-
1.
+36 -67.KENDiLERiNE DEVRiMCi DiYENTümünü Göster
SiTALiN, LENiN,VE MAUNUN iDEALLERiNi
SAVUNAN BiR ŞEREFSiZ VE BÖLÜCÜNÜN
ARKASINDAN GiDEN BU GÜNKÜ
DEVRiMCiLER,SÖZDE ATATÜRK ÇÜ SÖZDE
iSLAM OLANLAR BU YAZIYI iYi
OKUSUNLAR.. DEVRiMCiLiKLE ALEViLiK GiBi
DiNi BiR iNANIŞI BAĞDAŞTIRAN EŞLEŞTiREN
GERi ZEKALI DEVRiMCiLER YANi ASLI
KOMiNiST OLANLAR BU YAZIYI iYi
OKUSUNLAR... BU ÜLKEDE VATAN HAiNi ÇOK
SADECE BU ÜLKEDE PKK ,APO ,FALAN BU
ÜLKENiN HAiNi DEĞiL..DENiZ GEZMiŞ VE
ARKADAŞLARI ASILMASA iDi BU GÜN PKK NIN
EN ÜST DÜZEYDE YÖNETiCiLERi
OLACAKTI.ÇÜNKÜ ZAMANINDA APO DENEN
KÖPEK DENiZ GEZMiŞLE AYNI SAFTA AYNI
iDEALLERi HAYKIRAN BiR DEVRiM SEVDALISI
iDi.BU GÜN BiLE MET TV YANi ROJ TV DE
DENiZ GEZMiŞ BiR DEVRiM KAHRAMANI
OLARAK LANSE
EDiLMEKTEDiR... OKUYUN
MiLLETTTTTTTT OKUYUN VE ARTIK CAHiL
BiR TOPLUM OLMAKTAN GÖZÜNÜZÜ KAPATIP
BANANE DEMEKTEN VAZ GEÇiN..BiR BiRiNiZE
SAÇMA SAPAN MAiLLER YOLLAYIP BUNU 7
KiŞiYE YOLLARSANIZ HAYALLERiNiZ
GERÇEKLEŞiR DiYE MANYAK ABUK SABUK
ŞEYLERi OKUMAYIN
---
DENiZ GEZMiŞ SAHTEKARLIĞI
VATAN HAiNLERiNi iFTiHARLA
SUNARIZ.. DEVRiMCi KÖPEKLER
Deniz Gezmiş beş yıllık zaman
zarfında neler yapmış bakalım?
1966 ile 1971 yılları arasında, sözde
devrim adına, sözde halk adına
sayısız şekilde üniversite işgal
ederek, yüksek tahsil amacı ile
gelen binlerce öğrenciyi öğrenim
hakkından mahrum bırakmış,
banka soymuş ve zorla insan
kaçırmıştır. Birçok kanlı eylemin
planlayıcısı olmakla beraber
bizatihi kendiside bu eylemlere
katılarak, masum insanların canının
yanmasına sebep olmuştur.
“Devrim kanla yazılırsa hükmünü
verir!” düşüncesi ile Filistin’e
giderek her türlü silah eğitimi almış
ve aldığı silah eğitimi ile şerefli
Türk askerine, polisine kurşun
sıkmıştır. işte böylesine Faşist bir
yaklaşımla sözde devrim adına ülke
huzurunu kaçırmış bir hayalperesti,
deyim yerindeyse bir soytarıyı;
aklından özürlü bir grup şimdiki
soytarılar, minik zekâlarınca
insanımıza kahraman diye
yutturacaklar.
Kahramanlığın ne olduğu
noktasında dünyaya parmak
ısırtacak şekilde bir tecrübeye sahip
olan Türk ırkı, böyle ucuz kimselere
kahraman diye bakmaz! Aklı ve
vicdanı olan her insan ve tarih
bilmektedir ki, geçtiğimiz yüzyılın
en büyük kahramanları
Çanakkale’de huşu içinde
yatmaktadır. Kahramanlar;
mukaddesatları için, milletleri için,
vatanları için yaşarlar. Çünkü tarih
bize yine göstermektedir ki, en
büyük kahramanlar, Allah rızası
için, peygamber aşkı için, millet için,
vatan için, bayrak için, kültür için,
edebiyat için amansız mücadele
etmiş, cefa çekmiş ve ömrünü seve
seve vermiş insanlardan
müteşekkil. -
2.
0Ayrıca Deniz Gezmiş ve tayfasınınTümünü Göster
sözde mücadelesi neydi? Türk
milletinin mutluluğunu, refahını mı
düşünüyorlardı? Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin ilimde,
teknikte ve endüstride ilerlemesini
mi istiyorlardı? Ya da, Mevla’sı bir,
Peygamberi bir, dini, dili, kültürü ve
tarihi bir (o zamanlar) esir Türk
illerinde yaşayan soydaşlarımızın
bağımsızlığını mı hayal ediyorlardı?
Buna evet diyebilmek çok zor.
