/i/Teknoloji

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +56 -19
    bu yazı disizi sayesinde;

    1) tanrı var mı?
    2) dinlerin doğruluk payı var mı? varsa hangisi doğru?
    3) uzaylıların varlığı
    4) piramitlerin sırrı
    5) teknolojinin gelişim ve ilerleme konusundaki istikrarı
    6) türkiye'nin geleceği
    7) dünyanın geleceği
    8) kapitalist sistemin ömrü

    gibi birçok soruya yanıt bulabileceksiniz. yazıyı ben yazacağım, sizden iki ricam var,
    özet geç dememek ve yazının kaynağını sormamak.
    okuyup okumamakta ve hatta beğenmemekte tabi ki serbestsiniz.
    şimdilik diyeceklerim bu kadar, bu 8 sorunun cevabını gerçekten merak ediyorsanız 01.31'de bu başlıkta olun. ilgi göstermeniz, entry yazmanız şart değil.

    --içindekiler--

    (bkz: #20239283)

    --içindekiler--



    --özet--
    tanrı ve din: tanrı var ama dinler yalan
    tanrı: dinlerde anlatıldığı gibi olmama ihtimali yüksek. bigbang'e sebep olan bir tür enerji olabilir.

    uzaylılar ve piramitler: dünyada hayatı uzaylılar başlattı. piramitleri uzaylı dediğimiz canlılar yaptı. gelişmekten çok geriye gittiğimiz için bizi sallamıyorlar.

    teknoloji: üretimini hep mikroçip mantığı üzerinde devam ettirdiği için, teorik anlamda olduğu yerde sayıyor denilebilir.

    türkiye ve dünyanın geleceği: medya insanların düşünmesini engelliyor. türkiye ilerde işleri yoluna koyacak ve diğer ülkeler türkiye ile anlaşmak zorunda kalacak.

    bilim: genelde insanlığa hizmet etse de, başımıza bela olan birçok virüsün laboratuvar ortamında üretilebilmesine de sebep oluyor.

    kapitalizm: çökmesi, abd'nin çökmesine bağlı. kaynaklar bitse bile, kapitalizm kullandığı bankacılık gibi sistemler sayesinde varlığını devam ettirebilecek. kaldı ki toprak yok olmadıkça üretimin bitmesi de imkansız. abd çöktüğünde oyun biter. abd'nin çökmesi de, paranın değerinin beklenenden çok azalması, dolayısıyla sürekli para basmanın getirdiği piyasadaki para bolluğunun kontrol edilemez hale gelmesiyle alakalı.

    matematik: evren, matematik üzerine kurulu bir sistemdir. saçma veya mantıklı bir çok olayın matematiksel karşılığı vardır.

    paralel evren ve zaman: (bkz: #19934944)

    amerika birleşik devletleri: (bkz: #20238777)

    --özet--

    bu konuda yazılan herşeyi, sahip olduğunuz inanç, siyasi ideoloji veya diğer manevi değerleri bir süreliğine görmezden gelerek okumanız rica olunur.

    tanrı ve din

    insanlık, gelişim süreci boyunca varlığının sebebini iradesi nedeniyle sürekli sorgulayan bir varlıktı.
    etrafında olup bitenler, doğa olayları ve değişimlerin gerçekleşmesi, bu sorgulamayı daha da arttırdı.
    ilk insanlar, şimşeğin çakmasından tutun da, geceyle gündüzün değişimine kadar her olayda farklı bir yaratıcı tasvir ettiler.
    ancak, bu tasvirler maalesef ki varsayımdan öteye gidemedi.
    çünkü, tanrı denilen olgu/varsayım, insanlarla hiçbir zaman iletişime geçmedi.
    tanrı'nın bu muammalığı, insanlardan bazılarının, aslında tanrı diye birşey olmadığı düşüncesine kapılmasına neden oldu.
    toplumlar içten içe bu düşünceyi benimserken, zaman içinde yoldan çıkmaya, başka bir deyişle birbirlerine zarar vermeye başladılar. toplumların yoldan çıkması veya birbirlerine zarar vermesi, yine aynı toplumdan olan duyarlı insanları rahatsız etmeye başladı. eski dönemlerde şuanki gibi devlet otoritesinin yerleşmemiş olması, insanları haksızlık yapma ve zarar verme konusunda neredeyse teşvik eder gibiydi. böyle bir durumda yapılacak tek şey, aslında yeryüzünde varlığımızdan beri içimizde saklı olan doğaüstü korkuyu kullanıp, toplumları tekrar eski mutlu hallerine geri döndürmekti: din.
    dinler bir süreliğine de olsa, insanları hata yapmaktan alıkoyabildi. toplumların özlerini kaybetme konusundaki her çabası,
    bu toplumların içinden zeki ve duyarlı insanların çıkmasına da sebep oluyordu.
    çoğunlukla "peygamber" adı verilen bu insanlar, kendi toplumlarını güzel ahlak mantığı doğrultusunda hata yapmamaları için çabalayan insanlardı.
    yukarda yazılanlar, herkesin tahmin edebildiği, belli bir düşünceyle varılabilecek sonuçlardır.
    fakat, burada genelde gözden kaçan küçük bir ayrıntı, bütün bu düşünceleri yıkmaya yetecek kadar etkili:
    insanlığa böylesine yön veren bu dinler, neden hep ortadoğu'dan çıkmıştır?
    bu küçük ayrıntı, birçoğumuzun dikkat etmesine karşın, pek de önemsenmeyen ama derin açıklamalar gerektiren bir konudur.
    dünyada sadece ortadoğu halkları mı tabiri caizse yoldan çıkmıştı da, bütün peygamberler ortadoğu ve özellikle arap toplumuna gönderiliyordu?
    "ilahi dinler" adı altında bahsettiğimiz bütün dinlerin çıkış kaynağına dikkat ettiğimizde, bu dinleri toplumlara empoze edenlerin tamdıbının yahudi halklarından ya da yahudi soyudan gelen insanlar olduğunu görürüz.
    yahudilik kavramı, tahmin ettiğimiz din kavramından da öte, ırklaşma mantığı taşıyan bir kavramdır.
    varlıklarından bu yana, bu toplum hep kontrolü kendi ellerinde tutmak, daha doğrusu kontrol etmek istemişlerdir.
    dinlerin çıkış sebebi de, insanlığı kontrol etmek, onlara "gereken" şekilde yön vermekten ibarettir.
    "ilahi" sıfatı taşıyan bütün dinlerde bu gerçeklik payı vardır ve bilindiği gibi, yerel dinlerin çıkış sebebi de çoğunlukla doğal olayların etkisinde kalınarak yapılan "tanrı" tasvirlerinden öteye geçememiştir.
    insanlık tarihi boyunca isa ve musa'nın varlığına dair hiçbir kanıtın bulunamaması, başka bir şüpheyi de beraberinde getirdi:
    bu peygamber dediğimiz insanlar gerçekten yaşamış mıydı?
    şimdiye kadar hiçbir kanıtın bulunamaması nedeniyle, bu insanların aslında hayal ürünü veya diğer bir anlatımla sembolik karakterden ibaret olduğunu söyleyebiliriz.
    toplum düzenlerinin bozulmasından endişelenen, dönemin birkaç idealist insanlarının, böyle sembolik karakterler yaratarak insanları istedikleri gibi kontrol edebildikleri gerçeğine varırız.
    yaşadığı kanıtlanan tek "peygamber"in muhafazid olduğuna dair birçok kanıt vardır.
    ancak, muhafazid'in yaydığı din de kasıtlı olarak hristiyanlık ve museviliğe dayanıyordu.
    isa ve musa'nın gerçekten varolduğunu ve tanrı'nın elçileri olduğundan bahseden bu din, muhafazid'in yanına küçük yaşta gelen selman-ı farisi'nin büyük katkılarıyla oluşturulmuştur.
    selman-ı farisi, islam'dan önce yaygın olan iki dini de, konuştuğu papazlar hahamlar sayesinde öğrenebilmişti.
    muhafazid adında "bir peygamber"in varlığını öğrendikten sonra evinden kaçarak yollara düşen küçük yaştaki bu çocuk, çektiği onca sıkıntı sonucunda muhafazid'in yanına varabilmişti.
    selman-ı farisi muhafazid'i bulmamış olsaydı belki de şuan islam adında bir din olmayacaktı ya da asırlar önce tarihe karışmış olacaktı.
    sonuç itibariyle, bütün dinlerin insan aklının ürünü olduğunu söylemek mümkün.
    ancak, "yoktan varedilemeyiş" prensibi itibariyle, tanrı'nın varlığının kesin olduğunu söyleyebiliriz.
    peki, dinler güzel ahlakı emretmesine rağmen neden insanlık halen savaşıyor, halen döküyor?
    bunun sebebi de aslında yine insanlıkla ilgili.
    toplumlar yoldan çıktıkça, yeni bir din oluşturma yoluna gidildi ve birden fazla dinin varlığı sebebiyle, bir süre sonra dinlerin de özü bozuldu. farklı inanç sahibi insanlar, kendi inançlarının doğruluğuna inanmak zorunda bırakıldı ve diğer inanca sahip insanlara karşı, dinin yetkili kıldığı insanlar tarafından kasten düşmanlık oluşturuldu.

    -ölümden sonra hayat-
    tanrı'nın varlığının kesinliği, ölümden sonra hayatın varlığı ihtimalini de beraberinde getirdi.
    çünkü, dinlerin etkisinde kalan insanlık, yaptıkları hatanın ilahi bir adaletle cezalandırılacağına inandırılmıştı.
    buna da kısaca değinmek gerekirse, ölümden sonra hayatın varolma ihtimali konusunda bile hiçbir bulguya rastlanmamıştır.
    cennet, cehennem gibi bütün dinlerde bahsedilen nihai son, insanları sözümona doğru yolda tutabilme maksatlıydı.
    insanları iyiliğe teşvik edip, kötülükten uzak tutma maksadı taşıyan bu tasvirler ve ölümden sonra hayat olup olmayacağı konusundaki muammalık, dinlerin varolmasını ve günümüze kadar gelmesini sağladı.
    ölümden sonra hayat, şuanki bilimin geldiği nokta yeterli görülmesi sonucunda değerlendirilirse, dinlerde anlatıldığı gibi gerçek değildi ve hatta gerçeklik payının bulunma ihtimali bile yoktur.
    tanrı'nın varlığı, evrendeki belli bir manevi dengenin de doğal olarak varolmasını sağlıyor.
    kısacası, hesaplar açıldığı yerde, yani burada kapanıyor.
    bugün birine iyilik veya kötülük yaptığımızda, ertesi gün aynı etkide bir iyiliği veya kötülüğü farklı insanlardan ya da etkilediğimiz insanlardan buluyoruz.
    şimdiye kadar iyi veya kötü, bütün yaptıklarınız ve hayatta bu noktaya gelmenize sebep olan olaylar hakkında bir liste oluşturabilseydiniz, bunun şaşırtıcı gerçeğiyle karşı karşıya kalabilirdiniz.
    çünkü, tanrı denilen varlık, evrende belli bir manevi denge yaratmıştır ve insanlara verdiği irade sonucunda onları yaptıklarıyla serbest bırakmıştır.
    herşeyin bir tür dengesi vardır ve bu, ilahi adalet dediğimiz kavramın gerektirdiği bir gerçekliktir.
    ···
  1. 102.
    0
    canım sıkıldı ve mal gibi oturup yazını incelicem. sonuçları yazarım.
    ···
  2. 103.
    0
    @1 özet geç bin o ne lan okunur mu işkence amk
    ···
  3. 104.
    +4
    olum faal gezegen ne demek lan :D akıllı yaşam formu bulundurmak mı kasıt?

    yazının tanrı ve dinle alakalı kısmını okudum. tamamen zıt düşünmüyoruz. varlığın olması bir takım işaretler verir bize. ama sonuçta maymundan evrilmiş bi canlıyız.(evrim teorisi maymundan geldiğimizi söylemez diyecek olan muallakler susun lan) daha bu evreni anlamlandırmaya çalışıyoruz algılarımızla. açıkçası algılayamadığımız bir alan --- ccc metafizik ccc---hakkında konuşmak zütlüktür, liseliliktir. ateizmle teizmi aynı kefeye koymuyorum ama. sonuçta açıklayamadığımız ve belki de hiç açıklanamayacak bir alanın varlığını kabul etmek ve kendi fantezilerine göre orayı yorumlamaktansa o alanı yok kabul etmek çok daha mantıklıdır, pragmatistiktir. * *

    dinler zaten kültür oluşturan canlıların başvurabileceği en akıllıca yöntem. siyasetin, iktidarın icatlarından bir tanesi. aynı zamanda ateistler için hayatta hissedilen (özellikle liseliyken hissedilebilir) anlamsızlık, ulan boşa mı yaşıyoruz hissi kısaca sisifosun hikayesi durumu için de inanılmaz güzel bir savunmadır. yani dinler hem iktidarların güç sahiplerinin kitleleri kontrol etmesini sağladığı gibi bireylerin de kafalarındaki soru işaretlerini çözdüğü için bu kadar popüler olmuş ve tutunmuştur.

    ancak dinler insanlığa sunulmuş ve en yakın olanı 15 asır önce güncellenmiş sistemlerdir. (bahailik gibi islam tabanlı işletim sistemlerini pardon inanç sistemlerini saymıyorum.) ancak hala çoğu insan dinler yüzünden kandırılabiliyorduuuu ki. insanlığın en büyük icatlarından olan sanal alem yaratıldı. ve sanal alemde bilgi paylaşımının mümkün hale gelmesinden (internet) sonra bilgi insandan uzak tutulamadı. mesela tr bazlı bakarsak kuran ayetleri internette didik didik incelendi. insanlar kimlikleri gizli olduğu için cesurca yorumlar yaptılar ve işin aslını gördüler.

    dünyada 3-5-10 yaşında ölen bebeler yani daha liseli bile olamadan ölen insanlar varsa bu zaten ölüm sonrası yaşama darbe vuran çok ciddi bi durumdur tabii ki anlayana. işte bu açıklanamayan alanda çok önemli bi problem ortaya çıkıyor.

    albert camış'ta buna vurgu yapıyor. eğer ölüp yok olacaksak ne gibime yaşıyoz biz gardaaaş diyor. bu çok ciddi bi konu. hatta katırısayılır felsefeciler derki intihar meselesi en ciddi felsefi meseledir der. yaaaaaa.

    bu konu çok ciddi ama ben şahsen ölümden sonra hayat olmadığını düşünüyorum. elimdeki doneler;
    -eylemlerimiz bizim kontrolümüzde değil, genetiğimiz * ve içinde bulunduğumuz çevre karar veriyor eylemlerimize.
    -küçük bebeler ölüyo amk.
    -occamın orasını burasını kestiği ustura. bu usturayı çok severim gereksiz, kanıtsız fikirleri koparıp atar.

    özet : ölümden sonra hayat yok. küçük insan beynimizin anlayamayacağı şeyler dönüyo. hiç bulaşmayın buralara kız arkadaşınızı elleyin. sonuçta boşuna mı en sosyal canlıyız dimi sizi muallakler siziii.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 105.
    +2
    ahahahahahahahahahahahahaheeeehehehehehehohohohohohoho

    fena gitmiyodun ama uzaylılar ve piramitler kısmında sıçtın kanka. gerçeklerden ayrıldın bilimkurguya döktün işi dıbınasokum.

    occamın usturası bütün yazdığın yazıyı yazıcıdan çıkartır. uygun ebatlarda keser, kıvırır ve zütüne sokar.

    bi de ufoları ciddi mi sanıyon olm sen :D daha bi tane ufo gören varmı amk. ha ama şu var piramitlerde bi hiyeroglif vardı adam helikoptere benzer bişi çizmiş o doğruysa senin bütün yazından daha önemli bi done. 2dir done diyorum hiç hoşuma gitmedi lan noluyo bana aq.

