• 1 / 1 / 82 entry
  • 12 başlık
  • 299.92 incipuan

eliiffff "Küçük Şeytan"

  • +2 -4
    izlenilcek yabancı diziler
    DOCTOR WHOO!! BiZ WHOViONLAR
    ···
  • +1 -2
    sevdiğim çocuk başkasina aşık
    O kadar kötü hissediyorum ki. iki yıl ya o kimseyi sevmedi benden başka tamam beni de sevmedi ama ben bununla yaşadım. Dayanamıyorum... O gülerek başkasına bakıyor ya onu düşünüyor falan içim yanıyor. O kızla olmasına üzülmüyorum aslında. O kız değer vermez ki ona benim gibi. Ama eğer mutlu olup gülecekse olsunlar. Çünkü ben onu başkalarıyla mutlu olmasını isteyecek kadar çok sevdim.
    ···
  • 0
    aranızda ismi elif olan kız var mı
    Şu an elif olmayasım geldi
    ···
  • +1
    ağlayan ruhlar
    Saklamam gereken bisey miydi?
    ···
  • +1
    ağlayan ruhlar
    Ne alaka.
    ···
  • +1
    ağlayan ruhlar
    Büyük karmaşa... Zarar verilen bedenler. En kötüsü ruhlar. Acımadan kırıp
    döküyorlar. Sonunu bilmeden. Nefret doğuyor sonra. Tek bildiğin nefret...
    Tatmin ediyor mutsuzluk onu. Geriye yıkım kalıyor. Gülümseyerek
    geçirebileceğin saniyeleri alışıldık gözyaşları alıyor. Direnemiyor mutluluk,
    mutsuzluğa. Boyun eğmek zorunda kalıyor. Bıçak altına yatıyor ruhlar. Bu kez
    ağlamak onlara düşüyor. "Yardım eli???" diye bağırıyorlar. Ama herkes bakıp
    geçiyor yanlarından. insanlık bu...
    ···
  • +1
    iç dünyam123
    iç dünyam biraz karmaşık benim. Kendi kendimle büyük bir çelişkideyim. Bazı şeyler yolunda gitmiyor. Gitse bile memnun olamıyorum. Sessizce bağırıyorum. Beni anlayan güven veren birilerini görüp ümitlenmek istiyorum. Ümitlenip umudumu kaybetmemek... Bazen çok zor anlar yaşanıyor. Bunları düşünmeden ana rahmindeki saf halimize dönmek istiyorum. Bazen bencillik adını koyuyolar buna. Sırf kendini düşünmek o kadar da kötü bir şey değil bence. Çünkü bu dünyaya yalnız geldik. Kimse yanında başkasını getirmedi değil mi? E tek başımıza da gideceğimize göre. Başkasını niye düşünelim ki? Ya da keşke düşünecek birini bulsak. O zaman fedakarlık devreye girerdi. Ve bencillik yine yalnızlara kalırdı.
    ···
  • 0
    seviyorum sevmiyorummmm
    Ne yaparsan o ben olmaz parçaları sana uymaz.
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Sonunda pes edip yatağı yapmama izin verdi. Ben işimi bitirdikten sonra hemen kendini yatağın üzerine attı.
    "Herhalde takım elbiseyle uyumayı düşünmüyorsun." dedim.
    "Düşünüyorum niye ki?" dedi.
    "Bi saniye bekle." dedim. Ve koşarak odama gittim. Dolabımdan en pembe geceliği elime aldım. Geceliğe bakıp güldüm. Evet bilerek yapıyordum. Tekrar koşarak salona geri döndüm.
    "Al bunu giy." dedim elimdeki pembe geceliği ona uzatarak.
    "Olur saçlarıma da bigudi sar. Sonra beraber oturup evlilik programları falan izleriz değil mi?"
    "Sadece temiz olan bu geceliğim var. Kim görecek ayrıca."
    "Tamam pes ediyorum." deyip elimdeki geceliği aldı.
    Üstünü değiştirmesi için onu yalnız bıraktım. Bende odama gidip pijamalarımı giydim. Son kez kontrol için salona gittiğimde bu sefer kahkahamı tutamadım.
    "Bence sana çok yakışmış, rengi seni açmış bir kere, ayrıca bacak boyunu da yüksek göstermiş."
    "Dalga geçme. Bence ben gün Nuriye Nine'de kalayım. Tam onun evlik oldum. Ayrıca tuhaf kız sen önce kendine bak. Üzerinde neon yeşil pijama var. Gece seni görürsem uzaylı falan zannederim."
    "Sırrımı öğrendin. Evet ben bir uzaylıyım!" diye bağırdım. Garip sesler çıkararak etrafımda dönmeye başladım.
    "Cidden salaksın!" diyerek yorganı başına çekti.
    Sesimi kalınlaştırıp ciddi bir ses tonuyla
    "iyi geceler efendim." dedim.
    O ise
    "Git ve uyu!" diye bağırdı.
    • **
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    "Fikri sen misin? Komşular komşular kocam geri döndü." diye tüm mahalleyi birbirine kattı Nuriye Nine. Aklı gidip geldiği için herhalde onu 1 yıl önce kaybettiği rahmetli eşi sanmıştı.
