ingiltere günlükleri

bu sabah kalktım, önce bi os1 çektim amk iyi geldi. sonra duşa girdim. çıkınca bir de sakal traşı oldum yüzüm kendine geldi. kahvaltı olarak 2 muz yedim biraz da portakal suyu vardı onu içtim. dişlerimi falan fırçalayıp evden çıktım. geç kalıcam sandım amk zira 2'de dersim vardı ve evden çıktığımda saat 13:06 idi.
hemen otobüs durağına gittim. neyse ki çok beklemedim. şehir merkezinde otobüs değiştirdim. bu otobüs 2 katlı. alt katta yaşlı bir adamın yanına oturacaktım "hello" dedim tam oturucam adam "fuck off" dedi dıbına koyim. zor tuttum kendimi. üst kata çıkıp oturdum.
vallahi dövücem birini amk.
neyse okulda indim. kapıda 1-2 arkadaşla selamlaşıp girişteki masanın önünde öğrenci kimliğimi almak için sıraya girdim. kimliği alıp haftalık yoklamayı da imzalayınca sınıfa çıktım. diğer arkadaşlarımla selamlaşıp muhabbet ettim sonra sınıfa girip öğrenci kartımı yoklama makinesine okutup yerime oturdum.
hoca geldi zenci amk. ders de finansal analiz ve yönetim. böyle ders olmaz olsun amk. hoca ara verince okulun karşısındaki tesco'dan cheese roll alıp yedim arkadaşlarla.
4 saatin sonunda ders bitti ben de hiçbir gib anlamamış olarak sınıftan çıktım. iki arkadaş londra'da yaşıyorlar. birinin arabası var onunla gidip geliyorlar. onlarla vedalaştık. sonra arkadaşla otobüs durağına gittik. ona dedim böyle böyle ben bi gib anlamadım. neyse ki o daha önce üniversitede bu dersi almış. merak etme hallederiz dedi. bu hintliler iyi çocuklar amk.
şehir merkezine gelince queensgate alışveriş merkezinin içinden geçip burger king'e gittim. neyse ki geçen günkü gerizekalı orada yoktu. bu sefer 2 cheeseburger bir küçük sprite aldım. 2.97 tuttu. afiyetle yedim zira burada yediğim en lezzetli şey serkan abi'nin restoranındakilerden sonra bu.
sonra otobüs durağına döndüm. amk normalde 10 dakikada bir olan otobüsler akşam 6'dan sonra yarım saatte birmiş. 28 dakika bekledim ebem gibildi. sonra eve geldim üstümü değiştirdim. annemle whatsapp'tan yazıştık. arkadaşıma mesaj attım vize çalışıyormuş. ben de rahatsız etmemek için kolay gelsin dedim bilgisayarı açtım. öğrenci kimliğimin fotoğrafını çektim sırf artislik olsun diye instagram'a ve facebook'a attım. millet bi tak zannediyor burada okumayı. halbuki Türkiye'nin ortalama bir şehrinde yaşamış bir insan buraya gelse "bu muymuş lan" diyecek. neyse onlar öyle sansınlar.
vee sonra da bu satırları yazdım. bu akşam için hiçbir planım yok. muhtemelen yine my name is earl izlerim. kıza mesaj atmayacağım bu akşam. belki uyumadan önce atarım uyumaya geldim diye. sevgilim değil sonuçta.
bakalım kafayı yemeden 1 sene geçirebilecek miyim amk.

önceki gün gördüğüm polis merkezine gittim. baktım kapalı amk. kayıtlar belediyeye taşınmış. belediyeyi aramaya başladım. saat öğlen 1'di ve ben bir şey yememiştim. yol üstünde burger king'e girdim. belki 10 dakika sıra bekledim amk. sonra da mekandaki en mal kasiyere denk gerdim. yüzüne baksan zeka geriliği var bunda dersin o derece. king savers diye bi muhabbet var ne alırsan 99 pence. bi cheeseburger bi de chicken burger sipariş ettim. karı anlamadı. 3-4 kere tekrarladım ne istediğimi. içeride oturmak istemediğim için paket dedim. karı 2.98 dedi amk. hay dedim gibeyim bu kesin yine yanlış sipariş aldı. neyse uğraşmak istemediğim için ödedim. 2 dakika sonra çıktı. aldım paketi belediyenin olduğu tarafa yürümeye başladım.
o sırada dünkü elemanlardan nepalli olanla karşılaştım. haaah dedim gibeyim bi sen ekgibtin. bankada hesap açtıracakmış dünkü hintlilerden biriyle buluşup. iyi dedim amk ben de meydanda oturup şunları yiyeyim. arkadaşı saat 14:30'da gelecekmiş.
gittik çarşıdaki meydana. burası araç trafiğine kapalı bir alan. aslında çarşı komple araç trafiğine kapalı. meydandaki merdivenlere oturduk - amk banklar varken neden buraya oturduysak -. ben direkt yemeğe yumuldum. açken nefes almadan yemek yerim. yemeği bitirince karşıdaki katedrale gidelim dedik. gittik içeriyi gezdik.
bugüne kadar pek çok katedral gördüm. en kıytırığı buydu amk. ama güzeldi yine de. benim gördüklerim de dünyaca ünlüydü zaten kıyaslanamaz bile (köln katedrali, notre dame, Sacré-Cœur Bazilikası(evet bunun adı copy paste)).
neyse çıktık belediyeye gittik. bu malın da hala vakti vardı. gittim girdim içeri. içerideki memur bana randevu aldı kayıt için. cambridge'e gitmem gerekiyormuş. ağız dolusu küfür ederek çıktım oradan.
yanımdaki mal pazardan bişeyler alacakmış. gittik. dıbına koduğum alt tarafı 3-5 meyve sebze alacak belki 40 dakika sürdü. gelmişken serkan abi'ye uğrayacaktım ama yanımda bu malla gitmek istemedim oraya. yarın giderim.
bankaya gittik. hsbc'de öğrenci hesabı açana 60 poundluk amazon hediye kartı veriyorlarmış. girdim dedim böyle böyle bana bir öğrenci hesabı açın. öğrenci hesabı için en az 3 yıldır ingiltere'de olmak gerekiyormuş. yine küfür ettim çıktım oradan.
bu sırada diğer eleman geldi. adı ponet. ponet ne dıbına koyim? neyse bu ikisi barclay's bankasında kuyruğa girdi. ben de onları orada bırakıp üniversite'ye gittim polise kayıt olayını sormak için. oradaki huur çocukları da aynısını söyledi. bana cambridge'teki polis merkezinin adresini verdiler. çıktım şehir merkezine döndüm yine.