/i/Teknoloji

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +56 -19
    bu yazı disizi sayesinde;

    1) tanrı var mı?
    2) dinlerin doğruluk payı var mı? varsa hangisi doğru?
    3) uzaylıların varlığı
    4) piramitlerin sırrı
    5) teknolojinin gelişim ve ilerleme konusundaki istikrarı
    6) türkiye'nin geleceği
    7) dünyanın geleceği
    8) kapitalist sistemin ömrü

    gibi birçok soruya yanıt bulabileceksiniz. yazıyı ben yazacağım, sizden iki ricam var,
    özet geç dememek ve yazının kaynağını sormamak.
    okuyup okumamakta ve hatta beğenmemekte tabi ki serbestsiniz.
    şimdilik diyeceklerim bu kadar, bu 8 sorunun cevabını gerçekten merak ediyorsanız 01.31'de bu başlıkta olun. ilgi göstermeniz, entry yazmanız şart değil.

    --içindekiler--

    (bkz: #20239283)

    --içindekiler--



    --özet--
    tanrı ve din: tanrı var ama dinler yalan
    tanrı: dinlerde anlatıldığı gibi olmama ihtimali yüksek. bigbang'e sebep olan bir tür enerji olabilir.

    uzaylılar ve piramitler: dünyada hayatı uzaylılar başlattı. piramitleri uzaylı dediğimiz canlılar yaptı. gelişmekten çok geriye gittiğimiz için bizi sallamıyorlar.

    teknoloji: üretimini hep mikroçip mantığı üzerinde devam ettirdiği için, teorik anlamda olduğu yerde sayıyor denilebilir.

    türkiye ve dünyanın geleceği: medya insanların düşünmesini engelliyor. türkiye ilerde işleri yoluna koyacak ve diğer ülkeler türkiye ile anlaşmak zorunda kalacak.

    bilim: genelde insanlığa hizmet etse de, başımıza bela olan birçok virüsün laboratuvar ortamında üretilebilmesine de sebep oluyor.

    kapitalizm: çökmesi, abd'nin çökmesine bağlı. kaynaklar bitse bile, kapitalizm kullandığı bankacılık gibi sistemler sayesinde varlığını devam ettirebilecek. kaldı ki toprak yok olmadıkça üretimin bitmesi de imkansız. abd çöktüğünde oyun biter. abd'nin çökmesi de, paranın değerinin beklenenden çok azalması, dolayısıyla sürekli para basmanın getirdiği piyasadaki para bolluğunun kontrol edilemez hale gelmesiyle alakalı.

    matematik: evren, matematik üzerine kurulu bir sistemdir. saçma veya mantıklı bir çok olayın matematiksel karşılığı vardır.

    paralel evren ve zaman: (bkz: #19934944)

    amerika birleşik devletleri: (bkz: #20238777)

    --özet--

    bu konuda yazılan herşeyi, sahip olduğunuz inanç, siyasi ideoloji veya diğer manevi değerleri bir süreliğine görmezden gelerek okumanız rica olunur.