    "Aaa pek de gençleşmiş. Valla fıstık gibi olmuşsun Fikri."
    "Yok teyze karıştırdın herhalde. Ben Fikri değilim."
    "Fikri kız o yanında ki kim? Aldatıyor musun yoksa beni? Bacaklarını kırarım Fikri! Kim o yelloz!"
    "Kız Nuriş benim ben. Tanımadın mı?" diyerek olayı daha fazla büyütmeden kapattım. Nihayet balkona ulaşmıştık. ilk olarak ben tırmanıp içeri girdim. Sonra da onun gelmesine yardımcı oldum.
    "Balkonuma hoşgeldin!" diye bağırdım. O da eliyle ağzımı kapatıp "Manyak mısın kızım? Gir içeri!" diye beni salonuma sürükledi.
    Salona girdikten sonra elini ağzımdan çekip kenardaki kanepeye oturdu. Bende hemen yerde bağdaş kurup oturdum. Bi süre ikimizde konuşmadık. O yine memnuniyetsiz bakışlarla odayı süzüyordu. Bende her zaman ki klagib onu izliyordum.
    "Ben acıktım yemek yiyelim mi?"
    "Olur."
    "Peki o zaman!" diye bağırıp ayağa kaktım. Sonra ayaklarımı popoma vura vura mutfağa koştum. iki sandiviç hazırlayıp tekrar salona gittim. Elimle bir tanesini ağzıma tıkıştırdım, diğerini de O'na uzattım. Bu sefer tam karşısına bağdaş kurup oturdum. Ceketinden tutup onu da aşağı çektim. Böylece tam karşıma oturmuş oldu. Önce ikimizde hiç konuşmadan sandiçlerimizi yedik.
    "Adın ne?" diye merakıma yenik olup sordum.
    "Levent." dedi gözümün içine bakarak.
    " Benim ki de Ilgın." dedim büyük bir gururla.
    "Tuhaf birinin tuhaf adı. Çok şaşırmadım." dedi yine aynı umursamaz tavrıyla.
    "Sana Levent diye mi hitap ediyim?"
    "Hayır Noel Baba de bana."
    "Peki Noel Baba." dedim gülerek.
    "Salak."diye fısıldadı.
    "Neden takım elbise giyiyorsun? Çok mu önemli birisin?"
    "Evet. Karatepe Holding'in genel müdürüyüm." dedi.
    "Oha." dedim. Ve sandiviçimden bir parça boğazıma kaçtı. Şiddetli bir şekilde öksürmeye başladım. Sonunda nefes almayı başardığımda
    "Neden ölmek istedin? Paranın gerçek mutluluk olmadığını anladın değil mi? Bu işte ki herkesin ikiyüzlü olduğunu gördün. iş hayatından sıkıldın, her gün yaptığın binlerce rutin işlerden sıkıldın değil mi?" dedim gözünün içine bakarak.
    Ve o an hiç beklemediğim bir şey yaptı. Yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kalbim şoktan hızlı atmaya başladı. Bu değişik bir duyguydu. Kafasını çekip kulağıma fısıldamaya başladı
    "Hani bana demiştin ya beni tanımadan ölmek istemeyeceksin diye. Tanıt bana kendini tuhaf kız. Anlat bana hikayeni. 1 ay söz veriyorum sadece 1 kalacağım yanında. Beni 1 aylığına yaşatır mısın?" diye fısıldadı sanki tüm hücrelerime.
    Sonra ayağa kalkıp yine kanepeye oturdu.
    "Benim uykum geldi. Bana yatacağım yeri göster." dedi sanki az önce beni öpmemiş gibi.
    "Tamam." diyerek ayağa kalktım. Sonra koşar adım odama gittim. Kapıyı kapatıp bir süre öylece kaldım. Tanrım az önce beni öpmüştü! Bu olayı çok fazla düşünmeme kararı almıştım. Daha az aklıma gelirse daha az utanırım diye. Kendimi toparlayıp, kucağımda yastık yorganla içeri gittim. Elimdekileri oturduğu kanepenin üzerine bıraktım.
    "Yatağın hazır patron!" dedim elimle asker selamı vererek.
    Ayağa kalkıp eliyle kanepeyi göstererek
    "1 ay burda mı yatacağım ben?" dedi.
    "Yoo istersen yerde de yatabilirsin." dedim.
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Yol boyunca arabanın radyosuyla rastgele oynadım. Bir türlü güzel bir şarkı bulamadım. Bu yaptığım onu biraz sinirlendirdi. Sürekli elime vurup "Yapma" dedi. Bu hali beni güldürdü. Oturduğum yerde gülmeye başladım. Artık bu tuhaflıklarıma alışmış olsa gerek niye gülüyorsun diye sormadı.
    "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
    "Bilmiyorum." dedi.
    "Ben biliyorum."
    "Nereye? Cehhennemin dibine mi?"
    "Hayır benim küçük cennetime."
    Gideceğimiz yeri tarif etmeye çalıştım. Ama galiba çok da başarılı olamadım.
    "Şimdi 1 sağa dön sonra 2 sağa."
