1. 3476.
    +4
    takip eden panpalara iyi geceler, dün gece uyuya kalmışım..
    hayatım gibiliyor desem yeridir, eğer yeterince dayanıklı değilseniz özel sektörden uzak durun.. hadi ondan uzak duramadınız, bari sözlükten uzak durun. ikisi birden motoru yakıyor.

    bu gece bir kaç part atacağım, sabaha okumalık olur *
    ···
  2. 3477.
    +7
    rahat batması..
    şeytan dürtmesi..
    zütün kaşınması..

    siz ne dersiniz bilmiyorum, hepsi benim durumum için son derece uygun tanımlar..ama benim bu durum için kullandığım tanımlama farklı:

    "öteki benin direksiyona geçmesi"

    iyi artık iyi biri olmadığımı biliyorum. aslında, belki de hiçbir zaman iyi biri olmamıştım, zaten içimde yatan bir canavar vardı ve tüm yaşananlar onun uyanışının bahanesi olmuştu.

    asıl acayip olansa bu derece şanslı olmamdı, ceyda-ayşegül-ebru, belki de gün içinde birbirlerini defalarca görüyorlardı, hatta belki aynı minibüse biniyorlardı, yan yana masalara bile oturmuş olabilirler..

    peki ben, biri ile ciddi anlamda sevgili, diğer ikisiyle de baya baya flörtte ama yapmacık şekilde mesafeli bu ilişkiler silsilesini hangi cesaretle ve nasıl böyle sorunsuzca yürütebiliyordum?

    bu kadar hassas dengelerin ve bende olduğuna daha önce şahit olduğunuz "eşşek şansı tesadüfleri"nin mevcut olduğu bu ortamda, nasıl bir gözü kararmışlık ve yüreklilikti sergilediğim? harbi manyak mışım beyler.. öyle böyle değil hemde..
    ···
  3. 3478.
    +18
    bu hafta, cuma günü geceden eskişehir e gidiyoruz,

    alper, ilayda, ceyda, ben ve arabayı kullanacak olan henüz tanışmaya vakıf olamadığım, yalnızca adını bildiğim çocuk..

    iki üç gece önceden, telefonumu ve odamın ışığını kapatıp yorganın altına büzülerek, yakınımdakilere uydurmama gereken muhtemel yalanları, gittiğimde nasıl bir ortamla karşılaşacağımı, yolculuğu ve daha pek çok rahatsız edici detayı düşünmeye başladım..

    tolgaya gerçeği söyleyecektim, tek şartım ise o gerçeği nilayla paylaşmamasıydı.. kızların ağzı durmaz malum..

    ebruya da tam olarak olmasa da gerçeği söyleyecektim yine, şehir dışındaki bir arkadaşıma, yine bir başka arkadaşımın kullanacağı hususi araçla gideceğimi güzel bir senaryo ve inandırıcı bir dille destekleyerek sunacaktım önüne,

    çok da zor olmaz diye düşünüyordum, zira sırlarla dolu diğer tayfam ile, beraberce şehirler arası yolculuk yapacak kadar yakın olduğumuzu düşünmüyordu.. gerçi, benim de bu konuda şüphelerim var ya, neyse..

    evet bu arada ebru artık alper ve diğerlerini biliyor, herhangi bir arkadaş grubumu tanıtır gibi anlattım.. tabi hemen tanışmak istedi, geçiştirmekle yetindim çünkü bu aşamada henüz böyle bir şey çok tehlikeli olur. öncelikle ceyda ile aramızdaki saçma sapan şeyi bitirmem gerek.

    ve bu gezi, bunun için biçilmiş kaftan!

    nasıl becereceğime gelince,

    şimdi düşünün beyler,

    iki seçenek var evde kalacağımız geceler boyunca,

    ya ceyda ile aramızda bir yakınlaşma olmaz, ve böylece ben de buna dayanarak onu ve kendimi "biz bir şey yaşamadık yeaa" tarzı bir düşünceye inandırabilirim.. yine de ebruyla tanıştığında epey kalbinin kırılacağını düşünüyorum, alper dediği gibi ise hele durum, çok daha sıkıntılı olabilir.

