/i/Saçmalamaca

Bu altincide saçmalamak serbest !
  1. 231.
    +1
    Sonunda gelmişsin abi ya valla seni bekliyoruz *
    ···
  2. 230.
    +4
    Vay halasını.. bu hesapla sözlükteki 12. yılım.

    birkaç güne boş vaktim olur yazarım buraya yine.
    Aslında boş vaktim var ama şimdi kim yazacak pehhh.
    Feci üşendim. Bir araya anılarla öpmeye gelirim.
    ···
    1. 1.
      0
      Biz buradayız hep sen yazdığında okuruz panpa
      ···
    2. 2.
      +1
      Kral kitabı denize attın aradın mı kızı geri Allah'ını seversen anlat.
      ···
    3. 3.
      +1
      senin için 5 senelik inci sözlük hayatımda ilk kez hesap açtım. Nickime bak .
      ···
    4. diğerleri 1
  3. 229.
    +2
    zihin denilen şey çok acımasız. bu adamın hikayesini nereden baksan beş kere okumuşumdur kızın adını entrylerden hatırladım. bu başlıkta takıldığım zamanlarda liseli bir çocuktum, şimdi konservatuar okuyorum. eğer ki ileride işleri yola sokarsam inci’den birinin hikayesini tiyatro metnine çevirip oynayacağım. and olsun yapacağım bunu.
    ···
  4. 228.
    +1
    ben üç yıl sonra başlığa döndüm, sen de şuraya bir güncelleme bırak.
    ···
  5. 227.
    +1
    Bir kızı ilk kez öpmek entrysinden buralara geldim. Hayatına devam etmene ve kendini geliştirmene çok sevindim, sürekli yeni entryler bekliyor olacağım.

    Saygılarla.
    ···
  6. 226.
    0
    Bu arada bazı arkadaşlar şarkıda bırakmış buraya bende bir tane bırakayım istedim.

    https://youtu.be/zs3Kxriv_g8?si=sbasGI7vKbDgjBVw
    ···
  7. 225.
    0
    Tesadüfen instagramda karşıma çıkmasıyla öğrendim burayı. Ne diyebilirim hayatta umarım istediğin şeyler olur abim. Özge ablaya da ufak bir sitem mi diyelim bilemedim ama henüz 19 yaşında bir genç olarak aşka olan inancımı iyice yitirmeme neden oldu bu hikaye.
    ···
  8. 224.
    +2
    Hayatım bir gecede tepe taklak oldu instagramda gördüğüm bir reels ve 5 saattir okuduğum şu entryler silsilesi ile. Takipteyim.

    Rez
    ···
  9. 223.
    +4
    iki başlığa da geldim ağabey.. umarım buraları yeniden ziyaret eder entrylerini girersin. bu şarkıyı da entry sonuna bırakıyorum, dinlersiniz belki...

    https://www.youtube.com/watch?v=WUYAVlKWqpc

    Ayrılığın acısı sorulur mu yanana...
    ···
  10. 222.
    +1
    abi bu arkadasınızın düğünü hangi ilde oldu acayip merak ettim ve itaylanlıyla noldu cevap verirsen sevinirim
    ···
    1. 1.
      +1
      baslik sahibi sozlukte aktif degil 😃 .
      ···
    2. 2.
      +1
      Düğün Adana'da olmuş italyadaki kadınla beraberler hayla
      ···
    3. 3.
      0
      Özge yurtdışında mı yoksa Adana da mı yaşıyor çünkü bir kızı öpmek hikayesinin sonunda yurtdışına çıkacağı yazıyor fakat sonra onu başka zamanda Pozantı (Adana) terminalinde görüyor vs Özge evleniyor çoluk çocuk vs o nedenle Özge şu anda nerede yaşıyor takip edebilen var mı?
      ···
      1. 1.
        +1
        yurtdışında yaşıyordu ama geri dönmüş olabilir yada ailesi orada olduğu için ziyarete filan gidiyor olabilir
        ···
    4. diğerleri 1
  11. 221.
    +1
    Takibe alayım bu başlığı
    ···
  12. 220.
    +9
    Göbekler atıldı, altınlar takıldı, bir takım rezillikler yaşandı ama sorunsuz atlatıldı. Gece yarısına yakın düğün mekanının terasına çıkıp öylece dikiliyordum ki arkadan birinin boğazını temizlediğini duydum. Döndüm, aramızda 5-6 adımlık mesafe var, karşımda duruyor ama söyleyeceklerini söylemek konusunda kararsız. Hala güzeldi ama güzelliğinin üzerimde etkisi yoktu, bakışları hala delici gibiydi ama içime işlemedi. Bir adım daha atıp “önceki konuşmamız için kusura bakma. Sen bir anda öyle şeyler söyleyince ne diyeceğimi bilemedim. Ve daha farklı şeyler söyleyeceğini düşündüğüm için kendimi ona göre hazırlamıştım. Şaşırttın beni ama böyle düşündüğüne sevindim. Doğru söyledin artık ergen değiliz, bazı şeyleri konuşarak yoluna koymamız gerekiyor. Bana söylediklerini tekrar etmeyeceğim merak etme. Sadece teşekkür etmek istedim.” Dedi. Sadece hafifçe kafam onayladım. Dönüp manzarayı seyretmeye devam ettim, karanlık ve şehrin ışıklarından başka bir şey yoktu ama kafamda chris stapleton çalarken iyi gidiyordu. Bir müddet bekledi, sanırım tam gideceği an “mutlu olduğun için memnun olduğumu biliyorsun değil mi? istediğin hayatı, hayal ettiğin şeyleri yaşamana engel olmadığım için memnunum" dedim. Bir an sessizlik oldu. Sonra gelip manzara karşı yanımda durdu. “Evet, biliyorum. peki hiç mi kızmadın? hiç mi nefret etmedin?” diye sordu. Gevşek gevşek ehehe deyip “hiçbir fikrim yok, senin etkin her zaman allak bullak ederdi hislerimi. Kızdım mı kızmadım mı bilmiyorum. Kızdıysam kendime mi yoksa sana mı kızdım hiçbir fikrim yok. Sen? ” yine sessizlik oldu. Bir şey söyleyecekti vazgeçti. Sonra “kader” dedi. “kader ve keder… insana ne acayip şeyler yaşatıyor değil mi” bunu söylerken yüzünden birçok farklı his yansıması geçti. Bunu gördüm. Balkon demirinin boyasını tırnağı ile kazımaya çalışırken “Biliyor musun, bir dönem neşemi kaybettiğimi ve sensiz bulamayacağımı düşündüm. Kızgınlık, pişmanlık, yitip giden bir şeyler hissettim” Dedi. “Aramızda çok fazla duygu var. Her duyguyu ilk seninle tattım. Aşktan korkuya, huzurdan, kedere… o kadar çok şey yaşadık ama şimdi bu haldeyiz. Sanki yıllar önce beraber izlediğimiz bir film hakkında konuşuyor gibiyiz. Bazen aşırı neşeli bazen aşırı kederli bir film gibiymişiz.” Bunları söylerken hiç bana bakmıyordu tabi ama ben yüzündeki hiçbir mimiği kaçırmadım. içten ve samimi söyledi bunları. “Kederin aşırısı güldürür, neşenin aşırısı ağlatır... ” dedim. “William Blake demek... yürüyen özlü söz olmaktan vazgeçtiğin oldu mu hiç?” diye sordu. “Yok” dedim. “hatta bu huyuma italyanca devam edebilmek için Dante, Boccaccio falan okuyorum. Ruhum dedemden yaşlı, biliyorsun bunu” dedim. Eskiden görmeye alışkın olduğum içten gülümsemesi hiç değişmemiş. Hani bazen eskiye dair bir şey hatırlarsın, bir anlığa gözlerin bir noktaya sabitlenir ve keyifsiz bir gülümseme olur ya, ha işte onu gördüm yüzünde. Tam bir şey söyleyecekken sustu. “Artık gideyim, bizimkiler beni bekliyordur muhtemelen, telefonum yanımda değil.” Dedi. “iyi geceler, kendine çok iyi bak” dedim. “sen de” deyip kapıya doğru yürüdü, tam içeri gireceği an “hiç keşke dediğin oldu mu?” diye sordum hay ağzımı sikeyim. “döndü “sen hep keşkeler ve belkiler çok tehlikeli derdin. Eski hissettiğim şeyleri artık hissetmiyorum ama bunu unuttuğum anldıbına gelmiyor. Sen farkında değilsin belki ama her zaman anlamlı şeyler söylerdin. Söylediğin çoğu şeyi hala hatırlarım. Ama hayata devam etmek için hiç keşke demedim. Evet, bir müddet aklımın bir köşesinde fısıldadım kendi kendime uzun zaman önceydi tabi.” Dedi. Rahatsızlık verdiğimi anladım. Yanına kadar gidip “merak etme, ne aklını bulandırmaya ne de seni geri kazanmaya çalışmıyorum. Her şeyin geride kaldığını biliyorum. Evlisin, mutlusun biliyorum. Ve senin adına mutluyum. Böyle soru sorarak rahatsız ettim seni, herhangi bir şey ima etmek istemedim, özür dilerim” dedim, panikledim yanlış anlaşılacağımı sandım. “bunca yıl sonra bile beni çok iyi tanıman, anlaman biraz sinir bozucu olsa da hoşuma gittiğini gizleyemem. iyi geceler” deyip hafifçe koluma dokundu. Ardından gitti. Bir müddet durdum orada. Keşke o soruyu sormasaydım. Keşkeler harbiden çok tehlikeli.

