/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +29 -3
    Adım murat; arkadaşlar kısaca japon der, takaşi der koreli der çinli der, kısacası çekik gözlü kimi bulursa lakap takar. Türkmen göçmeni olduğumuz için ailecek çekik gözlüyüz.

    1993 yılında, Giresun'da bir köyde, ağustos günü freni patlak bir ford ile hastahaneye yetişmeye çalışırken yol kenarında bir kulübede doğmuşum. Hayatımın hep aceleyle geçeceği, zor olacağı, aslında bir mesaj gibi buradan belli edilmiş sanki, tabi o zaman ailenin en son çocuğu ve erkek çocuğu olduğum için eve gidene kadar attıkları mermilerin haddi hesabı yokmuş.
    Bilen bilir karadenizli sevincini silah atarak kutlar. Yıllar çabuk geçiyormuş o zamanlar, ya da bana göre çabuk geçiyormuş. Bir fındık bahçesi hatırlarım, iki fındık dalının arasında bir salıncakta uyuduğumu hatırlarım, dedemin cenazesini hatırlarım hayal meyal, ağlayan annemi hatırlarım, bize ait olmayan bahçelerde ablamların çalışmasını hatırlarım...
    ···
  2. 2.
    +19
    Mağraba derlerdi bizm aileye, sebebini bilmezdim, babama hoca derlerdi, onun da sebebini bilmezdim. Sonradan sonradan öğrendim mağraba başkalarının fındık bahçelerinde anlaşmalı çalışan yani anlaşmalı dediysem o başkasına ait bir bahçeyi alıp her türlü hamallığını işçiliğini yapıp fındığın yarısını alan demekmiş. Babama da hoca derlerdi; o da okumuş adammış ama annesi babası harcamış okul hayatını, evde çuval çuval kitapları vardı. Arapça farsça bilir türkçe gibi okur yazardı.
    ilk gittiğimiz yarı bahçesini hatırlıyorum 3 yaşlarındaydım, 5 yıl kaldık orada. Okula yazıldığım günü hatırlarım, babam eskiden senede iki kere merkeze indiğinden 6 ay yaş olarak küçük yazdırmış beni. 1 Yıl geç başladım okula ama sağolsun ablamlar evde öğretti okuma yazmayı, hırslı bir çocuktum. Başka çocuklar benimle arkadaş olmak istemezlerdi; burunlarını kıvırıp ,
    mağrabanın çocuğu bu bizimle oynamasın derlerdi. Esra diye bir arkadaşım vardı, sadece 1 arkadaş.. Zeki kızdı esra çok severdim lakin ilkokula beraber yazılacaktık ama 1 yıl geç yazıldığım için o 2'ye giderken ben 1'e gidiyor olacaktım.
    1. sınıfın 2. haftası, cam kenarına oturmuş etrafı izlerken hocanın tok sesi beni kendime getirdi:
    murat, oğlum ne yazıyordu bu fişte?
    bilmiyordum ki, hoca fişte ne yazdığını göstermiş, herkese teker teker ne öğrettiğini soruyordu;
    kalktım ayağa gittim masanın yanına, başladım okumaya:
    m.e.b. 1. sınıflar... fişin kenarındaki küçük yazıları okuyordum.
    şaşkınlıkla kalakaldı hoca sen ne okuyorsun diye.
    sonradan olayı çaktığı gibi kaptı kolumdan doğruca müdür odasına zütürdü. 4-5 Öğretmen bana bir sürü sorular sordular, yazılar okutup yazdırdılar.1 ay boyunca her gün çizgi roman verdi bana öğretmenim ve 1 ay sonunda 2. sınıftan eğitime devam edecektim, edemedim.
    ···
  3. 3.
    +18
    Akşam eve geldiğimde suratı beş karıştı evdekilerin. Ne olduğunu anlamazdım ki, küçüktüm daha. Taşınmaktan bahsediyorlardı. Bahçe sahibyle kavga etmişler, artık orda kalamazmışız. Komşular felan toplandı anlaştırmak için bizimkileri, ama babam dediğim dedik bir adamdı. Çoktan ayarlamıştı yeni gideceğimiz bahçeyi. Kamyon geldi ertesi gün. Eşyaları yükledi bizimkiler, kenardan sessizce yardım ediyordum taşıyabildiklerimi.
    Esra'yı son kez gördüm. Çok ağladı , ben de ağladım, bindik arabaya uzaklaştık yeni bir bahçeye ve eve. Yerleşmemiz iki günden az sürdü. Diğerine nazaran oldukça küçük bir yerdi burası. Toplam 4 evden oluşan, şehir merkezine arabayla yarım saat olan bir yarı bahçesiydi burası.