    tanrı ve din

    insanlık, gelişim süreci boyunca varlığının sebebini iradesi nedeniyle sürekli sorgulayan bir varlıktı.
    etrafında olup bitenler, doğa olayları ve değişimlerin gerçekleşmesi, bu sorgulamayı daha da arttırdı.
    ilk insanlar, şimşeğin çakmasından tutun da, geceyle gündüzün değişimine kadar her olayda farklı bir yaratıcı tasvir ettiler.
    ancak, bu tasvirler maalesef ki varsayımdan öteye gidemedi.
    çünkü, tanrı denilen olgu/varsayım, insanlarla hiçbir zaman iletişime geçmedi.
    tanrı'nın bu muammalığı, insanlardan bazılarının, aslında tanrı diye birşey olmadığı düşüncesine kapılmasına neden oldu.
    toplumlar içten içe bu düşünceyi benimserken, zaman içinde yoldan çıkmaya, başka bir deyişle birbirlerine zarar vermeye başladılar. toplumların yoldan çıkması veya birbirlerine zarar vermesi, yine aynı toplumdan olan duyarlı insanları rahatsız etmeye başladı. eski dönemlerde şuanki gibi devlet otoritesinin yerleşmemiş olması, insanları haksızlık yapma ve zarar verme konusunda neredeyse teşvik eder gibiydi. böyle bir durumda yapılacak tek şey, aslında yeryüzünde varlığımızdan beri içimizde saklı olan doğaüstü korkuyu kullanıp, toplumları tekrar eski mutlu hallerine geri döndürmekti: din.
    dinler bir süreliğine de olsa, insanları hata yapmaktan alıkoyabildi. toplumların özlerini kaybetme konusundaki her çabası,
    bu toplumların içinden zeki ve duyarlı insanların çıkmasına da sebep oluyordu.
    çoğunlukla "peygamber" adı verilen bu insanlar, kendi toplumlarını güzel ahlak mantığı doğrultusunda hata yapmamaları için çabalayan insanlardı.
    yukarda yazılanlar, herkesin tahmin edebildiği, belli bir düşünceyle varılabilecek sonuçlardır.
    fakat, burada genelde gözden kaçan küçük bir ayrıntı, bütün bu düşünceleri yıkmaya yetecek kadar etkili:
    insanlığa böylesine yön veren bu dinler, neden hep ortadoğu'dan çıkmıştır?
    bu küçük ayrıntı, birçoğumuzun dikkat etmesine karşın, pek de önemsenmeyen ama derin açıklamalar gerektiren bir konudur.
    dünyada sadece ortadoğu halkları mı tabiri caizse yoldan çıkmıştı da, bütün peygamberler ortadoğu ve özellikle arap toplumuna gönderiliyordu?
    "ilahi dinler" adı altında bahsettiğimiz bütün dinlerin çıkış kaynağına dikkat ettiğimizde, bu dinleri toplumlara empoze edenlerin tamdıbının yahudi halklarından ya da yahudi soyudan gelen insanlar olduğunu görürüz.
    yahudilik kavramı, tahmin ettiğimiz din kavramından da öte, ırklaşma mantığı taşıyan bir kavramdır.
    varlıklarından bu yana, bu toplum hep kontrolü kendi ellerinde tutmak, daha doğrusu kontrol etmek istemişlerdir.
    dinlerin çıkış sebebi de, insanlığı kontrol etmek, onlara "gereken" şekilde yön vermekten ibarettir.
    "ilahi" sıfatı taşıyan bütün dinlerde bu gerçeklik payı vardır ve bilindiği gibi, yerel dinlerin çıkış sebebi de çoğunlukla doğal olayların etkisinde kalınarak yapılan "tanrı" tasvirlerinden öteye geçememiştir.
    insanlık tarihi boyunca isa ve musa'nın varlığına dair hiçbir kanıtın bulunamaması, başka bir şüpheyi de beraberinde getirdi:
    bu peygamber dediğimiz insanlar gerçekten yaşamış mıydı?
    şimdiye kadar hiçbir kanıtın bulunamaması nedeniyle, bu insanların aslında hayal ürünü veya diğer bir anlatımla sembolik karakterden ibaret olduğunu söyleyebiliriz.
    toplum düzenlerinin bozulmasından endişelenen, dönemin birkaç idealist insanlarının, böyle sembolik karakterler yaratarak insanları istedikleri gibi kontrol edebildikleri gerçeğine varırız.
    yaşadığı kanıtlanan tek "peygamber"in muhafazid olduğuna dair birçok kanıt vardır.
    ancak, muhafazid'in yaydığı din de kasıtlı olarak hristiyanlık ve museviliğe dayanıyordu.
    isa ve musa'nın gerçekten varolduğunu ve tanrı'nın elçileri olduğundan bahseden bu din, muhafazid'in yanına küçük yaşta gelen selman-ı farisi'nin büyük katkılarıyla oluşturulmuştur.
    selman-ı farisi, islam'dan önce yaygın olan iki dini de, konuştuğu papazlar hahamlar sayesinde öğrenebilmişti.
    muhafazid adında "bir peygamber"in varlığını öğrendikten sonra evinden kaçarak yollara düşen küçük yaştaki bu çocuk, çektiği onca sıkıntı sonucunda muhafazid'in yanına varabilmişti.
    selman-ı farisi muhafazid'i bulmamış olsaydı belki de şuan islam adında bir din olmayacaktı ya da asırlar önce tarihe karışmış olacaktı.
    sonuç itibariyle, bütün dinlerin insan aklının ürünü olduğunu söylemek mümkün.
    ancak, "yoktan varedilemeyiş" prensibi itibariyle, tanrı'nın varlığının kesin olduğunu söyleyebiliriz.
    peki, dinler güzel ahlakı emretmesine rağmen neden insanlık halen savaşıyor, halen döküyor?
    bunun sebebi de aslında yine insanlıkla ilgili.
    toplumlar yoldan çıktıkça, yeni bir din oluşturma yoluna gidildi ve birden fazla dinin varlığı sebebiyle, bir süre sonra dinlerin de özü bozuldu. farklı inanç sahibi insanlar, kendi inançlarının doğruluğuna inanmak zorunda bırakıldı ve diğer inanca sahip insanlara karşı, dinin yetkili kıldığı insanlar tarafından kasten düşmanlık oluşturuldu.

