1. 126.
    +39
    sitedeki berberden bahsetmiştim. o muallaknin bir çırağı var ama tipi görüceksiniz, tam komançi. komançinin bir de arkadaşı var, sürekli dükkana girip çıkan bitirim tipli bir şey. bilirsiniz hani, genelde berber çıraklarının haybeci arkadaşları olur amk. mekana gelip günde on kere saçlarına jöle sürerler, içerideki bütün gazeteleri okurlar, gereksiz yere olur olmadık yerde muhabbete atlarlar falan. bi akşam enseyi aldırmaya gittim. berber yoktu; komançi çırağı ve çırağın haybeci arkadaşı vardı. dedim ustan nerde, enseyi aldırıcaktım. usta erken çıktı, ben hallederim abi dedi. olm dedim, halledebilecek misin lan, zarar verme kafama. yok abi dedi, sen hiç merak etme. neyse başladı çalışmaya. bu arada haybeci de bir mevzu anlatıyor çırağa. yok işte çalıştığı yerde patronla münakaşa etmişler. patron gibtir çekmiş buna. ulan demiş, bekle senin ananı gibecem. bizim sitede halil diye bir çocuk var. ağır başlı, efendi bir genç ama tek kusuru kendini polat alemdar sanması. böyle stajyer mafya havalarında yani. gelmiş haybeci, almış halil'i. gitmişler, basmışlar dükkanı. anlattığına göre taş taş üstünde kalmamış, her yeri dağıtmışlar. patronu fena benzetmişler. ama nasıl alatıyor ballandıra ballandıra bir görseniz; olayı yaşıyor yani resmen anlatırken. vurdum tekmeyi kapıya diyor, gömdüm patrona kafayı diyor. harabeye çevirdik mekanı, adamın iş yerini başına geçirdik halil'le diyor. hatta inanmazsan sorarsın ona diyor falan. benim ense traşı o meyanda bitti. borcumuz nedir kardeş dedim, beş lira abi dedi. lan muallak dedim, iki makina salladın, beş lira mı vericez amk. çıkardım cebimden bir buçuk lira, al dedim. bu bile fazla sana ama neyse. çıktım, eve doğru yürümeye başladım. o esnada bi baktım halil dediğim çocuk, babasının pardesüsünü giymiş, pardesü yere sürtüne sürtüne büfeye doğru yürüyor. halil diye bağırdım, buyur abi deyip koştu geldi yanıma. kardeş dedim, şu berbere takılan bi kereste var. turgay mı? evet galiba; onunla mekan basmışsınız, taş taş üstünde kalmamış, doğru mu dedim. o mu anlattı abi sana diye sordu, hayır dedim. berberin çırağına anlatıyordu, kulak misafiri oldum dedim. mekana gittiğimiz doğru olmasına doğru ama dedi, taş atıp kaçtık dedi. paçayı zor kurtardık, anamızı gibiyorlardı dedi. girmişler mekana, işte geldim lan, şimdi konuş bakalım demiş patronuna. adam kapmış sopayı ve üzerlerine yürümüş. bu tükürmüş adama. topuklamışlar anında, kaçarken de yerden taş alıp cama atmışlar ama camı bile kıramamışlar. koşarken düşmüş halil pardesüye takılıp. az daha yakalayıp bunu gibeceklermiş de ucuz kurtulmuş anlattığına göre. tamam kardeşim, iyi akşamlar sana dedim ve eve çıktım. hava güzeldi, terasta rakı içeyim bari dedim. bir duble doldurdum, yanına da bi salatalık kesip limonladım. ilk duble bitti. ikinci dubleden bir yudum aldım ve düşündüm. ulan dedim okçu, türkiye'nin köklü bir kurumundan oyunculuk bursu bile aldın ama gelgelelim şu bitirim haybeci kadar yeteneğin yok galiba dedim. bin kurusu öyle destekli sıkmıştı ki, halil'i görüp sormasam harbiden inanacaktım zütverene. adam önce kendi inanmıştı anlattığı yalan mevzuya, kafasında her şeyi tüm detayıyla kurmuştu ve öyle bir anlatıyordu ki, inanmamak mümkün değildi. sonra geçirdim içimden, ben seni illa görürüm buralarda yalancı muallak dedim. artık benim de yapacağım birkaç şey vardı çünkü
    Tümünü Göster
    ···
  2. 127.
    +30
    Fitness salonu, hamamı ve saunası olan bir sitede oturuyorum. Arada kullanmak icap ediyor tabi, çünkü sonuçta kullansam da kullanmasam da, ödediğim aidatın içine iteliyorlar bunların bedelini. Mesela yoğun içtiğimiz akşamların sabahı saunaya girmek cazip oluyor aslında; gerçekten kısa zamanda kendime gelebiliyorum. Bu yüzden faydalı diyebilirim. Geçenlerde birkaç gün spor salonuna takılayım dedim, gittiğime gideceğime pişman oldum. Yaz geliyor diye ipini koparan salona inmiş amk. Tabi millet yaz gelince havuz başında görsel şölen yaşatacak hani etrafına. Gerizekalılara bak yaa. Bütün sene boyunca manda gibi ye sen, it gibi iç; sonra da neymiş efendim vücut yapıcak, züt eriteceklermiş. Neyse, altıma şort giydim, üzerime de siyah v yaka bir t-shirt geçirip girdim salona. Baktım herkes rambo amk. Hatunlar desen elite model look’a hazırlanıyorlar sanki. Öyle bir meşakkatli çalışma var ki, ülkenin bütün kalorileri bizim sitede yakılıyor sanırsın. Neyse, başladım ben kardiyoya. Biraz koşayım dedim. hafif yürüyüşle saatte 5 km hızla yürüyüp sonradan yükselterek 12 km’ye kadar tempolu çıktım. Bu meyanda etrafımdaki malları dinliyorum. Yok işte biri diyor aminoasit alıcaksın, diğeri diyor l-carnitin var yağ yakıcı, ondan al iki aya tay gibi olursun. Bir tanesi tavuk ye, öbürü ayran iç diyor. Ulan bakıyorum sığırlara, züt bir yerde göbek bir yerde ama lafa gelince sanırsın herkes kırk yıllık badici. Bu arada koşuyu bitirmiştim. Biraz terlemişim tabi. Havluyla kurulanıp üzerimdeki t-shirtü çıkardım. Siyah atlet vardı onun altında. Bi baktım, millet bana bakıyor çaktırmadan. Spor salonunda o kaçamak bakışları mutlaka hissedersiniz amk. hafiften bench press yapmaya başladım o meyanda. üçüncü seti bitirdikten sonra yanıma biraz önce aminoasitten bahseden iki dangalak geldi. Okçu abi dediler, sen özel bir şey kullanıyor musun? Ne gibi dedim, abi sağlam şekil yapmışsın da o yüzden merak ettik, ilaç falan alıyor musun dediler. Yok olm dedim, ne ilacı amk. arada ok atıyorum işte. Onun haricinde akşamları rakı içiyorum. sucuk mangal, beyaz peynir, turşu falan. Diğer bir mal lafa atladı, evet abi dedi; beyaz peynirden olabilir. Bilmiyorum amk, belki olabilir dedim. sonra biraz da kol çalışıp önce duşa sonra da saunaya girdim. Baktım, saunada da sitenin orta yaş tayfasından birkaç gavat am züt muhabbeti yapıyor. Ulan o sıcağın altında hiç üşenmiyorlar, bir de gülüşüyorlar falan; insanın iflahı kesilir lan. Biri anlatıyor işte çıkarmadan iki gidiyorum, diğeri bi ona bi ona, bi ona bi ona diyor. En son aralarından biri kırk yaşındayım ama dalgayı kaldırdığımda üzerine havlu asabiliyorum dedi. Ayağa kalktım. dayı dedim, 31 yaşındayım ve o bahsettiğin havluyu ıslatıp asıyorum dalgaya, varsın ağırlığı sen düşün; ne yapıcaz şimdi dedim. ihih, öhöh gençlik işte falan dedi. Eyvallah dedim, çıktım saunadan. Soğuk bir duş aldım ve sonra eve ilerledim.

