1. 1.
    +43
    saat 6ya yaklaşıyordu. ramazanı bitirmenin getirdiği huzurla ekmeği çaya batırıp batırıp doyasıya yiyordum.
    bayramlar güzeldir. insanların eşe dosta, akrabaya gidip sohbetler etmesi beni her zaman mutlu etmiştir.
    fakat bayramın ilk gününü neredeyse bitirmemize rağmen evimizin kapısını kimse çalmamıştı..

    1-2 sene öncesine kadar en azından çocuklar gelip şeker falan istiyorlardı.
    babamın evde bulunduğu bir gün çocuklar yine zile basınca babam onların analarına kız kardeşlerine son derece ağır küfürler etmişti.
    çocuklar da daha uğramadı evimize.
    hep sessiz kaldı evimiz bayramlarda.

    bi kardeşim var. erkek. 15 yaşında lise-2 ye gidecek işte bu yıl.
    o da bilgisayara kapanıp siyah ekranlı sitelerde geziniyor şu sıralar. sosyallik adına bi faliyeti yok.
    bi ara yanından geçerken yakınlaşıp baktım ne yaptığına.
    sitede "face patlatma resimli anlatım, twitter takipçi arttırma" gibi şeylere bakıyordu.

    -vay bekir hekır olmaya mı karar verdin dedim gülerek.

    bana baktı. gülmeye çalıştı. gülemedi. sadece acıyarak baktı.
    dişlerime baktığını hissettim, gözlerini kaçırdı hemen.
    devam etti işine. hiçbir şey söylemeden.
    o da zavallı bi ezik olduğumu kabullenmişti. bi beklentisi yoktu artık benden...

    3-4 yıl önce 6. sınıfa gittiği zamanlar bi gün eve gelmişti. üstü başı dağılmış dudağı hafif kanlı bi şekilde.
    ben de salonda oturmuş hotbird uydusunda erotik kanalları arıyordum. çoğunluğu şifreliydi zaten.
    epey sıkılmıştım aksiyon arıyordum.

    -ne oldu lan kim yaptı bunu dedim hışımla.

    kardeşimin gözünde ezik değildim o sıralar. bana güvenirdi.
    efe dedi. pgibopat efe para istedi benden, vermeyince de dövdü dedi.

    kan beynime fırladı. kim lan bu bin kurusu dedim gerçekten çok sinirlenmiştim.
    okul civarlarında takılan bi serseri dedi tehlikeliymiş biraz.
    tehlikeliyi duyunca sinirim yavaştan geçmeye başlamıştı.
    bu çocuğa neden pgibopat lakabınının verildiğini düşünüyordum.

    düşündükçe geçti sinirim. sinirim geçtikçe tedirgin olmaya başladım.
    yaptığım sert çıkış için pişmanlık hissediyordum.
    hafif hafif terliyorum, ara sıra yusufun getirdiği korkuyla puf puf diye osuruyordum.
    korkuyordum işte. bildiğin korkuyordum. çocuğu daha görmeden neredeyse altıma işeyecektim.

    kardeşime baktım. gülmedim bu sefer. yüzünde korku vardı. yüzümüzde korku vardı.
    muhtaç gözlerle bakıyordu bana. intikdıbını almalıydım.
    korkumu belli ettim mi bilmem ama odadaki tak kokusu kendini belli etmeye başlamıştı çoktan.

    erkekliğe laf dedirtmeyiz heralde. en azından o zaman dedirtmemiştim.

    -hadi lan kalk gidiyoruz, görelim bakalım kimmiş bu pgibopat efe !

    görmek istemiyordum efeyi. ben 10 dakika önce olduğu gibi hotbird'te erotik kanallar aramak istiyordum.
    önümüzdeki birkaç yıl belalı birine bulaşmak gibi bi planım yoktu.
    mayıs ayı olmasına rağmen kalın şeyler giyip çıktım kardeşimle.

    ayaklarım gitmiyordu. gitmek istemiyordum. kardeşime dönüp boşver demek geldi içimden.
    boşver gibtir et eve dönelim pes oynar unutursun diyecektim ki. esranın geldiğini gördüm karşıdan.
    kardeşimin sırtına sıvazlayıp hiç merak etme dıbına koyacaz onun dedim. sonra esraya baktım. derin bi nefes alıp göğsümü şişirdim.
    yanımızdan geçene kadar tuttum nefesimi. bırakınca balon gibi sindim. eski sünepe halime döndüm.

    yolda kardeşimden pgibopat efe hakkında bilgiler alıyor, onu tanımaya çalışıyordum.
    fakat tanıdıkça korkum şiddetleniyordu. çocuk dehşet verici birini andırıyordu.
    kardeşimin anlattığı kadarıyla polislerin bile karışmaya korktuğu, birkaç kişiyi bıçaklayıp hastanelik etmiş biriydi.
    bunları duydukça altıma sıçmama ramak kalmıştı. gün içinde sürekli ertelediğim tak, şimdi başıma dert olmuştu.
    kötü bi gün geçiriyordum. tak züte dayanmıştı. keşke sıçsaydım dedim. taka mı yoksa efeye mi odaklanacağımı şaşırmıştım.

    okulun bulunduğu civara gelmiştik. karşıda bi serseri grubu duvar dibine oturmuş sigaralarını içiyorlardı.
    -işte abi onlar dedi kardeşim.

    onlar? pgibopat efenin yanında birkaç kişiyi daha hayal etmek kalp atışlarımda bir hızlanmaya yol açmıştı.
    kardeşimin anlattığı şeyle neredeyse felç olacaktım.
    kardeşim dayak yedikten sonra pgibopat efeye ne kadar adam varsa topla abim ananızı gibicek deme gibi bi hataya düşmüştü.
    beklenti büyüktü. fakat malzeme büyük değildi.
    çocuk gibi bi adamdım. yaşım 32ydi ama boyum 1.60 civarlarında kilom da 50yi geçmezdi.
    kardeşimden birazcık daha iriydim.

    çocuklar beni görünce henüz bitirmemiş oldukları sigaralarını atıp bana doğru hızlıca yürümeye başladılar.
    etrafa baktım. polis arabası görmek istedim. bug'a düşmek istedim. leavemealone yazmak istedim.

    -bekirin abisi olan dalyarak sen misin ulan?

    çocuk daha ilk cümleden postayı koymuştu. ne diyeceğimi şaşırmıştım.
    bu çocuklarda bıçak, muşta.. her şey olabilirdi. özür dileyip gitmek istedim.
    muştanın yüzümde yarattığı etkiyi hayal ettim. burnumun kırıldığını yüzümün dağıldığını.

    -evet siz de pskiopat efe misiniz? dedim ve tüm içtenliğimle gülümsedim.

    tepkimi duyan elemanlar auhahahah tipe bak lan, reyis gibelim biz bunu dediler.
    efeye reyis diye hitap ediyorlardı.
    gibme ifadesi canımı çok sıkmıştı. sinirlenmiş gibi yaptım.

    -çocuklar terbiyeli olun şimdi alırım sizi ayağımın altına dedim ve kaşlarımı çattım.
    sonlara doğru sesimi alçalttım duymasınlar diye fakat her şeyi duymuşlardı. her şey için çok geçti.

    ilk olarak pgibopat efenin yumruğu geldi karnıma.
    yumruk o kadar şiddetliydi ki bağırsaklarıma gelen basınç kendini zütten çıkarmak istemişti fakat buna son anda engel olmuştum.
    ardından diğer çocuklar yüzüme vurmaya başladılar. kendimi direk yere bırakıp cenin pozisyonunda kafamı korumaya aldım.
    yerde 5 dakika kadar dayak yememe rağmen hiç sıkılmış gibi gözükmüyorlardı.
    vururken anneme kardeşime ve bütün yakınlarıma cinsel içerikli küfürler ediyorlardı.
    kardeşim abi abi diye ağlıyordu. bir çözüm bulmalıydım.

    sonra aklıma kokarca savunması geldi.
    evde boş kaldığım bir gün izlediğim belgeselden kokarcanın düşmanlarından salgıladığı koku sayesinde korunduğunu öğrenmiştim.

    çıkmak için sabırsızlanan, züt çeperimi yırtıp taşmaya çalışan takuma kulak verdim.
    yavaşça gevşettim züt kaslarımı. sabırsızlıkla doğmayı bekleyen yavru misali ayrıldı bedenimden.
    bir sıcaklık kapladı arkamı. sonrasında ılık bir esinti..
    koku hızla yayıldı etrafa. ilk ben aldım. sonrasında düşmanlarım.

    -oha lan sıçtı lan bu şuna bakın dedi içlerinden biri.

    darbeler kesildi aniden. herkes şaşkınlık içindeydi.
    sıştı la bu, tak kokuyo leşş gibin, hadi gidelim dayanamıyom benzeri tepkilerden sonra etraf sessizleşmişti.
    pgibopat efe dahil herkes yanımızdan uzaklaşmıştı.

    başımı kaldırıp yerde oturan kardeşime baktım. ilk defa o gözleri gördüm.
    acıyan, ezici gözlerle bakıyordu bana. nefret eden bakışlar.

    - hallettik dedim. gülümsedim tüm samimiyetimle.

    o ise ekşitti suratını. kalktı ve abiliini gibim dedi sadece.
    sonra da gitti..

    akşam olup pantolonumdaki tak lekeleri görünmeyene kadar oturup bekledim.
    sonrasında eve gittim.
    apartmana girerken esrayı gördüm, çamaşır asıyordu.
    günü kurtarmanın verdiği özgüvenle göğsümü şişirdim. iyi akşamlar dedim gülümseyerek.
    esra gülmemişti. gözlerini devirerek çamaşır asmaya devam etti.
    ben de gururla apartmana girdim.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +37 -3
    bıçak çeken serseriye balgam atma hikayemdir..

    kavurucu güneşin altında işten çıkmış eve gidiyordum. havanın nemi gömleğimde kendini gösteriyordu. sabah açık mavi olarak giydiğim gömlek koltuk altı bölgelerinde laciverte dönüşmüştü. sabahtan beri üstümdeydi ve bütün leşliğimi ortaya koyuyordu.

    pideciye girip 1 tane pide almak istediğimi söyledim. bu kadar dermansızlığımın içinde bir de oruç tutuyordum. pideyi veren fırıncı kız bile ezici gözlerle beni süzüp en altta kalmışlardan getirip koydu poşete. parayı verip çıktım. pideye tuttuğumda sıcaktan elimi çekmek istedim ama pide sıcak değildi. pide soğuktu ve adeta kağıt gibiydi. 3 cmlik kalınlığıyla evdeki memnuniyetsiz erkek kardeşimi yine çileden çıkaracaktı.

    bu ne biçim pide yiaaaa, getireceğin pidenin aqqq gibi tepkiler vermesine çok alışmıştım kardeşimin. çünkü güzel pideyi ben alamadım hiç.
    galiba ezik oluşumdan.

    evimin olduğu sokağa girdiğimde aralıksız pideci kıza küfür ediyordum.
    -dıbına soktuğumun pidecisi kafanı ekmek poşetine sokayım rutubetli amcık gibi işyerimde oldukça entellektüel sayılabilecek küfürler ettim pideci kıza.

    sokakta yürürken yine aynı grup çarptı gözüme. yaşları 18-20 arasında değişen 4-5 genç yine oturup cips yiyorlar birbirlerine ananı gibim ahaha diyorlardı.
    bu grup benim ezikliğimi farketmiş olacak ki bi kere ağbii fermuar açık ağbii diye laf atmışlardı. ani bi hareketle elimi fermuarıma zütürüp kapalı olduğunu farkettiğimde de ağzılarını analarının amları kadar açıp sokağı inletircesine gülmüşlerdi.
    bense sessizce yoluma devam etmiştim.

    beni görür görmez sessizleşip aralarında konuşmaya başladılar. konuşma esnasında kahkahalara boğulup oluum çok iyiy lan ahahah diyip bana bakıyorlardı.
    aralarından yaşça en büyük mü bilmem ama en irisi kalkıp bana doğru yürümeye başladı.

    üstüme doğru gelmeye başladığında zaten dizlerimde hafif bi titreme kalp atışlarımda hızlanma ve züt kaslarımda gevşeme hissetmiştim.
    evet şaka gibi ama yarı yaşımdaki çocuktan korkuyordum.

    Ç:ağbiee sigara var mı?

    ananı gibim. sigaram yoktu. keşke olsaydı verip kurtulurdum ne güzel şimdi..

    B: yok kardeşim sigara kullanmıyorum malesef.
    Ç: ahaha lan mal mısın be sen ateş ver o zaman

    ulan ateşim de yoktu ki ne gezsin bende ateş.

    B: yok kardeşim, hem ramazanda içmeyin sizde sokakta ayıp diye bi şey var.
    Ç: sanane lan dürzü istersem ananı bile giberim şuracıkta

    ben korkudan adeta altıma yapacaktım. ne diyeceğimi bilmiyordum. arkadaki veletlere baktım hepsinin elleri cebindeydi.
    sanırım emanetleri hazırdı en ufak bi hareketimde delik deşik edebilirlerdi beni.
    kendimi bıçak darbeleriyle hayal ettim. her tarafımdan kan aktığını yere düştüğümü.

    Ç: şş sana diyorum lan ananı giberim ananıı duydun mu
    B: * deme öyle kardeş
    Ç: dersem ne olacak he gibilmiş tavuk?

    çocuğun bu lafı çok koymuştu. hatta bunu söylerken beline doğru gitti eli. sanırım silah taşıyordu. takum bi an zütümden çıkmak istedi ama direntak dedim diren. halledicez bunu.

    derin bi nefes aldım ve tüm gün midemde dolaşıp çürümüş olan kokuyu diyaframım yardımıyla çocuğa hoooaah yaptım.
    çocuk kokunun şiddetiyle gözlerini kapatıp yüzünü buruşturmuş ve geri bi adım atmıştı.
    evet 1-0 öne geçmiştim. şimdi nokta koyma sırasıydı.
    tekrar nefes alıyordum ki çocuk benden hızlı davranıp bıçağını çekti.

    ben soğukkanlı davranarak boğazımdaki balgamlarla birlikte nefesi içime çektim ve bütün iman gücümle çocuğun yüzüne fırlattım.
    o yeşilden kahverengine doğru dönüşen rengiyle çocuğun gözlerini 12den vurmuştum balgamımla.

    gözleri görmüyordu beni unutmuş gözlerine attığım kimyasalla uğraşıyordu. ananı gibim kör oldum diye sağa sola koşturuyordu.
    arkadaşları ona yardıma koşarken ben de fırsat bu fırsat deyip hızlı adımlarla evime doğru yürüdüm. esrayı görünce yavaşladım.
    semra teyzenin kızı esra yine camdan bakıyordu.
    karizmatik bakışımla ona da gülümsedim ve günü kurtarmanın verdiği mutlulukla yoluma devam ettim..

    edit: çok şükür bayram yarın. 3-4 gün çıkmam evden inş unuturlar.

    diğer bi ezikliklerim:
    (bkz: kardeşimle gittiğim kavgada yaşadıklarım/#126501320)
    (bkz: para üstü vermeyen bakkaldan dayak yedim/#126499193)
    (bkz: 35 yaşındayım dolmuşta öğrenci veriyorum/#126574048)
    (bkz: 35 yaşındayım otobüste kapıya sıkıştım /#126512758)
    (bkz: misafirlikteki çocuğun iştahını kaçırdım/#126622922)
    (bkz: antika dikiş makinesinin laneti/#126976545)
    (bkz: smackdowncı kardeşimden dayak yedim/#149821742)
    sadece benim sünepe hallerim
    http://inci.sozlukspot.co...rolu%C5%9F-hikayesi/@dnzs
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +24 -2
    güngörene gidecektim bugün. bizim arkadaşlar iftar ayarlamışlar. beni de dün yolda gördüler de çağırdılar yoksa akıllarına geldiğim yoktu.
    uzun zaman sonra arkadaşlarımla bir araya gelecektim. heyecanlıydım. saçlarımı düzeltmek için banyoya gittim.
    aynada kendimi göremediğimden tabure koyup bakıyordum.
    35 yaşında olmama rağmen 1.65 boyum var. epey bi eziğim.

