/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1901.
    +7
    O günlere dahil Eylül ayında bir doğum gününden kalma bir fotoğraf var elimde, anlattığım günlerde henüz buradaki kadar kişi yoktu ama bunlarla tanıştığım günlere de geliyorum yavaş yavaş. Yüzü belirgin olanları sansürledim, yuvarlak içindeki kamil benim. :D

    https://i.imgyukle.com/2021/03/27/OPcLUQ.jpg

    Yani geçenlerde dediğim gibi öyle çıktığım dağa aldım elime keleşi her gün 10 terörist öldürdüm tarzında bir askerliğim olmadı, ilk başta Kasım ayına kadar bu şekilde don atlet yaptım askerliği plajda. :D

    Yarın kaldığım yerden devam, iyi geceler hepinize.
    ···
    1. 1.
      +4
      iyi geceler panpam
      ···
    2. 2.
      +1
      Panpa bu link de ölmüş
      ···
  2. 1902.
    +4
    Burakla aylinde aklım kaldı
    ···
    1. 1.
      +4
      Aileleri o dönem sürekli beraber kalmalarına birşey diyormuydu yaklaşımları filan hiç bahsetmedin bundan panpa
      ···
    2. 2.
      +3
      babalar izmirli herhalde.
      ···
    3. 3.
      +3
      O konu biraz özel o yüzden anlatmadım oraları, ben de çok uğraştım Cansu da Ahmetcan da kendisi de.
      ···
    4. diğerleri 1
  3. 1903.
    +4
    Bugün belki hiç gelemem o yüzden şimdiden bi rez alayım

    R E Z

    ···
  4. 1904.
    +6
    14 Temmuz Pazartesi

    ---

    Sabah 7de kaldırdılar bizi, tabi 2 gün rahat geçirdiğimiz için biraz garipsedik önce, sonradan durumun farkına vardık. Aslında ne yapacağımızı söylemişlerdi ama yine de "Ne yapacaz biz şimdi" diye sorduk, bir süre sonra ben ve Sefa, Fatihle birlikte tüm gün mal gibi takılacağımız yere gittik, baktım herkes çoktan yerine geçmişti, Tunahan yoktu ortalıkta onu sorduğumda depoda dedi Fatih. Plajdaki şezlongları düzelttik ayarladık ettik derken saat 8 olmuş çünkü Faruk dedikleri kişi gelmişti yanında Enes isminde biriyle.

    Fr: Oo kim bunlar yeni askerler mi
    F: Aynen abi, 94 2b bunlar
    Fr: Hayırlı olsun tatiliniz
    E: Ne kadar ballı adamlarsınız amk, ben zamanında askerliğimi Erzurumda yaptım zütüm dondu kış aylarında
    S: Daha hiç bir şey bilmiyoruz burayla alakalı görecez tatil mi değil mi
    Fr: Tatil, inan bana yani tatildesin şu an. Sizin askerliğiniz muhtemelen sezon bittiğinde başlar artık nereye gönderirlerse sizi
    K: Kasım ayında olacak dimi o
    Fr: Onu Fatihler daha iyi bilir Ekim miydi Kasım mıydı
    F: Ekimin sonuna doğru belli olur gideceğiniz yerler, Kasımın 7si ile 10u arasında da gidersiniz
    K: Peki burada kalanlar oluyor demiştiniz sanki
    F: Kalanlar olur ama sizin için zor çünkü yeni askersiniz, eski askerlerden kalan kalır burada mesela siz ikiniz %90 falan gidersiniz, diğerleri için bir şey diyemem ama çok yüksek ihtimalle kalırlar burada benim gibi
    K: Evet uyanınca sorduğum soruyu tekrar sorayım, ne yapıyoruz biz burada şimdi

    Faruk abi anlattı bize işleyişi, nerede ne yapmamız gerektiğini falan ama bizim işimizin genelde o zımbırtılara gelenlere yardım etmek olacağını söyledi. ilk günün biraz boş geçeceğini söyledi, ortalığı biraz topladıktan sonra sohbet etmeye başladık, o bizimle ilgili öğreneceğini öğrendi, biz sorduk o cevapladı derken baya bi kaynaştık onunla ama yanındaki Enes pek oralı değildi, telefona gömülmüş oyun oynuyordu sadece, ara sıra sorularımıza cevap veriyordu o kadar.
    ···
  5. 1905.
    +5
    Ben bir ara tek kaldım orada, Faruk, Enes, Fatih ve Sefa bir yere kadar gittiler ben de oturmuş etrafı izliyordum yine gelen giden oluyordu ama dediklerine göre ilk gün sakin geçiyormuş. Bir tane adam geldi yanıma ama yaşlı desem yaşlı değil, genç desem genç değil belki orta yaşlı birisidir bana bir şey sordu, bildiğim kadarıyla cevapladım "Çok teşekkür ederim" dedi ve ben de "Rica ederim abi ne demek" dedim, adam şöyle bir baktı yüzüme gözlerini kısıpta.

    KG: Abi mi
    K: Evet abi bir problem mi var abi dememde
    KG: Sen asker değil misin
    K: Evet askerim
    KG: Ben yanlış mı geldim burası aksaz deniz üs komutanlığının plajı değil mi

    O an kafamda şimşekler çaktı, ananı gibeyim dedim yarra yedin ilk günden

    KG: Adın ne senin
    K: King
    KG: Soyadın
    K: King
    KG: Ben Korgeneral Aydın xxxx, yeni asker misin
    K: EVET KOMUTANIM

    Generali duyduğum anda ayağa kalkma hızımla bugatti yarışır, ayağa kalktım hazır ola geçtim ne yapacağımı bilmediğim için, Melih astsubay gelmiş, arkadan "Vaay Aydın abi" dediğini duydum, sanki 10 fps oyun oynuyor gibi kare kare çevirdim kafayı arkaya, tam arkamda duruyor adam.