    -ölümden sonra hayat-
    tanrı'nın varlığının kesinliği, ölümden sonra hayatın varlığı ihtimalini de beraberinde getirdi.
    çünkü, dinlerin etkisinde kalan insanlık, yaptıkları hatanın ilahi bir adaletle cezalandırılacağına inandırılmıştı.
    buna da kısaca değinmek gerekirse, ölümden sonra hayatın varolma ihtimali konusunda bile hiçbir bulguya rastlanmamıştır.
    cennet, cehennem gibi bütün dinlerde bahsedilen nihai son, insanları sözümona doğru yolda tutabilme maksatlıydı.
    insanları iyiliğe teşvik edip, kötülükten uzak tutma maksadı taşıyan bu tasvirler ve ölümden sonra hayat olup olmayacağı konusundaki muammalık, dinlerin varolmasını ve günümüze kadar gelmesini sağladı.
    ölümden sonra hayat, şuanki bilimin geldiği nokta yeterli görülmesi sonucunda değerlendirilirse, dinlerde anlatıldığı gibi gerçek değildi ve hatta gerçeklik payının bulunma ihtimali bile yoktur.
    tanrı'nın varlığı, evrendeki belli bir manevi dengenin de doğal olarak varolmasını sağlıyor.
    kısacası, hesaplar açıldığı yerde, yani burada kapanıyor.
    bugün birine iyilik veya kötülük yaptığımızda, ertesi gün aynı etkide bir iyiliği veya kötülüğü farklı insanlardan ya da etkilediğimiz insanlardan buluyoruz.
    şimdiye kadar iyi veya kötü, bütün yaptıklarınız ve hayatta bu noktaya gelmenize sebep olan olaylar hakkında bir liste oluşturabilseydiniz, bunun şaşırtıcı gerçeğiyle karşı karşıya kalabilirdiniz.
    çünkü, tanrı denilen varlık, evrende belli bir manevi denge yaratmıştır ve insanlara verdiği irade sonucunda onları yaptıklarıyla serbest bırakmıştır.
    herşeyin bir tür dengesi vardır ve bu, ilahi adalet dediğimiz kavramın gerektirdiği bir gerçekliktir.
    ···
  1. 127.
    0
    ben de bi sigara içtim de geldim. heyecanla bekliorum :D
    ···
  2. 128.
    0
    http://www.capsver.tr.cr/pics/1279.jpg
    ···
  3. 129.
    0
    hadi amaa orti beklioruz "tanrı"
    ···
  4. 130.
    0
    nanakmı
    ···
  5. 131.
    0
    http://sphotos.ak.fbcdn.n...30418_12559_2334817_n.jpg
    ···
  6. 132.
    0
    ozete inanir misin?
    ···
  7. 133.
    +6 -1
    tanrı

