ağabeyinizim. doğru düzgün bir işim, sevgilim, arabam yok. yakışıklı sayılmam çirkinde denemez, saçlarım kırlaşmaya başladı.cep telefonum en son 5 gün önce çaldı onu da banka aramış.8 yıldır sonu gelmeyecek bir pgibiyatrik tedavi sürecindeyim. sokakta elele tutuşan öpüşen sevgililer, kahvede okey döndüren arkadaş grupları, çimlere yayılmış insanlar gördükçe boğazıma sert bişeyler düğümlenip acıtıyor. hayallerim bomboş olduğundan 31 bile çekmiyorum. tek eğlencem inci sözlük ve gecenin bir yarısı başlayan uykusuz gecelerime eşlik eden tartışma programları.siz benim gibi olmayın, bırakın o klavyeyi en yakın arkadaşınıza , sevgilinize ne bileyim sokaklara koşun.

madem ateistsin. madem Allah'ı yok sayıyor ve onun yasaklarını çiğniyorsun. o zaman zütünü de gibtireceksin. yoksa ben senin ateistliğinden şüphe ederim.
namaz kılma ,zekat verme, kumar oyna zina yap domuz eti ye ama iş züt gibtirmeye gelince ben kadınlardan hoşlanıyorum deyip işin içinden çık.
yüce yaradan livatayı da yasaklamış bunu niye pas geçiyon huur çocuğu. o züt gibilmeden ateistim diye gelip benle tartışma.

ulan en büyük hayalim bu amk. cumhurbaskanimız recep tayyib erdogan semtimize gelmiş mesela. esnafı ziyaret ediyormuş. yaz günü. hava sıcak. gölgelik bi yere kurulmuş bi masa. çaylar demlenmiş, tatlı tatlı sohbet ediliyor. konu siyasete de geliyor haliyle. azılı muhalif esnaflardan biri ak partiden akp diye bahseden bi cümleye girer girmez ben hemen arka sıralardan atılıyomuşum. “hemşehrim ak parti diyeceksin ak parti” o esnada hemen cumhurbaskanima bakiyomuşum. acaba hoşuna gitti mi diye. “ee delikanlı haklı.” der gibi bi mimik yapıyomuş, hafif de sinirli. ben cumhurbaskanimdan aldığım güvenle; “burada saygısızlık yapmayacaksınız. akp ne demek? bunu söylemeye hakkınız yok.” falan diye feryat figan ediyomuşum. uzun adam beni yanına çağırıyomuş. ama ben ciddi ciddi sinirleniyomuşum, gözlerim falan dolmuş, ağlamaklı olmuşum. akpartime akp denmesi kanıma dokunmuş. tamam oğlum deyip başımı seviyomuş usta. “ama o da akp diyo cumhurbaskanim” diyomuşum. tamam tamam deyip beni güldürmeye çalışıyomuş. nası gözüne girerdim ya böyle bi şey olsa. of