    Hava gayet güzeldi ve vakit de henüz erkendi. Dolaptan bi bira aldım. Bir de sigara yaktım ardından. bira saunadan sonra müthiş iyi gelmişti. Neredeyse tek nefeste ilkini indirip ikinciyi açtım. içerken aklıma geldi. Ulan dedim okçu, bazı muallakler böyle bilip bilmedikleri ya da yapamadıkları şeyleri kulaktan dolma bilgilerle çok iyi yapıyormuş izlenimi vererek sıkmaya ne kadar da meraklı böyle. Gerçi bugün alayının havasını söndürdüm ama bitmiyor ki zütverenler, her gün yeni biri daha türüyor. Sonra gibtir et dedim, asabını bozmasın elin itleri. yaktım bir sigara daha. Güneş içimi ısıtmaya başlamıştı ve atletimi çıkardım. Terasta güneşlenmek ruhumu da biraz ısıtır belki diye sandalyeye oturup uzattım ayaklarımı. üçüncü bira sırada beni bekliyordu
    Tümünü Göster
    ···
  3. 128.
    +33 -2
    Geçen cumartesi Eurovision şarkı yarışması varmış. Hiç takip etmem, gibimde değildir ama eve girerken bizim sitedeki bazı andavalların çardağın altında büyük bir coşkuyla bu yarışmayı izlemek için hazırlandıklarını görünce ulan dedim okçu, acaba sende mi bir tuhaflık var. Yok Azerbaycan türkiye’ye 10 puan vermiş, yok Ermenistan sıfır çekmiş, yok efendim bu sene Danimarka çok kuvvetli geliyormuş falan. Gerizekalılara bak yaa, işleri güçleri yok, babalarının malını paylaşamıyorlar sanki. hiçbir taka benzemeyen, sanatsal açıdan bir değer taşımayan şarkılar uğruna birbirlerini gibecekler neredeyse.

