1. 26.
    0
    Herkes güneşli havadan faydalanıp tatil yapıyormuş sakin huzurlu bi ortam varmış ama kimse otelin kazan dairesinde her hafta bir kişinin işkenceyle öldürüldüğünü bilmiyomuş neden öldürüldükleri belirsiz ama bunu tüm işkenceleri seven ve pro bi şekilde yapan otel müdürünün kan kokusunu sevmesiyle bi alakası varmış yine bi gün otel müdürü birini yakalayıp kesecekken o adamın seri katil olduğunu ve çok iyi eğitilmiş bir ajan olduğunu bilmiyomuş ama kurban seçmiş onu seri katil oteldeki odasına girecekken maskesini takan otel müdürü arkadan elinde kürekle yaklaşmış tam kafatasının ortaya indirmiş küreği ama seri katil bayılmamış çünkü bu tür şeylere direnç kazanmış biriymiş müdürün elindeki küreği değişik bi hareketle alıp müdürün kafaya indirmiş müdür bayılmış odaya sokmuş ve müdürü yatağa bağlamış hiç çözemeyeceği bi biçimde ve son olarak gidip kamera kayıtlarını silmiş amacı müdürü kendi otelinde açlık ve susuzluktan öldürmekmiş aradan iki gün geçmiş müdür açlık ve susuzluktan baygınlıklar geçiriyo ve sayılı saatleri kalmış ölmeye polisler gelmiş bütün almanyayı aramışlar ama oteli aramayı düşünmemişler hiç müdürün ölüm vakti gelmiş ölmüş seri katil de demiş ki ilk defa seri olmadan birini öldürdüm kendimi tebrik ettim demiş ve ortadan kaybolmuş en son oteli arayan polisler müdürün öldürdüğü kişileri bulmuşlar ve bunu da müdürün yaptığını parmak izlerinden ve müdürün adamları öldürdüğü sırada kaydettiği ve sürekli kazan dairesinde bulunan kameradan çözmüşler en son müdürü de ölü bulan polisler bunu kim öldürdü diye aramaya başlamış seri katilin müdürün dişlerini söktüğünü farketmişler ve dişlerden birini odanın bi köşesinde bulmuşlar dişteki oarmak izinden katili bulan polisler hapse göndermişler seri katili ama o gece bütün polisler ölmüş bunu yapan ise hepsini ayrı ayrı izleyen bütün bu problemi hazırlayan bir gemi kaptanıymış olaydaki müdürü karısı ve kızıyla tehdit ederek her hafta birini öldürtüyormuş seri katil ise amerikanın CiA ajanıymış ve yakalanıp cezaevinde infaz edilmiş gemi kaptanıysa takıntı hastalığı olan eski bir ingiliz ajanıymış ve o da gemisinin güvertesinde uyuklarken ölü bulunmuş onu öldüren ise keskin nişancıymış hem de bir Türk ...
    ···
  2. 27.
    +1
    yattım Allah kaldır beni nur içinde yattır beni can bedenden ayrilirken iman ile kaldir beni
    ···
  3. 28.
    0
    adam olun binler
    ···
  4. 29.
    0
    Mini mini bir keko donmuştu pencereme konmustu
    aldım onu iceriye trek trek ötsün diye
    pıçağı cekerken canlandı
    cüzdanım bomboş kaldı
    ···
  5. 30.
    0
    Ey Türk Gençliği!

    Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. istiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

    Ey Türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

    Mustafa Kemal Atatürk
    20 Ekim 1927
    ···
  6. 31.
    0
    Beyler pisman olmazsiniz.. link halinde aticam linkten de gorulecegi uzere hikaye alintidir. begenip te sukulamayanin babasini essekler gibsin

    http://inci-yuvasi.blogsp...ikayesi-degildir.html?m=1
    ···
    1. 1.
      0
      http:// inci-yuvasi.blogspot.com.tr/2017/01/bu-bir-seri-katil-hikayesi-degildir.html?m= 1
      ···
  7. 32.
    0
    Rahmetini umarak 
    Günahkar bir dille; 
    Allah Azze ve Celle 

    Ya Rasulallah, 
    Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, 
    Kalbimizden seyrediyoruz seni. 

    işte 
    Bir yaşındasın, 
    Beni Sad yurdundasın 
    Sana süt anne olmadı kadınlar 
    Bu yüzden dargın bulutlar 
    Bir damla yağmur indirmiyor 
    Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sad yurdunda 
    Minicik bir bulut var gökyüzünde 
    Sana aşık...  
    Ayrılmıyor başucundan 
    Ve insanlar yağmur duasında...  
    Hz.Halime kucağına alıyor seni 
    Yüzünde bir gölgelik... Seni güneşten korumak için 
    Oysa minicik bulut gökyüzünde 
    Sana meftun, sana kilitli...  
    Ve dua eden rahibin kucağındasın 
    Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip 
    Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da 
    Ama sen unutmuyorsun 
    Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun 
    O minicik bulut ilişiyor bakışlarına 
    Büyüyor, büyüyor...  
    Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan 
    Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini 
    Çoğusu bilmiyor seni...  