    Okuldan kaydımı aldı babam. Yeni bir okula yazıldık gittik beraber. 4 kardeşiz bu arada. 3 kız bir erkek. Ablamların en büyüğü, köyden taşındığımızdan beri okula gitmediği için okumuyor. Diğer ikisi o zamanlarda liseye gidiyordu, en büyük ablam babam annem ve ben kalırdık ıssız yarı bahçelerinde. Yeni mahallemizde hiç arkadaşım yoktu, belki bu yüzden okula istekle giderdim. Hocalarımın dediğine göre çok zeki bir çocukmuşum.Leb demeden leblebiyi anlarmışım. Babam her veli toplantısına gittiğinde eve yüzü gülerek gelir, aslan oğlum benim büyük adam olacak derdi.
    Servisle giderdim orda okula, kemal sunalın atla gel şaban filmindeki gibi bir servise tıklım tıkış biner giderdik okula. Fazla arkadaşım yoktu okulda. Hayta bi çocuk değildim eskilerin tabiriyle. Dersimi dinler okula giderdim. Bir seferinde bir kıza çelme takıp düşürdüğüm için pis dayak yemiştim hocadan. Suları elektrği çok giderdi yeni bahçede evimizin. .Taa aşağılarda bir su çeşmesinden su taşırdı anamla ablam. Babam da bahçelerde çalışırdı akşamlara kadar. Köpek sürüleri vardı bol bol etrafta. Sabah servisin yoluna kadar babam bırakır, babamın olmadığı zamanlarda boyum kadar baltayı elime alır servisin yoluna kadar kendime yoldaş eder , orada saklayıp akşam gelirken geri getirirdim.
    ···
  4. 4.
    +19
    2 Yıl boyunca çalıştık o bahçede, küçücük ellerim orak tutmaktan fındık toplamaktan nasır bağladı, yaşıtlarıma göre hep küçük ve zayıftım ama ellerim farklıydı hepsinden. Okulda beden eğitimi derslerine herkes spor ayakkabısıyla gelirdi, ben kara lastik giyerdim. Havamı da basardım bu kramponlar sizinkilere bin basar diye. Fazla oyuna almazlardı beni, beceremezdim pek. Sen git kitap oku derlerdi. Çizgi romanlarla başlayan kitap okuma alışkanlığım çılgınca ilerlemiş, babamın evdeki tarih kitaplarını bile okumaya çalışıyordum bazen.
    Fındık o yıl çok para etti. Kilosunu 9 liradan satıydık yanlış hatırlamıyorsam , bahçe sahibi çok çirkefleşti ve babam ordan gideceğimizi söyledi. Yine taşınacaktık sanırım. inşallah kalabalık bir mahalle olur diye dua ediyordum içimden.
    Taşındık. Neresi olduğunu bile bilmiyordum, babam ben seni alırım akşam okuldan diyip beni yollamıştı okula, onlar eşyaları yeni eve zütürmüşler ben yokken. Yeni ev dediysem bizim için yeni bir hayata yol açacağı için yeni ev. Akşam okuldan çıkarken okul hayatım boyunca yaptığım tek yaramazlık olan çelme taktığım kız geldi yanıma. Benimle gelicekmişsin baban öyle demiş dedi, bindik bir servise yine. Bi deniz kenarında indik tünelin üzerinde bir bahçe almışız bu sefer sahil yolunun kenarında.
    Dimdik bir yokuş vardı önümüzde, tepede iki tane ev. Şeyma, o tepedeki evlerin birinde kalıyormuş, diğerinde de biz kalacakmışız. Birkaç dakika sonra şeyma ile canciğer arkadaş olduk o yokuşu çıkana kadar. Canı çok sıkılyormuş onun da orada tek başımayım kimse yok senin gelmen çok iyi oldu arkadaş hiç yok felan diyordu.
    Eve geldik heyecanla baktım, duvarın bir tarafı neredeyse yoktu. Babam o tarafın duvarını sacla sarıyor, kenarlarına tahtalar felan çakıp tamir ediyordu. Çantayı felan kenara bırakıp babama yardım etmeye çalıştım.O duvarı bozuk odada ben kalacaktım ablamla beraber. Evi 1 haftaya düzene soktuk yine başladık her zamanki gibi. yokuştu bu bahçe , fındık toplamak çok zordu. Küçücük bedenimle koca koca çuvalları taşımaya çalışırken bacaklarım titrerdi, delikanlılığıma yediremez sesimi hiç çıkarmadan taşırdım, taşırdım, taşıdıkça hırslanırdım. Taşıdıkça içten içten isyan ederdim, ablamlar üniversite kazanmış kendilerini kurtarmak için canla başla ders çalışırlardı. Babam çiftçi bağkuruna yazılmış emeklilik için prim yatırıyordu. Okula hiç harçlıkla gitmedim. ineklerimiz vardı, emeklilik primi uğruna bir defa af gelmişti , ne kadar varsa satıp bir dana bırakmıştık sadece. Anneciğim ahırın kenarlarında sessizce ağlardı.
