-
551.
+2yine de dediğim gibi, kızlar bu konuda daha tutucudur, ebrunun benden başka da konuştuğu
insanlar vardı yani *
ufuk sümsüğü, benim kızın bir önceki çıktığıydı malum... bir kaç kez dik dik baktım buna, bakalım
ne tepki verecek diye, esnemekle yetinince "ya tsigalko uraştığın şeye bak aq" deyip kendime
güldüm..
iki yeni kızla tanıştım sınıftan, diyorum ya, artık insanlar bana karşı biraz daha
yumuşaklar.. sonuçta ben, sevgili olunabilecek kadar iyi bir çocuğum yani, bunu anladılar sanırım
•
kızların isimleri seda ve tuğçe, biri hoş bir kız, öbürü dışarda kapanıyor(tuğçe). insanları dış
görünüşüyle yargılamam, ama her kuğunun da kendi gölünde yüzmesi taraftarıyım..
ikisi de iyi kızlar ve ilerleyen bölümlerde hikayeye epey dahil olacaklar..
görüldüğü gibi, en sonunda dalgalar durulmuş, rüzgar kesilmiş, hayatım biraz sakinleşmişti.
ama ben dalgalı denizlerin fatihi olmaya alıştığım için, deyim yerindeyse rahat zütüme batmıştı ve
bir süre önce aklımın arka odalarından birine attığım, ama üzerine kapıyı kilitlemeyi unuttuğum bir
düşüncem, bu huzurlu hayata bir son vermek gerekliliği uyarınca yeniden su yüzüne çıkmıştı.
ebruya ayşen (two) yu ve onunla geçirdiğim günü anlatacaktım..
bu konudaki kozlarım ise, "dobralığım" "ondan hiç bir şey gizleyemiyor oluşum" ve "onu gerçekten
düşündüğüm için aramızda sır kalmasını istemediğim" olacaktı..
kim bilir, belki bu açık sözlülüğüm karşısında, o da bana bir şeyler anlatırdı,
ya da "lanet olsun sana" deyip ağlaya ağlaya beni terk etmeye çalışırdı...
o kadar abartır mıydı bilemiyorum, ama bildiğim bir şey varsa, o da bu konuyu ondan
gizlemeyeceğimdi... yeterince sır saklamıştım zaten.. yeterince yalan söylemiştim...
bir gün okul çıkışı, bana minenin öğrettiği ( hani şu ilk ayşen (two) tartışmasının yaşandığı) kafeye
zütürecektim onu,
orası bir nevi "ayşenle muharebe" alanı olmuştu artık * -
552.
+1gerçi hayatımın her köşesi, ayşen ve ayşenlerle muharebe alanıydı ya neyse...
çıkışta kol kola, o yine her zamanki gibi bulutların üzerinde, ben ise biraz parçalı bulutlu bir
şekilde, benim birazdan dökülüp saçılacağım kafeye gitmek üzere, öncesinde bizi merkeze
ulaştıracak olan minibüslere doğru yürümekteydik...
ben bir yandan hikayenin ağır taraflarını süzgecimden geçirirken, bir yandan da onun vereceği
tepkilere nasıl cevap üretirim diye düşünüyordum...
gene ilginç ve bilinmezliklere gebe bir gece beni bekliyordu anlayacağınız...
yaşayıp göreceğiz...
takip eden arkadaşlara iyi geceler *
"... senin içten pazarlıklı bir zütveren olduğunu düşünmeye başladım... "
eyvallah panpam, benzetmen epey güldürdü bu arada sağolasın *
takip eden panpalara iyi geceler, eve henüz geldim.
bu gecelik boş geçelim, yarın zaten sezon * finali yapıcaz muhtemelen, fazla bir şey kalmadı.
yarın akşam görüşmek üzere *
not: o gibik videoyu da kapatmak için sağ tıklayıp "oynat/çal" ın yanındaki tik i kaldırın, sokucam
demonunuza da judgenizede..
takip eden panpalara iyi geceler, 10 dakikaya başlıyorum, pek bir şey kalmadı zaten, soru-cevap
yaparız gece sonunda artık ;)
http://fizy.com/tr#s/1ah2hw
..ebruyla mekana vardık, bu hemen yanına oturmak istedi ama karşıma oturttum, "konuşmamız
gereken şeyler var, daha doğrusu benim anlatmam gereken şeyler.."
ben öyle deyince hem meraklandı, hem de biraz endişelendi, benim ne mal olduğumu az çok
bildiği için "gene ne sıçacak acaba?" diye aklından geçirmiş olması muhtemel. -
553.
