/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +158 -89
    Yaşadığım politik olayları ve tecrübeleri burada sizlerle paylaşıcam. Lise yıllarımda başladığım devrimci mücadelede neler yaşadım, neler gördüm, hangi tecrübeleri kazandım anlatabildiğim kadar anlatıcam. Eğer okunursa ileride çekmiş olduğum fotoğraflardan da atarım merak ettiklerinize dair. Eylemlerimizden çekilmiş videolar var onları da ilgili entrylerin altına atıcam. Burada karşıt görüşte çok fazla arkadaş olduğunu biliyorum ve amacım çatışmak değil, dinleyen meraklı arkadaşlar dinlesin dinlemeyen versin eksisini uzaklaşsın. Başlıyorum...

    Sene 2010'da liseye yazıldığımda okul ve çevresini tanımıyordum. Siyasi bilgimde Kemalist-Ulusalcı ailemden duyduklarımdan ibaretti. Okula yazılmaya babamla gitmiştik, müdür yardımcısı odasında teker teker velilerle konuşuyor ve sahte gülümsemelerle herkesi geçiştiriyordu. Sıra önümüzde ki çocuğa gelmişti. Esmer, kıvırcık saçlı, ergenlik kılları yeni yeni çıkmaya başlamıştı Hikmetin. Tek başına gelmişti okula yazılmaya, onu öyle görünce biraz utanmıştım. Üstünde yıllarca çıkarmayacağı yeşil renkli, kendine biraz büyük gelen, kapüşonu beyaz yünlü bir parka vardı, ayaklarında beyaz spor ayakkabıları vardı sahte ve kirliydi. Sıra ona geldiğinde müdür yardımcısı ters ters süzdü Hikmeti, yanında velisi olmadığı için sahte gülümsemeye ihtiyaç duymadan yaptı işlemleri. Ardından benim kaydımı yaptırdık ve eve döndük...
    ···
  2. 2.
    +35 -4
    Okula başlayacağım ilk gün gelmişti ve ben çok heyecanlıydım. Babam yine gelmek istedi beni okula bırakmak için ama ben istemedim ergenliğin verdiği tavırlarla utanıyordum. Okulun bahçesi ilk girdiğimde dev gibi gelmişti bana, biraz bakındıktan sonra okula girdim ve 9-B şubesini aradım. Herkeste bir heyecan ve kendini kanıtlama çabası vardı. Sınıfı buldum ve kapı dibinin ikinci sırasına oturdum. Bir kaç dakika sonra sınıf yavaş yavaş dolmaya başladı ve yanıma ilker oturdu. ilker kumral saçlı, yeşil gözlü, Arnavutluk göçmeni bir çocuktu. Biraz konuşup ilkerle tanıştıktan sonra işemek için tuvalete gittim. Tuvalete girdiğimde ağır bir sigara kokusu vardı, ilk gördüğümde çok şaşırmıştım ve biraz da korkmuştum, o yaşta sigara kullanmıyordum ve alışık değildim böyle bir manzaraya. Tuvalet kabinine girdim ve leş gibi sigara kokusu içinde işedim. Pantolonumu iliklerken arkamı döndüm ve kapıda kırmızı bir tahta kalemiyle yazılmış Patron-Ağa Devletini Yıkacağız Halk iktidarını Kuracağız! yazılamasını gördüm. Anlamayıp fazla takmamıştım, çıktım tuvaletten tekrar sınıfa girdim ve oturdum.
    ···
  3. 3.
    +30 -4
    Sınıfa döndüğümde ilkerin yanına geçtim oturdum. Çok değişik tipler vardı, etek boyunu kısaltan ergen kızlardan tut tespih çeken jöleli modellere kadar ergenle dört duvarın içinde tıkılmıştım. 5-10 dakika sonra bir öğretmen sınıfa girip kendini tanıttı. Herkes sırayla ayağa kalkıp ismini, soyismini, memleketlerini ve ileride ne olmak istediklerini söyleyip oturuyordu. Bize göre sol tarafta kalan sıradan gür bir ses yükseldi ismim Hikmet, Soyadım (soyadını söylemeyeceğim kusura bakmayın), Yozgatlıyım, Sendikacı olmak istiyorum. ilker bana sendikacılığın ne olduğunu sorarak gülmüştü, ben de bilmiyordum.
    Hikmetin bizim sınıfta olduğunu o gün öğrenmiştim. Hikmet havanın gayet sıcak olmasına rağmen üstündeki parkasını çıkarmamıştı. Bütün gün bu şekilde rutin olarak geçti ve evlere dağıldık...
    ···
  4. 4.
    +35 -2
    ilk bir hafta okulda ders işlenmemişti. Biz de makara kukara gülüp eğleniyorduk, önümüz de Recep ve Aleyna oturuyordu onlarla da arkadaş olmuştuk 4 kişi eğleniyorduk. Akşam MSN'de toplu konuşup ertesi gün okulda konuştuklarımızı anlatıp gülüyorduk...