    durağa gittim güngörene gitmek için otobüs beklemeye başladım.
    yaklaşık yarım saatlik bekleme sürecinde 2 kere otobüs geçti, el kaldırmama rağmen beni giblemeyip hızla geçip gittiler.

    uzaklardan yeni bi tane daha geldiğini gördüm. bunu kaçıramazdım. durağı arkamda bırakıp otobüse doğru koşmaya başladım.
    otobüs yaklaştığında yavaşlayıp şöföre doğru gülümesim. durmasını bekledim fakat durmadı. beni yine giblememişti.

    allahtan aynı otobüse binecek başka yolcular da vardı. onları görünce durdu.

    bütün gücümle koşup otobüsün arka kapısına gelmiştim. ön kapıya gidene kadar otobüs kalkabilirdi.
    insanların inmesini bekledikten sonra tam binecek kapı tıss diye kapandı.

    allaah imdaat kapıyı açın nidalarıyla bağırıyordum fakat zaten ince olan sesim kapının akciğerimi sıkıştırmasıyla iyice kısık çıkıyordu.
    şanssızlığıma otobüsün arka tarafında sadece 2 küçük çocuk vardı onlar da sıkıştığımı görünce korkup ön tarafa kaçmışlardı
    beni görebilecek kimse yoktu.
    zütüm dışarıda kalmıştı sadece yüzüm kolum ve bacaklarım içerdeydi.

    fiziğimden ötürü zaten kapı kapanmış gibi gözüküyordu. cılız bi fiziğim var 50 kiloyum.
    otobüs yolcu alırken zütüme pandik ve şaplaklar atılıyordu.
    kapıdan çıkmak için epey uğraştım fakat çıkamadım.

    güngörene kadar kapıda sıkışık bi şekilde gittim.
    tek karım akbil basmamak olmuştu.
    ···
  4. 4.
    +20
    bayram arefesi diye patron erken bırakmıştı beni. patronum beni severdi. ya da ben öyle düşünüyorum. acıyor da olabilir.
    şu ezik halimle beni kabul etmiş iş vermişti. babam bile yanında dolaştırmaya çekinirken patronum bana güvenip dükkanın anahtarını bile bırakıyordu..

    ilk iki gün bayram yap işe gelme diyip elime 50 lira tutuşturdu. al bu da bayramlığın olsun dedi.
    çok sevinmiştim. çıkma sırası konusunda anlaşmazlık yaşayan yamuk dişlerimle güldüm ben de patronuma.
    o manzaraya katlanamamış olacak ki yüz ifadesi değişti birden. hadi git evine dedi.

    çıktım ellerim cebimde dudaklarımla ıslık çala çala yürüyor eve dönüyordum. yanımdan geçenlere gülümseyip iyi bayramlar diyordum.
    evimizin karşısındaki bakkal tevfik abiyi gördüm. mavi önlüğüyle güzel meyveleri öne diziyordu.

    -tevvik abii iyi bayramlaaar diyip el salladım. şöyle bi görüntü oluşmuştu.
    http://25.media.tumblr.co...1fp16dFV1rqiy78o1_400.gif

    selam verip eve doğru yürümeye alışmıştım ki aklıma cebimdeki para geldi. bu sefer sadece selam vermekle kalmayacaktım bi şeyler de alacaktım.
    şu yaşıma kadar bakkaldan sadece ekmek almama izin verirdi ailem. çünkü ben elimde para olduğunda ayıp olur diye hepsini harcama zorunluluğu hissediyordum.
    para üstü almaya utanmışımdır. acırdım çünkü bakkallara. küçükken 1-2 bakkal serüvenimde bütün parayı harcayınca ailem ekmek almak haricinde göndermedi daha.

    bakkala doğru seri adımlarla yürürken tevfik abi şaşkın gözlerle işini bırakmış bana bakıyordu. epeydir görmüyordu beni.

    -büyüdün he kazım aferin dedi ve güldü.

    eheheh büyüdük be abim diyip gülümsedim ben de. tıpkı patronum gibi tevfik abinin de yüz ifadesi değişti birden.
    kime gülsem tepkisi böyle oluyordu. yere doğru baktı. sanırım o da acıyordu bana.

    abi 50 liram var ne alsam deyince tevfik abinin gözleri açıldı birden.
    gel koçum sucuklar yeni geldi diyip pahalı gıdaların olduğu yere zütürdü beni.
    sucuk yemeyeli epey olmuştu, ailemi sevindirmek istedim birden.

    -sucuk ver abim peynir falan da ver bal varsa bal ver yağ ver.

    isteklerimi sıraladıkça tevfik abinin yüzü gülüyordu. onu mutu etmek benim de hoşuma gitmişti.
    ben de gülümsedim ona. ben gülümseyince o bıraktı gülmeyi.
    - başka ne istersin koçum ne vereyim.

    bi an yaptığım alışverişten pişman oldum. ya annem kızarsa ya yine döverse beni babam diye düşünmeden edemedim.
    ama geri dönüşü yoktu artık bu yolun. tevfik abiye karşı oluşturduğum karizmamı çizemezdim.

    -yok abim eline sağlık alayım onları.

    poşetleyip elime verdikten sonra kasaya geçti ve hızlıca hesap makinesinin tuşlarına basmaya başladı.
    anlayamayacağım bi kaç şey söyledikten sonra bana dönüp 45 lira dedi.

    bi an zütümde uyuşma hissettim. elimdeki 50 liraya bakıp daha doyamamıştım diye söylendim sessizce.
    tevvfik abi de duymuş olacak ki.
    -doyarsın doyarsıııın sen ye bunları bak nasıl doyacaksın diyip kirli kahkasıyla inletti bakkalı.

