1. 26.
    +1
    güney idim kuzey oldum..
    ···
  2. 27.
    0
    ···
  3. 28.
    0
    geldim...

    birazdan bir part daha atarım...
    ···
  4. 29.
    0
    okuyanı gibsinler
    ···
  5. 30.
    0
    reserved
    ···
  6. 31.
    0
    http://www.seslikeyif.net/ site

    http://sohbet.seslikeyif.net/crystal/kayitol üyelik buradan

    http://sohbet.seslikeyif.net/crystal/seslichat # giriş burdan

    adım byumt beyliyoruz tüm panpalar burda sende gel panpa
    ···
  7. 32.
    0
    geldim güzel kardeşlerim...

    bu gece birkaç part daha atarım...
    ···
  8. 33.
    0
    ayrıca artık uzun değil de kısa kısa yazacağım...
    ···
  9. 34.
    0
    reserved
    ···
  10. 35.
    0
    yazsana lan bekliyoruz
    ···
  11. 36.
    0
    reserved
    ···
  12. 37.
    0
    beyaz torosun arka koltuğundan dışarıyı izliyordum... arada bir de telsiz sesleri geliyordu... daha önce de binmişliğim vardı polis arabalarına ama o zamanlar ne halt yediğimden haberdardım ve ne olacağını az çok kestirebiliyordum ama bu sefer her şey başkaydı, arabaya oturuşum, yanımdaki polisler, telsiz sesleri, şehir, şehir bile farklıydı... yanlarından geçtiğimiz arabalar, arabanın içindekiler hepsi tek ağız olmuş "taku yedin oğlum sen" diyordu... bir şey de yapmamıştım üstelik, ama yine de korkuyordum ve mutlaka yanlış bir anlaşılma vardır diye de ümit ediyordum..

    iyi de silah neyin, nesi? nerede bulmuşlar ki, bilmiyordum... içim içimi yiyordu... o an kaç dakika gittiğimizi, nerede olduğumuzu bile kavrayamıyordum artık... dışarı bakıyordum ama gördüklerimin sadece gözlerimin önünden geçiyordu, zihnimin kenarına dahi ulaşmadan gözden kaybolurdu...

    silah'ı sorsam mı diye düşündüm? ya terslerse...

    zaim komisere baktım, koltukta yan oturmuş, tespihini sallıyordu...

    "amirim" dedim...

    zaim komiser dikiz aynasından bana bakarak...

    "ne var lan" dedi..

    "silahı nerede bulmuşlar ki" dedim...

    benim evde mi? diye de ekledim...

    gözlerini kapatıp, ağzını yamultarak...

    "yok" dedi,

    bir anlık rahatladım ama o da çok sürmedi..

    zaim komiser arkasını dönerek bana baktı... o bakışta bana ana avrat gittiğinin farkındaydım ama o küfürlü bakışın daha da ilerisine giderek...

    "ebenin amında bulmuşlar" dedi..

    "amirim" dedim...

    "vallahi benim silahım yok, ben hiç silahım olmadı ki, kullanmasını da bilmem, benim ne işim olur silahla amirim, yemin ederim amirim" dedim...

    zaim komiser, tespihini avuçlarının arasına aldı, yumruğunu alnımın çatısının hizasına getirerek...

    "sana buradan bi korum, görürsün amirini, dön lan önüne lale... " dedi, ama öyle bir söyledi ki, bakışı ettiği küfürden daha tesirliydi...

    tam yine "amirim" diyecektim ki yanımdaki ayyaş dirseğini böğrüme indirerek...

    "şşşş" dedi...

    ayyaşa baktım,

    yüzüyle, yönümü çevirmemi istedi...

    zaim komiser önüne dönünce ben de kapının camından dışarıyı izlemeye başladım...

    yanımızdan sari bir taksi geçiyordu, müşterisi kim acaba? bana bakıyor mudur? bakıyorsa nasıl bakıyordur diye taksinin arka koltuğunda oturana baktım...

    bakmaz olaydım...
    ···
  13. 38.
    0
    rezerved
    ···
  14. 39.
    0
    rezervv
    ···
  15. 40.
    0
    rezerve çok film izlemişsin gibi geldi
    ···
  16. 41.
    0
    donumu giymiş, hıdır'la yanındaki uzun boylu esmer gardiyanın kıyafetlerimi bana teslim etmelerini bekliyordum... aklımda da "iso" vardı?

    kimdi bu?