    M: Abi hoşgeldin
    KG: Hoşbuldum Melih naber
    M: iyiyim abi şükür, geç geç otur ayakta kalma
    KG: Yok yok gidecem şimdi hanımla çocuk bekliyor, biraz Kingle muhabbet ettim sadece
    M: Siz tanışıyor musunuz
    KG: Evet tanışıyoruz
    M: Tamam abi, bir sorun olursa buralardayım askerlere söylersin bana iletirler
    KG: Görüşürüz Melih, görüşürüz King
    K: Sağ olun komutanım

    Melih astsubay başladı bana sormaya nereden tanıyorsun onu diye.
    ···
  6. 1906.
    +5
    Bir an nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde kızını tanıdığımı söyledim.

    M: Yani Melisi tanıyorsun öyle mi
    K: Evet komutanım
    M: Ee peki nasıl tanıştınız onunla, o şu an 24 yaşında çünkü
    K: Hatırlamıyorum komutanım
    M: Muhtemelen bir yerde tanıştınız o gezmeyi tozmayı sever çünkü
    K: Olabilir komutanım inanın hatırlamıyorum
    M:(Güldü) Hadi bakalım, Faruklar nerede
    K: Bir yere kadar gittiler komutanım gelirler birazdan sanırım
    M: Anladıım, hadi kolay gelsin, bu arada hala emekli olmamış aktif bir generalin kızıyla takılmak konuşmak kolay değildir, tebrik ederim seni.
    K: Sağ olun komutanım.

    Melih astsubay uzaklaşırken "Ne dedim lan ben, neden kızını öne sürdüm ki birden bire, umarım bir sıkıntı çıkmaz bundan" diye korkuyla söylendim kendi kendime. Bir süre sonra Faruk abiler ellerinde dolu dolu şeylerle geldiler, bir çıkarttılar önümdeki masaya bisküviler içecekler havada uçuşuyor.

    Fr: Bir şey olmadı dimi King
    K: Yok abi olmadı, bir kaç kişi geldi soru sordu gitti o kadar
    F: Sefa, Salihleri çağırsana gelsinler, bir de havuzun orayı biliyor musun
    S: Yok bilmiyorum
    F: Tamam ben giderim o zaman, Çağatayları da çağırayım buraya gelsinler
    Fr: Çağır çağır onlar da Melih astsubayın askeri sayılır, bu arada Fatih, Ümit astsubay döndü mü izinden bilgin var mı
    F: Döndü abi dün geldi sanırım
    E: Ümit astsubayın da biraz kilo vermesi lazım bence
    Fr: Sanane olum adamın kilosundan, canı istemiş yemiş kilo almış sanane
    E: Tamam amk ne kızıyon bişey mi dedik

    Sefa gitti Salihleri falan çağırdı, Fatih bir süre sonra yanında 4-5 kişiyle geldi. Enes, Mert, Çağatay, Cihat ve Ömermiş isimleri, onlarla tanıştık ettik bir süre beraber sohbet ettik alınanları yerken, hepsi birbirinden değişik insandı bunların, konuşmaları bile bir farklıydı.
    ···
  7. 1907.
    +5
    Saat 5 gibi yavaş yavaş millet dağılmaya başladı plajdan, hala oturanlar vardı ama gidenlerin sayısı oldukça fazlaydı, muhtemelen kalacakları otel odası mıdır artık nedir oraya gidiyorlardı. Alakarttan yemeğimizi alıp yedikten sonra ben Serdar ve Sefa oturduk iskeleye muhabbet etmeye başladık. Serdar bana Aydın'ın kızını nereden tanıdığımı sordu, Melih astsubay söylemiş burada şu an bulunan generallerden birini tanıdığımı falan.

    K: Hatırlamıyorum olum nereden tanıdığımı, sadece Melis'i tanıyorum işte
    S: Ama nereden, züt ister olum general kızıyla takılmak
    K: Takılmak değil la anlamıyonuz mu amk, sadece tanıyorum, T A N I Y O R U M
    Sf: Sen var ya neler yapmışsındır o kızla da söylemiyorsun işte
    K: Ya gibecem belanızı ama ha, dümdüz tanıyorum, belki uzun süredir konuşmadık bile
    S: Onlar buraya arada geliyorlar, son 3-4 ayda üçüncü kez görüşüm onları burada, çok babacan adamdır ama Aydın, kayınbaban olabilir sanki
    K: Ne kayınbabası amk konuyu nereye çekiyorsunuz siz
    S: Ben bilmem kardeşim, general kızıyla çok samimi olduğunu söyledi Melih astsubay hatta general gelmiş sana selam vermiş bugün biz yokken
    K: Evet konuştuk biraz ama konu bildiğiniz gibi değil
    Sf: Tamam tamam inandık he

    Tuttum Sefayı suyun içine attım, Serdarla birlikte katıla katıla gülmeye başladık iskelede. Sefa ise "Sağ ol lan iyi geldi su" demeye başladı dıbına kodumunun manyağı, oradaki merdivene tutundu çıktı bir süre sonra, bu sefer o beni itti hiç beklemediğim bir anda, ben tabi direkt sövmeye başladım, güldük ettik derken Serdar bana "Bak kayınbaban geliyor" dedi "Ne kayınbabası amk gibecem kayınbabanızı ama ha" dedim suyun içinde arkamı döndüm kimse yoktu, bir döndüm bu ikisi gülmeye başlamışlar.

