1. 51.
    0
    SOSYAL AĞLAR VE DEVRiM
    Son zamanlardaki DEVRiM haberlerini dinlerken TV yada Internette Twitter yada
    Facebook'un protestocular (manyetize edilmis elektronlar) için öneminin kaç
    kere vurgulandıgını görmeden edemiyoruz. Hatta eski bir Amerikan güvenlik
    teskilatı uzmanı twitter'ı Nobel Barıs Ödülüne aday göstermeyi dahi teklif etmisti
    ve buna baglı olarakta herkes sosyal agların Dünyayı Kurtardıgı hayaline
    inanmaya baslamıstı. Belkide millet Devrim kelimesinin anldıbının 2 ve fazlası
    kisinin kızgın olması durumu oldugunu zannediyor.
    Fakat ne yazikki Realitede, twitter yada facebook tüm bu Devrimler sırasında
    Rambonun dünyayı uzaylılara karsı savunmasından daha çok yardımcı degildi.
    Nasıl yani mi? Ben sahsen Mısırda iken ilk olarak dikkatimi çeken sey bilgisayar
    denen yeniligin henüz birkaç senelik bir geçmisi oldugu idi. Aynı zamandada
    internet "oldukça" yavas yayılıyor ve aslında LÜKS bir kullanım!!! (Maas
    ortalama 600LE, Internetin aylıgı ise 150LE) Henüz devlet dairelerinde bile
    bilgisayar yok ve halen eski model defterler ile çalısıyorlar. Ayrıca bu adamların
    eline bilgisayarı verdiginizde ilk yapacakları seyin ferre seyretmek olacagınıda
    sanırım tahmin edebiliyorsunuzdur! Çünkü bendeki bilgisayara oturanların çogu
    bunu yapiyordu. Kısaca, orta doguda internet ve sosyal ag denen sey oldukca
    az kullanılan hatta çogunluklada bilinmeyen birsey.
    Iranda 2009 yılında olusan "Twitter Devrimi" haberleri sırasında, Iranda
    gerçekten twitter kullanan koyun sayısı 20.000 kadardi - tabiki bu rakam kayıt
    olan IP adreslerine göre belirleniyordu ve bildiginiz gibi proxy sunucuları
    sayesinde orada olmasanızda oradaymıs gibi bir IP adresi üzerinden kayıt
    olabilirsiniz. Birde simdi Iranın nüfusunun 77 milyon kadar oldugunu hesaba
    katarsak, bu kullanıcı rakdıbının aslında hiçde etkileyici olmadıgını görebiliriz,
    yani halkın sadece %0.03 lük kısmı gibi bir mini azınlık ile bu isin
    yürütülemeyecegi herhalde agibardır. Fakat tabiki koyunlar haberlerde sürekli
    aynı Twitter yada Facebook laflarını duyarak sanki birseyler yapılıyormus gibi bir
    havaya sokuluyorlar. Aslında bir tak oldugu yok, en azından halkın anladıgı
    tarzda.
    Tabi yinede büyük umutlarla böyle bir azınlıgın dahi siyasi bir degisimi
    tetikleyebileceklerini düsünebilirsiniz. Tıpkı azınlıkların daima çogunlukları
    yönlendirdigi ve kullandıgı felsefesi gibi. Ancak unuttugunuz birsey var... bu
    çogunlukları yönlendiren azınlıklar elitler ve twitter'ın ise yarayacagını
    düsünenler ise sırf klavye komandolugu yaparak bir sey degistirebilecegini
    zanneden sıgıların kendileri. Anlayacagınız bu yazdıgım 20.000 kisilik rakamda
    aslında tamamen bir zırva. Çünkü bu kullanıcıların çogunlugu aslında
    bulundukları mekanı Tahran olarak degistirmis olan ve Iran dısında yasayanlar!
    Bunu yaparak Iran otoritelerinin kafasını karıstırıp sanki yetkili bir diger
    kuvvetmis gibi bir hale bürünüyorlar. Iran içerisindeki gerçek twitter kullanıcı
    rakamı ise 1000'i geçmiyor, evet sadece B4N kisi kadarlar!
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    0
    özet istemeye korktum amk bu nası yazı
    ···
  3. 53.
    0
    Birçok insan internetin bizleri nasılda birbirimize bagladıgı üzerine zırvalıyorken,
    anlatılanların belkide bir kısmı kulaga hos geliyor fakat çogunun aslında
    gerçektende zırva oldugunu söylemek sanki zor geliyor. Millet blog, twitter yda
    facebook üzerinden Timbutkudaki arkadaslarının bu sabah kahvaltıda ne
    yedigini bilmek gibi seylerin nasılda iyi birsey oldugundan bahsetsede aslında
    kimsenin adamın ne yedigi ile ilgilenmedigini söylemek belki yine bana kalıyor.
    Merak eden varsa kahvaltıda çileki donut vardı!
    Internet öncesinde bu tip bilgileri ya telefon üzerinden yada kahvede otururken
    paylasırdınız ve dinleyenler anlattıgınızı hiç umursamadıklarını dogrudan
    yüzünüze yaptıkları bir bakısla belli ederlerdi. Bir süre sonra zırvalayanda
    zırvaladıgını anlar ve susardı. Tabiki internet ona twitter yada facebook duvarına
    yazma imkani verip, listesindeki tüm arkadaslarının kahvaltıda ne yedigi ile
    ilgilendikleri ilüzyonunu olusturur. Hayır yalan söyledim aslında dünden kalan
    simiti yemisti. Artık herkes rahat uyuyabilir.
    Twittercılar:
    Twitter ile ilgili büyük fiyasko, bu ve benzeri sitelerin, içeriklerin demokratik bir
    sekilde paylasılmasını saglamak için finanse edilmis olmaları idi. Eski medya
    zamanında haberler ya ünlüler yada sirket sahipleri ile ilgili idi, yani haberleri ya
    onlardan alıyordunuz yada hiçbirsey okumuyor veya izlemiyordunuz. Ancak
    twitter sayesinde biraz espirili seyler yazarak kitleleri kendinize çekiyor ve
    medyanın blokajını dogrudan asabiliyorsunuz, böylece sizde ünlü
    olabiliyorsunuz: voaaww bu harika degilmi? Iste bu sayede medya patronlarının
    üzerinizdeki kontrolünü hiçe sayıyor ve begendiginiz içerikleri okuyup izlemeye
    baslıyorsunuz, artık özgürsünüz! Ancak halk yinede ünlülere twitterdan daha
    çok ilgi göstermeye devam ediyor. Ünlü demisken bunların çogunun aslında ne
    oldugunu sizde çok iyi biliyorsunuz: ilgi ve müsteri arayan medyatik fahiseler.
    Fahise olmayı kim istemezki? Belkide ilgi bu yüzden!
    Ünlüleri seyredipte ünlü olamayacaklarini bilenlerde bu tip ördek suratlarla
    fotograflar çektirip kendilerini rezil etmeye devam ediyorlar. Su saçmalıgı
    yapmayı kesin! Bazılarıda bu gülümseme ile barıs isareti yapıyor. Bunun nedeni,
    kendilerini o kadar küçük görüyorlarki, karsı taraftan gelebilecek her türlüsaldırıya (asagılanma, begenilmeme) karsı böylece beyaz bayrak açıyorlar: Ben
    zayıfım, sana karsılık vermeyecegim, lütfen bana saldırma! Bu hareketi
    yapmanın hiçbir komik tarafı yok. Bunu diger eziklerin komik bulmalarının tek
    nedeni kendilerininde aynı mentalite ile bu saçmalıgı uyguluyor olmalarından
    kaynaklanıyor. Buna son verin ve kendine güveni olan bir insan gibi davranın!
    Ünlü zannettiginiz kisiler sizin gibi olmak isterken ne diye siz onlar gibi olmak
    isteyesiniz?
    Ünlülerde tabiki sadece kendi aralarında twitlesiyorlar. Artik Ülkü
    Dokundurmaz'da elindeki tüm ileri teknolojik ekipmanla düsüncelerini tüm
    dünyaya yayabilir, fakat kimsenin tınlamıyor oldugunu düsünmez. Ah birde su
    ördek suratını yapıp ezikligini tasdiklemese!