    bu seçecek, ebruya karşı olan vicdanım açısından olumlu, ancak ceydaya karşı olan açısından olumsuz bir durum yaratıyor.

    ya da, o gece ya da gecelerde, ceyda ile biraz fazla samimi olacak, alkolün ve gecenin etkisiyle kendimizi kaybedecek ve ben gene muhtemelen sürtünme yolu ile elektrik üretimi gerçekleştireceğim.. sonrasında ise, bu güne kadar bir evin içinde kalıp da yakınlaştığım tüm kızlar gibi, o da benden kaçacak.

    yani bir düşünün, ceyda ile sürtüştük, kız sonra yüzüme bakmadı, elif ile beraber uyuduk, sonra muhabbet kesildi.. ayşenle tepiştik, ne arayan var ne soran malum..

    ee, demek ki bu işlerin raconu bu beyler, ya da ben uyurken filan çok acayip osuruyorumdur, kızlar dayanamayıp kaçıyor da olabilir..

    neyse..

    bu seçenek ise, ebruya karşı olan vicdanımın ağzına sıçarken, ceydadan kurtulmanın daha kolay yoluymuş gibi görünüyor..

    kızlarla yatın, yiyişin, sevişin

    ve ertesi gün yüzünüze bile bakamasınlar

    acaba performansımda mı bir problem var lan? *
    Tümünü Göster
    ···
  4. 3479.
    +3
    yazasın yok gibi panpa sanki
    ···
  5. 3480.
    +13
    http://fizy.com/#s/1tjuo1

    durumu aileme bildirmeyeceğim, neredesin tsigalko? dediklerinde "iyi yeaaa yurtta oturuyom" ya da "ya öyle çıktık arkadaşlar işte, kordondayız" demek o kadar da zor olmasa gerek..

    tolga ile konuştuk, ben her zaman ki gibi "abi bak yanlış yapıyorsun bla bla bla bla" tarzı boş öğütler ve telkinler bekledim ama durumu beklediğimden sakin ve umursamaz karşıladı..bir iki "iyi düşündün mü kanka?" "ebruya ne diyecen?" filan dedi ama, fazla kasmadı bu sefer. sanırım artık manitası olan bir adam da olmanın etkisiyle, başkasının handikaplarıyla pek ilgilenmeye gerek duymuyor..hani şu "sevgilisi olan erkek rahatlığı ve coolluğu" var ya, aha işte ondan olmuş olabilir tolgaya da..(bana niye olmuyor peki??) bir başka ihtimal ise, nilayla bir araya gelmelerinde baş aktör olduğumdan ötürü kendini bana karşı borçlu ve gece hissediyor da olması. ters bir şey demek istemiyor olabilir..

    her neyse işte..sonuç olarak tolga beklediğimin çeyreği kadar bile sorun çıkarmadığı gibi, ufak seyahatimin detaylarını nilayla paylaşmama konusunda da okey verdi.

    şimdi geriye ebru kalıyordu, onu da basit ama etkili hikayemle saf dışı bırakacak ve sonrasında nihayet, yolculuk ve kalış hakkında planlar kurmaya başlayacaktım.

    beni yine oldukça şaşırtan bir biçimde, ebru da hiç sorun etmedi ve eşelemedi konuyu..erkekler arada sırada böyle uzak arkadaşlarına gidermiş zaten..iyi yapıyormuşum..biraz hava değişimi yapmak iyi gelirmiş..

    vay aq lan? üniversiteye başladığımdan beri beni anal yolla becermekten geri durmayan talihim, artık tersine mi dönmüştü ne?

    beklediğimden çok kolay bir biçimde bu pürüzleri halledince, lanet olası egom ortaya çıkarak "ee olm kocaman adamsın lan sen? kim sana karışabilir ki? ya ne diyeceklerdi zaten? ne sandın?" gibisinden gazlayıp, bunu benim maharetim olduğuna inandırdı..

    aslında haksız da sayılmazdı..ne var lan? arkadaşlarımla, arkadaşlarımın yanına gidiyorum işte..(mi acaba?) bunda karışılacak ya da sorun çıkarılacak ne var?

    yine de her şeyin bu kadar kolay olması içime bir kurt düşürmedi değil..lan acaba beni deneme amaçlı bir oyun mu kurgala... pfff neler diyorum ya saçma sapan düşünceler..bunları hiç düşünmedim sayalım..yok artık daha neler..
    ···
  6. 3481.
    +6
    baş başayız bu gece bebeğim
    ···
  7. 3482.
    +13
    http://fizy.com/#s/2tdgxo

    cuma günü gelip çatana kadar, kalan zamanlarda diğer detaylar hakkında düşündüm,

    e abi, sonuçta, hiç tanımadığım bir adamın arabasında,
    ne kadar tanıdığımı bilemediğim insanlarla,
    hiç tanımadığım bir ortama,
    hiç bilmediğim bir şehre gidiyorum..

    zaten düşünmezsem anormal olur..

    bir parçam, "tak mu vardı şimdi yani aq, ne işin var oralarda" dese de, ondan daha büyük bir parçam "iyi olum işte, memleket görürsün, insan tanırsın..hem belki çakış yaparsın ;)" diyerek diğer felaket tellalı sesi bastırıyordu..

    beyler, siz de farketmişsinizdir ki, geçen yıldan bu yana epey büyük bir kişilik bölünmesi ile karşı karşıyayım..bir yanda beni devamlı uyaran bir iç ses, öbür yanda artık neredeyse içimden fırlayıp karşıma dikileceğine inanmaya başladığım "öteki ben"..bu iki taraf geçtiğimiz yıl kıyasıya savaşmış, o savaş, beni de, etrafımdakileri de tüketmişti..

    neyse ki artık savaş bitti, sınırlar çizildi..sorun ise, savaşı kazanan tarafın yanlış taraf-kaybetmesi gereken taraf olduğu düşüncesini bir türlü aklımdan atamamam..
    ···
  8. 3483.
    +2
    @2904 selamlar panpam, yalnız olmadığımı bilmek güzel ;)
    ···
  9. 3484.
    +1
    @2096 iyi geceler güzel insan
    ···
  10. 3485.
    +10
    http://fizy.com/#s/2b7lea

    sonra bir de şu hala uzlaşmaya varamadığım konu var tabi..alperin istemenden de olsa yarattığı kafa karışıklığı, hala beynimin içini tırmalamakla meşgul. bu gezinin bana iyi geleceğine olan inancımın nedenlerinden biri de kafamdan bu konuyu uzaklaştıracak olması. çünkü bu benim için çok kritik beyler, bilemezsiniz..ve cevabı öyle lap diye bulunabilecek bir şey de değil..yaşayarak görebileceğim bir şey ancak...

    sabırlı olmalıyım..age of empireste, adım adım explore edilen haritalar gibi, kendi içimdeki bu oluşumu da deşifre etmem gerek..sabırlı ve son derece dikkatli olmalıyım, en ufak bir subjektif yaklaşım, beni tamamen yanlış yönlendirebilir ve yanlış sonuca zütürebilir..

    umarım ayşeni gerçekten sevmişimdir... ve beni bu denli kızgın-nefret dolu hale getiren şey de ona sahip olamama duygusu, ona olan sevgimin büyüklüğüdür..

    aksini düşünmek bile istemiyorum..bu bozukluğun (binlik diyerek övmeye çalıştığımız kaypaklık hali) içimde default olarak bulunduğunu düşünmek bile beni ürpertiyor... onca sene iyi çocuk tsigalko olarak yaşa, sonra birden bire, öyle şeyler olsun ki hayatında, bir an da bir kaç kızı idare etmeye, arkadaşlarına menfaatleri için değer vermeye ve insanları küçümser tavırlara girmeye başla..

    yo..bunun orjinal halim olduğuna inanamam.."öteki ben" dediğim şeyin aslında gerçek kimliğimi temsil ederken, gerçek sandığım kişiliğimin sadece onu gizlemek için üzerine örülüvermiş bir kılıf olduğu düşüncesi çok ama çok acı..20 yılı, yalandan mı yaşadım yani ben şimdi?
    ···
  11. 3486.
    +13
    bugün, o gün..

    sabahtan alt sınıf ile derse giriyorum..

    alperle bir kez daha konuşup okeyleşiyoruz..

    ceyda tuhaf haller içinde.. sanki uzun zamandır olmasını beklediği bir şeyin artık gerçekleşmek üzere olmasının verdiği bir rahatlık ve kendinden eminlik var hareketlerinde.. bugün, çok da samimi ve pozitif davranmıyor bana.."nasılsa zütürücem oğlum ben seni önümüzdeki gecelerde.." mi diyor acaba kendi kendine?

    zütür ceyda.. zütürdüğün yere gelirim..ama sonrasında o yolu yalnız dönersin..

    ayşegülle oturuyoruz gene.. bana o kadar içten davranıyor ki, neredeyse utanıyorum yapmacıklığımdan ve hesapçılığımdan.. ders filan çoktan beridir yalan zaten..ne için geldim şu sınıva, neler becerdim..

    sahi, nasıl becerdim? *

    bu sorunun aklınıza gelip gelmediğini bilmiyorum.. gelmiş olması muhtemel, çünkü ben olsam "lan bu adam böyle her tanıştığı kızı nasıl ayarta biliyor, nasıl üzerlerinde etkili oluyor? amk, kimsin lan sen gibik?" diye sorardım yani..

    hayır elbette her tanıştığım kızın üzerinde etkili olduğum filan yok..ya da her tanıştığım insanın.. hikayemiz, konusu ve teması itibari ile, sadece bu etkiye maruz kalanları size tanıtıyor çünkü. yani eğer üniversitede tanıştığım her kızı, girdiğim her ortamı yazmaya kalkarsam, bu hikayeyi sittim sene bitiremeyiz.. yanlış anlamayın, bu ben olduğum için değil, sizin hayatınızda da böyledir, çünkü hepimiz, her gün yeni insanlarla etkileşime girmekteyiz, hiç birimiz hepsini birden yazamaz, anlatamaz..

    yalnızca bize lazım olanları yazmak, paylaşmak yeterli..

    ve tabi sonra şöyle de bir durum var, pek etkilemeyi başardıklarımı nasıl ağa düşürüyorum? sonuçta onlar kız, öyle değil mi? bu kadar kolay olmamalı?

    yoksa kolay mı?

    paylaşayım..
    ···
  12. 3487.
    +2
    rizorvıd
    ···
  13. 3488.
    +1
    devam panpa
    ···
  14. 3489.
    +21
    beyler, ahkam kesmek haddime değil, biliyorsunuz ki bu hikayenin başından beri sadece tavsiye veriyorum ben.. bunları da öyle görün isterim..

    pek çok forumda ve inci sözlük bünyesinde de bu konular hakkında pek çok şey yazılıp çiziliyor, bu konu üzerine kitaplar filan çıkarılıyor, insanlar ciddi ciddi kafa yoruyorlar..

    bu konular, yani "kadınları anlamak" ya da "kadınları tavlamak" vb. son derece ciddi olmakla beraber, epey değişken ve öyle üç bilinmeyenli denklem filan da değil.

    değişken diyorum, çünkü hakikaten de öyle.. kadın tipleri, hadi kadını da geçtim, insan tipleri (karakter olarak tip yani), o kadar çeşitli ve o kadar geniş bir parabolize gösteriyor ki, beş parmağın beşinin bile bir olmadığı şu dünyada, oturum da onları birbiriyle aynı olmasını bekleyemezsiniz..

    hatta onları kategorize bile etmek pek mantıklı değil.. çünkü ortaya çıkabilecek grup sayısına inanamazsınız.. yüzbinlerce kadın karakteri çeşidi olabilir.. dolayısıyla yüzbinlerce farklı insan karakteri.. hatta belki milyonlarca..

    o nedenle, bir kere karşımızdaki varlığı özel ve eşsiz olarak algılamamız gerekiyor, yani

    "kadın işte abi yeaa" şeklinde cinsi bir ayrımcılık, ya da

    "kaşar işte aq" gibi genel ve yüzeysel bir niteleme ile bir yere varamazsınız..