    K: Açın da zütünüze gülün amk, yardım edin de çıkayım buradan üstüm başım ıslandı zaten
    S: Alışsan iyi edersin bu tarz şakalara falan, çok karşılaşacaksın çünkü
    K: Karşılaşırsam karşılığını veririm haberiniz olsun
    S: Yapabilirsen verirsin
    Sf: Biz şimdi buradaki büfeden istediğimizi alabiliyoruz dimi Serdar alkol dışında
    S: Alkol al da gibsinler belanı
    K: Ya sen de ne garip adamsın bir soru sordu çocuk
    S: Kaç kere söyleyecez olum gidin rahat rahat alın alacağınızı ne sorup duruyorsunuz, siz buranın askerisiniz sonuçta, parasını verdiğiniz sürece her şeyi alabilirsiniz ama daha ucuza tabi.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 1908.
    +5
    Aramızda taş kağıt makas yaptık, büfeye gidecek olan şanslı kişi ben oldum, bize acemi birliğinde verilen hesap kartını aldım gittim büfeye bir kaç tane bir şey aldım, bir yandan gözüm dolaptaki biralara takıldı ama alsam ebemi giberlerdi, o yüzden onlara hiç dokunamadan döndüm geri. Plaja şöyle bir göz gezdirdim, şezlonglarda uyuyanlar vardı baya bi ama hepsinin üst rütbeli olduğunu hatırlamak içime korku salmaya yetmişti.

    K: Şimdi burada en düşük teğmen falan var öyle mi
    S: Evet, garipsediysen dert değil 1-2 haftaya alışırsın merak etme
    K: Garipsemek değil de, ben sabah o generale yanlışlıkla abi dedim diye ağzıma sıçtı orada, o korkuttu beni
    S: Nasıl yani abi dedim diye derken
    K: Sabah geldi o bir şey sordu bana, en son teşekkür etti ben de rica ederim abi ne demek dedim, sonra olaylar gelişti işte, Melih astsubay tanıyormuş onu geldi o general beni tanıdığını ve bana selam verdiğini söyledi, sonrasında o kız meselesi çıktı işte anlayacağın
    S: Ha yani sen tanımıyorsun o generalin kızını normalde öyle mi
    K: Hayır ama Melih astsubay sağ olsun isminden yaşına kadar öğrenmiş oldum amk
    S: Daha kimleri kimleri tanıyacaksın sen burada ohooo, onun gibi hala aktif görevinde olan paşaları pek göremezsin geneli emeklidir ama onlar da nadiren geliyor buraya izininde falan
    Sf: Peki King, hazır tanımışken kızı, gidip cidden konuşman yok mu
    K: He dıbına koyim oldu konuşayım sonra babası gibsin belamı dimi, önce saygısızlıktan ki ben ne bileyim onun general olduğunu, sonra ırz düşmanlığından geçirsin bana
    S: Eh burada King haklı, askersiz sen en ufak bir rütbelinin kızına sarkıntılık yapmanda ananı giberler, net bir şey bu, her şeyi unutun ama burada asker olduğunuzu asla unutmayın

    Onlar aralarında konuşmaya devam ederken ben kalktım yanlarından, alakarta doğru geziye çıktım hem etrafa detaylıca bakıyordum hem Hüsnü'yü görecektim. Alakarta gelip Hüsnüyü sorduğumda arkada olduğunu söylediler yani koğuşa gitmiş, Ahmeti sordum oradaymış o da, gösterdiler yerini baktım masaları siliyor, hiç bir şey söylemeden selam söylemesini isteyip ayrıldım oradan, geri döndüm plaja ama iskeleye gitmedim, gündüz takıldığımız yerin orada kuma oturdum, etrafı izlemeye başladım ve bir anlığına askerde olduğumu unutup cebimi yokladım, telefonum yoktu, yerlere bakmaya başladım "Acaba nereye düşürdüm" diye, Salih geldi ne yapıyorsun diye sordu telefonumu arıyorum dedim, sen telefon mu soktun buraya dediğinde jetonum düştü, ne telefonu amk askerim ben telefon falan yok yanımda.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 1909.
    +5
    Kafayı mı yemeye başladım diye düşündüm, toparlamam lazımdı kendimi bir an önce. Bu ilk değildi çünkü, bir kaç kez daha olmuştu benzer olaylar. Salih'e beni soran olursa koğuşların orada olduğumu söylemesini rica ederek telefon konuşması yapacağımı söyledim ve arkaya gittim, telefonun önüne geldiğimde telefon kartımı plajda unuttuğumu fark ettim, geri döndüm oraya Murat bana "Ne yapıyosun olum sen bir sağa bir sola iyi misin" diye sordu hiç bir şey demeden telefon kartımı aldım ve bu sefer koşarak arka tarafa gittim, ankesörlü telefonların hepsi boştu ve rahat rahat konuşabilirdim, önce babamı aradım, sonra annemi, sonra Cansuyu, sonra Burağı, Aylini ve en son Ahmetcanı aradım. Kartın limitini bu sefer bildiğim için hepsine eşit düzeyde yetirmeyi başarmıştım ve onlarla konuşmak bana o anlıkta olsa çok iyi gelmişti, hazır buraya kadar gelmişken gidip Hüsnüyü göreyim bari diye koğuşa girdiğimde baktım Hüsnü uzanmış şarkı söylüyordu.