    Okulun ilk ayıydı, matematik ya da fizik dersiydi tam hatırlayamıyorum. Hikmet o gün okula gelmiş ve çantasını sıraya bırakıp çıkmıştı derslere girmiyordu. Herkes defter tutmaya başlamıştı ama Hikmet geri kalıyordu. Son derslere doğru giriyorduk kapı çaldı ve Hikmet sınıfa girdi, öğretmenden izin alıp yerine oturdu ve kollarını bağlayarak dersi dinler gibi yaptı. Hikmete kafayı takmıştım, çocuk kimseyle konuşmuyor ve defter tutmuyordu umursamaz bir tavrı vardı. Okul bitti herkes çıkıyor, ben bütün saflığımla gidip Hikmete bugün ki konuları kaçırdıysa defterleri verebileceğimi söyledim. Hikmet tok sesiyle teşekkür ederim Sinan arkadaş ama gerek yok derslerim şuana kadar hep çok iyiydi gibilerinden bir şey söyledi ben de tamam peki madem diyip eve döndüm.
    ···
  5. 5.
    +42 -3
    Bir gün yine Hikmet okula gelmedi. O gün ilkerle okuldan çıkarken kapıda bir kaç kişinin durduğunu ve bir şeyler dağıttığını gördük. Tam kapıdan çıkarken biri bana da elindeki broşür benzeri kağıtlardan uzattı ben de aldım. Bildiri dağıtan kişiler bizden biraz büyüktü tahminen 18-20 yaşları arasındaydılar ve aralarında Hikmette vardı. Biraz yürüdükten sonra ilker bu ne ya saçma sapan şeyler diyerek elindeki kağıdı yere attı bense cebime koyup yürüdüm. Eve dolmuşla gidiyordum, dolmuşta açıp bildiriyi okudum. Bildirinin alt köşesinde bir çark ve çekiç vardı. ilk gördüğüm de Sovyetler Birliği bayrağı falan sanmıştım ama hemen yanında koskaca Türkiye Komünist Partisi yazıyordu.
    Her şeyi başlatan o bildiriyi saklamadığım için şuan çok pişmanım beyler...
    ···
    1. 1.
      +8
      Milliyetçiyim okuyorum, okumaktan zarar gelmez devam et.
      ···
      1. 1.
        +8
        Saygından ötürü teşekkürler arkadaşım keşke herkes senin gibi seviyeli olsa. Özelden yemediğim küfür kalmadı bir faşist tarafından.
        ···
      2. 2.
        +1 -4
        o faşiste sevgilerimi ilet parmaklarına sağlık
        ···
  6. 6.
    +53 -4
    Çok detaya giriyorum dinleyen de yok ilk seneyi biraz hızlı geçicem arkadaşlar. ilk sene pek bir olay olmuyordu, okulda az sayıda ülkücü vardı onlarla arada bir Hikmetler kavga eder biz izlerdik ama hiç bir anlam veremezdik. Sağ görüş olarak Ülkü Ocaklarından gelen tespih çekip kravatlarını gevşetip racon kesen öğrenciler vardı ama geneli bizden büyüktü, Sol görüşlü olarakta TKP'li ve Dev-Lis'liler vardı, TKP'liler yaklaşık 10 kişiydi Dev-Lis'lilerden 5 kişi falan vardı. Recep bir gün bize Hikmetlerin terörist destekçisi olduğunu falan söyledi ben hemen araya girip bildiride gördüğüm her şeyi saymaya başladım. ilker araya girip sende mi anarşist olacan lan yoksa hahahahaha gibi bir espri yapıp arayı ısıtmaya çalıştı...
    Okulun son günlerine doğru bizlerden okul aidatı istediler. Biz sızlanıp küfür etmeye başladık ama sonuç olarak boyun eğip o parayı getirecektik.

    Daha o gün sıcağı sıcağına Hikmetler sınıfa kalabalık bir şekilde girdi. Devlet okulunda aidatın verilmemesi gerektiğini, okul yönetiminin bizi sömürdüğünü iddia edip bu konu için yarın okul çıkışında yürüyüş yapacaklarını söyledi. Hikmet ve arkadaşları tek tek bütün sınıfla konuşmaya başladı, bize gelince zorlamayla bizi yürütmediklerini ve sadece tepki göstermek isteyenlerin gelmesini söylediler. Recep somurtkan bakışlarla baktıktan sonra çocuklar gittikten sonra bize işte bu solcular böyle her şeye sorun çıkartıyorlar oğlum falan dedi. Fakat benim kanım kaynıyordu ve Hikmetin söyledikleri beni ateşli bir şekilde gaza getirmişti. Recebin zırvalarını dinlemeyip kararımı vermiştim, hayatımın ilk devrimci yürüyüşünü o gün bir şeylerin farkında olarak yapacaktım...
    ···
  7. 7.
    +32 -5
    Perşembe günüydü, hava biraz esiyor ve hafif kararmıştı. Ben bütün gün ilkerin başını patlatarak onu da yürüyüşe ikna etmiştim ama ilker baya baya korkuyordu bu çok belli oluyordu. Sınıftan çıkarken ben Hikmetin yanına gidip bizimde gelmek istediğimizi söylediğimde Hikmetin bir gülümsemesi vardı ki ilkerle hala birbirimize hatırlatır o gülümsemeyi anarız. Bizimle birlikte bizim sınıftan bir kişi daha geliyordu, toplam 4 kişi çıkmıştık sınıftan. Herkes çıktıktan sonra Hikmet bizi kantinin olduğu alt kata indirdi ve kantinin önünde beklemeye başladık, Hikmet telefonla birilerini arıyordu. Ben heyecandan altıma işeyecek şekilde sessiz sessiz düşünüyordum, ya polis gelirse? ailem öğrense ne der acaba? gibilerinden. Yaklaşık 5 dakika sonra uzun koridorun karşısından 15-20 kişilik bir kalabalık geldi yanımıza. Çoğunun üstünde yeşil ve lacivert parkalar vardı ve bizden yaşça büyük sınıflardandı. Kızıl saçlı bir kız yanıma yaklaşıp elini uzattı ve merhaba yoldaş dedi. Elini sıkıp merhaba dedim sesim titreyerek. O gün hayatımın ilklerini yaşıyordum...