Hatta hayır! Onların kafalarında
böyle bir düşünceye yer vermeyi bir
kenara bırakın, dilleriyle bile
söylemeye niyetleri yoktu. Çünkü
onlar, yani Deniz Gezmiş ve tayfası
birer komünisttiler. Ne demekti
komünist? En kısa tabirle, “Din
insanı uyuşturan bir afyondur”
teorisini benimsemiş, Allah’ı
önemsemeyen, peygamberi
tanımayan, Türklük nedir, vatan
nedir bilmeyen bir görüşün
temsilcisiydi.
Deniz Gezmiş 1972 yılında idam
edildi. Yalnız 1968 kuşağı olarak
anılan birçok Deniz Gezmiş
taraftarının ve hayranının hep bir
kuyruk acısı kalmıştır. Çünkü
devrim diye diye memleketi
böleceklerdi ama muratlarına
eremediler. Onlar hesapta
Amerikan emperyalizmine
karşıydılar ancak, Marksizm,
Leninizm çağrıları altında Sovyet
emperyalizminin Türkiye’yi nasıl bir
uçurumun eşiğine getireceklerinin
de farkında bile değildiler. Çünkü
şahıs idam sehpasında canını teslim
ederken bile sarf ettiği son sözleri,
‘hakkınızı helal edin’ olmamıştır.
Tutanaklara geçen resmi bilgilere
göre, “Yaşasın Marksizm, Yaşasın
Leninizm!” demiştir. Bu ne perhiz,
bu ne lahana? Onun için diyoruz,
onlar birer hayalperestti diye.
Peki, hal böyle iken niçin Deniz
Gezmiş ve tayfasını Türkiye’nin
büyük televizyon kanallarından
birisi bir dizi film olarak ekranlara
taşıdı. Acaba sebebi ne olabilir?
Aslında sebebi çok açık ve nettir. Bu
ülkede maalesef televizyon,
sinema, tiyatro, müzik ve sanat
kolları sol zihniyetin
egemenliğindedir. Nasıl oldu? Diye
soracak olursanız, onun da cevabı
yine çok açık ve nettir. Mesela, bir
CHP vardır ki, ‘Mustafa Kemal’in
partisidir’ diyerek, Cumhuriyetin
bütün kurum ve kuruluşlarından
rahatlıkla her türlü istifade
edebilmeyi bilmiş, maddi olarak
yükselmiş ve elde ettiği
kazanımlarla da memleketin
aleyhinde çalışacak ne kadar insan
varsa hepsini bir şekilde sosyal ve
kültürel alanlara yerleştirerek,
başımıza musallat etmiştir. işte
bunların sonucudur ki, bugün
televizyon dünyası da bu köhnemiş
zihniyetin kontrolündedir -
3.
0VATAN HAiNLERiNiN ENTümünü Göster
AZILILARI
Deniz Gezmiş Gerçeği!
Son günlerde bir moda tüm
Türkiye'yi sardı. Bu modanın adı
"Deniz Gezmiş" modasıdır. Herkes
elinden geldiğince Atatürk'ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti
devletini yıkarak onun yerine kan
ve gözyaşı demek olan Marksist-
Leninist bir düzen olan Komünizmi
getirmeye çalışan Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarını aklama peşindedir.
Üzerinde o kadar konuşuluyor ki
hangisi gerçek hangisi yalan
anlamak imkânsız. Kimine göre
eline hiç silah almamış (!), kimine
göre romantik ve isyankâr bir
devrimci, kimine göre Türkiye'nin
"Che Guevera"sı, kimine göre ise
profesyonel bir ihtilalci...
işin içine son günlerde yazılan
kitaplar ve bir de dizi film girince
"Denizlerin" suçsuzluğu, boşuna
asıldıkları, mahkeme heyetinin bile
üzüldüğü, aslında mahkeme
heyetine karşı biraz efendi
davransalar idam edilmeyecekleri
gerçeği (!) birer birer ortaya çıktı!
ibrişim kuşağı kadar meşhur
olmasa da 68 kuşağı ve o dönem
yaşananların 40.yılı münasebetiyle
özel tartışma programları
hazırlanmış, "Denizlerin" ağabeyi,
arkadaşları vs. televizyonlarda boy
göstererek bu kampanyadaki
yerlerini aldılar. Yapılan gri
propagandadan etkilenen bazı
"ülkücü" liderler bile kendilerini
kolay kolay çıkarılmadıkları
televizyon ekranlarında bulmuş ve
"Denizleri" aklama yarışına
istemeden (!) ve farkında olmadan
katılmışlardır.
Bunun arkası "Denizlere" iade-i
itibar isteklerine kadar gider de
kimsenin haberi olmaz. Dahası bu
68 kuşağının yaptığı her şey
kutsanır haberiniz olsun. Belki Ruhi
Kılıçkıran, Yusuf imamoğlu, Dursun
Önkuzu, Süleyman Özmen ve diğer
şehitlerimizin katilleri bile aklanır...
Aslında bu yazıyı yazmayacaktım.
Zaten bu kişiler ve bu dönem
hakkında yeri gelince yazıyorum.
Fakat özellikle gençler arasında bu
kişiler hakkında bir "yanlış"
anlaşılma olduğunu gördüm.