    K: Ola Hüsnü, nabıyosun görüşemiyoruz bir kaç gündür ben plajda sen burada
    H: iyiyim kardeşim ya ne yapayım devam alakarta
    K: Nasıl gidiyo orası
    H: Şimdilik iyi gibi, beyaz gömlek siyah kravat takılıyoruz. Arada görüyorum seni cıbıl cıbıl karıların arasındasın hee
    K: Hepsi rütbeli karısı olum onların, zütün yer mi senin onlara bakmaya
    H: Sen de haklısın bakarsan ebeni gibeceklerini biliyorsun
    K: Üff hem de nasıl
    H: Ya neden bilmiyorum bizim yanımızdaki diğer askerler sanki pilli robot gibi amk, iki üç kelimeden başka konuşmuyorlar gün içinde bizse normal muhabbet ediyoruz komutanlarla ve güler yüzle karşılıyorlar yani
    K: Bence siz de o kadar rahat olmayın olum askerdesiniz la, tek bir yanlış lafınızda bitirirler sizi
    H: O kadar da değil yani ona dikkat ediyoruz brocum, neyse sen hayırdır neden geldin
    K: Telefonla konuşmaya geldim ya, bir kartın daha anasını gibtim, keşke telefon sokabilsek şuraya
    H: Zor be, görmüyor musun ilk girdiğimiz gün nasıl didik didik ettiler bizi, utanmasalar k9larla arama yapacaklardı ki çarşı dönüşünde de farklı muamele olacağını hiç sanmıyorum
    K: Doğru diyorsun

    Bir kaç kişi daha geldi koğuşa eski askerlerden, onlar da muhabbete dahil oldular, belki bu kadar konuşabileceğim birileri olmasa bu askerlik gibsen geçmezdi. Tamam rahatım oyum buyum ama sonuçta askerim belli başlı disiplin kuralları var, muhabbet edecek insan olmadığında, dertleşebileceğin kişiler olmadığında çekilecek dert değil askerlik.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 1910.
    +6
    Hüsnü bir ara benim bu sabah konuştuğum generalden bahsetti, nereden tanıdığını sorduğumda birim amirleri anlatmış onlara kim olduğunu ve Hüsnünün de ilgisini çekmiş, Hüsnü anlattıkça ben zütüm zütüm içime doğru çökmeye başladım, olanları bilmiyordu çünkü. Kendisi buraya sürekli gelen birisiymiş, babacan adammış ama çok da taşaklı birisiymiş "Sen kime bulaştın King, tamam şanslıydın şuydun ama artık şansın bitmiş, helvanı yerler artık yakında" demeye başladım içimden. Böyle düşünmemi Hüsnü sağladı çünkü "Birisi onun karşısındayken en ufak bir nizami olmayan harekette kafayı ona takıyomuş, zamanında bulunduğu alayda çok askerin başını yakmış, öyle diyodu bizim amir ne kadar doğrudur bilmem" dedi bir ara.

    K: Vay be sağlam herifmiş
    H: Öyleymiş ya, sen neden sordun nereden tanıdığımı
    K: Hiiç merak ettim(Sesim öyle bir inceldi ki o an)
    H: Sen tanıyor musun o adamı
    K: Yok be olum nereden tanıyacam, muhtemelen plajda görmüşümdür sima olarak tanırım kesin görsem
    H: Muhtemelen, plajdaydı çünkü o da bugün
    K: Neyse ben ufak ufak plaja doğru geçeyim, biliyorsun orada kalıyorum içtima falan olacak bir kaç saat sonra, yani ben içtimaya karşıyım kardeşim biliyorsun no içtima pankartlarım var
    H: Şanslısın olum sen, biz Murat astsubayı çekiyoruz sürekli her gece, dün gece de koşu yaptırdı dıbına kodum manyağı
    K: Kolay gelsin hepinize ne diyim ki, görüşürüz dönem arasında falan beraber çıkarız çarşıya
    H: Tabi lan siz olmadan nereye çıkacam, Ramazan Ahmet sen ben takılırız işte

    Arka tarafa doğru giderken yolda Tuncay'ın neredeyse ikizi gibi olan Murat astsubayla selamlaştık, sanki bizim ilk gün gördüğümüz adamla benim o an gördüğüm adam aynı adam değildi, gayet hiç giblemeden selamımı aldı ben de uzaklaştım yanından. Plaja geldiğimde baktım ufak bir hoparlörden müzik açmışlar, takılıyorlar odada 3-4 kişi, Fatih ise iskeledeymiş.

    Sa: Konuştun mu telefonla
    K: Konuştum ya rahatladım konuşunca, ihtiyacım varmış öyle bir şeye
    Sa: Telefon kullanamadığın için tabi ankesörlüden konuşma ihtiyacını gidereceksin
    K: Aynen öyle
    M: Bu kadar uzun kiminle konuştun ki yenge falan mı
    K: Ya yok ne yengesi, 4 tane arkadaşımı aradım, annemi babamı aradım işte o kadar, bir de koğuşa geçtim benim ilkokul arkadaşım var ya burada, onunla muhabbet ettim baktım içtima saati geliyor geldim buraya, yolda da muallakyi gördüm Murat astsubayı yani
    M: Hee oldu şimdi
    K: Buraya telefon sokabilir miyiz
    Sr: Sokamazsın, normal asker yok çünkü ilk girişte
    K: Hiç mi ihtimal yok
    Sr: Maalesef hiç yok, sokacak olsak biz aylardır buradayız biz sokardık
    K: Anladım, sağlık olsun ankesörlü devam o zaman
    Sa: Ankesörlü de o kadar kötü değil, tek sıkıntısı kartın limiti olması yani bilmem kaç dakika konuşuyorsun bitiyor
    K: O var işte o olmasa çok güzel olacak

    Kafamı camın önüne koyup plajda gezinenleri izlemeye başladım, Hüsnünün dediği gibi gayet güzel kızlar vardı burada ama hiç birine tek bir şey söyleyemezdim, bu biraz içimi burkmuştu ama olsun, yapacak hiç bir şey yoktu. Moralim bozulduğu için uyuyacağımı söyleyerek odanın arkasındaki yatağıma geçtim, o an annemin bana "Bak okuduğun kitaplardan al bir kaç tanesini boş zamanında okursun vakit geçer" demesini dinlemeyip yanıma hiç kitap almadığım için ilk pişmanlığımı yaşadım, kendimi biliyorum bunun pişmanlığını daha çok yaşayacaktım, o yüzden çarşıya çıktığımda ilk işim kitap almak olacaktı burada böyle zamanlarda okumak için.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 1911.
    +5
    16 Temmuz Çarşamba, saat öğlen 11den sonrası.