    Ders çalışmazdım, en büyük ablam beni çalıştırırdı sürekli, 5. sınıfta bursluluğu kazandım, özel bir okuldan teklif geldi bana bize gelsin biz okutalım diye. Babam zengin çocuklarının içinde yapamaz benim oğlum diyip göndermedi, iyi ki de göndermemiş diyorum.Şeyma çok iyi çok cana yakın bir kızdı. Ömrüm boyunca en iyi arkadaşlarım arasında kaldı, hala da öyle. 2 yıl da o berbat bahçede türlü eziyetler çektim, her gün o berbat yokuşu çıktım, hala zayıftım. Ara ara göğsüme bir ağrı girerdi, herhalde yorgunluktan diyip geçiştirirdim, kimseye birşey söylemez erkekliğime taş değdirmezdim.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +17
    Günler çabuk geçiyor, aylar seneler derken zaman bana göre o zamanlarda çok yavaş şimdilere göre çok hızlı geçiyordu.
    Her zaman olduğu gini fındık fiyatları bir ara yükseldi, bahçe sahibi çirkefleşti, babam dayanamadı. Buradan da yol gözüktü hanım dedi bir akşam yemek yerken anneme. içime oturdu benim. Yine taşınacaktık, yine, yine, yine.. Şeyma'ya sana bir sır vereceğim dedim, ertesi gün. Babam taşınacağımızı söyledi buradan gideceğiz deyince hemen yaşlar süzüldü gözlerinden kızcağızın, tek arkadaşımın, kardeşimin. Lanet kamyon geldi yine, anneciğimin çiçekleri çoktu saksılarla, kamyonun bagajına doğru dizerdi o çiçekleri, gelin arabasına çevirirdi gahpeyi.
    Mor menekşe vardı küçük bir saksıda, çaldım onu Şeyma'ya verdim, benden bir anı sakla diye. Kamyonun arkasından koştu bir süre muraaat gitme başka arkadaşım yok benim burda diye. Şu an bu satırları yazarken gözlerimden yaş akıyor, sövüyorum dünyanın düzenine.
    Bu sefer şehrin içinde bir yere taşındık. Bahçesi yoktu buranın. Baba bahçe nerde dediğimde;
    bahçe yok oğlum burda artık ne kazanırsak çalışarak cevabını aldım. Ev oldukça eski alt katında ahır , mahalle içinde, 500-600 m ilerisinde devam edeceğim yeni bir okul olan , bol çocuklu arkadaşlı şen şakrak bir yerdi. Taşındığımız evin sahibi Hasibe yenge ve ismail amca iyi insanlardı. ismail amcanın oğlu murat hoca vardı, dershanesi vardı merkezde. Eşi de benim gittiğim okulda matematik öğretmeniydi.
    Çocukları vardı, küçük. Arada bana baktırırlardı, para vermek isterlerdi kesinlikle kabul etmezdim. Mahalledeki bütün çocuklarda bigiblet vardı, ben yazları 1 hafta kadar yaylaya anneannemin yanına gider orda kendi çapımda dünyanın en mutlu çocuğu olurdum. Doğaldı yayladaki köy çocukları. Tahtadan araba yapar, eski kara lastik tabanlarından tekerlek yapardık. Oturduğumuz mahalledeki çocukların hepsi bigiblet binerken benim bigiblet alacak param olmadığı için tahta araba yaptım bir tane. Garibine gitti şehirli çocukların, hepsine birer tane yaptım.Çelik çomağı öğrettim o çocuklara, köy yayla oyunlarını öğrettim. Futbol oynarlardı bol bol, beceremezdim, bir gün kaleye soktular beni. Fena kalecilik yapıyormuşum, öyle diyorlardı. eldivene ihtiyaç duymadan tahta gibi ellerimle tutardım topları, derslerim okulda çok iyiydi. Babam arada morali düzelsin diye okula giderdi. Matematik olimpiyatlarına zütürdü bizim köyden bir çocukla beni kaldığımız evin sahibinin gelini olan öğretmen. Bizi çok seviyordu öğretmenlerimiz. Parmakla gösterilen komşu çocouğu moduna girmiştim resmen.
    7.sınıfın yazında ablam bana bir bigiblet aldı yazın biriktirdiği bursuyla. Dünyalar benim oldu, bindim bigiblete üzerinden inmiyordum. Hayatımda o kadar mutlu olduğumu hatırlamam. Mahalledeki çocuklarla beraber ben de bigiblet sürebilecektim artık.
    Göğsümde ağrı peydah olurdu ara ara belli etmezdim kendime, geçer herhalde derdim. Diğer çocuklara göre hala çok zayıftım. iki katı yemek yer yine de kilo alamazdım. Kafam zehir gibi çalışırdı, boş vakitlerimde pazarda tezgahta çalışır, 3-5 kuruşa akşam ederdim. Yazları fındık toplardım, o yaşta yetişkinle aynı parayı alırdım. Çok hızlı fındık topladığımı söylerlerdi.
