu o da..sevdiği adamın acı çekiyor olması ve onun teselli etmek için herhangi bir argüman üretemiyor olması, ona da sıkıntı ve elem vermişti.

    biraz da benim yüzümden..zira beyler, ben yüzümdeki duyguları neredeyse hiç saklayamam..eğer mutluysam, sokaktaki köpek bile anlar,

    ama eğer mutsuzsam, âmâlar bile görür yüzümdeki kırgınlığı..sanırım en zayıf noktalarımdan biri de budur..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster