1. 3101.
    +18
    ayılmakta zorluk çektiğim bir pazartesi sabahı daha..

    ama bugün okula gitmek zorundayım zira hayatımda işlediğim ender hayırlardan birini işlemek üzereyim, sevenler sayemde kavuşabilir..

    sınıfa nispeten erken vardım, kapıdan girdiğim sırada bana pis bir bakış atan nilay a gülümsedim,

    defter kitabımı klagib sıramın üzerine attıktan sonra nilayın sırasına yaklaşıp, " az gelsene dışarı bir şey konuşmam lazım senle * " dedim. evet, bir şey konuşmamız gerektiğinin farkında, ama benim böyle gülümsüyor olmama bir anlam veremiyor çünkü ona göre aramızda konuşulması gereken mesele benim serhatı dövmüş olmam..ama işin aslı benim için öyle değil tabi..

    artistik hareketlerle sırasından kalktı, somurtarak peşime takıldı, koluna girdim, irkildi, ters ters baktı ama tepki göstermedi..

    koridora çıkıp pencerelerden birinin önüne geçtik, ben daha ağzımı açmamıştım ki makineli tüfek gibi saydırmaya başladı:

    "ya sen nasıl düşüncesiz bir adamsın, sana güvendim de anlattım, hani bana ne söz vermiştin, resmen hayvanlık ettin bilmem farkında mısın? , kendi başına açabileceğin şeyleri düşünmedin mi?, benim başıma açabileceklerini düşünmedin mi? ne biçim ins.."

    "nilay, bir saniye, bir saniye.. tamam, sen haklısın o konuda zaten ben de pişman oldum sonradan ama konumuz bu değil * " deyip tehlikeli bir gülümseme takındım, onu pencerenin önüne yaslayıp tam karşısına geçtim, ne tak yemeye çalıştığımın farkında olmadığı için garipsemiş şekilde bakınıyor yüzüme,

    "başka bir şeyden konuşucaz" dedim tekrar,

    "ne..neymiş o?" dedi tereddütle.

    "bak şimdi sana bir şey soracağım ama bana doğruyu söyleyeceksin tamam mı? * " hala o etkileyici (olduğuna inandığım) gülümseme yüzümde, ellerimi omuzlarına doğru köprü gibi attım, tamamen etkim altına almaya çalışıyorum onu, direkt gözlerinin içine bakarak sorumu yineledim , "tamam mı? değil mi?"

    "tamam!!!" dedi şaşkın ve biraz heyecanlanmış görünerek..

    "ee..sen, bir zamanlar tolgadan hoşlanıyordun değil mi? bana öyle söyledin diye hatırlıyorum?" gözlerimi kısmış, yüzümü elimden geldiğince ciddileştirerek kaçamak bir cevabı asla kabul etmeyecekmiş gibi görünen sıfırcı hoca moduna geçmiştim..

    yutkundu, burun delikleri daralıp genişledi (utanan insan refleksidir, aklınızda bulunsun)..

    "şimdi, ne alaka ki o?" dedi..

    suskun kaldım, ve cevabımı isteyen gözlerle onu izlemeye devam ettim, ellerimin omuzları üzerindeki baskısını arttırdım..

    tekrar konuştu,

    "tamam, o zamanlar olmuş olabilir evet..ne oldu ki?"

    "sadece o zamanlar mı?"

    "tsigalko, nereye varmaya çalışıyorsun anlamıyorum?"

    "nilaycım, yani demek istediğim hala ona karşı bir şeyler hissediyor musun? hissetmiyor musun? iyi düşün cevabını * "

    gözlerini sağa sola kaçırdı, beyninin son hızla tüm ihtimalleri düşündüğünü hissedebiliyorum, hadi evet de de yapayım şu işi, evet de...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster