1. 1.
    +2
    1 sene kalacağım ingiltere'de yaşadıklarımı düzenli olarak bu başlığa yazacağım.
    ···
  2. 2.
    +1
    otobüsten indiğimde meraklı gözlerle etrafa bakan adama yanaştım. "are you illuminatiocaklari2?" dedi. he dedim he sen de richard'sın. selamlaştık falan. otobüste tanıştığım arkadaş adama bir adres sordu. sonra vedalaştık onunla. richard bana hazır şehir merkezindeyken sağı solu tarif etti. bak dedi şu yol senin okula gidiyor eve şu otobüsle geleceksin falan filan. sonra arabasına bindik (vw tiguan). arkada karısı oturuyordu. onunla da tanıştım. adını hatırlamıyorum. sevimli bir çift. 55 yaşında falan vardırlar. arabayla bana bilmem gereken yerleri gösterdi sonra eve sürdü. yalnız ev dediğin de şehir merkezine 10 dakika var nereden baksan otobüsle.
    bu noktada bir şeyden bahsetmek istiyorum. burada mahalleler bizim bildiğimiz gibi değil. anayol var bir tane. o anayolun etrafında kümeler halinde mahalleler var(şehir merkezi öyle değil tabii ki). mahalle içindeki evlerin tamamı birbirinin aynısı. hepsi müstakil, maksimum iki katlı binalar. şehir merkezinde de binalar maksimum 2-3 katlı. tam ortadaki alışveriş merkezi hariç.
    ···
  3. 3.
    -1
    reserved
    ···
  4. 4.
    +1
    önce üst katı anlattı. merdivenin karşısındaki kapı benim odam. solumda köşede bir oda var. zenci bir kız kalıyor o da benimle aynı üniversitede aynı bölümde öğrenci. onun solunda kiler gibi bişey var. onun solunda da moses isimli elemanın odası. kendisini daha görmedim. onun yanında da (benim odanın karşısı oluyor yine) banyo var. ortalık temiz. ev sahibi bana elektrikli şofbeni falan anlatıyor. kırmamak için dinledim. sonra aşağı indik. merdivenlerden inip u dönüşü yapınca oturma odası var. 1 tv,2 koltuk, 1 arka bahçe kapısı, bir de tibby'nin odasına açılan kapı. gerçek ismi uzun olduğu için ona tibby diyorlarmış. onun da daha yüzünü görmedim. sonra yine merdivenin olduğu yere döndük, merdivenden sola dönünce karşıdaki kapı mutfağa açılıyor. mutfak bayağı büyük. her tak var. ocak, fırın, tost makinesi, kettle vs. ayrıca çamaşır makinesi ve kurutma makinesi de burada. elektrikli ocağın önce sigortasını açıyormuşuz onu falan gösterdi. sonra da çöpleri geri dönüştürülebilir olanlar ve diğerleri diye ayırdıklarını söyledi. iki kutuyu da gösterdi. sonra masaya oturduk. kira sözleşmesini çoktan hazırlamış. 300 pound aylık kira + 200 pound depozito. 6 ay yazmış bir de amk. 6 ay ne tak yiyeceksem bu evde. onun da sebebini yazacağım birazdan.
    neyse imzaladık, karşılıklı olarak haklar ve yükümlülüklerden bahsetti. sonra da gittiler. ben de odama çıktım, eşyaları dolaba yerleştirdim. yastıklara evden getirdiğim kılıfları geçirdim, yatağa evden getirdiğim çarşafı serdim. yorganı da yaydım ama yorgan kılıfı getirmediğim için mecburen öylece örttüm. çok yorgundum. üstümü değiştirdim. telefonla wifi'a bağlandım. aileme, arkadaşlarıma whatsapp'tan bilgi verdim. biraz kitap okudum. sonra ışık açıkken uyuyakalmışım. 10 dakika sonra kalktım, ışığı kapadım, yattım.
    ···
  5. 5.
