1. 1.
    +1
    hazırlanıyorum.

    her gün saat 7de kalk, ekmek arası yanında kola göm. duş al 5-6 kazak 3-4 gömlek 2-3 kotu farklı şekilde kombine edip, aynı yoldan durğa yürüyüp dolmuşla dershaneye gidiyordum.

    yine çıkmışım sabah 7:40-50 durağa yaklaşıyorum gözlerim iyi görmüyor, gözlük de kullanmıyorum, uzaktan yüzünü çıkaramasamda orta boylu esmer geniş kalçalı bi kız bana bakıyor kafası dönük bildiğin kenetlenmiş bana.

    o sıralar heves etmişim saçları uzatmışım ama saçları bi görseniz fransız hakimlerinin beyaz perukları olur ya onun siyah hali amk çok ilginç bakan da genelde o yüzden bakardı. yine saçıma bakan biridir diye aldırış etmeden durağın arkasına doğru gittim.

    durağın yan tarafından esmer kız geldi yaklaşınca farkettim liseden bir üst dönemlerden cemre. kendisiyle sohbetim vardı severdi beni hemen geldi yanıma " aaa amuagoyim napıyosun?"

    cemre hafif balık etli siyah dümdüz saçlara sahip ortalamanın üstünde bir kızdı, yalnız kendisi bizim apartman görevlisinin kızına benzediği için bilinçaltım sebepsiz yere mesafe koyuyordu kıza.

    şaşırdım tabi cemreyi görünce "iyiyim sen nasılsın" vs muhabbet açtım. odtü iktisat mı ne kazanmış arkadaşları arabayla alıcakmış duraktan onları bekliyormuş. konuşurken benim mezuna kaldığımı dershaneye gidiceğimi öğrendi dedi istersen seni de bıraksınlar.
    ···
  2. 2.
    +1 -1
    önce nezaketen reddettim , ardından enayimiyim kabul ettim tabi.

    biraz daha bekledik uzaktan mavi bi honda yaklaştı durdu cemreyle yürüyoruz araca doğru. ön koltukta bi kız oturuyor o da kim yine üst dönemlerden gökçe. bu kıza nasıl hayrandım o sıralar görünce nasıl heyecan yaptım sanki direk sevişicez.

    gökçe uzun boylu bembeyaz saçları tilki rengi gibi kızıl-kahverengi fit bi kızdı.

    saçma bi gülümseme belirdi yüzümde engel olamıyorum. aracın yanına geldik, cemre hemen beni tanıştırdı araçtakilerle zaten bi gökçe bir de aracı süren eleman vardı arabada arka koltuğa yerleştik ilerliyoruz.

    gökçe direk "seni görüyordum okulda biliyorum falan" dedi konuşmaya hevesli dedim içimden o gazla sorular soruyorum konuşuyoruz ediyoruz, espriler falan yapıyorum aracı süren elemanda dahil bayağı bi güldürdüm.

    dershaneye yaklaşırken gökçein telefonu çaldı konuştuktan sonra, cemreye bla bla akşam eve çağırıyor gideriz dimi dedi cemre evet gidelim ya derken ,konuşma yapılırken kulak misafiri oldum ayıp olmasın diye midir bilemiyorum, amuagoyim sen de gelsene eğleniriz dedi.

    şakam yok direk "tamam olur ne zaman" dedim. cemrede şaşırmış olacak gözleri açıldı aniden "ıı bilmiyorum gökçe öğrenir sana mesaj atarız o zaman" dedi numaramı verdim o sırada dershaneye gelmişiz indim dershaneye gittim.
    ···
  3. 3.
    0
    gün boyunca mesaj atmayacaklar, iptal oldu vs bir cevap bekliyorum saat 19:00 civarı cemreden mesaj geldi saat 8-8:30 gibi yine durakta buluşalım bizi o arkadaş gelip alıcakmış.

    hazırlandım bi güzel durakta cemreyi bekliyorum. arkadaşı geldi arabayla tanımadığım 2 kişi daha vardı zor sığdık ettik ama sonunda eve geldik.

    ev bildiğimiz öğrenci evi fazla eşya yok iki üç koltuk etrafta küçüklü büyüklü sehpalar hafif tozlu her şey.

    içerdekilerle tanıştık müzik şu bu hafif sarhoş olmuşum.