    "Şuna kısaca 3 sağa dön desene."
    "Hayır 1 sağ sonra 2 sağ."
    "Seninle uğraşılmaz."
    "Hey ne yaptın?! Sola dönmeyi unuttun."
    "Ya sen demedin mi 1 sağ sonra 2 sağ diye?"
    "Hayır 1 sol sonra 2 sağ dedim. Hem böyle olmasa bile 3 sağ derdim. Salak mıyım ben?"
    Derdimi ona çok anlatamasam da sonunda gideceğimiz yere varmıştık. Burası benim küçük malikanemdi. Buraya taşınalı daha 2 ay olmuştu. Bir apartmanın üçüncü katında oturuyordum. iki odalı küçük bir daireydi. Tek kişi yaşadığım için küçük olması çok sıkıntı değildi benim açımdan. Arabadan inip apartmanın girişinde onun gelmesini bekledim. Gözlerini kocaman açıp apartmanı memnuniyetsiz bakışlarla süzdü. Elimle gelmesini işaret ettim. Yanıma gelince boyu benden biraz uzun olduğu için ayak parmaklarımın ucunda yükselip kulağına
    "Sana bir sır vereceğim, ama kimseye söyleme tamam mı?" diye fısıldadım.
    Merak etmişti. Büyük bir ciddiyetle
    "Ne?" diye sordu.
    "Ben burda yaşıyorum!" diye bağırdım.
    Kafasını geri çekip eliyle kulağını bastırdı.
    "Salak kız." dedi.
    "Bu salak kız şimdi süper kız olup kapıyı açacak." dedim. Ve elimi hemen elimdeki bavulvari şeye daldırıp anahtarları aramaya başladım. Fakat bir türlü bulamadım.
    "Biliyor musun ben uçabiliyorum, bence en iyisi uçmak. Hadi üç kat yukarı uçalım." diye biraz saçmaladım.
    "Ne diyosun, açsana kapıyı!"
    "Şey anahtarları evde unutmuşum." diye yarı fısıldar bir şekilde söyledim.
    "Harika!" dedi. Sonra ellerini birbirine vurup gülmeye başladı. Tanrım ilk kez gülüyordu. Ve o kadar güzeldi ki. Hayatımda binlerce kez gülen insan gördüm ama bu o kadar farklıydı ki. Diğerleri gibi değildi. Tuhaftı... Ama en çok da güzeldi. Nefesimi kesecek kadar, ona baktığım için beni utandıracak kadar.
    "Ne öyle aval aval bakıyorsun? Napıcaz şimdi?"
    Evet ona aval aval bakarken yakalanmıştım. Kendimi tebrik ediyor, başarılarımın devdıbını diliyorum. Sonra elimle kafama vurdum. Salak kız! Elin adamıyla alakalı salak salak düşünme. Bir dakika salak salak düşünmek, ay tam bana göre. Ben yine aptal aptal sırıtırken kolumu dürtmeye başladı.
    " Şşşş. Tuhaf olan, sana diyorum"
    "Ha?" diye garip bir ses çıkardıktan sonra durumu kavrayıp " Şey herhalde tek çare pencerelerin üstüne basıp yukarı tırmanmak." dedim.
    O ise verdiğim cevaptan memnun değildi.
    "Yangın merdiveni falan yok mu?"
    "Kaç yıllık apartman, yangın merdiveni olmaması çok normal." dedim sakin bir şekilde.
    Sonra heyecanlı bir ses tonuyla birazda ellerimi birbirine vurup etrafımda dönerek "Yaşasın çok eğlenceli olacak." diyerek onu da ceketinden tutup arka bahçeye peşimden sürükledim.
    " Şimdi sen diyeceksin neden arka bahçe ön değil diye. "Beni niye uğraştırıyorsun?" diye sitem cümleleri kuracaksın." Onayladığını belli eder gibi başını salladı. " Ama herhalde 2. katta oturan Nuriye Nine'nin bizi görüp kalp krizi geçirmesini istemeyiz değil mi?"
    Bir kaç cümle daha kurup ikna etmeyi başardım. ilk olarak tırmanmaya ben başladım. O da arkamdan söylene söylene geliyordu.
    "Ölme, biraz daha yaşa dedin. Ama bu gidişle beni öldüren sen olacaksın. Burdan bi düşsem var ya Allah bilir kaç metredir kemiklerimi dahi bulamazsınız."
    Onun söylenmeleri başka bir sesle bölündü.
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Şoktan bir kaç saniye dışardaki görüntüye öylece bakakaldım. Tanrım biri mi ölmüştü? Hızlıca kapıyı açıp yerde yatan kişinin yanına gittim. Bir kızdı. 20'lerinin başındaydı muhtemelen. Ama tuhaf bir giyinişi vardı. Sanki gökkuşağından fırlamış gibiydi. Saçları kulak hizasındaydı. Her tutamı farklı bir renkti. Tuhaftı demiştim ya asfaltın orta yerinde ellerini göğsünün üstünde çapraz bir şekilde birleştirmişti. Fazla tuhaf... O an aklımdan ne geçiyordu bilmiyorum ama kızı kucağıma alıp arabaya taşıdım. Hem ben ölmeliydim başka biri değil. Arabanın arka koltuğuna kızı yerleştirdim. Panik olmuştum. Hemen geldiğim yoldan geri gitmeye başladım. Dikiz aynasından kıza baktım. O panik haliyle kızın yaşayıp yaşamadığına bakmayı unutmuştum. Ben konsantre olmuş bir şekilde arabayı kullanırken arkadan bir ses geldi.
