/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +1
    diyar pala gibi
    ···
  2. 27.
    +3
    Huriye

    Çok ağır konuşmuştu bu sefer. Yanına gidip iyice kızacağım Rıfat’a. Odaya girdiğimde Rıfat bir şeyler çiziyor Halis ise uyuyordu.

    Huriye-“RIFAT! Neden babana öyle şeyler dedin?”

    Rıfat-“Yalan mı söyledim? O gezgin denen kişiyi arıyor. Biz umurunda bile değiliz.”

    Huriye-“Umurundasınız. O sizi seviyor ama sevgisini gösteremiyor.”

    Rıfat-“Neden gösteremiyormuş? Hal hatır sormak bu kadar mı zor? Okulda etkinliklerimize katılmak bu kadar mı zor? Kaç yıllık babam ama sanki yabancı gibi.”

    Huriye-“Oğlum. O yetim büyüdü. Onun annesi ve babası olmadı. Size nasıl davranacağını bilmiyor ki?”

    Rıfat-“Benim de babam var ile yok arasında. Olmasa da üzülmem artık.”

    Huriye-“Babanın neler yaşadığından haberin yok. Akrabaları onu reddetti. Ona ne diyorlardı biliyor musun? Lanetli çocuk. Ölse kutlarlardı bile. Ama o yılmadı. Yalnız olmasına rağmen hep onu kabul edecek birisini aradı. Sonunda aile buldu. Ama onları tekrar kaybetti.”

    Rıfat-“Evet. Bu gidişle bizi kaybedecek.”

    Huriye-“Bizden bahsetmiyorum. Şu an size anlatamam. Zamanı gelince babanız size anlatır. Ama diğer ailesine ulaşması için o gezgin denen çocuğa ihtiyacı var.”

    Rıfat-“Başka bir çocuğu daha mı var?”

    Huriye-“Kardeşleri var. Öz değil. Üvey kardeşleri. Ama her zaman öz kardeşi gibi severdi onları. Baban bizim ve onlar için çok fedakarlık yaptı. Hatta bir kere vücudunun tamamı alçıya bile alınmıştı. Bir daha babanı bu şekilde üzmeni istemiyorum Rıfat.”

    Rıfat-“Ama anne. Biz buradayız. Oraya isterse uçakla gidebilir bir hafta falan. Gitsin ne yapacaksa yapsın hevesini alsın geri gelsin bizim babamız olsun artık.”

    Huriye-“Orası uçakla gidilecek bir yer olsaydı baban binlerce kez giderdi.”

    Rıfat-“Nasıl bir yermiş orası?”

    Huriye-“Bunu size ben anlatamam. Babanıza sorarsanız belki anlatır. Şimdi hazırlanın. Süleyman amcanız bizi yemeğe çağırmış. Gidiyoruz.” Dedim ve odadan çıktım. Umarım Rıfat anlamıştır. Bir Bine’nin de onlara artık olanları anlatma zamanı geldi. Üstümüzü giyindik ve üçümüz beraber aşağı indik. Aşağıda olanları görünce hemen Bir Bine’nin yanına koştum. Ağlıyordu.

    Huriye-“Bir Bine. iyi misin? Ne oldu?”

    b-“Son bağım da koptu. Beta…”

    Huriye-“Tamam tamam. Sakin ol. Sen odaya çık. Bugün gelemeyeceğimizi ben haber veririm Süleyman abiye. Çocuklar. Siz de odaya çıkın.”

    Rıfat-“Beta da ne?”

    Huriye-“Rıfat. Sonra anlatırım. Şimdi odanıza çıkın. Çabuk.” ikisi de odaya çıktılar. Ben de Bir Bine’nin yanına oturdum.

    Huriye-“Bu kadar ağlama ama. Ne demişlerdi? Onlar için ölmek en büyük şeref. Kutlanması gereken bir şey demediler mi sana? Şimdi ağladığını görseler sana kızmazlar mı?”

    b-“Öyle ama… Geri dönemedim. Göremedim Beta’yı. Beni bekliyorlardı. Ama yanlarına gidemedim. Yine. iyi bir baba da olamadım, iyi bir kardeş de olamadım…”

    Huriye-“Bak kızacağım şimdi sana ha. Sen odana çık yat. Yarına kadar kendini toparla. Beta görse bu halini kesin kızardı sana. Bak ben bile kızıyorum. Hadi çık odana. Yat uyu. Bu gün çok kafan doluydu zaten. Biraz yat toparlan.”

    b-“Uyuyamıyorum ki. Nasıl toparlanayım?” Nasıl unuttum ben bunu ya. Her seferinde yanımda yattığı için ben uyuyunca onu da uyuyor diye düşünüyorum.

    Huriye-“Sen yine de yat ve gözlerini kapat. Uyumasan da rahatlamaya çalış. Kafanı toparla.”

    b-“Ama Süleyman abi…”

    Huriye-“Ben konuşurum dedim ya onunla. Sen kafanı toparlamaya bak.” O da hiçbir şey demeden odaya doğru yöneldi. Ben de arayıp Bir Bine’nin rahatsızlandığını ve gelemeyeceğini söyledim. Merak ettiği sesinden belli oluyordu ama kızıyormuş gibi davranıyordu. Yarın geleceğimize söz verdim
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +3
    Bir Bine

    Ne iyi bir baba olabildim. Ne de iyi bir kardeş. Bu düşünceler arasında dolaşıp duruyorum. Beta da öldü. Ejderha diyarı ile olan son bağım da kopmuş gibi hissediyorum. Ve oraya gidememiş olmam acı veriyor. Uyuyamamam bile zoruma gidiyor şu an. Uyusam, uyansam, rüya sansam… Ne bileyim başından beridir gezgin olmadığımı düşünsem… Ama nerede. imkansız. Gezgin olmasaydın bu ölümsüzlüğüm nereden gelirdi? Artık kendimi toparlamalıyım. Benim bir ailem var. Güzel bir karım var. iki tane çocuğum var. Artık onlara odaklanacağım. Ejderha Diyarı, Ork Diyarı ve diğer diyarlar bensiz idare edebilir. Oyalanırlar da Luka ne olacak? Beni bekliyordu. Off. Yeter ya. Gerçekten birileriyle konuşmaya ihtiyacım var. Ama bu kiminle konuşulur ki? Her zamanki gibi yine içime atacağım. Belki ileride konuşacak birilerini bulurum.

    Ben bunları düşünürken çoktan sabah olmuş bile. Hatta Huriye gelmiş yanıma bile yatmış uyumuş. Keşke ben de uyusam. Kıskanıyorum aslında. Hem ölümsüz olup hem uyusam güzel olabilirdi. Ve acıksam. Ve susasam. Açlığın verdiği hafif mide ağrısını bile özledim. Yalan yok. Saate baktım. Bugün kumarhaneye gitsem iyi olacak. Günlerden cumartesi. Acaba bugün mü yapsak mangalı? iyi bir fikir geldi aklıma. Bizim kaypağı da mangala çağırsam? Süper olur. iki iş aradan çıkmış olur. Hemen telefonu elime aldım ve kaypağın numarayı çevirdim. Telefonu açtı. Keşke açmasaydı…

    Süleyman-“Lan beynini gibtiğim. Arayacağın zamanın dıbına koyayım.”

    b-“Hayırdır abi? Günündesin galiba.”