    Diyelimki 322 tane takipçiniz var, yani yazdıgınız herseyi okuduklarını
    zannediyorsanız size kötü haberlerim var! Sosyal aglarda takılanlar üzerinde
    yapılan arastırmalar sunu gösteriyor: kullanıcıların neredeyse yarısı yazılmıs
    olan hiçbirseyi okumuyor (haftada bir iki kez bakıyorlar). Yaklasık %20lik bir
    kısım ise baskalarının yazılarını kesinlikle okumuyor. %36 hergün giris yapsada
    bu onların sizin yazılarınızı okudukları anldıbına gelmiyor. Bedava ferre
    seyretmek varken ne diye sizin postaladıklarınızı takip etsinlerki!?.
    Bazı insanlar için birini bu sitelerde takip etmek, "begen" dügmesine tıklamak
    gibi birsey, sizi tanımıyorlar ve aslında tanımakda istemiyorlar, yoksa vücut
    hatlarınızın detaylarını istemek için bir email yazmazlardı! Aslında içinizdeki bir
    parça dus almaya "çıplak" gittiginizi yazmakla kimsenin bunu okumadıgını
    biliyor. Hatta çogunlukla herhangi bir yorumda almıyorsunuz ve kimin okuyup
    okumadıgınıda bilmiyorsunuz, böylecede ilüzyon var olmaya devam ediyor. Yani
    böylece dünyayı degistirecek fikirleri yazarak bir degisimin parçası olma hissi ile
    yazmaya, begenmeye, tıklamaya ve paylasmaya devam ediliyor. Kimsenin
    umursamıyor oldugu gerçegi ise aklımızın bir kösesinde fısıldamaya devam
    ediyor ve onu susturmak için yapilabilecek tek seyde twitlemeye devam etmek
    Tümünü Göster
    ···
  4. 54.
    0
    Kullanıcılar üzerinde uygulanan zihin-savasını görmek aslında çok kolay ve
    “gerçek” arkadaslık konseptinin yerini “arkadaslık bencilliktir” almakta. Aslında
    gerçek arkadslık sadece gerçek paylasım ile olusturulabilir. Bu sitelerde ise bu
    imkansızdır. Bu tip sitelerin basarısı ile tüm illuminati bazlı ürünler, medya ve
    servislerde beraberlerinde geldi. Aslında sayısız örnek var ancak yazıyı kısa
    tutmak için sadece radyo istasyonlarından bahsedecegim. Bilimsel olarak Müzik
    arkadaslıkların kurulmasında önemli bir etkendir. Müzik tarihte, baglayıcı bir
    ritual olarak, toplumda güçlü ve anlamlı iliskilerin olusmasını saglardı. Sizce
    illuminatinin bu paylasımı sabote etmesi ve radyo müzigini bencillestirmesi bir
    hatamıdır??? Nasil oluyorda 5TL lik bir radyo ile bile bedavaya dinleyebildiginiz
    bir MYdonose veya Istanbul Fm deki MY Radio “MY” (benim) olabiliyor?? Cevap
    su: radyodaki müzigin paylasımı dahi baskalrı ile bag olusturabilir ve bunada
    izin verilemez. Günümüzde en çok paylasma tecrübesi yasadıgımız radyo dahi
    “bencil” yapıldı.
    Bana göre arabasında MYradio dinleyenler herhalde bu kanalı dinleyenin o an
    için sadece kendilerinin oldugunu zannediyorlardır. Bu nedenle insanlar
    arasındaki müzik bagı kopartılabildi. Bir discoyu ziyaret eden dinledigi sarkıların
    baskaları tarafındanda dinlendigini ve nasıl farklı biçimde tavır aldıklarını (dans
    etme sekli) görünce, bir nevi ölümcül düsmanlık ve yabancılık hissi ortaya
    çıkacaktır. Çünkü onlar “Onun” sarkısını dinliyor! Evet yanlıs okumuyorsunuz,
    illuminati sizlerin müzikle olusan dogal bagınızı yok etmek istiyor.
    Haydi biraz daha derine bakalım...
    Ikinci kelime: “I” (Ben)
    IPhone, ITunes, IPod... Yani anlatmama gerek varmı yoksa anlamaya
    basladınızmı?
    Müziginizi paylasarak arkadaslık bagları kurmanıza izin verilmiyor! Iste bu
    yüzden sizin müzik çalarlarınıza saldırılıyorki, bunu yapamayasınız. Çünkü bu
    müzik “I” (Ben) için. Baska kimse zevkini çıkarmamalı, benim (“I”) haricimde
    tabiki! Ve zihin savası basarılı idi. Çünkü “I”Pod ilk tanıtıldıgında artık müzik
    bencil ve gösterisli birsey oluvermisti. Bir düsünün, kimde bir “beyaz” kulaklık
    görseniz aklınıza dogrudan “I”Pod gelmiyormu? Bunu görüpte aynı seyi almak
    isteyeniniz olmadımı? Yani bencillige ilk adımı atmak ve “benim” (“I”) müzigimi
    dinlemek gibi bir düsünce olusmadımı? Bir gecede yeni müzikseverlerin IPod için
    sıralara girmesini çok etkileyici bulmustum. Walkman ve Discmanler zamanında
    neredeydi bu sıgırlar? Ama hayır, bu “I” Music ve tıpkı illuminatininde umdugu
    gibi hepsi bencilligin keyfini çıkarıyorlar. Ve ilk çıktıgı andan itibaren günden
    güne Sov'a dönüsen tanıtımı aslında esas kullanım amacının ne oldugu
    konusunu unutturdu. Tüm bu zihin-savası sadece birkaç taleple basladı ve
    bencillige kosanlar gerisini halletti.
    Bir durun, peki insan baglarını olusturan en önemli seylerden bir digeri nedir?
    Tabiki Konusmak! Fakat sizi ablukaya aldılar; “IPhone”! Simdi bu cihazın neden telefon olmak haricinde bir sürü ıvır zıvırı oldugunu anlayabiliyormusunuz?
    Içerisi birsürü bencilligi tetikleyen programlar veya oyunlarla dolu, bu sayedede
    digerleri ile konusmanız en aza indirgeniyor. Son çıkan IPhone 4S in bu
    konusmaları taklit eden SIRI programı mevcut. Onunla konusup ondan bilgi
    alabiliyorsunuz - tabi ingilizceyi anlasılır konusabiliyorsanız! 4nsanların saatlerce
    bu programa birini aratmaya ugrasmalsarını seyretmekten daha eglendirici
    birseyde olamaz zaten. Bu konuda bir hata yok, tesadüfte! Hiç hayattaki
    “gerçek” dostluga ne olduguna dair düsündünüzmü? Gerçek sevgi, gerçek
    dostluk, gerçek mutluluk? Zihniniz artık sürekli saldırı altında. 4liskilerin temeli
    olan paylasıma karsı olan bir savas yapılıyor.
    Bugünden itibaren içerigi “Me, My, I yada You” olan tanıtımlara daha fazla
    dikkat edin. Hayatınıza ve mutlulugunuza karsı yapılan bir savas oldugunu ve
    bunun sadece bu kadarla kalmadıgını bilin. Atılan yemlere kanmayın. Sizlerin
    aptal oldugunuzu ve bu tip absürd isimlerin esas manasını çözemeyeceginizi
    sanıyorlar. Myspace, Myaol, Mymsn, Myradio, ITunes, IPod, IPhone, YOUtube, I
    love MY... vb. Ben hatalı bir gözlem yazdıgımı pek sanmıyorum ve sanırım
    bunu zaten kendinizde görebiliyorsunuz. Artık biliyorsunuz.
    Torrent siteleri kapatılıyor, ancak bunun esas nedeni korsan içerik degil!