    Okuldan çıkarken merdivenlerde müdür bizi gördü ve ters ters bakarak nereye böyle çocuklar? dedi. O kadar kişi arasından çıt ses çıkmadı biz de ilkerle bir şey söylemeyip devam ettik. Okulun bahçesine geldiğimizde Hikmet hızlı adımlarla dışarıya bakan tellere doğru gidip birinden bir şeyler aldı. Ardından kalabalıktan bir kişi Hikmetin yanına giderek dışarıdan aldıkları pankartı alıp iki tahta sopaya taktılar. Kırmızı bir pankartın üzerinde sarı renkle Sermayeye Verecek Paramız Yok! yazıyordu. Hikmet ve arkadaşı bahçenin müdürün odasına bakan kısmına gidip pankartı açtılar, tam o anda önümden bir ses yükseldi Hırsızlardan Hesabı Komünistler Soracak! ilkerle biz birbirimize bakarak sürü pgibolojisiyle yumruklarımızı havaya kaldırıp sloganı haykırmaya başladık. Bacaklarımın titrediğini hatırlıyorum, bize birden tuhaf bir cesaret gelmişti sanki bütün gücümüzle bağırıyorduk, bir ara ilkere baktığımda onun bağırmaktan kısılan gözleri aklımdan çıkmayacak manzaralardan diğeriydi...

    Arkadaşlar küçük bir işim var gelince devam edicem.
    ···
    1. 1.
      +2 -10
      Pühhh rezil huur çocuğu komünistler. Senin ananı ayrı hikmetin bacısını ayrı ayrı gibeyim.
      ···
    2. 2.
      +2
      Milliyetçiyim ama her görüşe saygım var amk komünisti seni
      ···
  8. 8.
    +24 -8
    5-10 Dakika boyunca slogan atıyorduk. Bir slogan bitiyor diğeri arkadan yükseliyordu, Hırsızlardan Hesabı Komünistler Soracak, Yağma Yok Sosyalizm Var, Gençliğin Ateşi Sermayeyi Yakacak Sloganlarını atmıştık, aramızda Dev-Lis'lilerde vardı onlar da arada sessizlik olunca Biz biz biz Dev-Lislileriz Liselerde Faşizmi Yok Edeceğiz sloganıyla giriyordu. Onlara TKP'li Hikmetlerde eşlik edince ilkerle bende bağırıyorduk. işin komik yanı bütün bunları yaparken ilker ile ben tek bir Marx kitabı bile okumamıştık...
    Yumruklar havada sloganlar atarken siren ışıkları okul kapısının önünde yanıyordu, koluma dazlak saçlı aşırı beyaz tenli bir çocuk girdi (sanırım bir tür deri hastalığı vardı) okuldaki temizlik emekçileri ve kapının yanına güvenlik diye koyulan saçlarına ak düşmüş Kemal Abi bizi izlerken polis apar topar içeri girip bizi yaka paça dağıttılar. Hikmet ve yaklaşık 15 kişi polise direnmeye başlayınca polis bizden yaşça büyük bir çocuğu jopladı. ilker ile ben bunu görünce kesildik kaldık zaten hiç bir şekilde müdahele edemedik. Polis jopladığı çocuğu sürükleye sürükleye ekip arabasına zütürürken çocuk hala slogan atmaya devam ediyordu, slogan ise belki de hayatım boyunca en fazla duyacağım slogan olacak olan Türkiye solunda efsaneleşmiş Faşizme Karşı Omuz Omuza sloganıydı...
    Daha sonra öğrendiğimize göre müdür bizlerin örgütlü gücüne karşı polisi kullanmıştı. işte ilk o gün polislerin sesini çıkartan halka karşı ne gibi bir misyon aldığını, bu misyonu kimler tarafından nasıl aldığını ve polis faşizmini az da olsa anlamıştım.
    ···
    1. 1.
      +6 -1
      Faşizme karşı bacak omuza
      ···
  9. 9.
    +27 -4
    Bu olayın sonrasında eve gittiğimde ruh gibiydim kimseyle konuşmadım ve sürekli düşünüyordum. Eve her geldiğimde MSN'e girerdim ama o gün bilgisayarı dahi açmadım. Ertesi gün okula gitsem mi gitmesem mi diye çokça düşündükten sonra gitmeye karar verdim. ilker o gün okula gelmemişti, Recep ve Aleyna sürekli dün neler olduğunu soruyordu, okula polisin geldiğini ve olanlardan haberleri olup olmadığını bilmediğim için hiç bir şey söylemiyordum ve sürekli lafı değiştirmeye çalışıyordum. 2-3 dakika sonra yanıma Hikmet geldi ilkerin sırasının yanına çantasını koydu. Merhaba Sinan arkadaş dedi. Recep ve Aleyna birbirine ağızları açık bir şekilde bakıyorlardı çok şaşırmışlardı. Hikmet fazla konuşmazdı sessiz ve olgun bir çocuktu, fakat her zaman gözlerinde asi bir bakış vardı. Hikmet yanıma oturunca Recep ve Aleyna önüne döndü. Hikmet çantasından Sabahattin Ali'nin içimizdeki Şeytan eserini çıkartıp okumaya başladı sanki dün hiç bir şey yaşanmamış gibi oturup kitabını okuyordu, oysaki ben ondan bir şeyler söylemesini bekliyordum. Hikmet ile ne kadar konuşmak istesemde o gün boyunca hiç konuşamadık, ta ki son derse kadar...