    Altı yaşındasın 
    Medine-i Münevvere yolundasın 
    Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen 
    Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında 
    Sonra yolda, Ebvada öksüzlük karşılıyor seni 
    Mekkeye annesiz giriyorsun 
    Abdulmuttalip bir başka seviyor seni 
    Ebu Talip bir başka seviyor 

    Ya Rasulallah 
    Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında 
    Onlar anne deyince sen yere mi bakardın 
    Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebvaya 
    Kaç gece anne diye hıçkırdın 
    Efendim! 
    Senin yerine de anne dedik annemize 
    Senin yerine de baba dedik 

    Yirmi beş yaşındasın 
    Ve bambaşkasın 
    Kimse sana denk değil 
    Şefkat yayıyor kokun 
    Güven veriyor sesin 
    Sen muhafazid-ül Emin sin 

    Otuz üç yaşındasın 
    Dalga dalga rahmet var 

    Otuz beş yaşındasın 
    Hadi gel bekletme yar 
    iniltiler çalıyor kapısını göklerin 
    Hadi gel bekletme yar 
    Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin...  
    Hadi gel ey Yâr! 
    Nurdağına davet var 

    işte 
    Kırk yaşındasın 
    Hira Nur dağındasın 
    Cibril iniyor göklerden 
    Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor 
    Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan Ah! sın 
    Karanlık gecelerimize sabahsın 
    Sen Nebiyullahsın 
    Sen Habibullahsın 
    Sen Rasulullahsın 

    Niye incittilerki seni sultanım 
    Niye işkence yaptılarki sana 
    Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar 
    Himayesiz kaldın diye mi 
    Kabedeki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne 
     Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin diyişin 
    Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza 
    Başına pislikler saçılıyor 
    Başlar feda o mübarek başına 
    Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar 
    Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru 
    Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla 
     Bu koşan kimdir diye bir soru dolaşıyor boşlukta 
    Bu koşan kim? 
    Ve cevap veriyor biri: 
    muhafazid in kızı Fatımatüz-Zehra 
    Velilerin anası...  
    Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın 
    Sana yeryüzünde en çok benzeyen 
    Gülmesi sen, ağlaması sen 
     Ağlama kızım diyişin geliyor aklımıza 
    Niye çıkardılar ki yurdundan seni 
    Himayesiz kaldın diye mi 
    Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni 
    Seni yetim bulup barındıranı 
    Seni alemlere rahmet kılanı 
    Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun 
    Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun 
    Seni bizim elimizden kim kurtaracak diyorlardı 
    Sen, 
    Sen Allah! diyordun 
    Allah Azze ve Celle 
    Semayı haşyet kaplıyordu 
    Sen Allah! diyordun 
    Arş-ı Âla titriyordu 
    Bedir de Allah! diyordun 
    Üç bin melek iniyordu alaca atlarda 
    Yüz yirmi beş bin sahabi: 
     Anam babam sana feda olsun diyordu 

    Ya Rasulallah 
    Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun 
    Neccar Oğullarının küçük kızları seni görünce 
    Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi 
     Beni seviyor musunuz diye sormuştun onlara 
     Seni çok seviyoruz Ya Habiballah demişlerdi 
    Sen de: 
    Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum demiştin 
    Bu gün yaşayan gençler var 
    Neccar Oğullarının kızları diğil belki 
    Ama seni onlar da çok seviyor 
    Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar 
    Senden başka kimseleri yok 
    Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun 

    Altmış üç yaşındasın 
    Refik-i Âla duasındasın 
    Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu 
    Kenarları beyazdı 
    Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın 
    Ve mübarek ellerini dizine vurarak: 
     Görüyor musunuz ne kadar güzel demiştin 
    Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti: 
     Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver 
    Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile 
    istendiğinde katiyyen hayır demediğini bile bile 
     Peki dedin o zata 
    Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin 
    Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı 
    Aynı cübbeden yine yine diktirdiler 
    Ama giyinmek nasip olmadı 
    Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre nin diliyle: 
     Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne de evladımız olsaydı diyecekler 
    Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini 
     Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim 

    Sultanım! 
    Ey Medine minberinde ümmeti, ümmeti diye hüznü giyen sevgili 
    Ey Mekke mihrabında alemler hesabına Allah! diyen sevgili 
    Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey at ettik 
    Rabbinden bize ne getirdi isen amenna 
    Duyduk, itaat ettik 

    Ya Rasulallah 
    Sen hâlâ kırk yaşındasın 
    Ve hâlâ ümmetinin başındasın...

    Dursun Ali ERZiNCANLI
    Tümünü Göster
    ···