1. 19.
    0
    en sonunda farklı bir ortamda yeniden filizlenme imkanı bulmuştum. çok hoşuma gitmişti. evden çok az para geliyordu ama olsun. birkaç burs geliyordu ve yurtta kaldığım için idare edebiliyordum. hem ilerleyen zamanlarda yarı zamanlı iş bulup kafama göre takılabilirdim.

    müziğe ilgim eski zamanlardandır bende. orta okulda metallicanın, judas priestin, slayerın bilmem kaçıncı defa çekilmiş kasetini bulabilmek için mal mal aranmalar. bir konsere gideceğiz diye para bulmak için zütümüzü yırtmalar falan epey bir hayatımdaydı aslında müzik. bu konudaki yeteneğimi lise dönemi THM şan eğitimi alarak(ücretsizdi. katıldığım atolyelerden birinde 2 ay sürdü) geliştirmiştim. lise dönemi komün yapıya inanmamın en büyük sebeplerinden birisidir aslıdna metal müzik abiyane tabirle öğretileri toplum yapısını sorgulamaya itekler adamı. THM eğitimini ise ücretsiz diye aldım ama öğrendikçe sevdim. (aslen kırşehirli olmanın verdiği gen haritasınında bunda etkisi olabilir)

    1 sınıf şöyle böyle geçti. 2. sınıfta ise o sıra en şaşalı günlerini yaşayan metal müziğin revaçta olduğu dönemlerdi. karadenizde bile bir sürü emo hatun, siyahlı genç bulma mümkündü. bir dizi tevafuk dizisinden sonra bir grupta şarkı söylemem için davet aldım. grupta 2 vokal vardı biri ben diğeri ise yeni virajım a.y. . ayrıca orda bölgesel ligte tekrar basket oynamaya, çevre stklarında görev alamya başlamıştım. gayet keyifli zamanlardı. ilk stüdyoya girdiğimde çokta igili selam vermediğim a.y. ile soğuk görünüşlü ama ne olduğunu anlayamadığımız enteresan bir bağ oluşmuştu aramızda. ilk konser ikinci konser derken aramız iyileşti bu hatunla.

    birgün kafenin birinde otururken yalnız kaldık ve kızararak birbirimize baktık. sonrasında a.y. bana internet sitesinin birinde avuç içlerini birbirine yaklaştıran iki farklı insanın avuç içleri çok ısınırsa birbirilerine arşı bişeyler hissettiğinin kanıtı olduğunu okuduğunu söyledi ve elini uzattı. bizde deneyelim mi dedi. tabi dedim.(ama o sırada bana yazıldığını farketmedim. fena halde kendisinden başka bişey görmediğim ve bu kız bana bakmaz dediğim içn arkadaş ayağına kızla sohbet edip duruyordum) avuçlarımızı üst üste getirdik. aslında bir yanma oluştu ama ben amsalak - bişey olmadı? dedim. a.y ise - tekrar deneyelim bence bir yanma olacak demesine rağmen - yok ya bişey olmadı işte. yalan habermiş kızım gibi pişkin bir tavırla sonu öpüşerek bitmesi gereken bu harika anı itin zütüne sokmayı başardım.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 18.
    0
    geldi o ayrılık konuşması zamanı. ağlamaklı bir konuşma yaptı bana. hiç anlamadığım mevzulardan biridir ayrılan tarafken üzülmek. orda sızlayan şey neyse onun dıbına koyum demektende kendimi alamıyorum. sevgili e.k. ayrılmamız gerektiğini bana söyledikten sonra uzun soluklu bir ağlama sekansına girdi karşımda. o değil resmi olarak ayrıldığın kızı tesellide edemiyorsun. o sırada suratına senin ananı gibim böyle üzülecen madem gibtir git başka yerde ağla. kulağına eğiip gibtir et unutursun mu diyecem, anlayacağınız mal gibi kaldım içim acıyor hemde fena bir halde. mahalle gülüyle ne kolaydı halbuki bu iş karışacak görüşmeyelim dedikten sonra bir iki tane hasret ciksi ve bitivermişti kolayca. hem ona yatacak birini bulursun demek daha kolaydı.(böyle bişey demedim tabi) kızılaydan abimlere kadar o züt sancısıyla (abimler yenimahalle güzelevlerde oturuyordu o zamanlar) o kadar güzel yürüdümki ne zaman lan nasıl yürüdüm diye düşünüyorum, yürüdüğüm yerleri bile tam hatırlayamıyorum öylece gidiverdim eve. gırtlağımda bişey düğümlenmiş ama çözülecek gibi değil.
    vel hasıl görüşmeyi komple bıraktık e.k. ile sonrasında ne bir hasret konuşması, ne hal hatır sormalar vs. hiçbir tak olmadı yıllar sonra telefonumu eskilerden birinden bularak beni 1 defa araması dışında halada görüşmüş yada karşılaşmış değiiz.

