-
1.
-2Bugün internette hersey kontrol ediliyor ve korsan gibi görünen tüm sitelerde
yavas yavas kapatılmaya baslanıyor. Aynı seyin bu kitabın basınada gelecegini
tahmin edebiliyorum. Bugün hersey bir sekilde sansüre ugruyor - tıpkı yıllar
önce rusların yasadıgı hayata benzemeye baslıyor. Bagımsız sunucular, ücretsiz,
makul yada indirimli sunucular ile degistirilmekte (örnegin devlet sunucuları) -
bu sunucuların baslıcaları google, youtube, freemp3, blogger, facebook vs ler.
Yapılmakta olan sey çogunlugun "bilgileri" yada yenilikleri okumak için girdikleri
yerleri kontrol etmek. Blogger'a yazın, youtube'da seyredin, google'da arayın,
hepside BEDAVAYA!
Yaklasık 15 sene evvel internet bugünkünden daha hayran edici ve ilgilendirici
idi. Video yada resim gibi seyleri izleyemezdiniz fakat sansür diye birseyin
varlıgıda bilinmiyordu. O zamanlar çocuk ferresi yada benzeri siteler açıldıkça
açılmaya devam ediyordu - çünkü henüz bir yasak yoktu.
Fakat sakın yanılgıya düsmeyin; mp3 paylasımı %100 bir hayırsever PROGRAMI
idi. Mp3 ler halka henüz Napster tanıtılmadan yıllar önce ortalıkta idi. Aynı
sekildede .wav dosyaları, yani mp3 ten öncekiler. Herzaman oldugu gibi Napster
gibi bir program koyunlara istedikleri sarkıları "kolayca" ve "bedavaya"
bulmaları için sunulmustu. Eskiden bir sarkıyı bulabilmek için haber gruplarına
üye olur, bir istek mektubu bırakır ve birkaç gün bekler, ardındanda 56k hızla
bilgisayarı sabaha kadar açık bırakıp indirmeye ugrasırdık. Iste elitler bunu bir
fırsat olarak görerek koyunlara daha çok BEDAVA sunmaya ve böylecede onları
kontrol altına almaya basladılar.
Bugün artık kimse dogru dürüst müzik CD si satın almıyor, bunun yerine
devletin sundugu sitelerdeki bedava mp3 leri indirmeyi tercih ediyorlar... sitede
bir arama yapıyorlar veee iste tüm albüm orda ve BEDAVA, sadece almaları için
bekliyor, bir tık ötede "indirmek için tıklayın"... Halk artık bu programa alısıp
bedava müzige bagımlı olmaya basladıgı için sanatta böylece kontrol altına
alınmaya baslandı. Yani koyunlar bedava oldugu sürece önlerine pötibörlü ve
kremalı bir tezek konsa yemege hazır olduklarını ıspatladılar. Iste bugün
karsımızda olanda bu: Homo-rap müzigi ve çocukları 4 beden büyük giydirip
kolyeler takıp birer omurgasız orcasaurus'a yada suratlarını boyayıp birer homoemo'ya
çeviren müzik (sanat). Kadınlarda fileli çorap giyen, ellerinde
cüzdanları/çantaları ile piyasada Jennifer Lopez gibi gezen havalı birer sürtüge
ve çocuk yapmaktan uzak birer bagımsız ve yalnız feminaziye döndürülüyor.
Iste bugün halka sunulan bedava müzik kampanyasının tek amacıda BU.
Eskiden müzik yada videolar için para ödemek gerekirdi - bugün ise bu
tamamen yabancı bir olay - bu seylerin laptopu açtıgınızda "bedava" olarak
karsınıza çıkması tıpkı 60larda TV nin tanıtılması ile sunulan Bedava "eglence"
PROGRAMI ile ayni
-
2.
+1bak bu benim çakma hesaptı hemen çökmüş biri aferim yardır koçero
-
3.
0Tüm bunlarda beni bu yazıdaki derse odaklıyor: daima hatırlayın, Radyo ve TV
ilk çıktıklarında BEDAVA seylerin kaynagı olmuslardı, bu yüzden bugünde bu iki
kaynak (TV & Radyo) sıgırları programlamak için kullanılan EN GÜÇLÜ beyin
yıkama silahı olmus durumdadır. TV sadece holografik bir sosyal refah düzeni
saglayıcısıdır. Bunu seyreden koyunlar, bedava konser, bedava müzik, bedava
film, bedava maç, bedava tiyatro, bedava hava durumu, bedava çizgi filmler ve
çocuk programları ilede bedavadan birer beyin yıkayan çocuk bakıcısı edinmis
olurlar, yani herseyi BEDAVAYA elde ederler.
TV ilk sunuldugunda çıkan 1-2 kanal ve sabahtan aksama kadar gösterilen
Bedavalar ile koyunlar ekranlara yapısıp kalmaya baslamıslardı. Tabiki sunulan
seyler gerçek olanlarının birer "sentezi" idi - fakat insanların essiz bir özelligi
olan hayali seyleri gerçek yapma yetenegi bununda üstesinden geliyordu. Millet
teknik bir arıza nedeni ile bir taks yada futbol maçını TV de seyredemeyince
hemen homurdanmaya ve küfür etmeye baslıyordu. Diger yaslılar ise arenada
yada stadyumda seyredemeyeceklerse hiç seyretmemeyi tercih ediyorlardı.
Çünkü TV onlar için "gerçek" birsey degildi! Tabiki yavasça buda degisti. (Tek
yapılan sey, daha çok kanal ve daha net görüntüler sunarak görüneni daha
"canlı" kılmaktı). Bugün koyunlar için TV gerçegin kendisi. TV de ne görürlerse
öyle yasıyor, hareket ediyor yada düsünüyorlar. Tüm bu gelismeler
dogrultusunda tabiki hayırseverlerde bos durmayıp daha çok ıvır zıvır, HD ve 3D
teknolojiler ile bu PROGRAMI gelistirmeye devam ediyorlar.
Gerçek hayatta yapmak artık yerini sanal hayatta yapmaya bırakıyor. Tüm
bunlarda bu otomatik sosyal refah düzeni makinalarında gerçeklesiyor: TV,
Internet ve Radyo. Tıpkı ödeme, kimlik dogrulama ve iletisim gibi seylerin tek
bir SIM kartı altında toplanması gibi, tüm bu eglence sektörüde tek bir çatı
altına alınıyor. Yani tek bir TV de Internet, 500 kanal artı 3D chat ve telefon
görüsmeleri artık mümkün. All in one! Iste buda koyunların istedigi sey degilmi
zaten, "tek tusla elinzin altında" modeli.
Üstteki resim 1950 lerde çizilmis "futuristik" bir imaj! Görebileceginiz gibi
"futuristik" hayal demek degil! Futurizm sadece gelecek olanı simdiden
yapmaktır, tek lazim olan seyde düsünebilen bir beyine sahip olmaktır -
4.
0Kaç kisi gerçekten hayatlarında gerçek bir yarıs arabası ile yarıs yaptı? ÇokTümünü Göster
pahalı degilmi? Fakat 3D TV ile artık oturma odanızda BEDAVAYA ve "tehlikesiz"
bir sekilde bunu yapabilirsiniz! Tabiki koyunlarda bu yeme hoplaya zıplaya
atlarlar. TV asla yeterli degildir! Ancak birsey ödemek istemeyen koyunları bu
"bedava" karsılıgında kontrol altına alabilmek için yeterlidir. Önceden 20
dakikalik bir eglence ardından 10 dakikalik zihin kontrolüne (reklam) tabi
tutulurlardı, simdi ise 30 dakikanın tamamı bir PROGRAM!
Yani TV nin insanları nasıl kontrol ettigini halamı anlayamıyorsunuz?! Peki...