    her kadın, her insan, okunması gereken bir kitap, dolaşılması gereken bir şehir gibidir.. kapağına ya da kaldırımlarına bakarak onu tanımak ve hakkında yorum yapmak son derece banal bir yaklaşım olur.

    misal, kadınlar diyoruz, tamam, annenizi düşünün? kusura bakmayın anaları konuya dahil ettik ama amacım kötü değil.. sadece düşünün..

    pek çoğunuz için, hala şu yaşınızda adam olmanıza rağmen, onlar gözünüze birer melek, eşsiz bir sevgi timsali olarak geliyor..onu çok seviyorsunuz, hem de artık ihtiyacınız olmadığı halde..eh, bebek değilsiniz, emziremez, çocuk değilsiniz, düşüp dizinizi kanatınca tentürdiyot da sürmesi gibi durum yok.. ergen değilsiniz, telkin vermesine de ihtiyacınız yok?

    o halde neden onu hala seviyor ve ihtiyaç duyduğunuzu düşünüyorsunuz beyler?
    çünkü o sizin anneniz.. gözleriniz açtığınız beri, pardon, daha gözleriniz oluşmamışkenden beri yanınızda.. sizi ilk o aldı kucağına, ilk kez o okşadı yanağınız, ilk kez ona gülümsediniz, ilk sözünüzü belki de o duydu..ilk adımınıza şahit oldu..

    kim bilir, belki de ilk o şahit oldu, ilk kalp kırıklıklarınıza... ilk düştüğünüzde o kaldırdı..
    anneniz..

    ve o da bir kadın.. hani şu devamlı üzerinde atıp tuttuğumuz ve çözmesinin imkansız olduğuna kanaat getirdiğimiz varlık... hani şu her üç başlığın ikisinde gördüğümüz "hayat giben" cinsten bir varlık..

    evet.. anneniz, annenizin, yani o kadının çözülmesi zor bir yanı var mı sizce? sizi çok seviyor..siz de onu.. olay bu kadar basit..

    öte yandan bütün ergenlik dönemiz boyunca, hatta belki de hala, komşunuz berkecanın ın annesi dilay hanım ın kalçalarını düşünüp otuzbir çektiğinizi de biliyorum..

    hatta belki de daha iyisi, apartmanınızda güzel vücutlu bir komşu kızı bile varmıştır..o zaman hem onu, hem de dilay hanımı düşünürsünüz ne güzel..

    ee? anne diyorduk? kadın diyorduk? çözdük diyorduk?

    ne oldu beyler?

    ne değişti?

    ikisi de kadın değil mi? ikisi de aynı cins, aynı kümenin elemanı.. aynı rengin morciverti..ne oldu?

    demek ki o kadar da basit değilmiş.. öyle kategorilere ayırmamak gerekiyormuş..

    işte o yüzden, kadın, erkek fark etmeksizin, her bir insana ayrı stratejilerle yaklaşmalı ve onu fethedilmeye değer görüyorsanız, farklı yollar denemelisiniz demektir..

    ve işte o yüzden.. sakın bana "kadınları çözmek için 100 altın kural" vb. kitaplarla gelmeyin..

    kuralları kendiniz belirlersiniz.. kendiniz uygularsınız..

    ve bu kurallar, karşınızdaki her insan için farklılık gösterir.. bunları oluşturmak ve düzenlemek ise zamanla alışacağınız bir şey..

    unutmayın, siz kendi annenize karşı katıksız ve saf bir sevgi besleyip, komşunuzu ferre malzemesi yaparken, komşunun oğlu da boş durmadı..

    acı ama gerçek..

    peki biz, asıl hedefimiz olan, hormonlarımızın ve yaşam felsefemizin gereği kazanmamız gereken dişileri nasıl elde edeceğiz? bu kadar kafa yoracak bir durum var mı ortada? kendimizi bu denli harap etmeye değer mi? bu kaleleri ele geçirmek sahiden bu kadar zor mu?

    hım.. elbette her insanın, -en şekerden olanının bile- kendine göre zorlukları vardır..ama en zor kapıları bile açmanıza yardımcı olabilecek, bir takım temel anahtarlar da vardır..