    Bu da böyle bir anımdır.
    En azından bir kısmı. Bir ara yine yazarım.
    Sanırım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +5
      Abimsin yemin ediyorum ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Allah seni niceleriyle karşılaştırsın mutluluk yüzünden hiç ekgib olmasın inşallah. Ben okurken bile ağlamaklı olurken senin başından geçenleri hayal bile edemiyorum, çok güçlü durmuşsun. Dilerim italya'da mutlu olursun.
      ···
    2. 2.
      +2
      Doğruyu söyle sen eyşan'ı geri istiyosun.
      ···
      1. 1.
        +1
        artık istemiyordur bence
        ···
      2. 2.
        +2
        beyler bu düğün nerde olmus la cok merak ettim 11 sene geçmis üstünden bugüne kadar ilerledi yazı vay be
        ···
  13. 219.
    +6
    S.A ben sağdıç oldum.

    Geçen hafta, kendisinden tiksindiğim ama kaderin bir cilvesi olarak sürekli görüştüğümüz, arsız bir keyif pezevengi olan, kardeşim kadar yakın canım götveren arkadaşlarımdan biri evlendi. "Senin düğün ne zaman lan sikik ehüehüehüe" şeklinde sorduğu soruya "vize alabilirsen gelirsin" şeklinde küfürsüz bir cevap verdiğim için tadı kaçtı biraz ama affedersiniz çokta sikimde değil. Güzel bir düğün oldu, maalesef ki tanıdık çok yüz gördüm, götü ateşlenesiceler. Ama güzel vakit geçirdim. Alkol işini bıraktıktan sonra ayık kafayla milletin rezilliklerini izlemek tatmin edici idi. Halen bekar olmamın gerek arkadaş gerekse akraba çevremde bazı tedirginliklere yol açtığı doğru. Niye bilmiyorum ama evlenmedim diye çok gerginler amına koyim. Herkes bu durumun geçmişimde yer alan malum olaylar nedeniyle olduğunu düşüyor ama değil. Ben aşk arıyorum kardeşim, sahiplenecek bir beden değil. Ben sabah yanında uyandığım için mutlu olacağım bir hanım istiyorum. Pazar sabahları o uyurken kahvaltı hazırladığım için memnun, onsuz planlar yaptığım için kızgın, gün sonunda gönlünü aldığım için mutlu olacak bir hanım.. böyle biri yok desem yalan olur. Bu sayfadaki son entry'mde bahsetmişim zaten. Zamanında heyecan ile hayal toprağına ekilmiş bir tohum bugünlerde aşk ile büyüyor, zamanı gelince mutluluk ile yeşerecek. Eminim.