Yani, Bedava sarkıları dinlerken yada filmleri izlerken enerjiniz bu eforsuz
aksiyona dogru yöneltildigi için bununla beraber gelen kontrolede itaat etmis
oluyorsunuz. Bedava olan herseyin yanında bir "*" isareti bulunur (BEDAVA*),
ayrıca koyunlar evlerine gelip bu sosyal refah makinalarını açtıklarında aslında
otomatik olarak efendilerine itaat ettiklerini asla idrak dahi edemezler. Belkide
bilinçaltlarında bunun anlamsızlıgının farkındalar ancak asla gördükleri
görüntüleri objektif bir sekilde kendilerine izah edemedikleri içinde hayranlıkla
seyretmeye devam ediyorlar.
Sıgırlar 24 saatlik bedava zırva makinalarına asıklardı ve asık olmayada devam
edecekler. TV nin bilinçaltında yarattıgı CAZ4BE sonsuz gibi görünen seçenekler
diyarına çok UCUZA (Kablo TV faturası) açılan kapı gibidir. Tüm sıgırlar artık
bilinçaltlarında sadece sunu biliyorlar: TV muazzam bir hediye, yani yarın
Saturn patlayıp sonsuza kadar lanetlenecek olsalar bile, sabahlara kadar dizileri
yada kendileri için birebir oldugunu zannettikleri PROGRAMLARI izlemeye devam
ederler. TV nin kendiside "Bugünkü PROGRAM" derken bazılarınızda hiç jeton
düsmüyormu? TV ye asılı kalanların hepsi birer sıgırdır, hemde istisnasız! Sizde
eger onların gözü önünde TV nizi sokagın ortasında parçalayıp yaksanız sanki
mahallede bir çocuk ölmüs gibi yas tutup "TV seyredemeyecek oldugunuz için"
size aciz gibi bakmaya baslarlar. "Neee, TV seyretmiyormusun?"... "Eee, peki
baska ne yapıyorsunki?" diyerek saskın saskın bakarlar.
TV siz ne mi yapıyorum!!! Görüyorsunuzki bu koyunlar bilinçaltlarında
ÇALIYOR olduklarını biliyorlar - yani devamlı olarak Alice Harikalar Diyarına
aldıkları biletler hiç bitmesin istiyorlar. Uzay gemisi Enterprise'a binmeyi,
konserleri tehlikesizce ön sıradan seyretmeyi, CMYLMZ'a yakın olup gülmeyi,
yemek pisirme dersleri almayı ve yakısıklı fucktorların ilaç önerilerini dinlemeyi
istiyorlar.
Sakın bu sıgırların düstügü aynı hataya düsüp, TV seyrederken birseyler yapıyor
oldugunuzu zannetmeyin! Çünkü esasında yaptıkları tek sey sadece ÇALMAK ve
Bedava için yalvarmak. Eskiden akraba ziyaretine gittigimizde TV öylece bir
kenarda süs gibi dururdu ve herkes birsekilde bir konuda muhabbet ederdi. O
zamanlar TV evdeki bir vazo kadar degersizdi. Haftada bir gün haftanın filmini
seyrederdik. Aksamlarıda haberleri... o kadar. -
5.
0Ne zaman birisi çıkıp "Hey Maç seyretmek isteyen varmı?" diye sorsa milletinTümünü Göster
suratı garip bir hal alırdı, yapsakmı yapmasakmı gibi, sanki dogru birsey
yapmadıklarını biliyorlarmıs gibi idiler. 2000 yılı ile gelen bedava Mp3 çılgınlıgı
öncesinde millette aynı yüz ifadeleri vardı. Yani herkes bilinçaltında hırsızlık
yapıyor oldugunu biliyordu. Kimse çıkıp "ben bedava müzik indiriyorum" diye
böbürlenmiyordu. Fakat bugün bunu herkes yaptıgı için aslında kollektif bir
hırsızlık organizasyonun parçası olduklarını bilmelerine ragmen bunda bir
problem görmemeye baslıyorlar. Eger FB-GS maçını TV den seyrediyorsan
aslında maçın biletini çalmıs oluyordun. Artık tüm bu "hırsızlık" NORMAL
karsılandıgı için TVler evlerin en görünür yerine konuluyor ve onlarca extra
girisleri ilede her türlü I-Zıvır gereçlere yer vererek koyunların hayatlarının bir
parçası olmaya devam ediyorlar... üvey evlat gibi birsey olduklarınıda
söyleyebiliriz.
TV En Yüce Vericidir, buna baglı olarakta En Yüce Kontrol Mekanizması.
Tüm bunların en dahiyane tarafı ise hiçbir GERÇEK sey sunmamasıdır! Tıpkı
1984 kitabındaki gibi; sentezlenerek çikolataya benzetilmis seylerin aslında ne
oldugunu, halka dogrusunu söyleseniz bile, hangisinin gerçek hangisinin sahte
oldugunu idrak edemeyecekleridir. Koyunlara GERÇEK seyleri uzatsanız bile,
tıpkı X ve O isareti olan su ve yiyecek kaplarına alıstırılmıs birer egitimli ev
köpegi gibi yüzlerini geri çevireceklerdir. Birine Gerçek bir seyi uzattıgınızda
tıpkı çesme suyunu inek sütüne tercih etmeye alıstırılmıs bir ev kedisi gibi bunu
geri çevirir. Yani ev hayvanı derken koyunlarında ev dedikleri "dairelerde"
aslında hayırseverlerin birer sahsi ev hayvanı olarak yasadıklarını sanırım
anlıyorsunuzdur!
Dünya her açıdan bir insan ütopyasıdır - gerçek oksijen, yiyecek ve su heryerde
ve yeterince varken, koyunlar bu gerçek seyleri egitilmis birer sıgır gibi "Fast
Food" denen çöp gıdalara veya HCFS yada Aspartam içeren içeceklere tercih
ederler. Dısarıda 3 dakikada ucuza hazırken evde gerçek bir ev yemegi ile
neden ugrassınlarki! Iste bu yüzdende bugünün kadınlari ne dogru dürüst ev
isinden nede yemek pisirmekten anlıyor. Onlar için bu tip seyler sadece bir
eziyet. Hazırı varken neden ugrassınlar. Bugün ellerinde Wii raketleri ile tenis
yada guitar hero oynayanlar yarının yetiskinleri olacaklar. Henüz ilk çıktıklarında
video oyunlarının sahte bir dünya oldugunu zaten biliyorduk. Fakat bugünkü
çocuklar bunun içinde dogdukları için tüm bu hayal dünyasının realitenin bir
parçası oldugunu zannediyor ve öyle kabul ediyorlar. Eger bugün çocugunuz bir
video oyununda kaybetti diye yerlerde tepiniyor, duvarları yumrukluyor yada
etrafa saldırmaya baslıyorsa, bu artık onu kaybetmis oldugunuzun bir isaretidir.
Çünkü gerçek ile realite arasındaki farkı anlamamıs olan birisi yasamayıda hak
etmez. Bu tip çocuklar simdiden gelecegin zombi nesli olarak yetistiriliyor.
Tikifarm, farmville, tikicity, mafiawars gibi bedava oyunlarla gerçek seyleri sanal
olarak yaptıgınızı zannederek birseyler yapıyor oldugunuz kanısına kapılırsınız. -
6.
0panpa ne yazıyon amk yapma
-
7.
-1Sapsallar! Saatlerce oturmaktan ve zamanınızı tıpkı hayırseverlerin istedigi gibiTümünü Göster
harcamaktan baska birsey yapmıyorsunuz. Yani yapılan tek sey aslında
HIÇBIRSEY! Eger çocugunuz tüm bu kesmekes içinde büyüdü ise bir ebeveynolarak kendinizi tebrik edin çünkü sayenizde topluma bir tane daha gerzek
koyun katılmıs oldu. Gurur duyun bundan. O çok özel zannettiginiz çocugun
nasılda bir gerzek zombiye döndügünü izleyin ve ileridede kendiniz yerine gidin
devleti, polisi yada seytanı falan suçlayın. Bugünün elektronik manyagı, oyun
müptelası homo-emo yada bratz J.Lo tarzı takılan tüm gençligi komple kayıp bir
nüfus ve aslında çoktan ise yaramama sınırını asmıs durumdalar.