    50 lirayı uzatıp mahcup bi şekilde abi k.bakma 5 liralık bi şey alamadım dedim.
    tevfik abi babacan bi tavırla
    -merak etme koçum kalsın bu, başka zaman gelince devam edersin dedi.

    bu fikir pek hoşuma gitmemişti. annemin nasihatlerini hatırladım birden. para üstünü almayı unutma sakın diye.
    sert bi şekilde tevfik abiye dönüp
    -ver lan paramı ananı giberim senin dedim.

    bu ettiğim küfüre kendim bile inanamıştım. bi an özür dilerim demek geldi içimden. ve bu fikir gittikçe mantıklı hale geliyordu ki tevfik abi ne diyon lan sen dalyarak diye başlayan uzunca bir küfür etti.

    ben bu işin sonunun iyi olmadığını hissettim ve poşetleri almak için tezgaha yöneldim. elimi poşetlere uzatmıştım ki sert bir yumruk darbesiyle yere uzandım.
    tevfik abi 50 küsür yaşında olmasına rağmen yılların verdiği tecrübe ve özgüvenle karşımda adeta jason statham'a dönüşmüştü.
    değişik vuruş stillerini üstümde deniyordu ve bunu şu filmden izledim, şunu burda görmüştüm diye açıklama yapıyordu her darbeden sonra.

    yorulup bırakmasını bekledim epey. sonra da poşetleri ve parayı bırakarak dükkandan çıktım, eve doğru koşmaya başladım.
    diğer esnaflar ve mahalle sakinleri de camlardan ne olduğunu görmeye çalışıyordu.
    esra da cama çıkmıştı.
    esraya iyi bayramlar diyip apartmana attım kendimi.

    i just wanna make you wet panpamız üşenmeyip seslendirmiş yazıyı: http://vocaroo.com/i/s1wqVQv9jTvy
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +23 -4
    o kadar cılız ve eziğim ki. 1 65 boyum var 50 kiloyum. omuzlarım kardeşime göre geniş sayılır.

    gülüşümü gören herkes hemen gözlerini kaçırıyor. dişlerim çıkma konusunda anlaşamamışlar.
    adriana limanın dişleri benimkilere 10 basar.

    sesim de ince. dolmuşa binerken bi öğrenci abi diyip gülümsüyorum.
    halime acıyıp ses çıkartmıyorlar. hatta bazen elimi itip tamam tamam diyip gönderiyorlar beni.
    ben de yer kaplamamak için dolmuş boş olsa bile ayakta gidiyorum.
    ···
  6. 6.
    +15 -3
    tüm insanlar gibi ben de sorguluyorum bazen kendimi.
    neden bu dünyadayım. neden bu kadar işe yaramaz ezik, sünepe bir insanım diye.
    şu hayatta kimseye hayrım yok. kimsem de yok zaten.
    çok düşündüm. benim de bir faydam vardır muhakkak şu fani dünyada dedim insanlığa.
    ama yok işte yok. ne kadar çalışsam da çabalasam da elimden bir şey gelmiyor.

    sabah her kalkışımda kahvaltının çoktan yapılmış olduğunu farkederim.
    ailem beni hiç kahvaltıya kaldırmadı. onlarla olmama tahammül göstermediler hiç.
    eskiden kaldırılardı. 5-6 yaşlarındayken.
    o zaman da ya çayı dökerdim ya da kahvaltının henüz başında sofraya kusardım.
    gizli bir güç benim sosyalleşmeme engel oluyordu.
    sonunda da buraya düştü zaten yolum. daha da düzelmem heralde.

    komşulara gitmiştik annemle bir keresinde. semra teyze işte bahsetmiştim geçen belki hatırlarsınız.
    zaten başka gidebileceğimiz komşumuz yok. evde olmalarına rağmen kapılarını açmayınca, bıraktık biz de gitmeyi.

    semra teyzelere de uzak bi şehirden misafir gelmiş. küçük bir de çocukları vardı misafirin.
    gittiğimizde annesi çocuğuna yemek yedirmeye çalışıyordu salonda.
    karşı kanepeye geçip oturduk.

    benim karşısına geçmemle çocuk yemeyi bıraktı. olanca dikkatiyle yüzümü inceliyordu.
    inceledi.. inceledikçe yüzünü ekşitti.
    sonra annesine dokundu. beni işaret etti.
    o ana kadar çocuğuna yemek yedirmekle meşgul olan annesi bana baktı ilk defa.

    bana bakınca gülümsedim. içtenlikle, samimiyetle.
    yüzüme bakmasıyla aniden ay, ay nidaları eşliğinde başını çevirdi.
    çocuğuna sarıldı sıkıca. çocuk annesinin kolları arasından bana bakıyordu zeytin gözleriyle.
    korku dolu gözlerle bakıyordu bana. çocuk olduğundan olsa gerek henüz ezici bakmayı öğrenememişti.

    annesi yüzünü bile çevirmeden
    - gider misin, çocuk korkuyor dedi.

    üzülmüştüm. küçücük bir çocuğu korkutmuştum yok yere.
    kalktım hiç soru sormadan. kimseyi suçlamadan.
    survivor'dan elenen yarışmacı metanetiyle balkona gittim.
    bol oksijenle rahatlarım diye düşünmüştüm.
    öyle olmadı.