    8. sınıfa kadar böyle devam etti. Okulda dershane sınavları için giriş belgesi dağıtıyorlardı. Birer tane de bize verdi matematik öğretmenimiz. Gittik girdik sınava , rüstem idi o arkadaşımın adı, o birinci oldu ben ikinci oldum ilçede. ikimizi de bedava kaydettiler, babam bir kez daha gurur duydu benimle. Annem afferim beem bi denecük oğluma diyerek saçlarımı okşardı.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +16
    Dediğim gibi, hırslı bir çocuktum. Biraz çalışıp yapamayacağım şey yoktu benim gözümde, çalıştım fen lisesi kazandım. Yatılı olarak okuyacaktım. Fen lisesi kazananlar diye ilçede isimlerimizi asmışlardı Rüstem'le. Babamın keyfine diyecek yoktu. Rüstem için aynı şeyi söyleyemeyecektim ama.O yıl babasını biri vurdu köyde. Annesi zaten küçük yaşta bırakıp gitmişti. O yaşta öksüz kaldı rüstemceğiz. Öğretmenler hep beraber el tuttu, derslerine yardımcı oldu, pgibolojik destek verdiler fen lisesine yolladılar onu da bir tane. Başka şehirdeydi benim okulum, gittik kaydımızı yaptık. O yaz en büyük ablam evlendi. Babam da artık şehirdeki mahalleden taşınma vakti geldi dedi. Kenarda köşede bir yarı bahçesi bulmuş yine. Arkadaş yine yoktu bana, ama alışmıştım. Oldukça büyüktü bu bahçe. En büyük ablam evli, diğer ikisi üniversteyi bitirmiş kpss çalışıyor bir yandan da ücretli öğretmenlik yapıyorlardı.
    Yeni bahçenin tüm yükü babamla bana kaldı. Bahçe altı temizlemek için motor kullanılır, boyumdan büyük motoru sırtlanır, zar zor kolunu zapt edip çalışırdım. Lise 2 ye geçtiğimde derslerim artık kötüye gidiyor, okula uyum sağlamakta zorluk çekiyordum. Yurtta kalırdım, oda arkadaşım trabzlonlu bir çocuktu. Sigara içerdi, bir gün bana da uzattı
    çek la bi fırt
    yok dedim içmem ben
    çek çek bişe olmaz
    çektim bi fırt. Başım döndü bir öksürük aldı beni, sanki o zamana kadar yaşadığım doğru bildiğim herşeye ihanet etmiş gibi hissettim, babama , aileme ihanet etmiş gibi hissettim ama yavaş yavaş bir fırt daha aldım. hoşuma gitmişti meret. Çektikçe sanki dertlerden arınacakmışım gibi olurdu. Yaşıtlarıma göre zayıf, kısa boyluydum hala. göğsüme de bir ağrı dururdu bazen, artık şiddetlenirdi ara ara. Kimseye söylemezdim.
    ···
  7. 7.
    +8 -1
    Bu akşam işim çıktı dostlar kusura bakmayın gece gelebilirsem yazarım.
    ···
  8. 8.
    +8
    Geldim, buradayım, bu gece devam edeceğim gecikme sebeplerini de anlatacağım.
    ···
  9. 9.
    +13
    Okul hayatım hiç de hayal ettiğim gibi gitmiyordu. Derslerimin ilkokulla alakası yoktu, giderek berbat bir hale geliyordu. Kütüphanede ne kadar roman hikaye varsa okumuş, pek çok film izlemiş dersleri sallayıp umursamaz bir tavır içerine girmiştim.
    Veli toplantısında babamı arayıp özellikle çağırmışlardı. Öğretmenlerin hemen hepsi beni kötülemiş, derslere olan ilgisizliğimden yakınmış, tembel bir öğrenci olduğumu söylemişlerdi. Toplantı çıkışı ilk defa babamı üzgün gördüm, ve sebebi bendim sanırım. Aldı beni karşısına oğlum bi sıkıntı varsa söyle , halledelim diyerek yardımcı olmaya çalışmıştı. Ama benim isyanım genel olarak düzene olduğu için bi sıkıntı yok baba çalışır hallederiz deyip geçiştirmiştim.
    Dediğim gibi de yaptım, biraz derslere asılıp 2. sınıfı çıkarmak için uğraşmaya başladım. Bir gün oda arkadaşım yasin facebook diye bir sitede takılrken gördüm, tabi ben nerden bileyim face yi twitteri cart curtu. Sosyal paylaşım sitesiymiş. Öğrenince iyice açtım bir hesap, baktım hemen hemen bütün arkadaşlarımın hesabı var, nasıl bu kadar geç farkettiğime yandım bi süre. ilk olarak yasini ekledim, sonra sınıftaki arkadaşları, sonra şeymayı, esrayı...