TV ve Oyunlardaki Sadizmin etkilerine hiç dikkat etmeyi denedinizmi? Can
acıtmak tıpkı bir oyun gibi algılanıyor. Counter Strike yada Medal of Honour gibi
elinde koca silahlarla ortalıga dehset saçma tarzı oyunlarla çocuklara siddet
haricinde baska neyin ögretildigini zannediyorsunuz? Edebiyat ve quantum
fizigimi? Ögretmenleri siz degilsinizki! Koyunlar çocuklarına "sahip" bile
degiller! Dogdukları anda çocuklarını devlete teslim etmis olduklarını idrak dahi
edemiyorlar.
Tabiki bildiginiz gibi SAHTE ve BEDAVA el ele giden bir ikilidir. Fakat koyunlar
yinede sahtenin gerçek olduguna inanmaya devam ederler. Bir insanı,
konsantre surubun gerçek sekerden daha iyi oldugu konusunda ikna etmek
mümkündür. Sentetik gıdayı gerçek gıdayada tercih edebilir. Bunu basarabilmek
için tek yapmanız gereken onlara tüm bu "yenilikleri" cüzi bir rakama hatta
"BEDAVAYA" sunmaktır. TV deki ajanlar gerçegi kötüleyerek sahtenin
promosyonunu yaparlar ve gerçegi sahteden ayırma kabiliyetini kaybetmis olan
sıgırlarda TV deki Tanrıların dediklerine harfiyen uyarlar. Böylece karsınıza bir
elinde çerez diger elinde kumanda ilen oturan bir EMBESIL sürüsü ortaya çıkar.
TV= Elektronik Sosyal Refah Makinası - birini TV den koparmak tıpkı bir bebegi
annesinin memesinden süt emerken çekip almak gibidir. Oradan onlar için
gerekli tüm BEDAVA bilgi ve uyusturucuyu ne zaman aglayıp tepinseler elde
ederler. Bir koyuna TV sini camdan atıp parçalamasını söyleyince gözlerini nasıl
yuvarladıgına bakın!
Peki bu bagımlılık neyden kaynaklanıyor?
Tabiki BEDAVAYA olan arzudan!! Özelliklede eforsuz, risksiz, ugrasmadan ve
"hemen" elde edilebilen BEDAVAYA olan arzudan!
Bu yazıyı okuyanların çogu evlerinde halen bir TV ye sahipler ve oradan
bedavaları izlemeye devam ediyorlar, çünkü hepsi halen birer Bedava Sosyal
Refah bagımlısı. Yani birer bedavacı KOYUN! Hem gavat olup hemde TV
seyredemezsiniz. Asla oturup TV seyretmem ve tanıdıgım hiçbir gerçek gavatta
TV seyretmez. HIÇBIR TANESI! TV izleyiciler birer Sosyal Yardım Bagımlısı
fahisedir. TV seyretmeyenler ise gerçek hayatla ugrasan Gavatlardır!
Eskiden kullanılan antenler aslında hem alıcı hemde verici idiler. BU sayedede
reytingler ölçülebiliyordu. -
8.
0Hiç dikkat etmedinzmi? Artık sürekli biryerde bir kupa maçı var. SampiyonTümünü Göster
klüpler kupası, UEFA kupası, kupa galibi kupası, dünya kupası, afrika kupası,
asya kupası... sürekli bir maç mevcut hemde neredeyse 24/7! Bunun haricinde
diziler tıpkı birer mantar gibi arttıkça artmaya devam ediyor. Sazanlar kurtlar
vadisinin türkiyenin gündemini dogrudan yansıttıgına inanip seyretmeye devam
ediyor sonrada bunun üzerinden türkiye politikası polemigine giriyorlar. Evlilik
programları, kadın programları, magazin programları, aile programları, eglence
programları, komedi programları ve daha nicelerinin tüm bu koyunlar üzerinde
uyguladıgı yegane sey her birini ilgi alanına göre PROGRAMLAMAK!
TV deki dizilerde gelismekte olan hiçbirsey BOS zannettiginiz hayatınıza birsey
katacak degil. Her dizi-izleyen kendisini mutlaka dizideki bir karakterle eslestirir.
Kadın dizideki ev hanımıdır ve kendini o gibi görür. Evin beta-embesil erkegi
diziye bakarak kendini bir an için o hasin, kadınların rüyası erkek zanneder.
Çocuklar dizideki gibi davranarak kendilerini akıllı zannederler. Hepsini ortak
yapan sey aslında seyrettikleri dogrultusunda git gide aptallastırıldıklarıdır...
öyleki moronal seviyenin bile altına düsmeye baslarlar. TV ye çıkan cübbeli
palyaçoların verdigi akılla hareket etmek isterler. Akıllara zarar sorular sorarak
sanki çok önemli bir konuya parmak bastıklarını zannederler. Hocalarda sanki
dalga geçermisçesine açıklamalar yaparak birde "bakın iste biliyoruzda
konusuyoruz" havasına bürünürler. Din konusuna ileride deginecegim, simdilik
sabırlı olun!
Bir düsünün TV niz ve internetiniz olmasa ne yaradınız diye? Hiç aklınıza bir fikir
geliyormu? Mesela arkadaslarınız eve davet edip muhabbet etmek! Resim
çizmek! Birseyler okumak! Aile ile dogrudan ilgilenmek! Yürüyüse çıkıp etrafı
tanımak... Kısaca evinde TV ye sahip oldugunu zannedenlere kısaca sunu
söyliyeyim: Siz TV ye sahip degilsiniz, O size sahip! Yani sizi uysal bir ev
hayvanına çeviren ve sürekli kontrolü altında tutan birseyin size ait oldugunu
düsünmeniz dahi aptallıgın daniskasıdır. Eger hayırseverler bu aletin her eve
koyulmasına dair bir kanun çıkarsalardı (güç uygulama), kimse bunu evine
almak istemezdi. Ancak eger kölelere kelepçelerini altına boyayıp güzel bir
pakete koyarsanız bunu seve seve alıp takacak ve kimin daha parlak bir
kelepçesi olduguna bakarak karsılıklı imrenme duyguları kabaracaktır.
Hazır TV ve maçlardan bahsetmisken son zamanların bu saibeli gibe
tartısmasına nokta koyacak birsey yazmadan edemem... -
9.
+1bi gün oturucam böyle bişeyi okuycam baştan sona ölmeden yapıcam bunu
-
10.
0Burnunuzun dibinde isleyen bir baska komplo var. Evet dogru, konu profesyonelTümünü Göster
sporların kontrolü. Çok açık olmak gerekirse: her spor takımı kontrol altında
belirli sonuçlara ulasabilmeleri için hilelerle oynattırılırlar.
Profesyonel sporlar ve WWF Güresleri arasında aslında hiçbir fark yoktur. NFL,
NBA, NHL, NASCAR vb. hepside aynı sekilde hile ile yönetilmektedir. Profesyonel
sporları izleyen herkes, evet herkes - Tanrının dahi terkettigi 33. dereceden bir
köledir. Daha korkutucu olan ise bu tip kölelerin bu "Top" ile (Top ingilizcede
Ball=Haya) oynanan oyunları seyrederken duygusallasmalarıdır. Takımalarının
tüm tarihini bilirler, tüm kazandıkları gollü maçlarını akıllarında tutarlar,
takımlarının renklerinde veya onların formalarını giyinirler, kimin takımı daha iyi
diye tartısmaya girerler ve maçlarıda takıntılı bir müptela gibi izlerler.