    işte biz de bu nedenle, karşımızdaki kadınları özel olarak ele alacak, ama onlarla etkileşimimizi, genel anlamda, her 10 insanın 9 unun üzerinde işe yarayan taktiklerle başlayacağız..

    yani önce işin kabasını almak gerekiyor... önce bilindik şekilde bir zımparamızı yapacağız, sonra karşımızdaki insanın karakterine göre bir güzel işleyeceğiz motiflerimizi..

    biz erkekler ise, malesef genelde bu kolay olan, genel olan başlangıç-giriş kısmında takılıyoruz..ah..ah..bir tanışabilsek? bir tanıtabilsek kendimizi??

    neler yapacağız neler..ama bir türlü o giriş kısmı olmuyor, değil mi beyler?? bizi tanısalar, çok severler oysa ki..

    o halde bizi tanımalarını sağlamalıyız..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 3490.
    +4 -2
    panpalar, birazdan son partımı da gireceğim,

    şu kadınları tanıma ve tanışma kısmına genel bir bakış atalım, gerçi zaten hikayenin başından beri, çaktırmadan bu tip mesajlar vermeye çalıştım, anlattıklarımla paralel olarak, ama bu mevzuyu biraz daha açmak istedim.. zaten yine devam ettikçe bu konular hakkında konuşuruz..
    ···
  16. 3491.
    +1
    ilk sayfayı okudum çok da okuma isteği geldi ama çok uzun be dıbına koyim.
    ···
  17. 3492.
    +33 -1
    http://fizy.com/#s/1ah03y

    peki..onları özel düşünecek ama giriş kısmını genel yollarla aşacağız demiştik..

    eh, mektuplarda bile öyle değil midir? her zaman "sevgili bilmem kim" diye başlarız..sonra klagib şekilde hal hatır sorarız..mektubun asıl içeriği ise ortadaki paragraflardan itibaren başlar.

    o zaman bizim de insanlarla asıl ilişkilerimiz, yani zımparalanmış tahtanın üzerine motifleri oymaya başladığımız zamanlar, daha sonra gelecek..biz önce bir ağacı keselim, dallarını budayalım hele..

    bir kızdan hoşlandığınızı düşünüyorum..bunda utanılacak bir şey yok..ayıp ya da günah değil..suç da değil?
    peki, bu kız tam olarak hayatınızın neresinde bulunuyor? size olan mesafesi, ulaşılabilirliği ne?

    televizyondaki bir karaktere mi aşık oldunuz?

    yoksa metroda gördüğünüz, bir önceki durakta inan sade güzellikteki genç kıza mı?

    belki de sadece bir kaç sıra çaprazınızda oturan sınıf arkadaşınıza aşık olmuşsunuzdur, benim gibi.

    aynı iş yerinden biri mi?

    ya da hep aynı otobüse denk geldiğiniz biri?

    bu kız nerede beyler? önce bunu bir görmenizi istiyorum..ona ne kadar uzaksınız? o size ne kadar yakın?

    neden bunu sorguluyorum biliyor musunuz? çünkü, genelde bir insan, karşı cinsten birinden hoşlanır ve onun nerede olduğunu anlamak ve aldırmaksızın, kendisini fark etmesini bekler..e iyi de salak, hoşlanan sensin? sence kendini fark ettirmesi gereken de sen değil misin? yani, öylece beklemeyi düşünmüyorsun değil mi? ona baktığını görsün diye..

    kesişmek denilen kavramla başım pek hoş değil beyler..kusura bakmayın..ufak ego tatminleri dışında bir faydası olmadı yani bana..ha ben hatunu gözümle giber, boşaltırım, sonra da o benim ayağıma gelip "ne olur beni ye" der diyorsanız, orasını bilemem..

    ama eğer bir kızla ciddi ya da gayriciddi anlamda bakışıyorsanız, onun devdıbını da getirmeniz gerek..yoksa onun için, günde en az 10-15 kez rastlaştığı sıradan hıyarlardan farkınız kalmaz.

    neyse..