    Merak edenler için belirteyim, evet onu gördüm. Hissiyatım öncekinden fersah fersah uzak olmasına rağmen hiçbir zaman nefrete dönüşmedi. Hayatını kurduğu, hayal ettiği ve mutlu olduğu hayatı yaşadığı için memnun olduğumu hissettim. Ne diyeyim, büyümüşüm. Muhtemelen benden kaynaklı göz göze gelmekten bile çekindi bir müddet. Kendime dedim ki "başkasının mutlu bir gününde boktan sebeplerle gerginlik oluşturmaya gerek yok." yanına gittim. Evet bunu yaptım. Ortam ağır çekime döndü, yalan yok hafiften heyecanlandım. Yürürken niyeyse aklıma Yahya Kemal geldi.(?) Akıncılar şiiri var ya hani şey diyor "ak tolgalı beylerbeyi haykırdı; ilerle! Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle.” Kendi gazımla ilerlerken damat olan kankilettom omzuma dokundu, Ona dönüp dedim ki "sıkıntı yok." Gözlerime bakarak dedi ki "esrar neyin kullanmıyon de mi lan" "Şu saçmalığın son bulması lazım artık, düşman değiliz, yolumuza baktık. Sadece selam vereceğim, ne yapmak istediğimi anlar zaten" deyip yürümeye devam ettim. Ben yaklaştıkça O başkaları ile konuşmaya çalışıyor, bana bakmamaya çalışıyor falan sanki ruhunu almaya geliyorum amına koyim, boş yere beni germeye başladı. Yaklaştım, yaklaştım, dibine kadar geldim durdum. Hala sağa sola bakıyor, etrafında kimse yok. Yani beni görmemiş olman için Ezelin annesi kör meliha olman lazım ama o bile koklaya koklaya anlardı dedim içimden. Meğerse içimden dememişim. ¯\_(ツ)_/¯

    Gerginlikten gülemedi, yüzü Ajda Pekkan'ın yüzü gibi gerildi. "Bak, söyleyecek bir şeyin varsa... " diye lafa girdi ama elimi kaldırarak susmasını istedim, sustu. "Aramızda gereksiz bir gerginlik var, birbirimizi yıllar boyu tükettik. Ayrı yollara gittik, ayrı hayatımız oldu. Zor ya da kolay fark etmez, sonunda artık kendi yolumuzdayız. O yüzden bence aramızdaki bu şeyi açıklığa kavuşturalım. Sana karşı kızgın ya da kırgın değilim, her şey eskide kaldı. Böyle ortak çevremizin olduğu zamanlar dışında birbirimizi görmemiz imkansız zaten. Ama böyle günlerde de saçma gerginlikler olmasın." vb. uzun süre konuştum. Bana "tamam" dedi. Yani bir paragraf konuştum, hanımefendi bana sadece "tamam" dedi. Sinirlendim ama sinirlerime hakim oldum ve dönüp gittim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ah be kral. Sana nasıl yasatti bunu be. Hiç mi hissetmiyor kardeş kimi sevmissin sen bunca zaman ?
      ···
  14. 218.
    +3
    italya'nın sebze pazarı bizimki gibi kaotik değil. Kimse bağırmıyor, biraz içerledim bu duruma. Limon poşetlerken biri adımı söyledi, bi döndüm O! Bu kız ya şeytan ya da bir melek, güzelliğinin başka bir açıklaması yok. Naber, nasılsın falan konuştuktan sonra limon poşetlemeye başladı, "dün yoktun, kahvemi yalnız içtim." dedi. "önceki gün sen yoktun, aynı şekilde yalnız içtim" dedi. "o halde ödeştik" deyip limonların parasını ödedi ve yürümeye başladık. Yürürken sohbet ettik, bir yandan da alışveriş yaptık. Pazardan çıkarken dedi ki "poşetlerin fazla, aracın yoksa seni aracımla bırakabilirim." (: mercedesimi görmezden gelip aracım yok dedim. içimdeki ergen baş kaldırıp "çakalll" dedi. Desin, haklı çünkü. Ama bir insana ait çevre, araba ya da ev ya da ofis, onun söylemediği ayrıntıları açık edebilir. insanları sadece onların söylediği şeyler ile tanımak, gerçekleri değil onların söylemek istediklerini duymanızı sağlar. Ufak tefek çıkarımlar yaptım, yol boyunca sohbet ettik vs. ufak ufak bir insanı tanımak çok zevkli bir olay. Flört olmadan hafif flörtöz konuşmalar falan. Seviyoruz bu işi. O zamanlar italyaya taşınmaya karar verdiğim zamanlardı. Sadece bir kadın için değil tabi ki. Şu an Türkiyedeyim. Yakında gideceğim ama şu an bile stressiz bir gün bile yok. Orada o öyle değil işte. Herkes tasasız hayatı hak eder, bunu yapmak için elime bir fırsat geçti ve değerlendirdim. O hanımefendi ile de işimiz ciddi gibi gibi. Hayırlısı be gülüm, anama ana demek istiyorsa ben bunu engellemem.