    ---

    Melih astsubay yanımızdaydı ve biz o otursun diye oturmuyorduk, ayakta muhabbetimizi ediyorduk. Bir tane kız geldi yanımıza, Melih astsubay "Melis hoşgeldin kızım, buyur" dedi, orada Melis'i görmüş oldum.

    M: Hoşbuldum Melih amca, bir şey sorabilir miyim size King hanginiz
    K: Benim
    M: Rica etsem benimle gelir misin babam çağırdı da seni
    K: Beni mi çağırdı
    Mel: Melis, hayırdır kızım
    M: Bilmiyorum ki, kendisi şu an başka bir işle meşgul bana Melih'in askerlerinden King'i alıp yanıma gelsene dedi
    Mel: Hayır olsun, King git hadi
    K: Emredersiniz komutanım.

    Melis aldı beni plajın taa anasının amındaki ucuna gideceğimizi söyledi, orada oturuyormuş babası.

    K: Beni neden çağırdığını sorabilir miyim
    M: inan ben de bilmiyorum, gidince öğrenirsin. Ben Melis bu arada memnun oldum

    Elini uzattı ama züt korkusundan hiç bir şey yapmadım, söylemedim de, elini de sıkmadım. O da geri çekti elini haliyle, bir kaç dakikalık yürüyüşten sonra yaklaştık, gördüm babasını orada bir şeylerle uğraşıyordu, geldik yanına.

    A: Hoşgeldin King
    K: Sağ olun komutanım
    A: Geç geç otur önce dinlen biraz
    K: Sağ olun komutanım oturmayayım ben, böyle iyiyim
    A: Otur diyorsam otur bu bir emirdir
    K: Emredersiniz komutanım

    Sesini yükselttiği için oturmak zorunda kaldım istemeye istemeye de olsa.
    ···
  12. 1912.
    +5
    Sigara içip içmediğimi sordu, içtiğimi söyleyince kendi paketinden uzattı bir tane, ilk başta almadım paketi üstüme üstüme getirince mecburen almak zorunda kaldım. Kızına "Hayatım sen annenin yanına gitsene bizim biraz özel konuşmamız lazım" dedi, Melis tamam diyerek uzaklaştı bizden, ben hala sigarayı elimde tutuyordum ama yakmak istemiyordum, korkuyordum.

    A: Yaksana evladım madem içiyorsun
    K: Ayıp olmasın komutanım
    A: Ne ayıbı olacak, sigaranın ve alkolün ayıbı olmaz bak ben de yakayım bir tane(Yaktı)
    K: Peki komutanım öyle diyorsanız(Ben de yaktım)
    A: Evet King, seni neden çağırdığımı merak ediyor musun
    K: Evet komutanım ediyorum
    A: Kızımı nereden tanıyorsun
    K: Nasıl yani anlamadım
    A: Kızımı tanıdığını söylemişsin Melihe, nereden tanıyorsun kızımı sen
    K: Kızınızı tanımıyorum komutanım
    A: Tanımıyorsan neden kızını tanıyorum diyorsun Melihe
    K: Komutanım isterseniz durumu size açıklayabilirim, eğer bana inanacaksanız
    A: Açıkla bakalım tatmin olursam inanırım yoksa elimden çok çekeceğin var, tatmin edemezsen bu kızımı tanıyorsun demektir ve bana tanımadığına dair yalan söylüyorsun demektir, BANA.
    K: Şimdi komutanım sizinle ilk karşılaştığımız gün aramızda benim salaklığımdan dolayı tatsız bir konuşma oldu öncelikle onun için tekrardan özür diliyorum sizden, sonrasında biliyorsunuz Melih komutanım geldi, sizde kendisine beni tanıdığınızı söylediniz
    A: Evet buraya kadar güzel ilerledin, sonra
    K: Sonrası şu, siz gittikten sonra Melih komutanım bana sizi nereden tanıdığımı sordu gayet güler yüzlü bir şekilde, ben de salaklığımdan mıdır artık yarım akıllılığımdan mıdır bilmem kızınızı tanıdığımı, kızınız aracılığıyla sizi tanıdığımı söyledim, olay tamamen bundan ibaret. Yani demek istediğim şey o an anlık gelen bir şey bu, hiç düşünmeden verilmiş bir cevap

    Derin bir nefes aldı, bir süre bir şeyler düşündü her halinden belli oluyordu bu, bense ne söyleyeceğini bilmediğim için yusuf yusuf ediyordum ama belli etmemeye çalışıyordum.