    " Selam!"
    Aniden frene bastım. Şüpheli gözlerle arkama döndüm. Kız rahat bir şekilde koltukta oturuyordu. Ve hiç de ölüye benzemiyordu.
    " in arabadan."
    "Ne? Neden?" Şaşırmıştı.
    Yineledim." in arabadan ben öleceğim."
    "Tamam işte ne güzel bende gelirim."
    "Toplu intihar değil bu in."
    Kız sonunda pes etmişe benziyordu. Sıkıntılı bir ses çıkarıp indi. Tekrardan tam gaza basacakken ön koltuğun kapısını açıp bindi.
    Napıyosun'larım eşliğinde emniyet kemerini bile taktı.
    "Güvenlik her zaman önemlidir."
    "Bak ufaklık heyecan arıyorsan doğru yerde değilsin."
    "Heyecan aramıyorum sadece merak ediyorum."
    "Neyi?"
    "Ölmek için fazla güzel bir gün değil mi?"
    Kızın aklının yerinde olmadığını düşünmeye başlamıştım. Tuhaf biriydi.
    "iyi madem benimle beraber geliyorsun o zaman."
    Benimle gelmesi en mantıklısıydı. Belki öleceğim konusunda ciddi olduğumu görüp kaçardı. Zaten yeterince vakit kaybetmiştim. Hızlı olmam gerekiyordu.
    "Buralarda bildiğin güzel bir uçurum var mı?"
    Şu kıza uyup bende aklımı yitiriyordum.
    " Ha evet 30 metre ilerde var. Manzarası güzel diyorlar orası için."
    Yol boyunca ikimizde hiç konuşmadık. Bahsettiği uçuruma gelince arbayı kenara çektim. Arabadan inip uçurmun kenarına oturdum. Kızda beni takip edip yanıma oturdu. Rüzgar çıkmıştı. ilk ben konuştum.
    "Korkmuyor musun?"
    "Neden?" Gözlerini kocaman açıp bana döndü.
    "Birazdan ölecek olmamdan."
    "Ölmeyeceksin ki."
    "Nedenmiş o?"
    "Çünkü beni tanımadan ölmek istemeyeceksin." ilk kez ciddi ve sakin bir şekilde konuşmuştu. işte o zaman göğüs kafesimin solunda bir şey oldu. Sanki kalbim bir anda kocaman olup büyümüştü. Çünkü ilk kez sesini duymuştum. Göz ucuyla tuhaf kıza baktım. Uçurumun kenarında öylece oturmuş etrafı izliyordu. Ve gördüklerinden memnundu. Bu hali sinirimi bozdu. Şu lanet olasıca şeyler nasıl onu mutlu edebiliyordu? Hızlıca ayağa kalkıp arabaya bindim. Bir süre sonra o da bindi.
    "Salağın tekisin" dedim. Verdiğim bu cevap onu gülümsetti. Sanki beklediği cevaptı.
    "Ölmek istiyorum." diye fısıldadım.
    "Öl." dedi. Sonra biraz bekledi.
    "Ama ölmeden önce biraz yaşa."
    • **
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Saatlerce yürüdüm ve binlerce arbaya otostop yaptım sonuç; hala yürüyorum. Az önce yağmur yağmasına rağmen hava çok sıcak. Ama pozitif enerjimi kaybetmemeliyim. Kısa saçlarımı ellerimle geriye savurdum. Bir kaç tane hepsi farklı renk olan saç tellerim avuçlarıma düştü. Elimdeki bavulvari şeyi taşımak yerine peşimden sürüklüyordum. Bavul demeye 40 şahit gerekir. Yıllar içinde eskiye eskiye yeni bir varlığa dönüştü. TDK' ya başvurup Türkçe'mize yeni bir kelime eklemeye kararlıyım. Yıllarca ülke ülke dolaştım. Ama nedense her otostop yaptığımda birileri bana yardım ediyordu. Şimdi ise yürümekten ayaklarım "beni bırak sen git" durumundaydılar. Biraz daha yürürsem denizkızı hikayesindeki gibi ayaklarımı kesip köpük olacağım. Biraz düşündükten sonra aklıma bir fikir geldi. Bavulumu başımın altına alıp yolun ortasına yattım. Ellerimi de göğsümün üstünde çapraz bir şekilde birleştirdim.

