/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    Pis kafirler insanları kandirisiniz
    ···
  2. 27.
    +2
    sabah olur olmaz toparlandım. artık bu işin beni aşacağına karar verdim. pılıyı pırtıyı topladım ve bağ evini terkettim. bir an önce eve gidip olayı enine boyuna aileme anlatmalıydım. onlar bir çözüm bulurdu. merkezdeki eve geldiğimde evde sadece annem vardı. mutfakta birşeyler hazırlıyordu. anne dedim seninle konuşmam lazım. tamam evladım dedi. aldım karşıma en ince ayrıntısına kadar anlattım. dedim bana akıl ver ne yapmam lazım. annem karşımda durdu öylece. bir şeyler düşünüyor gibiydi. sonunda konuştu. "kolayı var evladım. kendini öldür kurtul!" şok olmuştum. panikle sağıma soluma baktım. "anne ne diyorsun" dememe kalmadan bir kahkaha koptu. "ya ne uğraşyorsun işte öldür kendini rahatla" dedi tekrar. yumdum gözlerimi. tekrar ve tekrar ayeti okumaya başladım. kolumdan tutulup sarsıldığımı hissettim ama bırakmadım okumayı. ikinci kez daha şiddetli sarsıldım. dayanamayıp gözlerimi açınca annem ayakta şaşkınlıkla bana bakıyordu. "oğlum delirdin mi ne yapıyorsun" dedi. gerçek ile hayal birbirine girmeye başlamıştı. "bilmiyorum anne, belki de delirdim" dedim. bir kez daha ama bu sefer anneme olayı anlatmaya başladım. uzun uzadıya dinleyince "herhalde hastaneye yatırır" diye düşünürken hiç beklenmedik bir şey dedi. "teyzenlerin yanına gideceğiz, orada bunun çaresine bakarız". gerçekten de çaresi oradaydı.
    ···
  3. 28.
    +3
    Nas sureside okusaydın iyiydi
    ···
  4. 29.
    +1
    Tırstırdın bin
    ···
  5. 30.
    +1
    Tüylerim tiken tiken rez
    ···
  6. 31.
    +1
    bi bitmediniz dıbınakoydumun deli cincileri
    ···
  7. 32.
    0
    sıkıntıdan rez
    ···
  8. 33.
    0
    tam bitti ezan okuncak şimdi REZiztans
    ···
  9. 34.
    +3
    sonunda memlekete yolculuğa çıktık. annem kafasına beni bir hocaya göstermeyi koymuştu. hacı hoca tayfasına da bir taraftan inanmıyor ama diğer yandan bir umut diye içimden belki çözüm olur diyordum. memlekete vardığımızda teyzemlere gittik. bir gün istirahat ettikten sonra bizim oraların tanınmış bir hocasına beni zütürdüler. kafada neler neler kurdum ama gittiğimde kurduklarımın ne kadar boş olduğunu anladım. ne filmlerdeki gibi dualarla dolu duvarlar ne kasvetli ortam vardı. tek katlı bahçeli bir ev, bahçesinde vişne ağacı vardı, hoca desen ellilerinde alalede bir adamdı. ne sarığı vardı ne cübbesi. önceden teyzemler hocaya olayı az çok anlamış. kapıda karşıladı bizi içeri aldı. salona geçtiğimizde gençten bir adam vardı. oturuyordu. ellerini birleştirmiş sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. hoca siz oturun bu dostlarla az işim var dedi. bu dostlar deyince içerideki odaya hafifçe kafamı uzattım. orada da genç bir kadın vardı. kafada denklemi kurdum hemen. herhalde karı kocaydı bunlar. hoca omzuma dokunup, "senden bir isteğim var, kapıdan içeri bir iki adım atıp geri dön dedi. neden istediğini anlamadım ama tamam deyip odadan içeri bir adım attım. kadın oturduğu yerden bana bakıp gözlerini yere doğru eğdi. geri çıktım. sonra hoca gence dönüp Ahmet bak bir şey olmadı. bir de sen gir dedi. genç adam ayaklanıp içeri girer girmez kadın"köpek, hayvan herif, seni parçalayacağım" diye çığlıklarla saldırmaya başlaması ile genç adam korkudan hemen geri çıktı. biz annemle bir köşeye oturup olan biteni izlemeye başladık. hoca gence " bak, demek ki yapılan sana has, erkeklere özel olsa az önceki çocuğa da saldırırdı." genç başladı ağlamaya " aman hocam ne yap ne et boz bu büyüyü." o anda kadın odanın dışına gelmişti. "hayvan herif, sevmiyorum seni ne büyüsü" diye haykırırken hoca birden döndü. "ellerin bağlansın" dedi. kadının iki eli bileklerine yapıştı. "gözlerin bağlansın" dedi ve kadının gözleri kapandı. belin bağlansın deyince kadın yere yığıldı. hoca kızın başına gidip bir şey okudu. bu sefer ilk söylediği sıradan geri geri "belin açılsın, gözün açılsın, elin açılsın" dedi. kız ayaklandı ama saldırganlığı kalmamıştı. o an hoca beni şoke edecek şu sözleri söyledi. "ben eşine yapılan bu büyüyü çözemem. dermanın ben de değil."
    ···
  10. 35.
    +3
    bizim kafada hoca dedin mi her naneyi çözer diye yer etmişti. bir korku sardı. ya bana da ben sana derman olamam haydi yallah diye yollarsa! genç karısını da alıp gitti. hocayla baş başa kalmıştık. evet genç dedi, anlat bakalım. o yaşananların birikimi, ha delirdim ha delireceğim korkusu, bir de bu olaylara garip bakmayacak birisini de bulmanın heyecanı ile ne varsa anlattım. anlattıkça rahatladım. dedim hocam olan biten bu. adam gayet sakin dinledi. tamam dedi, sırtındaki atleti çıkar bana ver. şimdi mi, deyince evet dedi. anneme baktım o da kafasıyla onaylayınca, tişörtü çıkarıp atleti verdim. ne yapacağına dair en ufak bilgim yok. adam odaya gitti. on dakika sonra çıktı. eh, şimdi dermanınız ben de değil diyecek diye beklerken hoca olayı anlatmaya başladı.
    ···
  11. 36.
    +3
    "bak evladım. senin durumun biraz farklı. senin göz perden çocukken bir nevi açıkmış. çoğu kimsenin bu durum devam etmez, çocukken olanları da aman aman hatırlamaz. zaten olması gereken de budur. ama sen hem çocukken olanları hatırlamış hem de gençliğinde görmeye devam etmişsin. zannetmişsin ki karşındaki tek varlık. ama aslında sen karşı tarafta ne varsa görmüşsün. onlar bunu farketmeseydi çok sorun olmazdı ama onlarda senin onları görebildiğini anlamış. bundan hoşlanmazlar. onlar başkalarını görünmeden izlemeyi severler ama bu kendilerine yapılınca farklı şeyler denerler. bundan sonra tercih senin, görmek özel bir yetenektir. herkese allah nasip etmez. istersen kalsın ama sıkıntılarla uğraşmayı göze alırsan, istersen kapatalım bu perdeyi kimse kimseyi görmesin. anlayacağın bu yolun sonu ya evliyalığa ya deliliğe çıkar. tercih senin"
    ···
  12. 37.
    +2
    hoca anlattıkça gözüme çok güzel göründü bu yetenek. o korkunç olayları yaşayan sanki ben değilim. tam ben daha ağzımı açıp fikrimi söyleyecektim ki annem atladı hemen. " aman hocam kapatalım gitsin. evliyalığı da kalsın deliliği de" diye. anne yüreği tabi. hoca da kafasıyla onayladı. kalkıp odaya geçti. hemen sonra döndü. elinde küçük bir muskayla. "evlat bunu sen al, bu olayların başladığı yere git. uygun bir köşeye bırak. gerisini ben hallederim. ama bak, seni deneyecekler. üç kere yanına gelecekler. seni zütürmeye çalışacaklar. özellikle bir su akıntısının üstünden atlatmaya çalışacaklar. sakın ha sakın atlama. bunları yapabilirsen ne sen onları göreceksin ne de onlar sana musallat olacak. unutma, üç kere kapına gelecekler." yarı anladım yarı anlamadım ama kafamla onaylayıp muskayı da alıp çıktım. gideceğim yer belliydi. baltalı ayakların olduğu o eski eve, herşeyin başladığı noktaya gidip muskayı yerleştirecektim. çağırma, sudan atlatma faslına sonra bakardım. yola koyuldum.
    ···
  13. 38.
    +1
    tuhaf amk yaz sen rez
    ···
  14. 39.
    +1
    iyi yazıyon takip artı şuku ama yarıda bırakırsan seni sülaleni ve nick6 nı gibertirim
    ···
  15. 40.
    +1
    yazacaksan yaz ara veriyorsan söyle bekletme boşa
    ···
  16. 41.
    +1
    her şeyin başladığı o noktaya, çocukluğuma, o ahşap eve, iki ayağın yanına dikilmiş baltalı görüntünün zihnimde belirdiği ana dönüyordum. elimde hocanın verdiği muska vardı. evin bir köşesine bırakıp arkamı dönmeden kaçacaktım. gerisini de hoca halletsin artık diye geçirdim içimden. ana caddelerden dar sokaklara girdim. sonunda eskimeye yüz tutmuş mahalleme ulaşmıştım. eve her yaklaştığımda muskayı avucumun içinde daha bir sıkıyordum. "sadece bırak ve kaç" tekrar tekrar bu cümleleri içimden geçiriyordum. ta ki evin önüne gelene kadar. orada ağzımdan farklı bir cümle dökülüverdi. "hasgibtir lan!". ortada ev mev yoktu.