    A: Bu kadar mı yani
    K: Evet komutanım bu kadar, eğer sizi kızdıracak bir şey yaptıysam, bir şey söylediysem kusura bakmayın, tamamen benim salaklığım bu
    A: Panikle söylenmiş bir şey diyorsun yani doğru mu anladım
    K: Evet komutanım anlık panikle söylenmiş bir şey diyebiliriz, kızınızı tanımıyorum yani
    A: Anladım King, gidebilirsin
    K: Emredersiniz komutanım

    Kalktım yanından, giderken geri çağırdı beni "Konuştuklarımız aramızda kalsın, Melih dahil kimseye söylemiyorsun, o muhtemelen sana soracaktır ne konuştunuz diye, aramızda özel bir şey olduğunu söylersin, selam söyle Melih'e" dedi, tamam diyerek uzaklaştım yanından.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 1913.
    +6
    Acaba bana kafayı taktı mı bu ya, yanına çağırmalar falan diye düşünerek geldim plaja, Melih astsubay hala oradaydı tam da generalin dediği gibi sordu ne konuştuğumuzu, özel diyerek geçiştirdim "Sonuçta tanışıklığınız var bir şekilde, ben de niye soruyorsam tabi ki özeldir" diyerek gülümsedi. Serdar falan konuyu bildiği için yüzüme ne oldu dercesine bakıyorlardı, hiç bir şey söylemedim. Melih astsubay yemeğe gideceğini söyleyip kalktı yanımızdan, o gidince soru yağmuruna tuttular beni özellikle Serdar'ın sorduğu sorular çok acayipti.

    K: gibecem ama kayınbabanızı, işin takunu çıkardınız kesseniz mi artık şunu
    T: Sakin ol olum niye celalleniyorsun, takılıyoruz sana
    K: Takılmayın bana bu konuda ya, takılmayın abi istemiyorum
    Sa: La tamam sakin, sormadılar say. Ne konuştunuz siz anlat bakalım
    K: Özel dedim ya Melih astsubaya da söyledim bunu, özel aramızda kalması gereken bir şey
    M: Üstüne gitmeyin la çocuğun, konuşmak istemiyor demek ki o konuyla ilgili
    K: Ha şunu bileydin, yaşa Murat
    F: Neyse madem konuşacak bir şeyiniz yok hadi gidelim yemeğe
    K: Alakarta mı
    F: Aynen

    Tunahan kaldı orada, biz gittik yemeğe, döndüğümüzde de Tunahan gitti. Biz tabi işimizi bitirdiğimiz için yemekle yerlerimize geçtik, o arada Faruk abi falan da geldi öğlen yemeğinden. Yine başladık rutin işlere, bir şekilde akşam ettik orada, Pazartesi ve düne göre o kadar yoğundu ki burası zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile, Faruk abi saat 7de çıkmak zorunda kaldı oradan yoğunluktan dolayı. Biz de plajda işimizi bitirip odaya gittik, koğuşların oraya telefonla konuşmak için gidenler oldu, bir ara ben de gittim, yine aradım herkesi kantinden kart alıp, bu sefer dolu dolu konuştum hepsiyle, henüz 5-6 gün olmuştu ama önümde koskocaman 11 ay gözükmesi özlem duygusunu muhteşem şekilde arttırıyordu. Artık fırsat bulursam her gün arayacaktım hepsini, ona karar vermiştim en son Cansuyla telefonu kapattıktan sonra. Saat 11e gelirken plaja geldim, baktım yatanlar vardı hiç ses çıkartmadan plaja geldim, aslında plajda uyumak istiyordum ama sabah sıkıntı çıkabilirdi orada uyuduğum için, elimde sigarayla odaya geri geldim. Orada sandalyede uyuklayanları uyandırdım, nöbetçi bile uyuyordu amk. Onunla sağlam taşak geçtikten sonra bende yerime geçtim ve nedense aklıma generalle olan konuşmam geldi "Hayır yani tanıyor olsam ne olacaktı, farzet ki tanıyorum ne değişecekti hayatımda veya senin hayatında, sadece bir tane fazladan tanıdığım olacaktı. Niye o kadar yükseldin ki sen kızını tanıyor muyum diye, ne kadar cins adamsın amk" diye söylendim.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 1914.
    +6
    Bu gecelik bu kadar olsun.

    2 Nisan'da istanbul'a taşınıyorum yani o gün Cuma ve Cumartesi, Pazar günleri girmem çok zor olacak. Ondan sonrasında evde internet bağlanana kadar telefondan olduğu kadarıyla 7-8 part atmaya çalışırım iyice yerleştikten sonra. Herhangi bir değişiklik durumunda yazıp yazamayacağımı yine haber veririm, şimdiden ön bilgiyi vermiş olayım.

    iyi geceler herkese.
    ···
    1. 1.
      +4
      iyi geceler panpam
      ···
    2. 2.
      +4
      Tamamdır kral iyi geceler, kolay gelsin.
      ···
  15. 1915.
    +3

    R E Z

    ···
  16. 1916.
    +6
    24 Temmuz, askerliğin 36. günü.

    ---

    Sabah Melih astsubay telaşlı bir şekilde dolanıyordu yanımızda, eliyle bir şeyleri düzeltiyordu falan, tabi biz anlam veremedik ilk başta neden o kadar telaşlı olduğuna, en azından ben ve Sefa veremedik. Sonradan Fatih bize "Muhtemelen yakında denetleme olur" dedi. Denetlemenin nasıl bir şey olduğunu sorduğumuzda bize anlattı, yüksek rütbelilerden oluşan bir heyet geliyormuş ve koğuşları, askerlerin disiplinini, askeriyenin disiplinini falan didik didik ediyorlarmış, en sonunda da denetlemede heyetin sorularına cevap verecek bir grup askerle denetlemeyi bitiriyorlarmış. Biz koğuş tarafında olmadığımız için biraz rahat olabileceğimizi söyledi ama heyet buradayken kesinlikle tişörtlerimizi giymiş olmamız gerekiyormuş, yarı çıplak dolaşamazmışız, kendilerine de bir şeyler yaptırmışlar ama hatırlamadığını söyledi. Biz bunu konuşurken Melih astsubay geldi yanımıza