    Ertesi gün baktım tekrar baktığımda çoğu kabul etmişti; şeymay'la esra da kabul etmiş, şeyma mesaj atmıştı üstelik.ilk mesajım şuydu;
    murat nerelerdesin seni çok merak ettim, ben sağlık meslek lisesi kazandım, giresundayım görünce bana mesaj at
    Bir de telefon numarası bırakmıştı. Tabi bende eski bir telefon vardı, 4-5 yıllık bir telefondu bu, ablamın üniden sonra yeni telefon aldığı için kullanmadığı telefonu.Ne internete girer, ne de doğru dürüst bir işe yarardı benim gözümde. Ama mesaj hakkı felan yaptırdım sonradan. Şeymayla konuşur, mesajlaşır, dertleşirdim. Yasin sağolsun sigaraya iyice kaptırmıştım kendimi. Yurtta tuvalette felan içerdim, birkaç defa içki de içtiğimiz oldu kaçak göçek.
    Okul yönetimi hiç memnun değildi bizden.Eve 3-4 ayda bir gider, geri kalan zamanı okulda basketbol oynayarak geçirirdim. Lise 3 e geçtiğim yazı hiç unutmam. O bahçe motoruyla ramazan ayında aç acına çalıştım. 32 Gün boyunca fındık topladım. Bahçe sahibinin benden 1 yaş küçük bir oğlu vardı. Ailesi her zaman o çocuğa beni gösterip, bak sana ne imkanlar veriyoruz bu çocuk fen lisesine gidiyor gibisinden şeyler söylüyorlardı. Sinir olmamak elde değildi.
    Şerefsize el mahkum olduğumuzu düşünüp sürekli iş buyurup birşeyler söylüyordu, babamın sinir olup burayı da bırakmaması işten bile değildi. Ama allah kahretsin ki mecburduk oraya. Okul paramı çıkarıp kendimi kurtarmam gerekiyordu.
    Dayandım, herşeye rağmen o yazı da çıkardık, lise 3'e başlamıştım artık. Okul bizden hiç memnun olmadığını artık her fırsatta yüzümüze vuruyordu. O yıl berbat bir şekilde geçti, hocaların hemen hemen hepsi bizi bırakmak için elinden geleni ardına koymadı. Yasin kardeşimden daha yakın oldu bana. Lise 3 ün sonunda notlarımız bizi güç bela kurtarıyordu. Sisteme bir baktık, bütün hocalar 05 10 sözlü notu girmiş. Biri hariç, felsefe hocamız hepimize hakettiği notu vermiş, dersten geçirmişti.
    Oturup çaresizce birbirimize baktık Yasin'le. Fen lisesinde sınıfta kalacaktık. Ayrıca sınıfta kalınca direk düz liseye gönderilecektik. Gözüm hiçbirşeyi görmüyordu. Böyle bir şerefsizlikle daha ömrüm boyunca karşılaşmamıştım. Müdür yardımcısına, müdüre önüme gelene allah ne verdiyse saydım söyledim. Felsefeci, sevdiğimiz tek hoca, adamlığını yaptı, tek tek konuştu hocalarla, notları düzelttirdi. Tek bir şartla tabi. Okuldan ayrılacaktık, zaten durmazdık orada. Sıkıntımız şuydu; ailelere haber vermemiştik, nasıl söyleyeceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz de yoktu ayrıca. Skerim böyle hayatı deyip oturdu 3. katta camın kenarına yasin... yaktı bi sigara. durur muyum çöktüm kenara bi sigara da ben yaktım.
    Aradım babamı, anlattım her şeyi. Öyle okulda durma zaten oğlum diye destek verdi sağolsun. Yasinin babası emekli öğretmendi, okula gelip olaylar çıkardı.Siz eğitimci değil katilsiniz diye saydı söyledi. Tek kalan dersim matematikti, yazın ortasında beni geçirmediği için kurtarma sınavına geldim taa o okula, son kez.. Bir de dedim ki matematikçiye , benim hafızam kuvvetlidir, hiçbir şeyi unutmam..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +9
    Bir anadolu lisesine kaydoldum , evden gidip geliyordum servisle. Şeyma'yla uzun zamandır muhabbet etmemiştim. Her ne kadar istemesem de babam tuttu dershaneye yazdırdı beni. Lise 3ten sonra boyum aşırı bi şekilde aniden uzamış, 1.80 lere çıkmıştım ama hala çok zayıf bir çocuktum. Sürekli çalıştığım ve 2 kişilk yemek yediğim halde. Anadolu lisesi, çok sıkıcı oldu benim için. Herkes lise 4 te gelen yeni çocuğu merak ediyor, fen lisesinden gelmiş deyince bi tak sanıyorlardı. Öncelikle bir iki eski arkadaşımı buldum onlarla kendi çapımda takılmaya çalıştım ama adeta bir eziyetti.