    bu olaya kadar yaklaşık 18 sene yaşamış olan ben bu kızı gördüğüm andan son gördüğüm zamana kadar olan vakti (1 yıl civarı) sanki hayatımın tamamı gibi algılar olmuş ve ergen mantığı ile hayata küsmüş bir profilde sonradan çok ekmeğini yiyeceğim emo-gothic hatunlara hak verir bir mahiyette dolandım durdum.

    sonrasında annemin babasından kalma bir gecekonduyu adam edip içine oturma fikri çıktı annemden. bizde okey vererek başladık işe. yalnız evi bildiğin baştan yaptık ağzımın kenarında çıban çıkacak kadar amelelik ettim o evi içine oturulabilir hale getirmek için. evin banyosunun içine tekrardan 4 duvar ördük hatta. eski hali bildiğin kayaydı çünkü.

    evin yapımı hala oğlu ben ve abim tarafından yaklaşık 3 ayda bitirilebildi. tabi bu sırada öss oldu hava gavur amı gibi ısındı. geçmiş hayata fena halde kalın bir sünger çekildi, kitaplık güncellendi, fikirler güncellenmeye alındı falan. ev bitti bizde ağız tadıyla kendi eserimiz olan bu eve oturduk en sonunda.

    amelelik en çetrefilli aşk hastalığına bile deva imiş bu arada onuda öğrenmiş olduk. Ev bitince bendeki elem falanda kayboldu zaten. birde basketbola sokaklarda devam etmeye başlayınca farklı bir algı ile ölen içim yeniden filizlendi. sonra başladı gelecek kaygısı tabi. ilk önce öss kazanılmalıydı ve dersaneler ebesinin nikahı paraydı. sezonluk bir iş buldum o dönem halı yıkama fabrikasında. bu işte aynı yılı takip eden 4 sene boyunca yazları çalışmaya devam ettim. fena kazanmıyordum. 3 ayda dersane parası birikti. dersane ile parayı nakit vereceğimiz için sıkı bir pazarlık ile anlaştık ve eylül ayında başlayan dersaneye ekim ayının sonunda başlayamayı başardım. lise ortalamam çok iyi değildi(3.96) o dönem ek puan muhabbeti vardı ve bu ortalamam sebebi ile daha en baştan binlerce rakip(?) benim ön sıralarıma yerleşmişlerdi bile. daha aylar önce eğitim hakkını, dersanelerin halkı soyduğunu meydanlarda haykıran ben kendimi yoz kabul ettiğim bir sistemin içinde koşan atlardan biri olarak bulmuştum. Tabi bu durum çok koymadı bana çünkü eski fikirler güncelleniyordu ve neyin doğru olduğuna karar verememiştim hala.

    bu dönem biraz rutin bir çirkinlikten ibaretti. neticesinde öss'yi kazandım ve fıkraların aslında gerçek olduğuu öğreneceğim hayatımın en büyük tecrübelerini bana yaşatan karadeniz teknik üniversitesini kazandım. çokta mutluydum. çocukluğumdan kalma deniz sevdamı yaşatabileceğim harika bir kampüsü olan harika hocaları olan deni bilimleri fakültesine keyifle kaydoldum.

    en büyük aşk kazığı ve acısını, ahlaksızlığın kralını göreceğim bu şehirde tüm fikirlerim ve benliğim burda ikamet ettiğim yıllar içinde değişti. e.k. nın acısı unutulmuş üniversite kapısından içeri adım atılmıştı ve huzur benimleydi artık.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 17.
    0
    hava sıcaktı ama içim soğuktu hep. ölmüştü kelebek sürüleri. 4-5 günde bir buluşuyoruz. oda hatuna ulaşmayı becerebilirsem yada prenses hazretleri lütfedip beni isterse. e.k. da cep telefonu var ama normal ev telefonundan arayamıyorum. çünkü ev benim değil abimin evi. dökümlü gelen faturalar kontrol ediliyor pimpirikli abim ve yengem tarafından. ankesörlüden arayıncada açılmıyor telefon. hayatımda ilişki sıfatını başına koyabileceğim ilk münasebetim olması sebebi ile kızla karşılaşınca noluyor ya niye böyleyizde diyemiyorum. dik başlı sanki olan biten umrumda değilmiş gibi takılmaya devam ediyorum.

    iştahım kaçtı. sonra devam ederim.
    ···
  4. 16.
    0
    -sana dünyanın boş olduğu anlatırdım, aslında uğraştığımız işlerin bir ütopya olduğunu anlatırdım, sonrada git kendi işine yarayacak seni mutlu edecek şeyler yap derdim dedi. ironide ilginç amk gece benimle afiş asan kız sabahına karamsar böyle değişik cümleler falan
    - bunlar konu başlıklarıydı herhalde dedim bende, sonra yine sustuk. hatta e.k. 4-5 sigara yaktı o suskunlukla birlikte öyle sustuk yani. bende içimden geçiriyorum amk bir kıza yazılmayı bile beceremiyorsun senin laf yapan çeneni gibim gibi kendine sövmeler falan beklendiği üzere o gece minibüs dışında kıza hiç dokunmadım. en salak gecemdi ve sabahına e.k. yı sevmiyorum lan ben herhalde dedim kendi kendime.

    sora o uyrken evden çıktım. cebimde 1 defa dolmuşa binecek kadar para olduğu için ulusa kadar yürüdüm ve evime geldim öğlen sıralarında. okul falan hak getire tabi. birde eski evden çıkmışız babamla aramız bozuk falan abimlerde kalıyoruz. odam falan yok ki oturup düşüneyim noldu amk dün gece diye. salonda 50'li yılların modası baraklı bir 3'lü koltuğun üstünde yaşamacalar işte o dönem hayatım. basketbolda çıkmış hayatımdan. zaten ayakkabı top öbür evde. gidip almaya kalksam 2 saat yürümem lazım soğukta.bu arada mevsim ilkbahar mart ayları dolayları. ankarayı bilen bilir mart ayazı giber adamı. çok dışarda durursan elin yüzün çatlar alkolik gibi kırmızı kırmızı dolanırsın ortalıkta.

    bu muhabbetin üstüne 1 ay kadar geçti havalar ısındı. bende birkaç işte haftasonlarını geçirerek o döneme nispeten daha fazla para ile geziniyorum sokakta. ha birde öss muhabbeti var o zaman. 2 sınavlı sisteme geçilecek ama ne zaman geçilecek gibi dedikodular. millet harıl harıl dersanelerde. bende dersane falanda yok tabi. hocalarda bu bebeler öss ye hazırlanıyor diye serbest bırakmışlar bende hiç hazırlanmadığım bir sınavın okulda ekmeğini yiyorum. devamsızlık falan dikkat etmiyor kimse. bu 1 aylık süreçte ne afiş astım ne eylemlere gittim. ne forumlara katıldım, hiçbirşey yapmadım mal gibi evden çıktım iş varsa çalıştım yoksa kös kös gezdim, bebelerle buluştum falan epey kayıp bir dönem yaşadım. sonra artık bir uğrayım ne yapıyor bizim antikapitalist dinsizler diye içimden geçirip haftalık forumlardan birine girdim. e.k. ordaydı ve beni görünce kalabalığı yararak yanıma gelip yanağımı öptü. anlatamam o hissi. (tabi mahalle gülü ilede yolları ayırdık. hem mahalleden taşındık hem dedikodular vs. bunalmıştık iyice kopardık gitti yani o güzelim ilişkinin bağlarını.) içime kelebek sürüsü girdi amk. normalde kullandığım oksijenin 10 katı oksijen kullandım metabolizmayı doyurabilmek adına. sonra konuşmadan yan yana oturdk dirsek teması ile. forum bitti konuşulacaklar konuşuldu kavgalar edildi falan. sonra e.k. ile çıktık dışarı. - bu gece bende kal, geçen kaldığında güzel sohbet ettik yine çay koyarım hem sigarada içmem dedi gülümseyerek. bu defa atladım tabi naz yapmak falan yok - tabi dedim. valla haria olur. evine yürüdükk kızılaydan zaten yakın mesafesi 10-15 dakika sonra evindeydik. hava kararalı epey olmuştu. evde gene kimse yoktu. ev arkadaşı olduğunu biliyordum ama o kimse göremiyorduk bir türlü. çay konuldu şekersiz çaylar yudumlandı. içimden lan geçen gece gibi mal mal konuşma bu defa en azından ima et derken. - kız arkadaşın var mı dedi. - yok dedim. nerde benim gibi bir avareyle çıkacak cesur kadın? - bir ilişkiden ne beklersin dedi. o sıra aklımdan hiçbirşey geçemedi amk. bir ilişkiden hiçbirşey beklemiyordum çünkü. ilişki neymiş amk gibişip uyumuyor mu insanlar gibi yüzeysel bir yaklaşım hakim tabiatımda. - bilmem dedim. ne beklemem gerekirki? bunun üstüne aramızdaki muhabbetin ciks içermeyen bir versiyonunu anlattı bana. çakralar sonuna kadar açık olduğu için bu defa anladım ne olduğunu. tabi öyle o sırada kızın elini tutacam yok dudaklara yapışacam nerde o yürek! anladım ama içimde patlıyor bütün havai fişekler. e.k. cesur kızdı, fikirlerini kolay söylerdi insanlara, sevdiysede sevmediysede dökülüverirdi bu özelliklerini ilerleyen dönemlerde örnek almış olmam dolayısı ile epey hakkı vardır üstümde. orda öpüverdi beni. ama aklım gitti anlatamam. dünya pempeleşti resmen. teletapiler mantıklı yaratıklar oluverdi gözümde. herkes mutlu olsun amk ne var kavga edecek kıvama geldim o 3-5 saniye içinde. sonrasında tabi 1 yetişkin ve 1 ergen olarak sevişme hamleleri görmeye değerdi. benim başarısız üst çıkarma girişimlerimi(mahallenin gülü hiç eğitmemişti beni bu konularda kendisi ya çok az soyunurdu yada benim çıkartmama gerek kalmadan çırılçıplak kalıverirdi karşımda).

    sonrasında romantik komedi olabilecek türden bir cinsellik yaşandı. hayatımmın en keyif aldığım 2,5 ayını bu geceden sonra e.k. ile geçirdim. zil gibi aşıktım. hep mutluydum. komünizm falan hikayeydi benim için. zaten son dönemlerde kullanıldığımı hissetmeye başladığımdan beri sorgular olmuştum herşeyi buda tuzu biberi olmuştu. (o dönem aradığım şey toplumsal huzur değil kendi huzurum olduğunu çok sonraları farkettim.) zaten teoride harika ama prtaikte imkansız gördüğüm, birçok insani parametrenin ele alınmadığı bir terbiye yolu olarak tabir ettiğim yoldan iyice koptum. başka diyarlara daldım. başka yazarlar, başka liderler, başka sistemler ilgimi çeker oldu. Sonra hayatımda ilk defa bir ilişkinin soğumasına ve kopmasına tanık olacağım günlerin içinde buldum kendimi.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 15.
    0
    @13 adamsın.
    ···
  6. 14.
    0
    minibüse bindik o gece saat 1-2 sıraları. eylem dışında ilk defa dokunacağım e.k. ya tabi ağır sapık bir durum yok ergen aşkı işte saçına elin deyse eve gidip 31 çekesin geliyor benimkide öyle bir durum. yanyana oturduk sonra aldı gene bir sohbet hali bizi, vatanı kurtarmaktan sıkılmıyoruz bir türlü, düzene küfürlerin ardından marxın zütünü yalama sohbetleri geliyor, enternasyonel dünyanın bizlere sunduğu adaletsizlikler bla bla bla.