    Kontrolsüz paylasım. Hayırseverler kontrol altına alamadıkları her düzenegi
    devre dısı bırakmak zorundadırlar. Eger bedava film izlemenizi istemeselerdi
    bunun önüne çoktan geçerlerdi. Öncedende dedigim gibi, size herseyi vermis
    olanlar zamanı gelince herseyi aynı sekilde geri alabilirler. Fakat burada
    kaybetmekte oldugunuz aslında "gerçek" seyler. Gerçek hisler, gerçek mutluluk,
    gerçek sevgi ve dostluk... Tüm bunları yavas yavas sanal olan seylerle
    degistirmeye ve kaybetmeye baslıyorsunuz. Bu yüzden sizlere sunulan süper
    oyuncaklar sanal hayatı daha canlı gösterip bunun yerine gerçek yasamı
    elinizden almak için tasarlanıyorlar.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    0
    insanlar WWF gibi güres karsılasmalarını tüm dünyada bu
    kadar popüler kılabiliyorlar? Çünkü WWF in sahibi ve aynı zamandada 33.
    derece Mason olan Vince McMahon'un dedigi gibi "hepsi sadece bir pembe dizi",
    sonu yok! Bir tane "Bad Guy" sunuluyor, etrafa biraz dehset saçıyor ve
    izleyenler onun ezik/averaj birisi ("Good Guy") tarafından yenilmesi için dua bile
    ediyorlar. Bu absürd denebilecek basit bir fomül fakat insanlar yinede
    tırnaklarını kemirerek, bu "gerçek" denilen sporları izlemeye devam ediyorlar.
    ayrıca çogunlugun nefret ettigi ve sürekli yenilmesini istedigi bir takım veya
    sporcunun olması bir tesadüf degildir. Bu sadece icat edilmis ve bagımsız
    ajanslar tarafından dogrulmus bir komplodur. Bu komplo sayesindede insanlar
    duygusallıkları ile kendilerinii pasiflestiren "Top"lu oyunların müptelası
    olmuslardır.
    Hiç neden bowlinge, curlinge veya yüzmeye ilgi duymadıgınızı düsündünüzmü?
    Çünkü bu tip sporlar gerçektende "gerçek" oyunlar, yani içlerinde herhangi bir
    "Bad Guy" barındırmıyorlar ve bu nedenle esit sıfatta karsılasıldıgı için taraftar
    ruhlu olanların ilgisini çekmiyor. Taraftarlar profesyonel sporları seyrederken
    takımlarının ne kadar teknige sahip oldukları veya nasıl oynadikları ile
    ilgilenmezler, ilgilendikleri sey sahadaki "itisme kakisma" veya "vur kır" anlarını
    seyretmektir, yani sadist bir mentaliteye farkında olmadan sahip olurlar. Neden
    profesyonel futbolcular bunca vücut koruma parçaları ile sahaya çıkıyorlar sizce?
    Ne kadar çok itisip kakısılırsa o kadar iyi! Taraftar memnun edilmeli. Bir, satranç
    seyreden bir taraftarın gözüne birde fuutbol seyreden bir taraftarın gözüne
    bakın! Birisi teknik ve sakin bir bakısa sahip, digeri ise nefret, kin ve korku ile
    dolu. Gerçek bir hayırsever illuminati kölesi bu tip "sporlarla" nasılda düpedüz
    kontrol edildiginin farkına dahi varamıyor.
    Mesela futbolcular "artistlik" yaparak kendilerine faul yapıldıgı izlenimini
    vermeye çalısırlar. Aslında tüm maçların aynı artistliklerle yapıldıgıda tabiki
    diger beynini evde bırakıp maça gelmis olanların aklının ucundan geçmez.
    Owwww, nasılda kaçırdı golü... Owww, nasılda pası yakalayamadı... Owwww,
    nasılda yere attı kendini... gibi anlarda seyreden taraftarlar sadece dikkat çeken
    olayların birer "yanıltma" oldugunu zannederken aslında tüm oyunun aynı
    "artistliklerle" yönetildigini görmez. Bu embesiller kendilerini aldatmaya
    programlı olduklarından arada bir aldatılabileceklerini düsünürken, aslında
    DA4MA aldatılıyor olduklarına ASLA inanmayacaklardır.
    Buna en iyi örnek olarak patlayan sigarayı verebilirim. Gençken
    arkadaslarımdan birisi benden sigara istemisti, bende bir paket dolusu patlayan
    sigarayı ona uzattım... birini alıp yaktı ve buuuum... hepimiz güldük... tamam
    al sana normal sigara diye aynı paketi tekrar uzattım... yine yaktı ve buuum...
    yine güldük ve yine tamam tamam al iste deyip aynı paketi yine uzattım... yine
    aldı ve yine buuuum... artık ben bile tüm paketin bu sekilde son bulacagına
    inandıgımdan bu eziyetten kurtulmak için "gerçek" bir sigara verdim. Fakat
    koyunun gözü sanki hala patlayan pakette idi ve birnevi yine denemek
    istiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 56.
    0
    Cevap basit: Pasiflestirme ve kazanç saglama! Ancak hayırsever illuminati çok
    önceden insanları rasgele/adil oynan maçlar ile ekran karsısına
    oturtamayacagının farkındaydı. Egerki takımlar aynı sekilde ve güçte oynuyor
    olsalardı, taraftarlık ve duygusal baglılık olmazdı. Iste bu yüzden satranç
    turnuvalarını seyretmek "zevk" vermiyor. Karsılasma iki denk oyuncu arasında
    oynanıyor ve bu nedenle sadece satranç hobisi olanların ilgisini çekebiliyor.
    Diger tarz oyunlarda pek farklı degil! Aslında, hayırsever illuminati bir "kötü
    çocuk" (Bad Guy) sporu komplosu olusturdu. Bu yeni deneme suan tüm
    dünyada sporların neden bu kadar çekici oldugunun kanıtı! Olusturulan bagımsız
    ajansların (aslında bagımsız ajanstan baska herseyler) elindeki paranın
    cazibesine baglı olarak süper takımlar olusturuluyor. Aniden, geçenlerde
    neredeyse diger takımlarla esdeger oynayan bir takım bu ajanslardan ellerine
    geçen en iyi oyuncularla bir anda gözde olmaya baslıyor (Ör. Bursaspor).
    Kesinlikle, tam planlandıgı gibi birkaç "zengin" takım en iyi oyuncuları satın
    alıyor. Ve böylecede Süper Takım ortaya çıkıyor. "Türkiye Süper Ligi"!!!
    Süpeeeeeer... Artık birkaç "Güçlü" takım ve karsılarında geriye kalan "sıradan"
    takımlar mevcut. Bu sayede bir "kötü cocuk" (Bag Guy) takımı anlayısı tüm
    takım taraftarları arasında yayıldı. Bu sistemin oturmasıyla artık tüm takım
    taraftarları birbirlerine karsı nefret duygusu besliyorlardi. Yani her maçta
    birbirlerine küfürlü tezahüratlar yagdırmak ve maç sonrası toplu arbedeler ile
    amaca ulasılmıstı. Kısaca çocukluktan kalma "benim takımım senin takimi
    döver" mentalitesi!
    Tüm büyük takımlar ve onların taraftarları birbirlerine duygusal açıdan
    düsmandır! Aslında sunada bakarsanız, her sene aynı takımlar, herhangi bir
    spor dalından, aynı sampiyonalara ve playoff lara katılıyorlar. Aradan 8-10 sene
    geçtikten sonrada "Bad Guy" takımları dönüstürülerek yeni "Bad Guy" takımları
    sahneye çıkıyor. Bunun için eski takımlar skandallarla zan altında bırakılarak
    güven ve akabindede taraftar kaybetmeleri saglanır. Buna baglı olarak ortada
    birer yüklenmeye hazır elektron gibi bosta gezinen taraftarlara yeni takımlar
    sunularak, ilgileri onlara yöneltilir. Bunun nedeni çok basit: Profesyonel
    Sporlardada bir Osama Bin Laden olmaliki tüm taraftarlar korku ve umut dolu
    gözlerle elde tutulabilisin. Yani herkesin bir ortak düsmanı ve herkesin
    yenilmesini istedigi bir düsman. Saldırıdayız ve Eziliyoruz mentalitesi. Bu sadece
    üzücüde olsa, aslında sadece insanların arasindaki "hayat adildir" (ilüzyon)
    düsüncesinden ibarettir. Yani güçsüz bir takımın, güçlü bir takımı
    yenebileceginin üzücü umudu. Iste bu yüzden insanlar her maçta muazzam bir
    sekilde TV nin karsısında ekrana yapısıp kalırlar.