    • **
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    BÖLÜM 1- KARŞILAŞMA
    Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Islanmamak için hızlı hızlı yürüyordum. Toplantıya gecikmiştim. Bu ilk gecikmem değildi. Zaten evde yeterince birileriyle tartışmıştım. ikinci bir kavgayı çekecek havamda değildim. Böyle giderse aile şirketinden kovulan ilk ve tek kişi olarak tarihe geçecektim. Bu gün mutsuzdum. Aslında bakılırsa 32 yıldır mutsuzdum ben. Bu hayattan bıkmıştım. Rahatına düşkün insanlardan, gösterişten, paralarını yarıştıran tiplerden. Herşeyden... Niye yaşıyordum ki ben? Bu hayattan ne istiyordum ya da hayat benden ne istiyordu? Toplantılara yetişip, davetlere katılmak ve bir sürü insana gülümsemek miydi hayat? Böyle olmamalıydı hayat bu kadar basit olmazdı. Eğer hayat buysa anlamsızdı yaşamak. Anlamsızdı yaşamam... Ölürsem kimse üzülmezdi galiba. insanların kaybedeceği bir şey olmazdı ama benim kazanacağım çok şey olurdu. 32 yıldır kavuşamadığım mutluluğu tadardım. Belki de ölünce yeniden doğardım. Önümde bir sonuzluk vardı ve arkamda nefret ettiğim binlerce insan. Belki bir süre üzülürlerdi ama unutulup giderdim. Umrumda değildi bu dünya herkesin canı cehenneme. Bu hayattan nefret ediyordum. Evet karar vermiştim bu gün ölecektim. içimde zerre kadar korku yoktu. Ani bir hareketle gerisin geri yürümeye başladım. Evet bu gün ölecektim. içimde tuhaf bir ürperti hissettim. Korku değildi bu hissettiğim ama tam olarak adını koyamamıştım. Yağmur giderek hızlanmaya başlamıştı. Ama umursamıyordum ıslanmayı sırılsıklam olmayı. Elimdeki dosyaları yere fırlattım. Artık hiç bir şey umrumda değildi. içimdeki garip bir dürtüyle koşmaya başladım. Sanırım ilk kez koşuyordum. Arasıra yalpalıyordum, ayağım takılıyordu ama yine de yılmıyordum. Koştum, koştum, koştum... Ta ki nefesim kesilinceye kadar. Etrafımdaki insanlar bana deliymişim gibi bakıyorlardı. içimden hepsine dil çıkarmak geldi. Ama sonra durdum. Tanrım ne yapıyordum ben! Benim hemen ölmem lazımdı. Bu sefer yürüdüm. Eve doğru yürüdüm. Koca villanın kapısının önünde durdum. Hiç olmadığı kadar ihtişamlıydı bu gün. Beni görünce kapıdaki adam hemen kapıyı açtı.
    " Arabamın anahtarlarını getir" dedim soğuk bir sesle.
    "Baş üstüne " deyip uzaklaştı.
    Sabırsızdım. Sanki geç kalıyordum. Ölüme... Biraz daha beklersem yapamayacağımdan korkuyordum. Acele etmeliydim. Ölüm kaçıyordu benden ve onu yakalamam gerekiyordu. Ölüm hızlıydı. Bense çok yavaş. Yetişmem gerekiyordu. Anahtarlarımı beklemekten vazgeçtim. Güvenliğin kenardaki arabasını aldım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Nerede ve nasıl ölmeliydim? Şehir dışına doğru sürdüm. Yollar boştu. Yine yalnızdım. Ölürken bile... Gaza iyice abandım. Radyoda rastgele bir şarkı açtım. Yabancı şarkıydı muhtemelen. Sözlerini bilmiyordum. Ama önemli değildi. Şarkıya eşlik etmeye başladım. Bilmediğim bir şarkıya eşlik etmek. Tam bana göre... Git gide aklımı yitirmeye başlıyordum. Ama güzeldi bu. Arabanın dikiz aynasından kendi yansımama baktım. Yakışıklı sayılacak bir yüzüm vardı. Sarıya çalan kahverengi açık saçlarım. Birden üzerimdeki takım elbiseye baktım. Yüzümü buruşturdum. Sonra birden gözlerim arabanın dışındaki bir görüntüye kaydı. Yolun ortasında yatan bir insan vardı. Aniden frene bastım.

    • **
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Sabah olduğunda ilk kez içimde bir parçada olsa umut hissettim. Birazcık olsun yaşamak içindi bu umut. Aynaya baktğımda dudağımın kenarında ufak bir tebessüm gördüm . Elimi dudağıma zütürdüm. Tanrım gerçekten de gülümsüyordum! Solgun yüzümdeki bu görüntü çok tuhaftı. Yine gülümsedim. Valizimi hazırlamama gerek yoktu. Zaten bir kaç parça eşyam vardı. Üstüme temiz bir şeyler geçirip aşağı indim. Deniz erkenden uyanmış ve kahvaltıyı hazırlamıştı. Kahvaltı boyunca Deniz'le havadan sudan muhabbet ettik. Sanki dün hiç yaşanmamış gibiydi. Kötü bir kabus gibiydi tüm yaşadıklarım. Ama gerçekler gün ışığında daha bir gerçekti. Sonunda konuyu açtım.
    "Öğlen yola çıkacağım."
    Deniz'in gülen yüzü bir anda asılmıştı. Sessizce tabağındaki peyniri ağzına zütürdü. Uzanıp ellerini tuttum.