    Süleyman-“He günümdeyim dıbına koyayım. Tam boşalıyordum zütünü gibtiğim dangalak seni. Bütün zevkin ortasına yarak gibi girdin. Hayatını gibeyim senin.” Tam boşalıyordum derken? Iyy. Senin ben amk. Iyy.

    b-“Pardon abi. Hemen söyleyeyim o zaman. Bugün mangal yapacağız Alaca Park’ta. Sen de gelsene diyecektim.”

    Süleyman-“Sabahın 7 sinde mangal için mi aranır dıbını derdini gibtiğim. Gelirim sonra. O mangalda senin ağzını yüzünü gibmezsem bana da Süleyman demesinler.” Dedi ve telefonu kapattı. bine bak. Sabahın 7 sinde karı mı gibilir peki? Aslında bu kaypak. Adam 65 yaşına geldi daha karı zütürüyor. Onun yaşındaki adamlar tövbe edip namaza başlıyor amk. Mangal çok eğlenceli geçecek(!). Hissedebiliyorum.
    ···
  4. 29.
    +1
    Geri dönmene sevindim, yerimi alayım ben de
    ···
  5. 30.
    +3
    Miras Styla

    Memleketime geri döndüm. Döndüm ama içeri girmek için bayağı uğraştım. Ülkede giriş çıkışlar yasaklanmış. Sadece ben izinliyim. Benim olduğumu anlamaları için güneşe çıkmak zorunda bile kaldım. Gözlerimin pembe renge döndüğünü görsünler diye. Ve yanında birkaç soru sorduktan sonra beni içeri kabul ettiler. Sadece ülkeye girişte bu kadar soru sordular. Bu iyi değil. Acaba kral paranoyaklaştı mı? Bu yaşında? Ama sadece dışarıdan korunuyor. Şehrin içine girdiğimde değişen bir şey yoktu. Olağanüstü bir durum yok. Sonunda kralın sarayına vardım. içeri girdiğimde hemen kapıda biri beni karşıladı.

    Asker-“Sizi bekliyorduk Tanrıça Miras Styla. Kral sizi acilen görmek istedi.”

    Miras-“Kral tam olarak nerede?”

    Asker-“Şu an kralımız generaller ile toplantı odasında. Size toplantı odasına kadar eşlik etmeme izin verin.”

    Miras-“Toplantıya benim de katılmam doğru bir hareket mi?”

    Asker-“Özellikle sizi toplantıda bekliyor.” Dedi ve önden yürümeye başladı. Ben de arkasından takip ettim.

    Toplantı odasına geldik. Savaş meclisinde normalde 12 general olurdu. Fakat şu an 3 general var.

    Noz-“Hoş geldin Miras ab… Miras Styla.”

    Miras-“Hoş buldum.”

    Noz-“Herkes buradaysa toplantıya başlayabiliriz.”

    Miras-“Herkes mi? 9 general ekgib daha.”

    Noz-“Onlar idam edildi.” idam mı edildi? iDAM MI EDiLDi? Bu ne delilik. Devlet işlerine karışmamam gerekiyor normalde ama:

    Miras-“Neden 9 general birden idam ettiniz?”

    Noz-“Savaş bitene kadar kararımı sorgulama demiştim. Sözümü unuttuğunuza inanıyorum.” Haklı. Savaş bitince hepsini soracağım. Deli gibi merak ediyorum.

    Miras-“Haklısınız. Kusura bakmayın. Size kararları iletmeme izin verin. Aldmir Krallığı teslim olmayı reddetti ve savaş ilanınızı kabul etti. Geansi krallığı ise teklifinizi kabul etti. Yager krallığı da teklifinizi kabul etti lakin size tüm krallıkları fetih etmeniz için 1 sene verdi. Eğer fetih edemezseniz krallığı sizden alacağını beyan etti.” Generaller aralarında fısıldaşmaya başladılar bile. Çünkü böyle kararları anca bir deli verir. Ama o bir çocuk.

    Noz-“Güzel. General Talong.”

    Talong-“Emredin kralım.”

    Noz-“Senden 100 tane asker alıp Gaensi krallığına sefere gitmeni istiyorum.” Talong soğuk soğuk terler dökmeye başladı.

    Talong-“ 100 asker mi? Ama kralım…”

    Noz-“Haklısın. Fazla oldu. 50 asker al ve bugün sefere çık.” Talong daha fazla konuşamadı. Bayılacak gibiydi. Evet. Generalden bahsediyoruz. 50 kişilik bir ordu ile koskoca Gaensi krallığını fethetmeye gidecek. Herkes kral delirmiş gibi bakıyordu. Ben de dahil. Ama ben daha çok merak ediyordum sonucunu.

    Talong-“Kralım. Bu sayı az değil mi? Hem 50 tane askerle koskoca bir krallık fethedildiği nerede görünmüş?”

    Noz-“Sen dediğimi yap. Kararlarımı sorgulama. Hem bunu başarabilirsen ünlü bir general olacaksın.” Bunu duyunca bıyık altından gülümsemeye başladı. Ama hala endişeliydi.

    Talong-“Nasıl isterseniz.”

    Noz-“Peki yaptırdığım borozan ne durumda Karsu?”

    Karsu-“Borozanın yapımı devam ediyor. 1 aya bitmesini planlıyoruz.”

    Noz-“1 ay çok uzun. 1 hafta süre verdiğimi söyleyin marangozlara ve demircilere.”

    Karsu-“Ama kralım. istediğiniz borozan fazla büyük. Ve borozanın ağzı herhangi bir insanın çalamayacağı kadar geniş. içine 20 tane asker sığar. Eğer nedenini söyleyebilirseniz size daha kolay yardım edebilirler.”

    Noz-“Kimse nedenini bilmeyecek. Bir tek ben bileceğim kararlarımın nedenini.”

    Karsu-“Peki kralım. Nasıl isterseniz.”

    Noz-“Yont. Sana verdiğim görevi yerine getirdin mi?”

    Yont-“Evet efendim. Söylenti şu anda yayılmaya devam ediyor. Ve casus muhtemelen Aldmir krallığına gitmiştir.”

    Miras-“Peki söylenti nedir?”

    Noz-“Kız kardeşinin geri zütürmediği bir ejderha bulduk. Bize savaşta yardım edecek.” Ejderha mı? Ejderhayı demesi aklıma kardeşimin ölümünü getirdi. Kegib kegib nefes almaya başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +3
    Yüzlerce Yıl Önce Gezide (Önceki Anısının Devamı)

    Miras-“Hahaha. Sen tanrıça olacaksın ha? Büyümüş de küçülmüşe bak hele. Öncelikle insanlar seni kabul edecek mi?”

    Kim-“Neden etmesinler ki? Bir de kilisem olur. Bana gelip yardım isterler. Ben de yardım ederim onlara.”

    Miras-“Daha ne kadar biliyorsun da yardım edeceksin onlara?”

    Kim-“Bilmeme gerek yok. Ben bir gezginim. Sadece birkaç diyar dolaşıp çözüm aramam yeterli. Hem hemen tanrıça olacağım demiyorum. ileride tüm insanlar beni sevsin, bana saygı duysunlar istiyorum. Hem böyle bekar yaşamak da istemiyorum. Evlenmek, çocuklarım olsun istiyorum.”