    gökçe etekli bi elbise giymiş karşımdaki koltukta oturuyor ve oturup kalktıkça eteği açılıyor. benim de hoşuma gitti bahane arıyorum ayağa kaldırmak için, sürekli dans edeli hadi diyip kaldırıp oturtuyorum falan ama kız sarhoş değil, sağlam bünyesi varmış diyorum kendimce.
    ···
  4. 4.
    0
    ben iyice kendimi kaybetmeye yakın tam da hatırlayamıyorum ama gökçe "elimi tutmak bana yakınlaşmak için bahane bulmana gerek yok" dedi veya benzeri bir cümle kurdu.

    duyar duymaz erekte oldum ,belli olmasın diye hemen oturdum yakındaki bi yere. yavaştan millet ya sızıyor ya da odaya çekiliyor. salonda tvden deli gibi zap yapan şişman çocuk koltukta uyuyan bi kız haricinde bi ikimiz kalmışız.

    gelsene uzanalım biraz diyip odalardan birini zütürdü beni. içimden "aha amuagoyim gibicen kesin bu kızı aslansın kaplansın" diyorum bi taraftanda cüzdanda prezervatif var mı onu düşünüyorum. sonradan minareyi çalan kılıfını hazırlar dedim bu sırada odaya geldik yatağa uzandık.

    yüz üstü uzanmışım, gerisini hatırlamıyorum.

    sabah olmuş. gözlerimi açıyorum nasıl açıyor...
    ···
  5. 5.
    0
    gözlerimi açıyorum nasıl acıyor...

    karşımda bir pencere içeri ışık giriyor tam gözüme gözüme. saniyeler geçtikçe vucudumun tümünü yavaş yavaş hissediyorum...

    midem yanıyor ağzım kurumuş susuzluktan. sırtımda bir ağrı ama nasıl bir ağrı, ninenizin örgü için kullandığı şişleri düşünün onları saplayıp saplayıp çıkarıyorlar öyle.

    elimle güneşi engellemeye çalışırken etrafa göz atıyorum. son hatırladığım gökçeyle odadaydık ama bu oda o oda değil.
    ···
  6. 6.
    0
    kenarda küçük bi komidin, açık bi ütü masası eski bir buzdolabı var. ben de yatakta değil küvetin içindeyim.

    korkuyorum doğrulmaya, kalkmaya çalışıyorum küvet devriliyor yana doğru düşüyorum sürünerek komidine gidiyorum, komidinden destek alıp ayağa kalkıyorum daha da şiddetli acıyor belim.

    yavaş yavaş kendime gelmişim, ulan diyorum böbreği falan mı aldılar kızgın yağ sanki içimi dağlıyor gözlerim doluyor aniden, yine korku kaplıyor içimi.

    elimi arkaya zütürüyorum yavaşça dönüp bakıyorum sol tarafım kan, kıpkırmızı komple elimle dokunamıyorum yere düşüp ağlıyorum ama gözyaşı gelmiyor o kadar susuzum.
    ···
  7. 7.
    0
    nasıl korkuyorum anlatamam, çaresizim aklıma kardeşim annem geliyor niyeyse dahada ağlamaklı oluyorum tek istediğim bi yerlerden su bulup içmek kapıya yöneliyorum.

    kapı evin salonuna açılıyor, salon camı kırık etraf, duvarlar kan birileri boğumuş belli . ilerde metal dişçilerin kullandığı malzemelere benzer aletler dibinde bir ceset.

    ceset parçalanmış kafatası yarılmış beyni resmen dışarda, suratı gövdesi paramparça. elim ayağım güçten kesiliyor yere düşüyorum duvardan güç alıp o korkuyla dış kapıya yöneliyorum.
    ···
  8. 8.
    0
    dış kapı hafif aralı içeriye ışık giriyor. kapıyı açıp atıyorum kendimi yere.

    kafamı kaldırıyorum etrafta ne bir ev var ne bir insan. dümdüz bozkır iriki ufaklı tepeler bi toprak yol var.

    diğer tarafa çeviriyorum kafamı, kapısı açık kaputun önünde ve ön camda kan izi olan bir pick up.

    susuzum açım midem yanıyor hemen araca doğru yönelip bağırıyorum bu sırada kmse var mı yardım edin diye ağlayan bi şekilde.

    açık kapıdan içeri bakıyorum koltukta ve direksiyonda da kan izi var. kapının yanındaki bölmede bir şişe su buluyorum hemen içiyorum.
    daha iyi hissediyorum kendimi, ağlaya ağlaya zor da araca koltuğa oturuyorum.
    ···
  9. 9.
    0
    ilk aklımdan geçen aracı çalıştırıp buradan gitmek. ama anahtar yok. evin içindedir diye düşünüyorum. korka korka eve girip masaların üstüne koltuklara çekmelere bakıyorum. kafamı diğer tarafa çeviremiyorum paramparça bi ceset gördükçe midem bulanıyor ama midem bomboş kusamıyorum.