Dahası bu "yanlış" anlaşılmadan ne
yazık ki "ülkücüler" de nasibini
almıştı. Bazı ülkücüler "Denizleri"
savunmaya başlamıştı bile. Üstelik
"bizi de kullandılar, onları da... "
diyerek...
Sanki o dönemlerde büyük
Atatürk'ün de dediği gibi "Türklük
âleminin en büyük düşmanı
komünizm" değildi...
Bu dönemin en meşhur ismi hiç
şüphesiz Deniz Gezmiş'tir. Deniz
gezmiş aslen Rizelidir. Sülalesi
yıllar önce Erzurum'a göçmüş, Deniz
Gezmiş ise babasının işi gereği
bulundukları Ayaş'da (Ankara)
doğmuştur.
Lise yıllarında Marksist-Leninist
fikirlerle tanışır ve bu fikirlerin
yılmaz savunucusu olur. O yıllarda
söylemeye başladığı "yaşasın
“Marksizm-Leninizm" sloganını
ölürken bile ağzından
düşürmemiştir.
Deniz Gezmiş 1969 yılında
Filistin'deki El Fetih gerilla
kamplarına gider. Burası bir izcilik
kampı değildi. Burada adam
öldürme, yaralama, sabotaj,
suikast, bomba yapımı gibi korkunç
şeyler öğretiliyordu. Deniz Gezmiş
de iyi bir öğrenci idi. Hatta
Türkiye'ye dönünce bu konuda
eğitmenlik bile yapmıştı.
"Denizler" Filistin'de eğitim görüp
Türkiye'ye gelmişler ve bugün
PKK'nın yaptığı gibi kanlı terör
faaliyetleri yürütmek istemişlerdir.
Deniz Gezmiş Filistin'den Türkiye'ye
döndükten sonra ODTÜ'yü
kendisine üs olarak seçmiş ve diğer
terörist arkadaşlarıyla burada
kandırdıkları gençlere terör dersi
vermiştir. Hem teorik hem de pratik
eğitim alan Deniz Gezmiş gerilla
kamplarında öğrendiği adam
öldürme, sabotaj, suikast ve diğer
terör çeşitlerini ODTÜ arazisi içinde
arkadaşlarına da öğretmiştir.
Beynelmilel komünizmin etkisinde
kalarak kandırılan Deniz Gezmiş ve
arkadaşları Türkiye cumhuriyeti
devletine olan isyanlarını "Türkiye
Amerikan emperyalizminin
sermaye, askerî kontrol ve kısmen
işgali altındadır"[1] sözleriyle dile
getiriyorlardı. Siyasal iktidarı ele
geçirmek için "politikleşmiş askerî
güç" kullanılması taraftarı olan bu
grup aynı zamanda, Türkiye'deki
bütün olumsuzlukların sorumlusu
olan siyasal iktidarlara karşı legal
ve demokratik yollarla mücadele
yolunun kapandığını iddia ederek
silaha sarılmışlardır. -
4.
0serefsiz yaziyi cok onceden yazdim wordden yapistiriyoruim devami var bu ozenti genclik gercekler gorsun komunist terorustu profil resmi diye koymasin
-
5.
0istedidiginizi soyleyin beni giblemez dusnduklriniz olaylara sig ve yuzeysel yaklasmayin ordan burdan ogrendiklernizle felsefe de yapmayin
-
6.
0Deniz Gezmiş ve arkadaşları,Tümünü Göster
uğruna öldükleri Marksist-Leninist
düzeni kurmak için silahlı
profesyonellerden oluşan bir
örgüte ihtiyaç duymaktaydılar. Bu
işi kendisi gibi Filistin El-Fetih
gerillâ kamplarında eğitim gören
Yusuf Aslan, Sinan Cemgil,
Alparslan Özdoğan, Hüseyin inan,
Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nahit
Töre tarafından kurulan THKO
yapacaktır. THKO diğer Marksist-
Leninist ihtilâlci sol örgütlerden
farklı olarak, bir lider belirlememiş,
liderin terörist eylemler esnasında
kendiliğinden ortaya çıkmasını
benimsemiştir. Kararların ortaklaşa
alınmasını ve ortaklaşa
uygulanması esasını kabul etmiştir.
Şehir ve kır eşkıyalığını aynı anda
benimseyerek bir arada yürüten
THKO'nun şehirlerde banka soyma,
fidye istemek için adam kaçırma
gibi eylemleri "Deniz Gezmiş
tarafından planlanıyordu."
[2]
Deniz Gezmiş tarafından planlanan
bu hırsızlık olaylarından elde
edilecek paralar Nurhak dağları
başta olmak üzere kırsaldaki
eşkıyaya gönderilecekti.