    minibüs eve kadar bırakmıyor tabi bizi. fedakarlık(?) 2 taraflı minibüs afişleri taşıyor sonra bizi belirli buluşma noktalarından alıp asacağımız yerlere kova ve fırçalarla bırakıp deponun önünden alıyor. bende şehre çok yakın bir yerlerde oturmuyorum haliyle. hatta gece eve dönmelerim genelde sıkıcı ve yorucu geçiyor. hele kış zamanı kalacak birini bulamazsam yolda donma ihtimalim bile var. bu durumdan sohbet esnasında biraz yakınıp vazgeçiyorum ancak e.k. bunu duyarak beni kendisinde kalmaya ikna ediyor. (o sahneyi görmenizi isterdim kız resmen ısrarcı oldu gel kal diye. ben amsalaksa naza çektimde çektim az kalsın vazgeçiyordu) o dönem kolej semtinde ikamet ediyordu e.k. evine hiç gitmemiştim daha önce. eve gittiğimizde evde kimse olmaması beni biraz ürkütmüştü. bunu çok iyi hatırlıyorum çünkü her ne kadar erkeğiz şöyle giberim falan edasıyla dolaşsamda ortalıkta, e.k. ile öpüşmeye bile dayanacak mecalim yok aslında. neyse eve girdik heyecan azami öldüm ölecem.

    alıştım bir 10 dk sonra falan. tabi 10 dk boyunca yalnızdım salonda kız üstünü değişti odasında vs. sonra çay koydu ikimize ne kadar illegalde takılsam o dönemler alkol sigara falan yok hayatımda e.k. da bu durumu biliyor tabi. vatan kurtarmaya şekersiz çay eşliğinde gecenin ebesinin dıbına kadar hatta amdan çıkıp gün ışığını görene kadar devam ettik sonra bir durulduk böyle mal gibi pencereye bakamaya başladık. e.k. bir sigara yaktı tam bu sırada. gece boyu sigaradan rahatsız olduğumu bildiği için yakmamıştı bu ilk sigarasıydı. rahatsız olduğumu görünce - sende değişiksin ha dedi bana. - bende ne alakası var spor yapan herkes sevmez böyle şeyleri dedim. - sonra sporun endüstriyelleşmesi gibi saçma bir konuya dalacaktım ki meğerse konuşulmak istenenin o olmadığını e.k. sözümü keserek ifade etti - alkol neden almıyorsun dedi. cevabım kesindi. - haram amk. hem zararlı ne işim olur. konu dine girecek diye o konuda yetiştiğim topluma falan girecektim tam, tekrar sözüm kesildi ve e.k. - karşılıklı alkol alabilsek sana çok şey anlatırdım dedi. tam bu sırada tekrar erekte oldum. ama fenayım canımın yandığını hatırlıyorum bu yüzden. tabi düşüncem kızın beni arzuladığı falan gibi cinsellik içermiyor. alkol alınca ne anlatacak onu merak ediyorum, bu erotizmde erekte olmama sebep oluyor. sordum tabi ne anlatırdın ki?
    Tümünü Göster
    ···
  7. 13.
    0
    bu sıcakta gibsen okumam
    ···
  8. 12.
    0
    dur okicam birazdan
    ···
  9. 11.
    0
    hikaye uzun amk. hem bu sıcakta manas destenını bile tekrar klavyeye alabilirim