    nese bi de teknoloji okuyum ama bu kısmı hiç beğenmedim kanka.
    ···
  5. 106.
    +1
    o değil de amaç ne kanka ?
    ···
  6. 107.
    +8 -1
    kardeş sen tanrı olayında kalsaydın iyiydi teknolojide daha da tuhaflaştın yer yer saçmaladın. bi kere ne demek teknloji ilerlemedi. mesela;
    """renksiz televizyonun ilk icat edildiği dönemde, aslında renkli televizyonun prototipi çoktan üretilmişti."""" bu ciddi iddialarından bi tanesi ama kanıtı nerde. bende uydururum o zaman bişeyler. kanıtlayamadığın bilgi doğru olsa bile doğru değildir.

    amk dur ben az özet geçiyim.

    canlılık tarihinde çok önemli bir nokta ateşin kullanılmasıdır. enerjinin kontrolüne, doğanın kontrolüne insan bu aşamada başlamıştır. --homo sapiens değiller ama ben insan diyom-- teknolojinin başlangıcı da diyebilirsin. diller bile ateşin yanında çok genç kalıyor.(bahsettiğim dil 1 milyon yl öncede insansıların yaptığı homurdanma ve sembolik işaretlerle anlaşma değil, bildiğimiz dil) insansılar ateşi 500bin yıl önce kontrol edebilmeye başlamış. ama ilk ateş kullanımı (tesadüfen ateşi elde etmiş olabilirler) 1milyon yıldan geriye gidiyor.bu sayılar tabi ki tam doğru değerler değil bilinen tahmini değerler.

    şimdi bakalım ateşin ilk kullanımıyla insanın istediği zaman kullanabildiği, yaygın bir unsur olması arasında geçen süre yaklaşık 1 milyon yıl rakama bak amünüyüm. hadi diyelim elimizdeki bilgilerde yanlışlık var oynatalım. yine yüzbinlerce yıllık bi süreç.

    sonra dilin gelişimine bakıyoruz. dil insanlık tarihindeki en ciddi icattır. insanların kurduğu ilkel iletişimlerle sistemli diller arasında yine milyon yıl var. e amk işte bu teknoloji. yavaşlığı görüyosun di mi?

    gelişemiyoruz. ama dil oluşunca bi kez benim zihnime gelen bi fikir senin zihnine de yansıyabiliyor. ilk sistemli diller 100bin yıl önce ortaya çıktı ama insan uygarlığının tarihine bak 10bin yıl.

    bak hala yavaş ama her yeni buluş hızlandırıyor bizi. süreç daha da azaldı. sonra ne oldu 500 yıl önce ateşli silahlar ortaya çıktı. artık güç buydu. ve ne oldu küçük krallıklar, derebeylikler yıkıldı(lisede hep böyle denir hatırınıza çabuk gelsin diye aynısını kullandım). artık bir devlet örgütlenmesi çok fazla toprağa hakim olabiliyordu.

    500 yıl önce olan bir diğer gelişme kitapların yani kısaca bilginin insanlara çabuk ulaşmasını sağlayan matbaa sistemi kuruldu. e tabi cahil bırakılan insanlar bilgiye ulaşınca devrimler, reformlar yaptılar. zihinsel gelişim sağladılar. din güç kaybetmeye işte bu anda başladı. bilim işte bu son 500 yılda gelişmeye başladı. ve şu anda sahip olduğumuz bütün teknoloji son 500 yılda sağlandı ve sen teknoloji gelişmiyo diyosun. yuh amk.

    daha sonra coğrafi keşiflerle sınırsız kaynağa beleşe ulaşan avrupa doğu karşısında büyük güç kazandı. otomasyona, mekaniğe geçildi. kapitalizm güçlendi. sömürülen işçiler ortaya çıktı. komünizm fikri kapitalizme alternatif olarak sunuldu, tutmadı. işte bu son 200 yıl deli gibi ilerlediğimiz yıldır. ortamın dıbına koyduk resmen. hem fikirsel hem eylemsel anlamda.

    işte bu arada önemli gelişme kayıt cihazlarıydı. videolar, fotolar vs. daha sonra insanlık tarihinin en önemli icatlarından biri yapıldı. sanal alem ve sanal alemde paylaşım. internetle artık istediğin anda istediğin bilgiye ulşabiliyorsun ve her türlü ihtiyacını netten karşılayabiliyorsun. her şeyimiz sanal oldu. insanlar arasındaki yüzyüze ilişki azaldı.