    " Çok teşekkür ederim. Deniz sen olmasaydın ben yapamazdım. Devam edemezdim. Bu dünyadaki tek dostumsun, tek ailemsin. Herşey için teşekkür ederim."
    Deniz de aynı sevecenlikle elimi sıktı.
    " Emin ol bende senin için böyle hissediyorum. Gitmeni hiç istemiyorum ama sen mutlu olacaksan bu senin için daha iyi olacaksa git. Sonuna kadar seni destekliyorum. "
    " Teşekkür ederim." deyip Deniz'in boynuna sıkıca sarıldım. Bu kokuyu özleyecektim.
    Kahvaltıdan sonra havalimanına doğru yola çıktım. Beni yolcu etmek için Deniz de gelecekti. Ama evde vedalaşırsak daha kolay olacağını söyledim. Çok zordu veda etmek. Deniz'den ayrılmak çok zordu. Onu öylece geride bırakmak. Ama bu yeni hayatıma ilk adımdı. Giderken tüm yolu aklıma kazımak istercesine baktım. Zihnime tek tek not ettim. Belki bir gün hatırlamak isterim diye. Belki... Sonunda havalimanına vardım. Bir elimde bavulum , ardımda düş kırıklıkları ve yüreğimde umut vardı. Artık yarınlarıma yürümek istiyordum...
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Okuyan varsa devam edicem. Simdiden sıkılmayın sonlara doğru eğlenceli.
    ···
  • 0
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Avuçlarımın arasındaki kahve fincanından büyük bir yudum aldım. Deniz'le bir süre hiç konuşmadan oturduk. Olaylardan zerre kadar haberi yoktu. Onu suçlamam anlamsızdı. Sessizliği ilk bozan Deniz oldu." Ne olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordu. Sessizce başımı salladım. Artık hikayeme bir yerden başlamalıydım. Başlamadan önce derin bir nefes aldım.
    " Amcam öldü."
    " Senin bir amcan yok ki."
    " Varmış. Babam sandığım aslında amcammış."
    " Ne? Nasıl yani?"
    " Dün akşam amcam kalp krizi geçirdi. Ambulans gelene kadar dayanamadı."
    "Serhat Amca öldü mü?" Deniz'in gözleri dolmuştu. Duygusaldı o. Kırılgandı.
    " Benim hikayem çok uzun zaman önce başlamış. Annemle babam üniversite yıllarında tanışmışlar. ikisi de birbirine ilk görüşte aşık olmuşlar. Görenleri kıskandıracak kadar çok aşıklarmış. Kitaplardaki aşk hikayeleri gibiymiş sanki. Mutlu başlamış herşey sonra annem bana hamile olduğunu öğrenmiş. Tabi o zaman evli değillermiş. Annem çok heyecanlıymış. Babama söylemek için bir sürü hazırlıklar yapmış. Giyinmiş, süslenmiş, püslenmiş. Akşam babamla yemeğe çıkmışlar. Büyük bir heyecanla haberi babama vermiş. Bu haber bomba gibi düşmüş tabi. Babam beni reddetmiş. Çok korkmuş. Annemi orda yapayanlız bırakıp gitmiş. Ertesi gün de tüm eşyalarını toplayıp yurt dışına kaçmış. Gidiş o gidiş bir daha da babamdan haber alınamamış. Annem tabi büyük bir bunalıma girmiş. Ailesi de onu reddetmiş. Ama amcam anneme sahip çıkmış. Annem bir sürü kez bana ve kendine zarar vermeye çalışmış. ikimizin de canına kıymayı denemiş. Binlerce kez intihara teşebbüs etmiş. Ama amcam onu her defasında kurtarmış. Amcam annemin düzelmesini beklemiş. Ya da biraz olsun sakinleşmesini. Sonra bir gün kadın doğum uzmanına gitmişler. Doktor çok fazla geliştiğim için kürtaj yapamayacaklarını söylemiş. Annem artık iyice kötüleşmeye başlamış. Amcam bile artık annemi durduramıyormuş. Benim ve annemin güvenliği için annemi rehabilitasyon merkezine kapatmışlar.Ama amcam hiç vazgeçmemiş. Her gün rehabilitasyon merkezine gelip beni ve annemi ziyaret etmiş. Bıkmadan usanmadan annemi sevmiş. Sonra bir gün ben dünyaya gelmişim. istenmediğim , kimsenin beni sevmediği bir dünyaya. Annem doğum sırasında kan kaybından ölmüş. Zaten doğum sırasında ölmese kendini öldüreceğine kesin gözüyle bakıyorlarmış. Annem ölünce amcam da bana bakmaya başlamış. Tabi sonra yalanlar üst üste geldi. Yengem beni istememiş. Galiba bu yüzden bana hep kötü davrandı. Ama amcam almış işte beni yanına. Büyüttü beni bu zamana kadar. Hiç bir şeyden haberi yoktu ki onun. Benim iyi olduğumu düşünüyordu hep. Sıcak bir ev,yuva, aile. Görmüyordu bana yapılanları. Yengemin eziyetlerini. Dayanamıyordum artık yapılanlara. Beni hizmetçi olarak görmeleri , bana pis bir varlıkmışım gibi davranmalarına. Bende kendimi dış dünyadan soyutlamıştım. Yaşamak benim için sadece nefes almaktan ibaretti. Çok arkadaşım yoktu biliyorsun. Dünya kötü bir yerdi sanki. Herkes yengem gibiydi. Kimse beni evden dışarı çıkarmadı. 19 senemi hayatımdan çaldılar. Yengem amcamın ölmesini fırsat bildi. Yıllarca sırtında yük olarak taşıdığı beni artık kapı dışarı edebilme imkanı buldu. Sabah amcamın ölüm haberini aldıktan sonra bana herşeyi anlattı. Aslında kızgın değilim biliyor musun yengeme. Anlatmasaydı gerçekleri bilmeyecektim belki. Yalan bir hayatı yaşayacaktım. Oysa şimdi yeniden başlayabilirim, yeni bir hayat kurabilirim kendime." Soluk soluğa bitirmiştim söylediklerimi. Ben bunları söyledikten sonra Deniz elindeki fincanı bırakıp sarıldı bana. Öyle sıkı sarıldı ki ben burdayım demek istercesine. Gözleri dolu dolu baktı bana
    " Ilgın benimle burda yaşamak ister misin? Ömrünün sonuna kadar benimle kalabilirsin."