    yeryüzünde hayata sıfırdan başladığımızdan bu yana hep muamma oldu. varlığına inandı kimimiz, dinlerin etkisinde kaldı. kimimizse varlığını reddetti, bu reddedişin hiçbir mantığa sığmayışına rağmen.
    öncelikle şunu söylemek gerekir ki, inanmak genetik bir gerçekliktir.
    atalarımızdan bu yana bize aktarılan genlerin etkisi, inanma konusunda büyük önem taşıyor.
    ancak inanmak, hiçbiryerde göremediğiniz, hissedemediğiniz bir varlığa tapınmayı gerektirdiğinden, zaman içinde düşüncelerimiz değişebiliyor. çoğumuz, dinlerin gerçekliğini halen kabul ederek o'na inanıyoruz.
    tanrı'ya inanma mantığı bu şekildeyken, inançsızlık da farklı şekillerde varlığını devam ettiriyor.
    dinlere olan inançsızlığın en önemli gerçeği, tanrı'nın varlığına olan inancından kopmuş insanların bu dünyada maddi bir rahatlığa kapılıp gitmiş olmasıdır.
    aynı şekilde, dini inancı sağlam insanlara dikkat edildiğinde de, bunun tam tersinin olduğunu, dinibütün insanların genelde maddi anlamda zor bir hayat yaşıyor olduğunu farkederiz.
    bu konulardaki iki uç noktanın en önemli sebebi, insanlığın içgüdüsel olarak rahata olan düşkünlüğünden ibarettir.
    herhangi bir dine olan inançsızlığını, dünya hayatındaki mutluluğu yüzünden kaybeden insanlar nasıl rahatlık yüzünden bu ekgibliği hissetmiyor gibi görünse de(buraya dikkat), diğer tarafta zor bir hayat yaşayan dinibütün insanın da aynı şekilde rahata olan zaafı önemli rol oynamakta.
    dinibütün insanlarımız, inançlarında vaat edilen, ortasından şaraplar akan huzur dolu bir cennet hayaliyle inançlarına sımsıkı sarılarak hayatın zorluklarına sabretmeye çalışıyor.
    burada, dinlerin en büyük etkisinin, insanları manevi yönden rahatlatma şeklinde olduğunu söyleyebiliriz.
    peki, düşünüldüğü ya da benimsendiği gibi tanrı var mı?
    dünya, bigbang sayesinde varoluşundan bu yana, büyük dönüşümler sonucunda canlı hayatına uygun bir yer haline geldi.
    dünyanın bu dönüşümleri sağlayabilmesi, tabi ki güneşin çekim etkisinde kalabiliyor olmasından dolayıydı.
    dünya dönüşümünü tamamladı, birçok canlı yaşama imkanı buldu, bazı canlılar dönüşümlere(büyük oranda iklimsel değişikliklere) ayak uyduramayıp doğadan silindi.
    dünya dönüşümünü güneş sayesinde sağlayabildi, ancak dünyanın güneşten ayrılmasını sağlayan patlamanın kaynağı neydi?
    bu kısım, tanrı'nın varlığına belki de en büyük delildir.
    çünkü, "etki-tepki" mantığına göre, hiçbir olay, belli bir etkiye maruz kalmadan gerçekleşmez.
    dünya astronomik imkanlar nedeniyle bugününe gelebildi ama dünyadaki bu hayatın gerçekleşmesinin kaynağı olan bigbang'in sebebi, tanrı'nın varolduğu ya da varolmuş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmamıza neden oluyor.
    neden varolmuş olabileceği dedik, tanrı öldü mü?
    tanrı dediğimiz olgu(kimimize göre varsayım ya da yokluk), dinler sayesinde hep adaleti sağlayan, dünya hayatını düzene sokan ve bazı insanlarla-ki bunlara çoğumuz peygamber diyoruz- bir şekilde iletişime geçen bir varlık olarak tasvir etmek zorunda kaldık.
    demek istediğim, belki de tanrı dediğimiz bu güç, sadece o patlamaya sebep olan güçlü bir enerjiden ibaretti.
    tanrı'yı sadece insan hayatını düzene sokan birşey gibi düşünürsek, dinlerin etkisinden kurtulamadığımızı da kabul etmemiz gerekir.
    diğer bir ihtimal de, tanrı'nın evreni ve dolayısıyla dünyayı yaratıp, bu sistemi uygun hale getirip olanları izliyor olmasıyla ilgili.
    böyle bir durumda da "tanrı nasıl ortaya çıktı, tanrı'yı ortaya çıkaran neydi" benzeri paradokslar ortaya çıkıyor.