    Güçlü takımların en çok parayı elde etmelerini ve buna baglı olarak en iyi
    oyuncuları almalarına nasıl bir açıklama getirebilirsiniz? Sizler bir takımın
    digerinden daha zenginlesmesini öylesine dogal görürken aslında takımların
    bütçelerinin daha tepedekiler tarafından kontrol edildigini göremiyorsunuz.
    Ancak halen ehemmiyetini koruyan faktör sudur: oyunlarda birkaç Bin Laden
    "Bad Guy" takımı olmaliki taraftarlar yenilmeleri için umutlansınlar. Bunun WWF
    güreslerinden hiçbir farkı yok!
    Tümünü Göster
    ···
  7. 57.
    0
    Burnunuzun dibinde isleyen bir baska komplo var. Evet dogru, konu profesyonel
    sporların kontrolü. Çok açık olmak gerekirse: her spor takımı kontrol altında
    belirli sonuçlara ulasabilmeleri için hilelerle oynattırılırlar.
    Profesyonel sporlar ve WWF Güresleri arasında aslında hiçbir fark yoktur. NFL,
    NBA, NHL, NASCAR vb. hepside aynı sekilde hile ile yönetilmektedir. Profesyonel
    sporları izleyen herkes, evet herkes - Tanrının dahi terkettigi 33. dereceden bir
    köledir. Daha korkutucu olan ise bu tip kölelerin bu "Top" ile (Top ingilizcede
    Ball=Haya) oynanan oyunları seyrederken duygusallasmalarıdır. Takımalarının
    tüm tarihini bilirler, tüm kazandıkları gollü maçlarını akıllarında tutarlar,
    takımlarının renklerinde veya onların formalarını giyinirler, kimin takımı daha iyi
    diye tartısmaya girerler ve maçlarıda takıntılı bir müptela gibi izlerler.
    Ancak bu en kötü tarafı degil. Bu tip düsüncedeki kölelesmis insanların en zayıf
    tarafı, bu tip "profesyonel" sproların "gerçek" olduklarını zannetmeleridir. Bu
    "Top" ile oynanan oyunların gerçek olduguna körü körüne inanmaktadırlar. Aynı
    takımların (GS,BJK, TS, FB) seneden seneye kazanmaları sizce bir tesadüfmü?
    Ancak onlarda en iyi oyuncular var degilmi? Yanlıs! En çok para onlarda var ve
    para kimin daha iyi olacagına karar verir! Bunu görmezden gelmek
    hayırsevrelerin gücünü görmezden gelmektir.
    Hadi suna biraz daha ayrıntılı bakalim.
    Bir aksam bir barda iken maç seyreden ve biraları ile TV nin karsısında
    duygularını açıga vuran insanlara baktım. Dünyada baska ne, bu insanları bu
    kadar ateslendirebilirdi? GS/BJK maçı vardı, hiçbirini uyandırmayi falan
    düsünmedim ama onları seyrettim. Ve seyrederken heyecandan nasılda
    hipnotize olduklarını gördüm. Tıpkı koyunlar gibi dizilmis seyrediyorlardi. Sanki
    IQ ları agızlarından salya halinde bosalıyordu. Aralarından birine kazananın
    üzerine bahse girmeyi teklif ettim. Bahse girdi ve kaybetti. O duygularına baglı
    olarak bahse girmisti, bense mantıksal ve gercege baglı olarak. Iste bu yüzden
    bunca bahis siteleri ve kontuarları olusturuldu ve böylece kumarhanelerin
    kapatılmasının ardından bunun yerine bahis yapmanıza izin verildi. Kimin
    kazanacagını önceden zaten biliyorlar. Bu yüzdende bahis oranları maç
    baslamadan az evvel degismeye baslıyor. Sadece mantık size sunu
    söylemeliydi: eger tüm bu sonuçlar sadece takımlarin güçlü olmasına baglı
    olsaydı, bahis bürolari veya sirketleri herhangi bir kazanç elde edemezlerdi, yani
    sonuç iflas olurdu! Bahis merkezleri bunun farkında. Ancak taraftarlar
    duygularına sarılırken, mantıksal düsünmeyi unutuyorlar. Bir taraftarı maçın
    ortasında iken izleyin, yüzü korku dolu. Ve korkuda kontrolün ana
    mekanizmasıdır. Peki neyden bu kadar korkuyorlar? Osama bin Laden? KCK?
    Peki su soruyu bir soralım, hayırsever illuminati neden profesyonel sporları
    kontrol altında tutuyor?
    Tümünü Göster
    ···
  8. 58.
    0
    Hiç dikkat etmedinzmi? Artık sürekli biryerde bir kupa maçı var. Sampiyon
    klüpler kupası, UEFA kupası, kupa galibi kupası, dünya kupası, afrika kupası,
    asya kupası... sürekli bir maç mevcut hemde neredeyse 24/7! Bunun haricinde
    diziler tıpkı birer mantar gibi arttıkça artmaya devam ediyor. Sazanlar kurtlar
    vadisinin türkiyenin gündemini dogrudan yansıttıgına inanip seyretmeye devam
    ediyor sonrada bunun üzerinden türkiye politikası polemigine giriyorlar. Evlilik
    programları, kadın programları, magazin programları, aile programları, eglence
    programları, komedi programları ve daha nicelerinin tüm bu koyunlar üzerinde
    uyguladıgı yegane sey her birini ilgi alanına göre PROGRAMLAMAK!
    TV deki dizilerde gelismekte olan hiçbirsey BOS zannettiginiz hayatınıza birsey
    katacak degil. Her dizi-izleyen kendisini mutlaka dizideki bir karakterle eslestirir.
    Kadın dizideki ev hanımıdır ve kendini o gibi görür. Evin beta-embesil erkegi
    diziye bakarak kendini bir an için o hasin, kadınların rüyası erkek zanneder.
    Çocuklar dizideki gibi davranarak kendilerini akıllı zannederler. Hepsini ortak
    yapan sey aslında seyrettikleri dogrultusunda git gide aptallastırıldıklarıdır...
    öyleki moronal seviyenin bile altına düsmeye baslarlar. TV ye çıkan cübbeli
    palyaçoların verdigi akılla hareket etmek isterler. Akıllara zarar sorular sorarak
    sanki çok önemli bir konuya parmak bastıklarını zannederler. Hocalarda sanki
    dalga geçermisçesine açıklamalar yaparak birde "bakın iste biliyoruzda
    konusuyoruz" havasına bürünürler. Din konusuna ileride deginecegim, simdilik
    sabırlı olun!
    Bir düsünün TV niz ve internetiniz olmasa ne yaradınız diye? Hiç aklınıza bir fikir
    geliyormu? Mesela arkadaslarınız eve davet edip muhabbet etmek! Resim
    çizmek! Birseyler okumak! Aile ile dogrudan ilgilenmek! Yürüyüse çıkıp etrafı
    tanımak... Kısaca evinde TV ye sahip oldugunu zannedenlere kısaca sunu
    söyliyeyim: Siz TV ye sahip degilsiniz, O size sahip! Yani sizi uysal bir ev
    hayvanına çeviren ve sürekli kontrolü altında tutan birseyin size ait oldugunu
    düsünmeniz dahi aptallıgın daniskasıdır. Eger hayırseverler bu aletin her eve
    koyulmasına dair bir kanun çıkarsalardı (güç uygulama), kimse bunu evine
    almak istemezdi. Ancak eger kölelere kelepçelerini altına boyayıp güzel bir
    pakete koyarsanız bunu seve seve alıp takacak ve kimin daha parlak bir
    kelepçesi olduguna bakarak karsılıklı imrenme duyguları kabaracaktır.
    Hazır TV ve maçlardan bahsetmisken son zamanların bu saibeli gibe
    tartısmasına nokta koyacak birsey yazmadan edemem...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 59.
    0
    panpa ne yazıyon amk yapma
    ···
  10. 60.