    1. kattaydım. yoldan geçen insanlara bakmaya başladım.
    başlarda görmüyorlardı beni. benim için daha rahat oluyordu öylesi.
    eğer görseydiler beni. başlarını çevirilerdi.
    inceleyemezdim yüzlerini.

    bebek arabasıyla giden bir çifti görene kadar sürdü bu. bebeği gördüm arabada.
    arabasına yatmış, heyecanla etrafa bakıyordu. keşfetmeye çalışıyordu dünyayı.
    sonra beni gördü. zaman durmuştu onun için.

    etrafa bakmayı bırakıp bana odaklandı. gözlerine baktım, gözlerinin içine.
    o da baktı bana dikkatlice. ilgisini çekmem hoşuma gitmişti.
    sanırım ben de onun hoşuna gitmiştim.
    gülümsedim yüzüne. dişlerimi çıkardım dudaklarımın arasından. doğal gözükmek istedim.

    fakat bebek gülmedi.
    önce yüzünü buruşturdu sonra da ağlamaya başladı.
    hafif başlayan ağlaması gittikçe şiddetlendi.

    bütün gücüyle, ses tellerini koparırcasına ağlıyordu.
    gülümsedim iyice. ağlamasını durdurum belki diye düşündüm.
    ben güldüm, o ağladı.
    ben güldükçe o daha çok ağladı. hiç böyle ağlayan bi çocuk görmemiştim.

    annesi kucağına aldı bebeğini. başını okşayıp sıkıca sarıldı ona.
    başını kaldırıp bebeğini rahatsız eden şeyi görmek istedi.
    gözgöze geldik annesiyle. çok fazla uzun sürmedi, kocasına gösterdi beni.
    kocası daha soğukkanlıydı. bana baktılar.
    gülümsedim ikisine de. bana bakan insanlara gülme gereği hissetmişimdir her zaman.

    onlar da gülmedi. annesi elleriyle bebeğin gözlerini kapamış, beni görmesini engellemişti.
    babası ise dualar okuyor bebeğinin üzerine üflüyordu.

    yoldan geçenlerin de dikkatini çekmiştim artık.
    bana bakıyorlar, gözgöze gelince gözlerini kaçırıyorlardı.
    başlarını eğip yanındakilere bir şey söylüyorları.
    yanındaki kimse hak veriyor, birlikte üzülüyorlardı.
    göz ucuyla bana bakıp iç çekiyor, allah'ın büyüklüğü ve merhametiyle ilgili dileklerde bulunuyorlardı.

    esra geldi o sırada. semra teyzenin kızı esra.

    -ne oluyor ya, kazım ne bu gürültü dedi balkondan aşağıya bakarak.

    onu görünce gülümsememe engel olamıyordum hiç. yüzüne bakıp gülümsedim.

    -hiç ya bebeği ağlattım galiba dedim sempatik bi şekilde.

    yüzüme baktı. dişlerime kaydı gözleri.
    kaçırdı hemen bakışlarını. yere baktı.
    insan sevdiğine bakmaya kıyamazmış derler.
    seviyordu sanırım beni.

    yemeğim var ocakta dedi.
    aceleyle girdi içeriye..

    bebeğin ağlaması kesilmişti, sokakta hayat normale dönmüştü.
    2 gün önce kavga ettiğim grubu gördüm sokağın başında.
    tırstım birden.
    balkonun uç köşesine geçip oturdum yere.
    burda göremezdi kimse beni.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +12
    Tüm kuvvetimle koşuyordum rayların üstünde.
    arkamdan gelen lokomotifin o heybetinden kaçıyordum.
    sıcaklığını hissediyordum ensemde, çok yaklaşmıştı.

    annemin dikiş makinesinin gürültüsüyle uyandım. Derin bi nefes aldım.
    ne zaman çalıştırsa o singer marka antika şeyi, çürük tahtalarla döşeli evimizde küçük bir deprem yaşanıyordu.
    Vazolar sallanıyor, mobilyalar yerinden oynuyor.
    neler olup bittiğini anlamaya çalışan hamamböcekleri yuvalarından fırlayıp korkuyla duvarlarda geziniyordu.

    Eskiden severdim o makineyi. 26 yaşına kadar oturup kamyonculuk oynadım onunla.
    fakat bir gün vites değiştirecem diye elimi makaranın kayışısına kaptırınca uzaklaştım ondan.
    bıraktım kamyonculuk oynamayı.
    Makineye karşı bi nefret oluşmuştu içimde o günden sonra. fakat bunu ona hissettirmedim hiç.
    Çıkardığı korkutucu seslerden ürküp, gece bana zarar verir diye bulunduğu odada yatamadım bir daha.

    -uyanmadı mı hala bu sığır taku diye bağırdı annem içerden.

    Sanırım bana sesleniyordu. Babamdan duyduğu şeyleri hiç bekletmeden bana söylerdi yaratıcılık yoksunu annem.
    gerçi Babam da muhakkak çay ocağındaki ustasından azar işitirken duyuyordu bu lafları.
    fakat halka bende son buluyordu. Benim bu lafları söyleyebilecek kimsem yoktu.
    bir kardeşim vardı. Fakat ona da bunları söylersem ağzıma sıçardı allah korusun.
    ben de kimsenin bulunmadığı ortamlarda söylerdim duyduklarımı sessizce.

    -bekir git kaldır şu lağım nefesliyi.
    Evet, bunu da babam demişti dün akşam eve geldiğinde onu karşılamaya giden anneme.

    yoğun osuruk bulutunun görüş mesafesini son derece düşürdüğü odamdan çıkıp temiz havayla doldurdum ciğerlerimi.
    Bekirle gözgöze geldim koridorda.