    ···
  17. 42.
    0
    anasına söv kaçar panpa
    ···
  18. 43.
    +1
    bizim bina da eskiydi ama duruyordu. oysa ki yanımızdaki o köhne ev yıkılmış ve yerinde yeller esiyordu. muskayı da öylece orta yere bırakamazdım. ne yapacağımı bilemeden etrafa bakınırken arkamdan yaşlıca bir kadının sesi geldi. "sen hacı ibrahimlerin torunu değil misin sen?" arkamı döndüm eskiden bizim karşı komşumuz durdane teyze. yaşlanmış gitmiş iyice. "evet teyze benim" dedim. yanına gittim. ananlar ne yapar babanlar ne yapar faslından sonra ben dolaylı olarak konuyu açtım. "teyze evi yıkmışlar ne zaman yıktılar?" "hiç uğradığınız yok ki mahalleye, ohooo çok oldu ora yıkılalı." içimden diyorum işim olmasa daha da uğrar mıyım buralara diye ama el mahkum dinliyordum ebeyi. bir ton laf saydı aradı. belli ki sohbet edecek adam arıyordu. ama bir cümleyi arada yakaladım. "... yaramadı bu ev onlara, zaten rahmetliye de yaramamıştı. torunlarına mı yarayacak sanki.". yanına oturdum. "rahmetli kim teyze?" teyze buruşuk çenesi ile biraz geviş getirir gibi hareketler yaptıktan sonra devlet sırrı söyleyecekmiş gibi ballandır ballandıra anlatmaya başladı olanları. her kelimesinde kayıp parçalar yerine oturdu. sonunda bana görüneni ne olduğunu ve muskayı nereye atacağımı biliyordum.
    ···
  19. 44.
    0
    Rezerved
    ···
  20. 45.
    +2
    evin ilk sahibi ahmet diye bir adammış. kimi adam alkoliklikten kalkar hacı hoca olur ya, işte bu adam tam tersi. bir kız sevmiş. evi sırf onun için yapmış. kız başkasına yar olunca kafa gitmiş bu rahmetlinin. içkiye bulaşmış. ailesi unutur belki diye başkasıyla evlendirmiş, atta adam çoluk çocuğa karışmış ama nafile. her gün zil zurna her gün deli. sonunda karısı çocukları almış kaçmış. adam tek başına takılmaya başlamış. ebenin söylediğine göre "ama günahını da almayayım rahmetlinin" eklemesiyle de rahmetli kumara da bulaşmış. bir alacak verecek mevzusu olmuş. intihar mı cinayet mi bilinmez ama adamın bir gün cesedi bulunmuş evde. diz kapaklarından aşağısı yokmuş. kan kaybından gitmiş. sağ elinde de balta varmış. "oduncuydu zaten rahmetli, tüm mahalleli odununu ondan alırdı" dedi. polis evi detaylı araştırınca adamın bacaklarını evin arkasındaki kuyuda bulmuş. oraya nasıl gittikleri tam muamma. ne kadar alacaklı varsa cinayet şüphesi ile alınsa da sonuç çıkmamış. hepsi beraat. "ama ahmet de deliydi haa, sürekli evde kendi kendine konuşurdu" diye devam etti nine. "nasıl konuşurdu teyze, hele bir anlat, ne derdi?" kadın durdu. olmayan evin olduğu yere doğru baktı. "karısı gittikten sonra baya bir sonra tabi, durdane hanım yemek yaptı akşam gelin dedi. bizim bey de komşumuz ayıp olmasın, bak barışmışlar galiba diye gidelim dedi. tamam dedik ne bilelim. kapıyı açtı bu deli, içeride bir yemekler bir yemekler. hanımı yok yalnız ortada. burada o da diyor ama biz göremedik o an. bizim bey başladı yaprak dolması yemeye ben de bir tane alayım dedim." ee teyze sonra dedim merakla. "o an bi besmele çektim bir baktım dolma falan değil, bildiğin at takunu sarmış dolmaya koymuş önümüze. bizim bey hapur hupur yiyor. bir bağırdım, kalktık hemen. bizimki anlamadı olanları, ben de söylemediydim tiksinmesin diye ama oğul bir tuhaflık vardı adama." üniversitede bunlara karşı kendimi korumak için araştırma yaparken bir bilgi edinmiştim. ruhaniler belli bir süre geçince sahipsiz eşyaları sahiplenirlermiş. anlaşılan o ki, bu evi içinde ahmet beyle birlikte sahiplenmişlerdi. teyze dur durak dinlemeden anlatırken ben avucumda muskayı sımsıkı sıkarak asıl sorumu sordum. "teyze bu kuyu hala evin arkasında mı?"
    ···