    0
    Ne zaman birisi çıkıp "Hey Maç seyretmek isteyen varmı?" diye sorsa milletin
    suratı garip bir hal alırdı, yapsakmı yapmasakmı gibi, sanki dogru birsey
    yapmadıklarını biliyorlarmıs gibi idiler. 2000 yılı ile gelen bedava Mp3 çılgınlıgı
    öncesinde millette aynı yüz ifadeleri vardı. Yani herkes bilinçaltında hırsızlık
    yapıyor oldugunu biliyordu. Kimse çıkıp "ben bedava müzik indiriyorum" diye
    böbürlenmiyordu. Fakat bugün bunu herkes yaptıgı için aslında kollektif bir
    hırsızlık organizasyonun parçası olduklarını bilmelerine ragmen bunda bir
    problem görmemeye baslıyorlar. Eger FB-GS maçını TV den seyrediyorsan
    aslında maçın biletini çalmıs oluyordun. Artık tüm bu "hırsızlık" NORMAL
    karsılandıgı için TVler evlerin en görünür yerine konuluyor ve onlarca extra
    girisleri ilede her türlü I-Zıvır gereçlere yer vererek koyunların hayatlarının bir
    parçası olmaya devam ediyorlar... üvey evlat gibi birsey olduklarınıda
    söyleyebiliriz.
    TV En Yüce Vericidir, buna baglı olarakta En Yüce Kontrol Mekanizması.
    Tüm bunların en dahiyane tarafı ise hiçbir GERÇEK sey sunmamasıdır! Tıpkı
    1984 kitabındaki gibi; sentezlenerek çikolataya benzetilmis seylerin aslında ne
    oldugunu, halka dogrusunu söyleseniz bile, hangisinin gerçek hangisinin sahte
    oldugunu idrak edemeyecekleridir. Koyunlara GERÇEK seyleri uzatsanız bile,
    tıpkı X ve O isareti olan su ve yiyecek kaplarına alıstırılmıs birer egitimli ev
    köpegi gibi yüzlerini geri çevireceklerdir. Birine Gerçek bir seyi uzattıgınızda
    tıpkı çesme suyunu inek sütüne tercih etmeye alıstırılmıs bir ev kedisi gibi bunu
    geri çevirir. Yani ev hayvanı derken koyunlarında ev dedikleri "dairelerde"
    aslında hayırseverlerin birer sahsi ev hayvanı olarak yasadıklarını sanırım
    anlıyorsunuzdur!
    Dünya her açıdan bir insan ütopyasıdır - gerçek oksijen, yiyecek ve su heryerde
    ve yeterince varken, koyunlar bu gerçek seyleri egitilmis birer sıgır gibi "Fast
    Food" denen çöp gıdalara veya HCFS yada Aspartam içeren içeceklere tercih
    ederler. Dısarıda 3 dakikada ucuza hazırken evde gerçek bir ev yemegi ile
    neden ugrassınlarki! Iste bu yüzdende bugünün kadınlari ne dogru dürüst ev
    isinden nede yemek pisirmekten anlıyor. Onlar için bu tip seyler sadece bir
    eziyet. Hazırı varken neden ugrassınlar. Bugün ellerinde Wii raketleri ile tenis
    yada guitar hero oynayanlar yarının yetiskinleri olacaklar. Henüz ilk çıktıklarında
    video oyunlarının sahte bir dünya oldugunu zaten biliyorduk. Fakat bugünkü
    çocuklar bunun içinde dogdukları için tüm bu hayal dünyasının realitenin bir
    parçası oldugunu zannediyor ve öyle kabul ediyorlar. Eger bugün çocugunuz bir
    video oyununda kaybetti diye yerlerde tepiniyor, duvarları yumrukluyor yada
    etrafa saldırmaya baslıyorsa, bu artık onu kaybetmis oldugunuzun bir isaretidir.
    Çünkü gerçek ile realite arasındaki farkı anlamamıs olan birisi yasamayıda hak
    etmez. Bu tip çocuklar simdiden gelecegin zombi nesli olarak yetistiriliyor.
    Tikifarm, farmville, tikicity, mafiawars gibi bedava oyunlarla gerçek seyleri sanal
    olarak yaptıgınızı zannederek birseyler yapıyor oldugunuz kanısına kapılırsınız.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 61.
    0
    Kaç kisi gerçekten hayatlarında gerçek bir yarıs arabası ile yarıs yaptı? Çok
    pahalı degilmi? Fakat 3D TV ile artık oturma odanızda BEDAVAYA ve "tehlikesiz"
    bir sekilde bunu yapabilirsiniz! Tabiki koyunlarda bu yeme hoplaya zıplaya
    atlarlar. TV asla yeterli degildir! Ancak birsey ödemek istemeyen koyunları bu
    "bedava" karsılıgında kontrol altına alabilmek için yeterlidir. Önceden 20
    dakikalik bir eglence ardından 10 dakikalik zihin kontrolüne (reklam) tabi
    tutulurlardı, simdi ise 30 dakikanın tamamı bir PROGRAM!
    Yani TV nin insanları nasıl kontrol ettigini halamı anlayamıyorsunuz?! Peki...
    Yani, Bedava sarkıları dinlerken yada filmleri izlerken enerjiniz bu eforsuz
    aksiyona dogru yöneltildigi için bununla beraber gelen kontrolede itaat etmis
    oluyorsunuz. Bedava olan herseyin yanında bir "*" isareti bulunur (BEDAVA*),
    ayrıca koyunlar evlerine gelip bu sosyal refah makinalarını açtıklarında aslında
    otomatik olarak efendilerine itaat ettiklerini asla idrak dahi edemezler. Belkide
    bilinçaltlarında bunun anlamsızlıgının farkındalar ancak asla gördükleri
    görüntüleri objektif bir sekilde kendilerine izah edemedikleri içinde hayranlıkla
    seyretmeye devam ediyorlar.
    Sıgırlar 24 saatlik bedava zırva makinalarına asıklardı ve asık olmayada devam
    edecekler. TV nin bilinçaltında yarattıgı CAZ4BE sonsuz gibi görünen seçenekler
    diyarına çok UCUZA (Kablo TV faturası) açılan kapı gibidir. Tüm sıgırlar artık
    bilinçaltlarında sadece sunu biliyorlar: TV muazzam bir hediye, yani yarın
    Saturn patlayıp sonsuza kadar lanetlenecek olsalar bile, sabahlara kadar dizileri
    yada kendileri için birebir oldugunu zannettikleri PROGRAMLARI izlemeye devam
    ederler. TV nin kendiside "Bugünkü PROGRAM" derken bazılarınızda hiç jeton
    düsmüyormu? TV ye asılı kalanların hepsi birer sıgırdır, hemde istisnasız! Sizde
    eger onların gözü önünde TV nizi sokagın ortasında parçalayıp yaksanız sanki
    mahallede bir çocuk ölmüs gibi yas tutup "TV seyredemeyecek oldugunuz için"
    size aciz gibi bakmaya baslarlar. "Neee, TV seyretmiyormusun?"... "Eee, peki
    baska ne yapıyorsunki?" diyerek saskın saskın bakarlar.
    TV siz ne mi yapıyorum!!! Görüyorsunuzki bu koyunlar bilinçaltlarında
    ÇALIYOR olduklarını biliyorlar - yani devamlı olarak Alice Harikalar Diyarına
    aldıkları biletler hiç bitmesin istiyorlar. Uzay gemisi Enterprise'a binmeyi,
    konserleri tehlikesizce ön sıradan seyretmeyi, CMYLMZ'a yakın olup gülmeyi,
    yemek pisirme dersleri almayı ve yakısıklı fucktorların ilaç önerilerini dinlemeyi
    istiyorlar.
    Sakın bu sıgırların düstügü aynı hataya düsüp, TV seyrederken birseyler yapıyor
    oldugunuzu zannetmeyin! Çünkü esasında yaptıkları tek sey sadece ÇALMAK ve
    Bedava için yalvarmak. Eskiden akraba ziyaretine gittigimizde TV öylece bir
    kenarda süs gibi dururdu ve herkes birsekilde bir konuda muhabbet ederdi. O
    zamanlar TV evdeki bir vazo kadar degersizdi. Haftada bir gün haftanın filmini
    seyrederdik. Aksamlarıda haberleri... o kadar.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 62.
