/i/Saçmalamaca

Bu altincide saçmalamak serbest !
  1. 126.
    +1
    Böyle çok şekerli ya da şireli bir şey yersin boğazın yanar yutkunmakta zorlanırsın ya hani bazı anılar öyle hissettirir. Ama artık yoklar.

    Bazı insanlar sadece gülümseyerek müthiş bir huzur verir ister istemez sende gülümsersin işte onlar en çok can yakanlar. Ama artık yoklar.

    Bazı kitaplar olur mesela bitmesin diye yavaş yavaş okursun. Normalde günde 50 sayfa okurken öyle bir kitap eline geçince 15 sayfaya düşürür yavaş ilerlersin. Ama artık yoklar.

    Yaprak hışırtısı olan yollar vardır mesela. Yaz vakti geçsen bile sonbaharda hissedersin kendini hafif bi gülümseme gelir yüzüne. Birileri görüp garipsemesin diye elinle çeneni kaşırsın. Ama artık yoklar.

    Zaman geçtikçe hayat değişti. Eskileri tekrar yaşayamayız belki ama verdikleri hissi başka şeylerde tadabiliriz. Remastered.

    Bazı şeyler için geç değil be kâmil..
    ···
  2. 127.
    +2
    Hayat bazı zamanlar imkansızla sınar insanı. Bir An bir madde ya da bir insan ile. Beni hep seninle sınadı sanırım.

    Pozantı'da dinlenme tesisinde göz göze geldik. Isırdığım tostun sünmüş kaşarı sakalıma yapışmısken göz göze geldik. Kocan sigarası yakmış arka koltukta uyuklayan çocuğuna bakarken ben merdiven başında bir elimde tost bir elimde karton bardakta tadı iğrenç bir çay Sense merdivene ilk adımı atmak üzeresin. Ben olduğum için o adım atılmayacak biliyorum. O yüzden Son basamakta tokezleyip merdivenden iniyorum. Aramızdaki mesafe bi saksı kadar. Bir saksı ve bir kaç yıl. Gözlerimi otobüsün camındaki kuş takuna sabitleyip yürüyorum kapıya doğru. Hala adım atmadın hissediyorum. Ben yerime oturup tekrar orada mısın diye bakarken sen merdiveni çıkmış içeri doğru yürüyordun. Ne zaman rahatsız edici bir durumda olsan öyle yürürsün, yere bakarak sacının Sol tarafında bir kaç teli parmağınà dolayarak. Kalan lokmayı ağzıma atıp 5 km boyunca çiğneyip yutmaya çalışırken nolacak bu fenerin hali diye düşündüm. ikinci el araba piyasasını düşündüm. Seni düşünmedim. Sen hakettiğin şekilde mutlu ve huzurlu bir hayat yaşarken seni düşünerek gölge etmek istemiyorum artık. Hayat bu, ne kadar vaktimiz var bilemeyiz. O yüzden yaşamak gerekiyor usulca kimseyi rahatsız etmeden. Eskiden olsa bile-isteye rastlamak isterdim sana. Ama artık içimde öyle bir ağırlık yok.
    Artık hislerim sana yük değil. Aynı şehirde yolumuzu değiştirmeden yaşayabiliriz. Aynı kaldırımda farklı yollarda yürüyebiliriz. Aynı gökyüzünde farklı yıldızlara bakabiliriz.
    Sadece isimden ibaretiz artık.
    ···
    1. 1.
      0
      belamızı da gibtin kalbimizide gibtin aşka olan inancımızıda gibtin bizide gibtin herkesi gibtin abi teşekkürler senin yüzünü bile görmesemde en yakınım sensin gibi hissediyorum
      ···
  3. 128.
    +2
    Biliyorum küfrü bıraktım ama bu sivri sineklerin sülalesini gibeyim
    ···
  4. 129.
    +2
    Adımı Jan Vennegoor of Hesselink olarak değiştirme kararı aldım.
    ···
  5. 130.
    +1
    Hayaaaaaallerrrrrrr içinde günnnnn görmeeeyee bakkkkk
    ···
  6. 131.
    +2
    N e a r a s a b a h o l d u a q
    ···
  7. 132.
    +3
    Yaşama hevesinin kalmaması çok kötü. Sadece hareket eden nefes alan bir varlık haline geliyorsun. Düşünmek zehirli, sohbet yok, sosyallik yok, yeme isteği yok. Hayat koca bir yükmüş gibi geliyor. Arada ufak baş dönmeleri aksiyon katıyor hayata evet ama göz kararmaları/kamaşmaları can sıkıyor.

    Aslında canımı sıkan bir şey yok. Ama yaşamıyorum. Yaşadığımı hissedemiyorum. Konuşasım yok, müzik dinlemiyorum, dizi ya da film izlemiyorum. Sadece yaşıyorum ama yaşadığımı hissediyorum. Öyle berbat bir dönem içindeyiz ki hiçbir amacım yok ve muhtemelen bir çok insanında amacı yok. Aklıma hep bu replik geliyor;

    \"dinleyin sürüngenler; sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz, sizler işiniz değilsiniz, sizler paranız kadar değilsiniz, bindiğiniz araba değilsiniz, kredi kartlarınızın limiti değilsiniz, sizler iç çamaşırı değilsiniz, sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz. bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz.\"

    tek fark dans edip şarkı söylemiyorum. Ufak bir daire çizip içinde oturup sonumun gelmesini bekliyorum ve bundan korkuyorum. Sona gelmemek için kendi içimde çabalıyorum ama bunu dışa vuracak gücüm ya da istediğim yok.

    şimdi gidip fasulye yiyeceğim amına koyim
    ···
    1. 1.
      0
      özelden bir cevap versen sana kendi ellerimle fasulye yedireceğim be abi. hikayeden sonraki bütün entrylerini okudum ve nasıl intihat etmediğine şaşırdım. sürekli bir depresyon içindesin sanki.
      ···
  8. 133.
    +3
    Bilin bakalım ben bu yaz nerdeydim?

    Evet evdeydim. Ama son 2 haftadır Ürgüp, Göreme ve yöresinde takılıyordum xd.