Ancak bu en kötü tarafı degil. Bu tip düsüncedeki kölelesmis insanların en zayıf
tarafı, bu tip "profesyonel" sproların "gerçek" olduklarını zannetmeleridir. Bu
"Top" ile oynanan oyunların gerçek olduguna körü körüne inanmaktadırlar. Aynı
takımların (GS,BJK, TS, FB) seneden seneye kazanmaları sizce bir tesadüfmü?
Ancak onlarda en iyi oyuncular var degilmi? Yanlıs! En çok para onlarda var ve
para kimin daha iyi olacagına karar verir! Bunu görmezden gelmek
hayırsevrelerin gücünü görmezden gelmektir.
Hadi suna biraz daha ayrıntılı bakalim.
Bir aksam bir barda iken maç seyreden ve biraları ile TV nin karsısında
duygularını açıga vuran insanlara baktım. Dünyada baska ne, bu insanları bu
kadar ateslendirebilirdi? GS/BJK maçı vardı, hiçbirini uyandırmayi falan
düsünmedim ama onları seyrettim. Ve seyrederken heyecandan nasılda
hipnotize olduklarını gördüm. Tıpkı koyunlar gibi dizilmis seyrediyorlardi. Sanki
IQ ları agızlarından salya halinde bosalıyordu. Aralarından birine kazananın
üzerine bahse girmeyi teklif ettim. Bahse girdi ve kaybetti. O duygularına baglı
olarak bahse girmisti, bense mantıksal ve gercege baglı olarak. Iste bu yüzden
bunca bahis siteleri ve kontuarları olusturuldu ve böylece kumarhanelerin
kapatılmasının ardından bunun yerine bahis yapmanıza izin verildi. Kimin
kazanacagını önceden zaten biliyorlar. Bu yüzdende bahis oranları maç
baslamadan az evvel degismeye baslıyor. Sadece mantık size sunu
söylemeliydi: eger tüm bu sonuçlar sadece takımlarin güçlü olmasına baglı
olsaydı, bahis bürolari veya sirketleri herhangi bir kazanç elde edemezlerdi, yani
sonuç iflas olurdu! Bahis merkezleri bunun farkında. Ancak taraftarlar
duygularına sarılırken, mantıksal düsünmeyi unutuyorlar. Bir taraftarı maçın
ortasında iken izleyin, yüzü korku dolu. Ve korkuda kontrolün ana
mekanizmasıdır. Peki neyden bu kadar korkuyorlar? Osama bin Laden? KCK?
Peki su soruyu bir soralım, hayırsever illuminati neden profesyonel sporları
kontrol altında tutuyor? -
11.
0Cevap basit: Pasiflestirme ve kazanç saglama! Ancak hayırsever illuminati çokTümünü Göster
önceden insanları rasgele/adil oynan maçlar ile ekran karsısına
oturtamayacagının farkındaydı. Egerki takımlar aynı sekilde ve güçte oynuyor
olsalardı, taraftarlık ve duygusal baglılık olmazdı. Iste bu yüzden satranç
turnuvalarını seyretmek "zevk" vermiyor. Karsılasma iki denk oyuncu arasında
oynanıyor ve bu nedenle sadece satranç hobisi olanların ilgisini çekebiliyor.
Diger tarz oyunlarda pek farklı degil! Aslında, hayırsever illuminati bir "kötü
çocuk" (Bad Guy) sporu komplosu olusturdu. Bu yeni deneme suan tüm
dünyada sporların neden bu kadar çekici oldugunun kanıtı! Olusturulan bagımsız
ajansların (aslında bagımsız ajanstan baska herseyler) elindeki paranın
cazibesine baglı olarak süper takımlar olusturuluyor. Aniden, geçenlerde
neredeyse diger takımlarla esdeger oynayan bir takım bu ajanslardan ellerine
geçen en iyi oyuncularla bir anda gözde olmaya baslıyor (Ör. Bursaspor).
Kesinlikle, tam planlandıgı gibi birkaç "zengin" takım en iyi oyuncuları satın
alıyor. Ve böylecede Süper Takım ortaya çıkıyor. "Türkiye Süper Ligi"!!!
Süpeeeeeer... Artık birkaç "Güçlü" takım ve karsılarında geriye kalan "sıradan"
takımlar mevcut. Bu sayede bir "kötü cocuk" (Bag Guy) takımı anlayısı tüm
takım taraftarları arasında yayıldı. Bu sistemin oturmasıyla artık tüm takım
taraftarları birbirlerine karsı nefret duygusu besliyorlardi. Yani her maçta
birbirlerine küfürlü tezahüratlar yagdırmak ve maç sonrası toplu arbedeler ile
amaca ulasılmıstı. Kısaca çocukluktan kalma "benim takımım senin takimi
döver" mentalitesi!
Tüm büyük takımlar ve onların taraftarları birbirlerine duygusal açıdan
düsmandır! Aslında sunada bakarsanız, her sene aynı takımlar, herhangi bir
spor dalından, aynı sampiyonalara ve playoff lara katılıyorlar. Aradan 8-10 sene
geçtikten sonrada "Bad Guy" takımları dönüstürülerek yeni "Bad Guy" takımları
sahneye çıkıyor. Bunun için eski takımlar skandallarla zan altında bırakılarak
güven ve akabindede taraftar kaybetmeleri saglanır. Buna baglı olarak ortada
birer yüklenmeye hazır elektron gibi bosta gezinen taraftarlara yeni takımlar
sunularak, ilgileri onlara yöneltilir. Bunun nedeni çok basit: Profesyonel
Sporlardada bir Osama Bin Laden olmaliki tüm taraftarlar korku ve umut dolu
gözlerle elde tutulabilisin. Yani herkesin bir ortak düsmanı ve herkesin
yenilmesini istedigi bir düsman. Saldırıdayız ve Eziliyoruz mentalitesi. Bu sadece
üzücüde olsa, aslında sadece insanların arasindaki "hayat adildir" (ilüzyon)
düsüncesinden ibarettir. Yani güçsüz bir takımın, güçlü bir takımı
yenebileceginin üzücü umudu. Iste bu yüzden insanlar her maçta muazzam bir
sekilde TV nin karsısında ekrana yapısıp kalırlar.
Güçlü takımların en çok parayı elde etmelerini ve buna baglı olarak en iyi
oyuncuları almalarına nasıl bir açıklama getirebilirsiniz? Sizler bir takımın
digerinden daha zenginlesmesini öylesine dogal görürken aslında takımların
bütçelerinin daha tepedekiler tarafından kontrol edildigini göremiyorsunuz.
Ancak halen ehemmiyetini koruyan faktör sudur: oyunlarda birkaç Bin Laden
"Bad Guy" takımı olmaliki taraftarlar yenilmeleri için umutlansınlar. Bunun WWF
güreslerinden hiçbir farkı yok! -
12.
0insanlar WWF gibi güres karsılasmalarını tüm dünyada buTümünü Göster
kadar popüler kılabiliyorlar? Çünkü WWF in sahibi ve aynı zamandada 33.
derece Mason olan Vince McMahon'un dedigi gibi "hepsi sadece bir pembe dizi",
sonu yok! Bir tane "Bad Guy" sunuluyor, etrafa biraz dehset saçıyor ve
izleyenler onun ezik/averaj birisi ("Good Guy") tarafından yenilmesi için dua bile
ediyorlar. Bu absürd denebilecek basit bir fomül fakat insanlar yinede
tırnaklarını kemirerek, bu "gerçek" denilen sporları izlemeye devam ediyorlar.
ayrıca çogunlugun nefret ettigi ve sürekli yenilmesini istedigi bir takım veya
sporcunun olması bir tesadüf degildir. Bu sadece icat edilmis ve bagımsız
ajanslar tarafından dogrulmus bir komplodur. Bu komplo sayesindede insanlar
duygusallıkları ile kendilerinii pasiflestiren "Top"lu oyunların müptelası
olmuslardır.