    Hikmet bana O yanında oturan arkadaşını alıp bu hafta sonu bizimle tanışmak ister misin Sinan arkadaş? demişti. Bana yine o lanet heyecan gelmişti, Olur ya düşünürüz biz ilkerle falan demiştim sakin olduğumu hissettirmek için. Hikmet gülümseyerek bana telefon numaramı vermek istediğimi sordu ben ise utana sıkıla Benim telefonum yok diyerek MSN adresimi verdim. Hikmet Baban ne meslek ile uğraşır? diye sordu. Ben ise aklıma dağıtılan bildiride ki yazanlar geldiği için utanmadan tornacı dedim heyecanla, Hikmet o an dudaklarını ısırdı, nefesini derince çekerek göğsünü kabarttı ve O boynunu eğme sakın Sinan arkadaş, bir gün güneş babana, babalarımıza, bütün proletaryaya doğacak demişti. Proletaryanın ne olduğunu bile soramamıştım utancımdan Hikmet yoldaşa, o yaşından beri belliymiş gerçek bir devrimci olacağı...
    ···
    1. 1.
      +1
      Hikmet reyiz vur de vuralım!;!!!1
      ···
    2. 2.
      +1 -3
      Hızlı yoldaş
      ···
  10. 10.
    +22
    Cuma günü eve giderken ideoloji hakkında hiç bir teorik bilgim olmamasına rağmen kendimi komünist gibi hissediyor, ve ergenlik çağının verdiği heyecanla Hikmetin parkasının tam olarak aynısından almak istiyordum, sanırım komünizm hayaleti bu sefer benim etrafımda dolaşıyordu...
    Eve geldiğimde annem ve babam çok soğuk davranıyorlardı, perşembe gün ki eylem olayını öğrenmelerinden korkarak odama geçtim. Bu arada ailem Kemalist, fazla muhafazakar olmayan, laik ve seküler bir aileydi anlayacağınız tipik bir CHPli aileye sahiptim. Fakat marksizme hangi gözle baktıklarını ya da komünizm hakkında ne bildiklerini kestiremiyordum. Akşam yemeğini yedikten sonra ilk işim MSN'e girmek oldu, Hikmetten istek gelmişti, hemen ekledim tabii. Hikmetin MSN fotoğrafı TKP logosuydu ama 144p piksel piksel bir çark çekiçti o logo. Çevrimiçi değildi Hikmet, çevrimiçi olana kadar bekledim ve bir yarım saat kadar sonra girdi MSN'e. Ben hemen mesaj attım Slm Hikmet iyi aksamlar diye (o mesajı Hikmetle çok iyi hatırlıyoruz ve hala gülüyoruz.) Hikmetle biraz havadan sudan konuştuktan sonra Hikmet, ilker ve beni tanışmak için Pazar günü Kadıköy'de ki Nazım Hikmet Kültür Merkezine çağırmıştı. ilk başta çok düşünsem de ergenlik ateşiyle oraya gitmeyi çok istiyordum. Bize sürprizinin olduğunu falan da söyleyince hemen ilkere mesaj attım. ilker siyasetten korksa bile ben bu ideolojiyi öğrenmek ve ciddi ciddi bir komünist olmak istiyordum, pazar günü oraya gidecektim...
    ···
    1. 1.
      0
      Goruslere saygimiz var devam et kardesim kufur edenleri gibleme
      ···
    2. 2.
      0
      Devam yoldaş seri
      ···
  11. 11.
    +29 -2
    Cumartesi günü ilkerle MSN'den konuştuk, ilker gelmeyecekti. (ilker'in örgütlenme korkusunu 3 sene boyunca Gezi Direnişine kadar adam akıllı kıramadık zaten) Bütün çabalarıma rağmen getiremediğim ilker bana Hikmet'ten çekindiğini ve fazla konuşmamam gerektiğini de söylemişti. O akşam tüplü bilgisayarımda sosyalizmin ve komünizmin ne olduğunu öğrenmek için internette gezip duruyordum ama Deniz Gezmiş fotoğrafları ve orak çekiç bayraklarından başka bir şey göremeyerek başa sarıyordum derken MSN'in o mesaj bildirim sesi geldi, sağ altta 144p TKP logosunu görünce hemen mesajı açtım ve Hikmet ile yaklaşık bir saat kadar konuşup o NHKM'nin tam olarak nerede olduğunu öğrendikten sonra yattım ve gece boyu yatakta kızıl düşler kurdum. Hikmet bana kendini, ailesini ve saçma sapan Knight Online anılarını anlatıyordu. Hikmetin Alevi olduğunu o gün öğrenmiştim...