    italyan bir kadınla tanıştım. Göreme Seyir Tepesinde gün battıktan sonra kenardaki kaldırım taşlarına oturmuş kahvemi içerken. 5 arkadaş gezmeye gelmişler Türkiye'ye. içimden "başka yer mi kalmadı aq" dedim elbette. Şehrin ışıklarını izlerken birden aklıma bir şarkı geldi. Şebnem Paker - Geceler. Liseli gö `telekler bilmez. Kulaklığım yanımda olmadığı için tek diş kısık sesle açıp telefonun "aporlör" kısmını avuç içime alıp kulağıma dayayıp dinlemeye başladım. Mutlu oldum aq. Mutluluk bu kadar kolaydı işte ama anlamak bütün bir hayatımı aldı. Şarkı bitince yuğtup emmi otomatik olarak "Dinle" adlı şahesere başladı. Eurovision'da Sertab Hanımdan önce derece yapmış güzide bi şarkımızdı. Her neyse dinlerken yanımda itin biri havladı. Evet gerçek bir it. Alman kurdu. Safkanmış. O öyle havlayınca ben telefon düşmesin diye avucum sararana kadar telefonu sıkınca volüm sona ulaşmış oldu. Gözler bana doğru döndü elbette. Son ses 90'ların bağrından kopup gelen bir şarkıyı dinleyen yakışıklı (!) bir Türko! O anda gülümseyen güzel bir yüz dikkatimi çekti ve hayal ettiğimi düşündüğüm bir ses tonu ile "I know this song" dedi. Vay canına dedim. Ayağa kalkıp üstümdeki tozu çırparken masasında oturan tüm zütverenler italyanca konuşarak güldüler. Bende gülerek içimden " ne gülüyorsunuz lan gavur dölleri " dedim ama sesin sahibini görünce beyin amcıklaması yaşadım. Gösterişsiz hatta bayağı, duru bir güzellik, oldukça keskin yüz hatlarına sahip, sarı saçlı kahve renginde gözleri, kot ceketini esintiden korunmak için omzuna atmış, sıkı topladığı at kuyruğu saçlarını sol omzundan öne atmış, sol elinde kibarca sigarasını tutmuş önünde birası bana bakan bir "şey" . En son böyle sade bir güzellikten etkilendiğimde 10 yaşında falandım. X'i saymıyorum çünkü o olağanüstü idi. "Bize katılmak ister misin? Köpek masamıza pek yaklaşmıyor" dedi gülerek. O gülünce arkadaşları güldü. Bende güldüm. - Türkçe dublaj yapıyorum konuşmalara aranızda ingilizce bilmeyen mırmır kediler olarabilr. - kendi kendime neden olmasın dedim ve masalarına ilerledim. Kare bir masaydı. o kuzeyde oturuyordu ben batıya oturdum. Bu şekilde tüm görüş açımı onunla doldurabilecek ve boynunu saçını ve o sade duru gülüşünü oldukça yakın bir yerden izleyecektim. Tanıştık ismi Giorgia imiş. Diğerleri isimlerini teker teker söyledi ama gereksiz bilgileri hafızamdan atmak bu aralar en yeni huyum. Anası italyan babası Gürcü. Bir çok kez Türkiye'ye gelmiş. Bu şarkıyı babası çok severmiş o yüzden bir miktar aşina imiş. Dedim senin babanın taşşaklarını serkan inci yesin. Uzun bir süre Sohbet ettik onunla ve arkadaşları ile. Dikkat ettiğim nokta şu oldu; hiçbir önyargı olmadan sadece sohbet etmek için sohbet ediyorlar. Karşısındaki insanı tanımak için değil. Çünkü o an o sohbet önemli. O an konuşulanlardan zevk almak önemli. işte benim aradığım şey buydu. Ve bulduğum için bayağı bi mutluydum. Geç saatler boyu konuşup sonra yürüyerek indik aşağıya. Otellerine kadar yürüdük. Yol boyunca konuştuk. Hayattan, müzikten, italya'dan, türkiye'den, covid-19'dan. Akla gelen her şeyden. 1 hafta vakitleri varmış. Gezmek istediği (istedikleri) yer olursa yardımcı olablieceğimi söyledim ama yalan aq bildiğim bir yer yok bende kafama göre dolanıyordum. Zaten teşekkür edip gezmek istediğimiz her yeri gezdik bundan sonrası eğlenmek için boş vakit dedi. Ne güzelmiş dedim. Mal gibi susup kalınca gayet normal bir şekilde (olması gerektiği gibi) Vaktim var yani eğer görüşmek istersen dedi. işte o an kalp atışım öyle bir hızlandı öyle bir hızlandı "hayattayım lan vay aq" dedim kendi kendime. Ertesi gün için sözleştik.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      gerçekten bu aga. gözlerim doldu resmen şu adam mutlu olsun yeter yahu. başka bir şey istemiyorum.
      ···
  9. 134.
    +3
    Sonra uyandım.

    şaka şaka ehehe

    Ertesi gün, güzel kahvaltı, güzel sohbet , güzel vakit... Benden güzel Türkçe şarkılar önermemi istedi. istersen bana gidelim orada dinleriz dedim ((((: Demedim de arabamda karışık kasetim vardı. Gel gidelim dedim. Nereye dedi. Hiçbir yere yolda olalım o yeter dedim. Valla dedim. Etkilenmiş olma ihtimali var çünkü kaşı hafiften kalktı. Neyse arabaya bindik.