"Denizlerin" en takdir (!) edilen
özellikleri "emperyalizme" (!) karşı
olmalarıdır(!). ABD emperyalizmine
düşman ancak Marksizm-Leninizm,
Sosyalizm ve Komünizme (Rus ve
Çin emperyalizmine) dost olmak,
emperyalizme düşman olmak
anldıbına gelmez. Deniz Gezmiş lise
yıllarından sonra bir an bile olsun
ağzından düşürmediği "kahrolsun
ABD emperyalizmi" sloganını "ne
ABD, ne Rusya, ne Çin, her şey
milliyetçi Türkiye için" sloganı ile
taçlandırılabilirdi. Fakat
bunu yapmayarak "yaşasın
Marksizm-Leninizm, yaşasın Türk
ve Kürt halklarının kardeşliği... "
diyerek son nefeslerini verdiler.
Oysa o dönemin en acımasız
emperyalist devletleri ABD'yle
birlikte Rusya ve Çin'den başkası
değildi.
"Türk ve Kürt halklarının"
kardeşliğinden dem vuran ve
aslında belki de bugünkü
bölücülerin temel sloganı sayılan
sözleri söyleyen, ABD emperyalizmi
altında inim inim inlediğini iddia
ettiği Vietnam, Küba, Kore,
Kamboçya vs. için ağıtlar yakıp,
Rusya ve Çin'i görmezden gelenler
böyle yaparak emperyalizme
düşman olunmayacağını
bilmeliydiler. Eğer bugün kahraman
yapılmaya çalışılan "Denizler" o
yıllarda insanlık tarihinin gördüğü
en barbar, en vahşi, en korkunç, en
kanlı, en hayvansal vs. rejimi
altında katledilen "esir Türkleri" de
savunabilseydi, işte belki o zaman
"Denizler" için antiemperyalist
düşüncelerin yılmaz
savunucularıydı denilebilirdi.
Komünizm altında can çekişen
Azerbaycan, Kırım, Kazak, Kırgız,
Özbek ve tüm Asya Türkleri ile Irak
ve Suriye gibi güdümlü ülkelerdeki
Türk varlığı ağızlara alınmazken,
ülkücüler bunları dile getiriyor ve
"Denizler" tarafından "Faşistlikle"
suçlanıyorlardı. Çin esareti altında
"Çin işkencelerinin" en
ölümcülleriyle tanışan Uygur
Türkleri yok sayılırken, Sincan
Özerk Bölgesi değil "Doğu
Türkistan" dediğimizde yine bu
kesim tarafından saldırılara
uğruyorduk.
Hadi bütün bunları geçelim, oralar
uzak, "Denizlerin" siyasi ufku
oraları anlamaya yetmezdi diyelim.
Peki, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının en önemli
eylemlerinden biri olarak kabul
edilen ve 30 Ekim 1968'de
Samsun'dan başlatılan "2.Milli
Kurtuluş Savaşı" adlı yürüyüşte
meydana gelenlere ne diyeceğiz?
Samsun'da Atatürk anıtına çelenk
konulması ile başlayan bu yürüyüş
10 Kasım'da Anıtkabir'de sona
erecekti. Yürüyüş güzergâhı olarak
Atatürk'ün kurtuluş savaşında
izlediği yol seçilmişti. Yürüyüşe 22
öğrenci ile 2 işçi katılıyordu. -
7.
0Yürüyüş planlandığı gibi başlamıştı.
Eylemciler hiçbir problemle
karşılaşmadan Havza'ya kadar
gelmişlerdi. Ancak Havza'da
dinlenmek
için verdikleri molada aralarında bir
tartışma çıkıyordu.
"Yürüyüşün geri kalan kısmında
Türk bayrağı ile mi yoksa bayraksız
mı devam edileceği" konusunda
çıkan tartışmada antiemperyalist
(!), Türkiye sevdalısı (!), Atatürkçü
(!) Deniz Gezmiş'in dediği olmuş ve
Türk bayrağı yürüyüşten
çıkarılmıştı. [3]
işte size bir "asker kaçağı" [4] da
olan antiemperyalist Deniz Gezmiş!
Emperyalizme karşı kazandığımız
hürriyetimizin sembolü olan
bayrağımıza bile tahammülü yok!
Deniz Gezmiş'in Türk bayrağına
karşı takındığı tavır
Yürüyüşçülerden bir kaçının tepki
olarak yürüyüşü terk etmesine
neden olmuş ancak yürüyüş buna
rağmen devam etmiştir. Bazı
yazarlar bu konuda ayrıntıya
girmeden (belki de bu bayrak
hazımsızlarını korumak ve deşifre
etmemek için) "yürüyüşü
düzenleyen örgütler arasında
anlaşmazlıklar çıktı" [5] diyerek
olayı örtbas etmişlerdir.
"Denizlerin" bayrağımıza karşı
takındıkları bu çirkin tutumu dile
getirenler, bunları aklamaya
çalışanlarca tepkiyle karşılanmış,
reddedilmiştir. Hatta bazıları o
yürüyüşte Deniz Gezmiş'in Türk
bayrağı ile çekilmiş fotoğrafları
olduğunu iddia etmiştir. Eğer bu
doğruysa büyük bir ihtimalle
yürüyüşün Havza'ya kadar olan
kısmında çekilmiştir. -
8.
0@26 allaha tapiyorum
-
9.