    Dershaneye doğru oflaya puflaya yola çıktım hafta sonu. Bahçeye ait olan evde kaldığımız için merkeze uzaktı baya, otostop çekip gidiyordum dolmuş denk gelirse biniyordum. Dershane küçüktü, bir iki tanıdık vardı eskilerden. Beni çalışkan sınıfına koydular fen lisesi ya bi tak sandılar onlar da. Ders arasında gidip bir çay içeyim diye geçirdim içimden, koridora çıktım merdivenlere doğru yöneldim. Arkamdan bir muraaat çığlığı yükseldi. dönüp bakınca bana doğru uçan Şeyma'yı gördüm.Bu kadar mutlu olacağım aklıma gelmezdi. Şeyma benim için bir kurtuluş kapısı oldu o dershanede o yıl. Kafayı ne zaman dağıtsam, toparlayan o oldu. Sene sonu artık her şeyden nefret eder bir halde dershaneye doğru giderken, bir yandan da düşünüyordum. Ygs sonuçları iyi gelmiş Lys 'ye 1 ay kalmıştı. Hiç bir hedefim yoktu.
    Yol kenarında çığlık çığlığa bir köpek gördüm. Bacağının kenarını birşey kesmiş, orada çırpınıp duruyordu. içim acıdı geçip gitmeye. Zaten eve yakınım, şunun bacağını bir sarayım öyle giderim dedim kendi kendime. Ağzını bir bağcıkla bağlayıp kucakladım hayvanı getirdim eve, temizleyip sardım yarayı. Önüne de yiyecek birşeyler bırakıp evden çıkıyordum annem başladı sitem etmeye;Bizim oğlan baytarlığa soyundu gene iti köpeği yığdı eve . Kafamda bir şimşek, baytar, baytar ,baytar.. Anneme bir sarılıp öptüm, gene ne oldu deli oğlan deyip yüzünde gülücükler açtı. Koştur koştur gittim dershaneye, şeymaya anlattım , insanlara ne yapsam boş bari hayvanlara yaranayım dedim.
    Kafasını yatırdı yana, öf be murat lanet olsun içindeki hayvan sevgisine diye bir espri yaptı patlattım kahkahayı.Şeymayı hep kardeş gibi gördüm, o da beni öyle gördü.4.kız kardeşimdi o benim.. Artık bir hedef koymuştum da kendime, meslek hakkında bilgi toplamam, puanlarına felan bakmam lazımdı. Daha bir istekle gittim okula, evden 1 yılda çok sıkılmış, serbest yaşamaya alışmıştım ben.Lys den çıkıp geldik, tercih zamanları geldi. Dershanenin kantininde oturuyordum. Yakup diye bir çocuk vardı, hiç sevmezdim.Şeymaya laf atmış,o da tersleyip ağzına geleni sayınca kalkmış vurmuş şeymaya.Şeymanın arkadaşı geldi, alt katta böyle böyle oldu dedi, şeymaya vurmuş tan sonrasını duymadım. Yakupun yüzünü en son gördüğümde kanlar akıyordu kaşından. Kendimi kaybetmişim. Yılların sinirini yakuptan çıkarmıştım. Atıldı yakup dershaneden, bana türlü tehditler savurdu, zaten yıl bitti diye sallamadım.
    Her yeri yazdım veterinerlik olan. Neresi çıktı biliyor musunuz; Van.. Ağladı anacığım. olmaz oğlum gitme oralara şöyle böyle felan. Şeyma bir yer kazanamamış, lise çıkışlı hemşire olarak özel bir hastahaneden iş ayarlamaya çalıştığını söylemişti. Vana gideceğimi duyunca morali bozuldu hepten. Gitme, 1 yıl daha hazırlan felan dedi. Bekleyemezdim artık. Bunalıyordum.
    O bacağını sarıp kurtardığım köpek, iki defa hırsızlardan kurtardı bizi. Vana gitme vakti geldiğinde , inanır mısınız mutluydum, hedeflerim vardı, kendime biraz güvenim vardı, ha unutmadan bir de göğsümde bir ağrı vardı, arada dayanılmaz oluyordu ama söylemezdim kimseye..