    -günaydın abim dedim sabah mahmurluğunu üstümden atamamış gibi yapıp tatlı bir ses tonuyla gülümseyerek.

    o ise hiçbir tepki vermedi. Kalktı bizim mal deyip odasına çekildi kapısını kapatıp.
    Gürültünün geldiği yöne doğru yürüdüm ben de.
    annem kendinden geçmiş bir şekilde pedalları kuvvetlice hareket ettiriyor, yere düşmekten dizleri parçalanmış olan pantolonuma yama yapıyordu.
    Bu pantolonu aldığımız günü hatırladım birden..

    Bayram alışverişine çıkmıştık arefe gününde. 2 al 1 öde kampanyasının henüz daha yeni yaygınlaştığı zamanlardı.
    Pazarda beğenip almıştı annem, bayramda giyeyim diye. fakat Bayramı bekleyemeden aldığımız günün akşamı giyip dışarıya çıkmıştım.
    aksilikler o günlerde de peşimdeydi ki daha çıkalı 10 dakika bile olmadan ayağımı rögar kapağına sıkıştırıp yere serilmiştim sokağın ortasında.
    Pantolonum da daha bir saatini doldurmadan dizlerinden yırtılmıştı.

    Etrafıma toplanan kalablık beni hastaneye zütürme konusunda ısrarlıydı.
    insanların bu ilgisi hoşuma gitmişti fakat güzel anlar uzun sürmezdi ki..
    Bir şeyimin olmadığını anlatmaya çalışırken kalabalığın içinden bir teyze oğlum yüzüne darbe almışsın çok kötü oldu demişti.
    Ben ise gülümseyerek yok teyzecim benim yüzüm zaten böyle deyince kalabalığın ilgisi azalmış beni acıyan gözlerle süzdükten sonra dağılmışlardı kısa süre içinde.
    Ben de ağlayarak eve dönmüş annemden güzel bir dayak yemiştim.

    Anıları hatırlamak hoşuma giderdi. Mutlu ederdi beni fakat uzun sürmedi yine.

    -ne düşünüyon lan at kafası, git ekmek al diyerek tekrar günümüze döndürdü annem beni.

    evden adeta tren geçiyordu. o kadar gürültü çıkarıyordu ki üst kattaki komşular duvarlara vuruyor, makineyi icat eden kişinin akrabalarına yönelik sinkaflı küfürler ediyordu.
    bu gergin atmosferde midem bulanmaya başlamıştı. Korkmadan önce vücudumun verdiği tepkilerden biriydi bu.
    üst kat komşumuzun küfürleri makinenin gürültüsüyle birleştikçe gerildim. Korktum.

    bakkala giderken komşum tarafımdan önümün kesildiğini, dövülüp paramı gasp ettiğini ve evde beni rehin aldığını hayal ettim.
    Demir sopalarla dövüldüğümü, kemiklerimin kırıldığını. Ardından poşete koyup beni çöpe attığını. Gelen çöp arabasının içinde ezildiğimi..
    korkumdan altıma kaçırmak üzereydim.
    kısacık süre içinde beynim türlü türlü senaryolar oluşturmuştu dehşetle.

    -bekir alsın bugün olmaz mı diyip gülümsedim Anneme dönüp

    Annemse git bekire söyle dedi başını bile kaldırmadan.
    Kardeşimden tırsardım. Sesini yükselttiği zaman zütümde bi yumuşama hissederdim.
    hep nazik davranmaya çalışırdım ona karşı. Sesimi inceltir, olabildiğinde saygılı davranırdım.

    fakat o ne yapıp edip azarlayacak ve kızacak bir şey bulurdu.
    Bütün apartmanın duyacağı şekilde Ettiği ağır hakaretlerle beni yerin dibine sokardı.
    Çok ilginç küfürler duyardım ondan ama o da muhtemelen internetten kendisine edilenleri söylüyordu bana.

    odasının kapısını açtım.
    bekir yine bilgisayarın başındaydı. Ekranın siyah ışığı odayı zifiri karanlığa çevirmişti.
    yine hekırlık sitelerinde dolaşıyordu büyük ihtimalle. Göz ucuyla bana baktı.
    Sevimli gözükmek için gülümsedim. Gülümseyişimi görünce ekrana çevirdi gözlerini tekrardan.
    -Eheh fatih terim habire arkasına dönüp tvde kendine bakıyordu gördün mü onu ya.
    Terimception. Diyip gülümsedim yüzüne.

    karşısında türlü türlü şirinlikler, şaklabanlıklar yapıp sempatisini kazanmaya çalışırdım genelde.
    o ise hiç güzel bir karşılık vermez. Aksine burnunda sümük, dişinde zeytin var gibi laflar ederek moralimin içine sıçardı.
    Yine de bozuntuya vermeyip esprilere devam edince de işi küfüre hatta darp etmeye kadar zütürürdü.

    -ne dion dıbına koyim ya ne istion yine benden dedi sinirli bir şekilde dönerek.

    lafı gevelemeden bakkala gitmesini rica ettim. Mazlumca kaldırdım kaşlarımı. Çarpık çurpuk Dişlerimi göstererek yere doğru eğdim başımı.
    Taktik değiştirmiştim. Komiklik yaparak değil kendimi acındırarak sempatisi kazanacaktım.