    hoşlandığınız kadının nerede olduğunu belirleyin demiştik..benim bu konudaki şansım, etkileştiğim kızların hep yakın çevremde, girdiğim ya da girmek üzere olduğum ortamlarda olmasıydı..
    yani hiç öyle uzaktan uzağa bakarak, "aahh ulan ahh" demedim. gerçi..ah ulan ah dediğim de pek olmadı ya neyse..

    o yüzden, kusura bakmayın ben uzun menzilli çalışmalardan anlamam..en fazla orta menzil..ki ona da yakınlaşmak gerekir,

    yakın çalışmak şart..

    ayşegül üzerinden örneklendirmek istiyorum,

    ne demiştim en başta onu anlatırken "hoş bir kız, onunla tanışmam gerektiğini bana hissettiren bir kız"

    peki o neredeydi? arka sıramda..ben ne yaptım?

    etkileşim için fırsat kolladım, bu, o sefer bir imza kağıdı sayesinde oldu..başka sefer yere düşen bir kalemin alınmasıyla ya da derste sorulmuş zor bir sorunun çözümü için ortak fikir yürütürken de olabilirdi..

    yakın mesafenizde bulunan ve tanışmak istediğiniz bir insanla milyon çeşit yolla tanışabilirsiniz..o nedenle, yakına girmek şart

    uzaktan, her üç erkeğin ikisinin yaptığı gibi, sadece onları kesen saplarız..ama yaklaştıkça görüntülerimiz netleşiyor, bizi dikkate almaya başlıyorlar..

    peki bizi fark eden insana biz ne yapmalıyız? (hele de bu kişi hoşlandığımız insan ise!)
    çok basit beyler? çok ama çok basit..ufak bir selam, onu fark ettiğinize, onun sizi fark ettiğini fark ettiğinize dair, küçük bir işaret..ama son derece masum..göz kırpma yavşaklığını ilk an için sağlıklı bulmuyorum.

    selam verin, deyince, kulağa basit geliyor, ama çok üzgünüm ki bunu şimdiki nesil, hiç biriniz yapmıyorsunuz..zira hepimiz king iz, hepiniz king siniz..

    selam verirsek belki fiyakamız bozulur..biz niye veriyoruz ki? o versin...

    evet..şimdi anladınız..o kadar da basit değil. çünkü yapmıyoruz..neredeyse unutmuşuz..insanlarla göz göze gelmenin, onlara gülümsemenin, onlara "günaydın!" demenin bile zor geldiği bir zamanda yaşıyoruz..gözlerimiz tv ekranına ve monitörlere bakmaya ve onların tepkisizliğine o kadar alışmış ki, karşımızda canlı bir organizma görünce garipsiyoruz..

    selam verin..
    gülümseyin..
    göz göze gelin..

    gülümsemenin pek çok kapıyı açtığını düşünüyorum..hayatım boyunca güler yüzlüydüm..(şu karanlık üni 1 i saymazsak tabi..) ve bunun bana, normalde kazanamayacağım artıları sağladığına inanıyorum. sadece karı-kız konuları olarak düşünmeyin..hayatın her alanında, pozitif olmak ve gülümsemek (ki benimki bir-iki sene öncesine kadar sadece rol icabı idi) size ekstra şeyler katabilir-kazandırabilir..derslerinizde, işinizde, ailenizle olan ilişkilerinizde..

    pozitif olun..gülümseyin..gülümsemek hala bedava..

    kendinizi kasmayın..hele hoşlandığınız kıza karşı hiç kasmayın..demesi kolay tabi, diyorsunuz, haklısınız..ama inanın bana, dışardan çok kötü görünüyor..

    bunun yerine ona düzgünce, adam gibi selam verin, gülümseyin..eğer hıyar değilse o da gülümser..böylece siz de biraz gevşersiniz..

    konuşun..demin de dediğim gibi, "günaydın!" iyi bir seçim olabilir ya da sıradan bir "selam" bile işinizi görecektir..bu kelimeleri o kadar uzun zamandır kullanmıyoruz ki, artık onların gücünü unutmaya ve hatta küçümsemeye başladık.