Hiç neden bowlinge, curlinge veya yüzmeye ilgi duymadıgınızı düsündünüzmü?
Çünkü bu tip sporlar gerçektende "gerçek" oyunlar, yani içlerinde herhangi bir
"Bad Guy" barındırmıyorlar ve bu nedenle esit sıfatta karsılasıldıgı için taraftar
ruhlu olanların ilgisini çekmiyor. Taraftarlar profesyonel sporları seyrederken
takımlarının ne kadar teknige sahip oldukları veya nasıl oynadikları ile
ilgilenmezler, ilgilendikleri sey sahadaki "itisme kakisma" veya "vur kır" anlarını
seyretmektir, yani sadist bir mentaliteye farkında olmadan sahip olurlar. Neden
profesyonel futbolcular bunca vücut koruma parçaları ile sahaya çıkıyorlar sizce?
Ne kadar çok itisip kakısılırsa o kadar iyi! Taraftar memnun edilmeli. Bir, satranç
seyreden bir taraftarın gözüne birde fuutbol seyreden bir taraftarın gözüne
bakın! Birisi teknik ve sakin bir bakısa sahip, digeri ise nefret, kin ve korku ile
dolu. Gerçek bir hayırsever illuminati kölesi bu tip "sporlarla" nasılda düpedüz
kontrol edildiginin farkına dahi varamıyor.
Mesela futbolcular "artistlik" yaparak kendilerine faul yapıldıgı izlenimini
vermeye çalısırlar. Aslında tüm maçların aynı artistliklerle yapıldıgıda tabiki
diger beynini evde bırakıp maça gelmis olanların aklının ucundan geçmez.
Owwww, nasılda kaçırdı golü... Owww, nasılda pası yakalayamadı... Owwww,
nasılda yere attı kendini... gibi anlarda seyreden taraftarlar sadece dikkat çeken
olayların birer "yanıltma" oldugunu zannederken aslında tüm oyunun aynı
"artistliklerle" yönetildigini görmez. Bu embesiller kendilerini aldatmaya
programlı olduklarından arada bir aldatılabileceklerini düsünürken, aslında
DA4MA aldatılıyor olduklarına ASLA inanmayacaklardır.
Buna en iyi örnek olarak patlayan sigarayı verebilirim. Gençken
arkadaslarımdan birisi benden sigara istemisti, bende bir paket dolusu patlayan
sigarayı ona uzattım... birini alıp yaktı ve buuuum... hepimiz güldük... tamam
al sana normal sigara diye aynı paketi tekrar uzattım... yine yaktı ve buuum...
yine güldük ve yine tamam tamam al iste deyip aynı paketi yine uzattım... yine
aldı ve yine buuuum... artık ben bile tüm paketin bu sekilde son bulacagına
inandıgımdan bu eziyetten kurtulmak için "gerçek" bir sigara verdim. Fakat
koyunun gözü sanki hala patlayan pakette idi ve birnevi yine denemek
istiyordu. -
13.
+1artık körüm
-
14.
-1illuminati my--operition for dummiesTümünü Göster
---
Senelerdir internet üzerinde insan zihnine karsı sürdürülen bir operasyon var!
Sürpriz bir sekilde, bu çok az kisinin dikkatini çekiyor gibi görünüyor.
Herzamanki gibi aslında tam burnunuzun dibinde. Yaklasık 1997 yılından beri
hayırsever illuminati grubu insanları birbirinden koparma çabalarına baslamıstı
bile. Istedikleri insani arkadaslıklara son verip geçmise gömmekti. O zamandır
bildikleri ve bu zamana kadar uygulamaya çalıstıkları ise suydu: insanlar
gruplasırlarsa hayırseverlere karsı bir tehdit olusturabilirlerdi. Her tip etnik,
ırksal veya grupsal haysiyet yok edilmeliydi. Çünkü bunlar insanları birlikte
tutan temellerdir! Bu birlegiblik olgusu küresel ve internasyonal devlet olma
yolunda bir hendegi teskil ediyordu. Bu nedenle kısa bir sürede, önceden
olusturulmus oldukları, ırksal, etnik veya cinsel farklılıkları ortadan kaldırmaya
basladılar. Irkçılık, ciksizm, homofobia gibi konular halen aktif gibi görünselerde
yavas yavas çıkarılan yeni kanunlar , TV ve medya propagandası sayesinde yok
edilmeye baslandı.
Hernasılsa yokedilen bu olgulara baglı olarak yeni bir birlesim olusmaya
baslamıstı ve hayırseverleri aynı sekilde tehdit etmekteydi. Insanlar halen
materyalist paylasımlarda bulunuyorladı ve bunada izin verilemezdi. Bu tip
paylasımlarda insanların arasindaki ırksal, etnik veya cinsel bagın güçlenmesine
yeniden neden olabilrdi. Gamma Knife isimli, Antartika altında gizlenen devasa
bilgisayar bunu 1995 sıralarında tasdiklemisti. Aynı bilgisayar sorunun çözümü
içinde bir program sunmustu! Programa “My/I Projesi” denmisti. Basitçe esi
görülmemis bir bencillik tüm materyalistik ögelerle bagdasacaktı. Beyninize
kazırcasına kullanılan kelimeler bilinçaltınıza etki etmeye basladı. 4lk çıkan
kelime ise: “MY”, MYspace.com, Mymsn.com, MYyahoo.com, Myfm, MYRadio
MYdonose, Myaol.com...
Myspace'in tanıtımı ile çok güçlü fakat bir o kadarda kullanıcılarını aptallastıran
bir sistem ortaya çıkmıstı. Yani bir web sitesi yabancılarla paylasım için
olusturulmus, kisisellestirilmis gibi görünüp pek öyle bilinçaltını etkilemeyen
“my” ismi altında insanları bencillige itmeye baslamıstı. Egerki Myspace
paylasım için açıldıysa, peki o zaman ismi neden “Myspace” (benim yerim)?
Ismin aslında “Ourspace” (Bizim yerimiz) olması gerekmezmiydi? Olamaz,
çünkü bunları planlayanlar bencilligin ön plana çıkması için ugrasıyorlar. Buna
baglı olarak, sitenin gösterilen amacı (paylasım) ile kendisine koyulan isim
(paylasmayın) bir uyusmazlıga yol açıyor ve birbirlerini iptal ediyorlar. Sonuçta
birsey olmuyor. Yani paylasımda olmuyor. Bugün Myspace te kayıtlı milyonlarca
kullanıcı asla “gerçek” bir dostluk ve paylasım olusturmamakta. Hepsi sadece
yalandan bir sanal alem olarak kalmakta ve insanlar arasında sadece mantıksız
bir halat çekme yarısı olusturmakta. Gereksiz oyunlarla zamanınız yok
edilmekte. Böylece paylasımdan kastedilende “kendiminkini” paylasıyorum
oluyor. 4sin gerçegini bu tip sitelerin gösteris dolu, aldatıcı, orta sınıf kullanıcı
sayfalarına bakarak görebilirsiniz. Bir sürü sanal “friends” ve aslında neredeyse
hiçbiri ile gercek bir arkadaslık kuracagınız yok! Ayrıca birçok kullanıcıdada
kimde daha cok “friend” var yarısı dahi olabiliyor. -
15.
