/i/Sağlık

sağlık ile alakalı her şeyin sorulup paylaşılacağı yer
  1. 76.
    0
    Rez alayım ilginç
    ···
  2. 77.
    0
    rezerve
    ···
  3. 78.
    0
    Seviye yükseltme öç anan zaa xd
    ···
  4. 79.
    0
    Hocam cok guzel seyler anlatiyosun, okumasi cok zevkli. Bu okuma ozurlu piclere bakma sen. Takipteyiz.
    ···
  5. 80.
    0
    dursunburadaokurumsonra.
    ···
  6. 81.
    0
    anlat panpa dinliyok
    ···
  7. 82.
    0
    aha yazmıyor 4 gün dayandı amk salağı
    ···
  8. 83.
    0
    okuyani gibsinler
    ···
  9. 84.
    0
    Güzel moruk
    ···
  10. 85.
    0
    Pampam eğer tırnak yeme bağımlılığından kurtulursam dile benden ne dilersen
    ···
  11. 86.
    +2
    Belki de bundan 12000 yıl önce avlayacak veya toplayacak yiyecek bulamayan insan; aç kaldığında yenilebilen, püsküllü tohumları olan bir bitkinin toprağın içine girdiğinde yeniden çıkabildiğini fark etti. Onun torunlarında biri ise toprağın havalandırıldığında bitkinin daha da gürleştiğini. Boş durmayan torunlar ise bu gelişimi devam ettirip ağır ağır tarım devrimini gerçekleştirdiler.

    Sonuçta yiyeceklerin depolanmasından kaynaklanan sebeplerden ötürü üreyen bakterilerden ve virüslerden yeni salgınlar çıksa da depolarını tüketen komşu köylüler köylerini katletse de sürekli aynı yerde yaşamak gezgin olarak evrimleşen insan pgibolojisine zarar verse de. Evet Artık insanlar önlerindeki sene aç kalmamak için ne yapmaları gerektiğini biliyorlardı.

    1885 yılında kimya bilimiyle de ilgilenen, Dr. John Pemberton çektiği mide ve bağırsak ağrılarından şikayetçiydi. Bu ağrıları için geliştirdiği içeceğe gaz karıştırmasıyla yeni bir içecek üretti. Bu içecek günümüzdeki kolanın temellerini oluşturmaktadır. ilk başlarda ilaç olarak eczanelerde satılan kola, ticari öneminin fark edilmesiyle 1886 yılında Coca-Cola tarafından seri üretime geçirilerek, satışa sürüldü.

    Bazı insanlarda bağımlılık yapan ve şeker hastalığına yakalanmanıza sebep olabilecek kola güzeldir.

    1990’larda Kent Sandwich’teki bir kimya araştırma tesisinde, bir grup ingiliz bilimci Pfizer şirketi için sildenafil sitrat denilen bir madde üzerinde araştırmalar yürütüyordu. Araştırmacıların yüksek tansiyon, anjin ve yüksek irtifa hastalığının kontrolü için yeni ve daha etkili bir yöntem geliştireceği umuluyordu. Pfizer ilacın anjinden kaynaklı şiddetli göğüs ağrılarını hafifletmesini bekliyordu. Testler sonucunda ilacın anjin üzerinde çok az etkili olduğunu ama bir takım istenmeyen yan etkiler gösterdiğini not etti. Bu istenmeyen yan etkiler arasında baş ağrısı, ateş basması, kabızlık, görmede bulanıklık ve kuvvetli ereksiyon vardır. Bir dakika, ‘’ istenmeyen yan etkiler ‘’ mi? Pfizer bu yeni ilacın potansiyelini kavramakta gecikmedi ve 1996’da patent başvurusunda bulundu.

    Sizin ihtiyacınız yok biliyorum ama spor yapmayan, sigara içen, protein ve sebze ağırlıklı beslenmek yerine karbonhidratla boğulan bir arkadaşınızın vardır. Ve kötü etkileri olsa da viagra gereklidir.