    Miras-“Evlenmek mi? Çocuklarının ölümünü göreceksin. Sen ölümsüzsün. Evlenmek bizi sadece engeller.” Bana gülümseyerek döndü.

    Kim-“Ben öyle düşünmüyorum. Hem iddiaya varım 100 sene içinde evlenirsin.”

    Miras-“Evlenmeyeceğim. Boşuna çabalıyorsun. Neyine girelim?”

    Kim-“Eğer evlenirsen bana kitabını okuyacaksın.”

    Miras-“Eğer evlenmezsem de bir daha kitabım hakkında soru sormayacaksın.”

    Kim-“Öyleyse anlaştık.” Dedi ve gülümsedi. O hatırladığım son samimi gülümsemesiydi.

    1 Sene Sonra (Anılarında)

    Kim, ork diyarına çok sık gidiyordu. Nedenini bilmiyorum. Hatta orklar ona silah bile dövmeyi öğretmiş. iki tane silah bile dövmüş. ikisi de dikenli topuz. Durmadan anlatır durur. Gittim gördüm. Onları sadece kendisi taşıyabiliyordu. Orklar bile onun gücüne erişemiyordu. Ama topuzlarını sanki çocuğu gibi seviyordu. Durmadan topuzlarıyla neler yaptığını anlatırdı. Bir gün Ork Diyarı’ndan yanlışlıkla Ejderha Diyarı’na geçiş yaptı. Şans eseri buldu. Ve lanetlendi. Bana yakalamam için emir verildi. ilk kez bulmuştu. Rian Diyarı’na geri döndü ve:

    Kim-“Ablaaa! Çok süper bir şey oldu. Bir diyardan başka bir diyara geçiş yapabildim sonunda. Neyse. Sana bir şey anlatacağım. Bir ejderha ile tanıştım. Türleri ejderha bu arada. Babası gitmiş tüm ateşini gezegene üflemiş. Ateş üfleyebiliyorlarmış. Bu iki yavru ejderha da yeni kuracakları gezegene öncülük edeceklermiş.” Ben onu dinlemiyordum. Ağlıyordum.

    Kim-“Abla. iyi misin? Niye ağlıyorsun?”

    Miras-“Özür dilerim.”

    Kim-“Abla. Niye özür diliyorsun? Ne oldu.”

    Miras-“Kuralları çiğnediğin için lanete mahkum edildin Kim Styla.”

    Kim-“Abla. Ne diyorsun? Ne laneti? Ne kuralını çiğnemişim?”

    Miras-“Bir diyardan başka bir diyara geçiş yaptın. Bu yüzden artık lanette kalacaksın.” Titrek bir sesle:

    Kim-“Lanet ne?”

    Miras-“Lanette hiçbir insan seni görüp duyamayacak. Hiçbir şeye dokunamayacaksın. Hiçbir şeye karışamayacaksın. Sadece izleyeceksin. Ve ben hariç kimse seni hatırlamayacak.” Titrek sesi birden ciddileşti.

    Kim-“Abla. Kitapta bu kural yazıyor muydu?” Ağlamam arttı.

    Kim-“NEDEN BANA SÖYLEMEDiN? Neden bana ihanet ettin.” Diye ağlamaya başladı.

    Miras-“Özür dilerim. Böyle olsun istememiştim.”

    Kim-“Sana her gün anlattım. Bir diyardan başka diyara geçmeye çalıştığımı. HER GÜN.”

    Miras-“Özür dilerim.” Dedim ve ona dokunup lanete gönderdim. Ben çok kötü bir ablayım.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +3
    GÜNÜMÜZ

    istemediğim anılar kafamda dolanmaya devam ediyorlar.

    Miras-“Bir ejderha mı? Nasıl olur? Kim hepsini geri gönderdi.”

    Noz-“Birini unutmuş. Bunu tüm halka yay Miras. Bu savaşı bizim lehimize çevirebilecek bir güç. Ve bu güçten herkesin haberi olmalı.”

    Miras-“Ejderhayı görebilir miyim? Dillerinden anlarım.”

    Noz-“Ejderhayı kimse göremez. Savaş zamanı gelince zaten herkes görecek. Ve savaş da yakın.” Gerçekten aklından ne geçiyor anlamıyorum.

    Karsu-“Sanki bir savaş bekliyor gibisiniz?”

    Noz-“Evet. Aldmir Krallığı bize karşı saldırıya geçecek. Buna adım gibi eminim. Lotus saldırmayacak. Çünkü anlaşmamız var.”

    Karsu-“Peki ya Geansi krallığı anlaşmanıza ihanet ederse? Onlar kurnazdır. Biz 50 askerle saldırdığımız anda bize savaş açacaktır.”

    Noz-“Açamayacak. Çünkü 50 asker ile o ülkeyi fetih edecekler. Yani sorun yok.”

    Karsu-“Siz öyle inanıyorsanız ben de size inanıyorum kralım. Peki ya tüm ülkeleri aldıktan sonra hamleniz ne olacak?”

    Noz-“Tüm ülkeleri alacağıma inanıyor musun?”

    Karsu-“Aslında hayır. Yaşınız küçük ve verdiğiniz kararlar birbirleri ile çok çelişkili. Lakin tanrıça Miras Styla yanımızda ise savaşı kazanabiliriz.”

    Noz-“Miras. Senin bu savaşa karışmanı yasaklıyorum. Sadece izleyeceksin.” Talong ayağa kalktı:

    Talong-“Kralım bu delilik. 50 kişi ile bir krallığın başkentine saldırmak, Miras Styla’nın yardımını almamak…”

    Noz-“Eğer kararlarım seni memnun etmediyse senin planını duyalım. 1 sene içinde 3 krallığı nasıl fetih edebilirim?”

    Talong-“Asıl imkansız olan da bu ya. Atalarımız bile burayı tek ülke yapmak için 243 sene uğraşmış. Ve karşımızdakiler de çocuk değil.”

    Noz-“Ama ben çocuğum. Onların bakmadığı noktadan bakabiliyorum. Talong. Dediğim gibi yapıp 50 asker ile Geansi krallığına gideceksin. Eğer emrime karşı gelirsen veya kaçarsan vatan haini ilan edilip dininden men edileceksin. Ve ailen de idam edilecek. Senin bu savaşta rolün çok büyük.”

    Talong-“Ama 50 kişi…”

    Noz-“Sayıya takılma. Sadece dediğimi yap.”

    Talong-“Emredersiniz.”

    Noz-“Öyleyse toplantı bitmiştir. Çekilebilirsiniz.” Herkes dışarı doğru yürümeye ve mırıldanmaya başladı. Ben de tam çıkacakken “Miras. Sen bekle.” Dedi. Herkes çıktıktan sonra da öksürmeye başladı. Bu öksürüğü tanıyorum. Hemen yanına koştum.

    Miras-“Kralım. iyi misiniz? Ne zaman bu hastalığa yakalandınız?” Evet. Öksürürken aradan da ağzından kan damlıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +3
    Noz-“Geçen sene bu hastalığa yakalandım. Ama kimseye söylemedim. Ne kadar zamanım kaldı?”