0Kullanıcılar üzerinde uygulanan zihin-savasını görmek aslında çok kolay veTümünü Göster
“gerçek” arkadaslık konseptinin yerini “arkadaslık bencilliktir” almakta. Aslında
gerçek arkadslık sadece gerçek paylasım ile olusturulabilir. Bu sitelerde ise bu
imkansızdır. Bu tip sitelerin basarısı ile tüm illuminati bazlı ürünler, medya ve
servislerde beraberlerinde geldi. Aslında sayısız örnek var ancak yazıyı kısa
tutmak için sadece radyo istasyonlarından bahsedecegim. Bilimsel olarak Müzik
arkadaslıkların kurulmasında önemli bir etkendir. Müzik tarihte, baglayıcı bir
ritual olarak, toplumda güçlü ve anlamlı iliskilerin olusmasını saglardı. Sizce
illuminatinin bu paylasımı sabote etmesi ve radyo müzigini bencillestirmesi bir
hatamıdır??? Nasil oluyorda 5TL lik bir radyo ile bile bedavaya dinleyebildiginiz
bir MYdonose veya Istanbul Fm deki MY Radio “MY” (benim) olabiliyor?? Cevap
su: radyodaki müzigin paylasımı dahi baskalrı ile bag olusturabilir ve bunada
izin verilemez. Günümüzde en çok paylasma tecrübesi yasadıgımız radyo dahi
“bencil” yapıldı.
Bana göre arabasında MYradio dinleyenler herhalde bu kanalı dinleyenin o an
için sadece kendilerinin oldugunu zannediyorlardır. Bu nedenle insanlar
arasındaki müzik bagı kopartılabildi. Bir discoyu ziyaret eden dinledigi sarkıların
baskaları tarafındanda dinlendigini ve nasıl farklı biçimde tavır aldıklarını (dans
etme sekli) görünce, bir nevi ölümcül düsmanlık ve yabancılık hissi ortaya
çıkacaktır. Çünkü onlar “Onun” sarkısını dinliyor! Evet yanlıs okumuyorsunuz,
illuminati sizlerin müzikle olusan dogal bagınızı yok etmek istiyor.
Haydi biraz daha derine bakalım...
Ikinci kelime: “I” (Ben)
IPhone, ITunes, IPod... Yani anlatmama gerek varmı yoksa anlamaya
basladınızmı?
Müziginizi paylasarak arkadaslık bagları kurmanıza izin verilmiyor! Iste bu
yüzden sizin müzik çalarlarınıza saldırılıyorki, bunu yapamayasınız. Çünkü bu
müzik “I” (Ben) için. Baska kimse zevkini çıkarmamalı, benim (“I”) haricimde
tabiki! Ve zihin savası basarılı idi. Çünkü “I”Pod ilk tanıtıldıgında artık müzik
bencil ve gösterisli birsey oluvermisti. Bir düsünün, kimde bir “beyaz” kulaklık
görseniz aklınıza dogrudan “I”Pod gelmiyormu? Bunu görüpte aynı seyi almak
isteyeniniz olmadımı? Yani bencillige ilk adımı atmak ve “benim” (“I”) müzigimi
dinlemek gibi bir düsünce olusmadımı? Bir gecede yeni müzikseverlerin IPod için
sıralara girmesini çok etkileyici bulmustum. Walkman ve Discmanler zamanında
neredeydi bu sıgırlar? Ama hayır, bu “I” Music ve tıpkı illuminatininde umdugu
gibi hepsi bencilligin keyfini çıkarıyorlar. Ve ilk çıktıgı andan itibaren günden
güne Sov'a dönüsen tanıtımı aslında esas kullanım amacının ne oldugu
konusunu unutturdu. Tüm bu zihin-savası sadece birkaç taleple basladı ve
bencillige kosanlar gerisini halletti.
Bir durun, peki insan baglarını olusturan en önemli seylerden bir digeri nedir?
Tabiki Konusmak! Fakat sizi ablukaya aldılar; “IPhone”! Simdi bu cihazın neden telefon olmak haricinde bir sürü ıvır zıvırı oldugunu anlayabiliyormusunuz?
Içerisi birsürü bencilligi tetikleyen programlar veya oyunlarla dolu, bu sayedede
digerleri ile konusmanız en aza indirgeniyor. Son çıkan IPhone 4S in bu
konusmaları taklit eden SIRI programı mevcut. Onunla konusup ondan bilgi
alabiliyorsunuz - tabi ingilizceyi anlasılır konusabiliyorsanız! 4nsanların saatlerce
bu programa birini aratmaya ugrasmalsarını seyretmekten daha eglendirici
birseyde olamaz zaten. Bu konuda bir hata yok, tesadüfte! Hiç hayattaki
“gerçek” dostluga ne olduguna dair düsündünüzmü? Gerçek sevgi, gerçek
dostluk, gerçek mutluluk? Zihniniz artık sürekli saldırı altında. 4liskilerin temeli
olan paylasıma karsı olan bir savas yapılıyor.
Bugünden itibaren içerigi “Me, My, I yada You” olan tanıtımlara daha fazla
dikkat edin. Hayatınıza ve mutlulugunuza karsı yapılan bir savas oldugunu ve
bunun sadece bu kadarla kalmadıgını bilin. Atılan yemlere kanmayın. Sizlerin
aptal oldugunuzu ve bu tip absürd isimlerin esas manasını çözemeyeceginizi
sanıyorlar. Myspace, Myaol, Mymsn, Myradio, ITunes, IPod, IPhone, YOUtube, I
love MY... vb. Ben hatalı bir gözlem yazdıgımı pek sanmıyorum ve sanırım
bunu zaten kendinizde görebiliyorsunuz. Artık biliyorsunuz.
Torrent siteleri kapatılıyor, ancak bunun esas nedeni korsan içerik degil!
Kontrolsüz paylasım. Hayırseverler kontrol altına alamadıkları her düzenegi
devre dısı bırakmak zorundadırlar. Eger bedava film izlemenizi istemeselerdi
bunun önüne çoktan geçerlerdi. Öncedende dedigim gibi, size herseyi vermis
olanlar zamanı gelince herseyi aynı sekilde geri alabilirler. Fakat burada
kaybetmekte oldugunuz aslında "gerçek" seyler. Gerçek hisler, gerçek mutluluk,
gerçek sevgi ve dostluk... Tüm bunları yavas yavas sanal olan seylerle
degistirmeye ve kaybetmeye baslıyorsunuz. Bu yüzden sizlere sunulan süper
oyuncaklar sanal hayatı daha canlı gösterip bunun yerine gerçek yasamı
elinizden almak için tasarlanıyorlar. -
16.
0Birçok insan internetin bizleri nasılda birbirimize bagladıgı üzerine zırvalıyorken,Tümünü Göster
anlatılanların belkide bir kısmı kulaga hos geliyor fakat çogunun aslında
gerçektende zırva oldugunu söylemek sanki zor geliyor. Millet blog, twitter yda
facebook üzerinden Timbutkudaki arkadaslarının bu sabah kahvaltıda ne
yedigini bilmek gibi seylerin nasılda iyi birsey oldugundan bahsetsede aslında
kimsenin adamın ne yedigi ile ilgilenmedigini söylemek belki yine bana kalıyor.
Merak eden varsa kahvaltıda çileki donut vardı!
Internet öncesinde bu tip bilgileri ya telefon üzerinden yada kahvede otururken
paylasırdınız ve dinleyenler anlattıgınızı hiç umursamadıklarını dogrudan
yüzünüze yaptıkları bir bakısla belli ederlerdi. Bir süre sonra zırvalayanda
zırvaladıgını anlar ve susardı. Tabiki internet ona twitter yada facebook duvarına
yazma imkani verip, listesindeki tüm arkadaslarının kahvaltıda ne yedigi ile
ilgilendikleri ilüzyonunu olusturur. Hayır yalan söyledim aslında dünden kalan
simiti yemisti. Artık herkes rahat uyuyabilir.