    +1
    hayvan gibi yorgun olmama rağmen sabaha karşı evde gezinen birilerinin sesini bir ara duyduğumu hatırlıyorum. ama uykuya devam etmişim. sonra yine birilerinin sesine uyandım. ses kesilince tuvaletimin geldiğini fark ettim. saate baktım 07:43. kendime ait yastık yorgan da olmadığı için kaskatı uyumuşum zaten. başımın sol arkadan enseye bağlanan kısmı ağrıyordu (nedense başımın hep o kısmı ağrır). gittim tuvalete. sonra geldim yine yattım. yine uyumuşum. 2 saat sonra "this is gonna be the best day of my laaaayyyfff" sesine uyandım. yandaki gerizekalı müzik açmış dinliyor. telefonda falan konuştu. şarkıyı tam 3 kere üst üste dinledi. sonra gibtir oldu gitti. ama benim de uyku gitti bu arada. gece 11de uyu, sabah 9:30da kalk. önceki gece sadece 3 saat uyumuştum. hay amk.
    ···
  6. 6.
    +1
    kalktım yüzümü yıkadım, üstüme kalın bişeyler giydim (hava gündüz 10 derece, neyse ki yağmur yağmadı), sırt çantamı da aldım, düştüm yollara. bu arada fark ettiyseniz en son uçakta yemek yedim. 24 saatten fazla oldu. o sırada yan odadaki kız geldi bir arkadaşıyla. baktım amk şişman zenci bişey. hay dedim bahtımı gibeyim. ayaküstü tanıştık. sonra odamı kilitleyip gibtir oldum.
    otobüs durağını bulmak çok zor olmadı ama dönüşün bu kadar kolay olmayacağını biliyordum. sonuçta bütün evler birbirinin aynısı. otobüs gelene kadar bir kadın, güzel bir kız ve muhtemelen ispanyol olan pislik görünümlü bir herifle bekledim. otobüs gelince şoföre burada ilk defa otobüse bindiğimi söyledim. adam bana günlük bilet verdi. 4 pound'a bir gün boyunca istediğin kadar biniyorsun otobüse. arkalarda bir yere oturdum. şehir merkezine kadar etrafı seyrettim.
    ···
  7. 7.
    +1
    yolda kısa süre etrafa bakındım. trafiğin tersten akıyor olması insanın garibine gidiyor. 45 dakika kadar kestirdim koltukta. sonra leicester'a vardık. 1 saat 45 dakika sürdü yol. indim. otobüs terminali ufacık yerdi. national express'in özel bir bekleme salonu vardı züt kadar. oraya girdim beklemeye başladım. içeride obez bir asyalı kadın vardı. telefonun kulaklığını takmış, bir şeyler izliyor, mal mal gülüyordu. otobüsler yanaştı, içerideki insanlar değişti. bu birkaç kez tekrarlandı. içeride kızıl saçlı bir kız vardı. müptezel olduğunu düşünüyorum. baldırından kaçmış çorabı vardı. çok zayıftı. kafasında bere vardı. altındaki eteğe aldırmadan pencere önündeki tezgaha tünedi amk.
    neyse kalktım valizlerle bir tuvalete gittim. ha bu arada buradaki pisuvarların arasında mermer falan yok. bayağı yan yana işiyorsunuz.
    sonra dışarı çıktım beklemeye başladım. baktım karşıdan 1 kız 2 erkek geliyor. erkeklerden biri mal mal sakız çiğniyordu. ayağında bazı yerleri parlak kundura vardı. ayrıca öyle bir yaylanarak yürüyordu ki, görünce "bu türk değilse bu soğukta çıplak şehir turu yaparım" dedim. az ileride durdular. konuşmalarına kulak kabarttım. yanılmamıştım. sonra yürümeye devam ettiler. bu sefer de önümde durdular. sakız çiğneyen adam bana dikkatli dikkatli baktı. o da benim türk olduğumu anlamıştı.
    neyse sonra otobüs geldi. baktım bir ben bir de o sakız çiğneyen eleman biniyoruz otobüse. en öne oturdu. ben de gittim selam birader dedim oturdum yanına. o da şaşırdı ingiltere'nin züt içi kadar şehrinde türkle karşılaşmayı beklemiyordu. tanıştık. muhabbet ettik yol boyunca. amcasının yanında peterborough'ta çalışıyormuş. vay amk dedim peterborough'ta da türk varmış. ama iyi denk geldi. buradan bir hat aldığım zaman arayacağım onu. burada türk restoranı varmış ona falan zütürecek beni. londra'ya da gideriz dedi. orada da yaşamış 1,5 sene kadar. kalacak yer de varmış. valla canıma minnet. londra'da kalacak yerim oldu hiç değilse.
    ···
  8. 8.