allah biliyo ya, hep bunu hayal ediyorum ulan. ömrünün en mutlu günü hangisi diye bi soru sorulsa, işte cevabı onun evimize teşrif ettiği gün olurdu. ne biliym bi köy evimiz varmış, hayal bu ya : ) başkanımız köyümüze bi sebepten teşrif etmiş. kar yağmış falan, şehre varmak imkansız, yollar kapalı. başkanımız da köyümüzde mahsur kalmış. çaresiz o gece köydeki evlerden birinde kalması gerekmiş. o ev bizim evimiz oluyomuş mesela. allahım ya. kapımızı çalsa. buyur etsek içeri. sobanın yanına çömelse, bi güzel ayaklarını ellerini ısıtsa. ben pardesüsünü ceketini çıkarsam, benim odamdaki kapının arkasındaki askıya assam. ohhh mis gibi başkan kokuyor. annem sofrayı kursa. yer sofrasında yesek yemeğimizi. gitse banyoda ellerini, ayaklarını yıkasa. benim odama baksa, çalışma masamı kontrol etse, kitabımın arasına harçlık bıraksa. ona benim eşofmanlarımı versem, kendi evindeymiş gibi rahat rahat otursa. sonra tekrar girsek oturma odasına. annem çayı demlese. babam ülke tv'yi açsa. “turgay güler ile sıradışı” progrdıbını izlesek. ahmet kekeç'in cehape analizlerine başkanın gözüne girmek için kafamı sallayarak destek versem. başkanım başımı okşasa. kumandayı istese babamdan. kanalları dolaşsa, kemal kılıçdaroğluna denk gelse bi yerde, “püh allah cezanı versin senin” falan dese, biz de destek versek. “cidden adam değil bu ya başkanım” desek babamla. bize biraz dert yansa, muhalefetin kirli siyasetinden yakınsa. o sırada kılıçdaroğlu başkanımıza o yakışıksız sıfat ile seslense ve ben başkanımın gözüne girmek için, kumandayı alıp hemen kanalı değiştirsem. o da bana: “değiş şunu değiş” diye destek verse. sonra gidip elektrikli battaniyemi yaksam, annem çarşafları değiştirmiş. başkanım benim yatağımda yatacak. ben de içerde uyurum koltukta. sonra başkanım yatsıyı kılıp, yatağa girse. off içim kıpır kıpır oldu lan şimdiden. inşallah böyle bi şey nasip olur ya.

evet arkadaşlar mahallenin muhtarlarında fadime'nin sır ölümü üzerine bazı şeyler söylemek istiyorum. biliyorsunuz fadime 3 veya 4. sezonun finalinde öldü. peki nasıl öldü? bu konu hep örtbas edildi. ama benim kafamda soru işaretleri var. sezon finali dedik değil mi? yani aylardan mayıs veya haziranın ortalarına denk geliyor. yani hava sıcak. fadime evde ütü yapıyor ee malum ertesi gün temelle düğün var. peki noluyor? fadime ütü yaparken sıcaktan koltuğa uzanıp uyuyakalıyor ve yanarak feci halde can veriyor. ihmaller zinciri burda başlıyor beyler. duygusal bir dönemeçte olan bir genç kız, düğününden bir gece önce evde yalnız bırakılır mı, ya da bir yaz gecesi ütü yapan bi kadın, sıcağın ve ütü ısısısın da etkisiyle koltuğa uzanıp uyumayı mı tercih eder yoksa pencereyi açmayı mı veya buzluktan buz, soğuk su, meşrubat falan mı alır? ben kimseyi bi şeyle itham etmiyorum. sadece ortada kamuoyunu rahatsız eden bazı realiteler var. ben sadece bunları dillendiriyorum. daha açık konuşayım. ben hala bunun bir kundaklama olayı olduğunu düşünüyorum.

sevgili inci sözlük kadınları,

satırlarıma başlarken, evvela her birinizi sevgiyle selamlıyor, peşinen; benim için ne kadar kıymetli olduğunuzu beyan etme borcumu omuzlarımdan atarak mektubuma devam etmek istiyorum.

müstear isim zikretmeksizin, hepinizin gönlümde ayrı ayrı; dokunulamaz, paha biçilemez, bir başkasıyla tebdil edilemez bir mevkiye sahip olduğunuzu bilmenizi isterim.

sizlere olan sevgimi kelimelerle tarif ve tasvir etmek gibi bir yükün altına girmek şüphesiz beyhude bir eylemden öteye gidemeyecektir lakin kalbimde o kadar derin ve tutkulu bir yakınlık hissediyorum ki sizlere karşı, kalbimden damıttığım sımsıcak ve sevginizle demlenmiş hislerimden sizleri de haberdar etmek cüretini utanarak da olsa kendimde buldum.

nefesimi kesiyorsunuz;

kâh teyzesinin düğününde bembeyaz gelinliği ile pistte dans edecek partner arayan minik bir kız çocuğu kadar şirin, kâh işten yorgun argın dönen eşine kapıyı açar açmaz dudaklarına yapışan ihtiraslı bir lohusa anne kadar baştan çıkarıcı halleriniz beni size daha derin bir tutkuyla bağlıyor.