    Miras-“Dilinizi uzatın.” Dilini uzattı. Evet. Durumu kötü. Bu hastalığın ismi kan tarlası. Bu ismi almasının sebebi de dilin tarlalardaki sürülmüş topraklar gibi belli bir düzende şişmesinden dolayı. Dilinden yemek borusuna ve soluk borusuna doğru uzayacak ve kalbine vardığında da ölecek. Öksürdükçe dilindeki kan keseleri patlıyor ve ağzından kan geliyor. Ama çok ilerlemiş. Nasıl fark edemedim?

    Miras-“1.5 sene anca yaşarsınız. O da en iyi ihtimal. En kötü 9 ay.”

    Noz-“Demek 9 ay sürem var.”

    Miras-“Kendinize dikkat etmeniz lazım. Eğer çözüm bulabilirsem…”

    Noz-“Sen de biliyorsun Miras. Bu hastalığın çözümü yok. Onun için 9 ay içinde tüm ülkeleri fetih etmem lazım. Planları hızlandırmam lazım.”

    Miras-“Başka diyarlardan çözüm bulabilirim.”

    Noz-“Buna gerek yok Miras abla. Sadece bilmek istediğim buydu. Sakın kimseye hastalığımdan bahsetme. Eğer hastalığımı öğrenirlerse bütün planlarım ters teper.”

    Miras-“Peki planın nedir? Bana da anlatsan.”

    Noz-“Tanrıçasın diye erkenden öğrenemezsin. Sen de diğerleri gibi göreceksin.”

    Miras-“Kendinden bu kadar emin konuşan binlerce kral gördüm. Hepsi yenilgiyi tattı. “

    Noz-“Demek ki ilk kazanan beni göreceksin. Merak etme. Yine bu krallıkta birleşecek herkes. Şimdi çıkabilirsin.” Noz’u kucağıma aldım ve:

    Noz-“Ne yapıyorsun?”

    Miras-“Odanıza gidiyoruz kralım. Bir sözünüz vardı. Bugün yanınızda yatacağım. Her ne kadar uyuyamasam da yanınızda yatma şerefinden yoksun kalmak istemem.”

    Noz-“Ah. Unutmuştum. Tamam. Bu seferlik izin veriyorum. Ama bırak da ben yürüyeyim. Kimsenin beni güçsüz görmesini istemiyorum.”

    Miras-“Siz çocuksunuz. Uyuya kalabilirsiniz değil mi?”

    Noz-“Pff. Tamam. Uyuya kaldım. Sen de odama taşıdın sorarlarsa.” Gülümsedim.

    Miras-“Kralım nasıl emrederse.” O uyuyo taklidi yapmaya başladı. Ben de odaya doğru yürümeye başladım.
    ···
  9. 34.
    +3
    BiR BiNE

    b-“Mangalı aldınız mı?”

    Huriye-“40 kere mi söylememiz lazım. Aldık işte her şey hazır.”

    b-“Sanki bir şey ekgib gibi.”

    Rıfat-“Ben neyin ekgib olduğunu biliyorum. Halis hala uyuyor.” Hey Allah’ım. Bu çocuk neden bu kadar fazla uyuyor ki? Alduin ile yarışıyor.

    b-“O zaman uyandır hemen arabaya gelsin. Geç kalmayalım.”

    Rıfat-“Tamam.” Dedi ve yukarı kata doğru koştu.

    Huriye-“Barkekü partisi yapsak daha iyiydi.”

    b-“Ne barbekü partisi be? Ne farkı var mangaldan? Orada da et yapıyon burada da.”

    Huriye-“Farkı şu: mangalı herkes yapar fakat barbeküyü sosyeteler yapar.”

    b-“Aman. Bir sosyete olmadığımız kaldı zaten.”

    Huriye-“izin vermiyorsun ki olalım? Hem sosyete olmak benim işlerim açısından da iyi. Gelir ve reklamda işime yarıyor.”

    b-“istersen evimizde parti de yapalım? Sonra sabah da sağdan soldan ayyaş toplarız.”

    Huriye-“Aman be tamam. Sana da bir şey denmiyor.”

    b-“Hayırdır mutsuz falan mısın sosyete olmadığımız için?”

    Huriye-“Hayır hayır. Ondan demedim. Ne bileyim. Paramız var ama hiç etkinliğimiz yok.”

    b-“Süleyman abi de zengindi. Ama hiç sosyetik bir şey yapmadı.” Her gece karıya çakıyordu diyemedim.

    Huriye-“Ama Kadir Bey yapıyordu. Hatırlarsan bir yemeğine gitmiştin. Böyle şeyler güç göstergesidir. Arada yapalım. Yoksa tepemize binen çok olur.”

    b-“Aman beni karıştırma da. Sen barbekü mü yapıyorsun parti mi düzenliyorsun ne yapıyorsan yap.”

    Huriye-“Bak çarparım ağzına ha. Sen olmazsan ben nasıl tek yapacağım? Çıldırtma beni şurada Bir Bine.”

    b-“Tamam tamam hayatım hemen kızma. Yaparız. Ama parti yasak. Çok ciddiyim.” Halis ve Rıfat da aşağı indiler. Halis hala esniyordu.

    Rıfat-“Kavganız bittiyse gidebilir miyiz?”

    Halis-“Vencede gidelim” Esneyerek konuştu. Bu çocuklar beni çileden çıkaracaklar. Ben eskiden böyle miydim acaba? Aslında evet. Biraz. Ama içimden böyle karşı çıkardım. Kaypağa söverdim falan.

    b-“Binin arabaya o zaman. Gidelim.” Herkes arabaya bindi. Son kez bir malzemeleri kontrol ettikten sonra yola çıktık.
    ···
  10. 35.
    +2
    Alaca Park’a vardık. Her yer ana baba günü.

    Halis-“Keşke daha erken gelseydik.”

    Rıfat-“Kimin sayesinde acaba geç kaldık? Ha. Doğru. Hatırladım. Sen uyuya kalmıştın değil mi?”

    Halis-“Erken uyandırsaydın erken giderdik. Senin hatan.”

    b-“Kavganız bizim yer bulmamızı sağlamayacak. Bugün iptal olmasa bari.” Biri arkadan bağırıyordu. Kim olduğunu anladım ama duymamazlıktan geliyorum. Cidden. Arkamdan gelen sesleri hemen size söyleyeyim “Gerizekalı, pekekent, mal, salak, lan gibik, muallak, bana baksana lan.” Bir Bine demek bu kadar mı zor amk kaypağı? Şimdi size soruyorum. Bu kadar küfür edilse siz “Efendim abi” diye oraya döner misiniz? Üstelik herkes onu izliyor. Biri bana dokundu ve

    Adam-“Herhalde size sesleniyor.”

    b-“Yok yok. Seslenmiyordur.” Dedim ve adam bir şey demeden gitti.

    Huriye-“Bir Bine. Uzatma. Gidelim yanına. Yoksa yemediğin küfür kalmayacak.”

    b-“Sabahtan bana hıncı var.”

    Huriye-“Sabah ne oldu ki?”

    b-“Rıfat, Halis. Siz Süleyman dedenizin yanına gidin. Biz geliyoruz.”