+2konuşmaya başladım,
"ebrucum.. biliyorsun, birbirimize hemen hemen her şeyimizden bahsettik, aramızda giz-sır-esrar
istemiyoruz. demi?"
"evet, yani" der gibi baktı,
"şey..bu yüzden benim sana söylemem gereken bir şey var, çünkü dediği gibi, senden bir şeyler
saklamak istemiyorum.."
"tamam, anlat öğrenelim" dedi soğuk bir ses tonuyla.. salak değil sonuçta, bir şeylerin ters gittiğini
anlayabilmişti.
"ebru, biliyorsun şu bizim basket işleri filan vardı hani, bir ara paso bölümler arası oynayıp
duruyorduk"
"evet, fen edebiyat maçını ben de izlemiştim"
"aa..:) bunu söylememiştin ya bana canım * "
"çok da önemli değil, öyle yeri gelince söyleyeyim dedim.."
hala soğuktu.
"işte..ben o ara iki kızla tanıştım, muhabbetimiz oldu biraz..ama bu çok önceden yani işte
biliyon.. neyse, sonra geçen, senle daha henüz aramızda bir şey yokken.."
sözümü böldü,
"benim için her zaman bir şeyler vardı tsigalko" deyip manidar bir biçimde gülümsedi..
"şey.. peki..yani henüz,ee..henüz biz beraber değilken diyelim o zaman. işte, biz bu kızlarla
buluşma ayarlamıştık, yani, onlar çağırdılar aslında, gelir misin diye *..ben de tamam
demiştim.. biraz moralim bozuktu o aralar, iyi olur diye düşündüm"
"ne zaman oluyor bunlar?"
"dur işte anlatıyorum.. neyse biz bunlarla çarşamba mı, perşembe mi ne sözleştik.. sonra da işte,
bizim olay oldu.. anladın.. * "
"evet * " gene tuhaf bir gülümseme.. -
554.
+3"ama biz de artık, sözleşmiş bulunduğumuz için, yani, gittim bende..öyle oturduk, bir şeyler içtik..o
kadar ama..sana o zaman söylemedim çünkü daha çok yeniydik, yanlış anlamanı
istemedim..öyle..artık gitmesem olmazdı..zaten başka da bir şey olmadı yani..az oturduk, canlı
müzik filan..o yani.."
biraz dilim karıştı gördüğünüz gibi, saçmaladım ufaktan, çünkü o ara bana bakışlarını görseydiniz
emin olun siz bile tırsardınız..
gözlerinde derin bir hayal kırıklığı ve öfkeyle..ama sakin tavrını da bozmadan bir süre beni
izledi..beti benzi atmıştı..nihayet,
"pazar gecesiydi o demi?" dedi.."şu tüm gün boyunca telefonunu duymadığın, sözde
arkadaşlarınla maça gittiğin gün hani.."
kızların bu tarz şeyleri hatırlamakta üzerine yoktur..inanın en aptalı bile, kendince önemli saydığı
ya da bir gariplik olduğunu hissettikleri günleri ve tarihleri, ajanda netliğinde ve ayrıntısında
akıllarında tutabilirler..
fazladan kafa yordukları küçük şeylerden biri daha..
ama o küçük şeyler, beni bozmaya yetmişti..e, artık bir yola girmiştik..kıvırmanın anlamı yoktu,
dediğini kabullenecek, ama bir şekilde savunmamı da destekleyecektim,
"evet..doğru" dedim.."yalan söylemek zorunda kaldım sana..çünkü diyorum ya, çok yeniydik..seni
üzmek istemedim..şimdi ise, artık durumu anlayabileceğin için söylüyorum..yani aramızda bir sır
olsun istemiyorum, zaten önemli de bir olay değil ama işte..sadece sana yalan söylemiş olmak
filan rahatsız etti beni..bil istedim.."
uzun süredir görmeyi unuttuğum ifadesiz yüzü geri gelmişti..ama artık tecrübelerime dayanarak
söyleyebilirim ki bu ifadesizlik, genelde mutsuz olduğu ve söyleyeceği çok şey olduğu halde
kendini tuttuğu zamanlarda ortaya çıkan bir maskeydi..
bu kez meraklı bakışlar atma sırası bendeydi..gözlerim üzerinde, söyleyeceği şeyleri ve vereceği
tepkiyi bekledim..
http://fizy.com/tr#s/1agml5 -
555.