    Sabah erkenden kalktığımda kahvaltımı edip babamın bıraktığı emek kokan o bir kaç kuruş harçlığı alıp Kadıköy'e gittim. Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin önünde taşlık duvarların önünde Hikmet sigara içiyordu, Hikmetin sigara içtiğini de o gün öğrenmiştim. içeri girdiğimizde 5-6 kişi bizi karşıladı ve bana kahve ikram ettiler. Yaklaşık bir saat konuştuktan sonra Hikmet bana bir kitap hediye etti, bu kitabı okuduğum taktirde ideolojinin temelini ve kapitalizmin nasıl bir sistem olduğunu kavrayacağımı söyledi. 30 yaşlarında bir kadın ise bana bu işin çocuk oyuncağı olmadığını ve her şeyi öğrendikten sonra mücadeleye hazır olup olmayacağıma benim karar vereceğimi söyledi gayet nazik bir şekilde. Benim ise gözüme içeride ki Che Guevara, Deniz Gezmiş, Nazım Hikmet gibi komünistlerin tabloları çarptı. Che Guevara ve Deniz Gezmişi az çok tanıyordum fakat hepsini, her şeyi öğrenmek istiyordum...
    ···
    1. 1.
      -4
      Deniz geymis
      ···
  12. 12.
    +23 -1
    Eve gittiğimde tıpkı dolmuşta yaptığım gibi evde de Hikmetin verdiği kitabı saklıyordum. Odama gidip kapıyı kitledim ve oturup kitabı okumaya başladım. Kitap çoğu sosyalistin başlangıç kitabı olan Leo Huberman'ın Sosyalizmin Alfabesi isimli kısa ama öz eseriydi. Anlayamadığım kavramlar karşıma çıkıyordu, anlamlarını internet yardımıyla öğrenip okumaya devam ediyordum. Zaten kitabı bilgisayar açık olarak bitirmiştim. Kitabı okurken kafamda bir şeyler yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştı, muhtemelen babamın bir torna işçisi olmasından kaynaklanacak ki kitabı okurken burjuvaziye karşı içimde bir nefret ve hırs büyüyordu. Kitabı 4-5 saatte bitirmiştim o gün. Beynimin biraz yandığını fakat sınıf mücadelesini de az çok kavradığımı hissediyordum. Kitap biter bitmez hemen Hikmete mesaj atmıştım ama o gün hiç cevap gelmemişti...
    Sabah uyanıp kahvaltı ettim ve dişlerimi fırçaladım, okula gitmek için dolmuşa bindiğimde başımı dolmuşun cdıbına yaslayarak dışarı seyrettim. O 10 dakikalık yolculuk boyunca kapitalist sistemin oluşturduğu toplumu görmüştüm. Bir yerde inşaat işçileri ter içinde çalışıyor, hemen binanın altında 18 yaşlarında ki genç kızlar baba paralarıyla aldıkları cep telefonlarıyla mesajlaşıyor, bir kaç metre gittikten sonra sokağın ortasında bir dilenciyle karşılaşıyor, onun yanından takım elbiseleriyle geçen şık görünüşlü göbekli kel adamı görüyordum. Aslında kitaplara ihtiyacımın olmadığını, her şeyin canlı canlı gözümün önümde olduğunu görüyordum ve bütün eğitim yaşamımın sonunda bir kaç bin lira maaş ile çalışmak amacıyla okuluma, derin düşünceler içinde gidiyordum...
    ···
    1. 1.
      +4
      Aga bee efsane anlatmışsın amk sistemini devam devam devam
      ···
  13. 13.
    +23 -1
    O gün okula geldiğimde Hikmet ve bir kaç kişi ile selamlaşıp ilkerin yanına oturdum. Hikmet yeşil parkasının içinde yine bir şeyler ile meşgul görünüyordu. Bir arkadaşı ile biraz hararetli hararetli konuştuktan sonra dışarı çıktılar. Recep, Hikmet gidince bana dönüp Ne ulan o yoksa bu Allahsızlarla mı takılıyorsun gibisinden bir şey dedi. Ben durup düşündüm ama Allahsızlık ne alakaydı ki? Henüz ne diyalektik materyalizmi ne de herhangi bir felsefe kitabı okumamıştım. Komünist bir insanın her zaman okuması gerektiğini söylemişlerdi Kadıköy'de önceki gün, bu sözün ne kadar haklı olduğunu o an anlamıştım. Recebe bir şey demedim ve ilkerle konuştuk biraz, dün neler olduğunu ve okuduğum kitabı falan anlattım. Aleyna ile Recepte o aralar biraz yakınlaşıyordu arkadaşlar bunun politik bir anlamı yok ama detay olsun diye ekliyorum. Bu arada bizimkiler tuvaletlerde yazılamalar falan yapıyordu, ben de gidip kurşun kalemle bir özentilikle Oç dexer yazmıştım. Hikmetle de ilkerle de aramı iyi tutuyordum okulda. Aleyna ve Recep ile de konuşurduk ama Recebe karşı içten içe bir sinir besliyordum.
    Bir gün sınıfımıza gözlüklü, beyaz tenli, alnında büyük bir ben olan bir çocuk girdi. Çocuk bizden büyük gözüküyordu ve daha önce hiç görmemiştim. Bizim yanımıza gelip selamün aleyküm dedikten sonra bizi bir eve çağırdı, iddia ettiğine göre bu evde ücretsiz ders veriyorlar ve halı saha etkinlikleri falan düzenliyorlarmış. Bizden bir geri dönüş olmadı ama Recep biraz sıcak bakıp çocukla tokalaştı, hatta çocuk gidince Beyler ne düşünüyorsunuz gider miyiz olum bedava diyor lan gibisinden konuşmuştu...
    ···
    1. 1.
      +10
      Recep kesin akpli amk
      ···
      1. 1.