    Bu arada araba benim değildi. Bir arkadaşımdan ödünç almıştım. Aslında kiraladım desek daha mantıklı. Kendimi şımartmak istemiştim biraz. Değerli hissetmek. O yüzden Chevrolet Caprice ile yola çıkmak aşırı zevk verdi bana. 1970 model tamamen orijinal. Trafiğin Eva Herzigova'sı. Bindik Eva'ya taktım kasedi. Erkin Koray - Yalnızlar Rıhtımı ile başladık yola. Sonra Seni Her Gördüğümde. Ardından Tanju Okan - Öyle Sarhoş Olsam ki. Ara Ara şarkıların adlarını söylemeye çalışıyorum biraz biraz sözlerinden bahsediyorum. Baktım mutluyuz. Hayal aleminde evlenme dairesine rota dönerken gerçek hayatta Avanos diye bir yere geldik. Sanki bilinçaltından mesaj verir gibi Ayten Alpman çalmaya başladı. Söyle buldun mu diye lafa girdiğinde elim sesi kısmaya gitti aynı anda oda sesi açmak için uzatmış elini ¯\_(ツ)_/¯ dedim senin gönlün hoş olacaksa aç sesi kökle sesi.

    Bence bizim sorunumuz bu işte aq. Ufak bir flörtleşme yaşayınca köpek oluyoruz.

    Her neyse orada da dolaştık bolca. Kalabalık içinde yalnız başımıza. Sallanan köprüde benim başım dönünce elimden tuttu. hehehe
    Velhasıl kelam çok güzel 3 gün geçirdik. Benim bir iş nedeni ile Mersin'e gitmem gerekti. Ama numarasını falan aldım. Hatta instagram aç takipleşelim dedi. Hatta beni italya'ya davet etti. Hatta ufak bir veda busesi verdik birbirimize. Yanaktan. Sarıldık. Vedalaştık.
    Sevişmedik. Hatta aklıma bir kez bile ciks ya da bel altı düşünce geçmedi.
    Uzun zaman sonra ten değil ruh uyumu yakaladım. Beraber dinlediğimiz şarkılara denk gelince yaşadığımız anlardan kolaj dönüyor beynimde. Sadece 3 gün. Uzun yılların yapamadığını sadece 3 gün yaptı. Hayata bakışımı değiştirdi. Kalbimin zincirlerini kırdı. Aklımdaki uyuşukluğu kanımdaki soğukluğu yok etti. Çok uzun zaman sonra sabah uyanınca güneş ışıkları güzel göründü gözüme. Uzun zaman sonra huzursuz, ruhsuz, sinirli bir şekilde uyanmadım. Güzel kahvaltı yaptım. Günaydın mesajı geldi günaydın mesajı gönderdim. Hatta Cuma mesajı gönderdim aq. Düşünün artık.
    O yüzden Sayın Cumhurbaşkanım, reis Avrupa ile ilişkilerimizi kötüleştirmeyelim. N'olur reis bak özellikle italya ile. Hadi Fransa'yı gibtir edelim ama italya önemli reis :(

    italya'ya gidip Amalfi'de Giorgia ile beraber Vespa'ya binip gezmeden ölmek istemiyorum.
    Aşktan ziyade huzur bu.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 135.
    +3
    Lasciatemi cantare
    Con la chitarra in mano
    Lasciatemi cantare
    Sono un italiano
    Buongiorno Italia, gli spaghetti al dente
    E un partigiano come presidente
    Con l'autoradio sempre nella mano destra
    Un canarino sopra la finestra
    Buongiorno Italia, con i tuoi artisti
    Con troppa America sui manifesti
    Con le canzoni, con amore
    Con il cuore
    Con più donne e sempre meno suore
    Buongiorno Italia, buongiorno Maria
    Con gli occhi pieni di malinconia
    Buongiorno Dio
    Lo sai che ci sono anch'io
    Lasciatemi cantare
    Con la chitarra in mano
    Lasciatemi cantare
    Una canzone piano piano
    Lasciatemi cantare
    Perché ne sono fiero
    Sono un italiano
    Un italiano vero
    Buongiorno Italia, che non si spaventa
    Con la crema da barba alla menta
    Con un vestito gessato sul blu
    E la moviola la domenica in TV…
    ···
  11. 136.
    +4
    Bu aralar Rus şarkılarına merak sardım.