    Neyse boşver okçu dedim, bozma sinirini şimdi akşam akşam. Terasa çıktım, hava gayet güzeldi. Bi duble rakı doldurdum. sonra ince ince salatalık doğrayıp bardağın içine soktum ve içine de limon sıkıp azıcık sirke ilave ettim. Baktım aşağıdan gürültüler geliyor; Türkiye Türkiye, bonomo höbödö falan diye bağırıyorlar, açtım zeki müren’i, verdim yayını aşağı doğru son ses alkışlarla yaşıyorum hesabı. Keyiflerini kaçırdım muallaklerin, Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmam lan dedim. ilk duble bitti, ikinciyi doldurdum. O akşam biraz yavaş gideyim dedim. Paşamızın şarkılarını sindire sindire dinletmek istedim cibiliyetsiz zütverenlere. Ulan bakıyorsun, site aidatını doğru düzgün ödeyemeyen sığırlar, Eurovision izlerken 37 ülkeye ihracat yapan bir anonim şirketinin muharras azaları gibi çok bilmiş triplerine giriyorlar. Üçüncü dubleyi doldururken sesi daha da açtım. tüm site zeki müren’le inliyordu. Ah be paşam dedim sonra içimden, öyleydin böyleydin ama şarkı söylerken zütün başın ayrı oynamazdı asla eurovisiondakiler gibi. Sonuçlara hiç bakmadım, kaçıncı oldular onu da bilmiyorum ama bildiğim tek şey rahmetli zeki müren’e trilyon da verseler Eurovision gibi taktan bir organizasyona katılmayacağıydı
    ···
  4. 129.
    +47
    Geçen ay alt kata yeni bir lavuk taşındı. Saçları uzun, at kuyruğu şeklinde bağlıyor, john lennon’ın yuvarlak gözlüklerinden takıyor ve sürekli yandan asmalı bir çantayla dolaşıyor. Sitedeki kafede muhabbet ederlerken duydum, meğer sembolist akımı destekleyen bir şairmiş. ismi de Berkay küçükşenkal. Ahaha isme bak amk; bu isimle nalbur olamazsın mesela ya da kartonpiyerci. Uymuş yani. Hareketlerine falan uyuz oldum bunun, çok bilmiş entel dantel ayaklarında. Konuşurken tuhaf tuhaf kelimeler kullanıyor, insanların kafasını karıştırıyor zütveren. Isınamadım açıkçası. Google’da aratsan çıkmıyor yani ama havasından geçilmiyor. Neyse, bir gün bizim evde ufak tefek bir tadilat işi vardı, kırmalı dökmeli. Haliyle gürültü de çıkıyor tabi, napıcan amk. Ben işi yapan ustaya lahmacun söyledim o arada, kendime de bi duble rakı doldurdum. Beş dakika kadar sonra zil çaldı. Bi baktım, lahmacuncuyu beklerken karşımda Berkay küçükşenkal amk. Hayırdır dedim? üstadım dedi, çok gürültü geliyor, uyuyamıyorum. Saat kaç dedim, 15:30 dedi. Ulan dedim, gece uyumuyor musun sen, bu saatte ne uykusu bu? Cihangir mi amk burası? Yok efendim, gürültü yapmaya hakkınız yok, yok efendim toplu yaşanan yerlerde insanların birbirine saygısı olması gerekiyor dedi. Bu bağlamda kendisini anlayışla karşılamamız gerekiyormuş. Bak güzel kardeşim dedim, gibicem seni de, şiirini de, semboliğini de şimdi, işimiz gücümüz var bas git amk dedim. siz gürültüyü kesene kadar gitmiyorum, gerekirse şikayet edeceğim dedi. Bizi dinleyen usta o arada hışımla mala fırlattı buna içerden, sıyırdı geçti. çıkar la o gozlühleri, geliom amuğa goduum dedi. Anında topukladı Berkay küçükşenkal, roket gibi yangın çıkışından aşağı indi. Gitmiş, site yönetimine şikayet etmiş. Ben polis çağırır diye umuyordum ama. Yönetimden geldiler 15 dakika kadar sonra. Hayırdır dedim; gürültü oluyormuş. Saat kaç dedim, 16:00 dediler. Bugün günlerden ne dedim, Perşembe dediler. Tadilat yapmak için herhangi bir sıkıntı var mı dedim. prosedüre uygun, herhangi bir sıkıntı yok dediler. O halde niye geldiniz buraya? birbirlerine baktılar, Berkay küçükşenkal da arkalarındaydı. Yok işte Berkay bey’e mala fırlatmışsınız, sitede bu tarz şiddet yanlısı hareketlere karşıyız dediler. Gittim içerden kaptım oku, bunlara doğru böyle çektim yayı, yakın mesafeden nişan aldım. Berkay küçükşenkal kaçtı yine yangın merdivenlerine doğru. Yönetimin adamı sakin olun beyefendi lütfen, korkutmayın bizi böyle dedi ve asansörü çağırdı. Berkay küçükşenkal da aşağıdan dinliyor ama, farkındayım. gibicem o şairi dedim, inadına sabah akşam kasap havası çalmayan okçuyu da gibsinler bundan sonra. Adamlar bastı gitti. O sırada lahmacuncu gelmişti. Ustaya verdim lahmacunlarını ve kendime de bir duble rakı doldurdum. Dolapta yoğurt vardı. içine biraz salatalık doğrayıp, üzerine de nane serpip cacık yaptım ve terasa çıktım. Bastım kasap havasını son ses, ustaya da daha gürültülü çalışmasını tembihledim. Ulan dedim okçu, iyi yaptın. gereksiz bir şairden posta mı yiyecektin bir de. En iyisi cacık ye dedim ve kaşıkladım. sonra aklıma geldi:

    “Cacık yedim, suluydu, kaydı düştü halıya
    Domalsın da gömelim şu ibine berkay’a”

    diye bir de beyit yazdım arada. Şiirim gelmişti. Rakı da iyi gidiyordu. Güzel bir gece olucaktı, hissediyordum
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ayrac biraktim gelicem
      ···
  5. 130.
    +35
    birkaç gün önce eve çıkmadan kafeye bakayım dedim kimler var, kimler yok. içeri girdim, ne göreyim ekranda, yamyamın biri uzun hava söylüyor dayadım sırtımı merdivaanaa merdiveaaaanaaaaaa diye. bizim sığırlar da onu izliyorlar böyle hayranlıkla. ulan dedim bu ne amk? biri atladı, dürkçe olümpüyatları dedi. amcık dedim, elin yamydıbına bile uzun hava okutuyorlar, sen doğru düzgün konuşamıyorsun. emolardan basri de oradaydı. okhcu abhie demeye kalmadan, sakın dedim basri, sakın; ağzını kırarım. hoş, yamyam türkü çığırınca ne gibime merhem olucak onu da bilmiyorum. gerçi king crimson'dan epitaph'ı söylese eyvallah derdim ama, neyse şimdi gibtir et
    ···
  6. 131.
    +34
    Havaların ısınmasıyla birlikte sitede bir şenliktir gidiyor. Gündüz havuz, akşam çardak falan derken yaz kendini iyice hissettirmeye başladı. Bi akşam eve giderken birkaç tane bira aldım. Yazın iyi gidiyor namussuz. Özellikle rakıdan sonra da bira içme adetim vardır cila niyetine. Neyse, baktım çardağın altında birkaç tane diplomat tipli zütveren oturmuş muhabbet ediyorlar. Biri anlatıyor işte, azizim ben daha önce moda’da oturuyordum. Oranın ortamı, oranın insanı bir başka oluyor. Mesela bizim apartmanda klagib müzik sesleri yükselirdi sürekli. Böyle insanlar kaldı mı hiç? Bakın, bir tane bulamazsınız derken bana doğru yönelip, mesela sen genç adam, hayatında hiç klagib müzik dinledin mi diye sordu? Gözlerinin içine baktım ve bayım dedim, bach’tan tut, mozart’a, beethoven’dan tut, chopin’e kadar yeryüzünde büyük bestekarlar tarafından yapılmış hemen her eseri bilirim ve hatta duyduğum bir eserin hangi bestekara ait olduğunu bile söyleyebilirim dedim. Adamın suratı hani kemal sunal filmlerinde, özellikle korkusuz korkak gibi natuk baytan’ın yönettiklerinde oynayan figüranların korkma ya da şaşırma durumlarına verdikleri ani ve aşırı tepki halleri gibi ağzı açık gözleri pörtlek bir hal aldı. Dedim ki bayım, 15 milyonluk istanbul’da maalesef bana denk geldiniz, çok üzgünüm. Millet gülmeye başladı, adam kıpkırmızı oldu. Nefes alıp verme şekli değişti. Kestim muallaknin nefesini amk. Neyse, onları çardak altında bırakıp bizim bloğa doğru ilerlerken bi baktım, emo basri ve arkadaşları kapının orada dolanıyorlar, hepsinde de gözlük var. Hani bu ray-ban’ın moda olan kemik wayfarerları var ya, onun şeffaf camlısından takmışlar. Belli ki sahibinden.com’dan falan toplu sipariş vermişler. Basri dedim, Allah belanızı versin, bilimadamı mı oldunuz lan emoluğu bırakıp. Ulan laleler, sanırsın national geographic’in yağmur ormanlarına gönderdiği biyolog ekip, orangutanların sosyal hayatlarından nasıl davrandıklarını kayıt ediyor., tipleri görüceksin. gibtirin gidin amk evinize mi, nükleer reaktöre mi, artık nereye gidiyorsanız dedim, çıktım yukarı.