    Bu partı kısa kestim, tekrar ne zaman buralara yazarım bilmiyorum. Hayatınızı değiştirmek için ölümden dönmeyi beklemeyin gençler ve genç kalanlar.
    Sevgi, saygı ve sağlıcakla..
    öptüm.
    ···
    1. 1.
      0
      Bir kızı öpmek başlığında tanımıştım seni ne yazmışsın be zamanında.
      ···
    2. 2.
      0
      Ben de şimdi ordan geliyorum, çok duygulandım be kardeşim
      ···
  15. 217.
    +2
    Lan ben burayı unutmuştum.

    S.A uzun zamandır yoktum. Yaklaşık 8 aydır ülke dışındaydım, bir kaç ay önce döndüm, artık son işlemleri yapıp yurtdışında yeni bir hayata başlamama ramak kaldı. Evet, italya. Valla güzel ülke, yaşayacağım şehir hakkında kaygılarım vardı ama artık yok, gayet güzel bir şehir. insanları ilk başlarda garip geldi, gündelik konuşmalar olsun, bazı davranışlar olsun elbette kültürel farklar var. Ama sorun yok, az insan çok huzur düsturum devam ediyor. iş ve ev kısmı zor olmadı, hatta beklediğimden kolay hallettim diyebilirim. Ayrıca orada çok fazla yabancı var. istanbul'da Sivaslı sayısı gibi italya'da Ukraynalı ve Türk çok. Çok fazla arkadaşa ihtiyacım olmadığı için zorluk çekeceğimi düşünmüyorum. En büyük sorun olarak ülkeden ayrılmayı düşünmüştüm ama son seçimlerden sonra zerre sikimde olmadığını fark ettim. Aileden ve bazı arkadaşlardan ayrılmak elbette biraz koyuyor ama, çok sıkıntı değil ya. Ne zaman istersem dönerim.

    Birkaç ay önce döndüm, deprem olduğunda Adana'da idim. O dehşeti yaşadıktan sonra yaşantımı gözden geçirdim ve en doğrusunun bu olduğuna karar verdim. Sadece bir hayatımız var, neden elimden gelenin en iyisini yapıp en iyi şekilde yaşamıyorum ki? Kuyucaklı Yusuf okuyan var mı aranızda bilmiyorum, gerçi bu yazdıklarımı okuyan olacak mı onu da bilmiyorum ama umurumda değil, zaten hiç olmadı xd. Yıldan yıla yazdığım günlüğüm burası. Her neyse, o kitap sevdiğim bir cümle var; "Az şeyler çekmemişsin sen, küçük! " dedi, "fakat her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur. insan birazcık da kalender olmalıdır!" aynen öyle, kendimi bir felaketin içinde kaybetmek istemiyorum. O yüzden sevdiğim ülkemden ayrılıyorum. Yeniden doğmuyorum belki, tüm dertlerimi, üzüntülerimi yanımda zütürüyorum belki ama yeni bir hayata başlayacağım. O yüzden içimdeki yaşlı dedeyi atıp, gençlik ateşini yaktım.