        +4
        aynen kesin akpli amk
        ···
  14. 14.
    +25
    O gün eve gittiğimde MSN'den Hikmet bana okulda bir cemaat yapılanması olduğunu ve ismine abiler dendiğini falan anlatmıştı. Hararetli hararetli anlatırken bir ara yazmaktan bunalmış olacak ki bana ses göndermeye başlamıştı. Okulumuzda bu tarikatlara geçit vermeyeceğiz diyordu bağıra bağıra. Ben de ailem duymasın diye sesi kısıp öyle dinliyordum Hikmeti. Hikmetin o kalın ergen sesini dinlerken bir yandan gülüyordum ama içimde bir heyecan, korku ve adrenalin yaşanıyordu...
    Ertesi gün okula gittiğimde Hikmet ve yanında ki bizden yaşça büyük olduğu anlaşılan iki öğrenci benimle selamlaştı ve yürümeye başladık. Bizim sınıf ilk kattaydı fakat Hikmetler ikinci kata doğru çıkmaya başladılar. Bir sınıfa girdik ve Hikmetin arkadaşlarından biri tahtaya beyaz tebeşirle Karanlığa Faşizme Şeriata Geçit Yok! yazdı ve çıktık. Daha sonra Hikmet bana o sınıfta dün bizim sınıfa gelen gözlüklü çocuğun okuduğunu ve o çocuğun okula bizzat cemaat tarafından öğrenci alımı için görevlendirildiğini söyledi. Yazıyı yazan şişman, gözlüklü, sarışın ve bizden yaşça büyük olan çocuk isminin Yasin olduğunu söyleyerek benimle tanıştı, biraz konuştuk bana bu sene üniversiteye hazırlandığını söyledi ve bir daha okulda herhangi biri cemaat propagandası yaptıkları anda solcu gençler olarak cezalandıracaklarını söyledi. Yasin'in bileğinde bir Mustafa Kemal Atatürk imzası görmüştüm ve komünist olması beni şaşırtmıştı. Aynı zamanda Yasin belki de okulda ki en kültürlü öğrenciydi ve kendisi ile daha sonra çok sıkı birer yoldaş olduk.
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      Yaz yoldas yaz sardi.
      ···
  15. 15.
    +18 -3
    Arkadaşlar özelden özel hayatım ile ilgili sorular geliyor, bir kaçını cevaplayacağım;
    Hikmet ile hala görüşüyoruz küsmedik, Üniversite okuyorum fakat maalesef Hikmet ile aynı okulu kazanamadık, Oy kullandığım ve aynı zamanda üye olduğum siyasi parti TKP, HDPli falan değilim fakat HDP karşıtı bir insan da değilim, HDP içinde sosyalist milletvekilleri de var fakat izlediği etnik milliyetçi politika hoşuma gitmiyor hatta üniversitede Kürt milliyetçileriyle kavga ettiğimiz de oldu TKP olarak, Kürt müsün diye soranlar da olmuş hayır değilim aslen Kırklareli'liyim.
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      Her komünisti kürt sanan mallardan bıktım amk neyse devam et yoldaş dinliyoruz
      ···
    2. 2.
      0
      pkkyi destekleyen komunistler hakkinda ne dusunuyosun
      ···
    3. 3.
      +4
      TKP hiç bir zaman Kürt hareketi ile ilgilenmedi. PKK YPG ve diğer Kürt hareketi örgütlerinin emperyalist uşağı, milliyetçi ve sınıf mücadelesiyle uzaktan yakından alakası olmadığını gerçek bir marksist leninist bilir arkadaşım.
      ···
    4. 4.
      0
      şu aminakodgumun partlarini biraz hizli yazsan iyi olur yoldaş
      ···
    5. 5.
      +1
      Vay amk kırklarelimisin hemşeri yoldaşım
      ···
    6. 6.
      +1 -1
      Yoldaş yazmıs siz kendinizi ezilmiş halk olarak gosteren ipnelersiniz
      ···
    7. diğerleri 4
  16. 16.
    +22 -2
    O yıl daha fazla politik bir olay olmadı. ilk yılı kavgasız atlatmıştık. He birde okuldan 1 Mayıs'a Hikmet ve bazı yoldaşlar gitmişti fakat ben aile baskısı ile katılamamıştım. Bir arkadaş Hikmetin o yaşta nasıl okulu örgütlediğini sormuş. Hikmet'in isteyipte yapamayacağı iş sanırım yoktur, devrimciliği de babasından öğrenmiştir. Babası bir Hikmet Kıvılcımlı hastası olduğu için çocuğun adını Hikmet koymuş. Babası ve ailesi çok iyi insanlardır Hikmetin. Okmeydanın'da bir Alevi mahallesinde büyüdü Hikmet, evlerine ilk girdiğimde duvardaki Hz. Ali ve Mustafa Kemal tabloları beni çok şaşırtmıştı. Babası ayrı bir hikaye zaten Hikmetin, o da HKP'li. istanbul 1 Mayıs'ında tonton, tıknaz, esmer ve kırmızı bir HKP şapkası takmış birini görürseniz gidin oğlu Hikmeti sorun o babasıdır. ifşa etmiş gibi oldum böyle de neyse...
    Şimdi Lise 2. sınıfa geçicem arkadaşlar, sene 2011, bu dönem daha sert ve atraksiyonlu geçmişti, aynı zamanda örgütlenmiştim...