+2nihayet konuştu,
"anlıyorum tsigalko.. öyle düşünüp anlattığın için teşekkürler..ama sadece şunu anlayamıyorum,
sen, o gün, ne olursa olsun, sevgilisi olan bir erkek olarak, en azından beni habersiz
bırakmayabilirdin.. tamam gene yalan söylemek zorunda kalabilirdin, buluşmaya gitmiş olabilirdin,
ama en azından, benimle de irtibat halinde olurdun. şimdi görüyorum ki, bunu bile yapmayarak, o
gün için beni neredeyse tamamen yok saymış, hayatının dışına çıkarmışsın. bunu bu kadar
kolayca yapabilmiş olman,..yani ya bir daha yaparsan aynısını? ya da bu sefer bir gecelik değilde
daha uzun bir süreliğine olursa bu? ki bu potansiyelin var biliyorum..dur.. daha bitirmedim.. hayır
yani, ben bir şekilde geçmişte olanları unutabiliriz diye düşünmüştüm..ne olursa olsun, sonuçta
ben unutmaya ve seni her türlü kabullenmeye hazırdım..ama sen, daha ilk fırsatta gene beni
hayatının dışına fırlattın.. nasıl olsa garantiyim değil mi senin için?ne yaparsan yap geri
dönerim, geri döndüğünde bıraktığın yerde olurum.."
itiraz etmeye çalıştım ama konuşturmadı,
"benim bi senin dizine kapanmadığım kaldı, bütün adımları ben attım, her şeye rağmen
duygularımın peşinden gittim.. kızlar gururlu, havalı filan diyorsunuz ya siz aranızda, al işte, bak
hiç bir şeyi umursamadım.. senin yüzünden kendime olan saygımı bile kaybettim bir ara..ne için?
sırf bir gün, bir şekilde bir araya geliriz inancıyla.. bana bunu mu reva görüyorsun tsigalko? çok
sağol.. çok sağol.." -
556.
+2nemlenmiş gözleri, yükselmiş sesi ve titreyen mimikleriyle karşımda durmuş, ben bakacak yer
ararken o yüzüme diktiği gözleriyle adeta içimi delip geçiyordu..
ne yapabilirdim?
dedikleri doğruydu..ama eğer hepten alttan alıp geri adım atarsam, bu sefer de tüm ipleri ona
kaptıracak, hatta belki de kendini naza çekmesini sağlayarak ilişkiye zarar vermesine neden
olacaktım..
tipik yavşaklık ve bin kuruluğunun temel stratejilerinden olan, hiç bir zaman geri adım atmama,
boş bulduğu yerden vurma ve "en iyi savunma hücumdur" felsefesine binaen, geri çekilmek
yerine üzerine gitmeye karar verdim.
unutmayın beyler.. gerçek bir bin, en haksız olduğu durumlarda bile, gerekirse konuşmayı öyle bir
yönlendirir, öyle noktalardan dallandırır ki, sonunda karşınsındakini özür dilemek zorunda
bırakır.. daha önce mine ye karşı başarılı olan bu taktiği burada da sınamanın zamanı gelmişti,
"doğru söylüyorsun ebru..ama ben de senin bunu başıma kakmayacağını sanmıştım.."
nemli gözlerini elinin tersiyle sildi,"nasıl yani?"
"yani, demek istediğim, tamam benim için fedakarlık yaptın, bunun zaten ben de farkındayım ve
ister inan ister inanma, bunun üzerimde yarattığı bir baskı da var.. şimdi bir de sen bu şekilde
devamlı oradan vurunca..ne bileyim..ne yapayım ebru? ben de ağlayayım? ya da dizlerine
kapanan ben mi olayım? hani sen zaten üzerine düşeni yaptın, artık ne olursa olsun top bende..o
şekilde mi davranayım istiyorsun? hı? tamam.. terket beni, ağır kelimeler kullan..ben peşinden
koşarım, kapında yatarım? ayaklarına kapanırım..ne dersin? yaparım yani, sorun değil.. sonuçta
sen zaten kendini aştın değil mi?... "
bunları ironik ve ukala bir biçimde söyleyip onu iyice duygusala bağlatmıştım.. sessiz şekilde
ağlamaya başladı.. devam ettim,
"bak eğer aramızdakini bunun üzerine, yani senin yaptığın fedakarlıklara ve benim sözde
umursamazlığımın üzerine kuracaksak, bu ikimizi de hırpalar canım..ben, sırf senin sevgine layık -
557.
+2olabilmek için seninle en kötü anılarımı bile paylaştım.. hala da paylaşırım..bu da kötü ve hatalı bir
davranışımdı ve bilmeni istedim.. oysa sen hemen konuyu senin benim için yaptığın mücadeleye
getirip başıma kakıyorsun.. hani bir iyilik yapmışsın da, sonra onu o kadar çok konuşmuşsun ki,
yaptığın kişiyi pişman etmişsin gibi.. sonumuz bu olsun istemiyorum ebru?"
susup toparlanmasını bekledim.. yanına geçtim, ufak dokunuşlarla ona neden orada, onunla
olduğumu hissettirmeye çalıştım..