canımı acıtıyorsunuz;

sözlükteki diğer erkek yazarlara olumlu oy vermenize, onlarla mesajlaşmalarınıza, entrylerine cevap yazmanıza dahi tahammül edemiyorum. çünkü sizleri kıskanıyorum. sizi en çok ben seviyor ve dolayısıyla en çok da ben hak ediyorum. onlar kaba, birçoğu görgüsüz, onlar sizin canınızı yakıyor, bazen küçük görüyor, ötekileştirip aşağılıyor. çünkü çok güzelsiniz. çok sevimli. asla sizleri elde edemeyecek olmanın ezikliği ve çaresizliği ile sizlere hakaret ediyorlar. ben ise sizi sadece seviyorum.

çileden çıkarıyorsunuz;

bir ece kadar asil ve bir o kadar kontes edalarınız beni sizlere daha büyük bir tutkuyla bağlıyor. bazen sizi okurken çıldıracak gibi oluyorum. şımarıksınız ama çok da sevimli, bazen sinirlisiniz ama bahur bir buse ile humuda erecek kadar narin.

soluğunuzu yutkunmak istiyorum. dilinizin nemini dudaklarımın ateşinde kurutmak istiyorum. hiç bırakmayacakmışımcasına ellerinizi tutmak, omuzlarınıza düşen yasemin kokulu saçlarınızın şavkında serimi gölgelendirmek istiyorum.

gözlerinizin içine bakmak. dakikalarca… ferinden yanaklarınıza, bohem bir modern zaman şairinin sararmış parmak uçlarından dökülen en ateşli vuslat şiirlerinin mısraları süzülürken, aynına izlal olan simsiyah kirpiklerinizin bir telinin uzunluğu kadar mesafe olmalı dudaklarımızın arasında. nefesinizi yudum yudum içmek istiyorum zira. mahrur dudaklarınızdan dökülen bir hece ile zehv'olan billur sedanız dudaklarımda yankılanmalı.

sizi çok seviyorum.

ulan neyine güveniyosun anasını hüplettiğimin bacaksızı. allahın sana bahşettiği rızıkları, bebelac devam mamalarını, milupa aptamil conformilleri, kinder sürpriz yumurtaları, algida süt diyarını homini gırtlak lüpletmeyi biliyosun ama iş yaradanın sana bağışladığı bunca nimete şükretmeye, cenabı hakka olan bir nevi vefa borcunu ödemeye gelince ortalarda yoksun. bu mu lan senin kulluk bilincin? ulan var ya nası bi nefretim var bu bin kurularına kelimeler kifayet etmez. hele o cuma vakti parklarda bahçelerde kaydıraktan kayan, salıncakta parende atan bebeleri görünce var ya böyle kollarından tutup kafalarını istinat duvarına çarpa çarpa katletmek istiyorum. hemcinslerin cumada allaha kulluğunu yerine getirirken sen meybuz yalayıp zütünü kaşıyosun. er geç hesap vakti gelecek ama. amel defterin açıldığında yaradananın karşısında o nur cemalin nasıl şekilden şekile girecek çok merak ediyorum. dinsiz köpekler.

ıhlamurumu demlemiş pencere yanı masama kurulup; bi yandan tosun tv'de yoksul adlı underrated kemal sunal filmini izleyip diğer yandan karşı sokağımızda yer alan BiM'in tabelasındaki M'nin sağ kanadının silinmiş olmasının verdiği tedirginlik tandanslı asabiyetle cama seri soluk alış-verişleriyle hohlarken birdenbire aklıma düşen ilginç gerçeklik.

bu dersanede YKS'ye hazırlanan misalen erzurum pasinler nüfusuna kayıtlı bir 11. sınıf öğrencisinin önüne; “kök 9 =?” sualinin sorulduğu bir kağıt parçası bıraktığımızda eğer ileri derecede gerizekalı bir talebe değilse vereceği; “3” cevabını, dünyanın bir ucundaki nepal'de, örneğin katmandu anadolu öğretmen lisesi'nde okuyan başka bir öğrenciden de alacağız.