    "karpuza çevirsin" dedikleri nasıl bir şeydi ki, işkence türü mü acaba... yediğim onca dayaktan sonra düşünebilme yetimin varlığıyla az da olsa mutlu oluyordum zira her tarafım ağrı içinde ve bazı yerlerimde kurumuş yara izleri vardı...

    çift kale maç mı yapacaklar benle, iyi de öyle olsa "top'a çevirsin derdi" ama o şişko hıdır "karpuza çevirsin" demişti... aklımın en ücra köşelerine düşün komutu göndersem de oralı bile olmuyordu... yüzde yüz "top gibi sekecek" beni bunlar, bari kıyafetlerimi giyeyim de vurdukları tekmelerin acısını daha aza indirgeyeyim diye de düşünüyordum...

    hıdır, pantolonu bitirmiş, odanın ortasındaki tahta masaya bırakmıştı; elinde de atlet vardı. diğer uzun boylu, hırkayı masaya bırakmış elinde de gömlek, gömleğin her tarafını yeniden dikiyor gibi kayda değer şeyler arıyordu...

    rıfat'a kendimi göstermek için öksürme numarası yaptım...

    yalandan öksürüğüm işe yaramış rıfat bana bakıyordu ama hesapta olmayan bir şey olmuştu, hıdır ve diğer gardiyan da bana bakıyordu...

    hıdır, öksürük sesime geçmiş olsun mahiyetinde "geber" dedi; ama öyle bir söyleyiş şeklini aylarca denesem de yapamam... ve eminim ki hıdır'dan başkası da yapamaz...

    neden derseniz şöyle açıklayabilirim...

    "g" harfi, sarı dişlerinin arasından dökülürken ses telleri tarafından tecavüze uğradığı barizdi...
    "e" harfine gelince, "i" harfini kendine metres yapmış, "y" adında da bir veled-i zinası olduğu aşikardı...
    "b" ve "e" harfleri meskun mahalledeki efendi kızlardı...
    "r" harfine gelince bunu tarif etmek gerçekten zor, ama şöyle anlatayım sanki biri "r" harfini dağa kaldırmış da ki, bu dağ da toros dağları olsun, orada adını söyleye söyleye ırzına geçiyordu...

    nasıl yazabilirim diye çok düşündüm ama az çok bu şekle benziyordu...

    "gieyeberrrrrrrrrrr" tabii buna bir de hıdır'ın ses tonunu ve şivesini eklemekte fayda var...

    diğer uzun boylu esmer gardiyan hıdır'ın "geçmiş olsun"una sırıtmakla yetindi...

    rıfat, önce hıdır'a sonra da bana baktı ki, benim istediğim de buydu...

    rıfat bana bakınca göz işaretiyle pantolonları gösterdim...

    "dudaklarını altlı üstlü dışarı kavisleyerek, başını salladı" bu, "pantolonlarını giyebilirsin" manasına geliyordu...

    mühendis adamdı, anlayacaktı tabii...

    ben tam pantolonları giymiş atleti beklerken, içeriye elinde çantayla bir adam girdi..

    kısa boylu, hafifçe şişman, kel, bıyıklı ve esmer bir adamdı...

    kel ve bıyıklı olması sorun değildi de esmer olması korkmama yeterdi...

    "iso" dedikleri bu olsa gerek... elindeki çantada ne vardı bilmiyordum ve az da olsa tedirgindim aslında az da değil çok...

    acaba ne yapacaklar bana... elindeki çanta neydi peki, bir gözüm adamda bir gözüm de hıdır'ın elindeki atletteydi...

    ne olur ne olmaz diye hemen hırkayı giydim...

    adam yaklaştıkça çift kale maça top olmak korkusu ağır basıyordu...

    esmerdi adam...

    ve kel...

    ama bu adamda farklı bir hava vardı, yürüyüş şekli ve yüz hatları kötü bir adama benzemiyordu, "hem belki de kötü değildir... bütün esmerler kötü olacak değil ya" diye geçirdim içimden...

    geçirmez olaydım...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    0
    bize ne senin dedenden de diyebilirsiniz ama demeyin lan, hem direkt cezaevi kısmına geçersem hikaye gib gibi olacak...
    ···
  18. 43.
    0
    ağlatıcan mı huur çocuğu dede'nin vefatı bölümündeyim
    ···
  19. 44.
    0
    re<-erved
    ···
  20. 45.
    0
    reserved
    ···