    salonu es geçip mutfağa giriyorum musluğu açıp kana kana su içiyorum elimi yüzümü yıkıyıp çekmeceleri karıştırıyorum. orta boy bi bıçak buldum kendimi korurum düşüncesiyle elime alıyorum.

    neredeyse baılacak her yere baktım yok anahtar ve deli gibi yorgunum koltupa yığılıyorum elimde bıçak.

    cesetin parçalanmış yüzüyle göz göze geliyorum.
    ···
  10. 10.
    0
    o an aklıma geliyor ya pick upın sahibi bu adamsa.

    sinirlerim bozulmuş nasıl ağlıyorum dudaklarım titriyor küfrediyorum. cesedin ceplerini karıştırıyorum cüzdanını buluyorum önce sonra anahtarı. anahtarı bulur bulmaz koşa koşa pick upa yöneliyorum. yarı yolda sırtımın acısından yere düşüyorum 30 saniye kadar yerde ağladıktan sonra ayağa kalkıp pick upa biniyorum.

    çalıştırıyorum toprak yoldan ilerlemeye başlıyorum. bu sırada cüzdanı açıp karıştırıyorum, içinden kimlik biraz nakit kredi kartları ve tabipler odasının bir kartı çıkıyor.

    bu huur çocuğu demek beni bu hale sokan diyorum. ama bir yandan da ne oldu diye düşünmeden edemiyorum. acaba anlaşmazlık mı çıktı? anlaşmazlık çıktıysada neden öldürüp cesedi parçaladılar? yüzünü tanınmasın diye parçalamış olabilirler o aman niye cizdanını bıraktılar veya neden gögüs kafesini açıp paramparça ettiler?
    ···
  11. 11.
    0
    bu sırada dikkatim dağılmış olucakki yoldan çıkıyorum hemen toparlıyorum kendimi. uzaktan bir toz bulutu yeşil-siyah bir jeep buraya doğru geliyor.

    aracı durdurup iniyorum bağırmaya başlıyorum. gözlerim iyi görmüyor ama yaklaştıkça farkediyorum ki bu askeri bi araç. araç yanıma geliyor benden 15-20 metre uzakta duruyor. içinden 3 asker bir de komutanları benzeri onlardan daha yaşlı bir adam çıkıyor.

    askerler silahlarını bana doğrultmuş durumda. ben ağlayarak yardım istiyorum. diğerllerinden daha rütbeli adam elinde silah yanıma geliyor yavaşça ben yalvarıyorum bu sırada.

    silahını bana doğrultmuş bi şekilde sırtını aç diyor. sırtımı açıyorum tamam tamam diyip iç geçiriyor. ne oldu sana diyip askerlere silahlarını indirmesini emrediyor.
    ···
  12. 12.
    0
    omzundan yardım alarak araca doğru yürüyoruz. biraz daha sakin ve güvende hissettiğimden olsa gerek algılarım açılıyor.

    bana yardım eden adamın üniformasının paçası yırtık kan izleri var. askerlere yaklaşıyoruz onlar beni araça yerleştiriyor. askerlerin ellerinde ve üzerlerinde de kan izleri var. sürekli camdan dışarı bakıp bişeyleri kontrol ediyorlar.

    gariplik olduğunu farkediyorum. derdimi anlatmaya çalışırken rütbeli beni susturuyor. "biliyoruz biliyoruz... asyada bilmeyen kalmadı zaten diyor" ben iyice meraklanıyorum benim başıma gelenleri bütün asya nereden bilebilir ki?
    ···
  13. 13.
    0
    "neyi nasıl nereden biliyorsunuz?" diyorum. ön koltuktan arkaya dönüyor göz göze geliyoruz. "bugün kurtardığım 6. kişisin o delilerden bahsediceksen hiç bahsetme daha iyi" diyor.

    acılarımı, açlığımı unutturuyor merakım "ne delisi?" diyorum.

    tekrar dönüp bana bakıyor "yoksa.." duraksıyor aniden "senin haberin yok mu?" diyor.

    ben neyden haberim yok mu ne diyorsunuz diye soru yağmuruna tutuyorum adamı.
    ···
  14. 14.
    0
    "son 3 gündür neredeydin?" diyor.

    ben tarihi soruyorum hemen bir gariplik olduğu kesin. 28i diyor adam.

    benim dershaneye gittiğim gün ayın 25iydi o günden beri baygın mıyım? ben baygınken başıma neler geldi? daha da önemlisi dışarda neler oldu?

    kekemeleyerek " ben en son 25ini hatırlıyorum diyorum"

    adam derin bi nefes alıyor ve anlatmaya başlıyor.

