1. 26.
    +1
    açılın ben geldim
    şakird mode on:

    varın ispatı yokun ispatından her zaman daha kolaydır. bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. hâlbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kâinatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. bu ise, imkânsızlık çapında bir zorluk demektir. öyleyse diyebiliriz ki, yok hiçbir zaman ispat edilemez...

    i̇ki ispat edici, binlerce nefy ve inkâr ediciye tercih edilir. i̇ki kişi aynı hakikatte ittifak etmişse, binlerce insanın kendi dar pencerelerinden şahsî bakışlarıyla onu inkârları hiçbir değer ifade etmez.

    bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. i̇şte inkârcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. aslında o kapı da, onun ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. mü'min için kapalı kapı yoktur. yeter ki gözlerini yummasın!.. zaten 999'u herkese açıktır. hem de ardına kadar... i̇şte o kapı ve o delillerden birkaçı:

    1- i̇mkân delili

    âlem, mümkinât nev'indendir. yani varlık ve yokluğu müsavidir. var olduğu gibi, olmayabilir de. var olurken de, hadsiz oluş keyfiyetlerinden herhangi birinin olması imkân dahilindedir. yani en az var olan kadar olmayan da var olma şansına sahiptir. her mümkin ise, kendi dışındaki bir sebebe bağlıdır. öyleyse önce var olmayı, sonra da var olma şekil ve keyfiyetini, olmamaya ve olması mümkün diğer şekil ve keyfiyetlere tercih eden birisi vardır. o da allah'tır (celle celâluhu).

    2- hudûs delili

    âlem mütegayyirdir, durmadan değişiyor. değişen her şey sonradan olmuştur. bu bakımdan madde ezelî olamaz. evet, maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kâinatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi vak'alar, varlığın bir başlangıcı olduğunu gösteriyor. sonradan olan her varlığın bir yaratıcısı vardır; illetsiz malûl, sebepsiz netice ve sanatkârsız sanat mümkün değildir. sebepler ise zincirleme devam edip sonsuza kadar gidemez. öyleyse durmadan değişen, ezelî olmayıp sonradan meydana gelen ve bir ilk sebebe muhtaç olan şu madde âleminin de bir muhdisi vardır. o da allah'tır (celle celâluhu).

    3- hayat delili

    hayat şeffaf bir muamma!.. evet o, zâhirî sebeplerle izah edilemeyecek kadar düşündürücü ve yaratıcı güç'e delâlet etmesi bakımından da şeffaftır. evet o, doğrudan doğruya yaratıcı'sını gösterir ve ilân eder. o, muamma oluşuyla ilim adamlarını, şeffafiyetiyle de avamdan insanları büyüleyen sihirli bir vak'adır. ve hayat âdeta hâl diliyle: "beni var edip yaratan ancak allah'tır (celle celâluhu)." der..

    4- i̇ntizam delili

    her varlık kendi parçalarıyla bir âhenk ve bütünlük içinde olduğu gibi, bütün kâinat da kendisini meydana getiren varlık parçalarıyla bir âhenk ve bütünlük içindedir. bu ise bir nizam ve intizamın varlığını haber veren yanıltmaz bir delildir ve bir nâzım'a delâlet eder ki, o da ancak allah'tır (celle celâluhu).

    5- sanat delili

    atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kâinatta ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır. evet, bir baştan bir başa kâinattaki her eser:

    çok büyük sanat değerine sahiptir;
    çok kıymetlidir;
    çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır;
    çok sayıda olmaktadır;
    karışık ve çeşit çeşittir;
    devamlıdır.

    hâlbuki zâhire göre kısa zamanda, çok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde sanat ve kıymet olmaması gerekir. ancak yapan allah (celle celâluhu) olursa, o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelir!.

    6- hikmet ve gaye delili

    her varlıkta kendine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda ve bir netice takip edildiği göze çarpmakta ve bir zerrede dahi abes, gayesizlik, mânâsızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşâhede edilmemektedir. hâlbuki, ne madde âleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hâdiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin.. öyle ise, kâinattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak allah'a (celle celâluhu) isnat etmekle mâkul bir yol tutmuş olabiliriz.

    7- şefkat-merhamet ve rızık delili

    bütün yaratıkların ve bilhassa insanın ihtiyacı sonsuz, ihtiyarı ise bir hiç hükmündedir. öyleyken, bütün ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları hiç ümit edilmeyen yerden ve hiç ümit edilmeyen bir tarzda, kimin neye ne kadar ihtiyacı varsa, o keyfiyet ve miktarda karşılanmaktadır. yardım gönderilmesi, gönderilen bu yardımın ihtiyaca tam cevap vermesi açıkça ispat ediyor ki, bütün bu ihtiyaçlara, her şeye kendisinden daha yakın bir şefkat eli cevap vermektedir. kâinat çapında işleyen ve sonsuza kadar da işleyecek olan bu sistemli şefkat, merhamet ve rızıklandırma, bütün bu işleri yapabilme sıfatlarıyla muttasıf ve noksan sıfatlardan da münezzeh bir zât-ı akdes'i anlatmakta ve ispat etmektedir.

    8- yardımlaşma delili

    birbirine en yakın olandan en uzak olana kadar, bütün mahlûkat birbirlerinin yardımına koşuyor. aralarında hiç münasebet bulunmayan iki ayrı varlık cins ve nev'i, böyle bir yardımlaşmada âdeta aynı bütünün parçaları hâline gelip birbirini tekmil edip tamamlıyor. düşünmeli ki, bakteriler, solucanlar ve toprak el birliği içinde ve aynı gaye etrafında toplanıp bitkilerin imdadına koşuyor ve bu imdada koşuş tekerrür edip duruyor. akıl ve şuurdan mahrum bu varlıkların, aklı hayret ve şuuru hayranlık içinde bırakan bu faaliyetleri, perde arkasında vacibü'l-vücud bir zât'ın hikmet dolu faaliyetini gözler önüne sermektedir. yani bütün kâinat, bu yardımlaşma diliyle "allah" demektedir...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster