/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 201.
    +1
    tatsiz konulari geride birakarak, nihayet otogara dogru yola koyuldular. Esen bir anligina da olsa, tum olumsuzluklari aklindan cikarip, yolculugun ve her kilometrede evine biraz daha yaklasiyor olmanin tadina varmaya kendine soz vermisti. Yine de bir sure ozan'i goremeyecek olmanin verdigi tatsiz hisse yenik dusuyordu zaman zaman. Otobusun kalkacagi perona yakin, valizleri ust uste dizmis, hazir bir bicimde ayakta dikiliyorlardi. Esen keyifli olunca ozan da mutlu oluyordu, esen huzursuz olunca ozan'in da yuzu dusuveriyordu hemen.. Dogru orantiliydi. Birbirlerinden asiri derecede etkileniyor, sanki iki ayri bedende, tek ruhla yasiyorlardi. Birlikteyken o kadar cok muhabbet ediyorlardi ki.. Ordan burdan, havalardan, siyasetten, filmlerden.. Butun dunya meselelerini aralarinda cozmuslerdi neredeyse. Bazen de sadece, tipki su an oldugu gibi, gozleri konusurdu.. Oyle alik alik bakmak gibi degil, gozleri konusurdu tam anlamiyla. Bu ifadeyi agib olmadan algilamak ne kadar imkansizsa, esen'in de ozan'dan kopmasi o kadar imkansiz hale gelmisti. Gozleri bunu soyledi ozan'a, ve cevap gecikmedi.. O'nu tanidikca kesfediyor, kesfettikce hayranligi artiyordu. Sonra birden otobusun korna sesiyle irkildiler, iki saf agib. Peronun ortasinda ask yapmanin sonucu buydu. Sofor koltugundaki dayinin isyankar tavirlarini gorunce ikisi de katila katila guldu, kendilerini kaldirima zor attilar. Kimsenin anlam veremeyecegi, gorunuste hic te komik olmayan siradan birseye saatlerce gulebiliyorlardi. Esen bu hallerini simdiden ozlemisti bile.. 5 dakika icinde ayrilacaklardi. Ne olurdu ozan da onun yanina otursa ve birlikte gitseler, sonra ozan artik onlarla yasamaya baslasa ve boyle mutlu mutlu yasayip gitseler? Hayat cok basit belki, ama biz soyut barikatlar kurup, hic bir mantiga dayanmayan kurallar dayatiyoruz,hem de kendi hayatlarimiza..
    ···
  2. 202.
    +1
    rezervuar
    ···
  3. 203.
    +1
    Reserved
    ···
  4. 204.
    +1
    son zamanlarda yeni yeni tureyen bu rahat hat otobusleri on numaraydi. tekli koltuk icin bilet almisti esen ve boylece yanina kimse oturmayacakti. fevkalade. koltuk o kadar genisti ki bacaklarini yukari topladiginda tum bedeni koltuga sigivermisti. ciz eden icinin acisini basit sevinclerle dindirmekten baska caresi yoktu, otobusun kareket etmesini bekleyen ozan, bu sirada yine esen'in gozlerinde transa gecmis gibiydi. tepki vermeden bakiyorlardi birbirlerine. ne hikayeler anlatiyorlardi, kimse duyamazdi konustuklarini. aynaya bakiyorlardi, benliklerini kesfediyorlardi gozlerinde. bir erkegin yaninda, rol yapmadan, kendini yormadan, sinirlarini zorlamadan yer almanin tadina varmisti bir kere esen. degerli hissetmenin degerini anlamisti bir kere.. vazgecemiyordu. kendini cezalandiramiyordu bir turlu. bir vucut parcalaniyordu sanki. ortadan ikiye hunharca ayriliyordu. kopariliyorlardi. ne zormus ayrilmak. ayrilmak buymus demek ki. 'canim yaniyor. dayanabilecek miyim allah'im..' esen aglamamak icin yumruklarini gibiyordu. kendine uydurma masallar anlatiyordu icinden. otobus yolculugunun bohem hazzi icin kendini heyecanlandirmaya calisiyordu. etrafi seyredecek bir yandan kitabini okuyacakti, uykusu gelince kulagina muzigini takip uyuklardi ne guzel.. o agir uyku istegi. o yari uyur-uyanik vaziyet ne tatli bir durumdur oyle. arafta bir yerlerde gibi. tatli tatli ici gecer insanin.. hangi alkollu icki yasatabilir bu huzuru. mumkun degil. serin bir uyku hali. 'iste birazdan bunlarin hepsini yapacaksin' diye simarik sevimsiz huysuz bir cocugu eylermiscesine kandirdi kendini esen. otobusun ani hareketiyle irkildi. bu yeni otobuslerin motoru da masallah fisildayarak calisiyordu. perondan cikmak uzere geri geri gidiyordu otobus. ozan'in fotografini zihnine kazimak icin son birkac saniyesi kalmisti. bir ay onun sicak kokusuna hasret kalacakti. hem de bu zor gunlerde.. o'nun varligindan aldigi guce oyle alismisti ki. ozan o'nun isini kolaylastiriyodu. son zamanlarda bir takim duygusal yuklerin altinda tuz buz olmaktaydi esen.. ama yalniz degildi, ozan'la birlikte eziliyorlardi. yuku paylasiyordu ozan, ve esen'in cani daha az aciyordu. simdi bu kritik donemde o'nsuz kalmak zorundaydi.. bu sahneler hep romantik filmlerde olur sanirdi.. meger gercekmis. yavas yavas yol alan aracin ardindan bakakaldi ozan. diger parcasi ise gozu yasli, gidiyordu.
    ···
  5. 205.
    +1 -1
    gozu yasli, gidiyordu.
    ···
  6. 206.
    +2
    ardina bakarken ozan gozden kaybolmustu artik. Bir an icin pollyanacilik oynamaya karar verdi, gecici bir ayrilikti ve istanbul'a dondugunde su harun meselesini de cozeceklerdi, birlikte. Aglayip zirlama aliskanligina bir kac dakika daha devam etti ve sonra istanbul'u gecici bir sure icin de olsa terkedecek olmanin tadina varmaya basladi. Seyrediyordu ardinda biraktigi kargasayi, gokyuzu gri, deniz gri.. Oysa ki 8-9 saat sonra mis kokulu memleketinde olacakti ve oranin gokyuzu de denizi de maviydi. Bogazdan gecerken, bir insanin istanbul'un tadini cikarabilmesi icin ya cok sabirli ya da cok varlikli olmasi gerektigini dusundu. Herneyse simdi daha guzel seyler dusunme zamaniydi, ama bu sehirden cikmak bile saatler aliyordu. yogunluk,bitmek bilmeyen yolcu bindirme noktalari... Sonunda etrafi ile baglantisini kesmek icin yanina aldigi romaninin sayfalarinda kayboldu. Oyle dalmisti ki, otobusun durmasiyla etrafina ancak bakti. Feribot keyfi yapmak icin rahatini bozdu, ve topcular-yalova arasindaki maviligin seyrine daldi.
    ···
  7. 207.
    -1
    topcular-yalova
    ···
  8. 208.
    +1
    yalnızlıktan okudum panpa
    ···
  9. 209.
    +1
    deniz havasi alinca istahi kabardi esen'in. bilen bilir feribot tostlarini. o basit, sacma atistirmalik sey nasil oluyor da bu kadar lezzetli olabiliyordu... yanina cay, ustune sigara. keyfi yerine geliyordu.. istanbul hizla ardinda kaliyordu. heyecanliydi. annesi, babasi, kardesi, kopegi.. o'nu bekliyorlardi. bu dusuncenin sicakligi bile icini isitti, gulumsedi. karni doymamisti.. bazen boyle ayiligi tutabiliyordu. o gunlerden bir gun. normalden biraz fazla da acikiyor olsa, dikkate almadi esen. bir bucuk saat sonra bursa'da da mola verilecekti, 'bir bucuk porsiyon iskender yapistiririm' diye kendine soz verdi ve kucuk bir cocuk gibi simardi bu vaat ile. yalnizligi ozledigini farketti. gerek yurtta cok sayida kiz arkadasiyla kaliyor olmasi, gerekse ozan'la surekli beraber olmalari, yalniz kalmasina mani oluyordu. kendi kendine eglenip mutlu olabilen bir kizdi esen. en buyuk eglencesi ise, gozune hafif akli-evvel bir tip kestirip, o'na deliymis gozuyle bakmakti. soylendiginde sacma gelen bu is, gercekten denemeye degerdi. feribot yalova'ya yaklasirken, esen de otobusteki yerini aldi. bacaklarini topladi, koltuguna iyice kuruldu, basini cama yasladi. dunya istanbul'dan ibaret degildi..
    ···
  10. 210.
    -1
    goturuyordu..
    ···
  11. 211.
    +1
    ne ilginctir ki, daha karnini doyurali bir bucuk saat olmasina ragmen, esen'in karni gurulduyordu. kac kilometre kalmisti bu bursa'ya.. kafasini dagitmak icin bir film secti kendine ozel ekranindan. bu tekno-bus diye tabir edilen otobusler de on numaraydi. sadece oturarak nasil 10 saatlik yol gidilirdi yoksa ? ise yaramis ola ki, otobusun freniyle cevreyle baglanti kurabildi. tom tykwer'in yonettigi, 'perfume' isimli bir film izlemisti.. etkisinden cikabilmek icin bir 15 yila ihtiyaci vardi esen'in. ne film ama.. ya da filmin etkisinden bir bucuk porsiyon iskender yeme fikriyle kurtulabilirdi esen. evet, bu yolu secti. iskenderini siparis ederken, nar gibi kizarmakta olan devasa et doneri ta ortasindan isirmak istedi. kendi kendini kinadiktan sonra daha fazla hayal kurmamaya karar verdi. buyuk bir zevkle iskenderini mideye indirdikten sonra, mola suresini yuruyus yaparak degerlendirdi. ve sonra otobusteki yerini aldi. bir film daha izlemek icin fazla yorulmustu. film izlemek o'nun icin fazla yorucu bir eylemdi. kafa yoran hayal urunu, bilim kurgu veya fantastik yabanci filmlerden hoslanirdi. pur dikkat izlenmeliydi bir film o'na gore. ask mesk romantik filmleri sevmezdi o yuzden. zaman kaybi.. insani uyusturuyorlardi. kulagina ipod'unu takip, kitap okumaya daldi. bir sure sonra, bir sonraki mola yerlerinin neresi olabilecegini dusundu. susurluk. susurluk demek kopuklu ayran ve tost demekti. 'yok artik' dedi sonra kendine. yine mi yemek dusunuyordu ? eve gidene kadar 350 kilo olacakti. 'hava degisimindendir' diye kanaat getirdi. saat gece yarisi oluyordu. yolculugun en keyifli saatleri. gece yolculugunun cekiciligine inaniyordu. yakinindan gectikleri sehirlerin siluetleri, binalarin karanliktaki gizemli gorunusleri, daglar, tepeler, deniz .. kizinin ismi deniz olacakti esen'in. 'kiyisiz, hur bi deniz.. kendi icinde tasan.' sevimli hayallerini, sofor muavininin anonsu bozdu. susurlukta 30 dakika mola, lutfen degerli esyalarinizi yaniniza aliniz, mola saatinden once aracimizdaki yerlerinizi aliniz.. 'tamam ama once cift kasarli susurluk tostu ve yaninda bol kopuklu susurluk ayranini mideye indrecegim sevgili host efendi' diye kendince cevapladi esen. dedigini de yapti. egeye yaklastikca insanliktan cikiyordu. ne cok yemisti bugun.. ayda yilda bir abartmanin bir zarari olmaz, birkac gun dikkat ederim, erir gider yediklerim diye avuttu kendini. midesi poposundaydi sanki esen'in. sadece o bolgede yaglanma yasardi. ne komik ve aslinda utanc verici. poposunda dogal yastigiyla geziyor gibi gorunmemek icin 2 gun boyunca asla yemek yememeye karar verdi. yolculuguna muzik dinleyerek devam etti. kitap okumak gozlerini yormustu. gecenin karanligini yararak giden otobus, o'nu sevdiklerine goturuyordu..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 212.
    0
    sarsilarak uyandiginda otobusun karanligini secemeyen gozleri, onu nerede olduguna dair anilgiya dusurdu.. yurtta miydi? yo. bu sesler? kucaginda kalin bir roman.. kulaginda kulaklik. belli ki sarji bitmis.. uyumus. kac saattir acaba? kendine geldiginde, saate bakmak icin telefonunu aradi. guzel. bir saat yolu kalmisti asagi yukari. telefonun baktiginda gordugu tek sey saat degildi. ozan bir kac mesaj atmis, yolculugun nasil gectigini sormus, her sey yolunda mi diye merak etmis. 'dusunceli kuzucugum' dedi o'na icinden.. yolculugunun son anlarinda basini cama yasladi, tepelerden geciyorlardi, zeytin agaclariyla ortulu tepeler.. karalikta bile insanin ruhuna gida olan guzelligi seyrediyordu. havaya girmisti, kasabasinin kucuk kizi esen oluvermisti, o kokuyu duymustu cunku.. pirina kokusu. zeytinyagi yapmak icin, zeytinin ezildikten sonra geriye kalan posasi yakacak olarak kullanilirdi ege'de cogu insan tarafindan. komur dumani gbi genizleri yakmazdi pirina, mis gibi kokardi. zeytin kokardi, ege kokardi... istanbul'dan bu yana artan oksijen orani otobusun icinde bile etkisini gosterebiliyordu ki esen'in basi muhtis agrimisti. ama sancili bir agri degil, sersem hisli bir agri. dusunceler akip giderken, keyfini kat kat arttiracak bir sarki acti kendine. artik son sarkilarini dinliyordu, inecekti bir on dakika sonra... esen sarkisini sizinle de paylasiyor, iyi keyifler.. http://www.youtube.com/watch?v=1F8au4wNWW4
    ···
  13. 213.
    +2
    reserved attım. Bu arada bu hikaye gerçekse ya çok iyi gözlemcisin ya da ağır sapık takipçisin ya da Esen'in ruhusun emin olamadım kardeşim takipteyim. Ayrıca bu hikaye yüzünden Türk kahvesi yapıp havanın güzel olduğu şu akşam sigaraylan içtim, cidden güzel oluyormuş.
    ···
  14. 214.
    +1
    garajdan o'nu almalari icin ailesine haber vermemisti esen. surpriz yapmak istiyordu. bir yandan da bu yuzden ici kipir kipirdi. otobus yavas yavas garaja yaklasiyordu, saat kac olursa olsun varinca ara diyen ozan'in istegini yerine getirdi. 'sesin ne guzelmis meger..' dedi ozan, telefonu kapatmak uzereyken. 'nereden cikti simdi bu?' diye sordu esen. 'hep boyle mutlu kal, bunun icin elimden geleni yapacagim..', 'ben de..' dedi esen ve konusmayi sonlandirdi. bir kac dakika sonra memleketinin topragina basacakti, ne ozlem ama.. kasabaya giris yapildiginda hasretle cama yapisti esen, hersey biraktigi gibiydi. sansliydi, o meshur poyraz yoktu bu gece, sut liman deniz, ay isiginin altinda paril paril parliyordu. 'inecek yolcularimiz lutfen esyalarini ve bagaj kuponlarini hazirlayiniz, devam edecek yolcularimiz icin aracimiz hareket halindedir, lutfen aractan ayrilmayiniz..' sirin kasabanin kucuk garajina parketmisti otobus ve kapilar acildi. iceri dolan oksijen, esen'in kalbinin hizli carpmasina sebep olmustu. kitabini ve yaninda bulundurdugu bir takim kucuk esyalarini sirt cantasina tikistirdi. otobusten kendini disari attigi gibi icine cektigi derin nefes cigerlerini yirtarcasina icine doldu. ne oksijen ama.. basi donmustu. esen kisa bir sure yogaya merak salmisti ve dogru nefes alip vermesini cok iyi ogrenmisti. gun icersinde hayatimizi devam ettirmek icin aldigimiz kegib kegib soluklarin saglik icin hic bir faydasi olmadigini, derin derin, sistemli, ve uzunca alinan, bir sure diyaframda bekletildikten sonra, rahatsiz edici bir yavaslikta tekrar geri verilen nefesin, insan sagligi uzerindeki akil almaz faydalarini cok net biliyordu. bu egzersizleri istanbul'da bir kere denemisti ve vazgecmisti. zehir soluyor gibi hissediyordu istanbul'un havasini solurken cunku. ve bir turlu tam anlamiyla derin nefes cekemiyordu icine istanbul'da, bir yerde tikaniyordu. simdi uzun bir aradan sonra, bu temiz hava istahini kabartmisti, mis gibi bir nefese acti, ilk yaptigi nefes alip bedenine gida saglamak oldu, fakat beynine giden yuksek miktarda oksijen basini dondurdu. tokezledikten sonra kendine geldi, kendiyle ayni boyda ve kiloda olan valizini sofor muavininden teslim aldi. ici kipir kipir bir halde yola koyuldu.
    ···
  15. 215.
    +1 -1
    havanin mukkemmel oldugu bu purussuz gecede eve yuruyerek gidebilirdi, zaten burada heryer birbirine yakindi. mevki itibariyle, bir bayanin gecenin bu saatinde yalniz basina yurumesinin hic bir sakincasi ve tehlikesi yoktu bu memlekette.. izmir'e yakin olmanin nimeti iste.. ama ziyadesiyle yorgundu esen, ve valizi de oldukca zorlardi o'nu yururken. iki adimlik yol icin dunyanin parasini yazacakti taksimetre, ama caresiz, ilk taksiye bindi esen. burada taksi ucretleri el yakiyordu, istanbul'la kiyaslanamazdi bile.. simdi bir telefon acsa babasi arabasina atlar ve 1 dakika sonra o'nu almak uzere garaja gelirdi, ama yuzmus yuzmus kuyruguna gelmisti surprizin. uyku mahmuru anne ve babasi, o'nu karsilarinda gorduklerinde acaba ne yapacaklardi. taksiye atladi ve yaklagib iki bucuk uc dakika sonra evinin bulundugu mahalleye vardi. 15 tl .. cok iyi. vay kazikcilar. hosgeldin kazigini yemisti esen. 'neyse hadi..' dedi icinden, ve yavasca evine dogru surukledi valizini. aralarinda henuz biraz mesafe varken, kopegi nuri, esen'in kokusunu almis olacak ki, havlayarak hoplamaya ziplamaya baslamisti. esen'in tum surprizinin ortasina limon gibmak uzereydi bu simarik nuri. nuri, esen'in ailesi bu evlerini yeni aldiklarinda, cok yakin bir dostlari tarafindan hediye olarak getirilmisti. o zamanlar tuyleri daha yeni cikmisti, havlayamiyordu bile, gozlerini tam acamiyordu... ne tatliydi. esen o'nu biberonla beslerdi. esen'in uzerine kusmuslugu bile vardi nuri'nin. tam bir bebek ! 8 yil olmustu o gunden bu yana.. ikisi de buyumuslerdi. nuri, yoldan gecenleri, yollarina devam edip etmeme konusunda tereddutte birakan heybetli bir canavara donusmustu.. ama bu kizgin bakili surat, esen'e dunyanin en sevimli yaratigi gibi geliyordu. esen'i gorunce nuri'nin karakteri degisiyordu. bu heybetli canavarin kuyrugunu koparcasina sallayarak, kivira kivira esen'e cilve yapmasi gorulmeye degerdi. bir kap mamaya karsi, bu ne paha bicilmez sevgiydi boyle .. insanlarin kopeklerden ogrenecegi cok sey vardi.
    ···
  16. 216.
    +1
    reserved
    ···
  17. 217.