0Deniz Gezmiş ve arkadaşları
kaçınılmaz sonlarına doğru hızla yol
alırken onları ipe zütürecek
eylemlerden birini de dava
arkadaşlarından Mahir Çayan ve
ekibi gerçekleştiriyordu.
Emperyalizme (sadece ABD
emperyalizmine) düşman Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının iş bankası
Emek (Ankara) şubesini soymaları
THKP-C ve Mahir Çayan'a ilham
kaynağı olmuştur. Bundan cesaret
ve ilham alan Mahir Çayan ve
arkadaşları da hemen bir çalışma
yaparak soyabilecekleri korumasız
bir banka aramaya koyulurlar.
Aranan banka Ziraat Bankası
Küçükesat (Ankara) şubesi idi.
Yapılan plan gereği bu soygunu
Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı,
Hüseyin Cevahir ve özellikle Hüdai
Arıkan'dan oluşan terör grubu
gerçekleştirecekti. Bu soygunda
Deniz Gezmiş'e benzemesi sebebi
ile özellikle Hüdai Arıkan yer
almıştır. Soygun saatini unutan (!)
Mahir Çayan'ın katılmadığı bu
eylem başarıyla tamamlanmış ve
ertesi günkü gazetelere
soyguncuların kimlikleri (!) açık
seçik yansımıştı. Banka
görevlilerinin ifadelerine göre
vezneden parayı alan uzun boylu
kişinin Deniz Gezmiş olduğu iddia
ediliyordu. -
10.
0Deniz Gezmiş ve arkadaşları
kaçınılmaz sonlarına doğru hızla yol
alırken onları ipe zütürecek
eylemlerden birini de dava
arkadaşlarından Mahir Çayan ve
ekibi gerçekleştiriyordu.
Emperyalizme (sadece ABD
emperyalizmine) düşman Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının iş bankası
Emek (Ankara) şubesini soymaları
THKP-C ve Mahir Çayan'a ilham
kaynağı olmuştur. Bundan cesaret
ve ilham alan Mahir Çayan ve
arkadaşları da hemen bir çalışma
yaparak soyabilecekleri korumasız
bir banka aramaya koyulurlar.
Aranan banka Ziraat Bankası
Küçükesat (Ankara) şubesi idi.
Yapılan plan gereği bu soygunu
Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı,
Hüseyin Cevahir ve özellikle Hüdai
Arıkan'dan oluşan terör grubu
gerçekleştirecekti. Bu soygunda
Deniz Gezmiş'e benzemesi sebebi
ile özellikle Hüdai Arıkan yer
almıştır. Soygun saatini unutan (!)
Mahir Çayan'ın katılmadığı bu
eylem başarıyla tamamlanmış ve
ertesi günkü gazetelere
soyguncuların kimlikleri (!) açık
seçik yansımıştı. Banka
görevlilerinin ifadelerine göre
vezneden parayı alan uzun boylu
kişinin Deniz Gezmiş olduğu iddia
ediliyordu. -
11.
0Böylece gazetelere yansıdığıTümünü Göster
kadarıyla soygun Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının üzerine kalıyordu.
Bu soygundan sonra üzerlerindeki
baskıyı azaltmak ve dikkatleri
başka tarafa çekmek isteyen Mahir
Çayan ve ona bağlı olan terör grubu
bu amacına ulaşmış ve boyu posu
Deniz Gezmiş'e benzeyen Hüdai
Arıkan sayesinde bu soygunu Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının yaptığına
herkes inanmıştı. Böylece bir
devrimci (!) yaptığı hırsızlığı bir
başka devrimcinin (!) üzerine
atarak arkadaşının ipe bir adım
daha yaklaşmasına sebep
oluyorlardı. Bu durum her iki taraf
için de kötü bir durumdur. Yapan ve
başkasının üzerine atan grup yani
Çayan ve arkadaşları, yaptıkları
eylemleri sahiplenecek cesaretten
yoksun kişilerdir. Deniz Gezmiş ve
arkadaşları ise yapmadıkları
eylemleri sahiplenerek sahte
kahramanlık elde etmişlerdir.
Ancak Mahir Çayan ve çetesinin
Deniz Gezmiş'in idam edilmesine
katkı sağladığı bir gerçektir.
Yıllardır devleti ve başka odakları
bu idamlarla ilgili olarak sürekli
suçlayan ve baskı altında tutan
çevreler artık çok sevdikleri (!)
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin inan'ın katillerini Mahir
Çayan ve çetesi içinde
aramalıdırlar. Bu konuda Necmettin
Hacıeminoğlu bakın neler söylüyor:
"Ulaştırma bakanı Seyfi Öztürk i.Ü.
Fen Fakültesinde bir konuşma
yaparken Deniz Gezmiş ve
arkadaşları tarafından yuhalanır ve
hakaret edilir. Olay mahkemeye
intikal eder. Ancak bu çocuklar
beraat eder. Suç işlenen yer
üniversite, suç işleyenler de öğrenci
olduğu için üniversite idaresinin
ceza vermesi gerekirdi. O da
olmadı. Aksine bir kısım öğretim
üyesi ve basın mensubu Deniz
Gezmiş'i alkışladı.