"canım..bak seni öyle garanti gibi filan görmüyorum ben.. yanlış yaptığımı kabul ediyorum..ama
bunu senden gizlemeyecek kadar da sana değer veriyorum.. özür dilerim.. birbirimizi daha fazla
üzmeyelim? tamam??"
ellerim kestane rengi dalgaların içinde batıp çıkıyor, gözleri hassas yanaklarını, boynunu sevgiyle
tarıyordu.. yüzünü bana çevirdi..
"tamam..sen de kusura bakma..o şekilde konuşmamam lazım.. haklısın"
evet.. istediğimi almıştım..
"ama, bir süre düşünmem lazım tsigalko.."
nasıl yani? saçlarını okşayan ellerim duraksadı..
"ne demek istiyorsun?" -
558.
+2 -1"düşünmem lazım..bak.. sakın yanlış anlama..ara verelim filan da demiyorum..ama, belki de
birbirimizin kıymetini anlamamız için biraz zaman tanıyalım birbirimize? tamam mı?..çünkü ben
kendimi yakmak istemiyorum.. eğer sana böyle, yarım yamalak sahip olabileceksem, bu, hiç
olmamaktan daha çok acı verir.. anladın mı?..tsigalko.. tsigalko? yüzüme bakar mısın lütfen.. böyle
yapma işte.."
elimi omzundan çekmiş, başımı önüme döndürmüş, bozuk bir halde oturuyordum.. yanından
kalktım sonra.. karşısına geçtim, ama hala yere bakmaya devam ediyorum..
postayı yemek üzereyim beyler..siz ne derseniz deyin, ama bence posta, postadır.."zaman
istemek", "ara vermek", "düşünmek istemek"..bunların hepsi aynı takun lacivertleri.. hatırlarsanız
ben de mine ye böyle söylemiştim... "ara verelim" demiştim...
ilişkilere ara verilmez beyler,
bir ilişkiye ara vermek demek, kibarca "bitirelim" demekten başka bir şey değildir... neyin arası
bu..otobüs yolculuğu mu yapıyoz aq?
ebru "bana bakar mısın?" gibisinden ısrar etmeye devam etti..en sonunda gözlerime kaldırdım,
"kalkalım mı?"
dişlerini sıktı, gözlerini dikti, öylece kala kaldı..
"hadi kalkalım.." dedim tekrar, bu kez cevap beklemeksizin.. ayağa kalktım, ceketimi sırtıma
attım..bu oturuyor hala..
"hadi?" dedim soran ve ısrarlı gözler ve duygusuz bir ses tonuyla..
gittik kasaya hesabı verdim, bu da o ara anca kalkmış.. arkama doğru baktım.. gelmeye niyeti var
mıydı, yok muydu? -
559.
+3şimdi ben de ısrar etmeyip bırakıp gitsem amma olur ha..diye düşündüm bir an..sonra böyle bir
şeyi yapacak kadar şerefsiz olmadığıma kanaat getirip, tekrar masaya doğru gidip kolunu hafifçe
yakaladım..
"hadi ebru.."
bunu bindireceğim durağa kadar, yan yana ama hiç konuşmadan ve birbirimizi tanımıyormuş gibi
yürüdük..
otobüsü geldi, bindirdim,
hiç sarılma, öpüşme filan olmaksızın bindi bu..zaten ben de niyetli değildim..adettendir diye el
ettim belli belirsiz..bakmakla yetindi..
yurda dönerken, o lanetli, lanet olası yolda (ki bence hala benim negatif enerji partiküllerim
oralarda uçuşuyordur * ) bir kez daha düşünme fırsatı buldum kendimle..
yok be abi..öyle aşk, ilişki, sevgililik, cicim ayları, sorumluluklar filan, bana göre değildi...
yapamazdım ben..ben sadece eğlenmeliydim..orada burada takılmalı, hormonlarım ve biyolojik
gerçeğim gereği bir takım şeyler yaşamalı ama dertten ve tasadan, sevgililik halinin getirdiği
yükümlülüklerden de kaçmalıydım..
iki kişilik yaşamak bana göre değildi..evet belki bir yer vardı kalbimde bir zamanlar, ikinci bir kişi
için... sahibini bekleyen... ama o koltuğu söküp atmıştım bilmeden..artık oturan, anca kucağıma
otururdu..ve ben sıkılıp yorulduğumda, ağır geldiğinde de kaldırıp atardım..işte bu kadar..
http://fizy.com/tr#s/1klro1
finaller demiştik, -
560.