    0
    Tüm bunlarda beni bu yazıdaki derse odaklıyor: daima hatırlayın, Radyo ve TV
    ilk çıktıklarında BEDAVA seylerin kaynagı olmuslardı, bu yüzden bugünde bu iki
    kaynak (TV & Radyo) sıgırları programlamak için kullanılan EN GÜÇLÜ beyin
    yıkama silahı olmus durumdadır. TV sadece holografik bir sosyal refah düzeni
    saglayıcısıdır. Bunu seyreden koyunlar, bedava konser, bedava müzik, bedava
    film, bedava maç, bedava tiyatro, bedava hava durumu, bedava çizgi filmler ve
    çocuk programları ilede bedavadan birer beyin yıkayan çocuk bakıcısı edinmis
    olurlar, yani herseyi BEDAVAYA elde ederler.
    TV ilk sunuldugunda çıkan 1-2 kanal ve sabahtan aksama kadar gösterilen
    Bedavalar ile koyunlar ekranlara yapısıp kalmaya baslamıslardı. Tabiki sunulan
    seyler gerçek olanlarının birer "sentezi" idi - fakat insanların essiz bir özelligi
    olan hayali seyleri gerçek yapma yetenegi bununda üstesinden geliyordu. Millet
    teknik bir arıza nedeni ile bir taks yada futbol maçını TV de seyredemeyince
    hemen homurdanmaya ve küfür etmeye baslıyordu. Diger yaslılar ise arenada
    yada stadyumda seyredemeyeceklerse hiç seyretmemeyi tercih ediyorlardı.
    Çünkü TV onlar için "gerçek" birsey degildi! Tabiki yavasça buda degisti. (Tek
    yapılan sey, daha çok kanal ve daha net görüntüler sunarak görüneni daha
    "canlı" kılmaktı). Bugün koyunlar için TV gerçegin kendisi. TV de ne görürlerse
    öyle yasıyor, hareket ediyor yada düsünüyorlar. Tüm bu gelismeler
    dogrultusunda tabiki hayırseverlerde bos durmayıp daha çok ıvır zıvır, HD ve 3D
    teknolojiler ile bu PROGRAMI gelistirmeye devam ediyorlar.
    Gerçek hayatta yapmak artık yerini sanal hayatta yapmaya bırakıyor. Tüm
    bunlarda bu otomatik sosyal refah düzeni makinalarında gerçeklesiyor: TV,
    Internet ve Radyo. Tıpkı ödeme, kimlik dogrulama ve iletisim gibi seylerin tek
    bir SIM kartı altında toplanması gibi, tüm bu eglence sektörüde tek bir çatı
    altına alınıyor. Yani tek bir TV de Internet, 500 kanal artı 3D chat ve telefon
    görüsmeleri artık mümkün. All in one! Iste buda koyunların istedigi sey degilmi
    zaten, "tek tusla elinzin altında" modeli.
    Üstteki resim 1950 lerde çizilmis "futuristik" bir imaj! Görebileceginiz gibi
    "futuristik" hayal demek degil! Futurizm sadece gelecek olanı simdiden
    yapmaktır, tek lazim olan seyde düsünebilen bir beyine sahip olmaktır
    ···
  13. 63.
    0
    verilere göre sunulan "gelecegin toplumuda" dogrudan teknikerlere yansıtılır -
    basitçe anlatmak gerekirse böylece dogrudan gelecege bakmıs olurlar. Aslında
    onlar ZATEN gelecekte yasıyorlar!
    Yüksek bir bütçeyle ve tıpkı bir gerzege masal anlatır gibi çekilmis olan Dejavu
    filmi en basta SAÇMALIK gibi gelsede, iyi bir gözlem yapanın bunu %100 lük bir
    alegori olarak görmemesi imkansız. Filmde devlet kullandıgı süper bir bilgisayar
    sistemi sayesinde toplumu her an izleyebiliyor ve elde ettigi veriler sayesinde
    GEÇMISI görebiliyorken aynı zamandada gelecegi tahmin edebiliyor. Filmi
    seyredenlerin çogu belki kafasını kasıyıp bir tak anlamadıgını itiraf etmektense
    sadece "iyi filmdi" diyerek geçistirdi ancak gerçekten izleyenler bunu yapmadı!!!
    Tabiki hepiniz Denzel abinin bir bilgisayar progrdıbını kullanarak nasıl geçmise
    döndügünü merak ettiniz. (Denzel Snow White Makinasını kullanarak geçmise
    gidiyor ve bir katliami engellemeye çalısıyor) Herneyse - sapsalların idrak
    edemedigi sey, filmde "simdi" olarak gösterilen seyin GERÇEK "simdi" olmadıgı
    idi, yani aslında gösterilen sey tahmin edilen GELECEG4N ÖNGÖRÜNÜSÜNÜN
    yansıması idi. Aslında bütün film Antartikadaki bir teknikerin gelecege bakıyor
    ve bunu es zamanlı olarak ekrana yansıtıyorkenki IZLEMI idi. Eger yansıtılan
    gelecekte herhangi bir problem görülürse, devlet Denzel gibi birini BUGÜNe
    (yani teknikerin bakıs açısından GEÇMISE) yollayarak eldeki veriler vasıtası ile
    durumu düzeltmesini saglar.
    Eger hala anlamadıysanız yazıyı anlayana kadar tekrar okuyun. Gelecegi es
    zamanlı ÖNGÖREN gerçek bir bilgisayar sistemi var! Eger yapılan simulasyon
    gelecekte istenmeyen bir gelismeye isaret ediyorsa egitimli ajanlar bugün
    kullanılarak olayların simdiki gidisatini ve buna baglı olarakta gelecegi
    degistirebilirler. Bunun içinde bilgisayarın direktiflerine uyarlar, çünkü
    istenmeyen problemin NASIL düzeltilebileceginin simulasyonuda onun
    tarafından yapılmaktadır. Iste bu kadar basit ve GERÇEK! Anladinizmi sapsallar;
    GERÇEK!!! Bu yüzdende böyle saçma sapan bir filme milyonlar yatırıldı.
    Filmin yapımına en tepeden izin verilip, milyonlar ödenerek A Sınıfı bir aktör
    kullanılıyor - ticari olarak bir GELIR elde edilemeyecegide bastan BELLI - hiç
    mantıklı gelmiyor degilmi! Hepsi METAFIZIK adına yapilan seyler. Koyunların
    tepkisi ise ileride söyle birsey olacak "Wooaaav, aynı filmlerdeki gibiiiii"...
    Eger simdi bunun çılgınca oldugunu düsünüyorsanız (ki bu sizin için oldukça
    akılsızca bir DAVRANIS olurdu), sadece bu filmin öncesinde çekilmis olanlara bir
    göz atmanız yeterli. 7 Days dizisini hatırlayan varmı? Devlet ajanları bu dizide
    her defasında gerçeklesmis bir olayın 7 gün gerisine gidiyorlar ve çesitli
    modifikasyonlarla gidisatı degistirmeye ugrasıyorlar... Ya son çekilmis "Kaynak
    Kodu" (The Source Code) filmi... Aynı sey sapsal, AYNI!
    Tümünü Göster
    ···
  14. 64.
    0
    "Washington yıl 2054, cinayet suçu artık tamamen durdurulmustur. Gelecek
    artık görülebilmekte ve suç daha islenmeden cezalandırılmaktadır. Adalet
    Bakanlıgına baglı olarak çalısan , "Pre-Cogs"lar tarafından tüm detayları ile
    görüntülerinin düzenlendigi ve önceden harekete geçildigi Suç-öncesi
    bölümünün görevi suçluları bulmak ve onları durdurarak ceza almalarını
    saglamaktır. Psigib canlılar olan “Pre-Cogs”lar asla hata yapmazlar."