    Bir saniye durdum sahi yaşamak ister miydim?
    "Hayır" dedim birden.
    " Yani yanlış anlama ama kalan ömrümü dört duvar arasında geçirmek istemiyorum. Yeni yerler görmeliyim, yeni insanlar tanımalıyım."
    "Anlıyorum seni." dedi Deniz.
    " Yarın ilk işim yurt dışına çıkmak olacak."
    "Ama... " diyecek oldu Deniz. Sonra sustu. Anladı burda daha fazla kalamayacağımı.
    ···
  • +2
    ben yaxzdim okuyun ilk
    Yeni bir başlangıç yapmak istiyordum. Bütün yaşadıklarımı unutmak, hatta yaşamın kendisini unutmaktı beklentim. Kesin kararlıydım herşeyi değiştirmeliydim. Tertemiz bir sayfa açmak istiyordum hayatıma... Yeni bir hikaye yazmalıydım. Başrolunde sadece ben . Ben olmalıydım. Çünkü bu benim hikayemdi. Kabul ediyorum ilk hikayem mutsuz sonla bitmişti. Bir de her hikaye mutlu sonla biter diye kandırmışlar bizi daha ufacıkken. Ama bu tezi yalanlayan ayaklı bir felakettim ben. Benim hikayem tam bir faciaydı. Ama bütün bunlara rağmen ben yaşamayı seçmiştim. "Herşey berbat gidiyor" diye intihar eden salaklardan değildim. Hiç bir zaman böyle bir şey aklımdan geçmemişti. Çünkü benim gözümde ölüm bir kurtuluş değildi.19 sene boyunca gülmeyi hiç denememiştim. Hayatım ağlayarak geçmişti. Ne zaman bir sorun olsa gözyaşlarına sığınmıştım. Eskiden bunu bir kurtuluş olarak görüyordum. Şimdi ise ağlayan birini görünce ona acıyarak bakıyorum. Artık inadına gülmeliydim. Gülmeyi öğrenmeliydim. Değişmek istiyordum. Önce dış görünüşümü değiştirmeliydim. Şu sürekli giydiğim, hiç vazgeçmediğim , eski ruh halimi temsil eden siyah renkten ebediyen kurtulmalıydım. Yeni renkler keşfetmeliydim. Evet karar vermiştim. Artık rengarenk olacaktım. Hatta bal rengindeki uzun ve gür saçlarımı kulak hizamda kestirebilirdim. Her bir tutdıbını farklı bir renge bile boyatabilirdim. Dışımı boyadığım gibi içimi de boyamalıydım. Karamsarlığımı bir tarafa bırakıp Polyanna gibi olmalıydım. Geçmişte çok özenirdim Polyanna'ya. Kitabı okurken bile gözyaşlarına boğulurdum. Ben niye yapamıyordum? Niye Polyanna olamıyordum. Hayata farklı bir pencereden bakmak ne kadar da çok şey değiştiriyordu. Artık Polyannacılık oynamalıydım kendi kendime . Evet şimdiden değişmeye başlamıştım. Ama burda yaşayarak geçmişi unutup yeniden hayata başlayabilir miydim bilmiyorum. Yaşadıklarımı unutmak kolay değildi, ama burda kalmak işleri daha da zorlaştırıyordu. Yeni yerler görmeliydim, yeni insanlar tanımalıydım. Yaşamanın boşa olmadığını kendime kanıtlamalıydım. Bu gece evi terk etmeliydim. Herkesi geride bırakmalıydım.