    Aslında çok güzel şarkılar var ama hiçbirinin ismini hatırlayamıyorum. Bir de alfabe farkı var tabi xd

    Putin reis latin alfabesine geç lütfen :(

    Mesela Slavik Pogosov var. Bi de Vazov. Ama şarkılarının adını bilmiyorum. Bi de Artur diye bi adam var ama pek emin değilim adından. Artur olabilir, Alexander olabilir. her bi tak olabilir. Şarkıcı Berkay'a benziyor. Şarkılarının tek güzel yanı ritmi. Gerisi faso fiso.

    Canım rusça öğrenmek istedi. Ne zaman yabancı şarkı dinlesem bu hisse kapılıyorum.

    Neyse ben yola çıkmak için hazırlanayım. Angara'ya gidecem daha. Giderken son kez "hit me baby one more time & can't get you out of my head" dinleyip playlistimi değiştireyim.

    Angara bebeleri Gavur yavruları pek sevmiyor.
    ···
  12. 137.
    +5
    Bir kez daha söyleyeyim benim sosyal medya hesabım yok dıbına koyayım.
    Yani biri sizi kandırıp konuşup gibişmek istediğini söyleyip çıplak fotoğraf istiyorsa o ben değilim. Öyle bir şey teklif eden olursa "sözlükten devam edelim (:" o zaman anlarsınız ben miyim değil miyim. Mağdur olup gelip burada üyelik açıp bana mesaj atmayım çünkü sinirden kendimi gibesim geliyor. Aslında dava falan uğraşasım var bir kaç kişiye soracağım ne yapabilirim diye.

    Neyse, hayatımda değişen, iyileşen, keyiflendiren hiçbir şey yok. Eski bir Erkin Koray plağı buldum. 1974 tarihli plak için adam 18.000 TL istiyor. Sanki Erkin Koray'ı dirilt getir dedik aq. Çok pahalı geldi bana dedim "Bnde anısı var krdeşm." diyor. Anını da al git. dedim.

    Bu aralar çok şey yapasım/alasım var ama her şey çok pahalı geliyor. Önceden x fiyata aldığım bir şey şimdi 3x 4x olmuş. Millet dolar ayağına birbirini gibmeye çalışıyor.

    Misal; Adana'da ev baktım. Bir kaç kişiye sordum Güzelyalı mahallesi gayet nezih bir mahalle dediler. Aslında bilmediğim yer değil. Gökkuşağında az oyun oynamadım ama bir yere gidip oranın yabancısı gibi davranıp sağa sola bir şeyler sorunca kim yavşak kim değil anlayabiliyorum. Her neyse bir miktar dolaştım Turgut Özal bulvarına nazaran Süleyman Demirel Bulvarı daha sakin gürültüsü az. Dedim buralarda bir ev tutayım. Bir binanın 4. ve 9. katı kiralık. Aradım sordum. Aynı binada olan iki dairenin kira fiyatları arasında 1100 TL var. Niye dedim Üst kat gölü görüyor (: diyor. Bir müddet birbirimizin nefesini dinledik telefonda. Evi göreyim dedim. Olur dedi. iki ev arasında bir fark yok ama apartmanda şöyle bir durum var üst kat osursa alt kata ses geliyor. Evlerin bir dolu defosu var ama anlatmaya üşendim şimdi. Neyse işte demek istediğim millet elindeki malın değerinin 2 katını falan istiyor. Çünkü biliyor istiyorsan vermeye mahkumsun. gibe gibe vereceksin. Dolar ayağına ev fiyatı/kirası yükseliyor. Ev bir miktar harabe dolaplar kırık, boyalar yer yer dökülmüş apartmanda ne ses ne ısı yalıtımı var, doğal gaz yok, kapıcı yok, otopark yok bana diyor ki gölü görüyor. Ne yapayım kardeşim bana bi yararı var mı? Gösteriş sevdasına temel ihtiyaçları ikinci plana atıyor millet. Bilmem kaç trilyona villa alan arkadaşım var. Tavan akıyor, evin komple boyanması lazım, bodrumda boru patlamış sıçtığın tak evin dışına çıkmıyor ama villam var xd Ps2 oynarken David Villa'yı alıp aynı şeyleri yapıyordu. Bazı insanların bazı huyları değişmiyor.