+2sınav zamanı gelip çatmış, benim artık gönül meselelerini aratmayan ağırlıktaki diğer
problemlerim de baş göstermişti.. vizeleri ortalama olan bu yarı yılın, finalleri tak gibi geçmeye
adaydı ve ben bu durumu kendime pek yakıştıramadım açıkcası... ilk okul ve lise boyunca
derslerim her zaman iyi olmuştur.. öyle okul dereceliğine aday, inek, prof bir adam değildim ama
her türlü işimi görürdüm yani..
ama üniversitede işler böyle yürümüyor.. sadece zekayla* ve son andan çalışmayla aşılacak
engeller değildi artık karşımdakiler... o günler geride kalmıştı..
beyler, üniversiteye gidecek olanlara, hele ki ağır bölümler yazmayı düşünenlere bir tavsiyem
olacak.. kulağa biraz gibimsonik geldiğini biliyorum ama, ne olur, gözünüzü seveyim günü gününe
çalışın şu amk derslerine..en olmadı, her hafta sonu yarım gününüzü ayırın.. bakın sonra
zütünüzde kıl dönmesi, göz altınızda torbalar, midenizde yanmalar çıkar sınav öncesi
gecelerinde.. sıçtım mavisi hayatınızın rengi olur.. demedi demeyin...
etüt salonunda, başka zaman olsa geçmek bilmeyecek olan ders çalışma saatleri, sular gibi akar,
neskafe dolu bardaklar bir dolar bir boşalırken, biz, artık yumurtası kapıyı tekmelemekte olan, bir
zamanların haylaz erkek yurdu sakinleri, zütümüzden ter akıta akıta sabahlara kadar, iddia
salonlarındaki berduşlar gibi önümüzdeki çorba olmuş fotokopilere kafa yoruyor, beyinlerimiz,
maden işçilerinin ciğerleri gibi pert oluncaya kadar çalışıyorduk..
ne yalan söyleyeyim, o ara ayşenmiş, ebruymuş, mineymiş, nilaymış... sınıfmış, alayı nanay
yani.. gözüm hiç bir şeyi görmüyor..ama harbiden de görmüyorum yani, bazen aynaya baktığımda
böyle yüzü billurlanmış tecavüz mağdurları gibi görüyorum kendimi.. -
561.
+3ilk hafta çok sert geçti.. sekiz sınavın 5 ini ilk hafta oldum, ikinci hafta 3 sınav var, perşembe günü
de allah izin verirse gibtir olup gidicem.. biletim miletim herşeyim hazır.. sadece kaçıp kurtulmak
istiyorum... bir ara bütlere gelicem ama, olsun, nihayetinde önümde 3 aylık bir tatil ve ailemin
sıcak yuvası var..az kaldı oğlum tsi, dayan..
tabi bu arada sınav dönemleri mine yi de sık sık görüyorum..bir zamanlar sarmaş dolaş olduğum,
birbirimizin vücutlarını ezber ettiğimiz kızla, şimdi böyle iki yabancı gibi, hatta iki yabancıdan da
öte, sanki hiç varolmamışız gibi olmamız acıydı gerçekten.. birbimizin yanından geçerken, sanki
diğerinin durduğu yerde de aslında boşluk, ya da ne bileyim masa-çöp kovası filan varmış gibi
yapıyorduk..
hoş değil tabi..
ilk haftanın ardından, cumartesi akşamı odamda yatağa oturmuş, organik kimyadaki zincir
dizilişlerini, legolardan filan ilham alarak aklıma yerleştirmeye çalışırken, uzun zamandır sadece
annemin çağrılarını bana iletmekten başka bir görevi olmayan telefonum bir mesajla
titredi.."herhalde telsimdir aq" diye düşündüm -
562.
+1mesajı açtığımda ise ebrudan olduğunu gördüm,görülen o ki, hikayemiz kolay kolay biteceğe
benzemiyordu..
http://fizy.com/tr#s/1ai7bv
"bir ara konuşmamız mümkün mü?"
o geceden beri (neredeyse 10 gün oluyordu) tek bir mesaj bile atmamıştık birbirimize..ama kağıt
üzerinde hala sevgiliyiz..hani, kontratı olan ama antrenmana çıkmayan futbolcu gibi bizim
ilişkimiz..dedim heralde tamamen bitirecek..amaann ne yaparsa yapsın ya..
"iyi düşünebildin mi?" yazdım ters ters.
epey süre sonra cevap geldi,
"düşündüm, vaktin olursa seninle de paylaşmak istiyorum"
"sınav arası ne kadar uygun olur sence?"