    Üst kata yatak odama çıktım. Sanki her an gitmeye hazırmış gibi dolabımın kenarında duran içi dolu valizimi aldım. Şanslıydım kıyafetlerimi valize yerleştirmek zorunda değildim. Bomboş duran dolaba baktım. Ne zaman hazırlamıştım ki ben valizi? Saat 6'ydı. Hava kararmaya başlamıştı. Düşünmediğim bir nokta vardı. Nereye gidecektim? Kimsem yoktu. Ne annem ne babam. Sadece etrafımda bana yalan söyleyen bir sürü insan vardı. Burdan hemen uzaklaşmalıydım. Şu an tek düşüncem buydu. Valizimi alıp kendimi dışarı attım. Soğuk hava yüzüme çarptı. Havanın bu kadar soğuk olacağını tahmin etmemiştim. Üstümdeki hırka inceydi. Ama valizimi sokak ortasında açamazdım. Ayaklarımı kaldırım taşlarına sürterek ilerliyordum. Sokak lambasının zayıf ışığı etrafı biraz aydınlatıyordu. Ortalıkta kimse yoktu. Kendimle baş başaydım. Valizimi altıma alıp yere oturdum. Yaşadıklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Çocukluğumu bana zehir eden ebeveynlerim sahte çıkmıştı. Babam sandığım ( aslında amcam olan ) kişiliğine hayran olduğum adam ölmüştü. Ve ben cenazesine bile gidememiştim. Şu an gerçekten çok yalnızdım. Ayağa kalkıp ilerlemeye başladım. Bu sırada cep telefonum çaldı. Arayan Deniz'di. Sonsuz karanlığımdaki tek ışıktı. Tek dostumdu. Ama o da bana yalan söylemişti. Telefonu sıkıca kavrayıp karşı duvara çarpmamak için kendimi zor tuttum. Yanımda 5 kuruş para yoktu. Telefonu satıp elime biraz para geçmesi fena olmazdı. Etraf iyice kararmıştı. Şu an ne yapacağımı bilmiyordum . Asıl sorun bu gece ne yapacaktım? Ben düşüncelerimle boğuşurken " Ilgın" diye bir ses duydum. Arkamı dönüp kim olduğuna baktım. Deniz ' di. Ayağa kalktım. Sanki valizim bana inat tek tekerleği kaldırım taşına sıkışmıştı. Valizi hızla taşın arasından çektim. Ters bir hareketle valizin tekerleği çıktı. Valizi kucağıma alıp hızla ilerlemeye başladım. Nedensiz yine gözlerim dolmuştu. Ama bu sefer ağlamamalıydım. Ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. O tek damla düşmeyi başarmıştı. Ve arkasından diğerleri de. Arkamdan hıçkırık sesleri geliyordu. Deniz de ağlıyordu. Kolumu sertçe tutup kendine çekti. Valizim ellerimden yere düştü. " Yalancı " diye tısladım. Deniz afallamıştı. Yüzünde gerçekten büyük bir şaşkınlık ifadesi vardı. Ağzından dökülen tek kelime " Ne " olmuştu. Yani cidden mi?! Derin bir soluk bırakıp hızla ilerlemeye başladım. Hemen peşimden koşup tekrar kolumu yakaladı." Yemin ediyorum hiç bir şey bilmiyorum". Hiç bir şey diyemedim . Diyecek bir şey bulamadım. Sadece arkamı dönüp gittim. Deniz'di bu kolay pes etmezdi. Bu sefer daha sert çekti beni kendine " inan bende bilmiyordum. Bilseydim sana söylerdim". Hıçkırarak ağlamaya başladım. Yüreğim paramparçaydı. Bedenen ve ruhen o kadar bitkindim ki. Bu korkunç fırtınada sığınacak bir limana ihtiyacım vardı. Kendimi Deniz'in kollarına bıraktım. Kulağıma " Hava çok soğuk, hadi bize gidelim " dedi. Yerde duran valizimi kucağıma alıp Deniz'in peşinden yürümeye başladım.
    ···
  • 0
    yenilerden önce trende bakan incici
    Ağlayan melekelere geldim.
    ···
  • 0
    eğer doktor balık olsaydım
    Eğer doktor, balık olsaydım bir tilkinin peşine takılırdım.
    ···
  • 0
    5 kasım
    Doğum günüm...
    ···
  • 0
    annemesöylemekistediklerim
    Bi gram sevgi göstermedi. Ne zaman onunla iletişime geçsem engel oldu. Evde oldugu her saat hepimizi üzdü. Bu söylediklerimi çok yargılıyorsunuz. Çünkü sizin anneniz gerçekten iyi biri sanırım. Ama gerçekten kimsenin dertlerini küçümsemeyin çünkü gerçekleri bilmiyorsunuz. Keşke dediğin gibi öyle saçma sapan dertler olsaydı aklıma taktiğim ama değil işte.
    ···
  • 0
    seviyorum sizleri tanimadan hemde
    Aranıza daha yeni katıldım ama seviyorum hepinizi. Çünkü tanimadiginiz insanalrin dertlerini dinleyip onlara yardimci oluyorsunuz. Hepiniz kocaman yureklisiniz.
    ···
  • 0
    bob marley demişki
    Bu hayat bana;
    insanların gülemediği için ağladığını,
    Susamadığı için komuştuğunu,
    Ölemediği için yaşadığını öğretti.
    ···
  • +2
    alisildik seyler
    Kimsenin beni anlamaması. Sevgi dahi gostermemesi. Yemin ediyorum bu dunyada beni benden iyi anlayan yok.
    ···
  • daha çok