    Bu sene yine ilker ile oturuyordum ve Hikmet ile yaz tatilinde Nazım Hikmet Kültür Merkezinde çok kez vakit geçirmiştik. Ailem de artık ideolojime ve fikirlerime alışıyordu fakat annem bu durumdan biraz çekiniyordu. Yaz tatilinde epey kitap okumuştum ve artık teorik olarak daha sıkı bir liseliydim. Arada Hikmet, Kerem, Yasin ve ben buluşur TKP'nin parti binasına gider orada sohbet edip, Metin abi/yoldaştan sosyalizm tarihini öğrenirdik. Benim dikkatimi en çok Küba Devrimi çekiyordu. Okul başladığında Kerem yoldaş bana bu sene TKP'nin bir lise örgütlenmesi kuracağını söylemişti. Bende heyecanla beklemeye başlamıştım ki Hikmetten mesaj geldi, (O yıl ilk cep telefonumu almıştım).
    Solcu Liseliler kuruldu Sinaaan!!!...

    Hemen Solcu Liseliler'de örgütlenmiştim, okulun duvarlarına Solcu Liseliler, Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm gibi yazılamalar yapıyorduk. Hatta bu yazılamalar yüzünden okul idaresiyle başım belaya bile girmişti fakat Müdür CHP'li ve özgürlükçü biriydi, fazla karışmazdı öğrenci hareketlerine. Derken YGS ve LYS sınavlarında Fethullahçı öğrencilerin şifre ile geçirildiği iddiası okulda ve medyada dönüp dolaşıyordu, bu bizi harekete geçirdi ve hızlı bir kararla Solcu Liseliler örgütünün aktif olduğu bütün okullara genel bir bildiri yayınladık. 15 Nisan 2011'de Taksim'de büyük bir liseli eylemi yapıcaktık...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +19
    Çok sıkı hazırlanıyorduk, o gün için binlerce bildiri ve duvar kağıdı bastırılmıştı, Hikmet, Yasin, Kerem, Aslı ve ben 5 kişi bir gruptuk ve istanbul'un belli başlı semtlerine çıkıp büyük bir emekle bildirileri dağıtıyor ve duvar kağıtlarını saat 21:00'dan sonra duvarlara seri seri yapıştırıp ikiliyorduk. 1 Nisandan itibaren 15 Nisana kadar yoğun şekilde çalıştık ve artık beklenen gün gelmişti, o gün Taksim liselilerin olucaktı, o gün bizlerin günü olucaktı...
    Bizleri yalnız bırakmayan Dev-Lis, Liseli Dev Genç, TLB gibi sol lise örgütleri de bizlere mesaj atıp o gün Taksimde olacaklarını söylüyorlardı, aynı zamanda bu eylem TKP'nin ve Solcu Liseliler'in öncülüğünde 12 farklı şehirde aynı anda yapılacaktı...
    Taksime çok erken saatten gelmiştik. Bayraklarımızı, flamalarımızı, pankartlarımızı, ve TKP'nin sloganı olan Boyun Eğme yazılı kartonları Taksim Meydanı'na gelen liselilere dağıtmaya başladık. Beklediğimizden daha fazla insan ve farklı sol partilerden temsilciler bizi desteklemek için Taksime akın ediyorlardı. Bu bizim için büyük bir gururdu, Hikmetin gözlerinin içine bakarak ona sarıldım ve büyük yürüyüş başladı. Konuşmalar yapılmış, sloganlar atılmış, şarkılar söylenmiş ve olaysız bir şekilde yaklaşık 2 saat süren liseli yürüyüşümüzü görkemli bir şekilde tamamlamıştık.
    Tabi bütün bu emeğimizin sonucu büyük yürüyüş basına da sıçramıştı...
    https://www.youtube.com/watch?v=euzd_z9CkJI
    http://www.hurriyet.com.t...lerin-isyan-gunu-17558964
    ···
    1. 1.
      0
      Sende hala yeşil parka var mı aga
      ···
  18. 18.
    +18
    Büyük liseli yürüyüşümüzün ardından Nisanın sonuna kadar hazırlıklar yapmaya başladık, bütün dünya emekçilerinin günü olan büyük gün geliyordu, 1 Mayıs işçi Ve Emekçiler Bayramı geliyordu.
    1 Mayıs için parti binamızda büyük bir meşguliyet vardı, herkes hazırlık yapıyor, polis müdahalelerinde birbirimizi bırakmamamız gerektiği söyleniyor, atılacak sloganlar hazırlanıyor ve pankartlar çıkartılıyordu. O gün ilk defa o zamanın TKP lideri Erkan Baş parti binasına girdi. Erkan Abi/Yoldaş kumral, kısa saçlı, beyaz tenli, tek gözünde kayma olan ve parti binasında dedikodusu bol bol yapılan komünist bıyıklarıyla hemen dikkat çekerdi ve çok kültürlüydü. Hikmet ve Yasin okulda hep anlatırdı Erkan yoldaşı. O gün ilk defa Erkan Baş ile konuşmuştum, düzen partilerinin başkanları gibi egoist ve zengin bir insan değildi ve çok sıcak kanlıydı. Bize Kolay gelsin genç yoldaşlar yardımcı olmamı ister misiniz? diyerek yaklaşmıştı ve okulumuzun durumunu sormuştu.