"fazla vakit alacağını sanmıyorum..hem ben ta xxx den geleceğim.."
"tamam madem..ne zaman?"
"yarın uygun mu? öğlen 2 gibi?"
"tamam, görüşürüz."
"iyi geceler"
telefonu kenarıya fırlattım hafifçe..yeniden elimdeki disneyland broşürü görünümlü ders notlarıma
döndüm..bitir de, kurtulalım ebrucum..haklısın, böyle ilişki olmaz..sen başlattın, hadi madem gene
sen bitir, böylece gururunu filan da kurtarmış olursun işte ne güzel.."tsigalkoya postayı kodumm"
dersin muhabbet geldiğince. bitir..
...
...
pazar günü, istemeye istemeye, az çok konuşulacak klişeleri bilerekten beklediği yerden ebruyu
alıp epey zamandır gitmediğim "bizim mekana" zütürdüm..niye böyle bir salaklık yaptım -
563.
+2bilmiyorum ama, ayaklarım zütürdü resmen.. belki de acı (!) gerçekleri duyarken tanıdık bir
mekandan güç almayı umdum.. bizim elemanla selamlaştık, "nerelerdesin ya * " filan gibisinden laf
attı, egü ügü yapıp geçiştirdim..
duyacaklarımın aslında çok farklı şeyler olacağını bilmeksizin, kabullenmiş bir halde beklemeye
başladım,
"ne içersin? çikolatası iyidir buranın.."
"tamam çikolata içeyim o zaman.. hava sıcak gerçi ama.."
"farketmez ben sadece önerdim.."
"tamam çikolata olsun * "
şimdi buluşmadan durum şu, ebru, daha rahat, hatta gülümsüyor filan..ben de "dışarda
oynamasına izin verilmemiş küçük çocuk" tafralarındayım.. yani böyle hem umursamıyor gibiyim
hem sinir oluyorum..
içecekler geldi,
biraz sessiz oturduk, ama ebruda hep bir "gülümsemek üzere" hali var..bu durum beni daha da
sinir ediyor.. öldürmeden önce avıyla oynayan leoparlar gibi mi yapmaya çalışıyor acaba? ama
bilmediği, benim zaten çoktan ölmüş olduğum... o yüzden beni sinirlendiren tek şey çalınan
vaktim..
ben artık tam, derin bir nefes çekmiş, "ee hadi ne söyleyeceksen söyle" diye hörsleyecekken
konuştu,
"tsigalko..ben, düşündüm.. dediğim gibi.. ikimiz hakkında.."
"hımm" dedim..
hala pozitif ve gülümsemeye hazır bir şekilde devam etti,
"düşündüm ve..yani, belki de seni bu şekilde kabullenmek gerekiyordur? * " -
564.
+2valla istersen kabullemeyedebilirsin? diye saldırmak istedim, ama bir şeyler beni frenledi..
elim çenemde, dalgın gözlerle onu süzmeye başladım.. evet..anlıyordum.. önce kendince bana bir
ültimatom vermek istemiş, (güya ilişkimizi sınamak ve sağlamlaştırmak, kendi gururunu biraz
onarmak adına) ama baktı ki ben yemiyorum, bu sefer de "sana bir şans daha vermeye karar
verdim" moduna geçmişti..
yüzündeki bu gülücüklerin sebebi de , "baş işte aşkımızı kurtarım yani, kıymetini bil"
gülümsemeleriydi..
ben öyle dalgın dalgın düşünürken bu sordu yine gülümseyerek,
"ne oldu?"
"bilmem.. hiç?" dercesine omuz silktim.."devam edebilirsin"
"yani bu..başka devam edecek bir şey yok * bence.. aramızdaki her neyse.. yürüdüğü kadar
gidebilir.." son kelimelere doğru gülümsemesi biraz titremişti.. benim soğukluğum neşesini
kaçırıyordu yavaş yavaş.. aklına başka düşünceleri sokuyordu.. -
565.
+2Hell panpa da bitir şunu giberim belani
-
-
1.
0eyv pampa bitircem merak etme
-
1.
-
566.
+1Reserved
-
567.