    +1
    ha bu arada uçak bagaj yüklemedeki gecikmeden dolayı 1 saat geç kalktı. luton havaalanı'na indikten sonra peterborough adlı, 1 senemi geçireceğim gibik şehire ulaşmam gerekiyordu. anglia ruskin isimli bir maymun üniversitesinde okuyacaktım(ne demek istediğimi birazdan anlayacaksınız).
    yolda biraz uyumaya çalıştım ama toplasan yarım saat uyumuşumdur. havaalanına inince pasaport kontrolden geçtim. oradaki görevli kadın birkaç soru sordu. formu tamamen doldurmuşum "good job" falan dedi. "sen seyidi ne sandın yarraaam" dicektim. polis olduğu için "thank you" dedim geçtim.
    ···
  9. 9.
    +1
    @60 kardeşim o işler öyle değil, bilen biliyordur. hem daha yeni geldim acelem yok amk 1 sene lan her şeyi ağırdan alıyorum ki zaman geçsin.
    o dıbına kodumun bini de muhtemelen ırkçıydı ondan öyle yaptı. en son birinin hayatını gibicem. serkan abinini restoranının orada yapayım da başım belaya girmesin amk. adam polislerle kanka.
    @61 devam edeceğim panpa 2-3 günde bir yazıyorum işte. burslu gibi değil gibi yani danışman şirket bir yerden burs ayarlamış ben okula 5450 pound verdim kalma yeme içme de benden. türkiye'de uluslararası ilişkiler okumuştum burada mba(master of business administration) okuyorum. takipte kal panpa yurtdışı görmüş adamlarla irtibatımız olsun *
    ···
  10. 10.
    -1
    yoo yazmicaksın .d
    ···
  11. 11.
    0
    26 ekim pazar günü geç kalktım. 11 buçuk muydu neydi. indim aşağı kendime bir yağda yumurta yaptım. önceki gün yağ da almıştım yazmayı unutmuşum. neyse kahvaltıdan sonra bilgisayarı mutfağa taşımaya karar verdim. masanın üstünde daha rahat edebilirdim. skype'a girdim. ailemle görüştüm bir süre. sonra kuzenimle battlefield 4 oynamaya çalıştık. dıbına kodumun bilgisayarı 2 kere çökünce pes ettim. flash oyunlara girdik amk. can sıkıntısı. sonra moses jonathan diye bir arkadaşıyla çıkageldi. onlarla biraz muhabbet ettim. dini toplantıya gitmişler. onlar moses'ın odasına çıktı o sırada tibby geldi. sabah 6'dan beri çalışıyormuş ve 11'e kadar tetikte beklemeliymiş. bir kahve içti. yine kısa bir muhabbet ettik. gitti televizyonun karşısına oturdu. 1 saat kadar sonra jonathan gitti. moses da mutfağa indi. macbook'unda hem çalışacak hem de yemek yapacaktı. biraz daha orada oturduktan sonra bilgisayarı odama çıkardım. tibby'nin yanına oturma odasına indim. tv'de okyanus belgeseli izledik amk. sonra acıktım. mutfağa gittim baktım moses'ın işi bitmemiş. ben de odama çıkıp bir bölüm my name is earl izledim. indiğimde yemek yiyordu. bayağı da uğraşmış amk. patates püresi ve soslu bir tavuk yapmış. ben gibsen yapamam öyle bir şey (uğraşmam amk). neyse ben de makarna yaptım. önceki gün makarna sosu almıştım hazır. ondan koydum içine. odama çıktım my name is earl izlerken yedim. sos tek kelimeyle iğrençti. bi daha gibsen yemem.
    indim aşağı bulaşıkları yıkadım. sonra odama çekildim. sabah 10'da ilk dersim vardı. saati 8:30'a kurdum. biraz internette takıldıktan sonra uyudum.
    ···
  12. 12.
    0
    aşk olsun panpa bensiz mi başladın insan inboxtan haber verir.
    ···
  13. 13.
    0
    yaz keke yaz
    ···
  14. 14.
    0
    bu sabah yine eski sevgilimin mesajıyla uyandım * normal bir şekilde konuştuk. konuşmanın bitiminde bana tamam canım dedi. ondan böyle şeyler duymayı özlemişim.
    sonra kalktım giyindim. baktım hava güneşli oldukça da sıcak. ona göre bir şeyler giydim ama yanıma da bir yelek aldım. çünkü bu dıbına kodumun memleketinin havası çok dengesiz. çıktım merkeze doğru yola.