    italya'da iken, Ancona şehrindeydim. Böyle ilçe gibi, belde gibi bişi. Brezilyalı ama yaklaşık 6 senedir italya'da yaşayan bir hanımefendi ile tanıştım. Şimdi etkilendiğim her kadına şöyle güzel böyle güzel diyorum çünkü ben bir erkeğim. Ama bu kadın gerçekten çok güzel. Çok affedersiniz, ilk gördüğümde güzelliği karşısında götüm düştü, italyanlar gibi "mamma mia" dedim. Dedim bu ne güzellik yarabbi. Ne gün doğumunda ne de gün batımında o güzel saçların rengi yok, gözler desen abov yani ne o rengi, ne o bakışlardaki güzelliği açıklayacak bir kelime yok. Vücut desen Michelangelo en ince ayrıntısına kadar çalışıp yapmış, botticelli o yüzü çizmek için tüm yeteneğini kullanmış gibi... Sapık gibi dadandım ama rahatsız etmedim tabi, sırf tanışabilmek için 2 hafta boyunca her gün aynı kafeye gidip ristretto içtim. italyada bazı kafeler o kadar yoğun olur ki tanımadığın insanların masasına oturmak zorunda kalırsın, çoğu zaten bar düzeni, uzun tezgah tabure herkes yan yana. Bazı sahil kenarındaki kafelerde masalar da bu ortak kullanıma giriyor. Her zaman aynı saatte gelmiyordu, ben de yanıma kitap almaya başlamıştım. Cinayetin Parıltısı, John le carre. Kitaba kendimi kaptırdım, okurken hoş bir ses "oturabilir miyim" dedi. Kafayı kaldırdım O! ulan yutkunamadım. kahve damağımı yaktı, sadece kafamla onay verip kahveyi yutmaya çalışırken kitabı okuyor gibi yaptım. Gözlerimle kelimeleri takip ediyordum ama kitabı okumuyordum. Kaçamak bakışlarla onu kontrol ediyorum falan bildiğin ergenliğe döndüm dıbına koyayım. Kafamın içinde kendimi tokatlayıp "kendine gel liseli!" dedim. Ağzımda soğuttuğum kahveyi yuttum, kitabı kapatıp başımı kaldırıp ona baktım. "English?" diye sordum, çünkü italyancam mükemmel değildi ve ben derdimi ekgibsiz anlatmak istiyordum. telefonundan başını kaldırıp "yes" dedi. Derin bir nefese aldım, sanki havada özgüven varmış ben de derin nefes alarak o özgüveni kendime çekmeye çalışıyorum gibi. "sırf sizinle tanışabilmek için 2 haftadır bu kafeye geliyorum." dedim. Telefonu masaya bıraktı, arkasına yaslanıp özgüveni ile ruhumu tokatlayarak hafif gülümseme ve kalkık kaşları ile "öyle mi? demek bu yüzden sizi her gün burada görüyordum" dedi. içimdeki sherlock çığlık attı, demek ki bana dikkat etmişti. Dedim "evet, sizinle tanışmak, mümkünse yanaşmak ve sizi tanıyıp vakit geçirmek istiyorum." bunları söylerken sesimin titrememesi için öyle uğraştım ki boğazım ağrıdı, kızardım mı bilmiyorum ama inci gibi dişleri ile gülümsedi. "neden günlerce beklediniz" dedi. "çünkü ne diyeceğimi bilemedim. Güzelliğiniz beni allak bullak etti" demeyi düşündüm ama ingilizce allak bullak diyemedim. "cesaret edemedim" dedim. Yine güldü. Ya iyi şekilde ilerliyordum, ya da beni moron olarak görüyordu. "O halde tanışalım" deyip ismini bahşetti. Bu şekilde tanıştık, yaklaşık 15 dakika sohbet ettik, sonra o gitti. Konuşma detayı yok, iki insan ilk tanıştığında ne konuşursa onu konuştuk.

    Ertesi gün, Bocelli dinleyerek hazırladım, kafeye gittim, oturdum bekledim ve o gelmedi. içimdeki ergen baş kaldırdı, wicked game dinleyerek biraz sahilde yürüyüp işlerimi hallettim. Ertesi gün kafeye gitmedim.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 216.
    0
    Ara sıra uğrayıp yazdıklarını okuyoruz nerelerdesin
    ···
  17. 215.
    0
    Abim nerelerdesin napiyosun, çok merak ediyorum
    ···
    1. 1.
      0
      ben de ya
      ···
  18. 214.
    +1
    Çok üzgünüm. Hala şoktayım. Böyle bir kaybı beklemiyordum. Nasıl bu durumun altından kalkarım bilmiyorum. 6 yıldır ne zaman ihtiyacım olsa yanımda olan, yol arkadaşım en değerlim, kulaklığım artık çalışmıyor. Ne yapsam geri döndüremedim. Artık yollarımız ayrıldı... yeni kulaklık almak için kırkının çıkmasını bekleyeceğim.
    ···
    1. 1.
      0
      Arasıra buraya uğrayıp bu başlığı yokluyorum. Ara sıra da olsa eskileri görmek beni mutlu ediyor.
      ···
  19. 213.
    +2
    işten güçten kafamı kaldırıp inci'ye girebildim sonunda. nasılsın abi, hayat nasıl gidiyor?
    ···
  20. 212.
    +1
    Bir insan neden bir yalana devam eder? Yani yalan söylediğini karşındaki insan anlamış ve sen bunun farkındasın. Neden hala yalana devam edip alaycı cevaplar vererek insanı çileden çıkarıyorsun ki?