    1897'de Almanya'daki Bayer laboratuvarlarında kanser ve tüberküloz hastaları için "ağrı kesici" olarak hazırlanan "eroin hidroklor", dehşet verici yan etkileri fark edilince onu ilaç olarak reçetelere yazan hekimler tarafından derhal terkedildi. Ancak iş işten geçmiş ve "şeytanın tozu" hapsedildiği şişeden kaçıp halkın arasına karışmayı başarmıştı bir kez daha Kimya tarihinin ünlü efsanelerinden birine göre, "eroin" maddesi, adını, bu maddeyi deneme amacıyla kolundan enjekte eden bir Bayer mühendisinin o anda yaşadıklarını tanımlamak için kullandığı şu manidar cümleden almıştı:
    "Kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!" ("I feel like a hero")

    insan organizması açısından tüm zamanların en yıkıcı kimyasalı sayılsa da eroin sizi kahraman gibi hissettirir.

    insan bugüne kadar ne yaptıysa yapsın konforunu ve mutluluğunu arttırmak için yaptı. 12000 yıl önce sağlıklı beslenen, hareketli yaşamından ötürü spora ihtiyaç duymayan, alkolsüz, sigarasız, eroinsiz, kolasız, viagrasız ve daha birçok bağımlığı olmadan yaşayan insan; bir av yakaladığında, tatlı bir meyve bulduğunda, ürediğinde mutlu oluyordu. Çünkü yaşamak, problem çözmek ve üremek için evrilmişti. Beyni bunları yaptığında mutluluk duyması için evrilmişti. Tarım devriminden itibaren bugüne kadar insanların yaşam süresi artsa da yine daha mutlu muyuz?

    https://www.tozlumikrofon...-populer-hastaligi-stres/

    Kendimiz için yaptığımız şeyler haz verici hormonlarımızın yerine geçip bizi ele geçirse de bunlardan kurtulabiliriz. Burada http://www.evrimagaci.org/fotograf/73/7706 bağımlılıklarımızdan kurtulurken başta serotonin olmak üzere düşük seviyeye geçen ya da az sayıda reseptörler tarafından algılanamayan bazı hormonları doğal yollarla arttırmanın birkaç ipucu mevcut.

    Notlar: Eski insanlardan kat kat daha fazla yaşıyoruz gelişmenin her yönü köttü değildir.
    Doktor değilim ve ilaç tavsiye etmem eğer kontrolsüz bir rahatsızlığınız varsa doktora gidin
    Bağımlılıklardan kurtulmanın zorlukları üzerinde dursam da yavaş yavaş düzelme sergilediğimi zannediyorum: Artık daha kolay uyanıyorum, ilki yine 10-15 saniye sürse de sonraları 15 dakikaya kadar tutabiliyorum ve daha kolay sertleşip kadınlara karşı kötü duruma düşmüyorum.
    Kendi başıma uzun süre hazsız kalıp bağımlılıklarıma yönelmemek için gezip dolaşmaktan arkadaşlarla vakit geçirmekten ve bayramın da etkisiyle yazamadığım için özür dilerim.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 87.
    0
    Adamsın adam 10 uncu günümdeyim devam
    ···
  13. 88.
    0
    iyi forumlar.
    ···
  14. 89.
    0
    başta saçmalamıştın yok haz eylemini gerçekleştirmeyen ölür filan diye de sonlara doğru gayet beğendim şuku bin
    ···
    1. 1.
      +1
      Merhaba Ahmet bey,

      Aslında ilk yazıda kastettiği şey insana gelene kadarki süreçteki ara türlerden bazılarının yaşdıbını devam ettirmek veya üremek için gerekli motivasyonu bulamamasından ötürü türünü devam ettiremediğini vurgulamaktı.

      iyi günler dilerim.
      ···
  15. 90.
    0
    rezerved
    ···
  16. 91.
    +2
    Brian Dugan, yedi yaşındaki bir kız Jeanine Nicarico'nun acımasız tecavüz ve cinayetinden ötürü suçlu bulunduğunda, acımasız bir seri katilin taslağı gibiydi. Kız 1983 yılında öldürüldü fakat dugan 2009’a kadar suçlu olduğunu itiraf etmedi. O ayrıca birkaç tane daha tecavüz suçundan, yedi yaşındaki bir kızın daha ve tecavüz edip öldürmeden önce yolda kovaladığı 27 yaşındaki bir hemşirenin cinayet suçundan suçlu bulundu.

    Kötülüğün genlerden mi geldiğini yoksa sonradan gerçekleşen etkilerden mi geldiğini araştıran Dr. Kent A. Kiehl Bu suçlu ve buna benzer diğer birçok suçlunun beyin taramalarını onlara normal insanlarda empati, suçluluk, acı vb. duyguları yaşatan bazı fotoğrafları gösterirken çekiyor.