    Rıfat-“Her zamanki gibi önden sakinleştireceğiz yani. Tamam. Gidiyoruz.” Dedi ve gittiler. iyi bari halden anlıyor. Huriye’ye döndüm.

    b-“Sabah aradım da mangala gel diye. Bir kızla iş pişiriyormuş. Bir yığın küfür yedim.”

    Huriye-“Neyse şimdi yanına gidelim de kızmasın.” Hala çocuk gibi korkuyorum ondan. Off. Yanına doğru gittik. Çocuklarıma gerçekten dede gibi davranıyor aq. Hediye falan da vermiş biz konuşurken. Beni onların yaşında gibiyordu. Canım çıkana kadar çalıştırıyordu. Hala da sözleriyle gibiyor.

    Süleyman-“Ne konuşuyon lan orada karı gibi?”

    b-“Abi yer bakıyorduk da…”

    Süleyman-“Sen baksan ne olur gözünü…”

    Huriye-“Abi. Çocuklar var.”

    Süleyman-“Bir şey olmaz. Biraz onlar da küfür öğrensinler. ilerde tatlı dil ile mi ikna edecekler milleti? Sanki tatlı dille devlet kuruluyor.” Evet. Tatlı dil ile (biraz sitem de vardı içinde ama) ork diyarını kurtardım. Tatlı dil ile ejderhalar ile kardeş oldum. Gerçekten tatlı dil işe yaramıyor.

    b-“Olsun abi. Sokak ağzıyla konuşmasınlar.”

    Süleyman-“Kendin gibi muallak mi yapacan çocukları?” Rıfat gülmemek için kendini tuttu. Halis zaten başka dünyada.

    Huriye-“Süleyman abi!” Sitemli söylemişti.

    Süleyman-“Tamam lan tamam. Anladık. Neyse ben yeri ayarladım. Geçelim oraya. Daha Bir Bine’ye kalsa 3 gün yer bulamayız. Güya kendi çağırdı.”

    b-“Kusura bakma abi. Neyse yerimize gidelim.” Kaypak önden yürüdü. Şerefsiz ya. Ailemin karşısında bile bana laf sokma peşinde. Biraz dur lan biraz dur. Ölüme en yakın adam ama hala işi gücü laf sokmada.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +3
    Yerimize geçtik. Kaypak da malzeme almış mangallık. Hatta biraz fazla kaçırmış sanki.

    b-“Abi. Biz de almıştık et. Bunlar fazla olmaz mı?”

    Süleyman-“Olmaz olmaz. Senin çocuklar canavar gibi. Hepsini yerler.”

    b-“Abi. Çocuklar için bile fazla bu…”

    Süleyman-“Hadi hadi. Boş boş konuşma da ateşi yak. Acıktık. Yakmayı biliyon değil mi ateşi?”

    b-“Abi. 47 yaşındayım. Elbette ki biliyorum.”

    Süleyman-“Sen mi 47 yaşındasın? Şu tipe bak. Çocuklarının abisi gibi duruyon. Karın anan gibi duruyor. Gelip de bana 47 yaşındayım diyorsun.” Çok ağır laflar bunlar.

    b-“Sen söyle o zaman. Elimden ne gelir? Yaşlanmıyorum. Benim seçimim mi bu?” Aslında öyle. Pişman mıyım? Biraz.

    Süleyman-“Senin hastalığın bende olsa var ya günde 40 karı giberim. Ama sende çük yok ki. işte. Adaletsiz dünya. Çüksüze gençlik verir, gibeni direk yaşlandırır.”

    b-“Demek ki giben yaramıyor bu dünyaya abi.” Dışımdan söyledim. Vay amk. Bir çaktı tokadı bana. Tamam. Hissetmedim. Ama canım yandı. Pgibolojik galiba.

    Süleyman-“Seni bir giberim 3 yıl sıvı mamayla beslenirsin. gibtir git ateşi yak.”

    b-“Tamam abi.” Dedim ve mangala koştum resmen. Lan neden korkuyorum. NEDEN KORKUYORUM. Ölümsüzüm lan ben. Ne yapabilir ki bana? Fiske vursam öldürecek gücüm var. Nasıl alıştırdıysa artık.
    ···
  12. 37.
    +3
    HALiS

    Sabah sabah ne işimiz var mangalda? Saat daha 10.30. Tam uykumun yararlı olduğu saatlerde gidiyoruz pikniğe. Şöyle rahat rahat uyumak varken. Aslında şurada çimenler var. Kimse benimle de ilgilenmiyor. Herkes yemeğin derdinde. Ben yemesem de olur aslında. Uyanınca yerim. Yere yattım. Tam gözlerimi kapatacak iken:

    Rıfat-“Burada da uyumayı planlamıyorsun herhalde?”

    Halis-“Bence güzel bir yer. Tam uyumalık. Rüzgar serin, çimenler rahat. Uyumak için değil de ne için olabilir ki?”

    Rıfat-“Bu kadar uyumaya devam edersen sırtında yaralar çıkacak artık. Ayaklarını kullanamayacaksın. Biraz hareket et. Koş.” Esnedim.

    Halis-“Uyanınca koşarım. Zaten bugün erken uyandık.”

    Rıfat-“Erken mi? Biz saat 7 de uyandık. Sen 9 da anca uyandın. Okula saat 7 de gidiyorduk zaten.”

    Halis-“Hafta sonum için erken bir saat. Neyse. Konuşturma da uyuyayım şurada.” Gözlerimi kapattım.

    Rıfat-“Sen bilirsin. Sonra babam azarlamasın da…” derken uyuyakaldım.
    ···
  13. 38.
    +3
    Her yerde yatak var. Yumuşak, serin yataklar. Cennet olsa herhalde böyle bir yer olurdu diye düşündüm. Ve yataklara yüzüstü atladım. Daha sonra yataklar birden kayboldu. Sert bir zemine çakıldım. Canım çok yandı. Kafamı kaldırdım ve sağa sola baktım. Bulutlar üzerime geliyor. Tenimden geçip gidiyorlar. Hayır. Bulutlar üzerime gelmiyor. Ben bulutların üzerine gidiyorum. Ama nasıl? Uçuyor muyum? Hayır. Altımdaki zemine baktım. Sert bir zemin olduğunu biliyorum zaten. Havada uçan simsiyah bir cisim. Biraz daha dikkat ettim. Kanatları var. Rüyadayım herhalde. Evet. Şimdi hatırlıyorum. En son çimenlere uzanıp uyumuştum. Yere oturdum. “Rüyadaysam keyfini çıkarayım bari” diye düşündüm. Dikkatli bakınca zemindeki siyah şeyler pullarmış. Balık pulu gibi değil. Çok sert. Ama esnek. Biraz pulu sert çekince “Ahh” diye bir ses geldi. Beni uçuran şey kafasını kaldırdı ve bana doğru baktı. Gözleri kedi gözü gibiydi. Altın sarısı gözleri ve siyah gözbebeği vardı. Gece kadar karanlık bir canavar. Rüya tabirine baksam mı uyanınca acaba?

    Alduin-“Sen bir insansın. Benim hayal dünyamda ne işin var?”

    Halis-“Ben mi senin hayal dünyandayım? Ben ne güzel yatağa yatıp uyuyacaktım sen birden ortaya çıktın. Asıl senin benim rüyamda ne işin var? Hem sen nesin böyle?”