    ···
  15. 15.
    0
    devam ediyorum beyler kusura bakmayın birkaç gündür yazmadım
    ···
  16. 16.
    0
    dıbına koyim o kadar yazdım gri ekran oldu tekrar yazıyorum.
    ···
  17. 17.
    0
    dün akşam çay içip internetten tv izliyordum. gelmeden önce ayrıldığım kız arkadaşım mesaj attı. bayağı duygusal mesajlaşmaların ardından ayrı olduğumuz sürede neler yaptığını falan anlattı. hoşuma gitti hayatını bayağı bir düzene koymuş. daha sonra tekrar yazışmak için sözleşip birbirimize iyi geceler diledik.
    döndüğümde nişanı takıcam bu kıza kafaya koydum.
    sonra en yakın arkadaşıma yazdım bu durumu. o da sevindi. biraz da onunla konuştuktan sonra yattım uyudum.
    eski sevgilimin mesaj atmasıyla dünyam yeniden renklendi abartmıyorum.
    ···
  18. 18.
    0
    rez panpa nolur yarıda bırakma bende üniyi orda okumayı istiyorum nolur devam et oraları öğreneyim en büyük istegim
    ···
  19. 19.
    0
    hintli elemanlardan biri londra'da yaşıyormuş trene binmek için gitti. ben de bir nepalli bir hintliyle kaldım. şehri turladık biraz. striptiz klübü varmış dıbına koyim kesin gideceğim oraya. türkiye'de yaşayamayacağınız bir deneyim. neyse bayağı bir turladıktan sonra eve geldim. duşa girdim. bir arkadaşımla yazıştım. biraz haber okudum. şimdi de bu entry'leri girdim. şimdi aşağıda kendime bir çay koyup odama gelip tv izleyeceğim internetten. yarın da önce polise gidip kayıt olmayı düşünüyorum. sonra biraz gezip serkan abi'nin yanına giderim muhabbete.
    ···
  20. 20.
    0
    24 ekim devam;
    evden çıkmadım amk nedense çıkasım gelmedi. my name is earl falan izledim. akşam da daha önce marketten aldığım tavukla patatesi yapıp yedim.
    ertesi gün duş alıp şehir merkezine doğru yola çıktım. hava güneşliydi. mahallemde futbol sahası varmış amk yeni görüyorum. burada çok fazla patika yol var(yayalar ve bigibletliler için). o yollardan birine daldım rastgele orada keşfettim bu alanı. yolun karşısına geçip otobüsü beklemeye başladım. 5 dk sonra geldi. 13.50 pound verip haftalık bilet aldım. çok pahalı dıbını gibim. neyse. merkezi bayağı bir keşfettim. bir iki bankaya girip öğrenci hesapları hakkında bilgi aldım(bankalar cumartesi de açık amk). ama hesap açmak için önceden randevu alıyorsun. giberim uğraşamam şimdi deyip yollara düştüm yine. şehir merkezi hiç de fena değilmiş. restaurantlar, marketler, bakkallar, ne ararsanız. bir ara bigiblet satan bir yer buldum. en ucuzu 100 pounddu amk. bigiblete internetten bakmaya karar verdim zira otobüse bu kadar para bayılmak istemiyorum + bigiblet özgürlük istediğim yere giderim.
    burada meşhur bir katedral var. gerçekten güzel bir bina. gittim orada bir iki foto çektim. sonra içeri gireyim dedim. kapıyı açtım baktım cenaze gibi bişey var. hiç rahatsız etmeden dışarı çıktım. başka gün gelirim amk daha nereden baksan 350 gün var.
    sonra gittim bir tesco buldum (bizim kipa'nın orijinali sanırsam bu) girdim içeriden bir iki bişey aldım. 4'lü twix 1 pound(sağ twix sol twix toplam 8 tane), tuvalet kağıdı ve kağıt havlu toplam 2 pound civarı( tuvalette tuvalet kağıdı vardı onu kullanıyordum bugüne kadar), su 17 pence 2 şişe 34 pence eder. neyse ucuza bayağı bir şey aldıktan sonra şehirdeki gezimi tamamlayıp eve döndüm. ha bir de çay aldım. evde kendime bir çay koyup my name is earl izledim. yemek yemedim amk canım istemedi. annemle yazıştık whatsapptan. bir iki de arkadaşımla yazıştım. sonra uykum geldi devirdim zütü.
    ···