22 yaşından gün almış, üniversite tahsili görmekte olan bir cumhuriyet çocuğu olarak bu vurucu gerçekliğin mevcudiyetine inanın bugün, yaklaşık 12-13 dakika önce vakıf oldum. yozgat şefaatli'de okul çıkışı kantırda kapışan gri kumaş pantolonunun züt ortası dikişleri patlamak üzere olan, süveteri internet kafe kokan, kurumuş ayran lekeli kravatlarını adnan şenses misali kafalarına dolamış tombul tombul liseli oğlanların, “kök9=?”, “ kök 16=?”, “kök 25”=?“ sorularına verecekleri cevaplar nasıl olabiliyor da çeçen lider şamil basayev'in oğluyla aynı olabiliyor.

gerçekten şu an bu durumdan çok mutlu oldum. dünyanın ortak vatan olduğuna mutlak bir kararlılıkla inandım. malazgirt ile amsterdam arasında çook uzun mesafeler olmadığına kanaat getirdim. ve evet itiraf etmek güç olsa da seni seviyorum matematik *

kuruyorum..
nasıl utanıyorlar var ya, böyle kafalarını falan çeviriyorlar, pat diye o yana gidiyorum gözlerinin içine bakıyorum hayvanın. taku yarıda kesip gidemiyor da gariban, utana utana sıçıyor amk.

şimdi güzel kardeşlerim baya bi tırı vırı yapıyorsunuz çocuga iylik yaptıgını kasiyerinde amcgına koyup çıktıgını sanmışsında o iş öyle degil işte !
a101 bir şirkettir orda çalışan kasiyer aylık taş çatlasa 1900-2000 tl ye talim eder raf dizer depo üstünden gecer temizlik yapar + kasiyerlik yapar. kasada oturan kız emekçidir. senin yaptıgın hareket emekçiye karşı yapılan bir ukalalıktır benim nazarım'da ! hesap bilmiyor demişisn sallamışsın ! orda çalışan kasiyerin hesap bilmseine pek gerek yoktur ilk okul matematigi yeter! birisi 5 tl verir kasaya 5 yazar kasa otomatikman ne kadar para üstü vereceğini ekranda yazar derki 5 tl alındı para üstü 2,75 misal... yaptığın ukalalıktır ! aynı olay bim de başıma geldi çocuk 2 cips almış 1 cips parası var kasiyer kız paran yetmez birini bırak dedi ama çocuk anlarmı amk ver diyo başka bişi demiyo yanında birde küçük çocuk daha var ! dedim hanfendi sorun degil verin cocukların cipsini falan eksigi ben tamamlarım dedim kibarca ! orada kasiyere trip atamam veya ukalalık yapamam neden ? çünki o bir emekçi +900 tl ye talim eden her akşam hesap veren kendine göre planları olan birisi .. kaş yapim derken göz çıkartmayın. gelip böle şeyleri birde marifet gibi başlık açmayın

özet: eşşek ölür semeri insan ölür eseri kalır.

insan pgibolojisi garip. internette duyduğumuz insanların başına gelen kötü veya can sıkıcı şeylerle ilgili haberler sadece başka insanların başına gelir, bizim başımıza gelmez gibi yaklaşım var. örneğin kaybolan bir çocuk haberi, kötü bi hastalığa yakalanıp hayatı kararan insanlar, ne bileyim mutlu mesut tatile giderken veya güle oynaya bi düğün dönüşü kaza yapıp yok olan aileler. görürüz ama film gibi birkaç saniye bakar geçeriz başımıza gelmez nasıl olsa.