Daha sonra, i.Ü.Hukuk Fakültesi
Dekanı Orhan Aldıkaçtı'ya
makamında tabanca çeken Deniz
Gezmiş polisler tarafından suçüstü
yakalanmasına rağmen
mahkemede beraat ettirildi.
Böylece Deniz gazete
sütunlarındaki şöhretli yerini alıyor,
bazı öğretim üyeleri ondan
Denizciğim diye bahsediyorlardı.
Bir başka sefer Deniz, Yıldız'da
dürbünlü tüfekle yakalandı. Fakat
bu suçtan da ceza almadan
kurtuldu.
Ankara'da ÖDTÜ'de karargâh
kurdu. Rektör Erdal ile senli benli
Arkadaş oldu... Artık yüksek tirajlı
gazetelerde boy boy fotoğrafları
çıkıyordu...
Sosyete kadınları ona âşık olmaya
başlamıştı. Binlerce insan Deniz
Gezmiş bu gece de bizim evde
saklansa diye iç geçiriyordu.
Nitekim arandığı zamanlarda
geceleri ünlülerin evinde kalıyordu.
Bir kısım 12 Martta tutuklanan nice
profesör, politikacı, artist ve subay
Deniz'i
devletin güçlerine karşı aylarca
saklamıştı...
Şimdi anlaşıldı mı Deniz'in
katilleri."[6]
Deniz Gezmiş o dönemde kendisine
gösterilen sahte sevgi ile coşuyor,
coştukça şımarıyor ve fevri hareket
ediyordu. Marksist-Leninist
ideolojinin tek sözcüsü gibiydi.
Kendisi gibi öne çıkanlardan hiç
hoşlanmıyordu. Bunlar arasında
TiKKO'nun kurucusu ibrahim
Kaypakkaya
da bulunuyordu. Deniz Gezmiş ile
ibrahim Kaypakkaya arasında
yaşanan ve bu iki gruba bağlı
militanların birbirlerinden nefret
etmelerine de neden olan bu olay
şöyle gelişmişti.
ibrahim Kaypakkaya, Çapa Yüksek
Öğretmen Okulunda meydana
gelen bir olay nedeniyle
tutuklanarak Sağmalcılar
Cezaevine konur. Deniz Gezmiş de
aynı cezaevinde tutukludur. Deniz,
Öğrenci hareketleri nedeniyle
cezaevine gelen gençlerle
sabahları spor, akşamları ise teorik
eğitim yapmaktadır. Deniz 1.91
boyunda, ibo ise ondan daha
küçüktür. ibrahim Kaypakkaya
Fikirlerini belirtir. Fikirlerini
belirttiği için karşı taraf
rahatsızlıkla karşılar ve uyarı yapar.
Uyarılara aldırmaz ve bir kaç kez
aynı şekilde Fikirlerini belirtir. Vural
Yıldırımoğlu, ibo'nun yanına
gelerek, "Bak bunlar dev gibi,
bunlarla tartışma. Eşit değilsiniz",
der. Devamında Deniz ile ibrahim,
"Sosyal emperyalizm konusunda
tartışmaya girer. Deniz,
"Sosyalizme soldan ihanet
ediyorsunuz", der. ibo, "Sosyal
emperyalizmi sosyalizm olarak
gösterenlerdir sosyalizme asıl
ihanet edenler", deyince, Deniz,
sinirlenip ibo'ya bir yumruk atar. -
12.
0Bir başka olay ise Deniz Gezmiş ve
Perinçek grubu arasında yaşanır.
Olay 5 Haziran 1970'de meydana
gelir. PDA yandaşlarının yayım ve
tutumlarından hoşlanmayan Deniz
Gezmiş, PDA'nın istanbul'daki
bürosunu basarak "devrimci şiddet"
uygular. Bunun üzerine PDA bir
bildiri yayımlayarak Deniz Gezmiş
ve arkadaşlarını ağır bir dille
eleştirir:
"Demokratik güçlerin birbirine karşı
zor kullanmasını hiçbir gerekçe ile
doğru göremeyiz. Halk içindeki
çelişmeleri zorbalıkla çözmeye
çabalamak devrimci bir davranış
olamaz. Hele bu yolda kullanılan
kaba kuvveti 'devrimci şiddet'
olarak nitelemek, devrimci şiddet
kavrdıbını yozlaştırmak ve ona işçi
sınıfı düşmanlarının istediği anlamı
vermek olur."
Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile
Doğu Perinçek ve arkadaşları
arasındaki bu husumet "Denizlerin"
idamlarına kadar sürer. Hatta
"Denizleri" kurtarmak ve idamı
engellemek için tüm örgütler
seferber olurken Doğu Perinçek ve
arkadaşları idamları umursamaz
tavırlarla 23
Mart 1971 tarihinde "Yusuf Aslan
ve Deniz Gezmiş arkadaşlara Açık
Mektup" yazarak onların
yaptıklarının ne kadar kötü
olduğunu
Kamuoyuna duyuruyordu. Açık
mektupta "(... ) Halkla sağlam
devrimci bağları
olmayan, halk içinde erimeyen bir
grup insan, ne kadar çok ve modern
silahlara sahip olursa olsun, ne
kadar kişisel kahramanlık vasıfları
taşırsa taşısın devrim yolunda
ilerleyemez. Devrimci gençliğin
içinde
ve önünde yiğitçe savaştınız,
halkımıza hizmet ettiniz. Bütün
devrimciler gibi, hatalar yaptınız.
