1. 26.
    0
    ATANIN ANAFARTALAR'DAN BiR ANISI
    Atatürk Anafartalar'da düşmanı şaşkına çevirirken gerektikçe hasmının durumundan bilgi edinmek için "bir dil yakalayın!" der, Mehmetçikler de ne yapıp yapıp karşı taraftan bir asker yakalar getirirlermiş.
    Bir gün getirilen dilden gerekli bilgiler alındıktan sonra ata sormuş:
    - Peki, sen yeni Zelandalısın madem, Türklerden ne kötülük gördün ki vuruşmak için kalkmış ta oralardan buraya gelmişsin?
    Yeni Zelandalının bunu sırf spor için yaptığını ve kendisinin sportmen olduğunu öğüngen bir tavırla söylemesi üzerine Ata:
    - iyi ama, sportmenliğin ne işe yaradı? Baksana, bir erimizin önüne düşmüş kuzu kuzu buraya getirilmişsin! Deyince tutsak şu karşılıkta bulunmuş:
    - Sizin eriniz spor kurallarını çok kaba bir şekilde çiğneyince ben ne yapabilirdim? Sportmen olmayan hasımlarla karşılaşacağımı bilseydim hiç gelmezdim!
    Meğer Mehmetçik, Zelandalıyı en can alacak yerinden yakalayarak sıkıp bayıltmış, avını ayılıncaya dek sırtında taşımış, sonra da elini çekmeden Türk siperlerine değin sürmüş.
    Ata bu öyküyü anlatır
    ···
  2. 27.
    0
    devam panpa
    ···
  3. 28.
    0
    Reserved
    ···
  4. 29.
    0
    ATATÜRK, YAHUDiLER VE MASONLAR
    (ibrahim Arvasi’nin yaşadığı olaylar)
    ... Hatıratım sonuna yaklaşırken memleketimizde locaları bulunan Masonlardan biraz bahsetmek isterim. Masonların istanbul, izmir, Adana ve Ankara’da birçok locaları vardır. Mustafa Kemal Paşa’nın sevmediği iki zümre vardıı. Birincisi; DÖNMELER, ikincisi; MASONLARDI. Birgün eski adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’u çağırdı, kendisine masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitap verdi. Bunu güzelce mütalaa et, bir takrir ile Halk Partisi Grup Başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet etseninde bu işte büyük şeref payın olacaktır, dedi.
    Gurup günü Mahmut Esat Bozkurt riyaset makdıbına bir takrir verdi ve takririn okunmasını reisten rica etti. Katip takriri okudu. Grup dinledi. Hülasası şöyleydi:
    Bizim Eba ancet gelen Atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık. Masonluk da kökü dışarıda olan bir yahudi tarikatından başka birşey değildir. Memleketimizde bunun ne işi var? (bir süre tatışmalar oldu ve Recep Peker işi devlet reisine zütürüp onun reyini almak için bir hafta süre istedi.)
    Bu söz grubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek hafatya kaldı. Bir hafta sonra olsun, biz herhalde bütün locaları kapatırız, dediler. Ertesi gün Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi:
    Arkadaşlar bugünden itibaren Türkiye’de Masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır.
    Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar, ve KAHROLSUN YAHUDi UŞAKLARI sesleri tavanı çınlatıyordu.
    Şükrü Kaya ve arkadaşları sırra kadem basmışlardı (masonlar).
    Grup dağıldıktan sonra doktor Mim Kemal Öke’yi de öne katarak meclisteki masonları toplu olarak ziyarete gitmişlerdi. Mim Kemal Atatürk’e hitaben.
    ---Efendim, biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrık-i azmımız olursanız, biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız, demiş Reisicumhur:
    ---Peki, birşey soracağım, bana cevap veriniz de , sonra... Siz Avrupa’daki hangi locaya bağlısınız ve medbuunuzun ismi nedir?
    ---Biz Cenova’ya tabiiz ve reisimiz de BARCA MiŞON cenaplarıdır, demişler.