    çiplerden sen bahsetmişsin zaten.

    işte netin icadı ve telekomünikasyonun gelişmesiyle beraber insanlık yeni bir döneme girdi. bu dönem ne kadar uzun sürer bilmiyorum ama dinlerin gücünü kaybedeceği dolayısıyla kapitalizmin güç kaybedeceği yepisyeni bir ekonomik sisteme geçileceği söylenebilir.

    hatta ve hatta eğer insanlık dünya dışından kaynak bulamazsa para bile evet şu anda güç olan para bile ortadan kalkabilir. tabi bunlar ihtimal. geleceğe yönelik tahmin yapmak kolay değil.

    ekstra bişiler söylemek gerekirse insan nüfusu gerçekten çok fazla dolayısıyla insn nüfusunda azaltmalara gidilebilir. bu daha çok lab ortamında evrimleştirilen virüslerle yapılabilir. tabi muallakler korkuyo çok güçlü bi virüs ortaya çıkarırlarsa kendileri de yanacak. belki şu anda arada bi ortaya çıkan virüsler bunlardır. ki bence %100 böyle ama kanıtım yok sonuçta atıp tutamam amk.

    daha çok şey var. daldan dala geçiyo konu ama bu kadar yeter çok acıktım laaaan!
    Tümünü Göster
    ···
  7. 108.
    +2
    gelince yaz kanka ben yiyecek bişeyler bakacam evde. yazılarımı okuyun ln boşa mı yazdım.
    ···
  8. 109.
    0
    geldim lan @94 bu muallaknin yazdıklarını okuyorum emek çıkarmış adam aq. biraz gecikebilir bu geceki notlar anlıcağınız.
    ···
  9. 110.
    0
    hadi devam kankular ii gidionuz
    ···
  10. 111.
    +6
    bilim