    Alduin-“Ben bir ejderhayım. Bana verilen isim ise Alduin. Bir insan vermişti bu ismi. Adı da... ”

    Halis-“Bir ejderhasın demek. Ben de insanım. Zaten biliyorsun. Adım Halis. Zaten rüyasın. Uyanınca gideceksin.”

    Alduin-“Ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum insan. Daha çok rüyalarımız ortak gibi.”

    Halis-“Sen gerçek değilsin ki? Ejderha diye bir şey yoktur.”

    Alduin-“Bunu sana kim söyledi? Sizin diyarınızdaki gezgin size söylemedi mi ejderhaların var olduğunu? Hatta diyarları Kim Styla’dan kurtaran gezgininiz vardı. Ölümsüz. Gezginliğinden vazgeçti ve şu an dünyada yaşdıbına devam ediyor.”

    Halis-“Öyle bir şey ilk kez duyuyorum. Hem gezgin mi?” Babam gezgin denen birini arıyordu. Bu aradığı gezgin olabilir mi?

    Alduin-“Bilmediğin çok şey var insan. Senin dünyandakiler seni uyandırmaya çalışıyorlar. Artık uyansan iyi olur. Bir sonraki rüyanda görüşürüz.”

    Halis-“Bir sonraki rüyamda olmayacaksın. Aynı rüyayı tekrar görmem.”

    Alduin-“Göreceğiz.” Dedi ve uyandım. Babam başımda sinirli sinirli duruyordu. Off. Yine başlıyoruz.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +1
    Ben de hikâye anlatmak isterdim aslında. Böyle güçlü kalemim olsa okuyacak adam bulsam keşke
    ···
    1. 1.
      0
      Okuyacak adam arama kanka. Sadece yaz. Gerisi kendiliğinden gelecektir.
      ···
      1. 1.
        +1
        Ben bu kadar iyi yazamam ki benim yazdıklarım belki 2-3 sayfalık ciddiyetten uzak masal tadında bir şeyler. Üstelik sen kaç yıldır yazıyorsun yine de hikâyeye gelen 5-10 kişi anca var. Bu yüzden seni bu kadar takdir ediyorum zaten ben böyle sabır böyle özveri gösteremezdim asla. Okumuyorsanız yazmıyorum derdim. Belki birgün bir yerlerde yazarım yine de, sağol
        ···
  15. 40.
    +3
    b-“Pikniğe geldik ve sen neden uyuyorsun? Kalk top falan oyna.”

    Halis-“Şu çimenin rahatlığı varken niye top oynayayım ki?”

    b-“ÇÜNKÜ BEN ÖYLE iSTiYORUM. Bu kadar uyuman bünyene zarar oğlum.”

    Halis-“Tamam tamam. Kalkıyorum.” Yerimden kalktım. Babam elime yarım ekmek sıkıştırdı. içinde tavuk, domates falan vardı. Hiç de aç hissetmiyorum kendimi. Ama bir şey dersem laf eder. Yiyeyim bari. Rıfat’ın yanına gidene kadar ekmeğimi bitirdim. Beni görünce bana doğru döndü:

    Rıfat-“Seni uyarmıştım. Babam kızar diye.”

    Halis-“Sana neden kızmıyor ki? Senin benden farkın yok. Ben yalnız başıma uyuyorum, sen de yalnız başına topla oynuyorsun.”

    Rıfat-“Çünkü piknikte eğlenilir. Uyunmaz.”

    Halis-“Her neyse. Garip bir rüya gördüm.”

    Rıfat-“Yine Ti-an isimli bir ejderhanın dünyayı yok ettiğini falan mı gördün?”

    Halis-“Hayır. Öyle değil…”

    Rıfat-“Yine dünyadaki tüm insanların yok olup ve senin de mal gibi gidip sadece poğaça alıp sağda solda araba sürdüğün rüyayı mı gördün?”

    Halis-“Bir dinlesen. Bir ejderhanın sırtında uçtuğumu gördüm. Bizim dünyada bir gezgin olduğundan falan bahsediyordu.”

    Rıfat-“Evliya Çelebi gibi mi?”

    Halis-“Bilmiyorum. Sadece bizim dünyada ölümsüz bir insan mı ne varmış. O gezginmiş. Tam olarak anlamadım.”

    Rıfat-“Anlamana da gerek yok. Adı üstünde. Rüya. Yani anlamsız. izlediğin bir filmden falan aklında kalmıştır. Babam da gezgini arıyor dediğimde aklında kalmış rüyanda görmüşsün işte. Top oynamayı planlıyor musun yoksa yine gizli gizli uyuyacak mısın?”

    Halis-“Biraz oynayayım sonra uyurum.” Dedim ve topla oynamaya başladık.
    ···
  16. 41.
    +3
    Bir Bine

    Geldiklerini hissettim. Evet. Biri karga ama diğeri kim? Benden 700 metre uzaktaydı. Mangalı bıraktım ve o tarafa doğru yöneldim.

    Süleyman-“Nereye gidiyon lan eti bırakıp?”

    b-“Abi sen biraz bakabilir misin? Ben bir lavaboya kadar gidip geliyorum.”

    Süleyman-“Tamam sıç gel.” dıbına koduğum. Ne sıç gel. Hey Allah’ım ya. Küfür etmeyeyim diyorum zorla ettiriyor. Neyse.

    Karga’nın olduğu yere doğru yürüdüm ve sonunda geldim. Yanında bir kişi daha vardı. insan gibi değil. 4 ayaklı bir şey. Hayvan gibi de değil. Bitki gibi. Her tarafından dallar uzuyor. Vücudunun orta kısmı toprak; ayakları, kuyruğu ve başı dallardan oluşuyor. Ve toprağının üzerinde hilal gibi bir simge var. Çok garip bir tür. Merak ettim. Karga ağaca döndü ve:

    Karga-“işte. Size bahsettiğim efsanevi Bir Bine.”

    Ağaç-“Pek bir efsanevi tarafını göremedim. Ve bu dünya çok rahatsız edici. Diğer ağaçlar bile bana aynı şeyi söylüyor.”

    b-“Diğer ağaçlar mı?”

    Karga-“Uandina tüm ağaçlarla konuşabilir.”

    b-“Sana ağaç diye seslenmemde sıkıntı olur mu?”

    Uandina-“Ben sana insan diye sesleniyor muyum?”

    b-“Seslensen de sıkıntı olmaz.”

    Uandina-“Bu adamın Kim Styla’yı yendiğine emin misin? Daha çok aşırı egosu yüzünden yalan atan diğerleri gibi.”

    b-“Egom olduğunu nereden çıkardın?”

    Uandina-“Baksana. Tüm insanlarının lafsını sadece kendine kullandırmayı kabul ediyorsun. Kendini tüm insanlardan üstün görüyorsun.”

    b-“Amacım kendimi tüm insanlardan üstün görmek değildi. Sadece Bir Bine demek zor geliyorsa insan diyebilirsiniz demek istemiştim.”

    Uandina-“Ne yani. Bana Uandina demek zor mu?”

    Karga-“insanların geneli böyle. Zor isimleri aklında tutamazlar. Tutsalar bile dilleri söyleyemeyebilir. Mesela bana Karga diyor. Ountanis diyemiyor.”