    Kiehl’e göre: Taramalar sonucunda normal insanlara bu resimlerin gösterilmesi sonucunda beyinlerinin ön kısımlarındaki küçük bir bölüm ki bu bölüm kişiliğin oluşması açısından dürtü kontrolü ve davranış düzenleme açısından çok önemlidir. Parlıyor. Dürtülerini kontrol edemeyen bu pgibopatlarda ise bu bölümün parlaklık yoğunluğu daha az Dugan’da ise en az seviyededir.

    Umarım sinirbilimi, yasal sistemin bu kişilerin bir bozukluğa sahip olduğunu anlamasına yardımcı olur ve bu bozukluk tedavi edilebilir. Diyen Kheil bu dürtü kontrol ekgibliğinin genetik olabileceğini düşünüyor.

    http://www.bbc.com/news/health-15386740
    ingilizce bilmeyenler için: https://www.youtube.com/watch?v=x9C1RCUX_OA

    Greenberg ve Mitchell (1983)’e göre, insan zihninin dürtüler tarafından harekete geçirilir. Dürtü, zihinsel (mental) yaşamın yönünü belirler. Pgibanalize göre tüm davranışların altında yatan güç olduğu için de pgibanalitik modelin kaynağı dürtülerdir. O anki ruhsal durumumuz ve anılarımıza bağlı olarak ortaya çıkan dürtüler zihinsel yaşantımızın yönünü belirler. insan zihni amaç yönelimlidir. Dürtüleri sürekli doyum arayışındadır ve acıdan kaçınan yapıdadır. Bireyi harekete geçiren en önemli dürtüler ise cinsellik ve saldırganlıktır.

    Dürtü kontrol sisteminizin normal olduğunu varsayarak sırf bir şeyi istediğiniz için insan öldürebileceğinizi düşünmüyorum. Yukarıdaki gibi bir adamın bozukluğuna yakalanma ihtimaliniz milyonda bir. Fakat iş bağımlılıklarımıza geldiğinde dürtülerimiz bazen kontrol edemiyoruz. Freud (1916) a göre ise erken dönemde memeden kesilen bireylerin madde bağımlısı olma ihtimali daha fazladır.

    Dürtüler olmaksızın gerçekten de kolumuzu bile kaldırmak istemeyiz. insan zihni amaç yönelimlidir. Ve dürtüleri sürekli doyum arayışındadır ve acıdan kaçınan yapıdadır demiştik. Eğer bir madde veya bir olaydan kaynaklı bir durum; size hoş anlar yaşatıyorsa zihin bunu sürekli önünüze koymakla mükelleftir. Eğer bir şey size nahoş anlar yaşatıyorsa zihin bundan kaçmak için mükelleftir. Bebekler kendine hoş gelen durumlarda uslu olurken nahoş herhangi bir durumda hemen ağlamasının nedeni belki de budur. Fakat bu durum ölene kadar sürmez. Bebeğin beyni büyüdükçe dürtü duyduğu her şeyin karşılık bulamayacağını anlar ve bu dürtülerini kontrol eden bir sistemi geliştirir. Belki de bunun ergenlikten önce olması iyidir çünkü olmasaydı herkes birbirine atlayabilir hatta öldürebilirdi.

    Bağımlılıklarımızdan kurtulmamızın amacı onların bize istemediğimiz duyguları yaşatmasıdır. Yoksa neden onları bırakalım ki? Sizi sürekli mutlu edip hiçbir zararı bulunmayan bir şeyi neden bırakasınız ( BKZ: SU ) Fakat bırakma dürtünüz anında işlemeyebilir. Çünkü bağımlı olduğunuz şeye de güçlü dürtüler hissedersiniz.

    Kısaca: Bir pgibopat değiliz ve yeri gelince dürtülerimiz kontrol edebiliriz.

    Bugün şirketteki arkadaşlarımın yemekten sonra yaktıkları sigara beni çok cezbetti. Gerçekten de bir sigara yakmak istedim. Tam o esnada ise arkadaşım paketten bir dal bana uzattı fakat. Hayır içemezdim bu bir kontrol meselesiydi.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    +1
    https://ofpof.com/saglik/...sturucu-deneyi-fare-parki
    ···
  18. 93.
    0
    Knk artık 2 günde bir bilgi vermeye başladın
    ···
  19. 94.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=W2otiDo0jMw
    ···
  20. 95.
    0
    Buna da bakarım, gelişim önemli.
    ···