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +13
    Kimseyi tanımıyordum vanda, geldik kaydımızı yapıp gittik önce, cemaat evinde kalacaktım. Aksaraylı biriyle tanıştım; bir yıl okulu uzatmış, aynı odada kalacaktık. Sağolsun vanı gezdirdi iyice öğrendim okulu, yolları , dolmuşu. ilk birkaç gün sadece tanışma evresi oldu. Sınıftakiler doğu batı diye bölünüverdi birden. Emekçinin dibi biri olduğum için asla insan ayrımı yapmadım bu güne kadar.
    ilk haftadan sonra kapıda bankta yanlız başıma otururken bir kız gördüm, inanılmaz güzel geldi bana. Sebebini bilmiyorum ama ona bakarken öyle bir dalmışım ki kendimi unutmuşum, sigarayı unutmuşum. Kitlenip kalmıştım adeta, ama toparladım kendimi. Kalktım, sınıfa gittim bir baktım o kız bizim sınıfta. Heyecanla yoklamayı bekledim, ismini öğrenmek için. Adı Berfinmiş. Memleketi hakkari. Yıkıldım kendi içimde. Cemaat evinde kaldığım için her türden insan vardı. 1 hakkarili 2 mardinli 1 vanlı ve ben..
    ilk başlarda görüş ayrılığı yüzünden sıkıntı çıkar sandım ama hiç bir sıkıntı olmadı. Siyasi açıdan çok fazla uyuşmasak da gayet iyi anlaşıyor, çıkıp dışarı takılıyorduk.Bir gün kantinde otururken berfini gördüm. Dersle ilgili birşeyler sorup muhabbet kurayım dedim içimden, kaltım bir cesaret gittim oturdum karşısına. Sınıftan az buçuk muhabbet kurmuş selam sabah alır hale gelmiştik. Muhabbet arasında beni çarşıda gördüğünü, yanımdakileri felan sordu. Sonunda ortak bir nokta bulmuştuk sanırım. Kültür farklarından sağdan soldan baya bir konuştuk. Kendimi farkında olmadan çok kaptırıyordum sanırım..
    Sınıfta bariz bir kürt-türk ayrışması yaşanıyordu.Üniversitenin genelinde bu vardı gözlemlediğim kadarıyla, ve ben tam ortadaydım. Ne o tarafa ne bu tarafa değil, herkesle az çok muhabbet eden etliye sütlüye karışmayanından.. Bir gün kantinde yanlız başıma oturup çay içip kitap okurken berfin geldi, oturdu karşıma , aniden kaptı kitabı elimden, ne okuyorsun bakayım dedi. insanların yazdıkları ilginç şeylerin bize değişik bir şekilde sunulmuş halini okuyorum dedim. Değişik değişik baktı bana, sen herkesten farklı gözüküyorsun ? dedi. Ben de sen herkesten güzel gözüküyorsun ama ben bunu sana sormuyorum deyince gözlerini devirdi, kızardı biraz. Kalktı, benim gitmem gerek görüşürüz dedi ve gitti.
    Arkasından bakakaldım. Neydi şimdi bu?. Sanırım daha önce hiç bir kızla çıkmadığım için anlamıyordum. Odun muydum biraz bilmiyordum. Berfin benim gece gündüz aklıma yer etmiş, tüm şarkılarda onu arar olmuştum. Kendimi hakim olamadığım duygular içerisinde buluyordum.iki gün sonra kantinde çayımı almış, kenara giderken bir ses, hani bana çay ? diye seslenince dönüp baktım. Berfin kenarda bir masaya oturmuş bana sesleniyordu.
    Benim çay kaçak olsun diye ekledi peşinden, iki kaçak çay alıp geçtim masasına oturdum. merhaba dedi zarifçe canını yediğim.. Merhaba dedim ben de. Tanışalım mı diye ekledim. Tanışalım diyerek gülümsedi.. Uzun uzun konuştuk, gözleri çok güzeldi beyler. Ölürdüm o gözlere... Aklımda binlerce olay parlıyor sönüyor, ona giden en kısa yolları kafamda canlandırıp kendi kendime seneryolar üretiyordum. Nasıl yapılır ne edilir hiç bir fikrim yoktu. Yasini aradım o gece. Anlattım uzun uzun herşeyi. Olum sen ne yapıyorsun kız hakkariliymiş uzak dur felan diye girdi önce bi konuya, baktı benim olurum yok. Yasin dedim benim ne zaman insan seçtiğimi gördün?, yazın hakkarili şırnaklı neresi olursa olsun mevsimlik işçilerle çalışmadık mı ?, çay toplarken nereli olduğunu bile bilmediğimiz insanlarla koyun koyuna yatmadık mı diye sitem ettim iyice. Artık yasin ikna olmuş, ne yapacağım konusunda bana taktik vermeye karar vermişti..
    Berfinin telefon numarasını almış, arada mesajla konuşuyorduk.Laf arasında doğum gününü öğrendim. Daha önce hiç kimse sürpriz yapmamış beyler. Vanda iskele var , gittim buraya tren raylarına koydum iki kutu havai fişek. Çağırdım berfini iskeleye, gel biraz gezelim, bana vanı öğret diye ayak yaptım. Berfinin sınıfta gördüğüm samimi arkadaşlarını da çağırdım doğum günü sürprizi gelin diye. Geldi berfin, akşam üzeri oradaki teknelerden birinin üzerinde doğum günü için koyduğumuz pastayı ayarlatıp biz girince oraya başladı arkadaşlar, iyi ki doğdun berfin diye. Benim çanakkaleli bir arkadaşım vardı ,yaptı adamlığını yaktı havai fişekleri, şenleniverdi gökyüzü, berfinin gözleri, gamzeleri...