    teknolojinin gelişimi, insanlığın ilerlemesine büyük bir katkı sağlasa da, yeterli olamadı.
    çünkü, insanlık kendi hayatını kolaylaştırmak dışında, biyolojik konularda da ilerleme kaydedip, modern hayatın temellerini atma ihtiyacı hissetti.
    bilindiği gibi atom, maddenin en küçük yapı birimi.
    peki, doğada neden birbirinden farklı maddeler ve dolayısıyla atomlar var?
    doğadaki bu çeşitliliğin en önemli sebebi, şüphesiz manyetizmadır.
    bu konuyu anlayabilmek için, öncelikle doğada sadece bol miktarda ama tek cins madde ve tek cins atom olduğunu varsayalım.
    yeryüzünün her yerinde bolca bulunan bu maddenin, farklı etkileşimlere maruz kalarak değişime uğradığını, sonuç itibariyle de zamanla farklı maddelerin oluştuğunu düşünün.
    bu değişimdeki güneşin etkisi yadsınamaz bir gerçekliktir.
    ve bu değişim, tahmin edemeyeceğimiz uzunlukta bir zaman diliminde gerçekleşmiştir.
    milyonlarca yıllık değişimde, sayısını bilemediğimiz türde maddeler/atomlar ortaya çıkmış, bununla beraber teknolojinin gelişimiyle de bu maddeler işlenerek insanlığın hizmetine sunulmuştur.
    örneğin, tadını aldığımız şekerin oluşumu-pancardan bahsedersek-, yeraltındaki yağ birikiminin güneşin toprağa uyguladığı yakıcı etki sonucunda pişmesiyle oluşmuştur.
    aynı şekilde, petrol de onbinlerce yıl önce ölmüş hayvan kalıntılarının, toprak altında birikmesiyle günümüzde kullanılabilir hale gelmiştir.
    diğer bütün maddelerin, bu ve buna benzer etkileşimlerle farklılaştığını düşünebiliriz.
    peki, bahsettiğimiz bu "bol miktarda tek madde" neydi?
    "bigbang" denilen büyük patlama sonucu, güneşten kızgın bi alev şeklinde kopan dünyanın, zaman içinde dönüşümünü tamamlayıp, canlı yaşdıbına uygun hale gelmesiydi.
    ya da, canlı türlerinin, zaman içinde dünyanın kendi oluşturduğu kurallara biyolojik olarak uyum sağlayabilmesiydi.
    nefes alıp vermek zorunda olmamız, oksijene ihtiyaç duymamız, bu nedenledir.
    bilimsel gelişmeler hız kazandıkça, insanlık daha modern hayata kavuşabilme imkanı buldu.
    ateşin icadından, kansere çare bulunmasına kadar gelinen noktada bilimin önemi büyüktür.
    ateşin yanmasını sağlayıp devam ettirebilmek teknolojik, ateşin bulunması ise bilimsel bir gelişmedir.
    bilim, her ne kadar insanlığa hizmet etse de, bilginin gücüyle kendini tanrı sanan insan, bilimi bir tür silah olarak kullanmayı da ihmal etmedi.
    son zamanlarda insanlığın başına bela olan birçok hastalık, laboratuvar ortamında geliştirilen virüslerden ibarettir.
    bundan yıllar önce, lokal bir etkiyle insanlara zarar veren virüsler üretilirken, artık dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan hastalık, teknoloji ve ulaşım imkanlarının kolaylığı nedeniyle dünyanın başka bir yerine ulaşabiliyor.
    yıllar öncesinde verem adı verilen hastalığın, insanlığın sayısını azaltmak için geliştirilen virüslerden en basiti olanını söylemek mümkün.
    ancak, verem virüsünün "modası" geçince, bu virüs tedavülden kaldırıldı denilebilir.
    tedavülden kaldırma işlemi de, yine bu virüsü geliştirenlerin, panzehiri piyasaya sürme şeklinde gerçekleşti.
    çok eski yıllarda, abd'ye yerleşip devlet kurmaya çalışan yeni nesil avrupalılar, amerika kıtasındaki yerlilerin varlığından rahatsız olunca, su çiçeği virüsünü geliştirdiler.
    abd olarak bağımsızlıklarını kazandıktan sonra sıra, kıta yerlilerinden kurtulmaya gelmişti.
    yerlilere "yardım" adı altında dağıtılan battaniye, yiyecek ve giyeceklere su çiçeği mikrobu enjekte edildi.
    bu hastalığın üretildiği ilk yıllarda, vücudun bağışıklık kazanamaması nedeniyle, hastalığa yakalanmak ölümcül bir sonuca sebep oluyordu.
    ve bu şekilde, belki de tarihin ilk bilimsel soykırımı gerçekleştirildi. abd yerlilerin büyük bir kısmından kurtuldu.
    yakın zamana tekrar dönersek, sars adı verilen bir tür hastalığın, insanlığın canına okuduğunu çoğumuz hatırlarız.
    bu hastalık, şiddetli öksürüklerin sonucunda hastalığa yakalananları öldürmekle "görevliydi".
    sars virüsü, çin laboratuvarlarında geliştirildi ve ilk kez çin'de ölümlere başladı.