    Ilk görünüste bu filmde devasa bir bütçe ile çekilmisti ve filmin yildizi A sınıfı bir
    aktör olan Tom Cruise idi fakat en önemlisi filmin yönetmenin en etkili ve tüm
    zamanların en iyilerinden olan saygıdeger Steven Spielberg olması idi. Yani
    daha açık ve seçik olamazdı. Fakat yinede sıgırlar bu filmle neyin izah edildigini
    görememekteler. Koyunlara bu tip bir gelecekten ne zaman bahsetseniz size
    verecekleri karsılık sudur: "biz onları görmeyiz"! Bu sartlandırılmıs düsünce
    sayesinde hayırseverlerinde planlarını istedikleri gibi oturtmaları için pek bir
    engelde kalmamıs oluyor.
    FIKIR eldeki teknolojiyi kullanarak gelecege bakmak ve bugünü kontrol etmek.
    Halen bunun çılgınca oldugunumu düsünüyorsunuz? O zaman hayırseverlerin
    bunu yüzünüze karsı nasıl söyledigini okuyun:
    "Sosyal mühendislik (Toplumun analiz ve otomasyonu) sürekli olarak
    degismekte olan, birbiri ile iliskili devasa bir ekonomik bilgi akısına
    ihtiyaç duyar, öyleki tüm bu bilgileri isleyebilmek ve toplumun bir adım
    ötesinde olabilmek için çok güçlü bir bilgisayar sistemi gereklidir,
    böylece toplumun nezaman kapitülasyonu kabul edecegi önceden
    öngörülür!" (Sessiz Savaslar için Sessiz Silahlar dökümanından)
    Halamı kafanız karısık? Alın iste burada - hayırseverler tekrar yüzünüze karsı
    söylüyor:
    "Geçmisi kontrol eden gelecegi kontrol eder. Bugünü kontrol edende gecmisi kontrol eder! george orwell
    ···
  15. 65.
    0
    Bahsettigim sey gerçektende bir zaman makinası.
    Buna inanıyor olup olmamanız pekde önemli degil. Önemli olan bunun %100
    gerçek olması ve SUAN dahilinde kullanılıyor olması. Suan, simdi ve her AN!
    Zaman OLAYLARI ölçer, fakat eger TÜM bu olayların izini sürebilirseniz (Bilgi,
    VER4), iste o zaman zamanın kendisini manipule edebilirsiniz, yani gelecek
    olayları!
    Simdi oturun ve beyninizi çalıstırın. Koyunlarla tartısmayı ve onlara bir sey
    ispatlamayıda kesin artık. Bunu yapmanın size zaman kaybından fazla getirdigi
    birsey yok!
    Tabiki bu yazıyı okuyan koyunlar yinede "olmaz öyle sey canım" diyeceklerdir.
    Hey, sen - embesil ot, sence yazdıklarım hakkında senin ne düsündügün benim
    umrumdamı? Bu arada IPhone benzeri telefonlardaki facebook programında
    birsey dikkatimi çekti! Facebooka telefonunuzdaki tüm adres defterinizi TEK
    TUSLA iletip kayıt edebiliyorsunuz, woaaaawww moronlar, iste ben buna yenilik
    derim. Gördügünüz gibi kimse sizden zorla almıyor, koyunlar "kolaylık" yada
    "daha hızlı erisim" aldatmacası altında ISTEYEREK veriyor! Yine IPhone size "Yer
    Imlemesini açmak istiyormusunuz" diye soruyor, tabiki koyunlar neye basıyor?
    EVET! Aslına açmanız yada kapalı tutmanız birsey farketmiyor, bu yer imlemesi
    daima islevde!
    Artık bu Echelon gibi sistemleri ne amaçla kullandıklarını ANLIYORMUSUNUZ?
    Sadece veri toplamak için, koyunlar kendi kendilerini zaten KONTROL ediyor.
    Casusuluk gibi isler için bu sistemlerin sadece çok az bir kapasitesi kullanılıyor,
    çünkü zaten küresel anlamda tek bir devlet halini almıs olan bu dünyada
    karsılıklı 007 James Bond tarzı casusuluk savasları sadece fantazilerinizi
    süsleyecek seyler. 4stihbarat teskilatlarının isi toplumları manipule etmektir ve
    bunun içinde ellerindeki tüm imkanları kullanabilirler.
    Kurtlar vadisindeki gibi devlet ajanlarının 4sraile gidip "haaayt leeyn" dercesine
    western filmlerini aratmayan görüntüleri sadece koyunları hayatın
    realitelerinden uzak tutmak için çekilen görüntüler. Böyle seyler asla filmlerdeki
    gibi gerçeklesmiyor ve gerçeklesmeyecekde! Bu dizilere objektif bakarsanız, dizi
    kahramanlarının normalde 2 seriyi hayatta kalacak sekilde bitirmelerinin
    imkansız oldugunu görürüsünüz. Realitede kötü adam sizi yakalamıssa "baaam"
    geberdiniz, bu kadar. Yok silah tutukluk yaptı, ayagım çamura battı, arabanın
    lastigi patladı, dürbünüm kaydı... yo, yooo... "baaam" ve bitti!
    2007 yılında http://www.theregister.co...07/06/23/sentient_worlds/ yazısı
    ile yazar Mark Baard bu sistemin nasıl isledigine dair bir haberde yayınladı. Ne
    ilginçki Türkiyede bu habere baglı bir tane dahi yazı bulunamıyor. Çünkü bu
    haberin ilgi çekmesi gerekmiyordu!
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    0
    Bunun için süper
    teknoloji yada ultra pgibotronik silahlar kullanmanızada gereke yok. Tek
    yapmanız gereken onları istediginizi yapmaya indükte (tesvik) edecek sihirli
    kelimeyi kullanmanız: BEDAVA, ÜCRETS4Z, YEN4, DAHA...
    Hepiniz çipleneceksiniz diye haber çıktıgında herkesin buna nasılda siddetle
    karsı çıktıgını belki fark ettiniz! Buda hayırseverlerin halk üzerinde uyguladıgı bir
    baska sok testi idi ve istedikleri basarıyıda sagladılar. Bugünkü yeni teknolojiler
    sayesinde hastalar vücutlarına yerlestirilecek RFID çipler sayesinde doktora
    gitmeden muayene edilebilecekler. Buna benzer ve "bu sizin için yararlı" etiketli
    tüm bu teknolojiler önceden siddetle karsı çıkan koyunlar tarafından artık seve
    seve kullanılacak, hatta üstüne para dahi ödeyecekler! Buradaki basarının
    nedeni koyunlara "kolaylık ve güvenlik" saglanacagı tesvikinin yapılmasında
    saklı.
    Hayırseverler ASLA zor kullanmazlar, çünkü bu yolla evrensel kanunları hiçe
    saymıs olurlar. Ne kadar güç (zor) uygularsanız esit degerde güç (siddet) ile
    karsı karsıya kalacaksınız demektir.
    Tabiki tüm bu bakıs açısına ragmen var olan bir teknolojinin asla
    kullanılmayacagı gibi bir hataya düsmemelisiniz. Teknoloji var ve gerektigi
    zaman kullanılabilir - bu anda sizi koruyacak tek sey o ana kadar elde ettiginiz
    bilgilerin sunacagı tecrübedir. Önemli olan elde ettiginiz bilgiler dogrultusunda
    teknolojinin NEDEN degil NASIL kullanıldıgına baglı fikirlerinizin olmasıdır.
    Tamam sapsallar, iyice okudunuz degilmi! Gıcık oldunuz, sinirlendiniz belkide
    artık özel hayatınız yok diye kızdınız, olsun nasılsa yinede birsey yapabilecek
    degilsiniz. Simdi ABD ye yada devletinize birsey "yapmıyor" diye kızıyorsunuz.
    Kızdıkçada devletiniz daha fazlasını getiriyor, yani tüm bunların olusmasının
    nedeni aslında yine sizsiniz! Dünya üzerindeki hükümetler çiftliklerin genel
    müdürlüklerini yapan makamlardan baska birsey degiller. Yani hiçbir ülke bir
    digerine filmlerde gösterildigi gibi casusluk yaparak zaman harcamıyor. Bu
    mentalite koyunların kafasına sokulmus olan sey. Bu mentalite sadece koyunlar
    arasında süphe ve korku yaratmak için kullanılıyor. Tabiki her çoban sürüsünün
    ne yaptıgını bilmek içinde bu sistemi kullanıyor. Dünyada koyunların anladıgı
    tarzda "Ülke" denen birsey yok. Hepsi aynı çatı altında ve el ele çalısıyor.