keza kocasını aldatan kadınlar da aynı şekilde. bi düşünün amk gazetelerin 3 sayfalarında hergün bir başkasını görürken veya internette hergün birinin gizli çekim videosu fotoğrafları çıkarken nasıl bu kadar eminsiniz kendinizden? sözlükte akşama kadar yolla panpa diyen cesaretli arkadaşlaradır bu sorum. kocası gidince bakkalın çırağına vern 40 lık hatun, abisi uyurken abisinin kankasına veren türk kızı tarzı başlıklara deli gibi üşüşüyosunuz ama ya bir gün o videolardan birinde hergün eve girmeden kapıda şakalaştığınız apartman görevlisini annenize yaslarken görseniz? veya evinizde misafir edip herkesi uyuttuktan sonra odanızda gizli gizli bira içtiğiniz arkadaşınızın bacınızın ağzını eliyle kapatıp titreye titreye kütürdettiğini görseniz? herşey insanlar için panpalar benim başıma gelmez demeyin. yolla panpacılıktan uzak durun: (

VÜCUDUNUZDAN KESKiN NiŞANCI TÜFEĞiYLE VURULURSANIZ NE OLUR?
Bir keskin nişancı tüfeği eski bir model .22 kalibre tüfek de olabilir, .338 Lapua Magnum fişeğini saniyede 1000 metre hızla hedefe yollayan son teknoloji ürünü binlerce dolarlık bir makine de olabilir.
Arada çok fark var.
Ama bu örnekte keskin nişancı tüfeğinin 7.62 NATO mermisi atan kaliteli bir tüfek olduğunu varsayalım.
Mermi size ulaştığı an, vücudunuzu delip, deforme eder. Merminin ölümcül bir organa çarpma ihtimali orta düzeydedir ve böyle bir şey olursa hızlıca ölüm gerçekleşir.
Akciğerler, kalp veya omurgaya gelecek bir mermi sizi neredeyse anında öldürür.
Mermi vücudunuzda ilerlemeye devam eder ve giriş deliğine oranla çok büyük bir çıkış deliğiyle vücudunuzu terk eder.
Eğer mermi iç organlarınıza değmese bile, büyük ihtimal kısa sürede kan kaybından ölürsünüz (birkaç dakikada).
Merminin kemiğe gelmesi sizi tamamen devre dışı bırakır.
Kırılan kemik parçaları da aynen iğne veya şarapnel gibi vücudunuzda dağılıp, hasar verir. Kemiğe bağlı kaslar hasar görür. Kemiğe çarpan mermi, yön değiştirip ölümcül bir iç organa saplanabilir. Veya vücudunuzda kalabilir ve o zaman merminin ameliyatla alınması gerekir (hala kan kaybından ölmediyseniz).
Eğer hayatta kalmayı başarabilirseniz, bu sefer de enfeksiyonlarla uğraşmanız gerekir. Mesela bağırsaklarınızdan vurulursanız, bağırsakların içindeki milyonlarca zararsız mikrop dışarı çıkar. Ama bunlar sadece bağırsakların içinde zararsızdır. Dışarı çıkınca enfeksiyona neden olur. Mermi üzerindeki bakteriler de enfeksiyona neden olabilir.
Ve tabi ki:
Eğer sizi vuran mermi bir .50 BMG veya 20 mm ise nerenizden vurulursanız vurulun sizi tam bir pirinç lapasına çevirir. Ortaya çıkacak hidrostatik şok vücudunuzu çarpar ve sizi insan şeklinde bir et yığınına çevirir.

bi kız bana seni seviyorum demişti. Bende sağol bende seni seviyorum demiştim.

kız hemen bitişiğimizdeki evde oturuyor bunların bi tane köpekleri var bahçede duruyo sürekli ben eve her geldigimde ansızın havlayıp korkutuyo itoğlu it neyse iş dönüşü saat 17.30 gibi bu it yine havladı, korkmadım bu sefer bahçenin demirlerine yanaştım bende ite havlamaya başladım itle it oldum resmen biraz ürktü hayvan neyse 1-2 dakika itle uğraştıktan sonra itin havlamasından -ya da benim havlamamdan- dolayı kız çıktı bahçeye "noluyo ya" derken beni gördü "aa merhaba" dedi. bense itle girdigim münakaşa nedeniyle kıza "hav" dedim. o kelime ağzımdan çıktığı anda her şeyin bittiğini fark ettim. koşarak eve girdim, dün geceden beri uyuyamıyorum boş boş tavana bakıyorum.