    Uandina-“insanlar garip. Pekala. Bana ağaç diyebilirsin. Ama ben sana Bir Bine diyeceğim.”

    b-“Peki neden geldin Karga? Portal açabilen gezgini buldun mu?”

    Karga-“Hayır. Size kötü bir haber söylemek için geldim. Yanımdaki Grymin Shoum’un yardımcısı Uandina Ilym.”
    ···
  17. 42.
    +3
    b-“Grymin Shoum mu? Gezgin Rehberi kitabının yazarı mı?”

    Karga-“ Grymin Shoum sadece gezgin kitabı yazarı değil. Ayrıca senin gördüğün ölüm ve yaşamın diğer adı.

    b-“Peki ölüm ve yaşamın yardımcıya neden ihtiyacı olsun? Hiç mantıklı değil. Onu gözlerimle gördüm. Cismini görmedim. Sadece sesini duydum. Sadece duyduğum sesten yola çıkarak bunu söylüyorum. O istese her şeyi tek başına yapabilir.”

    Uandina-“Yardımcı dediği kişi onun işlerine yardım etmez. Sadece elçi gibi haber verir. Diyarların dengesi bozulmaması amaçlı kendisi gelip vermez. Onun için yardımcılarına ihtiyaç duyar. Mesela bir yardımcısıyla tanıştın. Miras Styla.”

    b-“Miras Styla da mı yardımcısı?”

    Uandina-“Hatta Kim Styla bile yardımcısıydı. Eğer gezginliğinden vazgeçmeseydin sen de yardımcısı olacaktın. Ama lanete girecektin. Sana artık mesajımı iletmem gerekiyor. Bir Bine Kılıçoğlu. Bu mesaj Grymin Shoum tarafından sana gönderildi. Eğer gezginliğinden vazgeçtiğin halde portal açan bir gezgin bulur ve içinden geçersen lanet ile cezalandırılırsın.Üstelik lanetin bitse bile gezginlik gücün geri iade edilmez” Donakaldım.

    b-“Ne neden izin verilmiyor peki?”Sesim titriyordu.

    Uandina-“Şöyle düşün. Senin annen ve baban seni odana kapatıyor ve odadan çıkmama cezası veriyor. Bu da öyle bir şey. Odadan gizlice çıkarsan ailen sana başka bir ceza verir. Bu da aynı mantık.”

    b-“BU NEDEN BANA 25 YIL SONRA SÖYLENiYOR O ZAMAN. 25 Yıldır uğraşıyorum. Çabalıyorum. Ama sonra bir ağaç geliyor ve bana başka diyara gitmen yasak mı diyor?”

    Uandina-“Bir Bine. Sesini yükseltmen bir şey değiştirmez. Eğer sen bu gezgin gücüne sahip olmasaydın başka diyarlardan haberin bile olmadan yaşayacaktın. Haksız mıyım?”

    b-“Ama ölümsüz olmayacaktım o zaman. Ama şimdi ölümsüzüm.”

    Uandina-“Bu doğru. Zaten hemen anlamanı beklemiyorum. Sadece bu uyarıyı yapmam gerekiyordu. Ve 25 yıl boyunca diyarına giriş yolu aramakla meşguldüm. Hem 25 yıl uzun bir zaman değil ki.” (Daha ben 25 yaşıma gelmedim amk)

    Karga-“Bize göre uzun bir zaman. Yani size demek istediğim şu. Diyarımı kurtarmama yardım ettiğiniz için teşekkür ederim ama size daha fazla yardım edemem. Sizi tehlikeye atarak olmaz.”

    b-“Lütfen gider misiniz? Biraz yalnız kalmak istiyorum.”

    Uandina-“Pekala. Ountanis, gidelim.”

    Karga-“Gidelim.” Dediler ve kayboldular. Ben ise kendimi yere attım. Yıllarca tek bir amaç için uğraşıyordum. O da portal açan gezgin bulmak. O da mahvoldu. Artık bulsam da bir şey değişmeyecek. Hatta elimdeki ailemi de kaybedeceğim. Ağlamaya başladım. Zoruma gidiyor. Neden her seferimde önüm kapanıyor? Kendimi toparladım. Tekrar ayağa kalktım ve bizimkilerin yanına yürümeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    +4
    Süleyman-“Nerede kaldın lan? Kabız oldun sıçamadın mı?”

    b-“Abi benimle uğraşma. iyi günümde değildir.”

    Süleyman-“Hayırdır. Kötü bir haber mi aldın.”

    b-“Sayılır abi. Ama o kadar da önemli değil.” Aslında kaypağın yanında normal davranmam lazım ama istemsizce normal davranamıyorum. Zaten ondan sonra mangala doğru ilerledim. Şöyle düşünün. Yıllarca bir amaç uğruna çalıştınız ama sonra biri çıkıp size “devlet bunun hakkında çalışmanızı yasakladı ve tüm belgelerinize el koydu” diyor. “Ve eğer çalışmaya devam ederseniz hapse girersiniz”i de ekliyor. Deli ediyor beni. Tamam. Beta öldükten sonra zaten bu kadar aşırı araştırmayı bırakacaktım ama hiç gidemeyecek olmam? Çok sinir bozucu. Birinin bana koştuğunu hissettim. Rıfat geliyor. Ama endişe seziyorum.

    Rıfat-“Baba. Halis garip davranıyor.”

    b-“Ne oldu?”

    Rıfat-“Bilmiyorum. Top oynuyorduk. Birden gözlerim yanıyor dedi ve yere çöktü.” Hemen Halis’in yanına doğru koştum. Huriye de başındaydı ve Halis’in yüzünü suyla falan yıkıyordu. Ama pek etki ediyor gibi gözükmüyor.

    b-“Huriye çekil.” Beni görünce hemen çekildi. Gözlerimi kapattım ve içgüdüme odaklandım. Çok uzun süredir gözlerim kapalı odaklanmıyordum. Umarım paslanmamışımdır. Bu normal bir yanma değil. En azından böyle anlaşılıyor. Ama yanmanın nedeni ne?

    Halis-“Bir şeyler geliyor. Unutulmuşlar yükseliyor. Güven zayıflara tutulmuş bir silahtır. Tik Tak. Tik Tak. Tik Tak.” Dediğinden hiçbir şey anlamadım. Daha sonra gözlerini açtı. Ben de açtım. Bir anlığına gözleri kedi gözü gibi gözüktü. Daha sonra eskisi gibi oldu. Daha yeni ne oldu?

    Huriye-“Halis. iyi misin?” diye geldi ve sarıldı.

    Halis-“Anne. iyiyim. Çok sıkıyorsun.” Bir süre sonra dediği gibi ayrıldı. Neyse ki kaypak burada değil. O hala yemeğini gömmekle meşgul.

    b-“Bir şeyler geliyor. Unutulmuşlar yükseliyor. Güven zayıflara tutulmuş bir silahtır. Neden böyle bir şey söyledin?”

    Huriye-“Kim dedi?”

    b-“Halis.”

    Huriye-“Halis hiç konuşmadı ki? Hastaneye zütürelim.”

    Halis-“Anne. Ben iyiyim. Ben öyle bir şey söylemedim ki?”

    b-“Sanırım ben hayal gördüm. Seni hastaneye zütürelim. Bir gözüne baktıralım.”