    Güzel bir akşamdı. Biraları dolaba dizdim ve bir duble rakı doldurdum. Biraz keçi peyniri kestim, biraz da sucuk. Sonra düşünmeye başladım. gibtiğimin yerinde monşer kılıklı bir dalyarak farklı sınıfa ait olduğunu gösterircesine klagib müzikten bahsediyordu. Amacı etrafına farklı olduğunu göstermekti ama farklı değildi. emolar kemik gözlük takarak modaya uyuyordu. Amaçları etrafındakilerden farklı olma isteğiydi, oysa ki farklı değildiler. Kendilerine yakışıp yakışmadığı umurlarında değildi, hoş dalgıç gözlüğü gibi duruyordu zaten amk. Hayır yani, bir şey değil, dandik camdan korneaları yanacak, sonra anaları babaları uğraşacaktı sefil binlerle. Boşver okçu dedim sonra, bırak dünyanın derdini. Vurdum rakının dibine, açtım son ses chopin’den nocturne in c sharp minor’ü. Notalar yıldızlara doğru uzanmaya başlamıştı. Hava sıcaktı ama ben üşüyordum
    Tümünü Göster
    ···
  7. 132.
    +34 -1
    Bizim blokta iki tane üniversite öğrencisi kalıyor. Arada görüyorum, selam veriyorlar falan. Bir gün kafede otururken yan masada konuşmalarına şahit oldum. Meğersem bu mallar veterinerlik fakültesinde okuyorlarmış. Final zamanı, ellerinde kitaplar, sınav hakkında konuşuyorlar. Ya olm ne yapıcaz, taku yedik, böyle ders mi olur diye. Tutamadım kendimi, dedim ki lan gib kırıkları altı üstü sincaba çalışıp sınava giriyorsunuz, memleket meselesi yaptınız bunu amk. Hayır yani sanırsın atom fiziği okuyorlar, ne bileyim uluslararası siyaset okuyorlar, tafralarına bak binlerin. Mezun olup fino zütü traş edicen işte, o kadar. Bunlardan birini geçen haftasonu havuz kenarında gördüm, şezlongta güneşlenip bira çakozluyordum. Baktım, palet, şnorkel, gözlük takmış; havuza atladı. Dedim sen ne ayaksın lan, zıpkın da vereyim mi? Olmazsa oku getireyim evden amk. Beyne bak arkadaş, havuza giriyor ama sanırsın kaptan Cousteau zütveren. Sonra ne var mesela, ulan bir insanın komşusu defineci olur mu yaa? Defineci adam var amk bizim sitede, define avcısı muallak. Hani böyle kahvede otururlar ya, ellerinde harita, hep böyle geyik çevirirler yok şurada bu var, şurada şu gömülü diye. Çulsuz lavuk ömrünü bu işe harcamış; kısık sesli bir de, altılı ganyan bayiinde bütün gün ellerinde yarış 81 bülteni, ağızlarında Maltepe sigarası olan bıyıkları sararmış dayılar gibi konuşuyor. Son ayakta kim gelir diye soruyorum zaten arada.

    Böyle tipler olmasa hayatın hiçbir anlamı kalmazdı, eminim bundan. Bunlarla vakit geçirip oyalanıyoruz ve o geçen kısma da ömür diyoruz zaten. Geçen terastaydım. Bi duble rakı doldurdum. Sonra aklıma geldi, oku aldım ve taratsa bulunduğum yerden yukarı doğru fırlattım. Kız arkadaşlardan biri geldi, ne yapıyosun dedi. Deney yapıyorum amk dedim. Okun kendi kendine ne kadar yükseldiğini ve nerede tam olarak durup düşüşe geçmeye başladığını analiz ediyorum dedim. Ciddiye aldı ve sorular sormaya başladı, düşüş hızı ne kadardır sence falan diye. Lan bi gibtir git çay koy kendine, çıldırtma beni şimdi dedim. Bi duble daha rakı doldurdum. Rakının üzerimdeki sakinleştirici etkisi yadsınamazdı. Sonra pink floyd’tan echoes’u açtım son ses. Güzel bir gece olacaktı, tüm kalbimle inanıyordum
    ···
  8. 133.
    +36
    Ulan geçen gün dikkatimi çekti, sabahları sitede herkes yürüyüşe, koşuya falan çıkmış. Giymişler eşofmanları, kulaklarında kulaklık, hepsi aynı model. Amk sanırsın los angeles sahilinde yaşıyoruz. Sefil muallakler, dolaplarına baksan yiyecek yemekleri yok doğru düzgün ama yürüyüş yaparak, koşarak sağlıklarına dikkat ediyorlar sanki başka dertleri yokmuş gibi. Hani her şeyi aşmışlar, bilim ve sanatta muhasır medeniyetler seviyesine yükselmişler, ekonomide dünya deviyiz ve spor yaparak sağlıklarına da dikkat ediyorlar obeziteye karşı. Elektrik faturasını yatıramıyor adam amk, site aidatını veremiyor ama sabahları yürüyor sanki kahvaltıda pastırmalı yumurta yemiş, jambon yemiş de kalori yakmaya çalışan bir sanayici izlenimi veriyor etrafına. Böyle otomatik mekanizmalı ok yapıp bir sabah vakti taramak istiyorum hepsini terasımdan, potemkin zırhlısı’ndaki odessa merdivenleri sahnesi gibi. nasıl Yusuf Yusuf olucaklarını merak ediyorum ondan sonra. Ortalıkta adam kalmaz amk.