    Sanırım beni sinirden delirtmek için gereken bileşeni buldum; yalan, inkar, pişkinlik.

    Sinirden oluşan çarpıntımı geçirmek zor oluyor. Müzik dinlemek, derin derin nefes alıp vermek beni artık sakinleştirmiyor. Eskisi gibi yapıp çıkıp saatlerce yürümem gerekiyor ama imkansız. Çekilecek çilem varmış deyip susuyorum ne yapayım. insanların bu derece kalpsiz ve duygu yoksunu olması beni artık sadece yoruyor. Üzüntü hissetmiyorum, kalp kırıklığı ve hayal kırıklığı yok. Sadece yorgunluk ve sinir var. En çok kendime sinirleniyorum. Çünkü tüm bu olanlara rağmen davranışlarımı değiştiremiyorum. Bu konuda irade yoksunu olmaktan yoruldum. Yapacağım tek şey var. iletişi kökten kesmek. O kişi hiç hayatıma girmemiş, hiç anılarımız olmamış gibi davranmak. Ancak bu kolay değil. Ama yapacağım. Sagopa Kajmer\'in dediği gibi \"bütün bu olanlara dayanamam ama hazırım.\" başka yolu yok çünkü. iletişim devam ettikçe ve karşıdaki insan bu durumu umursamayınca ben bir şeyler yapıp kendimi tüketiyorum. Ama artık bunu yapmak istemiyorum. Ne fiziksel ne de zihinsel olarak o kadar gücüm yok. Bu kötü gidişe bir son vermek gerekiyor. Bir insanı yanlış tanımak kendinize yapacağınız en büyük kötülüktür.

    Keşke seni hiç tanımasaydım demek bir insana söylenebilecek en ağır laf sanırım. Bana hiç söylenmedi, en azından yüzüme karşı. Arkamdan söylendiyse bilmiyorum. Ben bir kişi için söyledim, yüzüne değil arkasından. Ve şimdi başka bir kişi için söyleyeceğim. Ve yüzüne karşı söyleyeceğim. Belki içinde bir şeyler hareket eder ve kendini düzeltir. Bu kadar kalpsiz bir insana bir cümle etki eder mi bilmiyorum ama denemek lazım.

    Hayat devam ediyor, zaman geçiyor ama hiçbir şey ilerlemiyor. Kötü bir döneme denk geldik sanırım. Zamanla ilgili problemim aşikar, her zaman dile getiriyorum. Ama bu aralar pek fazla umursamıyorum. Açıkçası gelecekte pek fazla vakit bulunmuyor gibi hissediyorum kendim için. O yüzden vaktimi neyle harcasam diye düşünüyorum, ve vaktimin büyük çoğunluğunu heba ediyorum. Tam bir keşmekeş. Pause tuşu yok ki basalım dursun her şey.

    Uzun zamandır yazmadım böyle. Son entrylerim hep müzik ile alakalı. Zihnimi meşgul eden yegane şey. Ha bir de kitap okumaya başladım. Doktorum hediye etti, Stephen King - It. Özel basım. Londra\'dan almış gelmiş. Dedim senin canını yerim doktorum civanım. Daha önce bir kez ingilizce kitap okumuştum. Biraz farklı geldi ama alışınca aktı gitti, 200 sayfayı devirdim. Geriye kaldı 800 sayfa.

    Eski şarkıları hala daha çok seviyorum. Birkaç gündür Whitney Houston hanımefendiye tekrar düştüm. En az iki hafta devam. Şarkıları zihnimde yankılana kadar dinlerim. Çok etkileyici. \"I have nothing\" favorim.

    şimdilik bu kadar.
    Tümünü Göster
    ···