/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +6
    Ufak bir sarsıntıyla hareket etmeye başladı simsiyah tren.
    Yavaşça hızlanıyor ve beni uzaklara bilmediğim yere zütürüyordu.
    Son kez baktım camdan aileme;babam, annem ve Franz el sallıyordu.
    Benim yapmam geren onlar gibi el sallamaktı.

    Bir sonra ki istasyona kadar öylece yolu izledim.
    Son görüşümde belki buraları belki de savaştan sonra bu yoldan geçerken
    görecektim buraları diye düşündüm.

    Bir ses ile gözlerim açıldı...
    Diğer istasyona gelmiştik ve burada bir süre bekleyecektik.
    Hava almak için trenin kapısına hareketlendim.

    içime çektiğim oksijen ile ferahladım.
    Augsburg kentinin 40 km güneyin de bulunan bir kasabanın tren istasyonun daydık.
    Ağzıma attığım sigarayla keyfim bir az olsun yerine geldi.

    Sigarayı içerken geleceği düşündüm.
    Cep saatimi çıkararak vakti öğrendim.
    Saat öğleden önce 11 olmasına yakındı.

    Yarın yeni yıla girecektik fakat ilk defa ailemden uzak bir yılbaşı gecesi olacaktı.
    Daha da garibi hiç tanımadığım insanlar ile birlikte girecektim bu yeni yıla.

    Kondüktör yine bağırdı "hadi beyler çıkıyoruz!"
    Sigaramı bitirmeden söndürmek zorunda kaldım.
    Tekrar bindim trene ve geçtim yerime.

    Yerimde otururken içeriye kısa boylu, sarışın ve saçları dalgalı birisi girdi.
    Büyük ihtimal yanımda oturacak 3 kişiden birisiydi.
    ···
    1. 1.
      0
      Hayırdır kapalı alanda sigara yasağımı var o zamanlar?
      ···
  2. 2.
    +5
    Gözlerime vuran güneş ışıklarının verdiği rahatsızlık ile gözlerimi açtım.
    Hank hala uyuyordu ve tren hariç kimseden çıkt çıkmıyordu.

    Yanımdan benimle hemen hemen yaşıt olan birisi koşarak geçti.
    Eliyle ağzını tutmuştu o zaman anladım kusmaya gittiğini.
    Ayağa kalktım ve ardından germe hareketleriyle esnedim.

    Tekrardan yerime oturdum ve camdan dışarıya bakmaya başladım.
    15 dakika geçti geçmedi trenin durmasıyla camdan dışarı tekrar baktım.
    Her taraf asker ile doluydu.

    Kapıların açılmasıyla içeriye dalan Teğmen bağırarak;
    "Herkes dışarıda düzenli sıraya geçsin"
    "Hadi hadi hadi kaltırın kıçınızı"

    Elimde eşya çantam ile tren kapısına yanaştım.
    inmek için ayağımı hareket ettirmem ile omzuma birisinin dokunması bir oldu.
    Elin sahibine doğru kafamı çevirdim.

    "Kartını göster bakalım!"
    "Buyurun efendim" diyerek cebimde ki kartı Teğmen'e verdim
    "4.Müfreze"
    "Teşekkürler efendim"

    indikten sonra, kaldırımda boya ile yazılmış numaraları takip ederek
    4 numaralı müfreze kısmını buldum.
    Müfrezede ki herkes 6.Kolordu'ya gidecek olan gençlerdi.

    Tam 23 kişi saydım benim ile beraber 24 kişiydi.
    Sıraya geçtikten kısa bir süre sonra, omzundan anlaşıldığı gibi 3 tane çavuş geldi.
    En kıdemli olan konuşmaya başladı;
    "Merhaba hanımlar;ben Çavuş Herbert yanımda ki ler ise Thom ve Wilhelm,
    bizler manga liderleriyiz. Sizler 3 gruba 8 er şekilde dağılacaksınız."

    "Sen,sen,sen,sen,sen,sen,sen ve sen buraya
    "
    "Sizler şuraya"
    "Kalanlar şuraya"
    Diye işaret parmağıyla mangaları belirledi.

    Ben 3.Manga'ya düşmüştüm.
    Çavuşumuz Wilhelm ile birlikte toplam 9 kişiydik.

    "Beni takip edin!" diyerek bağırdı Wilhelm.
    15 dakika geçmiş ve biz hala öndeki çavuşu takip ediyorduk.
    Niyahet askeri birlik gibi bir yerin kapısına vardık.
    ···
  3. 3.
    +4 -1
    Beyler yazımı yazarken inanın 35 tane Türk ve yabancı siteden bilgi edinerek yazıyorum ki gerçeğe yakın olsun.
    Eğer varsa ikinci Dünya Savaşı bilgisi olan bana mesaj atıp bilgiler verse iyi olur.

    Okuyanlara ve okuyacaklara muck muck
    ···
  4. 4.
    +4
    "das lied der deutschen
    deutschland, deutschland uber alles,
    uber alles in der welt,
    wenn es stets zum schutz und trutze
    bruderlich zusammenhalt;
    von der maas bis an die memel,
    von der etsch bis an den belt:
    deutschland, deutschland uber alles,
    uber alles in der welt!
    deutschland, deutschland uber alles,
    uber alles in der welt."

    "Herkes söylesin, söylemeye ceza veririm!!!"
    Hep bir ağızdan bir daha söylemeye başladık.
    Izdırap ise bizimle koşarken bi yavaş bi hızlı koşup
    hem arkayı hem de önü kontrol ediyordu.

    Yaklaşık 2 saat boyunca hiç durmadan bir aşağı bir yukarı
    koşturdu durdu pekekent ama kimse karşı çıkmadı.
    Ardından öğle yemeğini emek için yemekhaneye gittik.

    Masamda bulunan Manga arkadaşlarım ile ufaktan tanışmıştık
    ilk defa koyu bir sohbete daldık.
    Yanımda duran az buz kumral olan
    Dirk; benim ile yaşıt. Buraya gelmeden önce kız arkadaşıyla tartışma yaşayp barda kavga çıkarmış.
    Ailesiyle yüzleşmekten korkup orduya katılmış.

    Karşımda ki Fonzo o biraz manyak ama yakışıklı.
    Fonzo; 21 yaşında ve orduya askeri kariyer yapmak için girmiş.
    Herkes onun salak olduğunu düşünüyor ben dahil.

    Garion;o da 22 yaşında. Orduya katılma sebebi işlediği bir suç.
    Hapis cezası ya da askerlik demişler mantıklı olanı yapıp tercihini ordudan yana kullanmış.
    Gustave;benim ile yaşıt ve benim gibi o da savaşma arzusuyla savaşa katılmış.

    Heinz;tam bir sayko! aynı zamanda bin(evlilik dışı çocuk)Orduya katılma sebebi,
    abisini 1941 yılında Leningrad Kuşatmasında kaybetti ve kişisel intikam için orduya katıldı.
    Jurgen;onun için acıyorum çünkü arkadaşları tarafından ezilmiş ve bu sebeple belki orduda
    değere binerim deyip katılmış...

    Son olarak Meier; 24 yaşında tam bir lider. Yakışıklı sarışın ve vücut yapısı mükemmel.
    Orduya katıma sebebini ben dahil kimse bilmiyor ama er geç öğreneceğim.
    ···
  5. 5.
    +4


    Waffen-SS Üniformaları



    Beyler şu güzelliğe bakın!




    Hayrına up layın
    ···
  6. 6.
    +4
    Mercedes-Benz L 3000 'e binip bizi bilmediğimiz yollardan ve geçitlerden zütürmeye başladılar.
    Biz bunları düşünürken 20 dakika sonra 15-20 metre önde duran tabelalara doğru bakmaya başladım.

    Gözlerimi kısıp okumaya çalıştım;
    "Novice Battalion"(Acemi Taburu)

    içimden çekeceğim çileler, yiyeceğim yaraklar geldi.
    Sonuçta savaşa gideceğiz ki bunun bedeli olan eğitimide alacağız.
    Nizamiyeden çıkan üniformalı asker, kapı kısmında bulunan kapanları kaldırdı.

    Etrafta büyük bir sessizlik vardı, sadece kamyondan çıkan motor inlemeleri
    bu sessizliğin dıbına koyup geçiyordu.
    Kendimi çok yalnız hissettim, nereye geldim amk diye söylendim içimden.

    Kamyonda bizim manga vardı ve büyük ihtimal diğer mangalarda gelecekti.
    Gözüm koskocaman yazılmış tabelaya kaydı;
    "Ein Volk, ein Reich, ein Führer" (Tek Halk, tek imparatorluk, tek Lider)

    Nazi Almanyası sloganı,bir milliyetçi Alman için en büyük gaz sebebiydi.
    Ben sadece düşman öldürmek istiyordum.
    Yahudi kızları ölümüne kadar gibmek, erkeklerini ölene kadar dövmek
    Müffetik askerlerin kafasına nazi amblemi çizmek istiyordum.

    Bu bekleyiş ne kadar uzun sürerse öfkem o kadar nefrete dönüyordu.
    Kendimden emindim;bu savaşı biz kazanacaktık.
    Daha gece olmamış, yılbaşı kutlamaları başlamamıştı.
    ···
  7. 7.
    +4


    Waffen-SS Askerlerinin Alternatif Envanteri



    Yine daşaklı




    Beyler hadi iyi geceler yarın devam
    ···
    1. 1.
      0
      Ulan bin yazsana gibierim uykunu merak ettim la bi kaç part daha yaz
      ···
    2. 2.
      0
      Lan şeref yazsana
      ···
  8. 8.
    +3


    Mercedes-Benz L 3000



    Maultier ile karıştırmayın;ödne iki arkada 10 kişilik kapasitesi var. (Maultier aynı şekilde üretilmiş fakat arka kasa cephanelik olarak kullanıldığı için mürettebat sayısı 2 dir.)


    ···
    1. 1.
      0
      Sen 20. Bölüme kadar yazdım demedin mi kopyala yapıştır amk
      ···
      1. 1.
        +1
        15.bölüme kadar atacam yarına 5 tane kalsın ne olur ne olmaz
        ···
  9. 9.
    +3
    Yemekhaneye girince sinirim ikiye katlanırken beklicez artık dedim.
    Hayatımda girmediğim sıraya sokup, yemek yemek için bekleyecektik.
    Savaşın amk dedim.

    ilk kahvaltımız idare ederdi, daha kötü bekliyordum.
    Burada şunu anladım ki "beklentin ne kadar düşük olursa o kadar iyi olur"
    Kahvaltıdan sonra Izdırap bizi içtima alanına çağırdı.

    "Acaba nasıl bir çile bizi bekliyordu?" herkes meraklıydı açıkcası.
    Kahvaltı sonrası, koğuşlarımıza gidip üniformalarımızı aldık.
    Bugün yeni yıla girmiştik fakat kimsenin umrunda değildi belki de unutmuştular.
    ilk defa eğlencesiz ve sevişmeden girmiştim.
    Yeni yılın bize zafer getirmesi dileğiyle hoş geldin "1942"

    Kıyafetleri giyen bölgeye akın ediyordu.
    Kıyafetimi giymiş ve büyük bir heyecan yaşıyordum.
    içtima bölgesine giderken aslında 8 kişi değil de daha fazla kişi olduğumuzu anlamıştım.

    Izdırap herkesin gelmiş olduğundan emin bir şekilde başladı konuşmaya;
    "Evet hanımlar tam 6 ay! 6 ay benimsiniz. ister sever ister döverim.
    Sizlerin eğitim sorumlusu ve onbaşısı benim.5 ay sonra hepinizin bölükleri belli olacak!
    5 ay içinde siz benim resmi malımsınız!
    Şuan 100 kişisiniz ama 5 ay sonra en fazla 30'unuz savaşa gidecek.
    5 ay içinde sizlerin karı olduğunu bütün kolorduya ispatlayacağım!
    Şimdi tempolu koşu için sıraya geçin!"

    Bizim moraller sıfır;huur olsam bu kadar korkmazdım.
    Adı üstünde I-Z-D-I-R-A-P! ki ne ızdırap
    Biz koşarken Izdırap'ın köpek havlaması gibi güldüğünü işittim.
    Bu adam harbi manyaktı!
    ···
  10. 10.
    +3


    Waffen-SS Asker Envanteri



    MP40 aşktır


    ···
    1. 1.
      0
      Mg42 adamdır
      ···
      1. 1.
        0
        sıra o daşaklıyada gelecek panpa
        ···
    2. 2.
      0
      Flak 44 de bekleriz o yoksa pak 40 da olur
      ···
  11. 11.
    +3
    Tekrar omuzumda hissettiğim bir ağrılık ile gözlerimi açtım.
    Bir onbaşı, kirli botlarıyla beni dürtüp duruyor.
    "Ne oluyor?"diye sormam ile;
    "Haydi kalk birazdan tren gelecek!"demesi bir oldu.

    Bir şey de söyleyemedim, hiç bir şey olmamış gibi ben ve o devam ettik.
    Biraz ilerledikten sonra sadece huur çocuğu dedim.

    Bir şeyler atıştırmak için istasyon yakında bulunan cafeye gittim.
    Kahvaltımı yaparken diğer yandan da etrafta ki hatunları izliyor
    hepsini aklımın bir köşesine atıyordum.
    Savaşta mastürbasyon yapacaksan adam gibi en kralından yapalım demi.

    Parayı verdikten sonra tekrar leş gibi kokan istasyona yürümeye başladım.
    "Ulan keşke subay olsam da şu onbaşıyı bir güzel gibsem"diye düşündüm.
    Acayip kıl oldum onbaşıya.

    istasyon kapısını açtım içeriye adımımı atar atmaz
    yine o pis koku burun deliklerimi gibti.
    Elimi cebime zütürüp sigara paketimi çıkarayım derken tren sesiyle
    sigara içme işini erteleme kararı aldım.

    "Münih'e gidecek olanlar buradan!" bağıran kişi üniforma giymiş bir SS astsubayı idi.
    Elime eşya çantamı alıp, trenin kapısına doğru hareketlendim.
    Kapıya ayak basacağım esnade "dur bi dakika!"sesiyle irkildim ve kafamı çevirdim.

    Kontrol Subayı Teğmen;kartımı istedi "buyurun efendim"diyerek verdim.
    "Hımm 6.Kolordu mu?"
    "Evet efendim"
    "iyi şanslar evlat"
    "Teşekkürler efendim"
    "Girebilirsin"

    Trenin içine adımı mı attım ve boş olan koltuğa oturdum.
    Gözlerimi kapattım ve yaklaşık 170 km öte de bulunan Münih'e
    vardığımda yacapaklarımı düşündüm.

    Aklıma Alissa geldi,o güzel yüzü, gözü ve dudakları geldi.
    Savaştan sağ dönersem Alissa'yla evlenmeyi düşünüyordum.
    Ben ona o da bana aitti!
    Tutkuyla sevişmelerimiz gözümün önünden geçti.
    Keşke savaşmasak da sevişsek

    Yanıma gelen uzun boylu sarışın bir genç, beni düşüncelerimden
    çekip gerçek dünyaya getirmişti.
    Bana bakarak "Merhaba ben Hank"dedi.

    Sesi kalın, yüzü tamamen simetrik yakışıklı birisiydi.
    "Ahh merhaba ben Gregor"dedim.
    "Umarım rahatsız etmemişimdir"dedi
    "Yok ne demek"

    Ve sessizlik.
    Nedense her tanışma diyaloglarında muhakkak böyle sessizlikler yaşanıyor ya da ben yaşıyorum.
    ···
  12. 12.
    +3
    "Heyy beyler herkes burayı dinlesin!"

    Kafamı sesin geldiği yere çevirdiğimde, askeri üniforma giymiş bir kişi gördüm.
    Daha net görmek için 1-2 metre ilerledim.
    Omuzunda bulunan rütbe ile onbaşı olduğunu anladım.

    "Dinleyin beyler, hepiniz burada 1 gece geçireceksiniz"
    Onbaşı daha sözünü bitirmeden küfürler ve AAAAA sesleri yükseldi.
    "Şimdi herkes kayıt masasına gidip işlemlerini yapsın!"

    Onbaşı, çıktığı kutulardan aşağı indi ve kalabalık arasından sıyrılıp
    askerlerin olduğu yere gitti.
    Çoğu kişi kayıt masasına doğru hareketlendi ki aynı şekilde ben de hareketlendim.

    Girdiğim sıradan yaklaşık 30 dakika sorna masaya vardım.
    Rütbesi teğmen olan ve yanında bir tane onbaşı, beş tane silahlı asker ile
    birlikte oturduğu yerden beni karşıladı;
    "Adın?"
    "Gregor efendim"
    "Soyadın?"
    "Aust efendim"
    "Yaşın?"
    "20"
    "Birliğin?"
    "6.Kolordu"
    "Sivil hayatta uğraştığın herhangi bir meslek varmıydı?"
    "Hayır efendim?"
    "Pekala Gregor bu kartı al ve trene binerken, kontrol subayına ver"
    "Teşekkürler efendim"
    "iyi şanslar"

    Selam vererek dışarı çıktım.
    Elime vermiş olduğu kartta baktığım da bir nevi askeri yerlere giriş kartına
    benziyordu veya eğer kaybolursam bunun sayesinde yardım alabilirim diye düşündüm.

    Nerede kalacağımı bilmediğim için etrafta bir kaç kez tur atmaya kaltığım an,
    onbaşıyı gördüm. Hemen yerimden hareketlenip yanına gittin.
    "Efendim ben Gregor!"
    "Buyur?"
    "Kalacağımız yeri ben bilmiyorum?"
    "Şuan bulunduğun yer, yatacağın yer"gülümsedi ve başka soru sormama izin vermeden yürümeye devam etti.

    huur çocuğu diye söylendim ve bineceğim trenin yolcu bekleme yerinde oturdum.
    Uykumun gelmesini beklerken etrafımı izliyor ve yorumluyordum.
    ···
    1. 1.
      +1
      Hacı ilk yirmisi kayıtta değil mi yapıştırsaydın okusaydım
      ···
    2. 2.
      0
      panpa bir kaç kişi gelsin bekleyek biraz
      ···
  13. 13.
    +3
    Ben ona o bana bakıyor.
    Ben dayanamayıp "Merhaba ben Gregor"
    Gülümseyerek cevap verdi "ben Thomas"

    "Nereye gidiyorsun?"diye sorum
    "Münih"
    "Neden dolayı?"diye yapıştırdım soruyu
    "Savaşa ya sen?"
    "Ben de Savaşa!"

    Kısa süren bir sessizliğin ardından, sessizliği bozdu Thomas;
    "Hangi birlik?"
    "6.Kolordu, peki ya sen?"
    "47.Panzer kolordusu"

    Tekrar başlayan bir sessizlik bu sefer bozulmadı.
    Thomas müsade isteyip gözlerini kapattı ardından ben.

    Bir sonra ki istasyona kadar böyle
    olmasını umarak kapattım gözümü.
    Çünkü herkes şuan kendi iç sesine
    kulak vermek istiyordu tıpkı benim gibi
    ···
  14. 14.
    +3
    "isim?"
    "Gregor"
    "Soyisim?"
    "Aust"
    "Yaşın?"
    "20"
    "Şuraya otur bekle!"

    Cevap vermeden, huysuz tipli askerin gösterdiği oturma yerine doğru hareketlendim.
    içimden de "bu neydi şimdi?" diyerek merakımı kendimce tatmin etmeye çalışıyordum.
    Tahtadan yaplımış olan ve oturunca zütümü aşırı derece rahatsız eden yerde beklemek zorundaydım.

    Nereye geldiğim hakkımda hatta geldiğimiz hakkında kimsenin hiç bir fikri yoktu.
    Oda zaten küf gibi kokuyor üstüne bir de camlar kapalı.
    "Sakin, sakin,sakin... !" içimden böyle sayıklıyor ve derin nefes alıp vermeye çabalıyorum.
    Hem de o küf kokulu ortam da!

    "Beyler bu taraftan" sesiyle herkes ölü modundan canlı moduna geçti.
    Önde kolunda iki çizik bulunan onbaşıyı takip ediyoruz MANGA olarak.
    Koridorda yürüyoruz ve çıtımız çıkmıyor sadece onbaşıyı takip ediyoruz.

    Onbaşı sağ yapıyor bizde sağ,sol yapıyor bizde sol, adeta tren oynuyoruz.
    Bir kapıya geldik ve onbaşı kapı kolunu indirdi.
    içimden "giberim böyle işi"dedim çünkü yine masa da oturan bir teğmen etrafında 5 tane er.

    Teğmen yakışıklı yüzüyle bize gülümsedi ve "buyurun hanımlar"diyerek işaret parmağını
    oturacağımız yeri gösterdi ardından en önde ki gel diyerek işlemlere başladı.
    10 dakika geçti mi bilmiyorum ama "sırada ki"deyince ayaklandım ve yine aynı sorular.

    işlemimi bitirip yerime geçtim ve en sonuncu kişiye kadar beklemek zorunda kaldım.
    Sonuncuyla birlikte herkesi ayağa kaldırdılar ve Teğmen bağırarak "onbaşı Baldwyn"
    Daha 5 saniye geçmeden kapı açıldı ve içeriye giren uzun boylu, yapılı ve üniformalı birisi girdi.
    "Buyurun efendim?"
    "Bu çömezleri al ve bölüklerine zütür"
    "Emredersiniz efendim"

    Ayaklarını sertçe yere vurdu, seldıbını verdi ve bize bakarak;
    "Beni izleyin hanımlar"dedi.
    ···
  15. 15.
    +3
    Gözlerim hafiftan açıldı, Thomas hala uyuyordu.
    Elimi ceketimin iç cebine zütürdüm ve elimde hissettiğim yuvarlak
    cep saatimi alıp dışarı çıkardım.

    Saat 12'ydi.
    1 saat boyunca uyumuşum, hayal kırıklığına uğradığımı söylemekte sakınca duymadım.
    Daha fazla uyumak istiyordum fakat gözümü kapatsam bile fayda yoktu.
    Camdan dışarıya bakarken, kapının çalmasıyla kavamı çevirdim.

    içeriye hafif kumral, orta boylu ve yüzünde yara izi olan birisi girdi.
    "Merhaba bayım, burası G-2'mü?" diye sordu
    "Evet burası"diye cevapladım.
    "Ben Fritzie"

    Uzattığı eli sıkarak "ben de Gregor"diye cevap verdim.
    "20 dakikadır yanlış yerde oturmuşum, yerin sahibi gelince durumu anladım"

    Galiba uyurken bir istasyonda daha durmuşuz fakat uyuduğum için
    durumu anlayamamışım.
    "Fritzie sen nereye gidiyorsun?"
    "Das Reich!"
    "Pardon anlamadım?"diye daha detaylı açıklamasını bekledim
    "2.SS Panzer Tümeni"

    SS Tümeni! Hem de Waffen-SS Tümeni'ydi bu.
    SS'nin iki kolu vardır Waffen-SS kolu askeri bir koldur.
    Allgemeine-SS kolu ise polis teşkilatı olarak kurulmuştur.

    "Gregor sen nereye gidiyorsun?"
    "6.Kolordu"
    "6.kolordu piyade kolordusu mu?"
    "Ne yazık ki evet"

    Piyade olarak savaşa katılmak en taktan şeydir.
    Her taka en en en önde piyadeler gider.

    "Ben yatıyorum"diye söyledim
    "Pekala"

    Ardından gözlerimi kapattım.
    Uyuyamayacağımı biliyordum fakat yine konuşmaktan iyidir diye düşündüm.
    ···
  16. 16.
    +3
    Omuzumda hissettiğim bir baskıyla gözlerimi açtım.
    "Gregor hadi kalk trenden iniyoruz"
    Gözlerimi açtığımda Thomas'ı gördüm.
    Fritzie, ayaklanmış ve kapının kolunu açmak için hareketlenmişti.

    "Neredeyiz?"diye sordum Thomas'a
    "Nürnberg!"
    "Nürnberg mi?"
    "Evet"
    "Neden iniyoruz?"
    "Başka bir trene bineceğiz"

    Nedenini sormadan eşya çantamı bu kez sağ elime aldım ve
    ağır adımlarla kapıya yöneldim.
    Trende ki kalabalığı ilk kez inişte gördüm.
    inmek için hareketlendikten 3 dakika sonra zar zor inebildim trenden.

    Karşı şeritte geçip, Münih treninin gelmesini beklemeye koyuldum.
    Thomas ve ben aynı trene binecektik fakat
    Fritzie başka bir trene binmek üzere ayrılmıştı.

    Tekrar sigaramı yaktım ve bu kez tadını çıkara çıkara içmeye başladım.
    Thomas'a uzattığım sigara paketini başını sallamasıyla geri çektim.
    "içmiyor musun?"diye küçümser bir tarz ile sordum
    "Hayır içmiyorum"
    "iyi yakında başlarsın içmeye" diyerek emin bir şekilde paketimi cebime koydum
    ···
  17. 17.
    +2
    Koğuşa vardığımızda biraz rahatladım odamız 8 kişilik
    biraz dar olsa da penceresi olan, koridorda ki tuvalete oldukça yakın olan
    banyoya 3 dakika mesafede olan güzel yerdi.

    Biz hemen yatak kavgasına başladık.
    Şurası benim, orası benim lan!
    Sen kime lan diyon yannan hoşafı?
    Sana diyorum lan kaltak!

    Patküt patküt ne ara kavga çıktı bende anlamadım.
    Kavgayı ayırıyım derken arkamdan yediğim uçar tekmeyle
    kendimi yerde buldum.

    Arkamı döndüğümde Izdırap'ın millete bağırdığını gördüm.
    "Sen sen sana diyorum kalk bakalım?"
    "Ben mi efendim?"diye sordum
    "Yok arkanda ki yatağa söylüyorum... ulan sana diyorum!"

    Ayağa kalkıp hazır ol vaziyetinde durdum ve
    "Emredin efendim?"dedim titrek bir ses ile
    "Ömredin ifendim" diyerek beni taklit etti şerefsiz.

    Anlamadığım şey ise bana uçar tekme atmasıydı.
    Karşımda Daşaklı Izdırap vardı onun karşısında ise
    yeni gelmiş buradakilerin tabiriyle "hanım"vardı.

    "40 tane şınav 40 tane mekik şimdi başla"
    "Afedersiniz efendim fakat benim suçum ne?"dedim
    "Ananın amından çıkman"diyerek güldü ve ardından "şansını zorlama hanım"
    diyerek odadan çıktı fakat çıkarken de "sen say yapmazsa bana bildir"dedi.

    Söylediği kişi yine bin birisine benziyen bizden çok önce gelmiş bir bin er di.
    ···
  18. 18.
    +2
    Beyler okuyanlar entry girsin de liste de kalalım amk
    DiPNOT: gece gece bu başlığı açan aklımı gibeyim!
    ···
  19. 19.
    +2
    Kamyondan dışarıya atlarken, etrafta bulunan ve büyük ihtimal
    bizden 1-2 ay önce gelen askerlerin"yarağı yediniz" bakışlarıyla karşılaştık.
    Hatta işi abartmış olanlar gülerek "yarağı yediniz hem de 30 cm"diyordu sanki.

    Onbaşı bağırarak "düzeni bozmayın acımam giberim"
    Biz tabi ilk başta bu Onbaşı anca başımı alır havasındaydık ki
    buraya gelince bu denli daşaklı bir herif olduğunu anladık.

    Onbaşı tekrar eşek sesiyle "geç geç şuraya bakma öyle"
    Biz tabi nereye düşdüğümüzü o zaman daha iyi anladık çaresizce
    gösterdiği yere sırayla dizildik.