bu genç ecevit döneminde böyle oldu. yaşı büyük panpalarım bilir rahmetli ecevit'in üstüne kriz döneminde esnaf yazar kasa atmıştı işte o yazar kasa yolda yürüyen bu işsiz kardeşimizin üstüne düştü sonra böyle oldu.
erdoğanı sevmeyen o günleri geri istiyordur ve bu kardeşimizin iki eli de onların yakasındadır bilesiniz.

o ayrımı tdk kaldırdı panpa. hadi burası sanal reelde de yaparsın aynı şeyi mal ederler yapma 1 daha

sosyal bir kıza aşık olmasıdır . zaman kaybıdır , acıtır . Sonuç herzaman hüsran olmaktadır . Başka birisinin kucağına uçan kız olurken siz yine yalnız kalırsınız karanlıkta , sessiz . Kalbiniz ateşler içerisinde yanarken acısı sizi mahveder , uzak durun beyler . asosyal bir insan asla aşka yaklaşmamalı . sex odaklı olmalı
ayrıca bir zamanlar sevdiğim kız için yaptığım son şey bu başlık olabilir , resim ona benzemekte . Elveda

Selçuklu kervansaraylarından medreselerinden imarethanelerinden haberin yok galiba dıbına kodumun malı seni. Ayrıca o eserlerin çoğu romanın değil anadolunun yerli halklarının (frigler, lidyalılar,sümerler) eserleri

rezzzzzz

up...

sadece duvardaki saat sesi duyulan emekli evi gibi sessiz sakin sadece işemek için donunda bekleyen masum bir kedicik mi,

yoksa dakikalarca karşıdan karşıya geçemediğimiz insan ve korna sesinden geçilmeyen işlek caddeler gibi mi?

dudakları manavdan alınalı 4 gün olmuş dolapta beklemekten iyicene açılmış sulu marul gibi mi,

yoksa yeni doğmuş ve gözlerini açmak için cebelleşen bir kedi yavrusu gibi mi ?

mesela yatakta çıplakken yemek yesek üzerine dökülen ekmek kırıntılarını ayıklamak için 1 saat uğraştıracak kadar kıllı mı,

yoksa kadife ceket gibi elimizi üstüne atsak yatağa kadar takılmadan kayar mı?

soğuk kış geceleri içine ilk girildiğinde ciğerimize kadar titreten yorgan gibi soğuk mu içi,

klimalı bir mekandan sokağa çıktığımızda yüzümüze vuran sıcaklık gibi sıcak çöl rüzgarları mı esiyor içinde?

öğrenci evinden annenin 2 ay önce ziyarete geldiğinde yapıp dolaba koyduğu ve dökmediğimiz tarhana çorbası gibi mi kokuyor,

yoksa bir yaz bahçesi gibi mi?

mesela dilimizi şöyle bir değdirsek amın içindeki pıtırcıklı dokuya ağzımıza tuzlu bir pastırma tadı mı gelir,

yoksa bol şerbetli şöbiyet gibi ağzımızın içinde dolanır mı?

bunların cevabını ayrıntılı olarak verirsen çok sevinirim teşekkürler..

bunların hepsi doğru ok. fakat bunları bir icraat olarak lanse etmen aptalca. su indirim 1 meclis kararına bakar keza akbil indirimi, ulaşımın 24 saat olması da öyle. işten adam çıkarmayı icraatten saymanın zaten elle tutulur bir tarafı yok. önemli olan liyakatle işe alım yapılması. değilse sırf akpli diye işe alınmayla, chpli diye işe alınmanın arasında fark yok kanımca.
istanbulun deprem sorununa, çevre kirlenmesine proje üretmek için çalışmaya başlasaydı o zaman helal olsun diyebilirdim.

moruk bu konuda en net bilgiyi you tube da rahmetli altın elbiseli adam vardı onun kanalında bulabilirsin. Videolarını izlersen sana az çok fikir verir

Tutar mı bu sözlük beyler ne dersiniz

Beyler 24 saat boyunca yazar alımı yapacakmış