    Bunun üzerine küplere binen Mustafa Kemal Paşa, onlara hitaben;
    ---HADi DEFOLUN BURADAN! CEHENNEM OLUN YAHUDi UŞAKLARI! BENiM MiLLETiM BANA KAHRAMAN SIFATINI VERDi, BEN SiZiN GiBi BiR ÇiFT YAHUDiYE UŞAK MI OLACAĞIM? BU GECE SABAHA KADAR TÜRKiYE’DEKi BÜTÜN LOCALARINIZI KAPATMADIĞINIZ TAKDiRDE, YARIN TEŞKiL EDECEĞiM DiVAN-I HARBi ÖRFi’YE HEPiNiZi VERiR VE ASTIRIRIM. HAYDi DEFOLUN KARŞIMDAN!
    Diyerek onları kovmuş, onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti istanbul, izmir ve Adana’ya bildirdiler ve sabah olmadan hepsinin kapanma kararlarını getirip henüz sofrasından kalkmayan Reisicumhura verdiler ve derin bir nefes aldılar.
    Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa bu suretle bütün MASON LOCALARINI kapattı...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    0
    beyler doğru olup olmadıklarını bilmiyorum ben sadece paylaşıyorum
    ···
  6. 31.
    0
    eline sağlık panpa. seri şukuladım.
    ···
  7. 32.
    0
    şukuladım güzel kardeşim
    ···
  8. 33.
    0
    herşey bi yana etrafıma bakınca artık atatürk ün anılarıyla ilgili birşey görememeye başladm
    ···
  9. 34.
    0
    reserved
    ···
  10. 35.
    0
    içkisinden bahseden huur çocukları, adamın hayattaki tek zevki akşamdan akşama 2 kadeh rakı, noldu ananızın dıbına mı girdi size ne amk adam sizin bacılarınızın körpe dıbını düşman yarağından kurtardı siz hala içkisindesiniz huur çocukları sizi
    ···
  11. 36.
    0
    reserved. içki diyen mallar da takıldıkları sözlüğe baksınlar önce.
    ···
  12. 37.
    0
    Silahla oynarken tabanca patladı

    Makbule Hanım Ağabeyi Atatürk'ün bir insan olarak çeşitli yönlerini de içtenlikle anlatır. Ağabeyinin çocukluk yıllarına dair pek çok anekdotu dile getirir. Makbule Hanım ağabeyinin çocukluk yıllarında her çeşit oyuncağa, özellikle de silaha düşkün olduğunu belirterek, daha o yıllarda askerliğe sempati duyduğunu dile getirir. Ne varki Atatürk'ün silahla oynaması az kalsın bir felakete yolaçacaktır. Atatürk, elindeki eski bir silahı temizlemesine yardım etmesi için kızkardeşini yanına çağırır. işte o anı Makbule Hanım şöyle anlatır: "Karşısına geçtm. O elindeki lüveri temzilemeye başladı. Ne yaptı nasıl etti, bilmiyorum. Birden korkınç bir ses duydum. Annem korku ve heyecan içinde: 'Eyvah ! Kardeşini öldürdün Mustafa' dedi. Ben ise 'Ağabeyim öldü' diye ağlıyordum. Tabancanın dumanı kalkınca baktık ki ikimiz de sağız".
    ···
  13. 38.
    0
    Bir gün vatandaşın biri kasaba ya da köy kahvesinde gazete kağıdına sararak hazırladığı bir sigarayı içerken, fena kokusundan şikayet ediyor ve bütün iyilik ve kötülükleri en başta bulunana atfetmek itiyadı ile Atatürk aleyhinde ağzına geleni söylüyor. Kahvede bulunanlar zabıt tutuyorlar. iş hükümete intikal ediyor. Cumhurbaşkanına karşı işlenen suçlardan dolayı takibatta bulunmak O’nun müsaade ve muvafakatına bağlı olduğu için ilgili vekil meseleyi kendisine arz ediyor, takibat için müsaadelerini istiyor.
    Atatürk vekile soruyor:
    Sen hiç gazete kağıdı ile sarılmış sigara içtin mi
    Vekil
    - Hayır efendi diye cevap veriyor.