    Halis-“Tamam gideriz ama sonra gidelim. Şu an iyiyim. Zaten 40 yılda bir böyle bir şey yapıyoruz. Mahvetmek istemiyorum.” Zaten kötü bir şey de hissetmiyorum. Umarım içgüdüm körelmemiştir.

    b-“iyisin değil mi? Ama bak. Eğer kötü bir şey olursa hemen bana haber ver.”

    Halis-“Tamam baba.”

    b-“Gel Huriye. Sen de bir şey yemedin. Biraz yemek ye. Siz de 10 dakikaya kadar gelin.”

    Rıfat-“Tamam baba.”

    Halis-“Tamam.”
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    +3
    10 Dakika Önce

    Halis

    Top oynamak çok sıkıcı. Şurada biraz uzansam keşke. Babamın kızmayacağını bilsem kesin uyurdum. Acaba Rıfat’a söylesem de gizlice uyusam mı? Rıfat hayatta kabul etmez. Off. Uyumak istiyorum. Yaptığımız tek şey topu birbirimize atmak. Bunun neresi oyun? Futbolu sevmem, basketbol çok yorucu, voleybol çok sıkıcı ve sadece elden ele top kalıyor geriye. Pek eğlenceli gelmeyebilir millete ama en az efor sarf ettiren oyun bu. Tabi Rıfat arada hızlı atmazsa güzel olur.

    Top üzerime doğru gelirken birden başıma bir ağrı girdi. Yere çöktüm. Ağrıdan çok yanıyor gibi. Sanki ateş gözlerimden çıkacak. Çığlık atmamak için kendimi tutuyor muyum yoksa çığlık atıyor muyum bilmiyorum bile. Çok canım yanıyor.

    (Rüyayı Hatırlamayacak)

    “Bir şeyler geliyor. Unutulmuşlar yükseliyor. Güven zayıflara tutulmuş bir silahtır. Tik Tak. Tik Tak. Tik Tak.” Ses rüyamda gördüğüm ejderhaya ait değil. Başka bir ses. Farklı bir ses. Özellikle “Güven zayıflara tutulmuş bir silahtır.” Sözü söylenirken birkaç görüntü geçti gözümden. Buz gibi bakan gözler. Yeşil renkliydi. Her tik tak dendiğinde boşluk hissediyordum. Sanki yalnızmışım gibi. 3 kere dendi. Dördüncü kez dense herhalde kendimi öldürmek isterdim.

    Gözlerimi açtığımda babam ve annem başımda duruyordu. Annem hemen “Halis. iyi misin?” dedi ve gelip sarıldı. Ben neden yerdeyim? Hatırlamıyorum. Uyuya mı kaldım? Anneme çok sıktığını söylediğimde hemen bıraktı. Babam ise meraklı gözleriyle bana bakıyordu. Meraklı olduğunu nereden anladım?

    b-“Bir şeyler geliyor. Unutulmuşlar yükseliyor. Güven zayıflara tutulmuş bir silahtır. Neden böyle bir şey söyledin?” Ben mi söyledim? Babamın dediği şeyler sanki bana bir şey hatırlatıyor ama hatırlamıyorum. Kafam çok karışık.

    Huriye-“Halis hiç konuşmadı ki? Hastaneye zütürelim.” Gerek olmadığına zar zor ikna ettim. Ve sonunda gittiler. Uyumam lazım. Aslında kendimi iyi hissetmiyorum. Zihnim bulanık. Ama babam 10 dakika sonraya çağırdı.

    Halis-“Rıfat. Senden iyilik isteyeceğim. Biraz uyumam lazım. Anneme ve babama yalan söyledim endişelenmesinler diye. Biraz uyusam kendime gelirim.”

    Rıfat-“Tamam tamam. Sen uyuyacaksan uyu. Ben devdıbını hallederim.”

    Halis-“Çok saol.” Dedim ve çimene uzandım. Zaten kafam çimene değer değmez sanki vücudum uykuyu arzularmışcasına uyuya kaldım.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +4
    Alduin-“Sen de gördün değil mi?”

    Halis-“Sen… Nasıl yine rüyamdasın? Tamam. Sadece hayal gücüm.” Tam karşımda dağ gibi duruyordu. Siyah bir dağ.”

    Alduin-“Sana söylemiştim. Rüyada değilsin. Zihnimiz birbirine yakın ama nedenini bilmiyorum. Soruma cevap ver. Sen de gördün mü görmedin mi?”

    Halis-“Neyi gördüm mü?”

    Alduin-“Demek hatırlamıyorsun. Sana hatırlamanda yardımcı olayım.” Gözlerimin içine baktı. Vücudu benim şeklimi aldı. Benim de boyum uzamaya başladı. Elimi kaldırdım. Elim simsiyah. Hayır. El değil. Pençe gibi. Hayır. Bu kanat. Simsiyah. Onun yerine mi geçtim?

    Alduin-“Bunun işe yarayacağını düşünmemiştim. Şu an sen benim zihnimdesin, ben de senin.”

    Halis-“Şimdi ben ejderha mı oldum?” Gülmeye başladı.

    Alduin-“Hahaha. Hayır. Sen hala insansın. Sadece benim zihnimdesin. Fark etmişsindir. Farklı görüyorsun. Farklı düşünmeye başladın.” Evet. Renkler daha canlı gözüküyor. Bir de bir şeye odaklandığımda diğer her şey bulanıklaşıyor. Çok garip bir his.

    Halis-“Peki bu ne işimize yarayacak?”

    Alduin-“Benim zihnimden hatırlamaya çalış. En son rüyamda ne gördüm?” Hatırlamaya zorladım kendimi. Görüyorum. Her taraf yeşillik. Yerde garip çimenler var. Hayır. Çimen değil. Ben çok büyüğüm. Bunlar ağaç. Üstlerinde garip meyveler yetişiyor. Altımda bir şey hissediyorum. Yumurta. Canımdan daha önemli olduğunu hissediyorum.

    Alduin-“Gereksiz yerleri görmemeye çalış. Sadece gördüğüm rüyaya odaklan.”

    Halis-“istersen sen de benimkileri görebilirsin değil mi?”

    Alduin-“Evet görebilirim ama merak etme. Alfa yani sizin dünyanızda anne bana insanların zihnine bakmamam gerektiğini söyledi.”

    Halis-“Alfa annenin ismi mi?”

    Alduin-“Evet. Zamanında bir insan tarafından bize bu isimler verildi. Ben isim verilen son ejderhalardan biriyim. Kardeşim Luka, Charizard ve Linonia var.”

    Halis-“Bu insanı çok merak ettim. Bu kadar saçma isim verirken ne düşünüyordu acaba? Rüyadan sonra geçmişine bakmamda bir sakınca var mı?”

    Alduin-“istediğin yere bakabilirsin. Hatta benim unuttuğum yerleri bile görebilirsin bu zihin paylaşımı sayesinde. Şimdi. Rüyaya odaklan.” Odaklanmaya başladım. Ve evet. Görüyorum.

    “Bir şeyler geliyor.” Derken bir gök cismi gözüktü gözüme. Alduin de yanımda izliyor. Gök cismini görünce biraz gerildi.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Charizard mantıklı bir kere 😅
      ···