    -bigibtir git banane aqq diyerek devam etti bilgisayarıyla ilgilenmeye.

    içimde kalan son gurur zerreleriyle şansımı denedim bir daha.
    -hadi b’olum git al şu ekmeği kızdırma abini diyerek sırtına vurdum bir iki kez.

    yavşaklık taktiğini denemiştim son olarak, umutsuzca.
    kalktığını görünce işe yaradığına sevinip sırıttım karşısında. Fakat sevinçlerim uzun sürmezdi.
    -senin elini kolunu giberim lan züt pompası, çık lan dışarı çık deyip tekme tokat tuttuğu gibi kapının dışına fırlattı beni.

    kardeşimin duyamayacağı şekilde bir iki küfür edip kapıya doğru yürüdüm.
    evden çıkmadan önce kapı gözünden 2-3 dakika boyunca dışarıyı gözetleyip dışarının güvenilir olduğuna kanaat getirdikten sonra kapıyı açtım.

    fakat içim rahat değildi. O komşum merdivenlerde gizleniyor, içine eter döktüğü bezle beni bayıltmak için boş bir anımı bekliyor olabilirdi.
    emin olmak için kapıyı birkaç kez kapatıp açtım.
    benim dışarıya çıktığımı sanmasını istedim. Fakat hiçbir hareketlilik olmadı.
    ben de mavi banyo terliklerim ve pijamamla bakkalın yolunu tuttum.

    Tevfik abi ellerini yine mavi önlüğünün cebine atmış gibini kaşıtıyordu.
    göz göze gelmemizle çıkardı ellerini cebinden. Bi an geçen yaşadığımız olayı hatırladım.
    Üzerime doğru koşmasını bekledim fakat öyle yapmadı.

    -buyur kazım gel yeni mallar geldi diyip gülümsedi bana çaydan sararmış dişlerini göstererek.

    içten gözüküyordu fakat bu hareketi beni kuşkulandırmıştı.
    samimi davranarak beni bakkala sokacak, sonra da malları sakladığı depoya indirip akşama kadar dövecekti.
    Zaten beni merak edip arayacak biri olmadığını da biliyordu.
    gözlerinde o bakışları gördüm. Nefret dolu sinsi bakışlar. işini tamamlamayı sabırsızlıkla bekleyen kiralık katil gibi bakıyordu bana.

    -gibtir git lan, dıbına koduğumun evladı bırak artık peşimi deyip apartmana doğru koşmaya başladım.

    gördüğüm rüya geldi aklıma. Rüyamdaki tren Tevfik abiye delalet ediyormuş meğerse.
    ondan kurtulmam gerekiyordu. ayağımdaki terlikleri çıkarıp Tevfik abiye fırlattım tüm kuvvetimle.
    Dengisini bozup yere düşürmek istemiştim onu fakat terliklerin biri hafifçe ona çarpıp yere düşmüş, diğeri de zaten farklı bi yöne doğru gitmişti.

    Tevfik abi işi gücü bırakmış arkamdan koşuyor bir yandan da annemin cinsel organına yönelik küfürler ediyordu.
    apartmana girip hızlıca merdivenleri çıktım kısa bacaklarımın yettiği kadarıyla.
    Bir ara yavaşlayıp abi kusura bakma bi an ağzımdan kaçıverdi desem de Tevfik abi hiç oralı olmadı.
    Buharlı tren gibi nefes alıyor ağzından tükürükler saçarak küfürler yağıdırıyordu.

    Telaşla kapıyı çalmaya başladım fakat dikiş makinesinin sesi kapının dışına kadar geliyordu.
    Annem kapıyı çaldığımı duymamıştı bile. Tevfik abinin gelip yüzüme tekmeler savurduğunu düşündüm bi an. Korkudan bayılacaktım neredeyse.

    ucuna kadar gelen çişimi son anda tutup ağlayarak kapıyı tekmelemeye başladım.
    züt kaslarım yine yumuşuyordu. içimi kaplayan korkuyla daha sert tekmeldim kapıyı.
    tekmelerim sonuç getirmişti. Makinenin sesi kesilmiş annem yine babamdan duyduklarını söyleye söyleye kapıya yaklaşıyordu.

    -ne oluyo be şopaar diyip kapıyı açtı tüm umursamazlığıyla.

    Korku ifadesini yüzümden atıp anneme baktım.
    -şey, ekmek kalmamış da deyip yanındaki küçük boşluktan eve daldım.

    Odama doğru koştum kirli ayaklarıma aldırmadan.
    Tevfik abinin de selamı var deyip kapadım kapıyı.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +2
    @8 taksici olaydın iyiydi dolmuş her yere gitmiyor
    ···
  9. 9.
    +2
    okuyan dolmuşcu abilerime selam gönderiyom.
    ···
  10. 10.
    +2
    amk bu herifin hikayelerini beğeniyorum hahah şuku
    ···
  11. 11.
    +2
    hepsini okudum ciddiyim devdıbını getir bunların.
    ···
  12. 12.
    +2
    devdıbını bekliyoruz hız kesme.
    ···
  13. 13.
    +2
    Sen yazdıysan sukular şelale

    Beyler güzel, tebessüm ettirdi okuyun derin
    ···
  14. 14.
    +2
    bunu okuyan adam üni kazanır kesin.
    ···
  15. 15.
    +1
    Beni güldürdün ya şukunu verim bin :D
    ···
  16. 16.
    +1
    şuku vermek için giriş yaptım hesaba. özledik böyle yaratıcı işleri bin eyvallah
    ···
  17. 17.
    +1
    @37 benim gibi olma spora git.

    hala öğrenci diye biniyorum dolmuşa.
    ···
  18. 18.
    +1
    http://inciswf.com/2ghdgg.swf
    ···
  19. 19.
    +1
    @38 bu kim ki olum, benden yakışıklı
    ···
  20. 20.
    +1
    @44 benim sizle bi sorunum yok ki
    ···