Son birkaç ay yaptığınız işler
ise, büyük hatalar taşımaktadır"
denilerek yoğun bir eleştiri
yağmuruna tutulmuşlardır.
Yazılacak daha çok şey var...
Bir devir anlatılırken yanlı
davranışlardan kaçınmalı ve
gerçekçi
olunmaya gayret edilmelidir. Hele
hele bunu yaparken "ülkücüleri"
karalamak ve "yaşasın Marksizm-
Leninizm" diye son nefesini
verenleri
antiemperyalist ilan etmek akıllara
ziyandır. Bu dönemin ülkücü
mücadelesi film olursa eminim ki
birçok kahraman çıkacaktır. Ama
kimse
"Denizlerden" bir kahraman
çıkarmaya kalkmasın...
Çünkü değiller! -
13.
0@58 yazinin tamamini okudum senin hayatinda okumayamayacagn makaleler ve kitaplar okudum bunlar sadece turk yazarlar degil sen simdi gibtir git yat liseli
-
14.
0@59 eminmisin son sozlerinin onlar olduguna pic liseli
-
15.
0copy paste diyen picler okuyun alinti zaten ben kendim yazdim demedim yavsak beyinli sabit fikirli muallakler
-
16.
0@83 sakirtte degilim ulkucude hala ben gercekleri savunurum isteyen sovsun isteyen gibsin
-
17.
0amin ogullari sizin gibi sabit fikirli devrimcide olmaz adamda olmaz deniz gezmise karsu yazi yazanlara hemen ulkucu fasist deyip karalarsiniz ulkucude degilim sakirtte gercerkler acidir bazende acitir sabit fikirli muallak picler
-
18.
0VATAN HAiNLERiNiN EN
AZILILARI
Deniz Gezmiş efsanesi, bir
televizyon dizisi dolayısıyla artan
ilginin de etkisiyle gittikçe büyüyor.
Ve elbette, mitolojik bir kahraman
gibi gittikçe dokunulmaz ve
hayranlık öznesi hâline geliyor.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları,
inandıkları idealler için mücadele
etmişler ve bu mücadele
sonrasında da idam edilmişlerdir.
inandıkları uğruna mücadele
etmelerinin ve bu uğurda ölümü
göze almalarının inkârı zor bir
hayranlık duygusu yarattığı
söylenebilir. Fakat bu hayranlık
duygusundan sıyrılarak bazı
noktalara temas etmekte fayda
var.
Deniz Gezmiş’in idamında, öğrenci
liderliğinden profesyonel
devrimciliğe geçişinin ve THKO
(Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu)
çatısı altında yürüttüğü mücadele
etkili olmuştur. Yoksa Deniz
Gezmiş, isyankâr ve romantik bir
gençlik lideri olduğu için idam
edilmemiştir. Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının idam edilmesini
onayladığımız veyâ bu idamları ve
dönemin cuntasını şirin
gördüğümüz için söylemiyoruz
bunları. Amacımız, Deniz Gezmiş’in
ve THKO’nun ideolojik çizgisinden
söz etmek. -
19.
0Her ne kadar THKO’nun en bilinen
ismi Deniz Gezmiş ise de, örgütün
teorik liderinin Hüseyin inan olduğu
konusunda herkes mutabıktır.
THKO gibi döneme damgasını
vurmuş bir örgütün ne yazık ki
teorik metinleri azdır. Mahir Çayan
liderliğindeki THKP-C, THKO’ya
kıyasla çok daha sağlam bir teorik
altyapıya sahiptir. Bu sebeple de,
THKO dağılırken, THKP-C varlığını
başka örgütler çatısında devam
ettirebilmiştir.
THKO’nun yapısını ve bu örgütü
oluşturanların dünyaya bakışını
yansıtan, Hüseyin inan tarafından
1972’de kaleme alınmış Türkiye
Devriminin Yolu başlıklı broşürdür.
Türkiye Devriminin Yolu başlıklı
broşür göz önüne alındığında, Deniz
Gezmiş’e bugün sahip çıkanlardan
bir kısmının aynı zamanda sıkı birer
Kemalist olması da çok şaşırtıcı bir
hâle gelmektedir. Yine, bu sıkı
Kemalist bu grubun aşırı AK Parti
düşmanlığı ve yer yer şövenizme
kayan milliyetçilikleri de, bariz bir
kafa karışıklığının göstergesi.
Evet, Deniz Gezmiş ve THKO
davasının diğer sanıkları
savunmalarında Mustafa Kemal’e
ilişkin olumlu bir tavır
takınmışlardır. Fakat, THKO’nun
Mustafa Kemal’i ile resmî
ideolojinin ve bugünkü ulusalcıların
Mustafa Kemal’inin farklı kişilerdir.