Twittercılar:
Twitter ile ilgili büyük fiyasko, bu ve benzeri sitelerin, içeriklerin demokratik bir
sekilde paylasılmasını saglamak için finanse edilmis olmaları idi. Eski medya
zamanında haberler ya ünlüler yada sirket sahipleri ile ilgili idi, yani haberleri ya
onlardan alıyordunuz yada hiçbirsey okumuyor veya izlemiyordunuz. Ancak
twitter sayesinde biraz espirili seyler yazarak kitleleri kendinize çekiyor ve
medyanın blokajını dogrudan asabiliyorsunuz, böylece sizde ünlü
olabiliyorsunuz: voaaww bu harika degilmi? Iste bu sayede medya patronlarının
üzerinizdeki kontrolünü hiçe sayıyor ve begendiginiz içerikleri okuyup izlemeye
baslıyorsunuz, artık özgürsünüz! Ancak halk yinede ünlülere twitterdan daha
çok ilgi göstermeye devam ediyor. Ünlü demisken bunların çogunun aslında ne
oldugunu sizde çok iyi biliyorsunuz: ilgi ve müsteri arayan medyatik fahiseler.
Fahise olmayı kim istemezki? Belkide ilgi bu yüzden!
Ünlüleri seyredipte ünlü olamayacaklarini bilenlerde bu tip ördek suratlarla
fotograflar çektirip kendilerini rezil etmeye devam ediyorlar. Su saçmalıgı
yapmayı kesin! Bazılarıda bu gülümseme ile barıs isareti yapıyor. Bunun nedeni,
kendilerini o kadar küçük görüyorlarki, karsı taraftan gelebilecek her türlüsaldırıya (asagılanma, begenilmeme) karsı böylece beyaz bayrak açıyorlar: Ben
zayıfım, sana karsılık vermeyecegim, lütfen bana saldırma! Bu hareketi
yapmanın hiçbir komik tarafı yok. Bunu diger eziklerin komik bulmalarının tek
nedeni kendilerininde aynı mentalite ile bu saçmalıgı uyguluyor olmalarından
kaynaklanıyor. Buna son verin ve kendine güveni olan bir insan gibi davranın!
Ünlü zannettiginiz kisiler sizin gibi olmak isterken ne diye siz onlar gibi olmak
isteyesiniz?
Ünlülerde tabiki sadece kendi aralarında twitlesiyorlar. Artik Ülkü
Dokundurmaz'da elindeki tüm ileri teknolojik ekipmanla düsüncelerini tüm
dünyaya yayabilir, fakat kimsenin tınlamıyor oldugunu düsünmez. Ah birde su
ördek suratını yapıp ezikligini tasdiklemese!
Diyelimki 322 tane takipçiniz var, yani yazdıgınız herseyi okuduklarını
zannediyorsanız size kötü haberlerim var! Sosyal aglarda takılanlar üzerinde
yapılan arastırmalar sunu gösteriyor: kullanıcıların neredeyse yarısı yazılmıs
olan hiçbirseyi okumuyor (haftada bir iki kez bakıyorlar). Yaklasık %20lik bir
kısım ise baskalarının yazılarını kesinlikle okumuyor. %36 hergün giris yapsada
bu onların sizin yazılarınızı okudukları anldıbına gelmiyor. Bedava ferre
seyretmek varken ne diye sizin postaladıklarınızı takip etsinlerki!?.
Bazı insanlar için birini bu sitelerde takip etmek, "begen" dügmesine tıklamak
gibi birsey, sizi tanımıyorlar ve aslında tanımakda istemiyorlar, yoksa vücut
hatlarınızın detaylarını istemek için bir email yazmazlardı! Aslında içinizdeki bir
parça dus almaya "çıplak" gittiginizi yazmakla kimsenin bunu okumadıgını
biliyor. Hatta çogunlukla herhangi bir yorumda almıyorsunuz ve kimin okuyup
okumadıgınıda bilmiyorsunuz, böylecede ilüzyon var olmaya devam ediyor. Yani
böylece dünyayı degistirecek fikirleri yazarak bir degisimin parçası olma hissi ile
yazmaya, begenmeye, tıklamaya ve paylasmaya devam ediliyor. Kimsenin
umursamıyor oldugu gerçegi ise aklımızın bir kösesinde fısıldamaya devam
ediyor ve onu susturmak için yapilabilecek tek seyde twitlemeye devam etmek -
17.
0özet istemeye korktum amk bu nası yazı
-
18.
0SOSYAL AĞLAR VE DEVRiMTümünü Göster
Son zamanlardaki DEVRiM haberlerini dinlerken TV yada Internette Twitter yada
Facebook'un protestocular (manyetize edilmis elektronlar) için öneminin kaç
kere vurgulandıgını görmeden edemiyoruz. Hatta eski bir Amerikan güvenlik
teskilatı uzmanı twitter'ı Nobel Barıs Ödülüne aday göstermeyi dahi teklif etmisti
ve buna baglı olarakta herkes sosyal agların Dünyayı Kurtardıgı hayaline
inanmaya baslamıstı. Belkide millet Devrim kelimesinin anldıbının 2 ve fazlası
kisinin kızgın olması durumu oldugunu zannediyor.
Fakat ne yazikki Realitede, twitter yada facebook tüm bu Devrimler sırasında
Rambonun dünyayı uzaylılara karsı savunmasından daha çok yardımcı degildi.
Nasıl yani mi? Ben sahsen Mısırda iken ilk olarak dikkatimi çeken sey bilgisayar
denen yeniligin henüz birkaç senelik bir geçmisi oldugu idi. Aynı zamandada
internet "oldukça" yavas yayılıyor ve aslında LÜKS bir kullanım!!! (Maas
ortalama 600LE, Internetin aylıgı ise 150LE) Henüz devlet dairelerinde bile
bilgisayar yok ve halen eski model defterler ile çalısıyorlar. Ayrıca bu adamların
eline bilgisayarı verdiginizde ilk yapacakları seyin ferre seyretmek olacagınıda
sanırım tahmin edebiliyorsunuzdur! Çünkü bendeki bilgisayara oturanların çogu
bunu yapiyordu. Kısaca, orta doguda internet ve sosyal ag denen sey oldukca
az kullanılan hatta çogunluklada bilinmeyen birsey.
Iranda 2009 yılında olusan "Twitter Devrimi" haberleri sırasında, Iranda
gerçekten twitter kullanan koyun sayısı 20.000 kadardi - tabiki bu rakam kayıt
olan IP adreslerine göre belirleniyordu ve bildiginiz gibi proxy sunucuları
sayesinde orada olmasanızda oradaymıs gibi bir IP adresi üzerinden kayıt
olabilirsiniz. Birde simdi Iranın nüfusunun 77 milyon kadar oldugunu hesaba
katarsak, bu kullanıcı rakdıbının aslında hiçde etkileyici olmadıgını görebiliriz,
yani halkın sadece %0.03 lük kısmı gibi bir mini azınlık ile bu isin
yürütülemeyecegi herhalde agibardır. Fakat tabiki koyunlar haberlerde sürekli
aynı Twitter yada Facebook laflarını duyarak sanki birseyler yapılıyormus gibi bir
havaya sokuluyorlar. Aslında bir tak oldugu yok, en azından halkın anladıgı
tarzda.
Tabi yinede büyük umutlarla böyle bir azınlıgın dahi siyasi bir degisimi
tetikleyebileceklerini düsünebilirsiniz. Tıpkı azınlıkların daima çogunlukları
yönlendirdigi ve kullandıgı felsefesi gibi. Ancak unuttugunuz birsey var... bu
çogunlukları yönlendiren azınlıklar elitler ve twitter'ın ise yarayacagını
düsünenler ise sırf klavye komandolugu yaparak bir sey degistirebilecegini
zanneden sıgıların kendileri. Anlayacagınız bu yazdıgım 20.000 kisilik rakamda
aslında tamamen bir zırva. Çünkü bu kullanıcıların çogunlugu aslında
bulundukları mekanı Tahran olarak degistirmis olan ve Iran dısında yasayanlar!
Bunu yaparak Iran otoritelerinin kafasını karıstırıp sanki yetkili bir diger
kuvvetmis gibi bir hale bürünüyorlar. Iran içerisindeki gerçek twitter kullanıcı
rakamı ise 1000'i geçmiyor, evet sadece B4N kisi kadarlar! -
19.