    Yusuf dedim de aklıma geldi. Geçen akşam tekele gittiğimde bi baktım leblebi tozu var rafta. Çocukluğumuzda takılırdık öyle, şimdiki nutellacı binler gibi değildik. Leblebi tozuyla büyüdük biz. Ver bakayım dedim üç paket. Tam eve giricem, baktım emolar blok kapısının önünde oturuyorlar, maymunlar gibi birbirlerini ayıklıyorlar falan. Beni görünce ayağa kalktılar. Dizilin lan muallakler dedim yan yana ve hepsine leblebi tozu yedirdim. Yusuf demelerini söyledim sonra. Diyemiyorlar tabi mallar, yotöf, yobof falan diye sesler çıkıyor. Eğlendim baya. Sonra bi bira açıp üçüne birden pay ettim ki osururlarsa ortalık tozumasın amk. Eve çıktım ve bir duble rakı doldurdum. En sevdiğim çizgi film olan Tom ve jerry’yi açtım. Suratları bir anda ütü şeklini alsa da, ya da üzerlerine 250 kiloluk bir piyano düşse de saniyesinde eski hallerine dönebiliyorlardı. Hayat onlara güzeldi.
    ···
  9. 134.
    +36
    Ramazandan biraz önceydi. Evde oturmuş bira içiyordum. Öğleden sonra sularıydı. Ulan şöyle birkaç saat kafa dinleyeyim dedim ama olmuyor, alt kattan mezdeke sesleri geliyordu. Terasa çıktım, alt kata doğru bağırdım Nermin teyze ne oluyor amk diye? Kafayı yukarı doğru çevirdi, dedim dönme fazla düşüceksin. Okçu dedi, gel evladım, sana bir tabak bir şeyler vereyim. iyi dedim lan, o an yemek yapmaya da üşenmiştim. indim alt kata, kapı açıldı. Bi baktım, içeride karılar oynuyor altın günü hesabı. Nermin teyze de bir tabak kısır koymuş, bana uzatıyor. Dedim ki teyze valla yıllardır içerim ama şu kısır kafası gibisi yok sanırım. Baksana, yiyen oynuyor amk, artık nasıl bir şeyse. Teşekkür edip çıktım yukarı.

    Yarım saat geçmeden kısırı yedim, midemi şişirdi. Şişik bir mideyle içmek keyifli olmuyor. En iyisi havuza ineyim dedim. Hafta içi olduğu için boş yer bulmak daha kolaydı. Hayır yani, bazı zütverenler cumartesi akşamından havlu koyuyorlar havuza Pazar günü yer kapabilmek için. Sanırsın tatil köyüne gelmişler, bir açık büfeleri ekgib. Zaten cumartesi gecesi şezlonglarda gördüğüm havluların hepsini havuza atıyorum. zütü yiyen bir şey desin amk. Neyse, anlatacağım mevzu bu değildi. Ben güneşlenirken yan şezlonga iki tane hatun geldi. Daha önceden görmüştüm bunları, öğrenci olduklarını biliyordum. beraber kalıyorlardı. Fena sayılmazlardı gerçi ama çok frapan giyinmişlerdi. Böyle koca koca güneş gözlükleri, rengarenk pareolar, saat başı gidip bikini değiştirmeler falan. Havuza atlayıp çıktım, kurulanırken bir baktım bana bakıyorlar. Hayırdır dedim amk, ne oluyor? Meğersem rüzgardan ötürü su damlıyormuş üzerimden bunlara. Dikkat eder misin biraz dediler aynı anda, sılanıyoruz. Dedim siz nerelisiniz? Nevşehirliyiz dedi biri, sanki newyorklularmışçasına. Ulan dedim, memleketinizde baraja girersiniz, sulama kanalına girersiniz, buraya gelip ikoncan mı oldunuz iki günde gerizekalılar? Tam da kurulanmışken alın amk diyip bombalama atladım suya, gibtim analarını, sırılsıklam oldular. Hemen toplanıp söylene söylene evlerine gittiler. Sonra ben de tekrar kurulanıp çıktım evime. Çıktım terasıma. Doldurdum bir duble rakı. iki tane de buz attım içine. Yavaş yavaş akşam oluyordu ve akşam serininin yerini hiçbir şey tutamazdı, biliyordum.
    ···
  10. 135.
    +8
    @673 lan olm bir yere gitmedim, buralardaydım zaten ama çok sık yazamıyorum bu aralar. idare edin artık
    ···
  11. 136.
    +47
    iki gün önce evde iftar yemeği verdim. Aradığım kişilere bunun bir Pazar sürprizi iftarı olmadığını ve oruç tutmuyorlarsa gelmemelerini söyledim. Nedir öyle amk, sanatçılar iftar veriyorlar, ortalık çin kerhanesi gibi oluyor. Sanatçı dediğime bakmayın işte, adları sanatçı sadece. Ulan bakıyorsun, bir tanesi bile oruç tutmuyor muallaklerin ama sofrada öyle çok acıktım tripleri falan havada uçuşuyor. Sonra başına fesi geçiren türlü türlü maymunluklar yapıyor, alıyor darbukayı eline, ağzını bi karış açıp kameralara karşı anırıyor. Hayır yani oruç tutmak zorunda değilsin, hiç kimse değil ama en azından tutuyorum ayağına yatma züt. Bakıyorsun, bir de hurma ile açıyor tutmadığı orucunu, sanırsın hicret’e katılmış zamanında. Neyse, sofrayı hazırladım ufaktan. insanlar gelmeye başladılar. Benim de kendi çapımda sanatçı dostlarım var tabi. Kapıda durdum ve her gelene oruçlu musun diye sordum. Bir tanesine güvenmedim ve fatiha’yı oku lan dedim. Okudu. Sonra maun suresi’ni sordum, daaaat, sıçtı tabi ama o zaten zor bir sure olduğu için idare ettim zütvereni.