    neyse ben devam edecem;
    ···
  10. 10.
    -1
    anan zaaaaaaa xd x dx d .ss.s.s.s
    ···
  11. 9.
    0
    destan yazmış amk
    ···
  12. 8.
    0
    (bkz: no man no cry ı sevmeyenler dernegi)
    ···
  13. 7.
    +1
    http://inciswf.com/1293985576.swf
    ···
  14. 6.
    +1
    durumumuz yoktu okuyamadım
    ···
  15. 5.
    +1
    sus yazma tamam içinden geçir gitsin.
    ···
  16. 4.
    0
    okuyanı gibiyorlarmış.
    ···
  17. 3.
    0
    okuyorum hala.
    ···
  18. 2.
    0
    düzenli bir ciks hayatım olmasına rağmen dönemin verdiği enerji itibari ile erekte dolaşan bir adamım o dönem. E.K. ile eylemlerde denk gelen fiziki münasebetimiz bile beni heyecanlandırabiliyor. aramızda 2 yaş vardı müstakbel E.K. ile ama ben lise o üniversite olunca bu yaş farkı 20 gibi algılandığı için vaziyet çokta iyi değil aslında. kıza yavşamak bir yere dursun abla dememek için elli takla atıyorum her karşılaşmamızda. birde ukala tavırlar varki hatunda sen lisedesin bu işlerden çok anlamazsın gibi tavsiye vermeler falan. iyice kıza ayar olmama rağmen gönlün verdiği ızdırap ve üniversiteli birine yazılabilme nümayişinin hissettirdiği kibir baskın çıkıyor. gün için bu git gelleri zilyon defa yaşıyorum. en sonunda afiş asılıp gelinen bir dönem rutubet kokulu iğrenç bir depoda E.K. ile karşılaşıyorum. birde o dönem herşey üst üste amk. ana baba ayrılıyor, 2.ligte basket oynarken takımın sponsor bulamaması sebebi ile bölgesel lige düşürülüyor, gelen tek teklifte tokattan gelince gibim elimde yaşanılan ağır depresyonu mahalle gülü ilk göz ağrım hatunla gidermeye çalışıyorum. onunla da aramız iyi değil zaten mahallede dedikodular falan saçma sapan bir sürü iş. neyse bu salak depoda hayatımı komple sorgularken E.K. yanıma geldi ve nasıl olduğumu sordu. hiç unutmam o dakikaları. gelecek kaygısıymış aile endişesiymiş vatan elden gidiyormuş bütün o elem kalbimden söküldüğü gibi E.K. nın o güzel suratına salak bir sıytırma olarak iyiyim diyebilecek bir enerji boşalması yaşadım. sen nasılsın demeden bende iyiyim dedi. suratına mal mal bakarken hadi gidiyorlar bizde gidelim dedi ve kalktık minibüse bindik. çok saçmaydı hallerim. durduk yere bana hal hatır sorması alıp zütürdü beni. gece gece erekte oldum gene. (aşk-sevgi kavramlar gibimin sertliğine entegre olduğu zamanlar olunca kıza olan tavrım duygusuz sadece şikiş sokuş düşünen biri olarak algılanmasın.)
    ···
  19. 1.
    0
    merhaba beyler. sıkıntı şu ki aşkta sevgide adamı fena giben yapılar olmakla birlikte, eninde sonunda tahammül derecenin karşılığı olan bir eşle yaşamak zorunda bırakıyor hayat adamı. Eline geçen şansları değerlendiremiyor göz göre göre kaçırıyorsan huzur çokta bilindik bir kavram olamıyor bu dıbına kodumun düzeninde. Vicdan dediğimiz neyse amk %100 huzur sağlayamıyor. neyse hikayeye geçeyim. pazarın öğleni hava 30 derece yapacak bişey yok bende yazıyorum. birileri dinlesin dinlemesin farketmez bitene kadar devam edecem burdan.