    M: Fatih, yarın heyet geliyor oğlum denetleme heyeti, ortalığı iyice düzeltin çer çöp hiç bir şey kalmasın gerekirse silin temizleyin her şeyi
    F: Anlaşıldı komutanım
    M: Siz acemide denetleme gördünüz mü çocuklar(Sefayla bize bakıyordu)
    S: Hayır komutanım görmedik
    M: ilk denetleme tecrübeniz mi yani bu
    S: Evet komutanım ilk
    M: Allah sabır versin size, umarım sabırlısınızdır çünkü heyet çok uçuk kaçık oluyor çoğu zaman, en son gelen heyet bizim can kurtaranları plajın bu ucundan öteki ucuna kadar yüzdürmüştü gerçekten yüzme biliyorlar mı diye. Faruk ve Enese pek karışmadılar ama Fatih de nasibini aldı onlardan. Anlattın mı Fatih ne yaptığını
    F: inanın ben hatırlamıyorum komutanım, anlatacaktım konusu geçmişti ama hatırlayamadığım için anlatamadım
    M: Ben söyleyeyim hatırlarsın, iskele, koşu ve şezlong
    F:(Gülmeye başladı) Hatırladım şimdi, bana iskelede 4 tur koşu yaptırdılar, 4 tur koştuktan sonra elime şezlong alıp yine koşarak arka tarafa gitmemi istediler
    K: Sebebi ne peki bunun
    M: Biz de bilmiyoruz, hadi Salihleri falan yüzdürmelerini söylüyorlardı biliyor musunuz cidden diye falan ama Fatihe anlam verememiştik hiç birimiz, söylememişlerdi de bunu. Neyse ben Ümit astsubayın yanına gidiyorum şimdi, Fatih bir şey olursa havuzun dahiliyeyi ararsınız tamam mı oğlum
    F: Olur komutanım ararız, yarın geliyor demiştiniz dimi
    M: Evet, yarın geliyorlarmış sabah 7de burada olacaklarmış, koğuş bölgesi bittikten sonra buraya gelmeleri 10u bulur herhalde, biliyorsun çok inceliyorlar hepimizi sinir ediyorlar burada, bir şey de diyemiyorsun adamlara
    Tümünü Göster
    ···
  17. 1917.
    +4
    Partlar gelmeye başlamış bi rez alayım.
    ···
  18. 1918.
    +5
    Melih astsubay gitmeden önce bize dönüp "Unutmayın askeriyede mantık olmaz, mantığın bittiği yerde askerlik başlar" dedi ve güldü, sonrasında da çekti gitti. Biz ne yapacağımızı anlamıştık aslında, normal takılacaktık ama biraz daha dikkatli olacaktık. Faruk abi bize soru sorduklarında önce tekmil vermemizi sonra da ışık hızında soruyu cevaplamamızı istedi, bir saniye bile düşünmememiz gerekiyormuş soruları cevaplarken. Biz denetleme ile ilgili konuşurken öğlen olmuş bile hiç farkına varmamıştık, yemeklerimizi yedikten sonra ortalığı toparlamaya karar verdik, incin ne kadar yer varsa düzeltecek, plajdaki tüm şezlongları ip gibi aynı hizaya sokacaktık, tabi boş olanları. Yemeğimizi yedik, plaja geri geldik ama Melih astsubay yanında gayet taşaklı bir şekilde giyinmiş biriyle konuşuyordu, Murata bu kim diye sorduğumda "Aksazın komutanı Tuğamiral" dedi, ben üstündeki kıyafetten gözümü alamadım bir süre, baktıkça bakasım geldi açıkçası o kadar güzel gözüküyordu ki o rozetler olsun omzundaki rütbesini gösteren semboller olsun. Serdarın kafama vurmasıyla kendime geldim ve yerime geçtim, bir süre sonra Melih astsubay ve Tuğamiral geldi yanımıza

    TA: Merhaba çocuklar
    M: Komutanım yani dediğim gibi birazdan düzenlemeler başlayacak burada, yarın sabaha tamamen hazır olacağız
    TA: Size güvenim tam bu konuda, biliyorsun üst taraf hiç bir zaman tam puan alamıyor ama bu kamp bölgesi koğuşlarıyla beraber her zaman tam puan almayı başardı, üst taraftakiler sanıyor ki Aksaz sadece bu kamptan ibaret ama hayır, burası sadece kamptan ibaret değil.
    M: Peki herhangi bir emriniz var mı komutanım
    TA: Hayır, siz yapmanız gerekenleri biliyorsunuz o yüzden benim size bir şey söylemeye hakkım yok, sadece hazırlık yapıp yapmadığınızı görmek için geldim buraya ve birazdan koğuş tarafına uğrayıp oradan da tekrar yukarı çıkacağım
    M: Siz nasıl derseniz komutanım
    TA: Hadi kolay gelsin hepinize
    M: Sağ olun komutanım

    Adamın konuşması falan o kadar düzgündü ki, geçenlerde tanıştığım kişi ile bu adamın aynı sınıfta olmasına imkan yoktu yani hemen hemen aynı rütbede olmalarına ihtimal yoktu, bu pamuk gibi bir adamken diğeri ***nin tekiydi
    ···
  19. 1919.
    +5
    Tuğamiral gittikten sonra Melih astsubayın söylediği şekilde düzenlemeye başladık oraları, tüm plajı düzeltmemiz, toparlamamız, bazı yerleri silmemiz falan baya uzun sürdü, neredeyse akşam olmuştu tamdıbını hallettiğimizde ve haliyle yorulmuştuk ama saat 5 olana kadar salmak istemiyorduk kendimizi, saat 5e kadar biraz oyalandıktan sonra komutanların gittiğine emin olup saldık kendimizi uzandık yerlere, bir süre dinlendikten sonra telefonla konuşacağımı söyleyip koğuşların oraya geldim, önce kantine girip telefon kartı aldım 2 tane, sonrasında tek tek istediğim kişileri aradım, bu sefer en sona Burak kalmıştı çünkü ilk aradığımda açmadı, ikinci kez aradığımda açtı.