    Vakit geldi, insanlar oruçlarını açtılar. Güzel ve keyifli bir yemek oldu. Ramazan eğlencesi yapmadık öyle sazlı sözlü, yemeğini yiyen gibtir oldu gitti. O akşam içmemiştim. Zaten bütün gün bir şey yiyip içmiyorsun ve o yemekten sonraki sigara bir büyük rakı etkisi yaratıyordu. Ama sonra düşündüm, yarın nasıl olsa oruç tutmayacağım diye. Doldurdum bir duble rakı, o gün yeterince sevap işlemiştim ve durumu dengelemem lazımdı. iyi biri değildim; hem de hiç
    ···
    1. 1.
      +1
      20. Okuyusum belki şu entryde yariliyorum amk efsane bu değişen haber falan alan var mı tanışmak istiyorum amk hayraniyim xd
      ···
    2. 2.
      +1 -1
      Oha amk yeni entry gördüm mutlu oldum
      ···
  12. 137.
    +39
    Curcunayı pek sevmiyorum, özellikle yaz ayları hiç sevmiyorum. Sitenin havuzu menekşe halk plajı gibi oluyor amk. Herkes akrabasını getirmiş, havuzlu sitede oturuyoruz gelin falan diye topluyorlar milleti. Geçen gün hayvanın biri Amerika’ da okuyan ve yazları tatile gelen kuzenini getirmiş, kurdular tezgahlarını. Ben de serinlemek için inmiştim, vakit öğle vakti. Zaten içim yanmış, kafam dünden eğri büğrü. Baktım bir de gitar çıkardı sığırlar. Emolara kızıyordum ama bunlar daha beter çıktılar amk. Amerikalı’ nın sesi aynı Nejat Yavaşoğulları ama. Bi şarkı söyledi, iki ördek indirdi havuza gökyüzünden. Neyse, bunlar makara yapıcaklar ya, lavuk Amerika’ dan köpekbalığı yüzgeci getirmiş, şaka maksatlı. Hani böyle kemerle bele bağlananlardan, Strapon gibi. Jaws hesabı takılıyor havuzda.

    Komşulardan birinin Alzheimer hastası annesi var. Adam dolaştırıyor arada annesini, hava alsın, biraz değişiklik olsun diye. Kadıncağız bağırmaya başladı havuzda yüzgeçle yüzen bu bini görünce köpekbalığı vaaarr diye. Kalktım ayağa, dedim yettiimm teyze, uçarak çift daldım muallakye havuza atlayıp. Bi baktım elaman ters döndü kefal gibi. Millet toplandı tabi. Teyze alkışladı ama bayaa. Sonra çıktım eve. Ton balığı vardı, yemedim. iki dilim çiğ sucuk attım ağzıma. Bi duble rakı doldurdum ve dedim kendi kendime, günler tepelerden yuvarlananan kayalar gibi okçu; sana hangisi denk gelecek acaba? Nerede ve ne zaman; kimbilir
    ···
  13. 138.
    +39
    bu sıralar biraz uzak kaldık, kusura bakmayın beyler. malum yaz ayları, hareket fazla oluyor. olunca da haliyle o taraflara kanalize olma durumunda kalıyoruz. artık havalar serinlemeye başladı. serinlemesine serinliyor ama bizim sitenin kedileri gibişmeye devam ediyor hala amk. geçen komşunun arabasının motor kısmına yavru kedi girmiş. nasıl bağırıyor ama bin kurusu ciyak ciyak böyle. baktım, millet toplanmış aşağıda, merak ettim indim. hayırdır falan derken, anlattılar durumu; kedi var arabanın motorunda, ne yapıcam diye sordu adam. kedi uzmanıyım ya ben amk, çalıştır motoru, eksozdan fırlasın bin dedim, bakıyorlar mal mal. ulan dedim, açın şu kaputu, verin bana bir fırça sapı. biraz uğraştım ama sonunda çıkardım kediyi. bir de böyle tıslıyor bana eşşoolu. çektim kulağını, yere bıraktım. bu sefer diğer arabanın altına kaçtı. giberim ananızı dedim, çıktım yukarı.