    çaresi henüz tam olarak bulunamadı, araştırmalar halen devam ediyormuş.
    biraz daha yakın zamanımızda, kuş gribi denilen bir virüs ortaya çıktı. öncelikle avrupa ülkelerinde görülen bu virüs, yanıbaşımıza kadar gelmekle kalmayıp, birçok vatandaşımızın da ölümüne sebep oldu.
    bu virüs de israil laboratuvarlarında, deneme amaçlı geliştirilen bir virüstü.
    burada asıl amaç, insanları öldürmek değil, virüsün yayılma hızını test etmekti.
    daha yakın zamanımızda, domuz gribi denilen bir hastalığın adını duymaya başladık.
    domuz gribi de tıpkı kuş gribi gibi ölümlere sebep oldu.
    panzehiri halen "bulunamadı". kimlerin geliştirdiği konusundaysa hiçbir bulgu yok.
    kırım kongo kanamalı ateş hastalığından haberdar olduk. bu hastalık, kene ısırması yoluyla insan vücuduna bulaşıp, ölümlere sebep oluyordu. virüs israil laboratuvarlarında geliştirildi.
    amaçsa, yayıldığı yerlerde ölümlere sebep olmaktı.
    bu konuda bir rivayet de, israil'in bir çeşit hava yolu dağıtımıyla, genetiği değiştirilmiş bu hastalıklı keneleri, bazı ülkelerin üzerinden bıraktığıyla ilgiliydi. insanlarımızın bir kısmı, milliyetçiliğin getirdiği nefret duygusuyla beraber bunun doğru olabileceğini düşündü. bir kısmımızsa, bunun bir tür hayal olabileceğini kabullendi.
    yıllardır "çare"si bulunamayan, aids hastalığına sebep olan hiv virüsüyse rus laboratuvarlarında geliştirildi.
    insanlara cinsel yolla bulaşan bu virüsün 2 farklı türü vardı:
    1) bulaştığı vücuda doğrudan etki etmek
    2) bulaştığı vücudu öldürmeyecek şekilde kullanarak, yayılımı sağlamak(taşıyıcı)
    virüsün çalışma mantığı şu şekildeydi:
    vücuda cinsel yolla bulaştıktan sonra virüs, kendisine en uygun yeri bulup, etrafındaki hücreleri zamanla emri altına alıp yeterli miktarda hücreyi elegeçirdikten sonra, kendisiyle beraber infilak ettiriyordu.
    bu virüsün, diğer tüm hastalıklara oranla, şimdiye kadar geliştirilmiş en güçlü virüs olduğunu söyleyebiliriz.
    hücrelere beyin tarafından verilen emirleri iptal ederek, kendisine bağladıktan sonra zamanla çoğalma gibi bir programlama mantığının da, bilgisayar ortamında gerçekleştirilebileceğini hepimizin tahmin edebildiğini düşünüyorum.
    rusya, bu hastalığı hedef olarak belirlediği ülkelere, hayat kadınları vasıtasıyla gönderiyordu.
    taşıyıcı tür virüs enjekte edilen bu kadınlar, "hedef" ülkelere gönderilip, fuhuş yoluyla yayılmayı sağlıyordu.
    aids hastalığının çaresi halen bulunamadı. ve bu hastalık, maymun genlerinden alınan bir çeşit hayvan hastalığının virüsünün geliştirilmesi sonucu ortaya çıktı.
    bilim her geçen gün, insanlığa hizmet etmek için araştırmalarını devam ettirse de, bu tür olaylarla insanlığa istemdışı zarar verdiği gerçeğini de gözardı edemeyiz.
    belki bütün bunların komplo teorisi olduğunu düşünüp kendimizi rahatlatma yoluna gitmek isteriz, bütün bunların yalan olduğunu, paranoyak bir beyin tarafından üretilen düşünceler olduğunu kabul edip, gerçek olmadıklarını varsaymak isteyebiliriz.
    ama gerçek olan şu ki, bazı gelişmiş ülkeler bilimi bir tür silah olarak kullanmaya devam ediyor ve bilim ilerle(til)meye devam ettikçe de, daha ölümcül virüslerle başetmek zorunda kalacağımızı şimdiden tahmin etmemiz zor değil gibi görünüyor.

    edit: son zamanlarda çıkan en son hastalık, batı nil hastalığıydı.
    batı nil virüsü, ilk kez yunanistan'da görüldü. kimlerin geliştirdiği bilinmemekle birlikte, yakın zamanda ülkemize uğrayacağından şüphemiz olmasın.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 112.
    +1
    bilim eklendi.
    ···
  12. 113.
    0
    özet geç bin
    ···
  13. 114.
    0
    (bkz: bunu alın bunu)
    ···
  14. 115.
    0
    @101 ahahaha.
    ···
  15. 116.
    0
    rezerved panpa
    ···
  16. 117.
    +1
    şimdi neden bahsedelim lan tanrı mı kapitalizm mi

    edit: 10dk. sigara molası verdim aq
    ···
  17. 118.
    0
    tanrı...
    ···
  18. 119.
    0
    tamam panpa. napıyonuz lan keyifler nasıl?
    (sigara bitmedi aq)
    ···
  19. 120.
    0
    bi okuyum sonra karar verecem gibip gibmeyeceğime
    ···