+2onu karşımda öyle çırpınırken görünce, yine karşı koyulamaz bir acıma duygusu dolmaya başladı
içime.. ağzına sıçayım... ne olurdu sanki bu kadar duygusal bir insan olmasaydım?
işin kötülük tarafını yavaş yavaş becermeye başlamıştım... yani, normalde bahçemde
yetişmeyen, yetişmemesi gereken karanlık tohumları büyütmeyi başarıyordum..
ama bahçemdeki yeşillikleri.. limon, portakal ağaçlarımı.. güllerimi, orkidelerimi, papatyalarımı
sökemiyordum...
kötü olmayı başarıyordum..
ama iyi olamamayı başaramıyordum...
işte bu yüzden, önü arkası farklı desenli madeni paralar gibi, çift karakterli, bıçağın sırtında bir
adam olup çıkmıştım... adamlıktan çıkmıştım aslında...
bu kaotik düşünceler yüzüme vurmuş olmalı ki (vurmasa şaşarım zaten amk) ebru, durumu yanlış
anlayıp, masanın üzerinden uzattığı eliyle elimi yakaladı,
"artık üzülmemize gerek yok..ben, çok üzgünüm, öyle tepki verdiğim için.. oysa sen bana
güvenipte paylaşmıştın bazı şeyleri * ..ben sadece kendimin fedakarlık yaptığını sanmışım.. oysa
seninki de en az benimki kadar büyük tsigalko * ..canım.."
ağlar mısın güler misin... o da, benim ona olan acıma duygumun üzerimde yarattığı hüzünlü
tabloya acımıştı... ulan ne biçim bir ilişki bu ya..
bozuntuya vermedim, zira o durumu o şekilde anlamasını istesem ayarlayamazdım yani.. resmen
daha ateş etmeden 12 den vurmuştum hedefi.. elbette benim yerime ateş etmişti biri.. başından
beri beni kurşunlayan kaderim, artık, daha eğlenceli görünüyor olmalı ki "hedef tahtaları" ile
oynuyordu..
bu hedef tahtalarının etrafımdaki kadınlar olduğunu söylememe gerek var mı bilmiyorum...
.
kafeden ebruyla el ele, ama artık "mantık evliliği" modundaki bir çift görünümünde çıktık.. ikimiz
de, birbirimizin sivri köşelerini kabullenmiş, bazı noktalar üzerinde anlaşmaya varmıştık,
sıkmak yoktu,
hesap sormak yoktu,
dayatmak, diretmek yoktu,
sorumluluklar yoktu,
acılar, kederler, bir yere kadardı,
sadece mutluluk paylaşacak, -
568.
+2öpüşüp koklaşacak,
ve bir nevi mutualist bir birliktelik yaşayacaktık...
o, başından beri sevdiği erkeği kazanmıştı,
ben ise, asla bulamayacağını sandığı gerçek sevilme duygusunu kazanmıştım. dahası, içimde
oluşmasına engel olamayacağım, eski beni ben yapan, ama yeni beni zehirleyen "sevme"
duygumu da ona aktaracak, böylece ikimizde sadece duygusal anlamda birbirimizi kullanarak,
safi faydaya dayalı, gubidik bir ilişki yaşayacaktık..
elbette konuşurken böyle yapıcaz diye konuşmadık aq..ama ikimizde neyin altına imza attığımızın
farkındaydık..
sahte hayatlarımızın, sahte ama faydalı ilişkisi..
hikayemizin ilk bölümünün son partını az sonra gireceğim arkadaşlar, bir yılı devirdik lan *
http://fizy.com/tr#s/1nbllc
son sınavımı da vermiş, başta tolga olmak üzere yurttaki dostlarımla ve görevlilerle vedalaşmış,
valizler elimde garajın yoluna düşmüştüm..
ebru da mesaj atıp iyi yolcular diledi,
garaj gittiğimdeyse beklemediğim (aslında içten içe istediğim) bir sürprizle karşılaştım, beni
geçirmeye gelmişti * -
569.
+3bu davranışı içime bir kez daha güzel duyguları şiddetle pompalamış, ona sımsıkı sarılmama
sebep olmuştu..
son yarım saati birlikte gülüşerek geçirdik, tavırlarımı sevgiliden çok, iki samimi arkadaş ya da
araları iki iyi kardeş gibiydi.. birbirimize omuz atıyor, sarsıyor, hafifçe saçına asılıyor, güle şakalaşa
konuşa, birbirimizle uğraşa uğraşa zaman geçiriyorduk..
otobüs gelince valizlerimi yükledik, toparlanma hengamesi boyunca oluşan son 10 dakikamızı bu
kez biraz daha duygusal, ellerimiz birbirimizin beline kenetlenmiş, klagib "özleyeceğim" "sık sık
ararız zaten" vb. konuşmalarla geçirdik.. artık pek kardeş gibi göründüğümüzü söyleyemem *
otobüs kalkmaya yakın, dudaklarıma yapışıp, beni bir kere daha sarhoş edercesine öptü.. ellerimiz
birbirimizden zorla ayrılırken, ben yerime oturduğum andan itibaren, o da açısını kaybedene dek
bakışmayı sürdürdük.. ben burnumu cama yaslayıp komiklik yaptım, güldürdüm onu... o deli işareti
yapıp öpücükler yolladı..