    bir duble rakı doldurdum. ilk dubleyi genelde hızlı atıyorum. ikinciyi doldururken düşündüm, ben bu sitede olmasam bir kediyi bile arabanın motorundan çıkaramaycaklardı sığırlar ama hala içten içe bana uyuz olan birkaç zütverenin varlığını hissedebiliyordum. bu beni rahatsız etmiyordu oysa. aksine bunların varlığını hissettikçe mutlu oluyordum çünkü meşgul olmam gereken bir şeyler lazımdı sürekli bana ve tam aradığım yerdeydim...
    ···
    1. 1.
      0
      Gebeş kaplumbağa da geçiyorsa hikayede kim olduğunu buldum olum 😂 2012 de kanalize kelimesini o vız vız gezen heriften başkası kullanmış olamaz
      ···
  14. 139.
    +42
    Değişik değişik tipler var sitede. Bir tane hacı abi var mesela, yaklaşık 50 yaşlarında; iyi bir insan olduğunu düşünüyorum ama. Espri anlayışı olan bir hacı en azından. Arada kızdırıyorum bunu. Mesela geçenlerde takıldım inceden, en büyük isa, en büyük isa diye bağırıyorum arkasından. Ulan hiç beklemezdim, adam bana döndü, muhafazid şak şak şak, muhafazid şak şak şak diye taraftar gibi alkış tuttu. 50 yaşında sakallı bir adamdan bu tezahüratı görmek ve işitmek enteresan tabi. işte öyle bir yerde yaşıyorum amk, normal insan yok
    ···
    1. 1.
      +1
      ulan ya. yarılıyorum amk.
      ···
    2. 2.
      0
      asdfgglhfkkfjd
      ···
  15. 140.
    +41 -1
    Spor salonunda hatunun biri telefon numaramı istemişti. Verdim ben de haliyle. Bi öğleden sonra saat 15:00 suları, açmışım Osman Cavcı reyizden zampara seyfettin’i, ki godfather I ve II’den sonra en değerli filmlerden biridir benim için, doldurmuşum rakımı, sezonun son kavununu da kesmişim inceden. Telefon çaldı. Hatun diyor ki, merhaba ben yeliz. Spor salonunda tanışmıştık. Evet, hatırladım dedim. Naber nasılsın faslından sonra, ben hatunu çağırmadan o beni çağırdı evine. Şu blokta, şu dairedeyim dedi. Rakım bitmemişti, bardağı alıp indim aşağı. Gittim bunun bloğa. Çaldım zili, girdim içeri. Hatun cidden güzeldi. O da bir şeyler hazırlamış. Neden kendi bardağını getirdin diye sordu. Tabi dedim amk, senin içkinden içeyim, bırakayım sonra böbreği. Gülümsedi ve bardağımı alıp fondip yaptı. Kendi eliyle vodka doldurdu. Başladık içmeye. Sonra olaya girdik tabi. O anda Zırrr, zil çaldı. Şimdi bi hatunla birlikte olsan ve kapı çalsa kim gelir mesela? Hatunun kocası ya da sevgilisi gelebilir, babası ya da abisi gelebilir, ev arkadaşı veyahut pizza servisi gelebilir. Amk karı gitti kapıyı açtı, gele gele haciz gelmiş eve. Bi icra memuru, bi avukat, bir de polis. Filmlerde denk gelmez böylesi. Toplandım bir anda. Valla dedim bende iki top bir tüfek var, koyun hacizi. Adamlar güldüler amk. Hatun da güldü. Öyle kaotik bir çerçeve içinde millet haczi unuttu. Bir tutanak yazdılar, hatuna imzalatıp gittiler. Bende zaten konsantrasyon falan kalmadı. Gidiyorum ben dedim ve çıktım.

    Benim eve geçtim. Yarım rakı vardı dolapta. Doldurdum bir duble ve terasa çıktım. Akşam olmak üzereydi. Sağlam bir yudum aldım ve dedim kendi kendime, ulan kırk yıllık okçu’yu da kimvurduya getireceklerdi amk, ucuz yırttın. Zaten beni bulsa bulsa ya ayyaş bulurdu ya da meyyeş. Bu arada meyyeş ne lan? Neyse
    ···
  16. 141.
    +41
    Bir buçuk yıl oluyor neredeyse buraya taşınalı. Çok ilginç tipler gördüm gerçekten ama en ilginç olanları ise geçenlerde tanıştığım ve muhabbetlerinden çok keyif aldığım üç ev arkadaşı. Adamların üçü de 40’lı yaşlarında ve toplumun tutunamayanlar diye tabir ettiği fakat benim gayet iyi tutunduklarına ve yaşadıklarına şahit olduğum tipler. Ulan öğrenci olsa falan tamam, ev arkadaşlığı yapılır da 40’lı yaşlarda üç adamın ev arkadaşlığı yapması için ya homo olmaları ya da tuhaf bir hikaye taşımaları gerekir. Şimdi bunlardan biri Unkapanı köprüsü’nde olta bağlıyor, misina, iğne falan satıyor. Mesleğe bak amk. Dur daha. ikincisi hafta içi sirkeci treninde, haftasonu ise adalar vapurunda çakı-çakmak, ayna-tarak, ıvır zıvır şeyler satıyor bir milyona. Üçüncüsü ise bakırköy’de tavşana güvercine niyet çektiriyor. Hayatınızda görebileceğiniz en ilginç meslekleri icra ediyorlar bu adamlar ve bir müddettir akşamları beraber rakı içiyoruz. Ulan bir kere bile ısmarlatmadılar bana, hep kendileri açtılar rakıyı. Ben de ayıp olmasın diye sucuk, peynir, kavun falan getiriyorum meze olsun hesabı. Öyle ilginç hikayeler var ki, hayatı gerçekten yaşadığınızı hissediyorsunuz.