    Ara ara Giorgia ile konuştuk. "Sevda Kuşun Kanadında" dinlemiş çok beğenmiş bana anlatıyor. Türkçe şarkılar ararken denk gelmiş. Anlatırken hafif heyecanlı, sesinden konuşurken hafif tebessüm ettiğini anlıyorum ve mutlu oluyorum. Mesela bana biri bir şarkı önerdiği zaman bilsem bile bilmiyormuş gibi davranıp dinleyip "aa evet çok güzelmiş" falan diyorum. Sadece şarkılar için değil kitap olur başka şeyler ne bileyim işte. Veya bir olay anlatacak olursa sözünü kesmiyor dinliyorum. Bunlar benim ikili ilişkilerde dikkat ettiğim ve önem verdiğim şeyler. Ben bir şey anlatırken aa evet biliyorum deyip sözü ağzıma tıkarsa o kişiden soğurum. Direkt. Net.

    Biraz ona jest olsun diye italyanca öğrenmeye başladım. Başladım demeyeyim aslında bakındım öyle. Online kurs gibi bir şey bulursam deneyeceğim. Bir kaç kelime öğrendim ama konuşurken kendimi Fatih Terim gibi hissediyorum finito çokare resultante importante falan çok rezil durumdayım.

    Bu arada Erkin Koray - Tek başına en çok dinlediğim şarkılar arasında. Sözleri, müziği, tınısı, solosu falan çok güzel çok hoşuma gidiyor. Çok basit sözler ama vuruyor insanı en azından beni. O şarkıda söylediği gibi
    "Nefes alırken, nefes verirken, gülüp ağlarken tek başınasın."
    Bu sözlerin bilinciyle yaşadığı zaman insan istemediği şeyler yaşasa bile pek bir koymuyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=6c0eCfahrao

    Eski dönemde dünyaya gelmediğim için kendimi oldukça şanssız hissediyorum.

    Non ero morto e non ero vivo.
    Buona notte, fratello triste.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      oh be, geri gelmiş.
      ···
  13. 138.
    +3
    aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
    ···
  14. 139.
    +3
    Kafamı gibeyim
    ···
    1. 1.
      0
      abi aç bi' erkin koray, rahatlarsın.
      ···
  15. 140.
    +3
    2021 tak gibi geçeceği için 0 heyecan. gibkim gibi geçecek bir yıla kendimi hazırlamıyorum
    ···
  16. 141.
    +1
    Düşe kalka toz toprağa azar azar karıştım
    ···
  17. 142.
    +1
    huur★ 。★★˚ ˛ •
    •。★çocukları★ 。* 。
    ° 。 ° ˚* _π_____*。*˚
    ˚ ˛ •˛•*/______/~\。˚ ˚ ˛
    ˚ ˛ •˛• | 田田|門| ˚
    ···
  18. 143.
    +2
    Bugün 19 yaşında bir kızcağız sevgili olmak istedi. Ve ilk defa yaşımın kaç olduğunun farkına varmış oldum.

    Yaşlanmışım lan. Bir çok şey için gecikmişim. Ben geçmişe takılıp kalmışken hayat akıp gitmiş. vay be.