    K: Nabıyon lan
    B: Yatıyorum öyle asker sen nabıyon
    K: Ebemiz gibildi bugün dinleniyom şimdi
    B: Ne oldu la
    K: Yarın denetleme olacakmış, orayı düzenle burayı düzenle şunu yap bunu yap derken hem belim ağırmaya başladı hem kollarım tutmuyor doğru düzgün hem de yoruldum amk, şimdi yatsam yarın akşama kadar uyurum herhalde
    B: Bişey olmaz amk ne olacak denetlemeden
    K: Hee olmaz sen gel aynısını bizim komutanlara söyle bakalım ne olacak denetlemede görürsün
    B: Gelip geçer ya, bence sen gereksiz fazla yorulduğun için tepki gösteriyon
    K: Yok lan valla ocak söndürüyormuş denetleme heyeti, yani en az etkilenen benim tarafım olacak ama sonuçta etkilenecez bir şekilde
    B: Yapacak bişey yok gardaş, askersin katlanacaksın mecbursun.
    K: Bensiz neler yapıyonuz lan anlat bakayım
    B: Pek bir şey yapmıyoruz, yani artık büyüdüğümüzden midir neden bilmiyorum eskisi gibi toplanmıyoruz pek sadece mesajlaşıyoruz işte whatsapptan falan
    K: Anladım, siz ne zaman gidiyordunuz Aylinle, Ayline soracaktım onu unuttum bak sana sorayım hazır hatırlamışken
    B: 3 Eylül niye ki
    K: 3 Eylül, benim 14 gün iznim var ya ben Ağustos'un ortasında geleyim abi izne, 14 günümün tamdıbını kullanayım son kez göreyim hepinizi ondan sonra izinsiz şekilde bitireyim askerliğimi, nasıl olsa hepiniz okulda olacaksınız ben bitirene kadar, okullar tekrar başladıktan sonra izine gelsem de hiç birinizi göremeyecem
    B: Olum bence kullanma iznini hemen ne olur ne olmaz, acil bir şey olur çıkamazsın kötü olur
    K: Ne yapayım amk kafayı sıyırmak üzereyim ben burada ya
    ···
  20. 1920.
    +5
    B: Bak bence kullanma iznini hemen, daha yenisin amk şimdi kullansan taa ebesinin amındaki Haziran ayına kadar iznin olmayacak veya kullanacaksan da hepsini kullanma 7 gününü kullan, 7 gün acil durum için kalsın
    K: Ya ben diyorum kafayı yemek üzereyim sen diyosun acil durum, gibeyim acil durumunu aga yani
    B: Benim gönlüm kullanmamandan yana aga ama sen bilirsin yine de, izin senin iznin
    K: Yok ya kullanayım ben, bugün ayın 24ü, 14 gün var doğum günüme, 6 Ağustos için izin istesem 7 günlük, 13ünde burada olmam gerekecek galiba
    B: 7 gün kullan o zaman aga doğum gününde tabi bu kadar çabuk izin verirler mi bilmiyorum ama
    K: Tamam öyle yapalım, ben yarın Melih astsubayla konuşurum denetleme muhabbeti bittikten sonra
    B: Tamam aga o zaman
    K: Ben yarın akşam seni arar söylerim izin alıp alamadığımı, eğer almış olursam kimseye bir şey söylemeyeceksin tamam mı
    B: Rahat ol, ağzımı bile açmam
    K: Cansın sen, ben kapatayım şimdi geri dönmem lazım çünkü çok uzun süredir telefon başındayım
    B: Tamam aga, görüşürüz kolay gelsin
    K: Sağ olasın

    Kapattım telefonu, tam koğuş bölgesindeki kantinin önünden geçiyordum ki biri bana seslendi, baktım kimseyi göremedim ilk başta, sonra seslenmeye devam edince sesin olduğu tarafa doğru baktım Murat astsubayın odasının camından Doğukanın seslendiğini gördüm, gittim yanına içeri çağırdı beni. Girdim içeri Murat astsubay ve ikisi oturuyorlar, astsubay karşısına çekti beni.

    M: Ben seni kaç gündür görüyorum saatlerce telefonda konuşuyorsun, bir derdin bir sıkıntın mı var
    K: Hayır komutanım yok, sadece ailemle görüşüyorum
    M: Sanırım ailenle bağların çok iyi senin, bu kadar uzun uzun konuştuğuna göre
    K: Evet komutanım aile bağlarım iyidir
    M: Kaç kardeşsin sen
    K: Kaç kardeşim, 7 komutanım
    M: Çüş, kaç kız kaç erkek
    K: 4 erkek biri benim, 3 tane de kız
    M: Sen ortanca falan mısın
    K: Hayır komutanım hepimiz aynı yaştayız
    M: Vay be, şimdi anlaşıldı neden o kadar uzun süre konuştuğun, hep gözüme takılıyordun da dedim acaba bir derdi mi var çözüm bulalım
    K: Sağ olun komutanım
    M: Nereye gidiyorsun şimdi
    K: Görev yerime gidiyordum
    M: Hadi bakalım git, yarın denetlemede kolay gelsin

    Başımla selam verip çıktım oradan, denetleme derken adamın sesi titremişti orada, demek ki buna bile yusuf yusuf attırıyorsa denetleme olayı, sanırım fazla hafife almamam gerekiyordu bunu.
    Tümünü Göster
    ···