    Atatürk,
    - Ben içtim diyor,
    - O kadar berbat bir şeydir ki... Adam haklıdır, ben de olsam aynı şeyi yapardım. Takibata lüzum yoktur. Zavallıyı serbest bırakınız
    ···
  14. 39.
    0
    Kral Edward istanbul'a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı'na yanaştı. Atatürk de rıhtımda O'nu bekliyordu. Deniz dalgalı idi ve kralın bindiği motor inip çıkıyordu. Kral rıhtıma çıkmak istediği bir sırada eli yere değdi ve tozlandı. O sırada Atatürk de Kral'ı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu. Bunu gören kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk:
    - Vatanımın toprağı temizdir, O elinizi kirletmez! diyerek, Kral'ı elinden tutup rıhtıma çıkarıverdi.
    ···
  15. 40.
    0
    Atatürk 1936 yılında Ankara’da Rus Büyükelçiliğinin verdiği bir resepsiyonda Rusya Büyükelçisine bir soru soruyor.
    - Cumhuriyet Bayramımız dolayısıyla sizin lideriniz beni niçin kutlamadı? O zamanın Büyükelçisi Karahan, Cumhurbaşkanları Kalinin kendilerini kutladığını söylüyor. Atatürk’ün cevabı müthiş;
    - Sizin Cumhurbaşkanınız, aynı zamanda önderiniz midir? Cevap,
    - Hayır. Atatürk soruyor;
    - Önderiniz kim? Cevap;
    - Stalin. Atatürk;
    - Öyleyse, o beni kutlayacak. Ben ülkemin hem Cumhurbaşkanı, hem önderiyim. Kalinin değil, bana kutlama mesajını Stalin göndersin diyor.
    Büyükelçi Karahan, Atatürk’ün Stalin’i doğrudan aramasını isteyerek, bu işe karışmak istemediğini söylüyor. Atatürk de bunun üzerine:
    - Niçin ben ilk adımı atayım dedikten sonra, tarihi cümleler geliyor:
    _ Ben bunu ancak eşit şartlarda yapabilirim. Eğer beni kabul ettiklerini hissediyorsam yapabilirim. Başka türlü işlerine evet diyemem. Sizin biliyorum, güçlü ve mekanize edilmiş büyük ordunuz var ve ondan korkmuyorum, sizlerden korkmuyorum. Benim arkamda 18 milyon halkım var. Benim emretmem yeterlidir. Halkım arkamdan nereye isterse gelir. Ben çok zarar verebilirim, elbette bunu hiçbir zaman yapmam, çünkü benim sözüm, benim dostluğum gibi kutsaldır.
    ···
  16. 41.
    0
    reserved
    ···
  17. 42.
    0
    Gezi sırasında Konya’da iken (20-22 Mart 1923) bir söylevinin okunmasından sonra, Muhtar Bey’in
    - Yaşasın Başkumandan sözleri üzerine,
    - Neden Mustafa Kemal demiyorsun da Başkumandan diyorsun? Muhtar Bey imalı bir edayla:
    - Hele, diyor, ne olur ne olmaz, daha epey müddet şu ‘Başkumandanlık’ üzerinizde kalsın!
    Deminden beri şakalaşıp duran Gazi, derhal kartallaşıvermişti:
    - Vay, sen beni Başkumandanlıktan mı kuvvet alır sanıyorsun? (Sesini tabiileştirerek) Dinle bak öyleyse sana bir anımı anlatayım: Hani ben Erzurum’da ordu müfettişliği nişanlarımı yakamdan atarak ‘ferdi millet’ kalmıştım ya? O zamana kadar emirlerimi dinleyen kumandan... (ismini söyleyecekti, söylemedi), ondan sonra verdiğim emirleri dinlememeye başlamasın mı! Makdıbına gittim: ‘Paşa, paşa dedim, size o emirleri bu yakadaki yıldızlar vermiyor, Mustafa Kemal veriyordu; o yine karşınızdadır, yazınız! Yazdı. Emir gideceği yere gitti. Fakat çıktıktan sonra aklıma gelmişti. Ya kumandan düğmeye basıp da ‘Posta, bunu dışarı çıkarınız’ deseydi. (Sesi yine heybetleşerek) Fakat diyemezdi, karşısında Mustafa Kemal var, diyemezdi.”