    Koyunlar ne kadar çok isterlerse, bir o kadar özgürlüklerini kaybederler, çünkü
    ticaret BU. Açgözlülügün ve hırsın sonu sahsi hapistir. Tıpkı kumar gibi, fisler
    özgürlügü temsil ediyor ve her oyuna girildiginde bir fis daha kaybediliyor, tabiki
    kasanın herzaman kazandıgını oyuncu görmezden geliyor. Oyunu yaratan
    kazanan, oynayanda herzaman kaybedendir.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 67.
    0
    bi reserve alak, soğuk suyla yıkandıktan sonra okurum
    ···
  18. 68.
    0
    Bu sekilde koyunların elektronik medyaya alıstırılması ile ne okuduklarını kontrol
    ederek onların zihinlerinide kontrol etmis olursunuz. Okula giden çocuklar
    sadece müfredattaki kitapları ve onlara baglantılı olanlara erisim elde edebilirler.
    Diger kitaplara ise erisim izni ancak makul bir gerekçe gösterilirse verilir.
    4leride herkes birer internet ID kullanmak zorunda olacagından, internet
    üzerinden herhangi birseyi öyle kolayca okumak hayal olacak. Otoriteler sizden
    neden bu bilgilere ihtiyacınız olduguna dair bilgi isteyecek ve eger yanıt onları
    tatmin etmezse çesitli yaptırımlar uygulanacak. Çünkü internet hayırseverlere
    ait ve eger onların evine giriyorsanız onların kuralları ile oynamak zorunda
    olacaksınız! Oldukça adil degilmi?
    Gerçek zihin kontrolü esasında bu tip silahlarla degil, henüz okulda baslamakta!
    Hiç okul için kullanılan sisteme ne dendigine dikkat ettinizmi? Egitim Sistemi!
    Yani okula ögrenmek için degil, egitilmek için gidiliyor. Evinizdeki hayvanları
    birkaç hareket yapmaları yada saga sola iseyip sıçmamaları için egitirmisiniz
    yoksa onlara bir ögrenim imkanımı sunarsınız? Bunun haricinde müzik, medya
    ve koyunsal etkinliklerle onlara çesitli PROGRAMLAR sunarsınız. Cahil koyunlara
    sunacagınız seyler bedava oldukları sürece daima sazan gibi atlayıp ne kadar
    varsa alacaklardır. Bedava egitim-> gelsin. Bedava saglık-> gelsin. Bedava
    müzik-> gelsin. Bedava zehir-> gelsin. Bedava kitap-> gelsin. Bedava film->
    gelsin. Bedava kanser-> gelsin. Bedava kredi-> gelsin... asla hayır
    demeyeceklerdir. Bedavaya 1TL lik plastik top dagıtın... birbirlerinin üstüne çıkıp
    izdiham yaparak bir tane elde edebilmek için etrafınızı saracak ve baska
    kalmadıgı zamanda size küfür edeceklerdir.
    Evlerinin önüne güvenlikleri için bedava kamera koyun. Evlerinin içine bedavaya
    kameralı laptop koydurun. Hergün kimlik fotokopisi karsılıgında bedavaya GDO
    lu gıdalar verin. Her hastaneye gittiklerinde bedavaya röntgen, mamografi yada
    kemoterapi önerin. Dis dolgularını bedavaya civalı amalgam ile doldurtun.
    Sularına dislerinin sararmasını yada çürümesini önlemek için bedavaya florid
    dökün.
    Tüm bu açgözlü koyunları kontrol edebilmek için bunca ultra teknolojilere
    basvurmanıza gerek bile yok. Bu bir nevi Mike Tysonun 4 yasındaki bir çocuga
    saglam bir sag krose çakmasına benzer: enerjisinin %90'ı bosa gidecektir!
    Koyunları uydulardan, HAARP vasıtasıyla yada Zeta Reticuliden çagaracagınız
    Griler vasıtası ile GDO lu ürünleri yemeye "zorlayamazsınız"!ama bedavaya tesvik ederseniz seve seve yiyeceklerdir!
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    0
    bunu okuyan kör oldu
    ···
  20. 70.
    0
    Bu kitabın konusu tabiki tüm bu seytani teknolojileri tek tek açıklamak degil.
    Bunun için 3 tane brittanica angiblopedi serisi yazılabilir. Anlatılan ve henüz
    kamuya açıklanmamıs olan birçok teknoloji suan mevcut. Aslında hayırseverler
    ellerindeki teknolojileri artık ihtiyaçları kalmayınca yani bir üst sisteme yada
    teknolojiye geçince sanki bir skandalmısçasına ortaya çıkartıyorlar ve halk bu
    bilgilerle ugrasadururken yeni teknolojilerin kullanımı rahatça devam ediyor. Bu
    yeni teknolojiler aslında o kadarda gizli degil, çünkü hayırsever illuminati merak
    edenlere bunların bir örnegini hollywood stüdyoları vasıtası ile sunuyor. Tek
    yapmanız gereken dikkatlice izlemek ve imkanlar üzerine biraz kafa yorup
    arastırma yapmak.
    E peki bu teknolojilerin varlıgını bilmenizin size ne yararı olacak diye
    düsünebilirsiniz. Aslında hiçbir yararı olmayacak! Yani bu tip teknolojilere karsı
    tamamen savunmasızsınız ve komplo teoristleri gibi aluminyumdan yapılmıs bir
    sapka kesinlikle yardımcı olmuyor. Hiç bilmediginiz birseyin sizi öldürmesi onun
    varlıgından haberdar olmadıgınızdan dolayı oldukça kolaydır, ancak eger bilgi
    sahibi iseniz bu sizin için görünmez kalkan vazifesi görecektir.
    Bu tip yazıların içinizde olusturacagı endise ve korku hissi zaten sizden bunları
    okudugunuz zaman vermeniz beklenen karsılıklardır! Sadece korkun diye bunca
    teoriler yada teknolojiler göz önüne seriliyor. Çünkü korktugunuz ve kendinizi
    çaresiz hissettiginiz zaman ilk olarak kime basvuracagınızı biliyorlar:
    Devletinize! Amaçta bu zaten. Devletler bu tip seyleri kullanarak sadece gözdagı
    verir ve koyunların güvenlikleri için eteklerinin altında toplu halde kalmalarını
    saglarlar. Problem: Tehlikeli Silahlar - Reaksiyon: Korku ve Endise - Çözüm:
    YEN4 bir XYZ! Yeni bir anayasa, yeni bir silah sistemi, yeni bir adalet sistemi,
    yeni bir ordu düzeni, yeni bir polis düzeni, yeni bir kıl-yün-tüy! Hepsi aynı
    sekilde oturtturulur: halk üzerinde korku ve endise yaratılarak. Bunun içinde
    forumlar, bloglar, medya ve diger anonim (devlet ajanı oldugunu iddia edenler)
    kaynaklar kullanılır. Haberler önce bir "voaav" etkisi yapar ardındanda
    okuyanları korku ve panik sarmaya baslar. Böylece operasyon basarıya ulasmıs
    olur.
    Artık internet sayesinde tarih ve olaylar istendigi gibi manipule edilerek halka
    istenen seyler kolaylıkla unutturulabilir yada yeni ve hafifçe degistirilmis
    versiyonlarla gereken indiksüyon uygulanır. Bu yüzden dijital medya koyunlara
    çıg gibi sunulmaya ve gerçek kitap, dergi yada gazeteler ortadan yok olmaya
    devam etmekte. Okul kitapları yok olmakta ve yerlerini IPad cinsi sekilli
    cihazlarla PDF dosyaları almakta. PDF sisteminin en önemli özelligi e-kitapların
    zaman ayarlı bomba gibi belirli bir süreden sonra kendilerini imha etmeye programli olmasi.
    Tümünü Göster
    ···