    Evlenip hanımla kavga edip haklı olduğum halde özür dilemem gereken yaşta nelerle uğraşıyorum.

    Her neyse kızcağızı kibarca reddettim elbette. Bana "ilk defa bir erkek için gözlerim doluyor." dedi. Hele yarrama bak hele sanki yaşın kaç demedim elbette. "Kalbin kırılmamıştır eminim yakında hevesin geçer" dedim. Keşke Cem Karaca'dan Bu Son Olsun'u söyleseydim.

    "Bugün sen çok gençsin yavrum
    Hayat ümit neşe dolu
    Mutlu günler vaad ediyor
    Sana yıllar ömür boyu
    Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni
    Doğarken ağladı insan
    Bu son olsun bu son
    Doğarken ağladı insan
    Bu son olsun bu son"

    Halsizliğim ve ağrılarım bittiğinde bir kaç şehir var aklımda gezmek için. Bahar geldiğinde her şey güzel olur umarım.

    Ve iş yeri açacağım. Pastane. Kendim yapıp satacağım. Kimseyle uğraşmak istemiyorum. Ufak bir dükkan bir kaç çeşit pasta. Hatta muhtemelen Cheesecake çeşitleri, pavlova, pasel de nata, churros, apfelstrudel, brownie, tarte tatin ve künefe.

    Her şeyin güzel olmasını diliyorum.
    ···
    1. 1.
      0
      baba mesleğine devam abi. umarım her şey istediğin gibi şekillenir.
      ···
  19. 144.
    +1
    Sağlık önemliymiş.
    ···
    1. 1.
      0
      yok başka bir şey bu.
      ···
      1. 1.
        0
        Neyin var
        ···
      2. 2.
        0
        Doktor hastalığın adını anmamı yasakladı.
        ···
  20. 145.
    +1
    S.A

    Canınızı sıkmaya geldim. Ya da kendi canımı sıkmaya.
    Biraz zaman oldu bazı sağlık sorunları yaşamaya başladım. Eskideki bazı şeyler nüksetti diyebilirim. Ama iyiyim bir kaç gündür. Herhangi bir sıkıntı yaşamıyorum, ağrı, sızı falan yok. Sadece pgibolojik olarak baskı var. Eski güzel (!) günleri yaşama ihtimali canımı sıkıyor. Ama ihtimal düşükmüş doktor öyle dedi. "Kontra atağı kestik kendi sahasında top veriyor, açık vermeyelim yeter. Atak sırası bize gelir nasılsa" diyor. "Valla Erol hocada öyle diyor ama Fenerlilerin hayatını gibti hocam" dedim. "hiç sorma dıbına koyayım" diyor. Adam başkalarının yanında Ian McKellen benimle konuşurken sönmez reyizden hallice.

    Her neyse normal yaşantıma devam etmemi tavsiye etti bende devam ettim. Ev işini hallettim dükkan tuttum gibi iki yer arasında kaldım. Kararımı verip, tutup tadilata başlayayım bir an önce düşünüyorum. inşallah yarım kalmaz. Ben yarım bırakmam ama bir ara terk'i diyar eylersem mecburen yarım kalır xd. depozito yanar mı lan o zaman. Bir karikatür vardı da şimdi davalık olmayalım, neyse..

    Kafam çok dolu aslında. Yani hayatım keşkelerle dolu. Muhtemelen alayı pişmanlıktan oluyordur. Arada bir kaç tane "iyi ki"'ler mevcut evet ama hayatım daha farklı olabilirdi. Çok fazla yanlış karar verdim. Ya da çok fazla şeyi akışına bıraktım. Bazı şeyler için yok yere çok fazla mücadele ettim, mücadele etmem gereken şeyler içinse çoğu zaman saldım. Tecrübe mi oluyor şimdi bunlar. Hayat tecrübesi. Öyleyse tecrübe denen şey çok taktan.