    ikinci ihtimalin doğruluğunun kanıtlanması durumunda, tanrı'nın nasıl ortaya çıktığını bulmak da takdir ederseniz ki fizik/kimya profesörlerinin işidir. zannediyorum bizi ilgilendiren kısım bu değil.
    ancak şöyle birşey var, "etki-tepki" mantığı belki de sadece bu evrende geçerli olan bir mantıktır.
    ve sınırlı duyulara ve mantığa sahip olduğumuz için, "yoktan varolabilme" gibi kaba bir tabirle isimlendirebileceğimiz bu mantığı anlayamıyoruzdur.
    ancak dinlerin hiçbiri, bazı sebeplerle ve insan zekasının sayesinde ortaya çıkarılma sebebi içerdiğinden, bu gerçeklikleri sorgulamayı "günah" adı altında yasaklamış, sorgulayanları da tanrı'nın ağzıyla "lanetlemiş" gibi teşhir etmiştir.
    düşünmek, irade sahibi her canlının hakkıdır. aynı şekilde, herhangi bir dine bağlanmak da irade sahibi varlıkların sorumluluğundadır. bunlara kesinlikle müdahale edemeyiz.
    ancak, "ilahi" dediğimiz ve dünyanın her yerinde büyük etki gösteren bu dinler, ne yazık ki günümüz dünyasında artık yetersiz kalıyor. inançsızlığın artmasının en büyük sebebi bu ve emin olun ki bu dini bir şekilde insanlara empoze edenler, dünyanın bu noktaya geleceğini yeteri kadar tahmin edememişlerdi.
    islam'da kıyamet alametleri adı altında bahsedilen, "inançsızlığın artması" durumu, muhafazid'in ve dolayısıyla selman-ı farisi'nin yürüttüğü mantık çerçevesinde mümkün olabilmiştir. ancak modernliği tahmin edememiş olmalılar ki, islam da diğer dinler gibi geçerliğini yitirmeye başladı.
    örneğin, dünyanın varlığı konusunda kutupları hiç hesaba katmayan bu din, ibadet etme olayını kabe'ye yönelerek gerçekleştirmek bahseder. oysa bütün "ilahi" dinler, evrensel olduklarını iddia ederler.
    aynı şekilde, islam'da ibadet şekli olarak namaz kelimesinin kaynağı, hintçe'deki "namasté"(yanlış olabilir) kelimesinden türemiştir. hintliler güneş tam tepede olduğu zaman ibadet ederlerken, muhafazid kendi dininde, güneş tam tepedeyken ibadet etmenin yasak ve hatta günah olduğunu söylemiştir.
    sebebiniyse, "kafirlere benzemeyelim" şeklinde yorumlamıştır.
    islam'ın çıkış kaynağı, islam'dan önce araplar'ın kabe'de bulundurup taptıkları, lat menat ve uzza isimli üç büyük putun başında bulunan en büyük put olan "al-ilah" isimli puttur.
    muhafazid bu isme basit bir değişiklik uygulayıp kullandı.
    bu basitliğin sebebiyse, insanların hep al-ilah ismine alışmış olmasından ileri geliyor. insanları islam'a kolayca kazandırabilmek ve aynı zamanda da yeni bir inanç sistemi getirebilmek için, bu basit değişikliği uygun gördü.
    şimdi insanların al-ilah diye benimsediği tanrı inancı yerine, "benim tanrım'ın adı ananas'tır" deseydi, takdir edersiniz ki yeteri kadar yoldaş bulamazdı. zaman içinde bu din de kaybolurdu, hem de muhafazid hayattayken.
    bir başka olay da, muhafazid'in çokça karıştırılan cinsel hayatıyla ilgiliydi.
    3 karısından en küçük olanı aişe'nin yatağında yatmayı tercih ederken diğer eşlerinin "neden bizimle de kalmıyorsun" diyişine sinirlenip, "cebrail ben aişe'nin yatağındayken bana uğruyor, sizin yatağınızdayken değil" diyerek olayı bir şekilde kendi mantığına çevirebilmiştir.
    nasıl hristiyanlık bir tür güneş diniyse, islam da bir tür ay dinidir. ay'ın islam'da ne kadar kutsal sayıldığını en az benim kadar bildiğinizi varsayıyorum. bu kutsallığın sebebiniyse, araplar'ın şiire ve dolayısıyla romantizme olan düşkünlüğünden kaynaklandığını tahmin etmek zor değil.
    hristiyanlık'tan bahsetmeye gerek görmüyorum çünkü, hristiyanlık, dönemin birkaç din addıbının bir araya gelip, çok eski tarihlerde inanılan dinlerden arakladığı birçok hikayenin birleştirilip oluşturulduğu bir din olmaktan öteye gidemedi.
    merak edenler, horus'u araştırabilir. zeitgeist'ta da bahsedilmişti bundan.