    neyse bir aralık sabahı karlı bir günde dünyaya gelmişim. hastaneye dolmuşta annemin karnında gidip amcamın arabasıyla eve geldiğim rivayet edilir. gecekondu sıfatlı büyük ve soğuk bir evde yaşanan ve hatırlanmayan birkaç yıldan sonra ilk hatırlamaya başladığım dönemlerde akdeniz bölgesinde bir köyde çocukluğumun bir kısmını, aynı ilin şehrinde başka bir kısmını, ege bölgesinin güzide bir şehrinde başka bir kısmını ve sonunda doğduğum topraklarda da başka bir kısmını tekrar yaşayarak kürkçü dükkanı hesabı 13 yılımı geçirdiğim eve gelmişim. ilkokul ortaokul bu serseri mahallede atari salonlarına gidebilmek için başlanan ufak çaplı işlerle geçmiş durmuş. hurdacılıktan tut simit satmaya kadar o yaşlardaki bir bebenin yapabileceği birçok işte fiilen bulunarak dönemin atari salonlarını maaşa bağlayan ufak müteşebbis olarak lise yıllarına gelmiştim. haliyle herşeyi kendi yapmak zorunda biri olarak lise yıllarına başlayan birinden ya arabesk dinleyip ot çekip faça atan bir adam olman yada düzeni yıkmaya geldik diyen getto orjinli bir kominist olman beklenir bizim oralarda. lise dönemlerini bu ikisinin arasında başarılı olup gidecem buralardan diyen adam sayısı epey azdır.

    bende bu mahalle baskısı sonucu sağ merkez partilerine oy yağdıran bir semtte donkişot hesabı sol görüşlü adam olmayı seçenlerden biriydim. afiş asıp eve geç gelen polise yakalanıp sabahın 4ünde alaksız semtlerde montsuz bırakılan sonra tekrar geçici işlerde çalışıp kendine bir mont temin eden bir ergen olarak 3 yıl geçirdim lisede. ilk gibtiğim kız bu dönemlerde karşıma çıktığı için ayrı bir anlamıda vardır o yılların. lise 2 nci sınıfta mahallemizin okula gitmiş ama bırakmış(neden bıraktığı meçhul) gözde kızlarından bir tanesi tarafından kömürlükte 2 defa boşaldığım ama kızın için sadece 1 kez girebildiğim(teorik olarak sex sayılmaz, aslında erken boşalmada bir rekor bile olabilir) 1 kez derken rakam olarak bir sadece 1 kez giriip ilk seferimi yaptığım yıllardı. daha sonra bu kızla dönem itibari ile cep telefon fiyatlarının murat 131 marka arabalara denk olması sebebi ve ev teelfonlarının tüm ailenin ortak kullanım alanı olması sebebi ile pencerelerimize koyduğumuz dikdörtgenler prizması mermer taşlarla haberleşerek uzun bir süre keyifli vakit geçirdiğim kısmınıda atlamayalım.

    lise 3ün son dönemleri düzenli eylemler var o sıralar. bu gezi parkı olayları gibi değil sadece solcu grupların veya sendikaların ayakta olduğu bir dönem kriz sonrası yıllar yani 2003-2004 falan. içinde buluduğum mihraktan bir kız var(kendisini E.K. olarak ifade edeceğim) mülkiyede okuyor(bilmeyenler için Mülkiye Ankara üniversitesi Siyasal Bilimler fakültesinin eski adı(diğer adı)) neyse acaip abayı yakmış durumadyım kendisine uzun zamandır. e tabi son dönemlerde gibime olan güvenimin artması itibari ilede ego baya tavan durumda. yolda yürürken çevreme acaip kız gibiyorum şuan diye içimden geçirerek milleti kestiğim bir yandanda içinde olduğum mihrakı kıt kafamla tanımalamaya çalıştığım karış kafalı dönemler. neyse E.K. ile o zamanlar kendi türümüzden insanların takıldığı yerlerde çok defa yanyana gelip saatlerce vatanı kurtardığımız sohbetler ve eylemlerde yaşanan fiziki dokunmalar dışında çokta bir temas etmişliğimiz yok.
    Tümünü Göster
    ···