    Ertesi gün okulda 1 Mayıs temalı bir çalışma yapıp okulun girişinde ki şemaya asmıştık. Fakat sadece bir gün sonra okula geldiğimiz de çalışmamızın yırtılıp yere atıldığını görmüştük. Bunu yapanları soruşturduk fakat cevap alamadık, bulsaydık sağlam pataklayacaktık. Tekrar bir çalışma yaptık ve tekrar astık. Yılmadan çalışıyorduk ve mücadele ediyorduk, okulda tuvaletleri adeta işgal etmiştik, duvarlar ve kapılar bizim sloganlarla dolup taşmıştı, sigara yasağına karşı okula yeni koyulan kameraları süpürgeyle ters çevirmiştik ve sigara içen öğrencilerden takdir kazanmıştık. Solcu Liseliler örgütü büyüyordu, tuvaletler ve üst kantin bizim arkadaşlarımızla doluydu, Dev-Lis'li yoldaşlar da vardı fakat bizim kadar kalabalık değillerdi. Fakat güç elimizde olmasına rağmen tek bir kişiyi dahi rahatsız etmez, karşıt görüşlü öğretmen ve öğrencilere hiç bir şekilde karışmazdık...
    Bunca gelişmenin ardından 1 Mayıs günü artık gelip çatmıştı ve biz Solcu Liseliler TKP kortejinde orada olmak için sabırsızlanıyorduk fakat bir ekgib vardı, bizim bir pankart hazırlamamız gerekiyordu...
    ···
    1. 1.
      0
      Güzel yazıon agaa
      ···
    2. 2.
      0
      Seri yoldaş
      ···
  19. 19.
    +16 -2
    Arkadaşlar özelden Mustafa Kemal hakkında bir kaç soru geldi onları cevaplayıp devam edicem.
    Komünizm dediğimiz ideoloji çok fazla franksiyona ayrılmış bir ideolojidir. Maoisti var Stalinisti var Leninisti var Troçkist, Hocaist, Titoist vb. bir çok franksiyonu var. Dolayısıyla her komünist aynı düşünmüyor, komünistler 68 kuşağından bu yana Mustafa Kemali ve ilkelerini milliyetçilik hariç, sağcılardan çok daha fazla korumuştur. Ülkücü olupta Mustafa Kemal'e gavur diyene (aklınca hakaret ediyor islamofaşist) bile şahit olmuşluğum vardır. Milliyetçiler ikiye ayrılıyor bu ülkede, Türkeşçiler ve son yıllarda türemiş Atsızcılar. Atsızcı kitle gözlemlediğim kadarıyla daha laik, ülkücüler ise daha dindar fakat Atsızcıların yaş ortalaması hem çok düşük hem de örgütsüz, bu yüzden karşımıza her yerde ülkücüler çıkıyor. Mustafa Kemale gelince eleştirilecek bir takım yanları ve yaptıkları var fakat ilericiliği, sekülerliği, ülkeye laikliği getirmesi, antiemperyalist yanı, din sömürüsüne geçit vermemesi, karanlık Osmanlıyı yıkıp halk kurtuluş savaşıyla yaptığı Cumhuriyet devrimi, açtırdığı köy enstitüleri ve köylüye yaptığı yardımlar gibi yönleri tarafından komünistler tarafından tutulur. Eleştirildiği yanlar da tabikii vardır.
    ···
  20. 20.
    +16 -1
    1 Mayıs'a sayılı günler kala okulda pankart çalışması için bizim sınıfta toplanmıştık. Konuşurken ilker, Recep ve Aleyna da dahil sınıfın çoğu bizi dinliyordu. 1 Mayıs için yaratıcı ve eğlenceli bir pankart önerdi çok tanımadığım bir yoldaş, Yasin ise bunu reddederek daha ciddi bir tema istedi. Hikmet Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye! sarı yazılı kırmızı renkli bir pankart önerdi. Bizler ne yapacağımızı tartışırken ders zili çalınca herkes sınıflarına dağıldı. ilkerin yanına oturduğumda ilkerde tuhaf bir hal vardı, sanki bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibi bakışlar atıyordu ki ben sohbeti açtım. Biraz konuştuktan sonra ilker bana ne konuştuğumuzu falan sormaya başladı. Ben anlatmaya başladım, Recepte beni dinliyordu önden ama artık nefret dolu düşüncelerini söyleyemiyordu yanımda. ilker bana 1 Mayıs'ı sordu, ben öve öve anlatmaya başladım derken öğretmen girdi ve sustuk. Tenefüs zili çalınca ilker bana belki ben de gelirim 1 Mayısa dedi. O an bi duraksayıp ağzım açık bir şekilde kaldım. Şok olmuştum arkadaşlar, ilker bu tür konulara çok temkinli yaklaşırdı fakat bizimle beraber 1 Mayıs'ta işçinin hakları için bağırmak istiyordu. Babasının bir bakkal dükkanı vardı ilkerin küçük esnaftı. Bir kaç kez Hikmet açılan büyük marketlerin bakkal ve manav gibi küçük esnafı ezeceğini ve iflasa sürükleyeceğini, bu düzünde sermayenin gücünün konuştuğunu falan bahsetmişti. Acaba bunun mu bir önemi olmuştu yoksa sadece bizi görüp özenmiş miydi...
    Bu durumu gidip hemen Hikmete anlattım. Hikmet, Kerem ve ben üçümüz beraber eve gidiyorduk o sene. Hikmetin evi çok uzaktı fakat Hikmet pankartın yapımı için bizi evinin balkonuna çağırıyordu, o gün ilk defa Hikmetin ailesi ile tanışacaktım...
    ···