    sonuç itibariyle, dinler cehaletten ve yoksulluktan beslenen inanç sistemleridir ve, dine olan inançsızlığın temelinde de rahat yaşama içgüdüsü yoğunluğunu artırarak devam ettirmektedir.
    ölümden sonra hayatın doğruluğu da ne yazık ki imkansızdır. çünkü, şuan kurulan sistem, her türlü eleştiriye rağmen yeteri kadar adaleti sağlamaktadır.
    tanrı vardır ancak, o'na ulaşabilmenin dinlerle mümkün olduğunu söylemek, bu gerçekler doğrultusunda mümkün değildir.
    önemli olan, hiçbir canlıya hiçbir şekilde zarar vermeden yaşayabilmektir.

    edit: mal adam paylaşmıştı olan bitenden. konuyla alakası olduğundan(videonun son dakikaları) hoşuma gitti:
    http://www.youtube.com/watch?v=iC_EPy8Ac3g
    Tümünü Göster
    ···
  8. 134.
    0
    tanrı notu eklendi.
    ···
  9. 135.
    0
    çok mantıklı hacur
    ···
  10. 136.
    0
    okuyan varsa birşeylerini kaldırsın. geç oldu çünkü pek ihtimal yok gibi okuyanın olduğuna
    ···
  11. 137.
    0
    o değil de, uzaylılar konusunda saçmaladığım söyleniyodu. mantar gibi yerden bittiğimize inanıyosanız kendiniz bilirsiniz hacı. ben hiçbir olayın sebepsiz olduğuna inanmıyorum.
    ···
  12. 138.
    0
    upupupupupupu
    ···
  13. 139.
    0
    @120 eyvallah al şukunu
    ···
  14. 140.
    0
    lan senin yazıklarının hepsini okudum. yorumlara geçiyorum. sen yazaya devam edicekmisin?

    eleştiri: dayı iyi güzel yazıyorsun. ama sende fark etmişsindirki bu mantığı kurabilen onlarca insan zaten mevcut. arada tatlı bilgiler çıkıyor ama.

    neyse güzel tebrik ederim.
    ···
  15. 141.
    0
    özet geç bin
    ···
  16. 142.
    0
    @122 hacım ilgi olursa daha da ilerletcem dikkat edersen önce meselenin köküne iniyom ki bu zaten yazının büyük bi kısmını alıyo. şimdi direkt ileri mevzulara atlasam "lan onun öyle olduğunu nerden biliyon" falan dicekler. açık açık yazdığım halde cevabı yazılı olduğu halde soru sorup köşeye sıkıştıran muallakler var aq. iyi de yapıyolar güzel oluyo eğriyi doğruyu görüyoruz şikayetçi değilim eleştiriden.
    ···
  17. 143.
    0
    ttarena inşaatında iki insan öldü. bu iki kişinin ölümünün ardından, o stadda sevinçler üzüntüler yaşanacaksa, hiç değilse, 2 kapıya isimlerinin verilmesi gerekiyor. bir turnikenin üzerine konacak ufak bir plaket, bu kişilerin hatıralarını onurlandıracaktır. incisözlük'te her anketin, oylamanın gibertmesi yapılıyor, bir kez de bu ölen kişiler için gibertme yaparsak nolur ki. sitenin ismi http://www.isimleriyasatilsin.com bu siteye girip, gerçek-fake isimler bırakalım ve imza bırakmış kişilerin sayısı artsın, tabi inciyarakos diye imza bırakmayın az mantıklı olun.

    hadi binler, 65.000 yazardan 5 bin tanesi bi imza bırakıversin.
    ···
  18. 144.
    0
    şimdi okuyasım yok lan reserved yinede
    ···
  19. 145.
    0
    dünyada 2 farklı cinsiyet olmasına rağmen neden 1 burnumuz, 98234723472349293042934 hücremiz, 1 gibimiz var. hepsinin 2 olması gerekiyordu.

    agnoistik bin seni.
    ···