0Gerçek bir olayı ele alırsak: Suriyede facebook üzerinden organize edilen devasaTümünü Göster
bir protesto gerçeklesemedi, çünkü kimse kimin bası çektigini bilmiyordu ve
"katılacagım" diyenlerin çoguda gelmemisti (bu sazanlarında ülke içerisinde
bulunduklarına inanmak istersek tabiki). Protestoya katılmak isteyenler ise
olayın nerede ve ne zaman gerçekleseceginden bihaber idiler çünkü hiçbiri
hayatında internet bile kullanmamıstı.
Demekki buda bizi su sonuca vardırıyor: Sosyal aglar "gizlice" organize olmak
için seçilebilecek en taktan mekanlar!
Çogu "düsünebilen" kisininde kısa bir sürede idrak edebilecegi gibi, baskıcı bir
hükümete karsı yapmak istediginiz protestoları halka açık sekilde anons etmek,
basarmak istediginiz seye ulasmak için yapılabılecek en salakça hareketlerden
biridir. Böylelikle otoriteler protestoları nerede, ne zaman ve kaç kisi
yapacagınızı bilmeleri haricinde, bu organizasyonlara katılanların online
profillerini, gerçek isimlerini, adreslerini ve mafia wars'da elde ettikleri
puanlarıda çabucak ögreneceklerdir. Zaten bu sosyal aglarda bunun için
degilmiydi? Koyunlar kendilerini birine begendirmek için haklarında gereken tüm
bilgileri zaten koyuyorlar, isin ilginç olan yanı bu lapinlerin olusturulmus olan bu
agların devletler tarafından finanse edildiklerini düsünmüyor oldukları olabilirmi?
Ahhh, pardon, konu lapinler, sazanlar, orclar, kerevizler, deniz anaları, koyunlar
ve sıgırlar olunca "düsünme" denen yetinin onlara yüklenmemis oldugunu sanki
hep unutuyorum.
Tabiki bugünün ultra zeki tekno çocuklarını devletin yaslı ve sulanmıs beyinleri
ile karsılastırınca ortaya aslında daha iyi bir görüntü çıkmalıydı degilmi?! Yooo,
bu adamlar bu sistemi yarattılar ve onun tanrısı olarakda bu is içinde oldukça
iyiler. Hemde sadece iyi degil, aslında çooook iyiler! Bu yüzdende öncelikle
öncedende dedigim gibi onlara saygı duyarak onların adımlarını takip ediyor ve
neyi NASIL yaptıklarını ögrenmeye devam ediyoruz. Çünkü nefret besleyerek
tek yaptıgınız sey yerinizde saymaya devam ederken halen nefret ettikleriniz
tarafından sömürülmenizin devdıbına izin vermenizdir. Nasıl basa çıkacagınızı
bilmediginiz bir düsmana karsı besleyeceginiz nefret sadece onun ekmegine yag
sürer.
Mesela Tunusta, devletin ajanları ünlü aktivistlerin twitter ve facebook
hesaplarını ele geçirerek öncelikle kullanıcıyı taca çıkartıp ardındanda yandasları
hakkındaki bilgileri edinerek gerekli gördüklerini tutuklamaya basladılar. Iran
otoriteleri bu islemi hatta bir adım daha ileri zütürdüler. Sadece twitter'ı kullanıp
yalan dedikodular yaymanın haricinde (bu yalanları batılı twittercılarda yüzlerce
kez kopyalayıp yaydılar) ülke dısındaki kullanıcılarıda takibe alıp taciz etmeye
basladılar.
Otoriteler isterse koyunlara bu kadar "yumusak" davranmasınlar, sonuçta,
yapılacak protestolar hakkında elde ettikleri bilgiler ile yeterli düzeyde güvenlik
birimini hazırlayarak protesto alanındaki manyetize edilmis elektron sıgırları
gerektigi sekilde kontrol altında tutmayı basarıyorlardı -
20.
0SNOW WHITE MAKiNASITümünü Göster
Bu isim yani Snow White Makinasi (Pamuk Prensesin Ingilizcesi) ilk olarak
Denzel Washingtonun oynamıs oldugu Dejavu filminde kullanılmıstı. Yani isim
güney kutbundaki gizli süper bilgisayar sisteminin bulundugu tesis yada
laboratuara koyulan tanım. Tabiki bu konuya bir açıklık getirebilmek için bu
filmde kullanılan alegorileri örnek olarak kullanmam gerekiyor. Filmin afisindeki
tanıtım cümleside oldukça ilginç: "Eger sadece zihnin yaptıgı bir hile oldugunu
zannetiyseniz - kendinizi GERÇEGE hazırlayın". Matrix filmindende bildiginiz gibi
Dejavu - Matrixte bir degigiblik oldugunda ortaya çıkan belirti idi.
Yaklasık 1980 lerin ortasından itibaren kullanılan siyah beyaz uydu resimleri
henüz insanlara yabancı iken, buna yabancı olmalarını bırakın önlerine
koyulacak resimlerin uydudan çekilmis oldugunu idrak dahi edemezlerdi, yani
nasıl olurda istenilen bir mekanın yada adresin tepeden uydu ile fotografı
çekilebilirdiki? Bu yüzdende bu teknoloji halkın haberi olmadan kullanılıyordu,
zaten merak edip soranda yoktu.
Sanırım 2002 yada 2003 gibi uydu resimleri artık sokaktaki her averaj internet
kullanıcısının eline düsmeye baslamıstı. Bugün ise google map yada google
earth millete evini sadece tepeden degil aynı zamanda 360 derecelik açıyla
renkli görmesini bile saglıyor. Demek istedigim, bu casusluk teknolojisinin her
türlü salak için dahi ulasılabilir olması ve bunun yıllardır elde edilen verilerle
canlı bir görüntüye dönüstürülecek sekilde algoritmlerle yüklenmis olması!
Böylece istenilen mekan yada zaman zoom edilebilir, görüntünün gelisimi GERI
yada hızlıca ILERI SARILABILIR. Bu teknolojinin nasıl isledigini hayırseverlerin
bir lütfu olarak 2006 yapımı DEJAVU filminde SNOW WHITE MACHINE adı
altında izledik.
Peki... bakın sapsallar simdi oldukça dikkatlice okumanızı tavsiye ediyorum,
çünkü simdi size gercekten olayların nasıl isletildigini açıklayacagım, ki bunlar
yıllardır yapılan ancak asla gerçek olduguna inanmamıs oldugunuz seyler.
Suan içinde yasıyor oldugumuz MATRIX, yani "Toplum" dedigimiz sey aslında
GEÇM4S olaylara baglı olarak olusturulmus ve bozulması imkansız bir sistemdir.
Kafanız simdiden karısmaya basladı belki, fakat simdiye okuduklarınıza baglı
olarak birer sıgır olmayıp anlayacagınızı umdugum için bu sistemi izah etmeye
devam ediyorum.
Hayırseverlerin ekonomi (sosyal yasam) mühendisleri BUGÜN'ü izlemezler!
Bunun yerine CANLI olarak es-zamanlı bir bilgisayar simulasyonunda GELECEG4
izlerler. Bu GELECEK simulasyonu tüm dünyadan ele geçen çesitli ve birçok
GÖRSEL ve OBJEKTIF bilgilerin Güney Kutbundaki Gamma Knife bilgisayarlarına
yüklenerek Snow White denen program üzerinden yürütülmesi ile yapılır. Tüm
bu devasa bilgiler Snow White Progrdıbına aktarıldıktan sonra kullanılan
ALGORITM ile ortaya neredeyse dudak uçuklatacak kadar kesinlik payı ile
GELECEKTE hangi OLAYLARIN gerçekleseceginin ÖNGÖRÜNÜSÜ sunulur