Bugünkü ulusalcılık tarafından öne
çıkarılan Mustafa Kemal, ulus-
devlet anlayışının kurucusu ve Türk
milliyetçisi bir figürdür. Oysa THKO,
Mustafa Kemal’i, Türkiye Kurtuluş
Mücadelesinin önderi ve dolaylı
olarak Türk-Kürt devletinin
kurucusu olarak tanımlamaktadır. -
20.
0Bugün Ak Parti’yi PKK ile bir tutacakTümünü Göster
ölçüde Kürtçü sayan ulusalcılarımız,
Deniz Gezmiş'e ve THKO’ya sahip
çıkarken, THKO’nun teorik metni
olan Türkiye Devriminin Yolu (Mart
1972) broşüründen habersizdir.
Bakın o metinde Kürt meselesi ile
ilgili olarak ne denilmekte:
"Türkiye’deki tüm emekçilerin
çıkarlarına en uygun çözüm yolu da
bölgesel özerklik olacaktır.
Bölgesel özerkliğin sınırlarını ve
kapsdıbını da ancak aynı sosyal ve
iktisadî yaşantıya sahip olan
halkların kendileri tayin eder. Biz,
bu özerklikte titizlikle Türkiye’de
uluslararası (sosyalist) kültürün ve
iktisadî yapının korunmasına
çalışmalıyız. Çalışmalıyız, çünkü
sosyalist, uluslararası kültür ve
iktisadî ilişkiler bütün çalışan sınıf
ve tabakaların çıkarınadır."
Bölgesel özerklik, Leyla Zana
tarafından ilk olarak dillendirilen,
Abdullah Öcalan’ın imralı’da
geliştirdiği Demokratik Cumhuriyet
tezinin yansıması olan ve DTP
tarafından son kongresinde yol
haritası olarak benimsenen bir
görüştür. Yani, Deniz Gezmiş’in
önderliğini yaptığı THKO, bugün
imralı’da Abdullah Öcalan
tarafından geliştirilen Demokratik
Cumhuriyet tezinin ve DTP
tarafından savunulan özerklik
projesinin ilk temsilcisidir.
“Deniz Gezmiş, Hüseyin inan ve
Yusuf Aslan iyi ki asılmıştır”
demediğimizi bir kez daha
belirtelim. Fakat Deniz Gezmiş ve
arkadaşları, bugün Ak Parti veya
başka gruplar tarafından dile
getirildiği takdirde Kürtçülük
sayılacak pek çok önerinin de
ötesinde fikirlere sahip bir
devrimciler idi. Bu yüzden de idam
edildi.
Beyazıt’ta öğrenci korteji
düzenleyen âsi bir genç miydi Deniz
Gezmiş? Hayır. O kadarla kalsa idi,
bu ölçüde yaygın bir yankı
bırakamazdı. Fakat kabul etmek
gerekir ki Deniz Gezmiş ve
arkadaşları, bugün pek çoğunun
kulak tıkadığı tezleri
seslendiriyorlardı; özellikle de Kürt
sorunu bağlamında. Sanırım bu
durum, başta Roj TV olmak üzere
pek çok Kürtçü yayın organı
tarafından niçin Deniz Gezmiş
anısına bu kadar ateşli yayınlar
yapıldığını açıklamaktadır.
Son bir tespitle yazıyı bitirelim.
Bilindiği gibi 68 kuşağının sonradan
sivrilen devrimci liderlerinden birisi
de, ibrahim Kaypakkaya’dır. Deniz
Gezmiş’e duyulan bu ateşli aşkın,
Kaypakkaya’dan esirgenmesi de
ilginç. Kaypakkaya da Deniz
Gezmiş’lerin çevresinden yetişmiş
bir sosyalist devrimci iken, niçin
adı-sanı ulusalcılarımızca bir kez
olsun anılmaz? Yoksa bunun
sebebi, Kaypakkaya’nın Kemalizme
karşı olması mıdır?
Deniz Gezmiş gibi devrimci bir
lideri, özerk bir Kürdistan talebine
karşı bile, sırf Mustafa Kemal’e
yaptığı bazı atıflardan ötürü bu
kadar makbul sayan
ulusalcılarımıza Allah akıl fikir
versin! Zirâ, akıl ve fikir olmadan
tutarlılık olmuyor.
-
pajeeet
-
linke tiklamadan sildim
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 17 05 2024
-
aishe evimin kadını ol
-
mematiyi gene ferre altincisinde gördüm
-
ferre altincisinde sağlam link aramak
-
ayşe bu soruya lagaluga yapmadan net cevap ver
-
5 kiz 2 erkek 1 kapibara oturduk sizleri izliyoruz
-
memati seni bir daha ferre
-
20 yıllık kamanyak bebe oldu he
-
yarragimgotunuzegirsin
-
yvmhawking
-
dana sote ile dana kuşbaşı arasındaki fark ne
-
balkanlardan yeni goc dalgasi
-
seninle karsilikli kitap okumak
-
rüyamda petrol çıkardığımı göreyim
-
bugün kaç mantıklı yada komik entry okudunuz
- / 1