    +1
    gecenin bu saatince kapi tiklamasini duyarak kolay kolay kimse uyanamayacagi icin, yuksek volumlu kapi ziline basti esen. Bu zilin sesini bile ozlemisti.. Bir kez daha basti, sonra evin icinden gelen tikirtilara kulak verdi, kahkaha atmamak icin kendini zor tutuyordu, ici kipir kipirdi. Evleri 3 katli mustakil bir ev oldugu icin, baskalarini rahatsiz ediyor olma ihtimalinden uzakti esen. Eve giris iki bolumden olusuyordu. Esen, babasinin kalin sesini duydu, 'kim o', biraz tedirgin ve tehditkar bir tonla sormustu bu soruyu. Esen sessizligini korudu. Karsi tarafta da sessizlik hakimdi, esen babasinin av tufegini almaya gittigine emindi. Annesinin panikten kahrolmus sesini duyunca ici acidi esen'in. Kendi eglenecek diye annesini aglatmisti. Bu tatsizligi daha fazla uzatmayacakti. Kapinin onunde dikildi, o anda elinde tufek bir hisim kapiyi acan kaslari catik babasinin, kucuk kizini karsisinda gordugu anda, gozleri yasardi. O koca adam yikilacakti sanki. Tutunmaya destek arayan ellerine sarildi babasinin. Sonra kucagina zipladi, sarildi uzun uzun. Birbirlerinin kokusuna susamislardi. Kirilan kalbinin merhemi bu evdeydi, cok mutluydu...
    ···
  18. 218.
    +2
    ulan yemin ederim çok iyi bir tarzı var ALLAH çarpsın , çok özgün bir insan evladı arkadasımız kendisi kutluyor ve tebrik ediyorum

    beni romanla birleştirdin güzel insan ekgib olma hiç
    ···
  19. 219.
    +1
    abi şarkı acılmıyor yalnız esen in şarkısını burda ismini yazabilcek olan var mı
    ···
  20. 220.
    +1
    annesinin de kokusuna kisa bir sure icin doyduktan sonra salona gectiler, bir yaninda annesi bir yaninda babasi, ellerinden tutmuslardi, bicir bicir anlatiyordu yolculugunu esen. ballandira ballandira.. yasadigi berbat gunlerden bahsetmeyecekti onlara. istanbul'a dondugunde, esen'i hep gulen yuzuyle hatirlamalari icin yapmaliydi bunu. 'seni cadi seni, nasil da kandirdin bizi..' annesi de, kizinin gelecegini bilse o'na en sevdigi yemekleri hazirlardi, ama surpriz olunca esen artik buzdolabinda buldugunu yiyecekti, gecenin bu saatinde annesi esen'in yataginin nevresimlerini degistirmek uzere ust kata cikti. mis gibi bir yatakta uyumaliydi kizi. babasi da esen'in bayildigini bildigi cicek dolmasini cikardi buz dolabindan. zaten istahinin masallahi olan esen, cignemeden yutuyordu cicek dolmalarini bir bir. 'hava degisimi sana yaramamis, kucuk turkan soray'im, hormonlu turkan soray olacak bu gidisle..' dedi. babasi esen'in mukkemmel olmasini isterdi, zayif, narin, bakimli, kulturlu .. yemegi fazla kacirinca bu sakaya maruz kalacagini biliyordu esen.. bir kez daha sarildi babasinin boynuna. evindeydi. kendi evinde. kendi yatagi kendi yastigi. uyumadan bir de kardesinin odasina girdi, esen'in sifatinin erkek haliydi resmen.o'ndan 8 yas kucuktu, cana yakin, sevimli, komik bir erkek cocugu : eren. bir kez daha bakti kardesinin kendinin kopyasi olan sevimli suratina, doyamadi, bir kez daha opucuk kondurdu eren'in gulec suratina. odasina girdi. ne cabuk hazirlamisti annesi yatagini. sevdigi gibi 3 yastik koymustu annesi. biri basina, biri sarilmak icin, biri de bacaklarinin arasina.. kaz tuyu yorganinin icine girmeden once dus alip yolculugun kahredici izlerini bedeninden sokup atti esen. saclarini taradi, kurutmak istemedi.. serin serin uyumak istiyordu. hava soguk olsa bile, penceresini acti derin bir nefes cekti icine. tam pencereyi kapatirken vazgecti, sabaha kadar pirina kokusu koynunda uyumak istiyordu, ve kulaginda, evlerinin hemen onundeki ege denizinin nazik dalgalari..
    ···