    Bu maymun suratlı eşek sesli onbaşı yanıma geldi ve arada 10 cm kadar mesafe
    bırakarak yüzünü bana yaklaştırdı ve bağırarak "adın ne asker?"diye anırdı.
    Eee tabi bütün salyaları yüzüme geldi ama işte ses çıkaramıyon
    "Gregor Aust efendim"
    Bağırarak "Neden burdasın?"
    "Düşman gib.. öldürmek için"
    "Aferin asker"

    Giderken, muallakmsi gülüşünü çaktı sanki bu ne ki amk sen gör der gibiydi.
    Diğer mangada ki elemanlarada aynısını yaptıktan sonra bir asker çağırdı.
    "Bu hanım evlatlarını al koğuşlarına zütür dinlensinler"dedi.

    "Beyler izleyin beni"
    Biz koyun, çobanı takip ettik.
    Biraz uzaklaşdıktan sonra bize bakarak"Izdırap Kaltak derler bu Onbaşıya"
    daha neden demeden anlatmaya başladı hikayeyi;
    "Bu pgibopat manyak herif, savaşın başladığı yıllarda normal ermiş ve savaşa katılmış.
    Bu manyak iki sene sonra yani 1941 yılında Barbarossa Operasyonuna katılıyor.
    Sıçarken, düşman askeri bunu fark edip el bombası atıyor.
    Bu el bombasını fark edince daha tam sıçamadan hemen mevzi alıyor sonra patlamanın
    etkisiyle bayılıyor ee tabi düşman askeri de bunu öldü sanıp gidiyor.
    Bu manyağı 2 gün sonra buluyorlar o günden sonra millete ızdırap oluyor"

    Biz tabi gülüyoruz ama biraz da acıdık yani insanız sonuçta amk.
    ···
    1. 1.
      0
      Olum kim niye sıçan adama el bombası atar amk ahahah tüfeği boncuklumuymuş yoksa
      ···
  20. 20.
    +2
    "Kalk, kalk,kalk"bağrışmalarıyla birlikte trampet çalıyordu.
    Benim kollarım ve karnım feci şekilde ağrıyordu.
    Izdırap bana 40 tane mekik ve şınav kitleyince yorgun olmam normaldi.

    Daha fazla ceza almamak için hemen kalktım.
    Yan raanzanın üstünde yatan sırf 1 dakika geç uyandı diye
    60 şınav ve 60 mekik cezası verildi.
    "Ulan vicdanınızı gibeyim"dedim içimden.

    "Sıraya girin"diye bağırdı Izdırap...
    Ben ise uyku sersemi olduğum için sıradamıyım değilmiyim
    anlayamadım derken bacağımda müthiş bir acı hissettim.

    Ne oldu bitti amk demeden Izdırabın elinde ki copu gördüm.
    Şerefsiz, ayağım taşdı diye copla vurmuştu.
    Bu adam anlaşılan bana kıl olmuştu ben de bu bine.

    Bu şerefsiz ile birlikte aynı cephede bulunsam
    züt deliğinden net yerdi kurşunu benden ama öyle bir imkanım yoktu.
    Seste çıkaramıyorsun;daşaklı ya.

    Koridorda ben dahil manga 8 kişi, Izdırap,trampetçi ve 2 asker etti sana 12 kişiydik.
    Ulan gözümü açtım kapatım 50 kişiye yakın olduk.
    Diğer koğuştan çıkan mangalar koridorda kalabalık oluşturmuş
    Marş eşliğinde sabah sporuna gidiyorduk.

    Ağzım açlıktan kokuyor, karnım gurulduyor ama önce spor diyorduk.
    25 tane şınav,25 tane mekik,5 tane barfiks ve 800 metreye yakın
    koşunun ardından, tırmanma kulesine intikal ettik.
    Izdırap bizi yağlayıp bir güzel gibtikten sonra dilimiz dışarda, marş eşliğinde
    kahvaltı yapmaya gidiyorduk.
    ···