1. 101.
    0
    atatürk, bu dönemde türk ordusunun i̇zmir’e girişinden dolayı yapılan kutlamalar için i̇zmir’e gittiğinde latife hanım’la tanışmıştı. fikriye hanım, gazetelerde atatürk ve latife hanım’ı aynı karede gördüğünde onun için oldukça azap verici bir dönem başlamış oldu. hem milli mücadele yıllarında çankaya’da geceli gündüzlü çalışması hem de latife hanım’la atatürk’ün tanışması onu çok yıpratmıştı, zira bir süre sonra verem olacaktı.

    atatürk fikriye hanım’ın biran önce iyileşmesini istiyordu ve onu tedavi görmesi için münih’teki bir sanatoryuma gönderdi.

    bu arada atatürk’ün annesi zübeyde hanım da sağlık problemleri yaşıyordu. tedavi için i̇zmir’e giden ve latife hanımların köşkünde ağırlanan zübeyde hanım, 14 ocak 1923’te hayata gözlerini yumdu. annesinin ölümü üzerine i̇zmir’e giden atatürk, latife hanım’la 29 ocak 1923’te muammer bey’in evinde, sade bir nikâh töreniyle evlendi. mareşal fevzi çakmak ve kazım karabekir atatürk'ün, mustafa abdülhalik renda ile salih bozok ise latife hanım’ın tanıklarıydı.

    evlilik haberini almanya’da, tedavi gördüğü sanatoryumda alan fikriye hanım, münih’ten çankaya’ya geldi. bu zamansız dönüş oldukça acı biçimde sonuçlanacaktı. atatürk’ü görmek için köşke geldiğinde latife hanım’la atatürk kahvaltı etmekteydi. atatürk’e fikriye hanım’ın köşke geldiği haberi verildi ancak latife hanım öfkeden çılgına dönerek fikriye hanım’ın köşkten kovulmasını emretti. fikriye hanım itiraz etmeden faytona bindi, inanılmaz derecede üzgündü. bu yüzden kendisine hediye edilen tabancayla yolda kendisini vurdu. ancak konuyla ilgili farklı spekülasyonlar vardı.

    fikriye'nin atatürk’e duyduğu büyük aşk gibi, ölümü, son yolculuğuna nasıl uğurlandığı ve mezarının yeri de "sırlarla" dolu oldu. zira ölüm nedeninin intihar olmadığını, cinayete kurban gittiğini ortaya atan görüşler vardı. dönemin tek hastanesi olan memleket'e yetiştirilen fikriye’nin ölümü ile söylenenlerin hiçbiri birbirini tutmuyordu.

    fikriye hanım'ın yeğeni abbas hayri özdinçer daha sonra konuyla ilgili şu açıklamayı yapacaktı:


    anlatıldığına göre, halamı faytonun içinde sırtından vurulmuş olarak buluyorlar. babam enver bey, o gün halamın ölümünden haberdar edilmiyor. ertesi sabah sivil polisler çankaya'dan gelen şifahi bir emirle babamı ankara'ya zütürüyorlar. babamın ısrarlarına rağmen halamın cesedi kendisine gösterilmiyor. mezkûr tabanca dâhil merhumenin bütün şahsi eşyalarına el konuluyor. bunun üzerine babam bir arkadaşıyla beraber halamın o gece kaldığı hastaneyi araştırıyor. cinayet günü halamla aynı hastanede kalan bazı hastaların isim ve adreslerini tespit ediyorlar. bu hastalardan biri polatlı çoban hüseyin'miş. hadise günü üst kat tamamıyla boşaltılırken, onu baygın zannedip başka koğuşa nakletmişler. babamlar bu çobanı daha sonra köyünde bulmuşlar ve o gece ne olduğunu sormuşlar. çoban hüseyin aynen şunu söylemiş: 'o gece bir avrat getirdiler. sabahlara kadar avazı dinmedi “alçaklar, katiller, vurdular beni” diye bağırıyordu. halam ertesi gün ölm
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster