1. 26.
    -1
    Annemle de ipleri attım. Gittim sahilde oturdum gün ağarana kadar, dalgalara baktım. Çırpınırdı Karadeniz’i söyledim. Gerçi deniz Marmara’ydı ama mühim olan duyguya girebilmekti. Gözlerim doldu, neredeyse beş sene sonra ilk defa ağlayacaktım. Çevreyi kolaçan ettim, kimse yoktu. Ama yumruğumu dişledim, tuttum kendimi. Teröristler uydu kamerasıyla fotoğrafımı çekerler Allah muhafaza, ondan sonra da ‘bu muydu lan ağlamıyor dediğiniz çocuk’ diye bir karşı propaganda başlatırlar hemen, sen en iyisi ağlama oğlum Nurettin dedim, sık dişini.

    Semih’le küsüşünce yaşamın bir anlamı kalmadı. Günler sakız gibi uzamaya başladı. Ne cinayet planları, ne bir ağız dalaşı, ne bir soğuk savaş atmosferi. Yalnızlık berbat bir şey, Kürtleri bile özlemiştim neredeyse. Dayanamadım, gittim kapısını çaldım. Öyle baktım boş boş. Sarıldı bana.

    ‘‘Özlemişim lan seni,’’ dedi. ‘‘Küçük Faşo, gir içeri.’’

    işte böyle barıştık, bir şey diyemedim girdim içeri, şeytan tüyü vardı şerefsizde. Biralarla, Avrupa sinemasıyla, geniş arkadaş çevresiyle, fıstık gibi kız arkadaşıyla kandırmıştı beni. Bu ne biçim memleketti böyle, muhabbet edecek tek arkadaşım vardı, o da teröristin biriydi.
    ···
   tümünü göster