.
.
.
cam kenarı koltuğumu hafifçe yatırmış, yanımdan akmakta olan otoyolu ve ağaçları izlerken, "ne
çok şey yaşamışım" diye düşündüm... bir zamanlar acı içinde izlediğim kasedi tekrar başa
sardım,
kamera, motor!
akan şeritlere uyum sağlar şekilde, bütün yaşadıklarım ve 1 yıldan kısa bir sürede beni bambaşka
birine dönüştüren, acı tatlı tecrübelerim de akmaya başladı.. kulağımda kulaklık,en arka fonda
otobüsün tatlı mırıltısı eşliğinde 5 saatlik yolculuğumun ardından bursa otogarına varmış,
valizlerimi indirmeye çalışıyordum.
sonra aniden hızlıca gelen bir şey bana çarptı ve belime dolanan elleri hissettim, yarı şaşkın
önüme döndüğümde beni sendeleten küçük canavarın kız kardeşim olduğunu gördüm, hemen
yanaklarını sıktım, ben de ona kocaman sarıldım, onu özlemle öpüp koklarken, karşıdan da
yavaş yavaş gelmekte olan anne babamla göz göze geldim, ikisi de gülümser suratla bana el
sallaya sallaya 36 nolu perona yaklaşıyorlardı, -
570.
+2kardeşimle elimizde çantalar valizlerle beraber onlara doğru ilerlemeye başladık,
"naaptın bakalım fıstık? taktir mi teşekkür mü? * "
"dahaa almadııık! haftaya bizim abi!" diye kızdı,
"hee doğrudur, biz üniversiteki olduk ya artık hehehe unutmuşum :p"
kol kola torbaları döke saça bizimkilere ulaştık, annemlere sarıldım, babamın elini öptüm,
duygusal anlar tabi *
biricik oğulları gelmişti, uzun süreli bir ayrılığın ardından, artık bir aksilik olmazsa 3 ay boyunca da
yeniden onlarla beraberdi..
çantalarımız bölüşülmüş, arabamıza doğru güle konuşa ilerlerken, oğullarının artık bıraktıklarında
çok daha farklı bir insan olduğu fark etmediler bile...
takip eden panpalar,
hikayemin ilk yılı burada sona eriyor, bir kaç gün ara verelim.
yorumlarınızı ve esprili paylaşımlarınız esirgemediğiniz için teşekkür ederim, ne yalan
söyleyeyim, ben bu kadar ilgi beklemiyordum. sayenizde başlık altında, kamp ateşi etrafındaki
küçük bir grubun samimiyetini yakaladık, biz bize, eğlendik, hüzünlendik.
bir kaç gün boyunca özelden ya da başlık altından sorularınız olursa, hikayeyi bozmayacak
şekilde hepsini yanıtlayacağım, tavsiye almak ya da tavsiye vermek * isteyenler, aklında soru
kalanlarla şimdi sohbet edebiliriz.
-
amkun çimadami burada tavsiye istiyor
-
resim koyma olayini duzeltin 31sporkulubu bitti
-
neden kızlar bana bakmıyor ulan neden
-
kahpece şehit edilişinin
-
lan ben de 31sporkulubü nerde diyodum
-
2010 doğumlu adam 2009da sözlük çokzeldi diyor
-
feyza kakanı yabdıktan sonra güzel taharedlen
-
konstant bey yıllardır peşimdesiniz
-
çoğu sanatçı neden köpeklerin
-
erkekler zor beğeniyor muhabbeti yalan
-
konstant dayı sevgisi bir ağaç gibidir içimde
-
başlığıma kalktı yazarken neden
-
yüzüme otursa enfeksiyon kaparım
-
95d cuk diye oturur
-
31spor yolun sonuna geldin
-
firildak fiko abiniz 1 haftadır bodrumdaydı
-
kadınlar neden böyle amkk
-
tip okuyan ve memati online
-
umud bunu sen istedin
-
neige bacıyı sevabına dübelleyecek yiğid aranıyor
-
gwyn yüzüme otur
-
kakamı yapıyorum varsa sorunuz cevaplarım
-
herkes sözlüğe ömür biçsin
-
abi ben anlamıyorum instada
-
biz eski tasarımda nasıl mutluyduk
-
tertemiz avrupalıyı tr ortdıbına koy
-
herif zaten 2009da doğmuş p
-
yüze oturarak askerlik yapmak
-
bi eleman var tanıyorumm
-
ramo ve kirkin aynı anda online olması
- / 4