    ilk önce anahaberlerde morgda canlanıp diğer cesetleri yiyen adamın haberini görmüşler ardından hastanelerden kaçan insanların diğer insanları ısırdığı ülke çapında yeni bir kuduz bir virüsü salgını olduğu haberi gelmiş. olağan üstü hal ilan edilmiş ve evden çıkma yasağı gelmiş. son 11 saattirde hiç bir türlü haber alınamıyormuş yalnızca askeri üsler kendi aralarında telsiz görüşmesi yapıyormuş ve anlaşılan o ki şu an bütün asyada bu virüs etkisini göstermekteymiş.

    bunları duymamla tekrar ağlamaya başladım aklıma ailem geldi. bu sırada yanımdaki askerin de gözünden gözyaşları geliyordu...
    ···
  15. 15.
    +1
    @42 hikaye bi yere kadar gerçek. gerçek isim kullanmayayım dedim değiştirmeyi unutmuşum editledim hemen.
    ···
  16. 16.
    +1
    bana ilk bu virüsü kapanlarla nerede karşılaştığını o günden bu yana kurtakdıklarını ve bana onlarla karşılaşmadığım için şanlı olduğumu söyledi.

    dediğine göre şehir dışındaki hava üssünü izole etmişler ve hayatta kalanları orada topluyorlarmış. orada hekimlerin yemeğin ve suyun olduğunu gittiğimizde beni kontrol ettirdikten sonra dahasını anlatabiliceğini söyledi.

    duyduklarıma o kadar şok olmuştumki acılarımı hissetmiyordum.

    bi taraftan ailemi düşünüyordum bi taraftansa gökçeyi, cemreyi, evdeki cesedi...

    acaba o adamı delilerden biri mi öldürmüştü? evdeki ve duvardaki kan izleri onunla delinin boğuşmasından mı olmuştu? peki hemen bir kapı ötemdeki deli neden bana zarar vermemiş veya ben uyandığımda orda değildi?
    ···
  17. 17.
    0
    aklımda sorular... yaklaşık 1.5 saatlik yolculuğun ardından üsse ulaştık içeri girdik. daha rütbeli biri gelip bana yardım eden adamla sessizce konuştu.

    tellerin arkasından ellerinde taslar, yerde battaniyeler, yastıklar bir iki koltuk su şiseleri büyük variller ve bir sürü insan duruyordu. kimisi ağlıyor kimisi uyuyor.

    beni bi odaya soktular yaşlı ve sivil giyinimli bir adam gelip üstümü çıkarmamı istedi yaralarıma baktı, pansuman yaptı. benimle hiç konuşmadan odadan çıktı. ardından iki asker geldi bana bir battaniye ve kap verip.

    "bunlara sahip çık ikincileri verilmeyecektir" dedi.

    saat tahminimce 4-5di yavaştan güneş batıyordu. tellerin ardına zütürmek üzere kapıya yaklaştık bana adımı ve mesleğimi sordular ilk yardım eğitimi alıp almadığımı yanımda neler getırdiğimi sordular, soruları yanıtlayıp içeri geçtim.
    ···
  18. 18.
    0
    içeri de güvende hissediyordum, bir yandan da tellerin arasında sıkışıp kalmak rahatsızlık veriyordu.

    acılarım biraz olsun dinmiş dinlenicek zaman bulmuştum. ama her şeyden önemlisi ailemi bulmalıydım...

    pisti ve hangarları bize ayrılmış olan yerleri gezdim fakat ne aileme ne tanıdık birine rastlayabildim tek gördüğüm yaşadıklarına anlam veremeyen bir kaç yüz oldu.

    dinlenmeliydim gördüğüm boşluklardan birine yerleştim, yanımda top sakallı elindeki telefona vurup birini aramaya çalışan 30lu yaşlarda bir adam oturuyordu.

    ona bakarken aniden bana döndü göz göze geldik mecburen merhaba dedim. "yeni mi geldin" diye sordu direk. anlattaım başımdan geçenleri, o bir üniversitede tarih alanında öğretim görevlisiymiş delilerle ilk defa ders sırasnda bayılan sağlık ekiplerini beklerken arkadaşlarını ısıran bir öğrencisi aracılığıyla tanışmış.

    etrafı süzdü, derin bi nefes aldı ,"tarih boyunca tanrı insanları dizginlemek amacıyla salgınlar, afetler yolladı... "
    evet dercesine başımı salladım , devam etti.
    "ama bu tanrının işi değil."
    ···
  19. 19.
    0
    devam etsem mi lan?
    ···