    Oğuz Atay'ın en sevdiğim cümlelerinden biri şudur;

    "Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum."

    Yanlış anlaşılmalar dışında pek anlaşıldığımı düşünmüyorum. Gerçekten anlayan oldu mu? Elbette oldu. Ama yollarımız ayrıldı. Ve bunu durumu akıl yaşımın ergenlik döneminde yaşadım. Oldukça sert ve öğretici oldu. Öğrettiği şeyi anlamam yıllarımı aldı evet ama sonunda anladım. Bundan sonrası bana ait olmalı. Kendime başıma yürümeye başlayalı uzun zaman oldu artık hızlanmalı ve koşmalıyım. Elbette şu şeyleri atlattıktan sonra. Geçmişe bakınca anladığım bir şeyler var. Mesela "Yalnızlığımın yalnız bana zararı dokundu." Kendimi insanlardan soyutlamamın, insanlarla arama mesafe koymamın, susmamın, uzak kalmamın çevreye bir zararı olmadı, kimseye bir şey öğretmedi, ders vermedi. Bana zararı oldu, zaman a-kaybettim. insanların yaşadıkları güzel zamanlara kendimi katamadım. Sek bir yalnızlık içinde debelenip durdum ama yaşadığımı sandım. Mutluluk tek başına yakalanabilecek bir şey değil ama. Yalnızlık sessiz sakin ve güzel oluyor ama fazlası zararlı. insan bazen yan yana susacak birilerini istiyor. Ya da ne bileyim kötü bir şey olduğu zaman yanında olan kişiye bakıp en azından yanımda diyebileceği birileri olmalı diyor. Zaman geçiyor ve geçen zamanın telafisi olmuyor. Yani düşünün biri ile konuşmak istiyor ama sürekli erteliyorsunuz, yarın konuşurum diyorsunuz. Yarın oluyor o kişi gitmiş oluyor, geri gelmeyecek. Ve söylemek istediğiniz şey ömrünüz boyunca aklınızda kalbinizde bir yük olacak. Kendimden biliyorum çünkü çok yaptım, yaşadım bu durmu.

    "Daha iyi olabilecek miyim? demeye dilim varmıyor, buna cesaret edemiyorum. Çünkü, denedim efendim, olmadı."
    ama daha kötü olmamak için çabalayacağım bundan sonra. Kendime söz vermiyorum ya da bu konuda bir plan yapmıyorum ama böyle olmasını istiyor ve umuyorum. Ulan bazen düşünüyorum yanımda olsa nasıl olurdu durumum diye sanırım iyi olurdu. iyi olurdum. bilmiyorum neden ama öyle düşünüyorum, eskisi gibi hissetmiyorum, içimde bir şeyler soldu. Hatta bir kaç kere karşılaştık ama hiçbir şey hissetmedim. Yolumu bile değiştirmedim, hızlanmadım bile sakince yanından geçip gittim. Arkamdan baktı mı bilmiyorum çünkü hiçbir şey hissetmedim. Ama nedense yanımda olsaydı iyi olurdum gibi hissediyorum. Ne demek istediğimi O.A anlatmıştı aslında;

    "Seni görmek istiyordum kısacası. insan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmağa devam edebilir. Sen anlamazsın tabii. Anlamak için insanın bazı ekgib yönleri olmalı."

    Ve benim ekgib yönüm fazla. Fazlaca yontuldum, insancıl yönüm azaldı. Eskisinden iyiyim ama içten içe çürümem devam ediyor. Hem hayali hem gerçek. Ve her ne kadar itiraf etmesem bile bazı şeylerden korkuyorum. Pişmanlık ve Korku karışımı bir duygu. Pişmanlık %23 gerisi korku.

    Şu ana kadar kaç satır yazdım ne yazdım hiç bilmiyorum. içimi döktüm gibi ama emin değilim, kusmuş olabilirim.

    Sağlıcakla kalalım.
    Tümünü Göster
    ···