    şahsen ben, kız olsam * , yalnız olsam ve biraz göz aşinalığımın olduğu eli yüzü nispeten düzgün bir çocuk, -sınıfımdan olabilir, minibüsümden olabilir, yakından bir yerlerden gelip benimle aynı ortama girmesi yeterli- bana gülümseyerek selam verse, "günaydın" dese,
    hoşuma gider..hele bir de gün içinde bir şekilde pozitif muhabbet, belki de ufak bir tanışma, isimlerin öğrenilmesi, çıkışta dilenen bir başka güzel dilek daha (iyi akşamlar-görüşürüz vb.) olsa..

    bu durumda ne olur dersiniz? cevabı, bir şekilde sormuş bulunduğum kızların ağzından duymak ister misiniz?

    "yani, o gece yatağıma uzanınca öyle bir aklıma gelir illa ki..etkilenmiş olmam gerekmez, sonuçta karşı cinsten yeni biriyle tanıştım..iyi de birine benziyor.."

    evet..zor mu?

    insanlar selam vermekten, onların gözlerinin içine bakmaktan, onlara gülümsemekten ve adam gibi bir iki laf etmek o kadar zor mu beyler?

    o kadar zor olmamalı, değil mi?

    o halde, şimdi lütfen yapın bu dediklerimi, tanışın onunla..adını öğrenin, şayet hala bilmiyorsanız..güzel bir kaç şeyden bahsedin (derslerden bahsetmeyin amk), şehirleriniz mesela..konuşurken gülümseyin..içten olsun..ayrılırken de iletin iyi dileklerinizi..bugün yeni bir insan tanıdınız, o da sizi tanıdı..ve bu gece, az ya da çok, bir parça ya da tamamen..aklının bir yerinde ya da her yerinde, siz olacaksınız..çünkü kural bu, olay da bu..aşık olan, seven, sevebilen, hoşlanabilme özelliği olanlar sadece erkekler değil..ve bazı talihsiz örnekler dışında, karşınızdaki kadınların da, doğru adama verilmek üzere saklanmış ya da çoktan bozdurulup harcanmış bir kalbi var..

    tek yapmanız gereken, biraz kendiniz olmak, insanlığınız hatırlamak ve karşınızda da bir insan olduğunun farkına varmak. bana göre beklentisiz (görünen) bir şekilde verilen içten bir selamın, masum (görünen) bir gülümsemenin ve sorulup yanıtlanacak bir kaç küçük sorudan fazlası değildir bir insanla tanışmanın giriş aşaması için gerekenler..eğer derseniz ki, "tsigalko, sen yetkili bir abiye benziyorsun, gizli formülün nedir?" bundan fazlası değil..sorun ise, bunu yapmaya yapmaya unutur olmamız..hor görmeye başlamamızdır.
    o kadar da imkansız değil..çözülmesi imkansız bir fizik problemi değil..
    onlar kadın,
    bizler erkek..
    biribirimiz için yaratıldık
    ve temelde aynı şeyi istiyoruz..

    rammstein in de dediği gibi,

    "you have a pussy,
    ı have a dick,
    so whats the problem?
    lets do it quick!"

    yani..bu örnek buraya pek olmadı sanırım ama olsun..siz beni anladınız..*

    not: bir de lütfen şu kızın sap olduğundan emin olun dıbına koyim ya..gidip başka şehirde ilkokul-lise aşkı olan karılara abayı yakıyorsunuz, sonra hayatımı şöyle gibti böyle gibti...
    Tümünü Göster
    ···
  18. 3493.
    +13
    takip eden panpalara iyi geceler, bu gece sosyal mesaj vermekle geçti.. biraz doluyum bu konularda çünkü etrafımda hemcinslerim bu yüzden acı çekmeye devam ediyor.. başınız ağrıdıysa affola, faydası olacaksa ne mutlu bana,

    hikayeye müsait olduğum tüm vakitlerde devam edeceğim, eskişehir bizi bekliyor.. *
    ···
  19. 3494.
    0
    Ulan aferin lan sana harbi guzel yaziyon lan
    ···
  20. 3495.
    +5
    son kısma özet geçiyorum

    rammstein in de dediği gibi,

    "you have a pussy,
    ı have a dick,
    so whats the problem?
    lets do it quick!"

    gayet açık ve net yazmış panpa mız ellerine sağlık tsi
    ···