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +12
    O öyle gülünce inanın içimde birşeyler koptu. Ağlamaya başladı sonra. Gözlerinden dökülen yaşlar sevinç yaşlarıydı sanki, ama ağlarsan bir daha olmaz diyerek tehdit ettim hemen. Berfin hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden biriydi dedi akşam onu yurda bırakırken.Eve ayaklarımı hissetmeyerek gittim, çok mutluydum beyler. Mutlu mu olacaktım ? Düşündükçe çok mantıksız geliyordu ama düşünmüyordum beyler. Sonunu hiç düşünmedim, hep sonsuz olsun diye düşünüyordum.
    1. yılın sonlarına doğru berfinle kampüs sahilinde otururken birden ona aşığım sana deyiverdim.. Bana bilmediğim bir şey söyle dedi gülümseyerek canına yandığım.. sen de beni seviyorsun dedim. yaa, benim bundan haberim yoktu dedi tekrar gülümseyerek. O gülünce ben otomatik olarak mutlu oluyordum. Berfinle okuldaki kürt-türk olayını yerle bir etmiştik. Herkes bizden bahsediyor, hakkerili ve giresunlu deyip şaşkınlık krizlerine giriyordu. insanları anlamakta güçlük çekiyorduk. Neden bu kadar garipseniyordu anlamamıştım...
    Sınavlar bitip memlekete dönüş zamanı gelmişti.Bir yandan hüzünlü bir yandan sevinçliydim. 2.5 ay nasıl geçerdi berfinsiz? Gitmeden uzun uzun sarıldım berfine. içimde kötü hisler vardı ama nasıl anlatılır bilmem..Ben saçma sapan lise işleriyle uğraşırken ablamlar atanmış, biri samsunda biri konyada işe başlamıştı. Samsuna gittim direk, ertesi gün de hastahaneye. Göğsümdeki ağrının sebebini öğrenmek istiyordum, öğrendim de. 3-4 bin kişiden birine denk gelen göğüs kemiklerinin içeri doğru büyümesi diye bir hastalık.
    Tedavisi zor değidi ancak yapan doktor az olduğu için masraflı olabilirdi. Şimdilik bir sıkıntı olmaz diyerek ayrıldım hastahaneden...
    ···
  13. 13.
    +7
    bu gecelik ara veriyorum, inşallah yarın gelip devam edeceğim.
    ···
  14. 14.
    +13
    Bu hikayeyi öyle ya da böyle bitireceğim. Daha yeni başladım ayrıca. En kötü ihtimalle mecnuna inat olsun diye yazarım (:
    ···
  15. 15.
    +16
    Belki de artık kendimde bu anıları tekrar yazacak güç bulamıyorum. Bu son entry olsun siz de kusuruma bakmayın, layıkıyla yazamadım. Gönül isterdi ki başladığım gibi bitireyim, ama kısadan bitireyim..
    O yaz berfin öldü , vana ve anılarıma daha fazla tahammül edemediğim için de okulu bıraktım. Göğsümdeki sıkıntı bir ameliyatla çözülmedi. Sebebi ise ameliyat öncesi gittiğim zaman kanser olduğumu öğrenmemdi. Hala daha hastahanelerde sürünüyorum. Umarım bir gün güzel haberler girerim buraya. Kaç defa aameliyata girdim, uzun zamandır tedavi gördüm.. Hala içimde bir yaşam kırıntısı var. Tedavim iyiye doğru gidiyor. Hani diyordu ya mecnun, belki başka bir yerde beraberizdir.. Dünya kavga etmek için çok saçma bir yer. Fazla vaktiniz yok, umarım sevdiklerinize sarılmak için yeteri kadar zaman bulursunuz. Kendinize iyi bakıyorsunuz, öpüyorsunuz...
    O gemi bir gün geri gelsin lütfen çünkü çok özledim. Belki gemi gelmezse biz gideriz o geminin izinden ha?
    ···
  16. 16.
    +34
    Hayat bazen fazla secenek sunmaz, bunu bir ayakkabı mağazasına benzetebilirsiniz. Eger sizin ayak numaranızdan sadece bir tane varsa diğer ayakkabılar her ne kadar güzel ve alımlı olsa dahi seçim yapma sansımız olmayabilir. O yüzden elinizden geldiği kadar mutlu olmaya, dünyanın kavgasından gürültüsünden uzak kalmaya çalışın.

    Hadi EYVALLAH.
    ···