    Geçenlerde italya’da yaşayan, hatta bir vakit ünlü bir italyan aktrisle çalışma fırsatını bulmuş yönetmen bir dostuma mesaj attım ve buralarda öyle antin kuntin işler yapılıyor ki, al sana hikaye, gel de öttür be usta dedim. Hayatı uzaklarda aramamak lazım. Ağa barzo dizilerinde, sözlüklerden devşirilmiş popülist ve komikçi yapımlarda ya da gibimsonik gençlik dizilerinde. Hayat bu adamların, bir oltacının, bir niyetçinin ya da bir çığırtkanın yaşadığı kadar gerçek; kimilerinin hiç anlayamayacağı kadar da uzakta bazen
    ···
  17. 142.
    +35
    Geçen akşam bi arkadaşa uğramıştım, oradan eve geçtim. Hava gerçekten güzeldi ve o akşamı değerlendireyim diye birkaç tane bira alıp süs havuzunun başına geçtim. Açtım birayı, ağır ağır vurmaya başladım. Baktım bizim emo basri geliyor. Pantolon zütünden düşecek gibi itin. insan görünce tekme atmak istiyor böyle. Neyse, abhi naper dedi. iyiyim basri, sen ne yapıyorsun dedim. Falla dedi, inqilisce qursuna başladım, baya yohunum. Hımm dedim, arkadaştan aldığım the madness of king George adlı dvd filmnin kabını gösterip ne yazıyor lan burada diye sordum. Basri dvdyi inceleyip the madness of king gregory (kral gregory’nin çılgınlığı) diye cevap verdi. Dvd kabıyla kafasına vurup gregory ne amk dedim, gregory ne? Orada George yazıyor yarağım! Hayır yani, gregory nereden aklına geldi, bu nasıl bir uydurmadır benim aklım ermedi. gibtir git dedim basri, kaybol gözümün önünden.
    ···
  18. 143.
    +41 -1
    iki tane küçük çocuk geldi sonra. Kendi aralarında konuşuyorlardı. işte keşke bu süs havuzunda balıklar olsa yine diye. Geçen sene yönetim almıştı bir ara ama neden bilmiyorum, öldü hepsi. O akşam fazla takılmayıp eve çıktım ve ertesi gün akvaryumcuya gidip 15 tane balık aldım. Japon balığına benziyordu balıklar ama süs havuzu ortamı için dayanıklı olabileceklerini söyledi akvaryumcu. Fatura da kestirdim amk. Minik Dostlar akvaryum, 15 balık, 60 TL, KDV dahil. Önce balıkları havuza indirdim poşetteki tüm suyla birlikte. Sonra faturayı yönetime zütürdüm. Orada sekreterya işlerine bakan bir dangalak var. Bu nedir diye sordu? Bi kilo istavrit ve iki parça lüfer aldım dedim. Pardon dedi? Akvaryumcuya gittim ve süs havuzuna balık aldım, onun faturası dedim. Bunu iletin yönetime, sonra aidatımdan düşersiniz. Sormam lazım dedi. iyi dedim, sor. Nasıl olsa ekgib vericem aidatı, keyfiniz bilir.

    Dönüşte o çocuklardan birini gördüm. Bak dedim, süs havuzunda ne var. Geldi baktı. Vaaayy dedi, abi cennet gibi olmuş burası yaa, şu balıklara bak. koştu hemen arkadaşına haber vermek için. Herkesin cennet kavramı farklıydı tabi. Hatırlıyorum da, yıllar önce bir akşam oturmuşuz arkadaşlarla, kafayı sağlam çekmişiz. Gözlerimi açtığımda sırtüstü yatıyordum ve başımda beyaz elbiseli biri kuran okuyordu. Ulan dedim öldüm amk galiba. Oysa cennete falan benzemiyordu ortalık. Meğersem başımda hemşire oturuyormuş; arkadaşlar bir şey olur diye korkup beni hastaneye kaldırmışlar ve müşahade altına alındığım için hemşire de uyumamak adına başucumda kitap okuyormuş amk. Uyudum tekrar; uyandığımda evdeydim bu sefer. Belki cennet diye bir yer vardı ama herkes cenneti kendine göre tasvir ediyordu. Benimkiyse biraz farklıydı galiba
    ···
  19. 144.
    +37
    geçen akşam içiyorum evde, kapı çaldı. baktım kapıda bi joker var, bir de hayalet. bu ne lan dedim amk? ya şeker ya da şaka dediler. giberim sizin şekerinizi de şakanızı da, girin bi içeri dedim. joker'i tanıdım az biraz. suratına beyaz pudra sürmüş, gözleri siyaha, dudaklarını da kırmızıya boyamış emolardan biri. günlük halin bu dedim zaten amk. diğer hayalet kim merak etmedim hiç. bi kaldırdım çarşafı, altında emo basri var. ulan dedim basri, allah senin belanı versin. arkadaşın yine uğraşmış, makyaj yapmış falan. sen üzerine anneannenin çarşafını atıp kostüm yapmışsın estetikten yoksun bin. cadılar bayramıymış meğersem amk dün gece. muallakler kandil olsa gelmezler bir kutu kandil simidi alıp el öpmeye ama cadılar bayramı olunca dayanıyorlar kapıya. şeker yok dedim muallakler. oturun şurada 15 dakika. hatunlardan birine un helvası kavurtturdum. çocuklar sıkıldı o arada, birer tane bira açtım bunlara. için dedim amk, kendinize gelin biraz. sonra zorla un helvası yedirdim binlere şeker yerine.

    rakı bitmek üzereydi. birkaç tane daha bira vardı. birini açtım, dikledim ve düşündüm. bizim de bayramlarımız vardı torpil patlattığımız, kızkaçıran yakıp füzelerin fitilini ateşlediğimiz. büyüyorduk galiba, başkalaşıyorduk ama kafamıza çarşaf geçirmemiştik hayalet olmak için. biz zaten birer hayalettik
    ···
    1. 1.
      +2
      hep böyle bitirebilmek gerçekten şaşırtıcı

      bir o kadar da kederlendirici
      ···
  20. 145.
    +27 -4
    ulan ne zamandır abi içelim içelim diye kıvranan bir çocuk vardı sitede. iyi dedim amk, hadi gel bari bu akşam rakı içecez. saat 9 sularıydı, kapı çaldı. baktım gelmiş eleman, kuru et falan almış. amcık dedim, kuru et birayla daha iyi gider, rakı mezesi değil ki. dakika bir, gol bir. abi bunu buldum dedi, neyse rencide etmedim. sonra rakıları doldurdum. normalde rakıda buzu sevmem ama biraz sıcak olduğu için mecbur buz koymak durumunda kaldım. ilk bunun bardağına attım, çat etti buz. abi dedi, bu rakı buzu bile çatlattıysa beni kimbilir ne yapar. lan dedim gerizekalı, buzu vişne suyunun içine de atsan aynısı olucak, fizik kuralı bu amk. bir de içelim içelim diyorsun, senin gibi adamla rakı içilmez dedim, şalgam suyu doldurdum bine, al bunu iç diye. hayır sinirim bozuldu bir de. öyle geçti o akşam, sonra bir daha da çağırmadım iti içmeye
    ···