    ···
  18. 43.
    0
    Atatürk Hatay meselesi sırasında 1937 yılında Fransız elçisi (M. Ponceau) ile Ankara’da yapacağı görüşme öncesinde Sabiha Gökçen’e bir silah vererek, görüşmenin yapılacağı salona girip havaya iki el ateş ederek ’Hatay’ı sattırmayız, satanı affetmeyiz’ demesini öğütler.

    "Sabiha Gökçen geliyor. Salonu basıyor. Silahını çekiyor, iki el havaya ateş ediyor ve diyor ki, ’Hatay’ı sattırmayız, satanı affetmeyiz’. Korumalar falan şaşkına dönüyor, çünkü hani Sabiha Gökçen’den öyle bir şey beklemiyorlar. Hiç kimsenin haberi yok. Korumalar atlıyor, polis geliyor, tutukluyorlar Sabiha Gökçen’i... Alıyorlar ve karakola zütürüyorlar. Ve Atatürk dönüyor yanındaki Fransız elçisine,
    - Görüyorsunuz, bu millet beni affetmez. Atatürk, iletişim dehası aslında. Hem onun yarattığı etkiyi bir büyükelçinin üzerinde, tahmin edersiniz."

    Bu olayın ardından Atatürk’ün emriyle Gökçen tutuklanmış ve hakim karşısına çıkmıştı. Gökçen, milli hislerinin galeyana geldiğini ve bunun için kimseden emir almadığını söylemiş sorgu sırasında, Atatürk’ün kız kardeşleri Makbule Hanım ile Semiha inanç da silahlarını havaya boşalttıkları için adliyeye gelmişlerdi. Yasa gereğince, üç kadın 24 saat hapis cezasına çarptırıldı. Mesaj yerine ulaşmış ve Fransa, Türkiye’nin kararlılığını görmüştü.
    ···
  19. 44.
    0
    Bir öğle vakti
    Bitmeyen enerji, kavuniçi bir top olmuş, trajik bir yangının küllerinden yeniden doğan şehrin ufuk çizgisinde, körfeze usul usul iniyor.
    Rakının dibine vurma saati...
    Takvimler, 1923'ü gösteriyor.
    Adres, numara 248, Kordon...
    Naim Palas... ikinci kat...
    Cumbada oturuyor Mustafa Kemal.
    Sevmez fazla yemeği.
    Leblebi var yine önünde...
    Garson titriyor. Çünkü çocuk, Rum.
    Sesleniyor Gazi, şefkatli bir ses tonuyla...
    Vre Dimitri' diyor, 'gel bakayım.'
    Çocuk, 'buyur Pasam' diyor, ş'lere dili dönmeyen, kırık dökük Türkçesi'yle.
    'Sizin Kosti' diyor... işgal sırasında izmir'e gelen Yunan Kralı Konstantin'i kastederek.. .
    Sizin Kosti, geldi mi buraya?
    Geldi pasam...
    Oturdu mu bu masaya?
    Oturdu Pasam.
    Güneş batarken rakı içti mi?
    içmedi Pasam.
    Bu cevap üzerine rakısından bir yudum daha alır ve gülümseyerek sorar:
    Eee.. o zaman sormadın mı çocuk, ne halt etmeye almış izmiri?!
    ···
  20. 45.
    0
    Kurtuluş ve Çanakkale Savasları'ndan sonra Atatürk'ü ziyarete gelen ingiliz Kralını Atatürk odasında karşılarken ingiliz Kralı sorar.
    - "Tamam da tüm bu savaşların, zorlukların üstesinden gelerek nasıl böyle bir vatana sahip oldunuz?" diye. Atatürk cevap vermeden yaverini çağırır ve masada bulunan silahı göstererek yaverinin kendisini vurmasını emreder yaver hiç tereddütsüz silahı alır ve kafasına sıkar ama silah boştur. Atatürk yaverini göstererek
    - işte böyle. der.
    ···